• Sonuç bulunamadı

Reynold Alleyne Nicholson'ın Studies in Islamic Mysticism adlı eserinde Sufilere bakış tarzı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Reynold Alleyne Nicholson'ın Studies in Islamic Mysticism adlı eserinde Sufilere bakış tarzı"

Copied!
140
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI

TASAVVUF BİLİM DALI

REYNOLD ALLEYNE NICHOLSON’IN

STUDIES IN ISLAMIC MYSTICISM ADLI ESERİNDE

SUFİLERE BAKIŞ TARZI

Aysun ALTUNEL

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç. Dr. Hülya KÜÇÜK

(2)

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER ... i

BİLİMSEL ETİK SAYFASI... iii

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU ... iv

ÖNSÖZ ... iii

ÖZET ... viii

SUMMARY ... ix

KISALTMALAR ... x

GİRİŞ: REYNOLD ALLEYNE NICHOLSON’IN HAYATI,ESERLERİ VE TASAVVUF HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ……….1

I. HAYATI ... 2

II. ESERLERİ ... 3

III. TASAVUF HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ ... 8

BİRİNCİ BÖLÜM ... 13

NICHOLSON’IN STUDIES IN ISLAMIC MYSTICISM ADLI ESERİ .... 13

I. YAZILIŞ GAYESİ ... 13

II. USLUBU VE KAYNAKLARI ... 15

III. TESİRLERİ ... 19

IV. MUHTEVASI ... 21

A. Abdülkerim el-Cili ve İnsan-ı Kâmil’i Hakkındaki Makalesi ... 22

B. İbn Arabi ve Fusûsu’l-Hikem’i Hakkındaki Makalesi ... 28

C. İbnü’l-Farıd ve Eserleri Hakkındaki Makalesi ... 31

D. Ebu Said Ebu’l- Hayr Hakkındaki Makalesi ... 37

V. TASAVVUFTAKİ YERİ ... 37

İKİNCİ BÖLÜM NICHOLSON’IN EBU SAİD EBU’L-HAYR HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ...39

Giriş: I. EBU SAİD EBU’L-HAYR’IN HAYATI ... 39

II. EBU SAİD’İN YAŞADIĞI DÖNEM ... 45

(3)

B. Tasavvufi Durum ... 49

III. EBU SAİD EBU'L-HAYR'IN ESRÂRU’T- TEVHİD ADLI ESERİ ... 62

IV. ESRÂRU'T TEVHİD'DE ELE ALINAN KONULAR ... 66

A. Ebu Said Ebu'l-Hayr'ın Tasavvuf Anlayışı ... 66

B. Zühd ... 78

C. Aşk ve Fenâ ... 83

D. Mürşid ve Hırka Giyme ... 92

E. Dinin Esaslarına ve Kitaplara Karşı Tutumu ... 97

F. Keramet ve Firaset ... 101 G. Riyazet-Mücahede ... 106 H. Halvet-Uzlet-Çile ... 111 I. İhlas ... 114 J. Kabz-Bast ... 117 SONUÇ ... 120 KAYNAKÇA ... 124

(4)
(5)
(6)

ÖNSÖZ

Kavram olarak Eski Yunanca’dan alınan mistisizm, hemen bütün dinlerde ve felsefi sistemlerde görülmektedir. Mistisizm, genel olarak nefsi arıtma usulleriyle ruhun güçlenmesi ve ahlaken yükselme çalışmaları olarak tanımlanır. İslam dininin de ruhani boyutu tasavvuftur. Tasavvuf, Doğu ve Batı’da ilgiyle çalışılan bir bilim dalıdır.

Batı’da bu konudaki çalışmalarıyla bilinenlerin başında hiç şüphesiz ünlü müşteşriklerden Reynold Alleyne Nicholson gelir. Bu çalışmamızda biz, onun incelenmemiş bir kitabını incelemeyi uygun gördük. Tasavvufu ve sufileri yabancı gözüyle görmek istemem ve İngilizce öğretmeni olmamın da etkisiyle, İngilizce bir eser üzerinde inceleme yapma isteğim beni Nicholson’ın Studies in Islamic Mysticism adlı eserine yönlendirdi. Onun Studies in Islamic Mysticism kitabında yer alan dört büyük İslâm sufisinin doktrinlerini, yaşamlarını ve onların eserlerine bakış tarzını incelemeye çalışırken, bu sufilerin hayatlarını ve eserlerini de tanımış olacaktık. Bu sufilerin hepsini aynı anda bir yüksek lisans tezi çerçevesinde incelemek elbette mümkün değildi. Bu nedenle Ebu Said Ebu’l-Hayr’ı (v. 440/1049) detaylı bir biçimde işleyip, diğer sufilerden Abdülkerim el-Cili (v. 832/1428) ve onun ünlü İnsan-ı Kâmil kitabını, İbn Arabi’nin ünlü Fusûsu’l-Hikem’inin özetlenmiş bölümünü, İbnü’l-Farıd’ın (v. 632/1235) Divan’ını kısaca ele almaya karar verdik. İbn Arabi (v. 638/1240) çok tanınıp tartışılmış, o ve eserleri, özellikle Fusûsu’l-Hikem’i hakkında pek çok inceleme yapılmıştır. Abdülkerim el-Cili, ülkemizde İbn Arabi kadar incelenmemiş ve tanınmamış ama yine de, son dönemlerde birçok eserde ve inceleme konularında yer aldığını gördük. Günümüze kadar pek çok dile tercüme edilmiş olan İbnü’l-Farıd’ın hayatı ve eserleri ile ilgili ülkemizde, “Mehmed Nâzım Paşa’nın ‘İbn Fâriz Tercümesi ve Şerhi’ -Metin ve İnceleme-” (Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008) dışında günümüz Türkçe’sinde önemli bir eser ve incelemeye rastlayamadık; serpiştirilmiş bilgiler şeklinde bulabildik.

Çalışmamız bir giriş ve iki bölüme ayırarak ele alındı; önsöz ve kısaltmalardan sonra yer alan giriş bölümünde Nicholson’ın hayatı, eserleri ve tasavvufi görüşleri

(7)

hakkında bilgi verildi. Birinci bölümde Studies in Islamic Mysticism kitabınının yazılış gayesi, uslubu ve kaynakları, tesirleri, muhtevası ve tasavvuftaki yeri ele alınıp tanıtılmasına çalışıldı. Muhtevasını işlerken Nicholson’ın Abdülkerim el-Cili ve kitabı İnsan-ı Kâmil’ine ve bunları karşılaştırdığı İbn Arabi ve kitabı Fusûs’una; İbnü’l-Farıd ve onun kasidelerine bakış tarzı kısaca saptanmaya çalışıldı. İkinci bölümde Nicholson’ın Ebu Said Ebu’l-Hayr hakkındaki görüşlerine yer verildi. Bu bölümde Ebu Said’in hayatına, Esrâru’t-Tevhîd adlı kitabının tanıtılmasına, tarihi açıdan ve tasavvufi açıdan Ebu Said’in yaşadığı döneme değinildi; onun tasavvuf anlayışına Nicholson’ın gözünden bakmaya çalışıldı.

Bu çalışma esnasında kaynak açısından güçlük çektik ve bu yüzden sıklıkla elektronik kaynağa başvurmak zorunda kaldık. Bunda Nicholson’ın bu eserinin orjinalinden başka kaynağa rastlayamamızın etkisi büyük oldu. Nicholson’ın Studies Islamic Mysticism’i, daha önce tasavvufi terimleri konu alan Mystics of Islam adlı incelemesinin bir devamı olarak yazdığını belirtmesinden, zaman zaman bu esere göndermeler yapmasından dolayı Mystics of Islam yararlandığımız önemli kaynaklardan birisi oldu. Studies in Islamic Mysticism ile ilgili herhangi bir inceleme ya da önemli bir makaleye rastlayamadık, ancak yer yer, kaynak olarak kullanılıp, alıntılar yapıldığını saptadık. Ebu Said, kendisi eser yazmadığı için, daha sonraki dönemlerde torunlarından biri olan İbn Münevver’in derlemesi olan Esrâru’t-Tevhîd fi Makamât-ı Şeyh Ebî Said adlı kitabının Süleyman Uludağ’ın çevirisi olan Tevhîdin Sırları (İstanbul 2003), Ferididdün Attar’ın (v. 587/1191) Tezkiretü’l-Evliya’sında (Bursa 1984) yer alan kısa bir hayat hikayesi ve menkıbeleri ve ansiklopedik maddeden başka, Ebu Said hakkında Türkçe bir eser veya incelemeye rastlayamadık. Süleyman Uludağ’ın, Esrâru’t-Tevhîd’in tercümesi olarak hazırladığı Tevhîdin Sırları, bize, İngilizce’de zorluk çektiğimiz kısımları anlamada ve tahlil etmede büyük oranda yardımcı olmuştur. Uludağ’ın sunuş bölümünde belirttiği Said-i Nefisi’nin Ebu Said’e ait olduğunu düşündüğü şiir derlemesini içeren, İran’da bulunan Suhanân-ı Menzûm-ı Ebu Said-i Ebu’l-Hayr (Tahran 1334) adlı eserine çeşitli sebeplerle ulaşamadık.

(8)

Benim bu eserle tanışmama ve bu tezi hazırlamama vesile olan, yönlendiren, teşvik eden, her türlü yardımı esirgemeyen, değerli danışman hocam Doç. Dr. Hülya Küçük’e, tasavvuf alanında değerli bilgilerinden, emeklerinden yararlandığım değerli hocam Prof. Dr. Dilaver Gürer’e, semavi dinler ve mistisizm konusunda beni aydınlatan, her türlü yardımda bulunan hocalarım Prof. Dr. Hidayet Işık’a ve Yrd. Doç. Dr. Nermin Öztürk’e teşekkürü zevkle ödenmesi gereken bir borç bilirim.

Aysun Altunel Konya 2011

(9)
(10)

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Alaaddin Keykubat Kampüsü Selçuklu/ KONYA Tel: 0 332 223 2446 Fax: 0 332 241 05 24 http://www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/ St uden t’s

Name Surname Aysun ALTUNEL

Number 084244061007

Department /

Dicipline Basic Islamic Science Department / Sufism

Program Master with Thesis PhD

Counselor Doç. Dr. Hülya KÜÇÜK

Name of Thesis Reynold Alleyne Nicholson’s viewpoint on sufis in his work Studies in Islamic Mysticism

SUMMARY

Sufism is the spiritual life of Islam and it is worked with interest both East and West. Reynold Alleyne Nicholson is an important sufism researher and he has accomplished first with his researches. He has leaded his followers.

