• Sonuç bulunamadı

7 numaralı kısas defteri(h.1273-1278 / m. 1857-1862) / Seven numbered retaliation(h.1273-1278 / p.c. 1857-1862)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "7 numaralı kısas defteri(h.1273-1278 / m. 1857-1862) / Seven numbered retaliation(h.1273-1278 / p.c. 1857-1862)"

Copied!
208
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI

7 NUMARALI KISAS DEFTERİ

(H.1273–1278 / M. 1857–1862)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMANI HAZIRLAYAN

Doç. Dr. Ahmet AKSIN Ali TURAN

(2)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI

7 NUMARALI KISAS DEFTERİ

(H.1273–1278 / M. 1857–1862)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Bu tez …. /…. / 2007 tarihinde aşağıdaki jüri tarafından oy birliği / oy çokluğu ile kabul edilmiştir.

Başkan Danışman

Üye Üye Üye

Bu tezin kabulü, Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim Kurulunun …. / …. / ……. tarih ve …………. sayılı kararıyla onaylanmıştır.

(3)

Bir devletin hukuk sistemini ya da hukuki yapısını ortaya koyabilmek için öncelikle, o hukuk sisteminin esasını oluşturan hukuki mevzuatı ve bunların uygulama örnekleri olan mahkeme kararlarını incelemek gereklidir. Osmanlı hukuk sistemi şer’i ve örfî hukuk olmak üzere ikiye ayrılmaktaydı. Osmanlı hukukunun temel kaynaklarından biri şeri’at olmakla beraber Osmanlı Devleti’ni klâsik anlamda bir şeri’at devleti olarak vasıflandırmak yanlış olur. Şayet öyle olsaydı Osmanlı Devleti’nin şeri’atten başka bir kanunu olmaması gerekirdi. Hâlbuki uygulamada örfî hukukun daha ağır bastığı görülmektedir. Osmanlı Devleti’nde şer’i hukukun yanı sıra bir de örfî hukukun ortaya çıkışının, İslam hukukunun oluşum biçimiyle ve Osmanlı devletinin içinde bulunduğu siyasi, idari ve hukuki şartlarla olan yakın ilişkisi azımsanamaz. Bulunduğu coğrafyada tamamen hususî şartlar altında gelişen Osmanlı Devleti, şeri’atla birlikte onun dışında bir hukuk nizamı geliştirmiştir. Osmanlı Devleti’nin etnik, dini ve kültürel farklılıklar bakımından en zengin, ama aynı zamanda da problemli olan bir coğrafyada altı asrı aşan bir süre ayakta tutan faktörlerin başında bu devletin sahip olduğu hukuki yapı ve bunu işletiş biçimi olduğunu söylemek yanlış olmadığını sanırız.

Bizce Osmanlı Devleti’nin bu hususta şanslı olduğu en önemli nokta oturmuş bir hukuki yapı ve işleyiş mirası üzerine kurulmuş olmasıydı. Bu sebeple bu devleti kuranlar Roma Hukuku’nda olduğu gibi sıfırdan bir hukuki yapı kurmak zorunda kalmamışlardır. Osmanlı Devleti’nin büyük ölçüde hukuki ve kültürel mirasını devraldığı Anadolu Selçuklu, Büyük Selçuklu ve Abbasi Devletleri esas itibariyle İslam hukukuna ve sonuncusu hariç olmak üzere belirli ölçüde de eski Türk-Moğol hukukuna dayanan bir hukuk düzenine sahiptiler.

Kısas cezaları, en ağır cezalardan biridir. Kısas davaları Osmanlı adli sisteminde hemen hemen hiç hatayı affetmeyen bir alanı ihtiva etmektedir. Zira infazdan sonra bir hata tespit edilirse, onun telafisi mümkün olamamaktadır. İncelemiş olduğumuz 7 Numaralı Kısas Defteri’nde Osmanlı adli sisteminin hata affetmeyen bu dalında ne kadar adil ve hızlı bir yargılama yapmış olduğunu göreceğiz.

Anahtar Kelimeler: Nefy, Kısas

(4)

To be able to reveal the judicial system or structre of law of a state, first of all, it is needed to examine the laws, form that law system and the constancy of court that have their working-out examples. Judicial system of Ottomans is divided in to two, as Islamic and custom. Howbeit one of the main sources of Ottoman Law System is religious, it’s inaccurate to qualify Otoman State as an Islamic one. If it had been so, Ottoman State shouldn’t have had any law except religious ones. Whereas it is seen that custom law preponderates. One can’t regard the close relation, with the formation of Islamic law and the politicial, administrative and judicial conditions, Otoman State in, for the revealing of Islamic law and custom law in Ottoman State. Ottoman State, that developped completely with special conditions in the geography it was, improved a law regulation except Islamic. We suppose that it’s not inaccurate to say that the main factor that stands Ottoman State more than six centuries in a geography that is the reachest on etnich, religious and cultural differences, but yet have the most problem, is the judicial structure and the type of execution.

İn idea of mine, the most important point that Ottoman State has in this matter, is that it was established on a grounding law constitution and manipulation heritage. For this reason, the people that established this state didn’t have to establish a new make as in Roman Law. Anadolu Selçuklu, Büyük Selçuklu and Abbasi States that Ottoman State inherited political and cultural heritages in a great extent from, has a law method that mainly based upon Islamic Law except the latter one in a definite extent based upon old Turk-Mongolion law.

Retaliation Punishments, is one of the worst punishments. Retaliation trials contain an area that absolute nearly no errors. If any mistake is fixed after the execution, the compensation of it would be impossible. In the 7 Numbered Retaliation Register we’ve examined, we’ll see that how Ottoman Judicial System tried just and fast.

(5)

ÖZET / SUMMARY İÇİNDEKİLER II ÖNSÖZ III KISALTMALAR V GİRİŞ VI BELGE ÖZETLERİ 1 METİN TRANSKRİPSİYONU 29 SONUÇ 184 BİBLİYOGRAFYA 186 EKLER 187 ÖZGEÇMİŞ

(6)

Osmanlı devlet yönetiminde öne çıkan en önemli özelliklerden biri de adalet ilkesidir. Kanunların adaleti sağladığı, adaletin kökü ve tek kaynağının tanrı olduğu düşünüldüğünde hükümetlere kanunların gerekliliği şüphe götürmez bir gerçeklik arz eder. Osmanlı padişahlarının meşrutiyetlerinin başında Kur’an ve sünnetteki hükümleri uygulamak gelir. Kuran’ın dört temel esasından biri adalettir. Bundan dolayı padişahlar kendilerini “efrad-ı nâs menziline” indirerek hukukun üstünlüğünü esas almışlar, reaya taifesini Allah’ın bir emaneti olarak görmeyi, onları himaye etmeyi ve kimsenin zulüm yapmasına müsaade etmemeyi padişahın vazifesi bilerek hareket etmişlerdir.

Osmanlı yönetim kurumunun güçlü ve her daim kadim oluşunun nedenlerinin başında suçluların anında ve kesin olarak cezalandırılması, adaletin çok hızlı ve şiddetli işleyişinin geldiğini görmekteyiz. Bazı batılı gözlemcilerce Osmanlı ordugâhlarındaki disiplin ve Osmanlı devlet hizmetlerindeki liyakate dayalı terfi sistemini dikkatle tahlil edilmiş, Osmanlı adaletinin de kendi ülkelerindekinden üstün oluşundan çok etkilenmişlerdir.

İnceleme konumuz olan 7 Numaralı Kısas Defteri, Osmanlı adli sisteminde hemen hemen hiç hatayı affetmeyen bir konuyu ihtiva etmektedir. Zira infazdan sonra bir hata tespit edilirse, onun telafisi mümkün olamaz. Dolayısıyla böyle davalarda hâkime, cezayı düşürecek bir şüphe arama görevi verilmiş ve suçun tereddütsüz ispat edilebilmesi için özel tedbirler alınmıştır.

İncelediğimiz kısım içerisinde iki kişi arasında vuku bulan münakaşa, yol kesme, gasp, eşkıyalık, alacak, ticari rekabet, firar, v.s. sebeplerle işlenen cinayetler ile devletin bu cinayetlere vermiş olduğu cezalar yer almaktadır. Bu cezalar arasında maktulun varislerinin katili affetmemesi sebebiyle katile kısas uygulanması olduğu gibi; maktulün varislerince katilin affedildiği ve kısastan vazgeçildiği de gözlemlenmiştir. Ama bu durumda bile devlet suçluyu hemen serbest bırakmamış, bir nevi amme davası devam ederek suçlulara kürek ya da pranga cezası verilmiştir.

Biz bu çalışmamızda 7 Numaralı Kısas Defteri’nin ilk 70 sayfasını transkribe ettik. Zira defterin 160 sayfa olması ve elimizde araştırmanın proje ile desteklendiğini belirten senato kararı bulunmasına karşın maalesef defterin ilk 70 sayfalık bölümünü güçlüklerle elde edebildik.

(7)

birebir değinmediğimizden ve çalışmamızın ana kısmının transkribe olmasından dolayı faydalanılan eserleri dipnot kısmında belirtmektense bibliyografya bölümünde belirtmeyi uygun gördük.

Bu çalışmamda gerek konunun tespitinde gerekse araştırma esnasında benden bilgisini ve değerli zamanını esirgemeyen muhterem hocam Doç. Dr. Ahmet AKSIN’a teşekkürü borç bilirim.

(8)

B. : Belge. bkz. : Bakınız. C. : Cilt. H. : Hicrî. M. : Miladî. S. : Sayfa. vb. : Ve Benzeri.

(9)

İnsan yaratılışı gereği toplum halinde yaşayan bir varlık olup, bir kısım kurallara riayet etmelerinin toplum hayatının bir gereği olduğu şüphe götürmez bir gerçektir. Herkesin istediğini yapmak istediği yerde hiç kimse istediğini yapamaz. Baş olmayan yerde herkes baş, herkesin baş olduğu yerde de herkes köledir. İşte bütün bu kargaşanın önlenmesi için insanların birbirleri ile ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen yaptırıma bağlı kurallar gereklidir ki, biz bunlara hukuk diyoruz. O halde hukuk, insanın sağ doğmak şartı ile ana rahmine düştüğü andan öldükten sonrasına kadar kişi ile ilgili bir alandır.

Bulandırılmadığı ve ihlal edilmediği sürece hukuk, teneffüs ettiğimiz hava gibi görünmez ve tutulmaz bir şekilde etrafımızı kaplar. Yine, ancak kaybettiğimizde değerini anladığımız sağlık gibi sezilmez bir şeydir. Gerçekten bir haksızlığa uğrayan, şahsına veya malına bir tecavüz yapılan kimse hukukçu olsun olmasın hukukun ve hukuk düzeninin varlığını ve gereğini hisseder.

Hukuk, her zaman değişen bir kısım kanun maddeleri değil, toplumun devamlı bir oluş halindeki düzeni ve adaletin ilk şartıdır. Zira adalet ancak hukuk kurallarının güzel ve tarafsız uygulanması ile sağlanabilir. Binlerce yıldır tekrar edilmesine rağmen değerinden hiçbir şey kaybetmeyen “Milletlerin hayatı adaletle kaimdir” sözü ne kadar manidardır. Gerçekten adalet insanlar için devamlı alınan, fakat doyulmayan bir gıda gibidir. Devletler, hükümdarlar, toplumlar yalnız ve yalnız adaletle ebedileşir. Zulmün uzun sürdüğü olmuştur ama devamlı olduğu görülmemiştir. Buna mukabil adalet, güneş gibi, var olduğu müddetçe insanlığı aydınlatmaya ve onları beslemeğe devam edecektir.

Adalet, hak ve hukuk fikrinin insanlar arasında yerleşmesi ile mümkün olduğuna göre, hukuk, medeni hayatın dayanağı, toplum içerisinde emniyetin garantisidir. Haksızlıların önüne, adalet yani hukuk kurallarının doğru bir şekilde uygulanması ile geçilebilir. Bu sebeple toplumda hukukun değeri her şeyin üstünde ve önünde gelir.

Bilinmelidir ki, Osmanlı Devleti’nin kuruluşuyla birlikte yeni ve orijinal bir hukuk sisteminin başladığını söylemek yanlış olur. Bu devleti kuranlar daha önce kurulmuş Türk ve İslam devletlerinden birçok şeyin yanı sıra, o zamana kadar yürürlükte olan ve büyük oranda birlik arz eden bir hukukî yapıyı da almışlardır. Ancak Osmanlıların, almış oldukları bu hukukî mirası hiç değişikliğe uğratmadan

(10)

Özgürlük anlayışı eşitlik ve adalet esaslarına dayanırsa, yüksek bir değeri temsil eder. Zira özgürlük ve eşitlik demokrasinin iki temel ülküsüdür; aralarında diyalektik bir ilişki vardır. Seçim, çoğulculuk ve iktidarın sınırlanmasıyla birlikte eşitlik, demokrasinin temel ilkelerinden sayılır. Ama eşitlik tek başına önem taşımaz. Özgürlükle birlikte değer kazanır. İnsanın özgürlük yürüyüşü eşitlik içinde sürmelidir. Vatandaşların bir kesimine verilen özgürlükler, sosyal bir patlamaya neden olabilir. Tutsaklar, özgür olmasalar da, eşitlik isterler. Çoğunluğun azınlık üzerindeki baskıları demokratik toplumlarda baskı gurupları ve bazı anayasal kuruluşlar etkisiyle giderilir. Bütün bunlara rağmen, tarih boyunca insanın yürüyüşü çoğunlukla eşitsizlik içerisine geçmiştir.

Kısas; İslâm hukukunda, işlenen suç için tayin olunan cezadır. Nefy ise; sürgün cezasıdır. Nefy ve Kısas Defterleri, Divân-ı Hümayûn tarafından verilen bu tür cezaların icrasına ait hükümlerin kaydına mahsus defterlerdir.

Hafif cezalarla ağır cezalar aynı değildir. Bir kişiye vurulacak birkaç sopa veya verilecek kısa süreli hapis cezasıyla el kesme, organ kesme veya ölüm cezaları bir tutulamaz. İslam Ceza hukukunda had ve kısas cezaları en ağır cezalardır. Zira İnfazdan sonra bir hata tespit edilirse, onun telafisi mümkün olmaz. Dolayısıyla böyle davalarda hâkime, cezayı düşürecek bir şüphe arama görevi verilmiş ve suçun tereddütsüz ispat edilebilmesi için özel tedbirler alınmıştır.

Osmanlı hukukunun esas temelini İslam hukukunun oluşturduğu inkâr edilemez. Bu takdirde Osmanlı devletinin çağdaşı veya daha önce kurulmuş bulunan diğer İslam devletleri için de geçerlidir. Ancak her devletin İslam hukuku uygulamasında gerek mezhep ayrılığına gerekse sosyal, siyasi ve kültürel farklılıklara bağlı olarak bir takım değişikliklerin olduğu da bir vakıadır. Bu farklılıkları Osmanlı Devleti’nde gözlemlemek mümkündür. Ayrıca buna İslam hukukunun ayrıntılı olarak düzenlemediği veya düzenlemesini devlet başkanlarına havale ettiği alanlarda Osmanlı padişahları tarafından dönemin ihtiyaçları ve anlayışı ışığında hukuk kurallarının konduğu olgusu da eklenmelidir. Bütün bunlar birlikte değerlendirildiğinde altı asırlık Osmanlı uygulamasının nasıl kendine özgü bir hukuki yapı ortaya koyduğu kolayca anlaşılır. O halde Osmanlı hukuku denince hatıra İslam hukukunun teorik esaslarıyla, bu

(11)

Avrupa’da, 18. asra kadar sanık ile suçlu birbirine karıştırılır, sanığın suçsuz olması ihtimali gayeye aykırı sayılırdı. 18. asrın ikinci yarısında, zamanın felsefi ve liberal akımlarının tesiri ile sanığın korunması safhasına ulaşıldı. Bu şekilde, devlet kudretinin kötüye kullanılmasını önleme ve ferdi koruma gayesi güdülüyordu. Sanıkları suçlu görme ve cezalandırma temayüllerine karşı bir tepki olan bu ikinci safhanın sembolü, “Sanık, suçluluğu sabit oluncaya kadar masum sayılır.” ilkesiydi. Bu ilke daha sonra insan hakları sözleşmesine girmiştir.

Ceza yargılamasında şüphe, daima sanık lehine kullanılmıştır. Had ve kısas cezaları da şüphe ile düşer. Hatta bu cezaların ağır olmaları sebebiyle hâkim bir şüphe bulup cezayı düşürmekle görevlendirilmiştir. Bu konuda, sanığa ve şahitlere sorulacak sorular, bütün açıklığı ile fıkıh kitaplarında yer almıştır.

Had ve kısas cezalarında, kadınların şahitliği kabul edilmeyerek onların heyecana kapılıp yanılmalarından şüphe edilirdi. Diğer suçlar, medeni yargılamada olduğu gibi, iki erkek veya bir erkek, iki kadının şahitliği ile ispat edilebilir. Hatta bazı hafif cezalarda, güvenilir bir tek kişinin şahitliği yahut hâkimin bilgisi yeterli görülmüştür.

Had ve kısas cezasını gerektiren suçlarda, şahitler dinlendikten sonra, hakla-rındaki tezkiye işlemleri tamamlanıncaya kadar, emniyet tedbiri olarak, sanık tutuklanır. Bunlar dışında, sadece sabıkalı kişiler ve kaçmasından endişe duyulan sanıklar, tedbir olarak tutuklanabilirler. Tutukluların, güvenilir kişilerin kefaletiyle serbest bırakılması ise her zaman mümkündür. Dava, iki şahitle ispat edilemediği takdirde hâkim, eldeki delillerle sanığın suçlu olduğu kanaatine varırsa, toplum adına hareket ederek sanığa bazı hafif cezalar verebilir.

Kısas cezasının uygulanabilmesi için şu şartların bulunması gerekir: 1) Suçlu akil (akıllı) ve baliğ (ergenlik çağına gelmiş) olmalı.

2) Suçun hata veya zor sonucu değil, amden (kasten, bilerek) işlenmesi.

3) Öldürülen kişinin mirasçılarının kısas istemeleri ve kısas yerine getirilirken, ölen kişinin mirasçılarının hazır bulunması.

Öldürülen kişinin kısas isteme hakkına sahip olan mirasçılarından yani velilerinden biri, katili affederse veya veli ile katil, belli bir mal, para ile uyuşurlarsa

(12)

Had ve kısas davalarında bizzat görgü şahidinin şahitlikte bulunması icap eder. Başkası namına şahitlikte bulunanlar (şehadeh’ale’ş-şehadeh) ile kadı mektupları bu davalarda delil olmazdı. Bu davalarda şahitlikte bulunanlar ölse veya kaybolsalar, hâkim onların ifadelerine dayanarak karar veremezdi. İnfaz konusunda da durum ayniydi. Henüz ceza infaz edilmeden şahitlerde körlük veya dilsizlik gibi şahitliğe engel bir hal meydana gelse, infaz durdurulur; yargılamanın yenilenmesi ve yeni şahitlerin dinlenmesi gerekirdi.

A. Kısas Defterleri Hakkında Genel Değerlendirme

Kısas, İslam şeriatında işlenen suç için tayin olunan ceza anlamına gelmektedir. Kısas Defterleri de, Divan-ı Hümayundan verilen sürgün cezalarının icrasına ait hükümlerin kaydına mahsus defterlerdir.

Nefy ise; sürgün cezasıdır. Nefy ve Kısas Defterleri, Divân-ı Hümayûn tarafından verilen bu tür cezaların icrasına ait hükümlerin kaydına mahsus defterlerdir.

Aşağıda belirttiğimiz tabloya dikkat edildiğinde (bkz. Tablo-1) Başbakanlık Arşivinde Nefy ve Kısas defterleri serisinden 989 numaralı "Divân-ı Hümayûn Defterleri Katalogu”nda kayıtlı H.1256–1327 / M. 1840–1903 tarihleri arasındaki ceza kayıtlarını ihtiva eden 10 adet defter vardır. Bu defterler kronolojik olarak tasnif edilmiştir. Bu defterlerde zikredilen dönemlere ait Kısas Defterleri, ait oldukları dönemle ilgili olarak Osmanlı Devleti’nde işlenen suçlar ve bu suçların karşılığında suçlulara verilen cezaları ihtiva etmektedir.

Katalog Gen.No. Sıra No Tasnifin (Fonun) Kodu Tarih Sahife Adedi Hicrî Miladî 989 1 Nefy ve Kısas Defterleri 1256 - 1259 1840 - 1843 137 2 1259 - 1264 1843 - 1848 192 3 1264 - 1272 1848 - 1856 187 4 1272 - 1279 1856 - 1863 202

(13)

6 Kısas Defterleri 1264 - 1273 1848 - 1856 190 7 1273 - 1278 1857 - 1862 160 8 1278 - 1287 1861 - 1870 232 9 1287 - 1291 1870 - 1874 242 10 1291 - 1327 1874 - 1903 233

( Tablo – 1; 989 numaralı Divân-ı Hümayûn Defterleri Katalogu’na kayıtlı Nefy

ve Kısas defterleri)

Çalışma konumuz olan 7 Numaralı Kısas Defteri; yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere toplam 160 sayfa olup, Hicrî 1273 – 1278 / Miladî 1857 – 1862 tarihlerini ihtiva etmektedir.Söz konusu defterde kullanılan yazı divanî olup, diğer yazı türlerine de azda olsa rastlanmaktadır

B. 7 Numaralı Kısas Defteri

a. 7 Numaralı Kısas Defteri’ne Dair Teknik Bilgi

İncelemiş olduğumuz 7 Numaralı Kısas Defteri büyük boy olup, katalogda 160 sayfa olarak belirtilmesine karşın, birinci sayfanın boş olduğunu ve defterin ikinci sayfadan başladığını ve sondaki 159 – 160. sayfalarının da boş olduğunu görmekteyiz. Buradan da defterin katalogda belirtilenin aksine 160 sayfa değil de 157 sayfa olduğu anlaşılmaktadır. İkinci sayfadan başlayan defterin başında dibace diye tanımladığımız büyük yazı ile yazılmış, defteri yazan kâtibin adının ve defterin kaleme alındığı tarihin yazılarak kâtibe yapılan duanın yer aldığı başlangıç kısmını ve müteakibinde de kaydedilen diğer belgelerin geldiğini görmekteyiz.

Defterde yazılan belgelerin bir kısmının üzerinde belge ile ilgili ve belgenin üst kısmına dik olarak yazılmış der-kenarları görmekteyiz. Bu derkenarların bazılarının belge üzerine sığmayarak sayfa üzerinde başka yerlere hatta bir önceki ya da bir sonraki sayfaya da kaydırıldığını, bununda rahat anlaşılabilmesi için der-kenarların sonunda ve başında rakama benzer çeşitli semboller kullanılmıştır. Biz yazım esnasında bu

(14)

der-metinlerinden oluşmaktadır. Tarihlerin yazımında ise kısaltmalar kullanılmıştır. Yıllar 1273 yerine 273 ya da 1274 yerine 74 şeklinde belirtilmiş, biz bunu (12)74 şeklinde yazmayı uygun gördük. Aylar ise harf sistemi olarak yazılmış, biz bunlarında açılımlarını belirtme yoluna gittik. Günler ise bazı yerlerde tam tarih olarak verilmesine karşın bazı yerlerde ayın başları, ortaları ya da sonları olarak belirtilmiştir. Hicrî olarak yazılan bu tarihlerin hepsini miladiye çevirerek hemen akabinde parantez içinde belirttik. Bazı belgelerde tarih belirtilmeyerek sonda “aslı gibi” , “aslına tatbiken” ya da “kezalik” gibi ifadeler kullanıldığını görmekteyiz. Biz bunları da orijinaline uygun olarak yazmayı uygun gördük.

Defterin tamamı 160 (boşluklar ile 157) sayfa olup, Hicrî 1273–1278 / Miladî 1857–1862 arasını kapsamaktadır. Yukarıda da belirtmiş olduğumuz elde olamayan sebeplerden dolayı Gurre-i CÂ ( Cemâziye’l-Evvel) 1273 (28 Aralık 1856) ile Evâsıt-ı M (Muharrem) (1)276 (10 – 19 Ağustos 1859 ) tarihleri arasını ihtiva eden ilk 70 sayfalık (2 – 70) bölümünü transkribe etmek zorunda kaldık.

b. 7 Numaralı Kısas Defteri’nin İçeriği Hakkında Bilgi

Defter adından da anlaşılacağı üzere kısas davaları hakkında bilgi ihtiva etmektedir. Osmanlı adli sisteminin işleyişi hakkında bizleri aydınlatmaktadır. İncelediğimiz kısım içerisinde iki kişi arasında vuku bulan münakaşa, yol kesme, gasp, eşkıyalık, alacak, ticari rekabet, firar, v.s. sebeplerle işlenen cinayetler ile devletin bu cinayetlere vermiş olduğu cezalar yer almaktadır. Bu cezalar arasında maktulun varislerinin katili affetmemesi sebebiyle katile kısas uygulanması olduğu gibi; maktulün varislerince katilin affedildiği ve kısastan vazgeçildiği de gözlemlenmiştir. Ama bu durumda bile devlet suçluyu hemen serbest bırakmamış, bir nevi amme davası devam ederek suçlulara kürek ya da pranga cezası verilmiştir. Kısaca Osmanlı adlî sisteminin hemen hemen hiç hata affetmeyen bu dalında ne kadar adil ve hızlı bir yargılama yapmış olduğu gözler önüne serilmiştir.

Yine bu defterde devletin yargılama sürecinde en ufak bir şüpheye mahal bırakmayacak derecede sistemli bir şekilde yargılama yoluna gittiğinin yanı sıra davaların işleyiş sürecinin ne kadar hızlı ilerlediğini ve merkezle bağlı bir şekilde yapıldığını görmekteyiz.

(15)

edildiğini görmekteyiz. Buradan da devletin merkezî otoritesinin ne derece sağlam işlediğini ve gayrimüslim tebaanın Osmanlı adlî sistemine duyduğu güveni görmekteyiz.

(16)

S.2: Defteri yazan kâtibin adının ve defterin kaleme alındığı tarihin yazılarak kâtibe yapılan duanın yer aldığı 28 Aralık 1856 tarihli başlangıç bölümü.

S.2/B.1: Yanya Eyaleti dâhilinde bulundan Berat Kazası mahallatından Mehmet Beğ Mahallesi sakinlerinden Mustafa bin Ahmet’in kaza-i mezbura tabi Labarca Karyesi ahalisinden Hüseyin bin Elhas nam kıbtî tarafından, piştov kurşunuyla vurulmak suretiyle, haksız yere katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 19–28 Aralık 1856 tarihli ferman.

S.3/B.2: Kastamonu Sancağı dâhilinde bulunan Zarı Kazası’na bağlı Pınarbaşı Divanı ahalisinden Ali bin Mehmet’in divan-ı mezkûr ahalisinden Menteş oğlu Abdullah bin İbrahim tarafından, yolda yürürken sopa ile sağ kulağı arkasından darb edilmek ve çakı bıçağıyla başından ve boğazından yaralanmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 27 Ocak – 5 Şubat 1857 tarihli ferman ile maktulun varislerince katil Abdullah bin İbrahim’in diyet karşılığı affedilerek sulh olunduğunu, ayrıca katil-i mezburun tersane-i amirede hasbi tarihinden itibaren on beş sene müddetle küreğe konulması ve cezasını doldurduktan sonra memleketine gönderilmesi için yazılan 8 Ekim 1857 tarihli der-kenar.

S.3/B.3: Trabzon Sancağı’na tabi Rize Kazası’na bağlı Enzi Karyesi ahalisinden Yusuf bin Mehmet’in karye-i merkum ahalisinden Bayram Ali bin Abdülkerim tarafından, şişhane tüfeği kurşunuyla sol kolu küreğinden vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman.

S.3/B.4: Trabzon nahiyelerinden Yomra Nahiyesi’ne bağlı Dikne Karyesi ahalisinden Türidi oğlu Hüseyin Derviş ibn-i Mehmet Tahir’in yine aynı nahiyeye bağlı Cicre Karyesi ahalisinden ve asker-i bahriye neferatından Uzun Hüseyin oğlu Ahmet bin Mehmet tarafından, şişhane tüfeği kurşunuyla göğsünden vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman ve katil-i merkumun tutuklu bulunduğu esnada 20 Ekim tarihinde hastalanarak eceliyle öldüğüne dair 20 Haziran 1857 tarihli der-kenar.

(17)

mezbure mütemekkinlerinden Alamu veled Dimitri tarafından, piştov kurşunuyla vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman.

S.4/B.6: Karahisar-ı Sahib mahallatından Hacı Nasuh Mahallesi ahalisinden Koyuncu Adem oğlu Hüseyin bin Ömer’in Karahisar Sahib ahalisinden ve Çoban Taifesi’nden Bayram oğlu İbrahim bin Ahmet tarafından, bıçak ile yaralanmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman ile katil-i merkuma kısasın uygulanacağı esnada maktul-u merkumun veresesinden eşi Hanife Hâtun’un rızasıyla affedilerek diyet uygulandığını ve katilin hapsi tarihinden itibaren ( 9 Ağustos 1856 ) on sene müddetle tersane-i amirede kürek olunmasını ayrıca zikredilen on senenin dolmasını müteakiben de tahliyesini belirten 30 Eylül 1857 tarihli der-kenar.

S.4/B.7: Niş Sancağı dâhilinde Szokçe Kazası’na bağlı Rudor Karyesi mütemekkinlerinden İsnobko veled İsbaso’nun karye-i mezbure mütemekkinlerinden Kosto veled Naum tarafından, balta ile başından yaralanmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman.

S.4-5/B.8: Bosna’da Latinlik Mahallesi sakinlerinden Bozo veled Granko’nun Bosna’da ordumuz olan asakir-i şahaneden hassa ordu-yı hümayunum piyade birinci alayının dördüncü taburu birinci bölüğünün beşinci onbaşısı ve Karahisar Teallu Kazası ahalisinden Ali bin Hüseyin tarafından, merkum Ali taburuyla beraber talime gider iken mütevefa-yı merkumu hanesi kapısı önünde sağ memesi altından tüfek kurşunuyla vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 27 Ocak–5 Şubat 1858 tarihli ferman ile taraflar arasında sulh olunarak katil-i merkumun habsi tarihinden itibaren yedi sene müddetle tersane-i amirede kürek olunmasını belirten 5 Aralık 1857 tarihli der-kenar.

S.5/B.9: Harput Sancağı dâhilinde bulunan Muradiye Karyesi’nin Kapu Mahallesi ahalisinden der-saadette asakir-i zabtiye neferatından Mehmet bin Veli Mustafa’nın Amcası Taifesi’nden Sefterli Penayot veled Yorgi tarfından, büyük şiş ile sol koltuğu altından yaralanmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek

(18)

S.6/B.10: Bağdad Eyaleti mülhakatından Horasan Kaymakamlığı dâhilinde bulunan Deltava Karyesi sakinlerinden Ahmet ibn-i Ali’nin karye-i merkum sakinlerinden Mehmet ibn-i Kazım ve Nazif ibn-i Casem tarafından, maktul-u merkum hanesinde uyurken merkuman-ı Mehmet ve Nazif arkadaşları olan Faris el-Yusuf bin Varazi bin Kara Ali ve Kazım bin Casım ile içerü girerek merkuman-ı Mehmet ve Nazif mütevefa-yı merkum Ahmet ibn-i Ali’nin tüfek kurşunuyla biri sağ kolundan ve diğeri sağ kaburgasından vurulmasından bir saat sonra maktulun vefat etmesi suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 25 Şubat - 6 Mart 1857 tarihli ferman.

S.7/B.11: Aydın Sancağı dâhilinde bulunan Balyanbolu Kazası’na bağlı Güre Karyesi ahalisinden Mahmut’un kaza-i mezbura bağlı Bera Karyesi ahalisinden ve zabtiye nezaretinden Mustafa İbn-i El-hâc Hüseyin tarafından, tüfek kurşunu ile sol ayağı dizinden kasıtlı olarak vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 25 Şubat - 6 Mart 1857 tarihli ferman.

S.7/B.12: Manisa’ya bağlı Keri Karyesi sakinlerinden Saadettin’in Turgutlu kasabası mahallatından Orta Mahallesi ahalisinden Akhisarlı Mehmet oğlu Ahmet tarafından, kurşun yutmasıyla memlu piştov ile sol omzundan vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman.

S.8/B.13: Harput Kazası’na bağlı Gezin Karyesi sakinlerinden Abdullah bin Eldin’in karye-i merkum sakinlerinden Hüseyin bin Mehmet tarafından, başına tırmık vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 27 Mart – 5 Nisan 1857 tarihli ferman.

S.8/B.14: Bozok Eyaleti dâhilinde bulunan Kırşehri Sancağı’na bağlı Cerid Aşiretine bağlı Müminli Karyesi sakinlerinden El-hâc Süleyman bin Ömer’in Harput Aşireti’ne bağlı Pehlivanlı Cemaati’nden ve Miletli Karyesi sakinlerinden Ali Külya bin Kara Yusuf tarafından, tüfek kurşunuyla sağ memesi üzerinden vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 16 Nisan–25 Nisan 1857 tarihli ferman.

(19)

Kovaş oğlu Hüseyin bin Mustafa tarafından, tüfek kurşunuyla başından vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman.

S.9/B.16: Nefs-i Şemni mahallatından Binkalli Mahallesi sakinlerinden Ayşe bint-i Mehmet’in liva-i Zivor kurasından Kazı Karyesi sakinlerinden asakir-i şahanem firarilerinden Mustafa bin Hasan tarafından, başından yatağan bıçağıyla darb edilmek suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman ile varis-i maktul huzurlarında katil-i merkuma kısas uygulandığını belirten 25 Ocak 1857 tarihli der-kenar.

S.10/B.17: İzmir’e bağlı Saraylı Karyesi ahalisinden Es-seyyid Mehmet Ali bin Emin Osman’ın karye-i merkum ahalisinden Kara Ali oğlu Salih tarafından, iki küreği arkasından tüfek kurşunuyla vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman ile varis-i maktul huzurlarında katil-i merkuma kısas uygulandığını belirten 28 Eylül 1857 tarihli der-kenar.

S.10/B.18: Hüdavendigâr Eyaleti dâhilinde bulunan Mihalic Kazası’nda Çoban Taifesi’nden Ökçeli Minhalko veled Herakdi’nin Çoban Taifesi’nden Kalbeli Yinko bin Haresno tarafından, malı için büyük bıçak ile boğazlanmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 25 Nisan - 4 Mayıs 1857 tarihli ferman.

S.10: Defteri yazan kâtibin değiştiğini belirten 25 Nisan - 24 Mayıs 1857 tarihli başlangıç belgesi.

S.11/B.19: Harput Eyaleti dâhilinde Palu Kazası sakinlerinden İbrahim bin Mehmet’in kaza-i mezbure sakinlerinden Cino oğlu diye tanınan Mehmet bin Ömer tarafından, tüfek kurşunuyla sağ baldırdan vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 5 Mayıs – 14 Mayıs 1857 tarihli ferman.

S.11–12/B.20: Kastamonu Sancağı’nda Azdavay Kazası’na bağlı Valay Divanı kurasından Çocuya Viranı Karyesi ahalisinden Ali bin Hüseyin’in mezbur kurasından Eni Karyesi sakinlerinden Süleyman Paşa oğlu Hasan bin Hüseyin tarafından, maktul-u merkumun kayıd-ı ihrası Kezban ve baldızı Hanife ve mezbure Hanife’nin kocası

(20)

iken merkum Hasan büyük asa ile maktul-u merkumun başına vurarak sonra belinde olan sivri burunlu timur tokmak maşasını sağ kulağından sokub sol kulağından çıkarmak suretiyle, katlettiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman ile katil-i merkumun varis-i maktulce diyet karşılığı affedilerek sulh olunduğunu ve katilin tarih-i habsinden itibaren merkumun tersane-i ‘amirede on sene müddetle kürek olunmasını belirten 26 Ağustos 1857 tarihli der-kenar.

S.12/B.21: Medine-i Harput’a bağlı Hoh-ı Ulyâ Karyesi sakinlerinden Osman bin Halil’in Medine-i mezbureye bağlı Günay Karyesi sakinlerinden Hüseyin bin İsmail tarafından, kılıç ile başının sol tarafı kulağı yanından yaralanmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 5 Mayıs–14 Mayıs 1857 tarihli ferman.

S.12–13/B.22: Mirmiran-ı kiramdan olub maktulen vefat iden Şevki Paşa’nın Yunan tebasından Mehmet nam şahıs tarafından, aralarındaki alacak meselesinden dolayı Tobkapu haricinde bulunan hanesinin harem dairesinde olan odaya girerek mumâ-ileyhi darb ve telef ve eşi Hediye Hanım’ı dahi darb etmek suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 28 Aralık 1956 – 6 Ocak 1857 tarihli ferman.

S13/B.23: Güzelhisar Aydın’a tabi Beğbazar Kazası kurasından Hemze Bayır Karyesi ahalisinden Hüseyin bin Ebubekir’in Güzelhisar Aydın’a bağlı Karahayıt Kazası kurasından Alanlı Karyesi ahalisinden Küçük Ağa oğlu Mehmet Emin El-hâc İsmail tarafından, aralarında olan tartışmadan dolayı maktul-u merkum Hüseyin’i kaza-i mezbur idarecisine şikayet ve inhisârını taleb eylediğinden ziyade terkin olunan zabtiye nezaretinden Yakub oğlu Mehmet bin İsmail ve Ali bin Mustafa ve diğer Ali bin Nasuh ile karye-i mezbure niharı dâhilinde maktul-u merkumun tarlasına varub ahz ve girift samanın mürur eylediklerinde maktul-u merkum Hüseyin yedinde bulunan kurşun dolu tabancasını çıkarıb katl kasdıyla üzerine hücum eylediğinden merkum Mehmet kendini müdafaa için elinde bulunan kurşun ve saçma memlü tüfek kurşunuyla sol kasığından vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 6 – 15 Nisan 1857 tarihli ferman ile katil-i merkumun varis-i merkum tarafından diyet karşılığı affedilerek sulh

(21)

der-kenar.

S.14/B.24: Kıbrıs ceziresinde bulunan Seyfolu Kasabası sakinlerinden Hüseyin Ali bin Hasan’ın ve katil-i merkumun kızkardeşi kızı olup maktul-u mezburun tenhada sefere gider iken maktulen mütevefiye olan Şerife Hatice bin Mahmut’un kasaba-i mezbure kurasından Fernoş Karyesi sakinlerinden Zenci Ali ve Receb ve Said ve Hayrullah tarafından, merkum Hüseyinin hanesine gelerek bunlardan merkum (okunmuyor) haricde beklediği halde râfızan-ı merkumdan ev içine girerek girüb içlerinden Ali maktul-u merkum Hüseyin Ali’yi mezbur Receb ile birlikte büyük asa ile başına darb ve cerh idüb, merkum Sa’id’in dahi kezalik büyük asa ile mezbure Şerife Hatice’nin sağ kulağı üzerine darb etmesi sonucu, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 3 – 12 Temmuz 1857 tarihli ferman ile maktul Ali’nin veresesi katil-i merkum Ali’yi affetmeyerek kısas uygulandığını, maktul Şerife Hatice’nin varislerinin katil-i merkum Said’i karşılıksız af etmeleri ve Said’e hapsi tarihinden itibaren (3 Aralık 1856) on sene müddetle kürek cezası verildiğini belirten 5 Kasım 1857 tarihli der-kenar.

S.14–15/B.25: Bolu Sancağı dâhilinde bulunan Erağli Kazası’na tabi Ömerli Divanı’nda Kabakçılar Karyesi sakinlerinden Durmuş oğlu Ahmet bin Ahmet’in karye-i mezbure sakinlerinden ve asakir-i bahriye neferatından mukadder İbrahim oğlu Mehmet tarafından, tabanca kurşunuyla sol baldırından vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman ile varis-i maktul tarafından katil-i merkumun karşılıksız affedilğini ve katil-i merkumun 31 Ağustos 1856 tarihi itibariyle on beş sene kürek cezası aldığını belirten 29 Kasım 1857 tarihli der-kenar.

S.15/B.26: Trabzon Eyaleti dâhilinde bulunan Ordu Sancağı’na bağlı Aybastı Kazası’na bağlı Yakacık Karyesi ahalisinden Bafak Ali oğlu İsmail’in karye-i mezbure sakinlerinden Yoysa Ümit oğlu Halil bin Mustafa tarafından, başının sağ tarafına balta ile vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 13 – 22 Temmuz 1857 tarihli ferman ile varis-i maktulun katil-i merkumu diyet karşılığı affettiği ve katil-i merkumun hasbi tarihinden itibaren on sene müddetle tersane-i amirede kürek cezasına çarptırıldığını belirten 3 Aralık 1857 tarihli der-kenar.

(22)

mütemekkinlerinden Boran veled Nikola tarafından, küçük bıçak ile karnının yarılması suretiyle, katlettiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 28 Aralık 1856 – 6 Ocak 1857 tarihli ferman ile varis-i maktulun katil-i merkumu diyet karşılığı kısasdan affettiklerini ayrıca katil-i merkumun hapsi tarihinden itibaren (19 Mart 1856) on sene müddetle tersane-i ‘amirede kürek cezası aldığını belirten 29 Kasım 1857 tarihli der-kenar.

S.16/B.28: Midüllü ceziresinde vaki Kalonya Kazası’na bağlı Yelmar Karyesi mütemekkinlerinden Dimitri veled Fanceleto’nun İzmirli Nikola veled İzontoko tarafından, merkum Nikola veled İzontoko süvâr olunduğu kayığı ile maktul-u merkum Dimitri’nin rakibi olunduğu balık sandalı üzerine Perakörfezi civarında Mersencra açığında hücum iderek elindeki olan basık Kemik Kabzalı Rozo diye bilinen bıçak ile göğsünden ve sağ ve sol koltuğu memesi altından yaralanması sonucu, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman ile vereseyi maktul huzurlarında katil-i merkuma kısas uygulandığını ve katil-i merkumun refiklerinden zikr olunan sandalda beraber bulunduğu tespit edilmiş olan Etdo’nun dahi ma‘aden katl-i cezasına tatbikan beş sene müddetle mahallinde pranga olunduğunu belirten 7 Aralık 1857 tarihli der-kenar.

S.17/B.29: Üsküdar’da Tekya Fidis sakinlerinden ve kunduracı esnafından İsmail nam şinahtenin Üsküdar kolcu takımından Habibe ve refikası Fattin ile aralarında geçen münakaşayı müteakiben merkum İsmail bıçak ile mezbure Habibe’nin sağ memesi üzerine ve mezbure Fattin dahi sol göbeği tarafından yaralanarak katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 22 – 31 Ağustos 1857 tarihli ferman.

S.17/B.30: Trabzon Sancağı dâhilinde bulunan Görele Nahiyesi’ne bağlı Köseli Karyesi ahalisinden Elbenus oğlu Mehmet bin Süleyman’ın nahiye-i mezbureye bağlı İshaklu Karyesi ahalisinden ve kur‘a neferatı firarilerinden Batur oğlu Ahmet bin Hüseyin tarafından, merkum Ahmet’in ismine kura isabet iderek bâ-fikr-i hîn ile firar eylediği cihetiyle ahz ve girift olunmak üzere üzerine varuldukda merkum Ahmet’in mütevefa-yı merkumun tüfek kurşunuyla sağ böğründen vurması sonucu, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 22 – 31 Ağustos 1857 tarihli ferman.

(23)

Baltacı Deresi’nde Dereyanı Karyesi ahalisinden Hacı İsmail oğlu Timur bin Yakub tarafından, elinde bulunan tüfek kurşunuyla sağ kaburgasından vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman ile varis-i maktulun katil-i merkumu karşılıksız olarak affettiğini ve katil-i merkuma tarih-i hapsinden itibaren (Mart 1855) on sene müddetle kürek cezası verildiğini belirten 1 Mart 1858 tarihli der-kenar.

S.18/B.32: Siroz Sancağı’na mülhak Nevrekob Kazası’na bağlı Viran Karyesi sakinlerinden İsmail bin Ahmet’in mezkûr Nevrekob Kazası ahalisinden Yunus bin İsmail karye-i mezkure ve Kıbtî Taifesi’nden Ali bin Hüseyin tarafından, aralarındaki münakaşa sonucu balta ile ensesinden ve burnunun sağ tarafından yaralaranmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman ile varis-i maktul huzurlarında katil-i merkuma kısas uygulandığını belirten 11 Ocak 1858 tarihli der-kenar.

S.19/B.33: Perzirin ahalisinden ve Konya süvarisi zabtiye nezaretinden Şerif bin Timur’un Peyuran Kazası’na bağlı Eba Karyesi ahalisinden ve eşkıya güruhundan Topal Yusuf bin Mehmet tarafından, Saray Nahiyesi’ne bağlı Akviran Karyesi civarında Çalıca Deresi nam mahalde merkumun yakalanması için üzerine varıldığında merkum Yusuf’un mütefâ-yı merkum Şerif’i tüfek kurşunuyla sağ kalçasından vurmak suretiyle, katlettiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman ile varis-i maktul huzurlarında katil-i merkuma kısas uygulandığını belirten 20 Aralık 1857 tarihli der-kenar.

S.19/B.34: Kıbrıs ceziresinde Amurna Kazası’na bağlı Perşerun Karyesi mütemekkinlerinden Hacı Savra’nın kaza-i mezkûrda bulunan Ecer ve Melit Karyesi mütemekkinlerinden ve Çoban Taifesi’nden Sezderban Varluna tarafından, aralarında olan münakaşadan dolayı yedinde olan büyük asa ile alnından darp edilmesi ve baradoz bıçağıyla yaralanması suretiyle, katledildiğini belirten ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını ferman ile varis-i maktulun katil-i merkumu kısasdan diyet karşılığı affettiğini ve katil-i merkumun hapsi tarihinden itibaren ( 28 Nisan 1855 ) tersane-i amirede on sene müddetle kürek cezasına çarptırıldlığını belirten 3 Aralık 1857 tarihli der-kenar.

(24)

Mehmet tarafından, aralarında vuku bulan münakaşadan dolayı merkum Mustafa ve Ali ellerinde bulunan bıçak ile merkum Hasan’ın başına darp ederek ve boğazlayarak, katledilmesini müteakib maktul-u merkum Hasan’ı buldukları mağaraya terk ettiklerini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman.

S.20–21/B.36: Filibe’ye bağlı Kölis Nahiyesi’ne bağlı Yeni Leboya Karyesi sakinlerinden Ali bin Mehmet’in Halasköy Kazasına bağlı Karaağalı Karyesi mütemekkinlerinden Terellu veled İsvanko tarafından, başından büyük sopa ile darbedip ve bıçak ile boğazlanmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman ile katil-i merkuma varis-i maktul huzurlarında kısas uygulandığına dair 10 Kasım 1857 tarihli der-kenar.

S.21/B.37: Alidede sakinlerinden Hafız Mustafa’nın Adana’da Çarak Mahallesi’nde sakin Sait bin Eyüb tarafından, çakı ile boğazlanarak ve gözünün çıkarılıp ve çeşitli yerlerinden yaralanmak suretiyle katledilip cesedinin nehr-i Çarı’ya attıldığını ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 1 – 10 Eylül 1857 tarihli ferman ile katil-i merkumun varis-i maktulce diyet karşılığı affedildiğini ve katili merkumun hapsi tarihinden itibaren (25 Ağustos 1856) yedi sene müddetle tersane-i amirede kürek cezasına çarptırıldığını belirten 29 Mayıs 1858 tarihli der-kenar.

S.21-S.22/B.38: Siroz’a bağlı Cuma Karyesi sakinlerinden Memiş bin Mehmet’in Belavre Karyesi ahalisinden ve sabıka Elipli Cema‘a Karyesi’nde olan Bozacı Taifesi’nden Süleyman bin Abdullah tarafından, piştov kurşunuyla sağ memesi üzerinden vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman ile varis-i maktul huzurlarında katil-i merkuma kısas uygulandığına dair 2 Aralık 1857 tarihli der-kenar.

S.22/B.39: Şam-ı Şerif Eyaleti dâhilinde bulunan Nefs-i Hıms mahallatından Türkmen Mahallesi sakinlerinden Hüseyin bin Said’in katili bulunan Hamas sakinlerinden İsmail bin Mehmet tarafından, boğazından ustura ile darb ve cerh edilmek suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman.

(25)

İlya Vadibo tarafından, merkum İlya Cedva Taifesi’nden olub merkum Mustafa diğer refikleriyle ahz ve giriftine memur olarak mahal-i telefatları olan Cedva Karyesi yakınında bulunan Köprübaşı’na vardıklarında tüfek kurşunuyla sol kulağı altından vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman ile katil-i merkuma varis-i maktul huzurlarında kısas uygulandığına dair 11 Aralık 1857 tarihli der-kenar.

S.23/B.41: Bosna Eyaleti dâhilinde bulunan Yeni Bazar Kasabası mahallatından Leven Mahallesi ahalisinden Boşnak Sadık bin Hasan’ın vilayete-i Leskofça Mahallesi mütemekkinlerinden İsnobko veled Radvan tarafından, merkum Sadık Leskonce Kazası’ndan satın aldığı mallar ile memleketi olan Yenibazar Kasabası’na gelir iken yolda mezkûr Leskonce Kasabası kurasından Necifes Karyesi hududu dâhilinde topuk üzerinde arkası üzerinden tüfek kurşunuyla vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 1–10 Ekim 1857 tarihli ferman ile katil-i merkuma varis-i maktul huzurlarında kısas uygulandığına dair 20 Aralık 1857 tarihli der-kenar.

S.24/B.42: Bursa Sancağı’nda bulunan Mecanic Kazası’na bağlı Dedeluya Karyesi ahalisinden Hafız Mehmet Emin Mevlâ Ahmet’in karye-i merkum sakinlerinden Burak oğlu Hasan bin Koca Mustafa tarafından, elinde bulunan tüfek kurşunuyla sağ memesi üzerinden vurulmak suretiyle, katlettiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 11– 20 Ekim 1857 tarihli ferman ile katil-i merkuma varis-i maktul huzurlarında kısas uygulandığına dair 20 Ocak 1858 tarihli der-kenar.

S.24–25/B.43: Musul mahallatından Pabailisray Mahallesi sakinlerinden ve zabtiye nezaretinden Abdülkadir bin Hasan’ın Cezire ahalisinden Melra bin Yusuf tarafından, merkum Melra hapiste olduğu halde firar ederken merkum Abdülkadir dahi hapishane kapusu yakınında bulunup merkumun firarına mani olmak isteyince merkum Melra tarafından elinde bulunan tabanca kurşunuyla sağ genzinden ve hançer ile çeşitli yerlerinden yalanması suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman.

S.25/B.44: Şam-ı şerif kurasından Humuriye Karyesi ahalisinden Şeyh Said ibn-i Mehmet’ibn-in kezalibn-ik mehtukane-ibn-i mütevefibn-iye olan eşibn-i mezbure Esma Hatun’un ve yibn-ine

(26)

Şeyh Said’i hane-i mezburun omzuna celbi ile ağzına çevre sokub ve elleriyle boğazından sıkub eftân ve’l-helâk eyledikden sonra zevce-i mezbure Esma Hatun dahi keza elleriyle boğazından sıkub eftân ve’l-helâk ve maktul-u mezbure Şerife’yi bıçak ile bazı mahallerinden yaralayıp ve boğazlamak suretiyle, katlettiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 11– 20 Ekim 1857 tarihli ferman.

S.26/B.45: Benaloka Kazası’na bağlı Lubacveh Karyesi sakinlerinden Simo veled Boran’ın karye-i mezbure sakinlerinden Miko veled Fito tarafından, başına balta ile darp edilmek suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 11 – 20 Ekim 1857 tarihli ferman.

S.26/B.46: Silistre ve havalisinde çeşitli eşkıyalık ve kötülükle uğraşırken tutuklanarak mahkemeleri olunan Kulaksız Mehmet ve refiki Salim ve Ali ve Çankırılı Korı Halil’in yandaşı Kadri ve Tuzcular karyeli Kahveci Hasan ve Bergos karyeli Kıbtî Kuyumcu Mehmet ve Murad nam şahıslardan Kıbtî Hesko ile Küçük İbrahim oğlu Hasan çeşitli katliyamlarda bulunduklarını itiraf etmişler ve yukarıda zikr edilenlerden eşkiyalık ve katliyamda bulunanların idamlarıyla bunlara yardım edenlerin paranga olunmalarına dair 11 – 20 Ekim 1857 tarihli ferman ile yukarıda isimleri zikredilenlerden Heresko ve İbrahim’in paranga olundukları ve cezalarının bitimini müteakiben salıverildiklerini belirten 2 Aralık 1857 tarihli der-kenar.

S.27: Defteri yazan kâtibin değiştiğini belirten 22 Ekim 1857 tarihli başlangıç belgesi.

S.27/B.47: Haleb’de bulunan Toto nam diğer (okunmuyor) Mahallesi ahalisinden Mehmet Talib’in haneü’s-sebrî Mahallesi ahalisinden Şeyh Tüccarı oğlu Abdullah tarafından, kalemtraş ile sağ kulağı altından yaralanmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 9–18 Aralık 1857 tarihli ferman ile katil-i merkuma varis-i maktul huzurlarında kısas uygulandığını belirten 22 Şubat 1858 tarihli der-kenar.

S.27/B.48: İnegöl Kazası’na bağlı Derme Karyesi sakinlerinden Halil bin Mehmet’in karye-i mezbure sakinlerinden Ahvan oğlu Ali bin Hasan tarafından, tepesinden yatağan bıçağıyla yaralanmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce

(27)

affedildiğini ve katil-i merkumun hapsi tarihinden (2 Şubat 1857) itibaren sekiz sene müddetle tersane-i amirede kürek cezasına çarptırılması ve cezasının bitimini müteakiben tahliye edilerek memleketine gönderilmesi gerektiğini belirten 25 Mart 1858 tarihli der-kenar.

S.28/B.49: Sofya mahallatından Karakozin Mahallesi ahalisinden Mehmet bin Ali’nin aslen Niş ahalisinden Mehmet bin Ali tarafından, tüfek kurşunuyla sol koltuğu altından vurulması suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman.

S.28/B.50: Harput Eyaleti dâhilinde bulunan Çemişgezek Kazası mahallatından Pina Mahallesi sakinlerinden Abdullah bin Hacı Fırat’ın kaza-i mezbureye bağlı Zarsor Karyesi sakinlerinden Mehmet bin Ahmet tarafından, büyük taş ile başına vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman.

S.29/B.51: Trabzon Eyaleti dâhilinde bulunan Karahisar-ı Şarkî Sancağı’na bağlı Alucra Nahiyesi’ne bağlı Pina Karyesi sakinlerinden Halil bin Ahmet’in karye-i mezbure sakinlerinden Veli Mehmet oğlu Cücük Mehmet bin Musa tarafından, tüfek kurşunuyla sağ böğründen vurulması suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman.

S.29/B.52: Kutta‘-i tarik ve eşkıya güruhundan Kazanlıklı Nikola ile Manastır’lı Bağçevan Haresto nam şahısların Kara Paşa Mahallesi sakinlerinden İnekci Zeliha nam hatunun geceleyin hanesine girerek katlettikleri ve mahkemelerini müteakiben ibret olarak katil-i merkumlardan birinin Karaköy Kapusu civarında ve diğerinin dahi Edirne Kapusu’nda asılmaları gerektiğini belirten 29 Kasım - 8 Aralık 1857 tarihli ferman.

S.29–30/B.53: Berat Sancağı’nda bulunan Tomarica Kazası kurasından İstirovince Karyesi ahalisinden olub Selanik Sancağı’na bağlı Vidin Kazası’nda bulunan Yanigon Karyesi’nde sakin iken karye-i mezbure civarında bulunan Eskiköy nam mahalde katîlen vefat iden Ali bin Ali’nin Orah Taifesi’nden Mencad veled Atkil ve erkek kardeşi Kita tarafından, yatağan bıçağıyla başından ve boğazından yaralanmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 9 – 18 Aralık 1857 tarihli ferman.

(28)

Sancağı’nda bulunan Manyas Kazası’na bağlı Elkesr karyeli Kolcu Ahmet ile Çavuşlar Karyesi sakinlerinden Koca Ömer ve Mehmet ve Hüseyin ve Ömer kethüda ve Filibeli Dimo ve Çolak oğlu Polat ve Kızanıklı diğer Polat ve Torekoblu boyacı Todori nam şahıslar tarafından, katil-i merkumanın geceleyin maktulanın evine gelerek maktul-u merkum ile eşinin ellerini bağlayarak darb ettikleri mezburenin altı bin dokuz yüz seksen yedi guruşluk ham ve selîm zarf ve altınlarını ve mütevefa-yı mezburun dahi kırk dört bin dokuzyüz seksen yedi guruşluk ham ve nükud ve eşyasını bi’l-ittifak ahz ve gasb eylediklerini ve eşhas-ı merkumeden Elkesr Karyeli Kolcu Ahmet’in dahi maktul-u mezbur Mustafa’ya muceb-i kısas olan katille, katledildiğini daha sonra katil-i merkum tutuklu iken eceliyle vefât itmiş olduğu ve maktul-u merkumun uşağı olub hane-i mezkurda katilen vefat iden Filib’i merkumandan Ömer kethüda büyük yatağan bıçağıyla darb ve katl eylemiş olduğunu ve merkum Kolcu Ahmet’in vefâtı cihetiyle kısasına mahal kalmadığı misüllü terekesinden diyet ahzı dahi lazım gelmediğini maktul-u merkum Filib’i katil-i merkum Ömer Kethüda muceb-i kısas olan katl ile katl eylediğini ve katil-i merkum Dimo’nun itiraf ettiğini ve merkum Ömer Kethüda için diyet uygulandığını belirten 29 Kasım - 8 Aralık 1857 tarihli ferman.

S.31/B.55: Bolu Sancağı dâhilinde bulunan Gerde Kazası mahalatlından Timurcular Mahallesi sakinlerinden Küçük oğlu Mustafa bin Ahmet’in Zenci Hasan ve Kozika Nahiyesi’ne bağlı Kuracık Divanı ahalisinden Abdüş oğlu Salih tarafından, alışveriş maksadıyla Devrek Kazası divanlarında gezerken Bafrat Karyesi dağı ve Setında Nefşak nam mahalde maktul-u merkum-u merkuman Zenci Hasan ile Abdüş oğlu Salih ellerinde bulunan büyük bıçaklarıyla boğazlamak suretiyle, katledildiğini hatta naşının dahi katil-i merkumanca yakıldığını ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 9–18 Aralık 1857 tarihli ferman ile varis-i maktul huzurlarında katil-i merkumana kısas uygulandığını belirten 21 Mart 1858 tarihli der-kenar.

S.31/B.56: Edirne Eyaleti dâhilinde bulunan Karaağaç Kazası’na bağlı Beğ Karyesi sakinlerinden Receb bin Memiş’in katili bulunan Ali bin Sinan ve İsmail bin Yunus tarafından, 9 Haziran gecesi (1857) balta ile başına vurlmak ve maktul-u mezburun damadı merkum İsmail’i dahi keskin çalı tırpanı ile omuzundan ve ayaklarından darb ve cerh edilirken merkum firar ider iken müte‘akiben merkum Ali

(29)

maktulca affedilerek sulh olduğunu belirten 18 – 27 Aralık 1857 tarihli ferman.

S.32: Defteri yazan kâtibin değiştiğini belirten 11 Ocak 1858 tarihli başlangıç belgesi.

S.32/B.57: Teke Sancağı’nda İstanos Nahiyesi’ne bağlı Bayır Karyesi ahalisinden Ömer bin Ali pehlivan’ın karye-i merkume ahalisinden küçük Nemac Hüseyin bin Ali tarafından, sol memesi altından tüfek kurşunuyla vurulması suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 28 Aralık 1857 – 6 Ocak 1858 tarihli ferman ile varis-i maktul huzurlarında katil-i merkumana kısas uygulandığını belirten 23 Mayıs 1858 tarihli der-kenar.

S.32–33/B.58: Konya Sancağı’nda bulunan Ereğli Kazası ahalisinden Ali bin Hüseyin’in Akdağ maden-i hümayunum ahalisinden Memiş bin Mahmut ve refiki Muradiyeli Mustafa bin Abdullah ile babası merkum Hüseyin tarafından, Tarsus’a gider iken yolda liva-yı Kışla civarında bulunan Çiftehan’a iki saat mesafe Keferherbaz(?) nam mahalde yolunu kesip ellerinde bulunan kurşun çiftli tüfekleri ile vurmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 28 Aralık 1857 – 6 Ocak 1858 tarihli ferman.

S.33/B.59: Alanya Kazası’na dâhil Rimse Nahiyesi’nde bulunan Tasbaşı Karyesi sakinlerinden Mustafa bin Ali’nin nahiye-i mezbura mufaze Fepodahl(?) Karyesi ahalisinden Kartal Ali oğlu Mehmet bin Ali ve refiki olan diğer Mehmet bin Mustafa tarafından, Ermenek Kazası’na bağlı Cine Karyesi ile Gözne Karyesi meyanında bulunan Cine Belgi diye bilinen yerde hayvanına tama‘an elinde olan büyük bıçak ile yaralamak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman.

S.34/B.60: Şam-ı Şerif mahallatından Aykıye Mahallesi ahalisinden Mehmet bin Talib’in Şam-ı Şerif kurasından Retkös Karyesi ahalisinden Ahmet bin Hasan tarafından, tüfek kurşunuyla arkasından vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 17–26 Ocak 1858 tarihli ferman.

S.34–35/B.61: Şam-ı Şerif kurasından Belucan Karyesi ahalisinden Mehmet Bozi ibn-i Yunus’un Şam-ı Şerif kurasından Hezire Karyesi ahalisinden Ali ibn-i Talib

(30)

mezbur Esad dahi elinde bulunan tabanca kurşunuyla sağ belinden vurmak suretiyle, katledildiğini ve cesedinin dahi olayın geçtiği yerdeki kuyuya attıldığını ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 28 Aralık 1857– 6 Ocak 1858 tarihli ferman.

S.35/B.62: Medine-i Bosna mahallatından Şeyh Müslihiddin Mahallesi sakinlerinden Kazıme ibn-i Süleyman’ın medine-i mezbure mahallatından Hoca Kemaleddin Mahallesi ahalisinden Şerif bin Abdullah’ın hanesinde (okunmuyor) sakin olan Hanife bint-i Ali ve yardımcıları merkum Şerif ve Mustafa tarafından, mezbure Kazıme’nin üzerinde bulunan altınlarına tama‘an elinde bulunan küçük çerkez bıçağıyla gerdanının sağ tarafından yaralamak suretiyle, katledildiğini ve maktul-u mezburenin cesedini (silik) olduğu nezdinde bulunan Bigar Kapusu’na terk ile dört gün sonrasında yardımcıları merkuman Şerif ve Mustafa maktul-u mezburenin cesedini zikr olunan Bigar Kapusu’na ihrac iderek medine-i mezburede vaki‘ Milacaka nehrine attıklarını ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 28 Aralık 1857 – 6 Ocak 1858 tarihli ferman.

S.35–36/B.63: Karahisar Sahib Sancağı’na bağlı Tozkabri Kazası’nda meskûn Hovarzem Aşireti ahalisinden Kurdoğlu Ali bin Mehmet’in aşiret-i merkume ahalisinden Duran oğlu Musa bin Ahmet tarafından, aralarında vuku bulan tartışmadan dolayı büyük yatağan bıçağıyla sol küreği ve oyluğu altından yaralanmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman.

S.36/B.64: Nefs-i Diyarbakır’da Fatih Mehmet Paşa Mahallesi sakinlerinden Hacı Şerif ibn-i El-hâc Veliyüddin’in mahalle-i mezbure ahalisinden Abdülkadir ibn-i Veliyüddin tarafından, çerkes bıçağı ile sol omzunun altından yaralanmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 25 Şubat - 6 Mart 1858 tarihli ferman.

S.37/B.65: Hamid Sancağı dâhilinde Eğirdir Kazası’nda bulunan Kara Ağa Karyesi ahalisinden Koca Adem oğlu Mevlâ Mehmet bin Mehmet’in Hacı Ablalu Aşireti ahalisinden Mehmet bin Süleyman tarafından, büyük sopa ile başına vurmak suretiyle yaralandığını ve üç gün sonrasında vefât ettiğini ve varis-i maktulce verilecek

(31)

S.37–38/B.66: Konya haricinde Hoca Cihan Karyesi ahalisinden ve süvari zabiti nezaretinden Mustafa Kovas ibn-i İbrahim’in Konya Sancağı’na bağlı Akşehir Kazası kurasından Bağban Karyesi ahalisinden ve kürde-i eşkiyadan Cafer oğlu İsa ve kardeşi Mehmet ibn-i İbrahim ve Mehmet ve Eyüb ibn-i diğer İbrahim nam karındaşlar ve diğer Mehmet bin Ali tarafından, eşkıya-yı merkume kasaba-i mezburede kahve dükkânında otururlar iken mütevefa-yı merkum rüfekası bulunan zabıtalar ile taraf-ı hükümetden memuren üzerlerine varmak üzere oldukları halde merkum Cafer oğlu İsa yedinde bulunan tüfeğini ateşlemek suretiyle sağ ayağı diz kapağından yaralayarak, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman.

S.38/B.67: Lazistan Sancağı dâhilinde bulunan Hopa Kazası’na bağlı Berunet Karyesi sakinlerinden Çeçenoğlu Mülâzım Mustafa ibn-i Hasan’ın karye-i mezbure ahalisinden Cocanın oğlu Ali bin Hasan tarafından, tüfek kurşunuyla sol memesi üzerinden vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 6–15 Nisan 1858 tarihli ferman.

S.39/B.68: Siroz Sancağı’na bağlı Norakob Kazası’na mülhak Senegberse-i Bala Karyesi sakinlerinden Ahmet ibn-i Ali’nin karye-i merkum mütemekkinlerinden ve Yorgi veled Todori tarafından, merada koyunlarını otlatmak için bırakıp kendisi uyur iken büyük odun ile alnına ve tepesine ve sağ kulağı üzerinden yaralamak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 15 – 24 Nisan 1858 tarihli ferman.

S.39/B.69: Benaloka Sancağı dâhilinde bulunan Teşna Kazası’na bağlı Bele Karyesi sakinlerinden İli veled İlva’nın kaza-i mezbura bağlı Yobame Karyesi sakinlerinden Todori veled İli tarafından, siyah kabzalı bıçak ile boğazı ve sol memesi altı ve sol küreği altından yaralanmak suretiyle katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 4 – 13 Haziran 1858 tarihli ferman.

S.40/B.70: Karesi Sancağı dâhilinde Kırkağaç Kazası mahallatından Heyet-i Osmanoğlu Mahallesi sakinlerinden Deveci oğlu El-hâc Mehmet ibn-i El-hâc Mehmet Emin’in eniştesi ve maktul-u mezburun kız kardeşi Hafize Hâtun’un kocası Talibe’den

(32)

katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 5 – 14 Mayıs 1858 tarihli ferman ile katil-i merkuma varis-i maktul huzurlarında kısas uygulandığını belirten 11 Ocak 1858 tarihli der-kenar.

S.40–41/B.71: Nefs-i Ankara’da Eti(?) Mahallesi ahalisinden Osman bin Ahmet’in mahall-i mezbur sakinlerinden Yorgi oğlu Derayet bin İsmail tarafından, küçük bıçak ile sol memesi altından yaralanmak suretiyle katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 3 – 12 Temmuz 1858 tarihli ferman.

S.41/B.72: Filibe Sancağı’na bağlı Gümüş Nahiyesi’ne bağlı Karlveh Kazası mahallatından Değirmen Mahallesi sakinlerinden Sadık bin Mehmet’in kasaba-i mezbure sakinlerinden Mustafa bin Hüseyin tarafından, kasaba-i mezbure civarında ördek kümesinde alet-i cariheden küçük bıçak ile sol kasığından yaralamak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 13–22 Haziran 1858 tarihli ferman.

S.41–42/B.73: Bağdat mahallatından Denyavepet Mahallesi sakinlerinden Felih’in Mehdi ibn-i Cevad tarafından, kulağı yukarısından ve başından hançer ile yaralanmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 23 Haziran - 2 Temmuz 1858 tarihli ferman.

S.42/B.74: Sofya mahallatından Hacı İsmail Mahallesi sakinlerinden Habibe bint-i Hasan’ın kız kardeşi oğlu Bonatı Mustafa bin Osman tarafından, bıçak ile boğazı altından boğazlanmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman.

S.43/B.75: Hanya Sancağı’nda bulunan Vatuvagos Karyesi ahalisinden Mehli veled Todori’nin karye-i mezbure sakinlerinden ve teba‘a-i merkumeden Penayot Tevaycalı veled Katzî tarafından, karye-i mezburede bulunan bağhane dürununda sol memesi üzerinden bıçak ile yaralanmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 23 Haziran - 2 Temmuz 1858 tarihli ferman.

S.43–44/B.76: Perzerin mahallatından Sinan Paşa Mahallesi sakinlerinden Tuhuri veled Yimo’nun yine mahalle-i mezbure sakinlerinden İstanko veled Petfo

(33)

uygulanıp uygulanamayacağını belirten 23 Haziran - 2 Temmuz 1858 tarihli ferman. S.44/B.77: Kandiye’de Malviz Nahiyesi’ne bağlı Zakans Karyesi mütemekkinlerinden meyhaneci Nikoli Kebiyarisaki veled Seygi’nin Kandiye’de mukim Topcu takriratından Celili Said bin Abdullah tarafından, kılıç ile sağ gözü üzerinden yaralanmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman ile katil-i merkuma varis-i maktul huzurlarında kısas uygulandığını belirten 25 Aralık 1858 tarihli der-kenar.

S.44 - 45/B.78: Bolu mahallatından Debbağlar Mahallesi sakinlerinden Deligöz oğlu Mehmet bin Ahmet’in mahalle-i merkume sakinlerinden Arab Said oğlu Ahmet tarafından, nefs-i Bolu’ya yarım saat mahalde bulunan büyük suya atıldığını ve dışarı çıkmak istedikde büyük bıçak ile başının altı mahali ile çenesine ve boğazına darb edilmek suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 2 – 11 Ağustos 1858 tarihli ferman.

S.45/B.79: Trabzon Sancağı’nda Göreler Nahiyesi’ne bağlı Heri Karyesi ahalisinden Kara Ali oğlu Halil ibn-i İbrahim’in liva-i mezbur nevahisinden ve Kone-i Büyük Nahiyesi’ne bağlı Kefli Karyesi ahalisinden Tahir oğlu Mustafa bin Osman tarafından, hanesine girüb yedinde bulunan tabanca kurşunuyla sol memesi üstünden vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman.

S.45–46/B.80: Bağdad’da karye başında Arabiye-i Kıbtî Mahallesi sakinlerinden Karanfil nam kimesnenin yine mahalle-i mezbure mütemekkinlerinden ve Kelserân Taifesi’nden Fetuhar veled Kavni tarafından, hançer ile sol omuzu ve boynu arasında olan çukur üzerinden yaralanmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 11 – 20 Ağustos 1858 tarihli ferman.

S.46/B.81: Sayda Eyaleti dâhilinde bulunan Cebel-i Lübnan Nasârâ Kaymakamlığı’na bağlı Baira Karyesi ahalisinden Yeşare Yusuf ‘un yine karye-i mezbure ahalisinden Yusuf bin Said tarafından, Beyrut civarında Mehalne İspayi derununda bıçak ile sol memesi üzerinden yaralanmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i

(34)

S.46–47/B.82: Denizli Sancağı’nda bulunan Ezine Lazkiye nam-ı diğer Sarayköy Kasabası ahalisinden Çakır oğlu Memiş bin Mehmet Ali’nin yine kasaba-i mezbure ahalisinden Parmaksız oğlu Mehmet Ali bin Mustafa tarafından, piştov kurşunuyla sol kasığından yaralamak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman ile katil-i merkuma varis-i maktul huzurlarında kısas uygulandığını belirten 22 Kasım 1858 tarihli der-kenar.

S.47/B.83: Niş Sancağı’nda bulunan Rolence Karyesi mütemekkinlerinden Melanko veled Osnobko’nun yine karye-i mezbure mütemekkinlerinden Nikoma veled İsnanko tarafından, hanesinin yakınındaki harman yerinde piştov kurşunuyla göğsünden yaralamak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 10 – 19 Eyül 1858 tarihli ferman.

S.47–48/B.84: Alanya Sancağı’na bağlı Kızılağaç Karyesi ahalisinden Öksüz oğlu Hüseyin bin Mehmet’in karye-i mezbure ahalisinden Köne Hasan oğlu Kerim’in oğlu Hasan tarafından, büyük yatağan bıçağı ile göbeği altından yaralanmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 30 Eylül - 9 Ekim 1858 tarihli ferman.

S.48/B.85: Benaloka Sancağı dâhilinde bulunan Deriner Kazası’na bağlı İclavya Karyesi sakinlerinden Papas Todari veled Kobo’nun liva-i mezbur dâhilinde bulunan Teşne Kazasına bağlı Bekişler Palenkası sakinlerinden Hammer bin Aydasa tarafından, piştov kurşunuyla sol koltuğu altından vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 19–28 Ekim 1858 tarihli ferman ile düzeltildiğine dair der-kenar.

S.48–49/B.86: Aydın Sancağı dâhilinde bulunan Tebre Kazası’nda İbn-i Hatib Mahallesi sakinlerinden Seyid oğlu Mehmet bin Mehmet’in yine kaza-i mezbur mahallatından Teke Mahallesi sakinlerinden Halil Çavuş ibn-i Osman tarafından, sol kasığından büyük yatağan bıçağı ile yaralanmak suretiyle, katlettiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 29 Ekim - 7 Kasım 1858 tarihli ferman.

(35)

kurşunuyla sağ kulağından vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman.

S.49–50/B.88: Hamid Sancağı dâhilinde bulunan Afşar Kazası’na bağlı Beka Karyesi ahalisinden Musa bin Hasan’ın karye-i mezbure sakinlerinden ve kutta‘i’t-tarîk güruhundan Deli Süleyman oğlu Mehmet bin Ali tarafından, tüfek kurşunuyla sağ memesi altından vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman ile katil-i merkuma varis-i maktul huzurlarında kısas uygulandığını belirten 22 Ocak 1859 tarihli der-kenar.

S.50/B.89: Viranşehir Sancağı dâhilinde bulunan Akranbolu Kazası’na bağlı Kavak Karyesi sakinlerinden Beziran oğlu Ömer bin Mustafa’nın liva-i mezbur dâhilinde vaki Ovabozı Kazası’na bağlı Çakmak Karyesi sakinlerinden Cebağin oğlu Halil bin Halil tarafından, tüfek kurşunuyla başından vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman ile katil-i merkuma varis-i maktul huzurlarında kısas uygulandığını belirten 28 Ocak 1859 tarihli der-kenar.

S.50/B.90: Girid Eyaleti dâhilinde Hanya nevahisinden Kisamo Nahiyesi’ne bağlı Kastil Kalesi ahalisinden Berusan oğlu Emin bin Mustafa’nın nahiye-i mezbureye bağlı Mesoya Karyesi ahalisinden Markand Nakiyandon veled Yaki tarafından, tüfek kurşunuyla göğsünden vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten 11 – 20 Ağustos 1858 tarihli ferman.

S.51/B.91: Vidin nevahisinden Belgradcık Nahiyesi’ne bağlı Virboh Karyesi ahalisinden Sino veled Malko’nun karye-i mezbure mütemekkinlerinden İsyas veled Boran tarafından, aralarında geçen münakaşadan dolayı baltanın keskin tarafıyla kafasına vurulmak suretiyle, katledildiğini ve varis-i maktulce verilecek karara göre katil-i merkuma kısas uygulanıp uygulanamayacağını belirten ferman ile katil-i merkuma varis-i maktul huzurlarında kısas uygulandığını belirten 23 Şubat 1859 tarihli der-kenar.

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

Ergüven Boğa (2019) tarafından yapılan gebelerin gebeliğe uyum ve doğum korkularının belirlenmesi amacıyla yaptığı çalışmada Prenatal Kendini Değerlendirme

Çünkü, her iki gru- bun hücre duvar› yap›s›na da silisyum bileflikleri kat›l›yor ve deniz suyunda- ki silisyum için rekabete girilmesi ne- deniyle, bu dönemden

Esas itibariyle nüfus defterlerinin tutuluĢ gerekçesi askeri ihtiyaçlardan çıkmıĢ olmasına rağmen Osmanlı Devletinde kadın ve kız çocuklarının nüfus

Partisi Genel yazganlığının dileği üzerine Gü- zel San'atlar Birliği Arkitektlik kolu. Bolu ve Afyonun iki kazasına ait C. Partisi binalarının projelerini Arkitekt Leman

abdulkadirin dahi bağlı olarak orada durmakta bulunduğunu görmeklemergumu tekdir etmesi üzrine mezbûr abdulkadir iktiran kendisinin dahi medhalini haber vermekle

Devletten maddi, manevi hiçbir destek görmediğini belirten Demet Arıyak, “ M addi açıdan çok manevi açıdan bir devlet desteği, moral bakımından çok etkili

Bu derlemede, yaşlılarda oldukça karmaşık bir konu olan yürüme bozukluklarının, kognitif işlevlerin belirgin etki- lendiği demans gibi nörodejeneratif bozuklukların