• Sonuç bulunamadı

Ermeni bizi vurdu devlet bizi unuttu:Bayan Arıyak, unutulmanın acılarını yaşıyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ermeni bizi vurdu devlet bizi unuttu:Bayan Arıyak, unutulmanın acılarını yaşıyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

4 M illiy e t

/ ---

Şehit konsolos Sarık Arıyak'ın esi Demet Arıyakla Tatil sohbeti

17 MART 1985

■Tt&CKSÎ

Bayan Arıyak, unutulmanın acılarını yaşıyor

... •

.1

—"Demet Hanım, Ermeni terörü geçtiğimiz gün­ lerde yine güncel oldu. Siz, şehit bir diplomatımı­ zın eşisiniz. Şimdi yeni bir hayat yaşıyorsunuz. So runlarınız var, acılarınız var, belki de unutmak iste­ diğiniz bazı şeyler var. Bana bunları, içinizden gel­ diği gibi anlatmanızı isteyeceğim... Önce şunu so­ rayım... Rahmetli eşiniz, kaç yıllık diplomattı?”

— "Eşim 21 yıllık diplomattı, öldürüldüğü za­ man."

— "Kaç yıllık evliydiniz?”

—"11 yıllık...”

—“Eşiniz öldürüldüğü zaman, Avustralya’da Sidney Başkonsolosu... Olay 17 Aralık 1980 günü oluyor ve koruma görevlisi Engin Sever le birlikte eşiniz de, Ermeniler tarafından şehit ediliyor. Belki yaranızı İstemeyerek de olsa biraz deşeceğim ama, bu olayı kısaca anlatır mısınız?”

—"Emin Bey, bu olay, Avustralya’daki ilk siya­ sal cinayet. Aslında orası, etnik grupların çok iyi an­ laştığı bir ülke. Ayrıca siyasal görüş ayrılıklarının da fazla olmadığı bir yer. Kocamın da üzerinde durdu­ ğu bu olurdu. Oradaki Türk toplumu içindeki sağ- sol olaylarına bu açıdan bakar ve onları birlik hali­ ne getirmeye çalışırdı. Bunun için çok çabası oldu. Aşırı sol ve aşırı sağ uçları bir araya getirmeye ça­ lıştı. Türk toplumu orada yeni bir toplumdu... Bu da, kocamın yapısında olan bir şeydi. Onun için insan­ ların nereden geldikleri, ne yaptıkları değil, insan­ ların kendileri önemliydi.”

•Ermeni bü vurdu

devlet bizi unuttu

Devletten maddi, manevi hiçbir destek görmediğini

belirten Demet Arıyak, “ M addi açıdan çok manevi

açıdan bir devlet desteği, moral bakımından çok etkili

olur” diyor ve ekliyor: “ Benim için Dışişleri Bakanlığı

artık ölmüştür”

ER M EN İLER LE DOSTLUK

—“Kocanızın Ermenilerle ya da oradaki Erme­ ni toplumuyla ilişkisi var mıydı?”

—"Ermenilerle ilk ilişkisi Kudüs’te olmuş. Biz o zaman henüz evli değildik. Geçici bir görevle git­ mişti Kudüs'e ve oradaki Ermenilerle dost olmuş. Hatta benim alyansımı Ermeni bir kuyumcuya ora­ da yaptırmıştı. Orada dost olduğu Ermeniler, Şarık’ tan, Türk Müziği plakları, kasetler falan istemişler. Ben de bunları alıp göndermiştim. Böyle bir anımız olmuştu Ermenilerle... ilk başta..."

—“Avustralya’da Ermeniler var mıydı?”

—“ Türkiye’den gelmiş bazıları vardı ama, onla­ rın bizden hiçbir farkı yoktu. Türk Ermenileri diğer Ermeni grupları arasına hiçbir zaman girmezlerdi. Ayrıca Avustralya'da Ermeniler sesleri hiç çıkmayan bir gruptu. Yani sesleri duyulabilecek bir Ermeni gru­ bu yoktu."

—“Kocanız vurulmadan önce telefonla ya da başka bir şekilde tehdit falan gelmiş miydi?”

