• Sonuç bulunamadı

B. Tasavvufi Durum

III. EBU SAİD EBU'L-HAYR'IN ESRÂRU’T TEVHİD ADLI ESERİ

çok ezberden şiir okumalarıyla ünlüdür. Onun hayatını, düşünce sistemini, tasavvufi hayatını daha sonra üçüncü nesil torunlarından Muhammed b. Münevver b. Ebu Said b.Ebu Tahir Said b. Ebu Said (v. 574/1178), Esrâru’t Tevhîd fi Makaatı’ş-Şeyh Ebi Said isimli eserde toplamıştır. İbn Münevver, Esrâru’t Tevhîd’i ne zaman yazdığı ile ilgili bilgi vermemiştir ama, Oğuzların Horasan’ı yağmalamalarından sonra yazdığını söylemiş, kitabı, Herat’ta telif ettirmiş ve Gur hükümdarı Gıyaseddin Ebu’l-Feth Muhammed b. Sam’a ithaf etmiştir. 279

Esrâru’t Tevhîd’in kaynağı Hulat-u Suhunan-ı Şeyh Ebu Said adlı İbn Münevver’in amca oğullarından Cemaleddin Ebu Ruh tarafından yazılan menakıpnamedir. Esrâru’t Tevhîd, bu menakıpnamenin yeniden düzenlenmesi ve yeni bilgiler eklenmesiyle meydana gelmiştir. Kitap, o zamana kadar yazılmış olan menâkıp kitaplarının en önemlisidir. Yeni eklenmiş olan menkıbelerin çoğu Ebu Said’in müritlerinden Hasan Müeddib’e ve Hace Ebu’l-Feth’e ve diğer müridlerinin anlattıklarıdır.280

277 bkz. http://tr.wikipedia.org/wiki/Ebu_Hanife erişim tarihi, 05. 07. 2011

٭ Hemedâni, Ahmed Gazali’nin talebesidir.

٭٭Delirme, aşkın galip gelmesi (Devellioğlu, a. g. e., 148); Aşk ve içkinin neden olduğu delilik,

çılgınlık. http://tr.wiktionary.org/wiki/c%C3%BCnun erişim tarihi, 30.04.2011;

278 Fahri, A History of Islamic Philosophy, (İslam Felsefesi Tarihi), 248

279 Uludağ, Tevhîdin Sırları, 35; Nicholson, Studies in Islamic Mysticism, 1

Esrâru’t Tevhîd, Ebu Said ve onun yaşadığı dönemdeki tasavvuf ve Şeriat ehlinin tasavvufi görüş ve hallerini, özellikle de menkıbelerini anlatan bir eserdir. Tasavvufta menâkıpnameler önemli bir yer tutmaktadır. Nicholson, Ebu Said’e ayırdığı bölümde, onun tasavvufi görüşlerine ve menkıbelerine yer vererek anlatmaya çalışmıştır; onun tasavvufi görüşlerini ayrı bir bölümde, Esrâru’t Tevhîd’de olduğu gibi ele almamıştır. Bu anlatılan menkıbeleri abartılı bulmuş, inandırıcı bulmamıştır. Bunun nedeni olarak da, Ebu Said’in yaşadığı dönemde veya vefatının akabinde yazılmış herhangi bir eserinin olmamasından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Ebu Said’in bütün kitaplarını ve eserlerini gömdüğünü belirtmiştik ve daha sonra da, yazmaya teşebbüş etmemiş olsa gerektir. Menakıpnameler, genelde müridler tarafından yazılanlar, ya da anlatılanlar olduğu için, şeyhinin büyüklüğünü göstermek için abartılı da olabilir.

Menâkıp (manâkib), lugat manası, öğülecek iş, hareket ve meziyetlerdir. Hadis mecmualarında Hz. Peygamber’in ashabının tarihen sabit meziyetlerinden bahseden Hadis’lerin toplandığı fasılların isimlerinden ekseriya manâkıb kelimesine tesadüf edilir. Aynı manada olarak, önemli tarihi kişilerin hal tercümelerine dair müstakil eserlere de böyle isimler verildiği gibi Hulefa-yı Raşidin’in veya bir kabilenin adlarında da bu kelimeye tesadüf edilir. Manâkib kelimesine, sufiler arasında tarikat kurucularının, velilerin ve şeyhlerin hal tercümelerine dair eserlerin adlarında da sık sık rastlanır. Fakat bu gibi eserler, hurafelerle, mucizeli hareketlerle ve harukuladeliklerle doludur. Bundan dolayı bu gibi eserlerde manâkib kelimesi halk arasında kerâmet kelimesi ile hemen hemen aynı anlamda kullanılır. Tasavvufi fikirlerin V/XI. yüzyılda İslâm dünyasında geniş bir şekilde yayılmasından, tarikatların kuvvetle teşkilatlanmasından sonra Arapça, sonraları Farsça ve Türkçe önemli bir manâkib edebiyatı meydana gelir. Ciddi ve esaslı bir tarihi araştırmaya tabi tutulan manâkib eserler, tarih ve edebiyat tarihi kaynağı olarak, çok verimli bir şekilde faydalanılmaktadır.281