Nicholson’s work Studies in Islamic Mysticism which we have examined, was produced with an old-time English and hard to understand the language utilized. Hence extra effort was given in order to comprehend this work correctly. Important portions of philosophy, sufism and mystical literature was surveyed on this topic, in order to adequately evaluate his points where he has compared sufism and various religious, mystical and philosophical movements.

Our study consists an introduction and two main chapters, followed by a conclusion part and

bibliography. In the introduction, Nicholson’s life, his products and his aspects on sufism were

presented. In the first main chapter, Nicholson’s work Studies in Islamic Mysticism: the syntax of the purpose of the work, its wording style, sources, influences, content and positions in sufism were conducted. Furthermore, in expressing content of his book, Abdu’l-Karim al-Jili and his the Perfect

man (İnsan-ı Kâmil) work, Ibn Arabi and his Fusûsu’l-Hikem work and Ibnu ’l-Farid and his odds were briefly discussed from his viewpoint. In the second main chapter, Nicholson’s viewpoint on Abu Sa’id Abi ’l-Khayr was broadly discussed. Ebu Said’s life and his period were touched upon; his work named Esrâru’t-Tevhîd and his aspect of sufism were tried to be analyzed from Nicholson’s perspective.

As a conclusion of the work, Nicholson liked sufism however by resembling sufism to a flower garden that is blended with various mystical and philosophical movements, his misunderstanding of sufism was exibited.

Key words: Reynold Alleyne Nicholson, Abu Sa’id Abi ’l-Khayr, Abdu’l-Karim al-Jili, Ibn Arabi, Ibnu ’l-Farid, Sufism, Pantheism, the Perfect Man (al-insanu’l-kamil), Asceticism

(11)

KISALTMALAR

a. g. e. ...: adı geçen eser

a. g. m. ...: adı geçen metin / makale a. s. ...: aleyhi’s-selam

A. y. ...:Aynı yazar/Aynı yer b. ...: bin

bkz. ...: bakınız c. ...: cilt co. ...: company d. ...: doğum

DİA. ...: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi Ency. ...: Encylopedia

Fak. ...: Fakültesi haz. ...: hazırlayan/lar Hz. ...: Hazret-i

Jras. ...: Journals Royal Asiatic Society Ltd. ...:Limited

m. ...: miladi

MEB ...: Milli Eğitim Bakanlığı

MÜSBE ...: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İst. ...: İstanbul

s. a. v. ...: sallallâhu aleyhi ve sellem St. ...: Saint trc. ...: tercüme Unv. ...: University Ünv. ...:Üniversite v. ... .:vefat tarihi vd. ... ...:ve diğerleri Yay. ... ....:Yayınları/Yayıncılık y. y. ... ....:yüz yıl

(12)

GİRİŞ: REYNOLD ALLEYNE NICHOLSON’IN HAYATI, ESERLERİ VE TASAVVUF HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ

Batılı müşteşriklerin İslâm dinine ve tasavvufuna alakaları oldukça fazladır ve modern çağın da getirileriyle tasavvuf üzerine yoğun bir araştırma eğilimine girmişlerdir. Bunlardan birisi olan Reynold Alleyne Nicholson (18 ağustos 1868-27 Ağustos 1945), tasavvufun en temel eserlerini, en önemli şahsiyetlerini incelemiş ve onların geniş bir alanda tanınmalarına vesile olmuş ünlü bir ilim adamı ve oryantalisttir. Nicholson, XIX. yüzyıl İngiltere’sinde yaşamış önemli bir şarkiyatçı olarak, seyahati pek fazla sevmediğinden hayatında Arapça ve Farsça dillerinin konuşulduğu yerlere hiç gitmemesine rağmen,1

Arapça, Farsça ve Osmanlıca’ya vâkıf İngiliz bilim adamıdır. İslâm ve tasavvuf konusunda ömrünün 50 yıldan fazlasını harcamış, bu konuda pek çok eser verdiği görülmüştür. Cambridge’in İslâm araştırmaları konusunda bugün bile önemli bir merkez konumuna gelmesinde, bu konuda bir çok önemli araştırmalar yapılmasında ve bu sahada zengin bir kütüphaneye sahip olmasında Nicholson’ın payının büyük olduğu tartışılmazdır.

Onun bu çalışmalarından birisi olan Studies in Islamic Mysticism bir tasavvuf araştırması olarak günümüzde de geçerliliğini koruyan önemli bir eserdir. Eserin önsözünde, daha önce yaptığı çalışmalardan ve bu eseri nasıl, niçin çalıştığına değinerek, içeriği ile ilgili kısa bilgiler vererek, başvurduğu kaynakları ve bu kaynakların bir kısmına ulaşma serüvenini anlatmıştır; bazı Arapça kelimelere yer vermiş, muhtemelen öğrencileri için etüd etmiştir. Nicholson, kitabı önsözden sonra üçe ayırmıştır: birinci bölümde (1-77), Ebu Said Ebu’l-Hayr’ın hayatı, menkıbeleri ve doktrini üzerinde durmuş, ikinci bölümde (77-162), Abdülkerim el-Cili’nin kısa hayatı ve onun İnsan-ı Kâmil (The Perfect Man) kitabı üzerinde durmuş, Abdülkerim el-Cili’nin Ayniyye şiirini Arapça olarak vermiştir ve İbn Arabi’nin Fusûs’unun özetini Some Notes on Fusûsu’l-Hikem başlığıyla ele almıştır; üçüncü bölümde

1 Safi Arpaguş, “Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin Eserleri Üzerine Yapılan İngilizce Çalışmalar”,

Tasavvuf İlmi ve Akademik Araştırma Dergisi (Mevlânâ Özel Sayısı), yıl: 6, sayı: 14, Ankara 2005,

(13)

282), İbnü’l-Farıd’ın kasidelerine yer vermiştir; başlık ve isim indeksi, konu indeksi ve teknik terimler indeksi ile eserini sonlandırmış, bibliyoğrafyaya yer vermemiştir.

I. HAYATI

Ünlü İngiliz müsteşriklerinden biri olan, tasavvuf tarihi araştırmalarıyla tanınan Reynold Alleyne Nicholson, 19 Ağustos 1868 yılında İngiltere’nin Yorkshire-Keigley’de dünyaya gelmiştir. Beş çocuklu bir ailenin en büyük oğludur. Annesi Isabella Hutchinson’dır. Babası Henry Alleyne Nicholson, cerrahtır fakat, sonradan üniversitede doğabilimleri profesörlüğü yapmıştır. Dedesi John Nicholson, İncil üzerinde uzman olarak tanınmıştır ve o, Arapça ve Farsça eserlerden oluşan yazma eserlere sahiptir. Bu eserler, Nicholson’un Doğu dillerine karşı ilgisinin başlangıcı olacaktır.2

Nicholson, tasavvuf alanını uzmanlık alanı seçen ilk İngiliz şarkiyatçıdır. E. J. W. Gibb Memorial Trust Vakfı kurucu üyelerindendir.3

Ömrünün 50 yıldan fazlasında tasavvuf tarihini araştırmaya vermiştir. Nicholson’un bu çalışmalarının katkısıyla Cambridge, İslâm araştırmaları konusunda, önemli ölçüde İslâmi Araştırmalar Bölümüne ve bir kütüphaneye sahip olmuştur.4

Öğrencisi Ebu’l-Alâ Afifi, onun sufi yaratılışlı ve duygusal olmasının, çalışmalarında başarı sağlamasında önemli bir etken olduğunu söylemiştir.5

Önemli bir oryantalist olan Nicholson’ın, tasavvuf eserlerinin tercüme ve neşrinde büyük hizmetleri olmuştur. Onun şiirlerle alakadar olması en önemli özelliğidir6

ve onun şair duyarlılığı ve ince düşünceli olması, başarısında büyük rol oynamıştır.7

Batı’da Mevlâna’nın (v. 627/1273) Mesnevi’sini İngilizce tam metin olarak yayımlayan ilk bilim adamıdır.8 O, Mesnevî beyitlerini ilk numaralandırandır

2

Abdülkadir Karahan, “İslâm Sufileri İçin İlk Söz”, R. A. Nicholson, İslâm Sufileri, ( trc. Mehmet Dağ vd.), I, içinde, İstanbul 1978, VII-XVI; VIII,

3 Süleyman Derin, “Reynold Alleyne Nicholson”, DİA, XXXIII, İstanbul 2007, 76-77

4 Süleyman Derin, İngiliz Oryantalizmi ve Tasavvuf, İstanbul 2006, 210

5

Derin, a. g. m., 76-77

6 Derin, a. g. e., 224, 208

7 Karahan, a. g. m., X.

(14)

ve bugün dahi tüm dünyada kullanılmakta ve kabul görmektedir. Onun çalışmaları Batı’ya hatta Doğu’ya kaynaklık etmeye devam etmektedir.9

İlk öğrenimini Edinburg’da tamamlamış, yüksek öğrenimine Aberdeen Üniversite’sinde başlayıp, Cambridge Üniversitesi’nde devam etmiştir. Dedesinin kitaplarının etkisiyle Doğu dillerine ilgi duyan Nicholson’ın bu ilgisi, İran Edebiyatı uzmanı Edward G. Browne ile tanışmasıyla daha da artmıştır. Ayrıca Trinity College’den Edward FitzGerald, Saint John College’den E. Henry Palmer’den etkilenmiştir.10

1893 yılında Trinity Koleji’nde öğretim üyesi olarak göreve başlamış, 1901 yılında Londra Üniversitesi Farsça Kürsüsü’nde çalışmaya devam etmiştir Bir yıl sonra da, Cambridge Üniversitesi Farsça Kürsüsü’nden Arapça Kürsüsü’ne geçen E. G. Browne’in yerine Nicholson Farsça Kürsüsü’ne tayin edilmiştir. 1926 yılına kadar bu görevini sürdürmüş, aynı yıl Browne’nin ölümü üzerine Arapça Kürsüsü’ne geçmiş ve bu bölümde profesör olmuştur. Ailesinden kalan zengin kütüphanesini Browne’den kalan Arapça ve Farsça eserlerle daha da zenginleştirmiştir.11

1923 de British Academi’ye üye seçilmiş ve 1937 de Royal Asiatic Society’nin altın madalyasını almıştır. 1933’de emekli olmuş, II. Dünya Savaşı nedeniyle Cambridge’den ayrılıp Towny kasabasına yerleşmiştir. 1940’ta gözleri zayıflamış ve bu nedenle North Walls’te dinlenmeye çekilmiştir.12

1944’de Tahran Üniversitesi tarafından Nicholson’a fahri doktora unvanı verilmiştir. 27 Ağustos 1945’te Chester’de vefat etmiştir.13