—“ Hayır... Kesinlikle gelmedi. Yani, orada kal­ dığımız 3.5 yıl içerisinde böyle bir endişemiz veya korkumuz hiçbir zaman olmadı. Zaten Türkiye’ye dönmemize de çok az bir zaman kalmıştı, işte o sı­ ralarda bir de koruma polisi gönderdiler. Adı Engin

Sever... Sabahları gelip Şarık’ı evden alırdı. Dönüş­

te de eve bırakırdı. Onun dışında fazla bir şeyi de olamazdı zaten... Çünkü konum olarak da, evde ko­ ruma polisinin oturabileceği bir imkân da yoktu as­ lında. Bize Avustralya polisinden de bir uyarı gelmiş değildi. Hatta hatırladığım kadarıyla o devirlerde, da­ ha önceden konulmuş bulunan bazı koruma tedbir­ leri de kaldırılmıştı.”

—“Olay nasıl oldu Demet Hanım?”

—“ Her zamanki gibi o sabah işe gidiyordu ve ben de kendisini kapıda uğurluyordum. Küçük kızı­ mız Çağla, bir rastlantı sonucu içerdeydi. Olay, be­ nim gözümün önünde oldu... Kocam, arabasına bin­ mişti. Koruma polisi de kendi arabasına bindi..."

—“Koruma polisi, ayrı arabayla mı giderdi hep?”

—“ Evet... iki araba giderlerdi... Tam o sırada bir motosiklete binmiş iki kişi belirdi. Kocam arabayla “ U” dönüşü yapıyordu o sırada. Hatta bir an bekle­ di ve geçsinler diye onlara yol verdi. Yol verince on­ lar da bir an şaşırdılar. Tahmin ediyorum ki, esas ni­ yetleri, yola çıktıktan sonra ateş etmekti. Önce ko­ ruma polisi Engin Sever’e ateş ettiler, sonra da ko­ camı vurdular.”

—“Siz bütün olayı gördünüz.”

—“ Hepsi gözümün önünde oldu... Yalnız vur­ makla da kalmadılar... (Demet Arıyak, acı olayı an­ latırken sesi titriyor... Neredeyse gözlerinden yaş bo­ şanacak)... Kocam arabanın içine yıkılmıştı. Bir ta­ nesi motosikletten inip vurulmuş olan kocamın ya­ nına geldi ve üzerine tekrar ateş etti. Olayın en an­ layamadığım ve hazmedemediğim bölümü zaten bu... insanlık ölçülerine hiçbir şekilde sığmıyor. Ben bunlara sadece ‘yaratık’ diyebiliyorum.”

—“Siz ne yapabildiniz o sırada Demet Hanım?”

—“ Bir anda insanın kafasında bazı ışıklar yanı­ yor. Olayı kavrıyorsunuz. Ben dışarıya değil de, içe­ riye koştum birdenbire ve polise telefon etim. Poli­ si buldum, anlattım ve tekrar dışarı fırladığımda ko­ ruma polisinin arabası yoktu. Polisin belki hafif ya­ ralı olduğunu ve katillerin peşine düşmüş olabile­ ceğini düşündüm. Ama ne yazık ki, öyle olmamış. Onun arabası kontrolsüz kaldığı için aşağıya doğru kaymış ve ileride bir bahçeye girmiş. Kocam araba­ nın içinde yere düşmüştü. Polis gelinceye kadar da zaten ölmüştü. Orada ilkyardım kursları almıştım ama maalesef işe yaramadı. Sadece öldüğünü an­ layabildim, hepsi o kadar.”

"N E F R E T İSTEM İYORUM "

—“Böyle bir durum olabileceğini düşünerek mi almıştınız kursları?”

—“ Hayır, hayır... Özellikle evde küçük bir çocuk varken, gerekli olabilir diye düşünmüştüm.”

—“Demet Hanım size bazı soruları sorarken si­ zi üzdüğümü ve yaranızı yeniden deştiğimi

biliyo-EMİN ÇOLAŞAN

m

"Alyansımı Kudüs'te

ermeniler den aldık"

"Kocam geçici görevie gitti­

ği Kudüs’te Ermenilerle dost

olmuş, hatta benim alyansı­

mı orada bir Ermeni kuyum ­

cuya yaptırmıştı. Orada dost

olduğu Ermeniler Şarık’tan

Türk Müziği plakları istedi"

rum. Ayrıca ben de üzülüyorum ama, gazetecilik görevimin gereğini yapıyorum. Kocanız vurulduğu anda ve hemen sonrasında neler hissettiniz?”