Tarikatlerin kurulup, yayılmasından sonra ortaya çıkan menâkıpnâmelerde, ele alınan veli hayatta iken veya çok yakın bir zamanda yazılıp yazılmaması, menakıpnamenin güvenirliğini etkileyen en önemli sebeptir. Velinin vefatından çok sonra derlenen, özellikle müridleri tarafından yazılan

menâkıpnâmeler genelde masalımsı olabilmektedirler.282

Evliya menkıbelerinde, kahramanlar gerçektir ve kutsal kişilerdir; olaylar belirli zaman ve mekanda meydana gelmektedir; uydurulmuş degildirler, anlatılanların gerçek olduklarına inanılır; yarı kutsaldırlar, bir dogma gibi kabul görürler; biçim olarak kısa ve sade bir anlatım tarzları vardır.283

Nicholson, Ebu Said ile ilgili menkıbeleri seçerken çarpıcı ve olağan dışı görünenleri seçmiş ve eleştirmiştir. Örnek olarak verdiği bu menkıbede uç örneklerden birisidir. Nicholson, Ebu Said’in ünü Mekke’ye ulaşınca, onun mistik güçlerini denemek için ünlü zahid Ebu Amr Beşhuvani’nin Harem’deki pirlerin onun yanına Mihene’ye göndermelerini anlatan menkıbeyi ele almıştır: Ebu Amr Beşhuvani, Ebu Said ile üç gün üç gece sohbet ederler; Ebu Said, Beşhuvani’nin Harem’de kendisinin naibi olmasını ister ve ona eliyle yaptığı üç misvakı verip, onları otuz dinara satmasını ister. Başhuvani, misvaklardan birinin batırıldığı suyla hastalara şifa dağıtır, derdine derman bulamayan bir ağa bunu duyar, misvaklardan birini otuz dinara satın alır, iyileşir ve vefat etiğinde misvağın kırılıp ağzına konulmasını vasiyet eder. Beşhuvani, aldığı parayla Harem’e bir hankah inşa ettirir ve o da, misvakla gömülmeyi ister.284

Nicholson, bu otantik hikayenin dökümanlardaki gibi resmini çizdiğini, ancak Ebu Said’i olduğu gibi göstermediğini söylemiştir. Onun biyografisini yazanlara kızmanın saçma olduğunu, çünkü onların saf ve Ebu Said’in müridi olduklarından dolayı eleştirel muhakemeden tamamen uzak olduklarına değinmiştir; ona göre, yazdıkları eserler de inancın etkisindedir, geleneklere, efsanelere dayanmaktadır; ne kadar titiz analiz edilseler bile, bu malzemelerden bir alaşım elde edilebileceğini ifade etmiştir. O, Ebu Said’in gençlik yıllarını, tarikata girişini, çıraklık dönemini anlatan metinlerin, onun kerametlerini anlatan menkıbelerden daha güvenilir olabileceğini vurgulamıştır. Nicholson burada, dini buluşların rölünün büyük olduğunu ve hiç bir doğa kanunuyla sınırlanmadığını belirtmiştir. Ebu Said’e isnad edilen mistik sözlerin, nazari dinin (spekülatif teosofinin), bilimin ötesinde bir güç ve özgürlüğe sahip olduğu görüşündedir ve Ebu Said’in ününü ilk başlardaki azimli

282 Ahmet Yaşar Ocak, Menâkıpnâmeler, Ankara 1992, 39

283 Ocak, a. g. e., 33

ve istekli kişiliğine ve etkileyici bir biçimde sergilemeyi başardığı pisişik yeteneklerine borçlu olduğunu iddia etmiştir.285

Nicholson’ın böyle düşünmesinin nedeni olarak, Ebu Said’in olağanüstü hallerini, özellikle kerametlerini anlatan menkıbeleri, daha mantık dışı ve din dışı bulmasından kaynaklanabilir.

İbn Münevver, Esrâru’t Tevhîd’e güvenilmesi gerektiğine değinmiş, aktardığı menkıbe ve görüşlerin senetlerinin güvenilir olduğuna vurgu yapmıştır.286

Esrâru’t Tevhîd, çoğunlukla Ebu Said’in müridlerinin anlattıklarından oluşmuştur. Kimden alıntı yapıldığı belli olmayan menkibe azdır; rivayet edenleri şöyle tespit ettik: Hoca Hasan Müeddip (Menkıbelerin çoğu onun şahid oldukları, anlattıkları ve bizzat yaşadıklarıdır.), Hoca Ebu’l-Haşimi, Kemalettin Ebu Said (İbn Münevver’in amcası), Emir İmam İzzettin İlbaşı (Emir Seyyid Ebu Ali’den), İmamu’l-Harameyn Ebu’l-Meali Cüveyni, Horasan valisi Amid, Ebu Said Haşşab (Ebu Said’in özel hizmetkarı), Hoca İmam Ebu’l-Feth Abbas, Ebu Bekir Hatib, Üstad Mükri Abdurrahman (Ebu Said’in hafızı), İbn Münevver’in dedesi Şeyhü’l-İslam Ebu Said (Ebu Said’in oğlu), Şerahslı vaiz Ebu Bekir Muhammed, Hoca Ebu’l-Berekât, bilginlerden Ebu Bekir Şevkani (o da, babası ulema Muhammed’den), Hoca İmam Ebu Ali Farmedi, Üstad İsmail Sabuna (Sabuni), Ebu Bekir Mükerrem, Hoca İsmail Mükerrem, Reşiduttâife Abdülcelil, Hoca Ebu’l-Feth Iyazi, Şeyh Ebu’l- Hasan Sencari (o da, Şeyh Ebu Müslüm Farisi’den), Şeyh İsmail Sâvî, Hoca Ebu Tahir (Ebu Said’in büyük oğlu), Hoca Ebu’l-Feth (Ebu Said’in torunu), Nevkanlı Ebu’l- Fadl Muhammed b. Ahmed, Şeyh Amr Başhuvani, Hoca Ebu Kasım Zerrad (Ebu Said’in müridi), Hoca Aliğ, Nureddin Münevver (İbn Münevver’in babası), Serahslı sufi Şeyh Abdüssamed b. Muhammed (Ebu Said’in özel müridi), Hakim Muhammed Ebuverdi, Tacu’l-İslâm Ebu Said b. Muhammed Sem’âni (Münevver’in amcasının oğlu), Nasuhidin Ebu Muharrem, Şeyh Ebu’l-Kasım Rubâhi, Pir Zeynu’t-Taife Ömer Şevkani ve kardeşi Pir Muhammed Şevkani, Eşref b. Ebu’l- Yemani (o, Pir Ebi Ishak’tan, o da babasından), Hafız Üstad Mükri Abdurrahman (Ebu Said’in hafızı), Hoca Mus’id (Hoca İmam Muzaffer Nevkani’nin oğlu), Şeyh Ahmed Nasr, Nureddin Münevver, Hoca Abdülkerim (Ebu Said’in özel hizmetkarı), (Kuşeyri’nin torunları) Hoca İmam Ebu’l-Meali Kuşeyri,

285 A. y., 75 - 76

Hoca İmam Zahiruddin Es’ad Kuşeyri, Hoca Ebu’l-Fütuh Gadâiri (Kuşeyri’nin müridi), Serahslı Hoca İmam Ebu Nasr Iyazi (Kuşeyri’nin müridi), Şeyh Ebu Ahmed (Kuşeyri’nin sırdaşı), Hoca Bekir b. Müeddib (Kuşeyri’nin müridi), Talha b. Yusuf, Hoca İmam Ebu Ali Osmani ve Hoca İmamuddin Muhammed b. Abbas’dır. Görüldüğü üzere neredeyse menkıbelerin çoğunun kaynağı belirtilmiş, nakledenlerin kendi fikirlerini de kattıklarını göz önünde bulundursak dahi, Esrâru’t Tevhîd’e çoğunlukla güvenebiliriz.

Ebu Said, hayatta iken kerametlerinin gizli kalmasına özen göstermiştir. Sadece sohbet esnasında veya müridlerini heveslendirmek için dilinden dökülenler olmuştur.287

Anlatılan menkıbelerde, Ebu Said’in herkese olan sevgisi, hoşgörüsü, sabrı, affetmesi, kin tutmamaması ve hatta içki içenlere, şarkıcılara, diğer dinlerden olanlara “Ne olursan ol gel...” sözlerine uygun, sevecen yaklaşımı sergilenmiştir.

Esrâru’t Tevhîd, İngilizceye, Fransızca’ya, Arapça’ya çevrilmiştir; Türkçe’ye 2003 yılında Süleyman Uludağ tarafından çevrilmiştir. Bu nedenle ülkemizde Ebu Said, 2003’ten sonra yeni yeni tanınmaya başlamıştır.288

Nicholson, Esrâru’t- Tevhîd’in, ilk defa Rus müşteşriki V. Jikovsky tarafından Petersburg’da, 1899’da yayımladığını ve Jikovsky’nin bu çevirisinden oldukça yararlandığını belirtmiştir.289

IV. ESRÂRU'T TEVHİD'DE ELE ALINAN KONULAR

A. Ebu Said Ebu'l-Hayr'ın Tasavvuf Anlayışı

Ebu Said’in tasavvuf anlayışı Kur’ân ve Sünnet’in ışığı altında gelişmiştir, çünkü gerek Esrâru’t Tevhîd, gerek Studies in Islamic Mysticism’de ondan aktarılan hemen her sözünün ve her menkıbesinin Kur’ân’a veya Sünnet’e dayandırılmış olduğu tespit edilmiştir. S. Uludağ’ın çevirisi olan Tevhîdin Sırları’ında, Ebu Said’in 109 Âyet (s. 382-386) ve 46 Hadis’in (s. 387-390) kullandığına yer verilmiştir. Ayrıca Ebu Said, Hz. Adem, Hz. İdris, Hz. Musa, Hz. Süleyman, Hz.

287 İbn Münevver, a. g. e., 81

288 Uludağ, a. g. m., 35