II. ESERLERİ

Nicholson’ın tasavvuf ve tasavvuf tarihi hakkında telif eserler, tercümeler ve nesir türünde çok sayıda çalışmaları bulunmaktadır. Mevlâna’nın Mesnevi’sinin İngilizce tercüme ve şerhi onun en önemli eseridir. Muhammed İkbal Batı’ya ilk

9 Arpaguş, “Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin Eserleri Üzerine Yapılan İngilizce Çalışmalar”, 775-804;

782

10

Derin, “Reynold Alleyne Nicholson”, DİA, 76

11 A. y., 76

12 Karahan, a. g. m., VIII

(15)

onun tarafından tanıtılmıştır.14

O, Mevlâna’nın Mesnevi ve Gazeller’inin İngilizce tercümesini verirken, yanlarında Farsça orijinal metinlerini de vermiştir.15

Nicholson, Edward Henry Palmer’ın yaptığı Kur’ân’ın İngilizce çevirisine (Sacred Texts: The Koran) önsöz yazmıştır. 567 sayfa olan bu çevirinin ilk baskısı 1900 yılında, yeni baskısı 2008 yılında yapılmıştır.16

Onun tasavvuf konusunu işlediği temel eserleri şunlardır:

1.The Mystics of Islam, (London 1914), (İslam Sufileri, trc. Mehmet Dağ, Kemal Işık, vd., İstanbul 1978):17

Tasavvuf alanında yaptığı incelemelerin sonuçlarını içine alan, herkesin faydalanabileceği güçlü bir kitaptır.18

Tarikat, zevk, aşk, veliler ve kerametleri gibi kavramsal konuları işlemiştir. 19

II. Dünya Savaşı’ndan sonra II cild olarak tasavvufu yorumlama çalışmaları yapmıştır. Bunlar:

2. Studies in Islamic Mysticism, (Tasavvuf Çalışmaları), (London 1921):20 Bu incelemekte olduğumuz kitapla, The Mystics of Islam’ın kavramsal çalışmasından sonra, sufilerin kimliklerini ve görüşlerini vererek tamamlamıştır.21

3. Studies in Islamic Poetry, (İslâm Şiiri Alanında Çalışmalar) (London 1921);22 Bu eser, Fars şiirlerini ve Suriye’li bir şair olan Ebü’l-Alâ el-Maarri’nin (v. 449/1053) şiirlerini kapsamıştır.23

el-Maarri, akılcılığı öne çıkarmış, Suriyeli bir Araptasavvuf ehlidir.24 Bu iki yorum eser küçük bir ek ile desteklenmiştir. Bu eser: 4. The Idea of Personality in Sufism, (Sufilikte Şahsiyet Fikri), (London 1923): Bu eser, Nichoson’ın tasavvuf’la ilgili üç konferansının derlemesinden meydana gelmiştir.25

Studies in Islamic Poetry, bu küçük ve değerli olan eser ile takviye edilmiştir.26

14 A. y., 76

15 Derin, İngiliz Oryantalizmi ve Tasavvuf, 207

16 bkz., http://www.amazon.co.uk/Sacred-Trans-Palmer-Intro-Nicholson/dp/1905857020# 07. 08. 2010’de erişildi. 17 Derin, a. g. m., DİA, 76 18 Karahan, a. g. m., IX 19 Derin, a. g. e., 209 20 Derin, a. g. m., 76 21 A. y., 209 22 Karahan, a. g. m., IX 23 Derin, a. g. e., 208

24 bkz. http://tr.wikipedia.org/wiki/Ebu'l-%C3%82l%C3%A2_el-Maarri 20. 04. 2011’de erişilmiştir.

25 Derin, “Nicholson, Reynold.Alleyne”, 76-77; Karahan, “İslâm Sufileri İçin İlk Söz”, IX

(16)

Nicholson’ın, ömrünün sonlarına doğru, bilimden ayrılmadan, sabırla hazırladığı VIII cildlik Mevlâna’nın Mesnevi’si, en olgun ve en başarılı çalışmasıdır.

5. The Mathnawī of Jalāluddin Rūmī, (Celaleddin Rumî’nin Mesnevi’si) (I-VIII, London 1925-1940) 27

6. Rūmī, Poet and Mystic, (Oxford 1966), (Mevlâna Celâleddin-i Rûmi, trc. Ayten Lermioğlu, İstanbul) Mevlâna’ya ait makalelerini topladığı kitaptır. 28

7. Fi’t-Tasavvufi’l-Islâmi ve Tarihihî, (İskenderiye 1946-56) (Tasavvufun Menşei Problemi, trc. Abdullah Kartal, İstanbul 2005): Nicholson’ın tasavvuf konusunda konferanslarını içerir. Tasavvufun gelişimi ve tarihi üzerine tarihi bir araştırmadır. Öğrencisi Ebu’l-Alâ Afifi tarafından Arapça’ya çevrilmiştir.29

Bu konferanslar şunlardır:

a) ‘An Historical Inquiry Concerning the Origin and Development of Sufism’, (Tasavvufun Doğuşu ve Gelişimiyle İlgili Tarihi Bir Araştırma), Journal of Royal

Asiatic Society 1906, 203-248 30

b) ‘Asceticism’ (Muslim), (İslâmda Zühd), Encylopedia of Religion and

Ethics, II, 1909, ikinci tab’ı(basımı) 1930’, 99-105; 31

c) ‘The Goal of Muhammedan Mysticism’ (Muhammedi İslâm Tasavvufu’nun Hedefi), JRAS, London 1913, 55-68 32

d) ‘Sufis’, (Sufiler), Ency. of Religion and Ethics, 1921, tab’ı (basımı) 1934, XII, 10 33

1905-1914 yılları arasında 4 temel tasavvufi eserin İgilizce çevirilerini ve yayınlarını yapmıştır. Bu eserlerden ikisi Farsça, ikisi Arapça’dır.34

Bunlar: 27 A. y., IX 28 Derin, a. g. m., 77 29

bkz. Ethem Cebecioğlu, “Prof. Nicholson’ın Kronoljik Esaslı Tasavvuf Tarifleri”, Ankara Ünv.

İlahiyat Fak. Dergisi, XXIX, Ankara 1987, 387-406; 387 bkz.http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/770/9803.pdf 30.12.2010 da erişildi. 30 A. y., 387 (dipnottan) 31 A. y. 32 A. y. 33 A. y. 34 Karahan, a. g. m., VII-XVI; IX

(17)

1. Tadhkiratu’l-Awliya (Tezkiretü’l-Evliyâ, Feridüddin Attar), (I. cild, 1905; II. cild, 1907 London): Evliyaların menkıbelerini içerir,35

E. G. Browne’nin yardımıyla yazmıştır.36

2. The Kashf al-Mahjub (Keşfü’l-Mahcûb, Hucviri), (London 1911): E. G. Browne’nin yardımıyla yazmıştır.37

3. The Tarjumânu’l Ashwaq, (Tecümânü’l-Eşvak), (London 1911): İbn Arabi’nin eserlerinin neşir ve tercümesidir.38

4. The Kitâb al-Luma, (El Lüma), (London 1914, 1963):39 Ebu Nasr es-Serrac’ın bu eserini ilim dünyasına tanıtan Nicholson’dır. Ayrıca; eserin giriş bölümünde Serrac’ın hayatı hakkında bilgi vermektedir. İlk neşirde beş bab eksiktir ve uzun bir değerlendirme vardır.40

5. The Secrets of The Self, (London 1920): Muhammed İkbal’in ‘Esrâr-ı

Hodî’ adlı eserinin tercümesini yapmış ve Avrupa’ya İkbal’i tanıtmıştır.41

6. Selected Poems from Shamsi Tabrizi (Şems-i Tebrizi Divanı’ndan Seçme

Şiirler), (Cambridge 1898) 42

Bu eseri onun asistanlık tezidir.43

7. The Don and the Dervish, (Alim ve Derviş), (London 1911): Hâfız, Attâr, Mevlâna, Sadî ve İbnü’l-Farıd’dan seçilmiş şiirlerin İngilizce tercümelerini içermektedir.44

8. The Farsname of Ibnü’l Balkhi, (London 1921): Guy le Strange ile birlikte çalışmıştır.45

9. The Tales of Mystic Meaning, (Mesnevi’den Seçme Hikayeler) (London 1931) 46

35

Derin, “Nicholson, Reynold Alleyne”, DİA, 77

36 A. y., İngiliz Oryantalizmi ve Tasavvuf, 208

37 Karahan, a. g .m., IX 38 Derin, a. g. m., 77 39 Karahan, a. g. m.,VII-XVI; IX 40 bkz. http://www.tasavvufalemi.com/sayfa.php?yaziNo=336 12. 12. 2010 da erişildi. 41 Derin, a. g. m., 76-77 42 A. y., 77 43

Arpaguş, “Mevlâna Celâleddin Rûmi’nin Eserleri Üzerine...”, 775-804; 778.

44 Derin, a. g. m., 77

45 A. y.

(18)

10. A Persian Lyrics, (London 1931). Bu eser 26 İran şiirinin İngilizce tercümesini içermektedir.47

11. A Pesian Forerunner of Dante, (Towny-on-Sea 1944): Hakim Senai’nin ‘Seyrü’l-İbad İle’l-me’ad’ adlı eserinin özet şeklindeki İngilizce çevirisidir.48

12. Tarîk-i Güzîde, (London 1910): Hamdullah Mustafa Kazvini’nin Tarık-ı

Güzide’sinin çevirisidir.49

Ayrıca Arapça araştırmaları vardır:

13. A Literary History of Arabs (Araplar’ın Edebiyat Tarihi), İlk olarak 1907 yılında T. Fisher Unwin tarafından basılmıştır; 1914, 1923 yıllarında yine aynı yayıncılık tarafından tekrar basılmıştır; Cambridge press tarafından ilk 1930 yılında ve 1941-1953-1962-1976 yıllarında basılmıştır.50 Arberry’e göre, Batı dillerinde bilimden ayrılmadan Arap Edebiyat ve Tarihine dair yapılan en iyi incelemedir.51

İngilizce olarak İslâm Edebiyatı ve Tasavvufu konusunda klasik bir eserdir

14. Elementary Arabic I, II, R. A. Nicholson & Frederic Du Pre Thorton beraber hazırlamışlardır; Cambridge Unv. Press (1905, 1909),52

Adam Press (2007)53 ve Laurier Books ltd., (2000) tarafından yayımlanmıştır. 54

Ayrıca, Nicholson’ın 1909 yılında Edward FitzGerald’ın İngilizce çevirisini, kendisinin editörlüğünü yaptığı Rubaiyat of Omar Khayyam kitabına önsöz ve notlar yazmıştır.55

O, Mevlâna’dan sonra İbn Arabi üzerinde çalışmaya başlamış, ancak ömrü araştırmasını bitirmeye yetmediği için öğrencisi Ebu’l-Alâ Afifi tamamlamıştır.56 47 A. y. 48 A. y.

49 İsmail Güleç, “R. A. Nicholson’un Mesnevi Tercüme ve Şerhi Üzerine”, Divan İlmi Araştırmalar,

XX, 20. 01. 2006, 227-240

bkz.http://turkoloji.cu.edu.tr/ESKI%20TURK%20%20EDEBIYATI/ismail_gulec_mesnevi.pdf 21.01.2010 da erişildi

50 bkz. http://www.amazon.com/Literary-History-Arabs-Reynold-Nicholson/dp/0521095727#reader

30. 12. 2010’de erişildi. İçinde, 1

51

Derin, İngiliz Oryantalizmi ve Tasavvuf , 208; Derin, “Nicholson, Reynold Alleyne”, DİA, 77

52 Güleç, a. g. m.., 2006

53 bkz. http://www.powells.com/biblio/61-9781406700053-2 05. 03. 2011’de erişildi.

54 bkz.. http://www.amazon.com/Elementary-Arabic-Grammar-Reynold-Nicholson/dp/8120613767

07.08.2010’de erişildi.

55 bkz.

http://www.amazon.co.uk/Rubaiy%C3%A1t-Translated-FitzGerald-introduction-Nicholson/dp/B0018J63WQ 05.09.2010 da erişildi

(19)

III. TASAVUF HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ

Nicholson, ‘sufi’ kelimesinin ‘suf’ kökünden türediği ve hicri II. yy da uzlet halinde yaşayan kimselere ‘sufi’ adı verildiği fikrini kabul etmiştir. O’na göre, tasavvufun kökü, İslâm’ın ilk yıllarındaki zühdü yaşayıştan kaynaklanmaktadır. Bu dönem zühd hareketinde abartılı bir günah bilinci ve ilâhi azaba duyulan büyük korku hakimdir ve bu dönemdeki tasavvuf hayatı İslâm’ın kendi meyvesidir. Bu dönemde sufi ile dindar arasında önemli bir fark bulunmamaktadır. Nicholson, tasavvufun bazı mistik akımlardan etkilendiğini düşünse de, genelde tamamen yabancı kaynaklı olduğu fikrini daha çok benimsemiş görünmektedir. O, tasavvufu etkileyen akımlar olarak Hıristiyanlık, Yeni Eflatunculuk, Budizm, Gnostisizm (İrfaniyyun) akımlarını saymıştır. Nicholson, tasavvuftaki takva ve zühd hareketlerinin Hıristiyanlıkla paralel olduğunu düşünmüştür. Ona göre, sufi kaynaklar, İncil’e ve Hz İsa’ya meyleden sözler nakletmişlerdir. Bu kaynaklarda Hıristiyan rahipler, sufilere öğüt vericidirler. Tasavvuftaki, ilâhi aşk doktirini, sessizlik orucu, zühdi yaşam, zikir, Hıristiyan kaynaklardan alınmış gibi verilmiştir. Erken dönem zahidlerinin Yahudi ve Hıristiyan kaynaklardan etkilendikleri iddiasını Şems-i Tebrizi Divanın’dan Seçme Şiirler kitabında yinelemiştir. Ona göre Müslümanlıkta ruhbanlık olmamasına rağmen, Sufiler de, Hıristiyan ruhbanlar gibi bir lokma bir hırka misali dünya zevklerinden uzak kalarak zühdi bir yaşam tarzını seçmişlerdir. Nicholson’ın, Hz. Muhammed’in (a. s.) ümmetine Hıristiyanlıktan farklı olarak, hayatın içinde kalmalarını, inzivaya çekilmemelerini, dünya nimetlerinden yararlanmalarını ve cihadı tavsiye etmesi, ve ayrıca kendisinin evlilik yapıp bu hususta ümmetini de evlenmeye teşvik etmesi gibi nedenler, bu düşüncesine dayandırdığı noktalardır.57

Bilindiği üzere tasavufta sufiler, toplumdan ayrı, inziva hayatını tercih etmemişlerdir. Tam tersi halkla beraber ancak gönlü her daim Hakk’la beraberdir. Kendilerini olgunlaştırmak için geçici bir süre yalnızlığı tercih etmeleri, onların ruhbanlığı benimsediğini göstermez. Ne Hıristiyan mistikleri, ne de Budist rahipleri gibi tamamen toplumdan uzak bir inziva hayatı sufilerde pek rastlanmamıştır. Onlar toplumun içinde, halka hizmet Hakk’a

(20)

hizmettir düstüruyla, hep iyi işler yapma eğilimindedirler. Sufilerin, Hz. Peygamber’i en titiz biçimde takip ettikleri bilinmektedir.58

Nicholson, Hz. Peygamber’in tavsiye ettiği cihadı, nefisle cihaddan ziyade, yıkıcı silahlarla cihad gibi algılar görünmektedir.

Aynı şekilde Mystics of Islam’da da tasavvufun Vedantik, Budistik, Hellenistik kültürler gibi geniş bir yelpazeden etkilendiğini ve orijinal olmadığını vurgulamıştır.59

Burada Nicholson’ın, sufileri İslâm dışında gibi algıladığını görebiliriz. Derin’in naklettiği Nicholson’ın bu ifadeleri, onun sanki tasavvuf ve zühdi yaşam tarzını, İslâm dinindeki Hıristiyanlık’tan beslenen bir kolu gibi algılamış ve bu düşüncesini yer yer isbata çalışmış olduğunu teyid eder niteliktedir.

Nicholson, sufilerin Arap, Farisi gibi çeşitli ırklara mensup olmalarından dolayı, tasavvufun Âri ırkın tepkisi olarak ortaya çıktığı görüşünü benimsememiştir. O, Yeni Eflatunculuk konusunda da aynı fikirdedir, yani ona göre, Yeni Eflatunculuk’da Âri ırkın tepkisinden ortaya çıkmamıştır. Tasavvufun nereden geldiğini tarihi verilere dayandırmadan söylemenin yanlış olduğunu belirtmiştir. Tasavvufun, irfani boyutuyla önemli oranda Yunan düşüncesinin ürünü olduğu söylemiş ve müslümanların Yunan medeniyetiyle karşılaştıkları yerlerde Yeni Eflatunculuğun çok moda olmasının etkilenmelerine neden olabileceği fikrindedir.60

Nicholson, İslâm Felsefesine Platon’dan ziyade Aristo’nun hakim olduğunu belirtmiştir. Platon’un Batı Avrupa’da Ortaçağ Yunan Mistisizmini tesis ettiğini, bu dönemde yazılmış Yunan mistik eserlerin, Yunanca’dan Süryanice’ye tercüme edildiğini, oradan her yere yayıldığını, Batı Asya ve Mısır müslümanları tarafından kolayca elde edilebileceğini ve Hıristiyanlığın içinde yuğurulan Yeni Eflatunculuk unsurlarının İslâm’a kolayca aktarıldığı fikrini öne sürmüştür.61

Derin’in ifadelerine göre Nicholson, tasavvuf üzerinde Budizm’in de etkisi olduğunu düşünmüştür. Sufi ahlak sistemi, nefsin arınması ve zühd gibi konularda Budizm’den çok şey aldığını söylemiştir ama, yine de, Budizmin nirvanasıyla, tasavvuftaki fenâyı aynı kefeye koymamıştır. Nirvanada nefsi arıtmak esastır, tasavvufta nefsin arınması sadece araçtır, esas amaç Tanrı’yı bilmek ve sevmektir.

58

Şihabuddin Sühreverdi, Avârifü’l-Meârif (Gerçek Tasavvuf), trc. Dr. Dilaver Selvi, İst. 2007, 2

59 Reynold Alleyne Nicholson, Mystics of Islam, London 1970, 9

60 Derin, İngiliz Oryantalizmi ve Tasavvuf , 214-215

(21)

İbrahim Edhem’in (v. 168/778) hayat hikayesiyle Buda’nın hayat hikayesi arasındaki benzerliğin de bu etkileşimden olduğu görüşündedir. Sufilerin, tespih kullanmalarını da Budizm’den almış olabileceklerini ileri sürmüştür. Tasavvufun tohumlarının, İslâm dininin kendi bünyesinde saklı olduğunu ve dış etkenlerin belki bu tohumların filizlenmesinde uyarıcı rol oynamış olabileceğini de belirtmiştir. Ona göre tasavvuf, gösterişli bir yaşam tarzına ve aşırı dünya düşkünlüğüne karşı tepkidir.62 Nicholson, İslâmi fetihlerden önce takriben 1000 yıl Budizm’in Horasan ve Doğu İran’da hüküm sürmesinden dolayı da İslâm’ın Budizm’den etkilendiği görüşündedir.63

Bu tespit ettiğimiz düşünceleriyle Nicholson, çelişkili bir tutum sergilemiştir.

Nicholson Mystics of Islam’da, Kur’ân ayetlerinde tasavvufun kökenlerini aramıştır. Ona göre, Kur’ân’da Tanrı her türlü insanı zayıflıktan münezzeh, kulların Rabb’i, ‘baba değil’, günahkârlara acımayan, rahmeti ise yalnızca tövbekarlara ve O’na ibadet edenlere olan Tanrı’dır. Nicholson’ın Kur’ân’a göre tanımladığı ‘Allah’, daha çok ceza ve korku veren Tanrı’dır; bu Tanrı’nın sevgiden daha çok korku Tanrısı olduğunu ve sufuliğe zıt olduğunu vurgulamıştır.64 ٭

Nicholson bunun yanında, Hz. Peygamber’in Allah’ını hem uzak, hem yakın, hem içkin, hem aşkın olarak görmüştür ve bu görüşlerini şu ayetlere dayandırmıştır: “Eğer kullarım Beni senden sorarlarsa, şüphesiz ki Ben (onlara) yakınım!” (Bakara, 2/182), “Biz ona şah damarından yakınız!”(Kaf, 50/16) “Yeryüzünde ve kendinizde, gerçek müminler

iseniz nice işaretler vardır! Görmez misiniz?” (Zariyat, 51/20-21)65

Nicholson’a göre sufi, devamlı mukaddes kelamı tefekkür ve cezbe halinde okuyarak, Kur’ân’ın engin gizli manaları kalbine yansıyandır. Kur’ân Tanrı Kelâmı’dır ve Allah’a yaklaşmanın en güzel yoludur. Nicholson, ruhbanlık ile alakalı Hadid, 57/27 66

ayeti

62

Derin, a. g. e., 217-218

63 Nicholson, Mystics of Islam, 18

64 Nicholson, a. g. e., 21-22

٭

“... the Lord of His slaves, not the Father of His children; a judge meting out stern justice to sinners, and extending His mercy only to those who avert His wrath by repentance, humility, and unceasing works of devotion; a God of fear rather than of love.”(Nicholson, Mystics of Islam, 21)

65 A. y. 22

66 “...Bir de Meryem’in oğlu İsa ile takip ettik ve ona İncil’i verdik ve ona tâbi olanların kalplerinde

bir şefkat, bir merhamet yarattık, bir de rehbaniyet ki onu onlar icad ettiler. Biz onu üzerlerine yazmamıştık, ancak Allah rızası aramak için yaptılar, sonra da hakkıyla riayet etmediler; biz de içlerinden iman etmiş olanlara ecirlerini verdik, çokları ise yoldan çıkmış fasıklardır!” ( Elmalılı

(22)

hakkındaki yorumu ise, ayetteki yasaklamanın ruhbanlığın kendisi için değil, onu kötüye kullananlar içindir. Hz. Muhammed’in “İslâm’da ruhbanlık yoktur.” sözünün daha sonra uydurulmuş olduğunu ileri sürmüştür.67

Nicholson, tasavvuf ile panteizm arasındaki ilişkiyi ‘The Idea of Personality in Sufism’ adlı eserinde etraflıca irdelemiştir. Derin’e göre, bu eserinde o, genel olarak sufilerin panteist gibi görünen sözlerinin onları panteist yapmayacağını, zira, Tanrı’nın yaratıcı olduğunu vurgulamıştır. “Ene’l-Hak” gibi sözler, Tanrı’nın insana yakınlığını vurgulayan cezbeli sözlerdir.68

Ancak Studies in Islamic Mysticism’de bir İbn Arabi takipçisi ve koyu bir Vahdet-i Vücud görüşü olan Abdülkerim el-Cili’ye panteisttir demiştir.69

Bu yaklaşımında Nicholson’ın, Vahdet-i Vucüd’u panteizm ile aynıymış gibi değerlendirdiğini görebiliriz.

Derin’in belirttiğine göre, Nicholson, Hıristiyanlık, Yeni Eflatunculuk ve Hint Mistisizminin İslâm Tasavvufunu sonradan etkilediği görüşündedir. Bu görüşlerine rağmen o, tasavvufun yabancı kaynaklarla ilişkisinde kesin bir kanıya varmayı mümkün görmemiştir, çünkü, İslâm Tasavvufunda tek düze bir bütünlük yoktur ve tasavvufu binbir çeşit çiçek ve kokunun bulunduğu çiçek bahçesine benzetmiştir.70

Sufilerle, İslâm din alimlerinin Kur’ân’dan aynı sonuca ulaşamayacaklarını, sufilerin, inanç ve iman esaslarına hiç değer vemediklerini, sufilerin doğrudan doğruya Allah’tan ilham aldıklarını söylemiştir.71

Araştırmamızda Nicholson’ın, Ebu Said için yaptığı şu yorum, bu duruma bir örnek teşkil edebilir: “Ebu Said, ancak, Hz. Peygamber’e verilen ‘Kelime’den daha büyük bir tecellide doktrinine kaynak buldu.” 72

Nicholson’ın tarif ettiği gibi tasavvuf, kendine özgü kokuların ve çiçeklerin bulunduğu bir çiçek bahçesi görünmemektedir; tam tersi, tasavvufu binbir çeşit mistik akımın toplandığı karmaşık bir çiçek bahçesine benzettiğini düşündürmektedir. Onun, tasavvufun orijinal olduğunu, İslâm’ın derinlerinden

67 Derin, a. g. e., 219-220

68 Derin, a. g. e., 223

69 Nicholson, Studies in Islamic Mysticism, London 1921, 76

70

Derin, a. g. e., 224

71 Nicholson, Mystics of Islam, 24

72 “Abu Saíd, however, found the source of his doctrine in a larger revelation than the Word which

(23)

doğduğunu nedense bir türlü kabul edememesinin nedeni olarak, onun İslâm’ı beğenmediği ancak, tasavvufu çok beğendiği izlenimini vermiştir. Bu yüzden onun, tasavvufu, İslâm’dan ayrı tutmak için başka mistik akımlarla harmanlanmış, İslâm dışında oluşmuş bir düşünce sistemi olduğunu isbat etme eğilimine girişmiş ve Hz. Peygamber’i tasavvuftan hariçte tutmaya çalışmış olduğu fikrine varılmıştır. İslâm’da Allah ile kul arasına kimsenin giremediğini, her müslümanın istediği kadar, istediği yerde Rabb’iyle iletişim kurabileceğini, bu durumun sufi olsa da, sıradan bir mü’min olsa da aynı olduğunu, Nicholson bir türlü farkedememiştir. O, İslâm’ı Hıristiyanlık gibi aracılı olarak değerlendirmiştir.

Nicholson, Sünni İslâm ile gelişmiş tasavvuf arasında derin bir uçurum olduğunu, Kur’ân’ın sufiliğe zıt olduğunu düşünmesine rağmen, sufilerin büyük bir kısmının Hz. Peygamber’e bağlılık gösterdiklerini, Farzlar’a ve Sünnet’e riayet ettiklerini kabul etmiştir.73

(24)

BİRİNCİ BÖLÜM

NICHOLSON’IN STUDIES IN ISLAMIC MYSTICISM ADLI ESERİ

I. YAZILIŞ GAYESİ

Nicholson, dedesinden kalan kitaplar sayesinde, Doğu dillerine ve kültürüne ilgi duyarak eğitim ve bilim hayatına başlamış, Batı’da uzman bir tasavvuf araştırmacısı olma noktasına ulaşmıştır. Bu gayretleriyle, öğrencilerine kaynak açısından destekleyen pek çok malzeme sağlamıştır, Arthur John Arrbery gibi bir çok genç şarkiyatçıya fikir ve metod açısından da yardımcı olmak istemiştir. O, çoğu araştırmasında ilkleri yapmış, kendisinden sonraki gelenlere74

lokomotif görevini üstlenmiştir; tasavvufa ilgi duyan ve mistisizmle benzerlik kuran bir mistik olarak, tasavvufa ve mistisizme Batı’da ilgiyi artırma isteği olduğunu söyleyebiliriz.

Nicholson, kitabın önsözünde kendi ifadesiyle: “Doğu’da ünlü olan ve Batı’da değerli olan üç sufiyi okuyucu ile buluşturmaya çalıştım.”٭ demiştir ama kitabında dört sufi vardır. Muhtemelen İbn Arabi’yi daha detaylı incelemek istediği için veya daha önceden tanındığı için ‘üç’ demiş olabilir. Zaten İbn Arabi’yi çalışmaya başladığını, bitiremeden vefat ettiği için öğrencisi Afifi’nin tamamlamış olduğunu ‘eserleri’ bölümünde belirtmiştik. Nicholson, Studies in Islamic Mysticism’de iki İranlı, iki Arap sufiyi konu almasını açıklarken, tasavvufun farklılıklarını ve ırksal zıtlıklarını ortaya çıkarmak istediğini belirtmiştir. “It will be seen that the subjects chosen illustrate different aspects of sufism and exhibit racial contrasts, of which perhaps the importance has not yet been sufficiently recognised.”75 Sanki sufileri, bulundukları coğrafyalara göre birbirlerinden farklılarmış gibi düşünmüştür. Ona göre, Ebu Said, takvalı bir inançla çizilmiş, coşkulu, hür düşünen ve masalımsı İranlı bir derviştir; İbnü’l-Farıd, Sami’liğin izlerinin görüldüğü coşkulu, yer yer mistik şiirler yazan şairdir; İbn Arabi ve Abdülkerim el-Cili, modern, felsefi ve teologdurlar. O, İnsan-ı

Kâmil’in temelinin Hellenizm’den geldiğini isbat etmek istemiş gibidir. “This, as I

74

Derin, a. g. m., 76

٭ I have tried to make the reader acquainted with three Ṣúfís famous in the East and worthy of being

known in Europe. (Nicholson, Studies in Islamic Mysticism, V)

(25)

have said, is the real subject of the Insanu’l-Kâmil. Its roots lie, of course, in Hellenism.”76

Nicholson, Abdurrezzak el-Kaşâni’nin Fusûs tefsirinden yararlanarak, çalışmasının büyük bölümünü tercüme ettiğini fakat, İbn Arabi’nin dilinin çok teknik, sembol ve mecazlı olduğu için, kitabın teorilerinin kolay anlaşılır olmadığını belirtmiştir. O, Fusûs’un herhangi bir literal yorumunun anlamını bozacağını söylemiş, Studies in Islamic Mysticism’de özet olarak yer verdiği Fusûsu’l-Hikem’in, derin ilmiyle, Skolastisizm’e bir parça ışık tutabileceğini ileri sürmüştür.77

Nicholson’ın bu eserinde incelediği bu dört sufinin ortak özellikleri olarak Vahdet-i Vücud görüşünü benimsediklerini söyleyebiliriz. Nicholson’ın İslâmi eserleri, özellikle tasavvufi konuları içeren eserleri incelemesi, onun ilgi duyduğu Vahdet-i Vûcud görüşünün, panteizm olduğunu isbat etmek istemiş görünmektedir.

Araştırmamızda Nicholson, tasavvufu, İslâm’dan bağımsız, çeşitli mistik ve felsefi akımlardan beslenmiş ve yepyeni bir düşünce sistemi olan mistik bir akım olarak değerlendirmiş ve bu düşüncesini isbat etmeyi de gaye edinmiş bir profil çizmektedir. (bkz. 14-18)

Nicholson’ın, tasavvufu İslâm dininden farklı bir alanmış gibi algılamış olduğuna kısaca değinelim. O, tasavvufu Hıristiyanlığa daha yakın olduğunu ispatlama eğilimi göstermiştir. Bu da onun, tasavvufi halleri, zühdü, Vahdet-i Vücud’u yanlış anladığı düşüncesini doğurmuş, panteizmle aynıymış gibi algıladığını göstermiştir. Onun Hakikat-ı Muhammediye’yi Hıristiyan üçlemesine, Hulul’a benzetmiş olduğunu görebiliriz. Bu fikirleri destekler nitelikteki şu örnekleri verebiliriz: Mystics of Islam’da müslüman evliyaları anlatan menkıbelerde bütün mahlukata duyulan çok büyük merhamet anlayışının panteizm٭ olduğunu ifade etmiştir.78

Nicholson, Eckhart’ın vaazlarından birinde bahsettiği St. Augustine’nin, “İnsan sevdiği şeydir.” fikrine, “Öyleyse sufi ne olur?” sorusunu sormuştur. O, sufinin Allah’ı sevdiğini ve onun da “O” olacağını söylemek istese de cümlesini tamamlamaya çekinmiş ve taşlanabileceğini söylemiştir. “...and adds this comment: "If he loves a stone, he is a stone; if he loves a man, he is a man; if he loves

76

Nicholson, a. g. e., VI

77.Nicholson, Studies in Islamic Mysticism, 149

٭Dağ vd. Mystics of Islam çevirisinde ‘panteizm’, ‘Vahdet-i Vücud’ olarak verilmiştir.

(26)

God---I dare not say more, for if I said that he would then be God, ye might stone me.” 79

Bizce burada Nicholson, ‘Hulûl’u kasdetmemiş olsaydı, İnsan-ı Kâmil’i yani Hakikât-ı Muhammedi’yi anlatmış olurdu.

Nicholson, sadece keşif ve ilhama dayalı olan Hıristiyan bir mistik akım olan Gnostisizm ile tasavvuftaki marifet arasında benzerlik kurmuştur. Ona göre, Hıristiyanlık da, Müslümanlık da, Yahudilik de, ayrıca Maniheizm de ve Mandeizm de Gnostic dinlerdir. Hz. Peygamber’e sufilerin ‘sıddık’ unvanını taktıklarını, bunu da Maniheizm’den aldıklarını ileri sürmüştür.80

Aslında ‘sıddık’ lakabının Hz. Ebubekir’e takıldığı bilinmektedir. Nicholson, Doğu ile Batı’nın yakınlığından bahsederken, tasavvufu kasdetmiş ve formlarının fantastik, anlaşılmasının güç olduğunu düşünmesine rağmen, onun, sufileri izlemeyi tercih ettiğini söyleyebiliriz.

II. USLUBU VE KAYNAKLARI

Nicholson Studies in Islamic Mysticism’de, Esrâru’t-Tevhîd’i, İnsan-ı Kâmil’i ve Fusûsu’l-Hikem’i özetlemiştir; İbnü’l-Farıd’ın şiirlerinin İngilizce tercümelerini vermiş, dip notta şiirleri açıklamış ve kendi fikirleriyle aralarda yorumlar yapmıştır. İbnü’l-Farıd’ın şiirlerinin hemen hemen tamamını vermiştir. O, İbn Arabi ve Fusûsu’l-Hikem dışında diğer sufileri incelerken, şiirlere geniş yer vermiştir. Menkıbeleri ve fikirleri verirken bazen olduğu gibi çevirmiş, bazen de kendisi dolaylı anlatımla aktarmıştır.

Nicholson, Studies in Islamic Mysticism’i giriş bölümünden sonra üç ana bölüme ayırmıştır. Birinci bölümde (1-77): Ebu Said Ebu’l-Hayr’ı işlerken geniş ve ayrı bir bölüm olarak ele almıştır ve net anlaşılsın diye Ebu Said’in hayatı,

79 Nicholson, Mystics of Islam, 118; Dağ vd., İslam Sufileri, 101

Maniheizm, III. Yüzyılda Mani tarafından eski İran’da kurulmuş, tüm dinsel sistemlerin sentezi olduğu ileri sürülen bir dindir. Maniheist inancında zıtlıklar önemlidir. İnsanın yaratıcısı kötülük güçleridir. İnsanda hem ‘ışık’ yani ‘ruh’ vardır, hem de ‘kötülük’ yani ‘beden’ vardır. Hem Doğu’da, hem Batı’da bin yılı aşkın süreyle dağınık olarak varlığını devam ettirmiştir. Bu dinin kurucusu Mani, 216 da Güney Mezepotamya’da (Mardin ili olduğunu söyleyen kaynaklar da vardır.) dünyaya gelmiştir; 276’da Mecusi başrahibinin öncülüğünde zindanda öldürülmüştür. (Şinasi Gündüz, “Maniheizm”, DİA, XXVII, 575-577)

(27)

menkıbeleri, tasavvufi görüşleri olarak üçe ayırarak işlediğini ifade etmiştir;81

sayfa 25’e kadar onun gelişimini, ilerlemesini, ve zühdünü, 25’ten sonraki sayfalarda onun mutasavvıf ve veli yönünü verdiğini belirtmiştir; sonraki sayfalarda (25-76) onun tasavvuf anlayışına ve menkıbelerine yer vermiştir. İkinci bölümde (77-143): Abdülkerim el-Cili’nin İnsan-ı Kâmil (the Perfect Man) kitabını yedi başlığa ayırmıştır: 1. Varlık, Sıfat ve İsim (esma), 2. Mutlaktan (hakikattan) iniş, 3. Tanrı gibi öz, 4. Tanrısal insan, 5. Evren, 6. Öze dönüş. 7. Din, Vahiy ve Peygamberlik ve Abdülkerim el-Cili’nin Ayniyye’sinin British Museum’da bulunan Arapça orijinalinden alınan kopyesinin bir versiyonunu eklemiş, sonra İbn Arabi’nin Fusûsu’l-Hikem’inin on iki sayfalık özetini vermiştir. Üçüncü bölümde (162-278): İbnü’l-Farıd’ın kasidelerinin, özellikle Taiyye’sinin İngilizce çevirilerine yer vermiştir; konu başlıkları, konu indeksi ve teknik terimler indeksiyle eserini bitirmiştir. Nicholson’ın, Studies in Islamic Mysticism’i üç ana başlığa ayırırken Ebu Said’i ve İbnü’l-Farıd’ı ayrı bölümde ele almasını, onları apayrı bir katagoride değerlendirdiğine, İbn Arabi ve Abdülkerim el-Cili’yi ikinci bölümde birlikte ele almasını, ikisinin ortak doktrinleri (Vahdet-i Vücud) olduğunu düşünmesine ve Abdülkerim el-Cili’yi, İbn Arabi takipçisi olarak görmesine bağlanabilir.

Nicholson, Studies in Islamic Mysticism’de eski İngilizce kullanmıştır; kullandığı dilin ağır ve eleştirel olmasına karşın, uslubu yumuşaktır. Bilimsel dille birlikte, aynı anlama gelen, değişik kelimeleri kullanmaya gayret etmiş olması, İngilizce’nin zenginliğini gözler önüne sermiştir; ona, bilim adamlığının yanında iyi bir edebiyatçı da diyebiliriz. Ana cümlelerin arasına yer yer ara cümlelerle girmesi, uzun ve kompleks cümleler kullanması, konuyu anlamayı güçleştirmiştir. Nicholson’ın anlatım dilinin ağır olmasının yanında tasavvufi terimlerin manasını İngilizce olarak verme biçimi, konuyu anlamamızda uzun zamanımızı almıştır. Zaman zaman eserde geçen Kur’ân ayetlerinin numaraları yanlış verilmiştir.

Nicholson, Ebu Said Ebu’l-Hayr hakkında mükemmel biyografik materyallerin bulunduğunu ve çağdaş İran mistisizmi hakkında bilgi verdiğini belirtmiş, onun yaşamı hakkındaki eserlerden en eskisi olduğunu söylediği orijinal el yazması bir eserin de, British Museum’da saklandığını açıklamıştır. Bu eserin

(28)

başlık ve yazar bilgisi taşımadığını, fakat Jikovski’nin kendi eserinde bu el yazmasının Hulat-u Suhanan olduğunu yazdığını belirtmiştir.82

Bu eserin Hulat-u Suhunan-ı Şeyh Ebu Said isimli menakıpname olduğu, amcasının oğlu Cemaleddin Ebu Ruh tarafından yazıldığı İbn Münevver tarafından Esrâru’t-Tevhîd’de belirtilmiştir. Nicholson, bu eserden de yararlanmıştır. Daha sonra Ebu Said’in torununun torunlarından birisi olan Muhammed b. Münevver b. Ebu Said b. Ebu Tahir Said b. Ebu Said (v. 574/1178) tarafından Esrâru’t-Tevhîd fi Makamâtı’ş-Şeyh Ebi Said adlı eseri yazılış tarihi tam olarak verilmese de, Oğuzlar tarafından Horasan’ın yağmalanmasından epey sonra yazmış olduğunu söylemiştir.83

Nicholson, Ebu Said’in m. 1049 yılında öldüğüne, Oguz Türkleri’nin m. 1154 yılında Horasan’ı istila ettiklerine dayandırarak, Esrâru’t-Tevhîd’in Ebu Said’in ölümünden en az 120, en çok 150 yıl sonra tamamlanmış olabileceği sonucunu çıkarmıştır.84

Bu eserin ilk defa Rus şarkiyatçısı Jikovski Valentin tarafından 1899 yılında Petesburg’da yayımlandığını ve bu çeviriden Nicholson, Studies in Islamic

Mysticism kitabında Ebu Said’i incelerken yararlanmıştır.85 Esrâru’t-Tevhîd,

Fransızca’ya, Arapça’ya, İngilizce’ye çevrilmiştir.86

Hulat-u Sukunan ve Esrâru’t-Tevhîd fi Makamâtı’ş-Şeyh Ebi Said adlı eserler ona kaynaklık etmiştir. A. G. Ellis, İnsan-ı Kâmil’in kendisinde olan bir kopyesini Nicholson’a vermiştir. Hint Devlet Kütüphanesinde sayfa 77’de bulunan yazma eserlerden faydalanmıştır. Rhuvon Guest, İbnü’l-Farıd’ın Taiyye’sinin basılmamış çevirisini göndermiş ve Nicholson’ın basımdan önce düzeltmesine izin vermiştir. Ignazio Di Matteo’nun tefsir olarak çevirisini yaptığı İbnü’l-Farıd’ın Taiyyetu’l-Kübra’nın bir kopyasını Nicholson’a göndermiştir. Nicholson, Von Hammer tarafından çevrilen İbnü’l-Farıd’ı başarısız bulmuştur. İsveçli akademisyen H. S. Nyberg’in Keinere Schiften des Ibn al-Arabi (İbn Arabi’nin Kısa Yazıları, Leiden 1919) adlı eserini iyi bir materyal olarak belirtmiştir. Prof. C. A. Nallino’nun İbnü’l-Farıd’ın şiirlerine yaptığı eleştirel incelemesini içeren makalelerini önemli bir katkı olarak

82 Nicholson, Studies in Islamic Mysticism, 1

83 Süleyman Uludağ, “Sunuş”, Tevhîdin Sırları, İbn Münevver, Esrâru’t-Tevhîd fi Makaâtı’ş-Şeyh

Ebî Said, (trc. S. Uludağ), İstanbul 2003, 7-38; 35

84 Nicholson, a. g. e., 2

85 A. y., 1-2

(29)

değerlendirmiştir.87

Nicholson, kendi eserleri ve çevirileri başta olmak üzere çok çeşitli kaynağa baş vurmuştur. Kitabının sonunda kaynakçaya yer vermemiştir; biz dip notlardan kaynakçaları tespit etmeye çalıştık. Bunlardan başlıcaları şunlardır: Hucviri, Keşfu’l-Mahcûb, (çev. Nicholson, Kashf al-Mahjub); Nicholson, Mystics

of Islam; Serrac, El-Lüma (çev.Nicholson, al-Luma); Mevlâna, Divan-ı Şems-i

Tebrizi, (Nicholson, Selected Poems from the Divan-ı Shamsi Tabriz); Mevlâna, Mesnevi (çev. Nicholson, Masnawi of Jalaluddin Rumi); Nicholson, Studies in Islamic Poetry; Nicholson’s two articles, A Moslem Philosophy of Religion (Cambridge 1915), The Sufi Doctrine of the Perfect Man (1917); Nicholson, Literary History of the Arabs ve The Don and the Dervish; Prof. Browne, Literary History of Persia; Hallac-ı Mansur, Kitab Tavasin, (çev. Massignon, Kitab al-Tawasin); E. J. Gibb, History of Ottoman Poetry; Paul Loosen, Die weisen Narren des Naisaburi (Strassburg 1922); Le Strange, The Lands of Eastern Caliphate; Richard Hartmann, Al-Kuschairis Darstellung des Sufilums; MacDonald, Devolopment of Muslim Teology; Prof. D. B. MacDonald, The religious Attitude and Life in Islam ve Emational Religion in Islam of Affected by Music and Singing in the Journal of the Royal Asiatic Society, (1901); in Encylopedia of Islam, ‘Prof. MacDonald and Dr. Goldziher’; Bousset, Hauptprobleme der Gnosis; Bertrand Russell, Mysticism and Logic; Goldziher, Neu-Platonische und Gnostische Elemente in Hadit; Abdurrezzak Kâşânî, Istılâhâtu's-Sûfiyye, (Kâhire 1404) (çev. Sprenger, Istildhatu’l-Sufiyya); Nyberg, Kleinere Schriften des Ibn al-Arabî; Dr. Muhammed Ikbal, Devolopment of Metaphsics in Persia (London 1908); E.D. Fawcett, The World as Imagination; E. Caird, Hegel; İbn Arabi, Tercemanu’l-Eşvak, (çev. Nicholson, Tarcuman al-Ashwaq, London 1911); Böhme, Three Principles of the Divine Essence (trc. John Sparrow); H. Hirschfield, New Researches into the Composition and Exegesis of the Qoran; Gazali, Mişkatu’l-Envar, (çev. W. H. T. Gairner, Al-Ghazali’s Mishkat al-Anwar, London 1928 and Ghazali-Problem in Der Islam); Tor Andrea, Die Person Muhammeds; Cürcani, Tahrifat, (JurJani, Ta’rifat); Abdülkerim el-Cili, Nevadir-ül-Ayniyye fil-Bevadir-il-Gaybiyye, (çev. Brockelmann, al-Nawadiru’l-Ayniyya fi’l-Bawadiri’l-Gaybiyya);

(30)

Abdülkerim el-Cili, Hakikat-ül-Hakayık ve Hakikat-ı Muhammediye; Siegfired, Philo von Alexandria; Inge, Christian Mysticism; Musil, Arabia Petraea; Bigg, Chritian Platonist of Alexandria; Abdulgani en-Nabulisi, İbnu’l-Farıd’s Ta’iyya; Raşid b. Galib (Rushayyid b. Ghalib al- Dah Dah), İbnü’l-Farıd Divanı (Diwan of Ibnu’l-Farıd, Marsilya 1853); Abdürrezzak Kaşani, Şerhu Fusûsi'l-Hikem; E. H. Whinfield, Masnavi I Ma'Navi; Hammer-Purgstall, The Taiyyat’l-Kubra, (Viyana 1854); The Taiyyatu’l-Kubra (Tefsiri); Abdülrezzak Kaşani, Kashfu’l-Wujuhi’l-Ghurr li-Ma’dni Nazmi’l durr (Keşfu vücûhi'l-gur li me'ânî nazmi'd-dür, Kahire 1319) , Abdulgani en-Nablusi, Keşfü Sırrü’l-Gamız fi Şerhi Divan-ı İbnü’l-Farız, (Kashfu’l-Sirri’l-Ghamid fi Sharhi Divan İbnu’l-Farıd, in British Museum); Ignazio Di Matteo, Ta’iyyatu’l-Kubra (İtalyanca, Roma 1917); Prof. Nallino, Rivista Degli Studi Orientali (Roma 1919); Nöldeke, Skeches from Eastern History (çev. J. S. Black); Sir Charles Lyall, Ancient Arabian Poetry; Feridüddin Attar, Tezkiretü’l-Evliya; Subki, Tabakatu’l-Safiyyetu’l Kübra, (Kahire 1324); İbnü’l Farıd Divanı (Latince, Poeseas Asiaticae Commentarii, Sir William Jones, edit, Lord Teignmouth); Grangeret de Lagrange, Anthologie Arabie; J. W. Markall, Select Epigrams from the Greek Anthology; Everlyn Underhill, Mysticism; W. Y. Sellar, The Roman Poets of the Republic; Cami, Nefahatü’l-Üns (editör, Nasssau Lees); Halid Ahmed Nizami, Studies Islamic Mysticism an Otobiographical Resume of Plans and Project, (Hindistan 1997); Cili, Bismillahirrahmanirrahim (Bismi’l-ab wal-um wa’l-ilm); Mevlevi ‘Abdu’, Wall in the Journal of the Asiatic Socety in Bengal (1909); Abdülkerim el-Cili, İnsan-ı Kâmil (Kahire h. 1321); İbn Arabi, Futhatu’l-Mekkiye (Kahire) ve Fusûsu’l-Hikem; Gazali, İhyau Ulûmi’d-Din ve Kur’ân’dır.

III. TESİRLERİ

Nicholson, inceldiğimiz bu eserinde bir çok tasavvufi konuyu ele almıştır. Şiir çevirilerinden tahkike, klasiklerden onları tercümeye, sufi kavramlardan biyografilere kadar hemen her konuya değinmiştir. Tasavvufun kökenini ve en zor anlaşılabilen kavramlarını detaylı bir şekilde incelemiştir.

(31)

Nicholson, Arap ve İran şiiri arasındaki farkılılıkların görülmesini sağlamak için İbnü’l-Farıd ve Abdülkerim el-Cili’yi ele almış, onları kıyaslamıştır. İran şairlerinden Feridüddin Attar (v. 627/ 1229), Mevlâna, Hayyam (v. 526/1132), Sadi Şirazi (v. 691/1292), Hafız (v. 720/1318) ve Cami’nin (v. 898/1492) şiirlerini örnek olarak göstermiştir. Ebu Said’e geniş yer vererek tanınmasına yardımcı olmuştur. İbn Arabi’nin Vahdet-i Vücûd anlayışı etrafında dört sufinin fikirlerinin görülmelerini sağlamıştır. Abdülkerim el-Cili’nin İnsan-ı Kâmil kitabını ele alarak, hem onun bu kitabını, hem yazarı Cili’nin tanıtımını yapmış, hem de Hakikât-ı Muhammediyye’yi yorumlamaya çalışarak, Batı’ya bu konuyu tanıtmıştır. Nicholson’ın Vahdet-i Vücûd ve Hakikât-ı Muhammediyye konularını doğru olarak algılayıp algılamadığı tartışılır ama, bu konulara dikkat çekerek Batı’da ve dünyada bu konulara ilginin artmasında önemli bir katkısı olduğu tartışılamaz. Bizim ülkemizde halen Ebu Said ve İbnü’l-Farıd fazla bilinmemektedir. Ebu Said, son günlerde Süleyman Uludağ’ın Esrâru’t-Tevhîd’in Türkçe çevirisi Tevhîdin Sırları’ında bahsettiği “Gel! Gel! Ne olursan Gel!” rubaisinin Ebu Said’e mi, yoksa Mevlâna’ya mı ait olduğu tartışmalarıyla gündeme gelip, merak uyandırmıştır.

Nicholson’ın bilim adamlığını, Arap ve İran şiirinden tercüme ettiği bazı edebi eserlerle birleştirip, iki farklı dil ve kültürlerin tasavvuf noktasında aynı olmalarının görülmelerini sağladığı görüşü88

benimsenmiş olsa da, Studies in Islamic Mysticism’de tam tersi, aralarındakı farklılıkların ve ırksal zıtlıkların önemine değinmiş ve bu hususu göstermek istediğini89

düşündürmüştür.

Nicholson, etrafındaki genç şarkiyatçılara çeşitli kaynaklar, fikir ve metodlar bakımından önemli veriler sağlamıştır. Çoğunlukla şiirleri asıllarıyla beraber vermesi, bu alanda çalışan öğrencilere büyük kolaylık sağlamıştır. Batı’nın Muhammed İkbal’i (v. m. 1938) tanımasına vesile olmuştur.90

Nicholson’ın eserleri ve derlemeleri bugün bile araştırmacılar tarafından sık sık başvurulan kaynaklardır. Son dönem Mesnevi mütercim ve şarihleriden Şefik Can’ın (v. m. 2005) Nicholson’ın Mesnevî şerhini çok güzel bulduğu91

ve kendisinin hazırladığı VI

88 Güleç, a. g. m., 227-240

89

Nicholson, Studies in Islamic Mysticism, V

90 Derin, DİA , 76

91 İsmail Güleç, “R. A. Nicholson Mesnevi Tercüme ve Şerhi Üzerine”, Divan İlmi Araştırmalar,

(32)

cildlik Mesnevi çevirisini hazırlarken büyük oranda onun Mesnevi şerhinden yararlandığı ileri sürülmüştür.92

Nicholson, Literary History of the Arabs isimli çalışmasıyla, İngilizce’ye İslâm Edebiyatı ve Tasavvufu konularında klasik bir eser kazandırmıştır. Studies in Islamic Mysticism’in İngilizce’den başka dile uzun bir süre çevirisi olmamasına rağmen, pek çok konuya kaynaklık ettiğini ve edeceğini söyleyebiliriz.

IV. MUHTEVASI

Nicholson, Studies in Islamic Mysticism’de, dört tasavvuf pirinin tarihi ve olağandışı öykülerini işlemiş, onların tasavvufi görüşlerini, felsefelerini ve teolojilerini ele almıştır. Ebu Said Ebu’l-Hayr’ın hayatını ve onun tasavvuf tarihindeki önemine değinmiş, Esrâru’t-Tevhîd’in menkıbelerinin önemli bir kısmını, Ebu Said’in hayatının hemen tamamını vermeye çalışmış, sözlerinden ve şiirlerinden örnekleri özetlemiştir. Abdülkerim el-Cili’nin İnsan’ı Kâmil kitabının tanıtımı ve hakkındaki görüşlerini belirtmiş, İbnü’l-Farıd’ın kasidelerine İngilizce olarak yer vermiş ve İbn Arabi’nin Fusûsü’l-Hikem adlı eserini özet olarak vermiştir; ayrıca Cili’nin Ayniye’sinin orijinal dili olan Arapça ile vermiştir.

Nicholson, Arap sufileriyle, İran sufilerini ele almış ve yer yer Arap şiiri ile İran şiirini karşılaştırmıştır. Nicholson’ın incelemekte olduğumuz eserinde yer alan Ebu Said’in, Abdülkerim el-Cili’nin, İbnü’l-Farıd’ın ve de İbn Arabi’nin en önemli ortak özellikleri olan ‘Vahdet-i Vûcud’ görüşlerine, ‘fenâ ’ hallerinde ilahi aşkı anlatan sözlerine ve şiirlerine yer verirken onların farklılıklarını göstermek istemiştir. Onların kendilerine özgü kullandıkları sembollerden, duygularını ifade ediş biçimlerinden, tasavvufun her ırkta, her kişide farklı yaşandığını anlatmaya çalışmıştır. Studies in Islamic Mysticism’de yer alan dört tasavvuf büyüğünün her biri başlı başına bir araştırmayı gerektirmektedir. Ebu Said Ebu’l-Hayr’ın hayatını geniş ele alacağımız için burada yer vermedik. Abdülkerim el-Cili ve kitabı İnsan-ı

bkz.http://turkoloji.cu.edu.tr/ESKI%20TURK%20%20EDEBIYATI/ismail_gulec_mesnevi.pdf 21.01.2010 tarihinde erişildi.

(33)

Kâmil, İbn Arabi ve kitabı Fusûsu’l-Hikem, İbnü’l-Farıd ve Divan’ı kısaca ele alınacaktır.

A. Abdülkerim el-Cili ve İnsan-ı Kâmil’i Hakkındaki Makalesi

Kutbüddîn Abdülkerim b. İbrahim b. Abdülkerim el-Cili, XV. Yüzyılda yaşamış, verdiği eserlerle önemli etkiler sağlamış, özellikle el-İnsanü’l-Kâmil fi-Marifeti’l-Evahir ve’l-Evail adlı eseriyle tanınmış alim ve mutasavvıftır; 767/1365-66 Bağdat yakınlarında olan Cil kasabasında doğmuştur. Tasavvufi eğitimini Şereffüddin İsmail bin İbrahim el-Ceberti’nin yanında yapmıştır.93

Abdülkerim el-Cili’nin, Gilani, Geylani, Cilani isimleriyle de anıldığı ifade edilmiştir. Katip Çelebi (v. m. 1657), ve ondan bilgilenen Brockelmann (v. m. 1956), Abdülkerim el-Cili’nin, Abdulkadir Geylani’nin (v. 562/1166) torununun oğlu olduğunu belirtmişlerdir. Abdülkerim el-Cili’nin özel hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Bıraktığı eserlerinden onun, Hanbeli mezhebine ve Kadiriyye tarikatına mensup olduğu düşüncesi çıkarılmıştır. Abdülkerim el-Cili, Bağdat’da, 832/1428 de vefat etmiştir.94

Abdülkerim el-Cili’nin el-İnsanü’l-Kâmil fi-Marifeti’l-Evahir ve’l-Evail adlı eseri, İbn Arabi’nin Fusûs’u kadar değilse de, tasavvuf tarihinde etkisi olan ve üzerinde şerhler yapılan önemli bir eserdir. Önemli tasavvuf araştırmacılarından biri olan Nicholson ve onun öğrencisi olan Ebu’l-Alâ Afifi’ye göre, Abdülkerim el-Cili, kendine özgü bir tasavvuf anlayışı olsa da, o bir İbn Arabi takipçisidir ve katı bir Vahdet-i Vucûd mensubudur.95 Nicholson’ın, Abdülkerim el-Cili’nin İnsan-ı-Kâmil’ini (the Perfect Man) incelerken, onun eserinde Vahdet-i Vücud izlerini aradığı söylenebilir.

Nicholson, “İnsan-ı Kâmil” teriminin ilk olarak İbn Arabi tarafından kullanıldığını söylemiştir.96 O, Abdülkerim el- Cili’nin, bütün yaratılmış şeylerin İlahi Güzelliğin yansıdığı bir ayna olduğunu, İnsan-ı Kâmil’in bütün İlahi Sıfatları

93 Ekrem Demirli, “Sunuş”, Abdülkerim el-Cili, İnsan-ı Kâmil, (trc. Abdüllaziz Mecdi Tolun),

İstanbul 2002, 9-22; 11

94 M. Nazif Şahinoğlu, ‘Abdülkerim el-Cili’, DİA, I, İstanbul 1988, 250

95 Demirli, a. g. m., 9-22; 10-11

(34)

yansıttığını97

ve Allah’ın kendi suretinde yaratılan bir kopyesi olduğunu ve onun da Muhammed (s.a.v.) olduğunu söylediğine98 değinmiştir. Nicholson, İnsan-ı Kâmil zümresinin sadece Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e (s.a.v.) kadar gelen peygamberlere mahsus olmadığını, aynı zamanda sufiler arasında en üst derecedekilerini de kapsadığını ifade etmiştir. Bu kimselere ‘evliya’ dendiğini, tekil şekli olan ‘veli’ kelimesinin esas anlamının ‘yakın’ demek olduğunu, ‘dost’, ‘(protegé) korunan’, ‘ (devotee) aşık’ anlamlarında kullanıldığını söyleyerek velinin profilini çizmeye çalışmıştır. Onun tespitlerine göre: 1- aracı olarak, 2- kozmik bir güç olarak, velinin iki özel fonksiyonu vardır; İnsan-ı Kâmil, alemin varlığını devam ettirebilmesi ona bağlı olduğu için, ‘Bir’ ile ‘Çoğu’ birleştirendir.99

Nicholson, Muhammedi dindarların hayatında velinin önemli bir yer tuttuğuna değinmiştir; velinin türbesini ziyaret edenlerin, onun ruhuna tevdi ederek Allah’a dua ederlerse, onun adıyla Allah’ın onların dileklerini yerine getirdiğini, elbisesizlere yardım, hastalara şifa, çocuksuzlara çocuk, açlara yiyecek bağışladığını ifade etmiştir.100

Nicholson, veliler arasında en tepedeki ‘kutb’ dan en alttaki veliye uzanan bir hiyerarşi olduğunu belirtmiştir ve bu görünmez ve devlet sistemine benzeyen yönetim şeklinin devam edip gittiğini söylemiştir.101

Böylesi deneyimlerin ve inanışların (Tanrı ile insanın ilişkisinin), tek Tanrılı Kur’ân’dan uzaklaştırarak, panteistik ve monistik felsefeye meylettiğini ileri sürmüştür.102

Nicholson, birçok müslüman gibi sufilerin de, bir hıristiyan doktrini olan iki tabiatlı Tanrı’nın varlığına inandıklarını söylemiştir. Hallac’ın (v. 309/922) “Ene’l-Hakk!” sözünü bu bağlamda değerlendirmiştir. Yahudi geleneğindeki ‘Adem’i Allah’ın kendi suretinde yarattığı düşüncesinin, çok bilinen, “Ben gizli bir hazine

idim, bilinmek istedim.” Kudsi Hadis’inde de olduğunu öne sürmüştür.103

Nicholson, dindar Gazali’nin (v. 505/1111) bile hiçbir şeyin ona bu büyük sırrı ifşa ettiremeyeceğini söylemesine yer vermiştir. O, Hallac’ın Tanrı’nın özün özü aşk

97

A. y., 85

98 Nicholson, Studies in Islamic Mysticism, 86; Abdülkerim el-Cili, İnsan-ı Kâmil, trc. Abdüllaziz

Mecdi Tolun, İstanbul 2002, 372

99 Nicholson, Studies in Islamic Mysticism, 78

100

Nicholson, a. g. e., 78

101 A. y., 79

102 A. y., 79

Referanslar

Benzer Belgeler

Refik Halit Karay ‘Gurbet Hikayeleri’nde Türk aydının taşra sorunsalını, taşra ile özellikle Arap coğrafyasıyla iktidar arasındaki ilişkiyi dikkatli bir

(Bugünkü yollar; kurunu vustadan kalmış keçi yolları üzerine kaldırım döşenerek meydana gelmiştir. Bunlar mo- dern teknik neticesi hasıl olmuş değildir. Eşeklerin sallana

Polonyadan gelen bebekler çok itinalı olarak yapılmış ve bilhassa Polonya örfüadâtma göre çok güzel giydirilmiştir.. Bu grup Polonya hayatının ha- kiki bir timsali

.تاياورلا كلت نم ةياور يف عقاولا كشلا ةلازإ ينعت هتلازإف نب ديز نع ثِعَبْنُملا ىلوم ديزي نع نمحرلا دبع يبأ نب ةعيبر نع ةطقللا يف ءاضقلا باب يف كلام ماملإا دروأ

Problemin karmaşıklığı yanında, yazarın Tanrı'nın varlığıyla ilgili olarak kesin bir tavır ortaya koymaması ya da kendi düşüncelerini anlatmaktan kaçın­. ması

Malı mesleki ve ticari amaçlı olarak kullanan Tacirler(müşteri) için ise garanti süresi firmamızca belirlenmekte olup 1 yıldır. 2) Malın bütün parçaları

Bulgarlara göre daha büyük bir tehdit unsuru olan Ruslar ile Bizans’ın mücadelesi sonucunda Balkanlarda yeniden Bizans hâkimiyeti tesis edilecektir.. Bu çalışmada

ilk uyandığı anda duyduğu seslerle mutlu olur; “Aniden arkamdan ses geldiğini duyar gibi oldum, bir şeyler konuşan insan sesleri, nasıl mutlu olduğumu bilemezsiniz