—“ Tabii acayip bir şok... Kocanızı kaybettiğini­ zi anlıyorsunuz. Belki de tokat yemiş gibi oluyorsu­ nuz. Benim ilk düşündüğüm şeylerden biri kızım oldu tabii... O sırada 8.5 yaşında... Aslında o gün bü­ yük bir rastlantı oldu. Okulu o gün tatildi... Halbuki her gün kızımı okula Şarık arabasıyla bırakırdı. Okul tatil olmasa belki ikisi birden gidecekti bu saldırı­ da... Tabii kızım olayı görmesin istedim ve hemen onu komşulara gönderdim. Ama her şeye rağmen çok etkilendi tabii... Onu orada yaşayan dostlarımız aldılar daha sonra.”

"Biz çok geç kaldık kendi tezimizi

dünyaya anlatmakta. Böyle bir acı

olay başımıza geldiği zaman millet­

çe üzülüp duruyoruz. Bu konuda ha­

len de iyi çalıştığımızı söyleyemem"

—“Bu teröristler için nasıl duygular besliyorsu­ nuz şimdi?”

—“ (Uzunca bir ara)... Şey değil... Yani nefret fa­ lan duymuyorum onlar için. Çok garip bir duygu bu... Kızıma da hiçbir zaman bu nefret duygusunu aşıla­ mak istemedim... (Demet Arıyak'ın sesi titriyor)... As­ lında kocamın dünya görüşü ve insanlara beslediği sevgi kızımda da olsun istiyorum.”

—“Katillerin yakalanacağını hiç umdunuz mu?”

—“ Hiç düşünmedim... Nitekim yakalanmadılar... Sadece olayda kullanılan ve daha önce bir yerden çalınmış olan motosikleti buldular."

—“Katilleri şimdi görseniz tanır mısınız?"

—“ Yüzlerini görmedim... Çünkü kafalarına kask takmışlardı. Ayrıca her ikisi de orada çalışan işçile­ rin, üzerleri toz toprak olmasın diye giydikleri par- dösü ve önlük karışımı aynı renkte kıyafet giymişti. Onları uzaktan mekanik insanlar gibi görüyorsunuz zaten... Yani canlı olarak düşünmüyorsunuz. Belki kıyafetlerinin de etkisiyle o şekilde gördüm onları. Yüzlerini görmedim. Ama gözümün önünden hiçbir şekilde silinmeyecek bir şerit var... Hiç kaybolma­ dı."

K Ü Ç Ü K Ç A Ğ LA İÇİN

—f‘Demln bu adamlardan nefret etmediğinizi söylediniz. Ne düşünüyorsunuz onlar hakkında?”

—•'Aslında belki tuhaf gelecek ama onlara çok acıyorum. Yani bu sözüm Ermenilere acıyorum de­ mek değil. Ama böyle soğukkanlılıkla, kendileriyle hiçbir ilişkisi olmayan insanları öldürebilecek kadar şartlanmış, beyinleri yıkanmış zavallı yaratıklara acı­ maktan başka bir şey yapamıyorum. Eğer bir insan insansa, onlara acımaktan başka bir şey yapamaz diye düşünüyorum... Çünkü sadece zavallı bir yara­ tık bunu yapabilir. Onun için nefret etmiyorum on­ lardan. Nefret etmek de bir duygudur en azından. Ben bu duygularımı da bu yaratıklar İçin harcamak istemiyorum açıkçası.”

—“Ermeniler için ne diyorsunuz genelde?”

—“ Benim tanıdığım ve kocamla ilişkisi olan Er­ menileri ben hep dost olarak gördüm.”

—“Çocuğunuzun duyguları nasıl şimdi?..”

—“ Bir kere, çocuğumu nefretle büyütmeyi hiç­ bir zaman istemem. En başta böyle bir durum onun şahsiyetini bozar... Bakın aradan dört yıl kadar geç­ ti... Bu konuyu onunla açık açık konuşmuyorum. Ko­ nuşamıyoruz daha doğrusu. Onda birtakım şeyler oldu... Meselâ ben Türkiye'ye cenaze töreni için ge­ lirken kızımı bu olayı mümkün olduğu kadar az ya­ şasın ve ruh sağlığı mümkün olduğu kadar bozulmasın diye Avustralya’da bıraktım. Tam o sı­ rada okul başlamıştı ve Çağla orada büyükelçimi­ zin yanında kalıyordu. Tabii çok kötü bir rastlantıyla öğretmeni en iyi gününüz veya en kötü gününüz han­ gisidir diye sormuş bütün sınıfa... Tabii Çağla kalk­ mış ve en kötü günü olarak olay gününü anlatmış. Yani o yaşından beri olayın bilincinde... (Demet Arı- yak, bundan sonra anlattığı bazı şeylerin yazılması­ nı istemiyor).”

BEYİNLERİ Y IK AN IYO R

—“Konu biraz değişmişti Demet Hanım... Kızı­ nız şimdi hemen hemen 13 yaşında... Bu konuda ne­ ler diyor, nasıl davranıyor?”

—“ Zaman zaman ‘Niçin böyle yapıyorlar?’ diye soruyor. Ama bana babasıyla ilgili doğrudan bir so­ ru sormuyor. Artık bazı şeyleri okuyup anlama ya­ şına geldiği için ve bu konu basında ve televizyonda geçtikçe bunu soruyor. Sorduğu sorularda her za­ man ‘Niçin yapıyorlar?’ sorusu var. Tabii ben de di­ limin döndüğünce ve bildiğim kadarıyla anlatmaya çalışıyorum kendisine. Ben bu olayda kendi tezimizi dünyaya açıkça ortaya koymakta çok geç kaldığımı­ za inanıyorum. Karşımızda çok iyi eğitilmiş ve bey­ ni çok iyi yıkanmış, örgütlü bir genç grup var ve bunlar pek çok yerde etkin olabiliyorlar. Meselâ

bun-|:|f

i ' I

3

r

r Kızıma nefret duygusunu aşılamam”

Şarık Arıyak şehit edildiğinde kızı çağla 8.5 yaşındaydı, şimdi

13 yaşında. Annesi Demet Arıyak, "Her gün kızımı Şarık okula

arabasıyla bırakırdı. O gün okul tatil olmasa belki İkisi birden

gidecekti" diyor ve ekliyor: "Kızıma hiçbir zaman nefret duy­

gusunu aşılamak İstemedim. Şarık'ın insancıl duyguları vardı"

ların Amerika’da çok iyi eğitildiklerini, hatta Los An­ geles yöresindeki genç Ermeni çocuklarının yaz aylarında Rusya’ya kampa gönderildiklerini biliyo­ rum.

A

"Çocuğumun alıştığı şartları sürdü­

rebilmek İçin kavga veriyorum. Ça­

lışmamın bir nedeni de, insan yalnız

kaldığı, hele çalışmadığı zaman ço­

cuğunun üzerine çok fazla düşüyor.

Evde otursam, çocuğumun kişiliği­

nin gelişmeyeceğine inanıyorum"

W

—“Terörist amaçlarla mı gönderiliyorlar?”

—"Hayır değil... Milliyetlerini koruyabilmek ve toplum olarak Amerikan halkları arasında eriyip kay­

namamak ve Amerikal ı olmamak için yapılan bir şey

bu... Biz çok geç kaldık kendi tezimizi dünyaya an­ latmakta. Biz böyle bir acı olay her başımıza geldi­ ği zaman milletçe üzülüp duruyoruz... Yani şöyle bir örnek vereyim. Benim ve kızımın başımıza böyle bir olay geldiğini duyan herkesten çok büyük bir sempa­ ti görüyoruz."

—“Türk toplumunda mı?”

—“ Evet, evet... Mesela kasap bunu öğrendiği za­ man size çok üzüldüğünü söylüyor ve o anda çok samimi... Ama yapılabilen hiçbir şey yok, çünkü üzül­ mek hiçbir şeyi geri getirmiyor. Ayrıca üzülmek bu acı olaylara bir nokta da koyamıyor... Bu konuda ha­ len de çok iyi çalıştığımızı söyleyemem doğrusu."

—“Olaydan sonra Avustralya’daki Türk toplumu nasıl bir tavır aldı?”

—“ Acıları gerçekten çok büyük oldu ve de çok samimi olduklarına inanıyorum. Önce ‘Biz de bir şey­

ler yapalım’ diye bir ayaklandılar.” —“Ermenilere karşı mı?”

—"Evet... Ama bu insanı suçsuzken suçlu du­ rumuna düşürecek bir olay olduğu için hiçbir zaman üzerinde durulmadı. Bunun üzerine bir barış yürü­ yüşü düzenlediler."

H EM A N A H EM B A B A

—“Demet Hanım ben sizin yaranızı deşiyorum ve sizin de karşımda acı çektiğinizi görüyorum. Siz­ den tekrar özür dilerim... Bir çay içelim mi bu ara­ da?”

—“ Çok iyi olur...”

—“Demet Hanım şimdi çalışan bir hanımsınız. Daha önce de çalışır mıydınız, yoksa şimdi zorunlu olarak İlk defa mı girdiniz çalışma hayatına?”

—"iktisat fakültesi mezunuyum. Daha önce de Ankara Televizyonu’nda prodüktör olarak çalışırdım. Eşim yurt dışına atanınca işimden ayrılmıştım.”

—“Bu olaydan sonra yaşantınızda ne gibi deği­ şiklikler oldu?”

—"Tabii çok yönlü değişiklikler oldu. Çok fazla sorumluluk yüklendim. Hem anne hem baba oldum Tabii bazı maddi sorunları oluyor insanın. Çocuğu mun alıştığı düzeni veya şartları elimden geldiği ka dar sürdürebilmenin kavgasını veriyorum. Çalış mamın bir nedeni de, insan yalnız kaldığı ve hele ça lışmadığı zaman çocuğunun üzerinee çok fazla dü şüyor. Çalışmasam ve evde otursam, çocuğumun ki şiliğinin gelişmeyeceğine inanıyorum."

U Z U N C A BİR A R A

—“Demet Hanım siz bir şehit eşisiniz. Şimdi ça­ lışıyorsunuz ve küçük kızınızla birlikte bir hayat kav­ gası veriyorsunuz. Kocanız şehit edildikten sonra devlet sizin için neler yaptı?”

— “ (Derin bir iç çekme sesi... Uzunca bir ara)... Devlet bize ‘Tazminat’ adı altında çok komik rakamlı bir para verdi. Şöyle söyleyeyim, bu parayla müte- vazi bir ev almamız bile mümkün değildi. Bir küçük

dairemiz vardı. Bunu satıp o parayı üstüne eklesem bile daha büyüğünü alamazdım. Mümkün değildi. Şimdi de kirada oturuyorum zaten. Bir de işte, emek­ li maaşı bağlandı. Hepsi budur."

— “Yani kocanız yaşayıp emekli olsaydı da ay­ nı parayı zaten vereceklerdi.”

—“ Belki bazı vergileri bizden almıyor olabilirler. Açıkçası bunu bilemiyorum.”

— “ Emekli maaşından zaten vergi kesilmez De­ met Hanım. Belki de siz şehit eşlerine bir ayrıcalık yaptıkları izlenimi uyandırmak için vergi kesmedik­ lerini söylemiş olabilirler...”

— "Yirmi küsur yıldan beri devlete hizmet eden bir memurun öldüğü zaman alacağı maaşı veriyor­ lar işte...”

— “Başka hiçbir şey yok mu?”

— “ Hayır... Hiçbir şey yok... Dışişleri Mensup­ ları Dayanışma Derneği, şehit çocuklarına yılda belli bir miktar yardım yapıyor, ama devletle ilgisi yok bu­ nun.”

— “Devletin mi belli bir yardımı üstlenmesini is­ tersiniz?”

— “ Biliyor musunuz Emin Bey, maddi açıdan çok manevi açıdan bir devlet desteği moral bakımın­ dan çok çok etkili olur.”

— “Böyle manevi bir destek aldınız mı devlet­ ten?”

— "H içbir zaman... Kesinlikle hayır."

_______ U N U T U L M A K ______

— “Unutuldunuz mu artık?”

— “ Hiçbir zaman hiçbir şey gelmedi... Artık, ko­ cam şehit olduktan sonra Dışişleri Bakanlığı’ndan bir iki kişinin bile olsa ölüm yıldönümünde mezarı başına gidip bir dua okuyacaklarını falan zaten bek­ lemiyordum ama, daha sonra Dışişleri Bakanlı­ ğından bir yazı geldi ve her şehidin tek tek anılmayacağını, bunların her yıl 30 Mayıs günü top­ lu halde anılacağını bildirdiler. Bu doğrusu bana çok dokundu... Zaten bir şey beklemiyordum ama, bu­ nun da ötesinde Bakanlığın tutumu maalesef ve ma­ alesef ‘Gözden uzak olunca gönülden de uzak olur’ şeklinde."

— “Size şu veya bu şekilde gösterdikleri bir il­ gi, bir hatırlama durumu falan yok mu?”

— “ Hiçbir zaman olmadı.”

— “Yani siz ve Ermenilerin şehit ettiği bütün gö­ revlilerimizin yakınları şimdi kendi halinize bırakıl­ dınız öyle mi?”

— "Tamamen.”

— “Peki olaydan sonra özel kuruluşlardan, ka­ mu kesiminden veya başka yerlerden size yardım et­ mek İsteyen oldu mu?”

— “ Hayır... Olmadı... Bakın Emin Bey olay ne­ dir biliyor musunuz?.. Şehit olduktan sonra burada bir tören düzenleniyor. Ben o törenin de samimi ol­ madığına öylesine inanıyorum ki, bu kadar olabilir. O törende protokol görevlerini yerine getiriyorlar ve ondan sonra da nokta konuluyor. Hepsi bu... Eğer o sırada eşinizi yakından tanıyan birisi Dışişleri Ba­ kanlığı Personel Dairesi’nin başındaysa veya baş­ ka bir yetkili makamdaysa, özel dostluklardan kaynaklanan farklı bir ilgi olabilir. Ama bunun dışın­ da hiçbir şey yok. Hatta size başka bir örneğini ve­ reyim... Ben bir süre bekledikten sonra kocamın kabrini yaptırdım Ankara'da. Daha sonra bana de-' diler ki: ‘Dışişleri bu parayı veriT... Kabri yapan adam­ dan fatura alıp başvurdum. O sırada paraları yokmuş, ödeme yapamadılar. Sonra adamcağızdan ikinci bir fatura aldım ve Bakanlığa birlikte götürdük. Orada çift fatura kesmek zorunda kalan bu adama benim yanımda bağırıp çağırdılar ve azarladılar. Sonra çok nazik düşünceleriyle başka bir formül bulup bana paramı ödediler ama, aldığıma alacağıma beni piş­ man ettiler. Şunıl da söyleyeyim, Personel Dairesi Müdürü olan Muzaffer adındaki beyefendi benim yü­ zümü bile görmek istemedi ve beni yanına kabul et­ medi. Ben bunu unutmam. Hiçbir zaman unutmam."

Devamı S. 9, S. 7 ’de

NnT.

%

* dm* ; :. xv> -F /• « ' .alfiY i

3 1

Merhum Şarık Arıyak. Ermeni dostlarıyla

Avustralya’da Sidney Başkonsolosu İken 1980 yılının son

günlerinde koruma görevlisi Engin Sever le birlikte Erme­

ni teröristler tarafından şehit edilen Şarık Arıyak, dost

canlısı, iyiliksever bir insandı. Ermenilerle de dostluğu

vardı. Arıyak’ın (solda)bu fotoğrafı Ermeni topluluğunun

ileri gelenlerinden ikisiyle birlikte Avustralya'da çekilmiş.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Yeni sosyoloji teorilerinin güçlü temsilcilerinden küreselleşme karşıtı Habermas ve Bauman ile ulus-devletlerin küreselleşme karşısında yeniden

Bu kadar önemli olan kalbin kötü duygu ve düşüncelerden temiz tutulması gerekir.. Kalbin temiz olması, insan vücudunda bulunan bütün organları olumlu

• Projenin Ürün/süreç geliştirme aşamasının son döneminde, Dönem Raporuna ilave olarak Proje Sonuç Raporu ve Ticarileşme Planı sunulur. • Ticarileşme

boyutlu koordinatlarını (molekül resmi ve bağ açılarını bulmak için), titreşim frekansları, bağ uzunlukları ve etkileşme potansiyel enerjilerini, hesaplamak için,

Rhinehart paylaşımında, sadece Soylent tükettiği için hiçbir olumsuz durumla karşılaşmadığını, normal yemek ye- me ihtiyacı da hissetmediğini söylüyordu.. Bu paylaşım

CUSUM algoritmasının farklı türevleri için değişim noktası kestirim başarımını test etmek amacıyla kolay ve zor problem olarak tanımlanabilecek iki farklı

Effects of one serving of mixed nuts on health in patients with the metabolic syndrome.. 新聞稿 臺北醫學大學

 72'nci maddesine göre; ‘vazife malüllüğü veya 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu