4 M illiy e t
/ ---
Şehit konsolos Sarık Arıyak'ın esi Demet Arıyakla Tatil sohbeti
17 MART 1985
■Tt&CKSÎ
Bayan Arıyak, unutulmanın acılarını yaşıyor
... •.1
—"Demet Hanım, Ermeni terörü geçtiğimiz gün lerde yine güncel oldu. Siz, şehit bir diplomatımı zın eşisiniz. Şimdi yeni bir hayat yaşıyorsunuz. So runlarınız var, acılarınız var, belki de unutmak iste diğiniz bazı şeyler var. Bana bunları, içinizden gel diği gibi anlatmanızı isteyeceğim... Önce şunu so rayım... Rahmetli eşiniz, kaç yıllık diplomattı?”
— "Eşim 21 yıllık diplomattı, öldürüldüğü za man."
— "Kaç yıllık evliydiniz?”
—"11 yıllık...”
—“Eşiniz öldürüldüğü zaman, Avustralya’da Sidney Başkonsolosu... Olay 17 Aralık 1980 günü oluyor ve koruma görevlisi Engin Sever le birlikte eşiniz de, Ermeniler tarafından şehit ediliyor. Belki yaranızı İstemeyerek de olsa biraz deşeceğim ama, bu olayı kısaca anlatır mısınız?”
—"Emin Bey, bu olay, Avustralya’daki ilk siya sal cinayet. Aslında orası, etnik grupların çok iyi an laştığı bir ülke. Ayrıca siyasal görüş ayrılıklarının da fazla olmadığı bir yer. Kocamın da üzerinde durdu ğu bu olurdu. Oradaki Türk toplumu içindeki sağ- sol olaylarına bu açıdan bakar ve onları birlik hali ne getirmeye çalışırdı. Bunun için çok çabası oldu. Aşırı sol ve aşırı sağ uçları bir araya getirmeye ça lıştı. Türk toplumu orada yeni bir toplumdu... Bu da, kocamın yapısında olan bir şeydi. Onun için insan ların nereden geldikleri, ne yaptıkları değil, insan ların kendileri önemliydi.”
•Ermeni bü vurdu
devlet bizi unuttu
Devletten maddi, manevi hiçbir destek görmediğini
belirten Demet Arıyak, “ M addi açıdan çok manevi
açıdan bir devlet desteği, moral bakımından çok etkili
olur” diyor ve ekliyor: “ Benim için Dışişleri Bakanlığı
artık ölmüştür”
ER M EN İLER LE DOSTLUK
—“Kocanızın Ermenilerle ya da oradaki Erme ni toplumuyla ilişkisi var mıydı?”
—"Ermenilerle ilk ilişkisi Kudüs’te olmuş. Biz o zaman henüz evli değildik. Geçici bir görevle git mişti Kudüs'e ve oradaki Ermenilerle dost olmuş. Hatta benim alyansımı Ermeni bir kuyumcuya ora da yaptırmıştı. Orada dost olduğu Ermeniler, Şarık’ tan, Türk Müziği plakları, kasetler falan istemişler. Ben de bunları alıp göndermiştim. Böyle bir anımız olmuştu Ermenilerle... ilk başta..."
—“Avustralya’da Ermeniler var mıydı?”
—“ Türkiye’den gelmiş bazıları vardı ama, onla rın bizden hiçbir farkı yoktu. Türk Ermenileri diğer Ermeni grupları arasına hiçbir zaman girmezlerdi. Ayrıca Avustralya'da Ermeniler sesleri hiç çıkmayan bir gruptu. Yani sesleri duyulabilecek bir Ermeni gru bu yoktu."
—“Kocanız vurulmadan önce telefonla ya da başka bir şekilde tehdit falan gelmiş miydi?”
—“ Hayır... Kesinlikle gelmedi. Yani, orada kal dığımız 3.5 yıl içerisinde böyle bir endişemiz veya korkumuz hiçbir zaman olmadı. Zaten Türkiye’ye dönmemize de çok az bir zaman kalmıştı, işte o sı ralarda bir de koruma polisi gönderdiler. Adı Engin
Sever... Sabahları gelip Şarık’ı evden alırdı. Dönüş
te de eve bırakırdı. Onun dışında fazla bir şeyi de olamazdı zaten... Çünkü konum olarak da, evde ko ruma polisinin oturabileceği bir imkân da yoktu as lında. Bize Avustralya polisinden de bir uyarı gelmiş değildi. Hatta hatırladığım kadarıyla o devirlerde, da ha önceden konulmuş bulunan bazı koruma tedbir leri de kaldırılmıştı.”
—“Olay nasıl oldu Demet Hanım?”
—“ Her zamanki gibi o sabah işe gidiyordu ve ben de kendisini kapıda uğurluyordum. Küçük kızı mız Çağla, bir rastlantı sonucu içerdeydi. Olay, be nim gözümün önünde oldu... Kocam, arabasına bin mişti. Koruma polisi de kendi arabasına bindi..."
—“Koruma polisi, ayrı arabayla mı giderdi hep?”
—“ Evet... iki araba giderlerdi... Tam o sırada bir motosiklete binmiş iki kişi belirdi. Kocam arabayla “ U” dönüşü yapıyordu o sırada. Hatta bir an bekle di ve geçsinler diye onlara yol verdi. Yol verince on lar da bir an şaşırdılar. Tahmin ediyorum ki, esas ni yetleri, yola çıktıktan sonra ateş etmekti. Önce ko ruma polisi Engin Sever’e ateş ettiler, sonra da ko camı vurdular.”
—“Siz bütün olayı gördünüz.”
—“ Hepsi gözümün önünde oldu... Yalnız vur makla da kalmadılar... (Demet Arıyak, acı olayı an latırken sesi titriyor... Neredeyse gözlerinden yaş bo şanacak)... Kocam arabanın içine yıkılmıştı. Bir ta nesi motosikletten inip vurulmuş olan kocamın ya nına geldi ve üzerine tekrar ateş etti. Olayın en an layamadığım ve hazmedemediğim bölümü zaten bu... insanlık ölçülerine hiçbir şekilde sığmıyor. Ben bunlara sadece ‘yaratık’ diyebiliyorum.”
—“Siz ne yapabildiniz o sırada Demet Hanım?”
—“ Bir anda insanın kafasında bazı ışıklar yanı yor. Olayı kavrıyorsunuz. Ben dışarıya değil de, içe riye koştum birdenbire ve polise telefon etim. Poli si buldum, anlattım ve tekrar dışarı fırladığımda ko ruma polisinin arabası yoktu. Polisin belki hafif ya ralı olduğunu ve katillerin peşine düşmüş olabile ceğini düşündüm. Ama ne yazık ki, öyle olmamış. Onun arabası kontrolsüz kaldığı için aşağıya doğru kaymış ve ileride bir bahçeye girmiş. Kocam araba nın içinde yere düşmüştü. Polis gelinceye kadar da zaten ölmüştü. Orada ilkyardım kursları almıştım ama maalesef işe yaramadı. Sadece öldüğünü an layabildim, hepsi o kadar.”
"N E F R E T İSTEM İYORUM "
—“Böyle bir durum olabileceğini düşünerek mi almıştınız kursları?”
—“ Hayır, hayır... Özellikle evde küçük bir çocuk varken, gerekli olabilir diye düşünmüştüm.”
—“Demet Hanım size bazı soruları sorarken si zi üzdüğümü ve yaranızı yeniden deştiğimi
biliyo-EMİN ÇOLAŞAN
m
"Alyansımı Kudüs'te
ermeniler den aldık"
"Kocam geçici görevie gitti
ği Kudüs’te Ermenilerle dost
olmuş, hatta benim alyansı
mı orada bir Ermeni kuyum
cuya yaptırmıştı. Orada dost
olduğu Ermeniler Şarık’tan
Türk Müziği plakları istedi"
rum. Ayrıca ben de üzülüyorum ama, gazetecilik görevimin gereğini yapıyorum. Kocanız vurulduğu anda ve hemen sonrasında neler hissettiniz?”
—“ Tabii acayip bir şok... Kocanızı kaybettiğini zi anlıyorsunuz. Belki de tokat yemiş gibi oluyorsu nuz. Benim ilk düşündüğüm şeylerden biri kızım oldu tabii... O sırada 8.5 yaşında... Aslında o gün bü yük bir rastlantı oldu. Okulu o gün tatildi... Halbuki her gün kızımı okula Şarık arabasıyla bırakırdı. Okul tatil olmasa belki ikisi birden gidecekti bu saldırı da... Tabii kızım olayı görmesin istedim ve hemen onu komşulara gönderdim. Ama her şeye rağmen çok etkilendi tabii... Onu orada yaşayan dostlarımız aldılar daha sonra.”
"Biz çok geç kaldık kendi tezimizi
dünyaya anlatmakta. Böyle bir acı
olay başımıza geldiği zaman millet
çe üzülüp duruyoruz. Bu konuda ha
len de iyi çalıştığımızı söyleyemem"
—“Bu teröristler için nasıl duygular besliyorsu nuz şimdi?”
—“ (Uzunca bir ara)... Şey değil... Yani nefret fa lan duymuyorum onlar için. Çok garip bir duygu bu... Kızıma da hiçbir zaman bu nefret duygusunu aşıla mak istemedim... (Demet Arıyak'ın sesi titriyor)... As lında kocamın dünya görüşü ve insanlara beslediği sevgi kızımda da olsun istiyorum.”
—“Katillerin yakalanacağını hiç umdunuz mu?”
—“ Hiç düşünmedim... Nitekim yakalanmadılar... Sadece olayda kullanılan ve daha önce bir yerden çalınmış olan motosikleti buldular."
—“Katilleri şimdi görseniz tanır mısınız?"
—“ Yüzlerini görmedim... Çünkü kafalarına kask takmışlardı. Ayrıca her ikisi de orada çalışan işçile rin, üzerleri toz toprak olmasın diye giydikleri par- dösü ve önlük karışımı aynı renkte kıyafet giymişti. Onları uzaktan mekanik insanlar gibi görüyorsunuz zaten... Yani canlı olarak düşünmüyorsunuz. Belki kıyafetlerinin de etkisiyle o şekilde gördüm onları. Yüzlerini görmedim. Ama gözümün önünden hiçbir şekilde silinmeyecek bir şerit var... Hiç kaybolma dı."
K Ü Ç Ü K Ç A Ğ LA İÇİN
—f‘Demln bu adamlardan nefret etmediğinizi söylediniz. Ne düşünüyorsunuz onlar hakkında?”
—•'Aslında belki tuhaf gelecek ama onlara çok acıyorum. Yani bu sözüm Ermenilere acıyorum de mek değil. Ama böyle soğukkanlılıkla, kendileriyle hiçbir ilişkisi olmayan insanları öldürebilecek kadar şartlanmış, beyinleri yıkanmış zavallı yaratıklara acı maktan başka bir şey yapamıyorum. Eğer bir insan insansa, onlara acımaktan başka bir şey yapamaz diye düşünüyorum... Çünkü sadece zavallı bir yara tık bunu yapabilir. Onun için nefret etmiyorum on lardan. Nefret etmek de bir duygudur en azından. Ben bu duygularımı da bu yaratıklar İçin harcamak istemiyorum açıkçası.”
—“Ermeniler için ne diyorsunuz genelde?”
—“ Benim tanıdığım ve kocamla ilişkisi olan Er menileri ben hep dost olarak gördüm.”
—“Çocuğunuzun duyguları nasıl şimdi?..”
—“ Bir kere, çocuğumu nefretle büyütmeyi hiç bir zaman istemem. En başta böyle bir durum onun şahsiyetini bozar... Bakın aradan dört yıl kadar geç ti... Bu konuyu onunla açık açık konuşmuyorum. Ko nuşamıyoruz daha doğrusu. Onda birtakım şeyler oldu... Meselâ ben Türkiye'ye cenaze töreni için ge lirken kızımı bu olayı mümkün olduğu kadar az ya şasın ve ruh sağlığı mümkün olduğu kadar bozulmasın diye Avustralya’da bıraktım. Tam o sı rada okul başlamıştı ve Çağla orada büyükelçimi zin yanında kalıyordu. Tabii çok kötü bir rastlantıyla öğretmeni en iyi gününüz veya en kötü gününüz han gisidir diye sormuş bütün sınıfa... Tabii Çağla kalk mış ve en kötü günü olarak olay gününü anlatmış. Yani o yaşından beri olayın bilincinde... (Demet Arı- yak, bundan sonra anlattığı bazı şeylerin yazılması nı istemiyor).”
BEYİNLERİ Y IK AN IYO R
—“Konu biraz değişmişti Demet Hanım... Kızı nız şimdi hemen hemen 13 yaşında... Bu konuda ne ler diyor, nasıl davranıyor?”
—“ Zaman zaman ‘Niçin böyle yapıyorlar?’ diye soruyor. Ama bana babasıyla ilgili doğrudan bir so ru sormuyor. Artık bazı şeyleri okuyup anlama ya şına geldiği için ve bu konu basında ve televizyonda geçtikçe bunu soruyor. Sorduğu sorularda her za man ‘Niçin yapıyorlar?’ sorusu var. Tabii ben de di limin döndüğünce ve bildiğim kadarıyla anlatmaya çalışıyorum kendisine. Ben bu olayda kendi tezimizi dünyaya açıkça ortaya koymakta çok geç kaldığımı za inanıyorum. Karşımızda çok iyi eğitilmiş ve bey ni çok iyi yıkanmış, örgütlü bir genç grup var ve bunlar pek çok yerde etkin olabiliyorlar. Meselâ
bun-|:|f
i ' I3
r
r Kızıma nefret duygusunu aşılamam”
Şarık Arıyak şehit edildiğinde kızı çağla 8.5 yaşındaydı, şimdi
13 yaşında. Annesi Demet Arıyak, "Her gün kızımı Şarık okula
arabasıyla bırakırdı. O gün okul tatil olmasa belki İkisi birden
gidecekti" diyor ve ekliyor: "Kızıma hiçbir zaman nefret duy
gusunu aşılamak İstemedim. Şarık'ın insancıl duyguları vardı"
ların Amerika’da çok iyi eğitildiklerini, hatta Los An geles yöresindeki genç Ermeni çocuklarının yaz aylarında Rusya’ya kampa gönderildiklerini biliyo rum.
A
"Çocuğumun alıştığı şartları sürdü
rebilmek İçin kavga veriyorum. Ça
lışmamın bir nedeni de, insan yalnız
kaldığı, hele çalışmadığı zaman ço
cuğunun üzerine çok fazla düşüyor.
Evde otursam, çocuğumun kişiliği
nin gelişmeyeceğine inanıyorum"
W
—“Terörist amaçlarla mı gönderiliyorlar?”
—"Hayır değil... Milliyetlerini koruyabilmek ve toplum olarak Amerikan halkları arasında eriyip kay
namamak ve Amerikal ı olmamak için yapılan bir şey
bu... Biz çok geç kaldık kendi tezimizi dünyaya an latmakta. Biz böyle bir acı olay her başımıza geldi ği zaman milletçe üzülüp duruyoruz... Yani şöyle bir örnek vereyim. Benim ve kızımın başımıza böyle bir olay geldiğini duyan herkesten çok büyük bir sempa ti görüyoruz."
—“Türk toplumunda mı?”
—“ Evet, evet... Mesela kasap bunu öğrendiği za man size çok üzüldüğünü söylüyor ve o anda çok samimi... Ama yapılabilen hiçbir şey yok, çünkü üzül mek hiçbir şeyi geri getirmiyor. Ayrıca üzülmek bu acı olaylara bir nokta da koyamıyor... Bu konuda ha len de çok iyi çalıştığımızı söyleyemem doğrusu."
—“Olaydan sonra Avustralya’daki Türk toplumu nasıl bir tavır aldı?”
—“ Acıları gerçekten çok büyük oldu ve de çok samimi olduklarına inanıyorum. Önce ‘Biz de bir şey
ler yapalım’ diye bir ayaklandılar.” —“Ermenilere karşı mı?”
—"Evet... Ama bu insanı suçsuzken suçlu du rumuna düşürecek bir olay olduğu için hiçbir zaman üzerinde durulmadı. Bunun üzerine bir barış yürü yüşü düzenlediler."
H EM A N A H EM B A B A
—“Demet Hanım ben sizin yaranızı deşiyorum ve sizin de karşımda acı çektiğinizi görüyorum. Siz den tekrar özür dilerim... Bir çay içelim mi bu ara da?”
—“ Çok iyi olur...”
—“Demet Hanım şimdi çalışan bir hanımsınız. Daha önce de çalışır mıydınız, yoksa şimdi zorunlu olarak İlk defa mı girdiniz çalışma hayatına?”
—"iktisat fakültesi mezunuyum. Daha önce de Ankara Televizyonu’nda prodüktör olarak çalışırdım. Eşim yurt dışına atanınca işimden ayrılmıştım.”
—“Bu olaydan sonra yaşantınızda ne gibi deği şiklikler oldu?”
—"Tabii çok yönlü değişiklikler oldu. Çok fazla sorumluluk yüklendim. Hem anne hem baba oldum Tabii bazı maddi sorunları oluyor insanın. Çocuğu mun alıştığı düzeni veya şartları elimden geldiği ka dar sürdürebilmenin kavgasını veriyorum. Çalış mamın bir nedeni de, insan yalnız kaldığı ve hele ça lışmadığı zaman çocuğunun üzerinee çok fazla dü şüyor. Çalışmasam ve evde otursam, çocuğumun ki şiliğinin gelişmeyeceğine inanıyorum."
U Z U N C A BİR A R A
—“Demet Hanım siz bir şehit eşisiniz. Şimdi ça lışıyorsunuz ve küçük kızınızla birlikte bir hayat kav gası veriyorsunuz. Kocanız şehit edildikten sonra devlet sizin için neler yaptı?”
— “ (Derin bir iç çekme sesi... Uzunca bir ara)... Devlet bize ‘Tazminat’ adı altında çok komik rakamlı bir para verdi. Şöyle söyleyeyim, bu parayla müte- vazi bir ev almamız bile mümkün değildi. Bir küçük
dairemiz vardı. Bunu satıp o parayı üstüne eklesem bile daha büyüğünü alamazdım. Mümkün değildi. Şimdi de kirada oturuyorum zaten. Bir de işte, emek li maaşı bağlandı. Hepsi budur."
— “Yani kocanız yaşayıp emekli olsaydı da ay nı parayı zaten vereceklerdi.”
—“ Belki bazı vergileri bizden almıyor olabilirler. Açıkçası bunu bilemiyorum.”
— “ Emekli maaşından zaten vergi kesilmez De met Hanım. Belki de siz şehit eşlerine bir ayrıcalık yaptıkları izlenimi uyandırmak için vergi kesmedik lerini söylemiş olabilirler...”
— "Yirmi küsur yıldan beri devlete hizmet eden bir memurun öldüğü zaman alacağı maaşı veriyor lar işte...”
— “Başka hiçbir şey yok mu?”
— “ Hayır... Hiçbir şey yok... Dışişleri Mensup ları Dayanışma Derneği, şehit çocuklarına yılda belli bir miktar yardım yapıyor, ama devletle ilgisi yok bu nun.”
— “Devletin mi belli bir yardımı üstlenmesini is tersiniz?”
— “ Biliyor musunuz Emin Bey, maddi açıdan çok manevi açıdan bir devlet desteği moral bakımın dan çok çok etkili olur.”
— “Böyle manevi bir destek aldınız mı devlet ten?”
— "H içbir zaman... Kesinlikle hayır."
_______ U N U T U L M A K ______
— “Unutuldunuz mu artık?”
— “ Hiçbir zaman hiçbir şey gelmedi... Artık, ko cam şehit olduktan sonra Dışişleri Bakanlığı’ndan bir iki kişinin bile olsa ölüm yıldönümünde mezarı başına gidip bir dua okuyacaklarını falan zaten bek lemiyordum ama, daha sonra Dışişleri Bakanlı ğından bir yazı geldi ve her şehidin tek tek anılmayacağını, bunların her yıl 30 Mayıs günü top lu halde anılacağını bildirdiler. Bu doğrusu bana çok dokundu... Zaten bir şey beklemiyordum ama, bu nun da ötesinde Bakanlığın tutumu maalesef ve ma alesef ‘Gözden uzak olunca gönülden de uzak olur’ şeklinde."
— “Size şu veya bu şekilde gösterdikleri bir il gi, bir hatırlama durumu falan yok mu?”
— “ Hiçbir zaman olmadı.”
— “Yani siz ve Ermenilerin şehit ettiği bütün gö revlilerimizin yakınları şimdi kendi halinize bırakıl dınız öyle mi?”
— "Tamamen.”
— “Peki olaydan sonra özel kuruluşlardan, ka mu kesiminden veya başka yerlerden size yardım et mek İsteyen oldu mu?”
— “ Hayır... Olmadı... Bakın Emin Bey olay ne dir biliyor musunuz?.. Şehit olduktan sonra burada bir tören düzenleniyor. Ben o törenin de samimi ol madığına öylesine inanıyorum ki, bu kadar olabilir. O törende protokol görevlerini yerine getiriyorlar ve ondan sonra da nokta konuluyor. Hepsi bu... Eğer o sırada eşinizi yakından tanıyan birisi Dışişleri Ba kanlığı Personel Dairesi’nin başındaysa veya baş ka bir yetkili makamdaysa, özel dostluklardan kaynaklanan farklı bir ilgi olabilir. Ama bunun dışın da hiçbir şey yok. Hatta size başka bir örneğini ve reyim... Ben bir süre bekledikten sonra kocamın kabrini yaptırdım Ankara'da. Daha sonra bana de-' diler ki: ‘Dışişleri bu parayı veriT... Kabri yapan adam dan fatura alıp başvurdum. O sırada paraları yokmuş, ödeme yapamadılar. Sonra adamcağızdan ikinci bir fatura aldım ve Bakanlığa birlikte götürdük. Orada çift fatura kesmek zorunda kalan bu adama benim yanımda bağırıp çağırdılar ve azarladılar. Sonra çok nazik düşünceleriyle başka bir formül bulup bana paramı ödediler ama, aldığıma alacağıma beni piş man ettiler. Şunıl da söyleyeyim, Personel Dairesi Müdürü olan Muzaffer adındaki beyefendi benim yü zümü bile görmek istemedi ve beni yanına kabul et medi. Ben bunu unutmam. Hiçbir zaman unutmam."
Devamı S. 9, S. 7 ’de
NnT.
%
* dm* ; :. xv> -F /• « ' .alfiY i3 1
Merhum Şarık Arıyak. Ermeni dostlarıyla
Avustralya’da Sidney Başkonsolosu İken 1980 yılının son
günlerinde koruma görevlisi Engin Sever le birlikte Erme
ni teröristler tarafından şehit edilen Şarık Arıyak, dost
canlısı, iyiliksever bir insandı. Ermenilerle de dostluğu
vardı. Arıyak’ın (solda)bu fotoğrafı Ermeni topluluğunun
ileri gelenlerinden ikisiyle birlikte Avustralya'da çekilmiş.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi