• Sonuç bulunamadı

Kentleşmeye bağlı çevre sorunları ve çözüm yolları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kentleşmeye bağlı çevre sorunları ve çözüm yolları"

Copied!
108
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI KAMU YÖNETİMİ BİLİM DALI

KENTLEŞMEYE BAĞLI ÇEVRE SORUNLARI VE

ÇÖZÜM YOLLARI

Asiye ACAR

Yüksek Lisans Tezi

Danışman

Dr.Öğr.Üye.Vahap GÖKSU

(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)

iii

ÖNSÖZ

Türkiye’de kentleşmeye bağlı çevre orunları sürecinin anlatıldığı bu çalışmada, dünyamızın bugün karşı karşıya kaldığı en önemli problemlerden olan çevre sorunları ve nedenleri, çevre politikaları bu politikaları etkileyen kentleşmenin yol açtığı çevresel kirlilikler incelenmiştir. Bugün gelinen nokta itibariyle değerlendirmeler yapılmıştır. Ülkemize kentleşmeye bağlı çevre sorunlarının çözümlenmesi gerekli tedbirlerin merkezi ve yerel kuruluşlar tarafından politikalar oluşturulması gerekli olmaktadır. Kentleşme sonucu hızlı nüfus artışı ile çevre sorunları arasında yakın etkileşim olduğu kaçınılmazdır. Kentlerimizde hemen hemen her örneğini yaşadığımız çevre kirliliği toprağın. İyi yada kötü kullanılmasına, tarımsal üretime ve tarımsal faaliyetlere kadar uzanan bir üretim ve tüketim zincirinin halkalarını oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu zincirin halkaları çevre konularının ve sorunlarının önemini her yönüyle ortaya koymaktadır.

Yüksek Lisans tez çalışma sürecimde, desteklerini, yardımlarını benden esirgemeyen, kıymetli aileme, katkılarından dolayı değerli hocam Dr. Öğretim Üyesi Vahap Göksu’ya, Sosyal Bilimler Enstitü çalışanlarına sonsuz sevgi, saygı ve teşekkürlerimi sunarım.

(8)

iv T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö ğr enc inin

Adı Soyadı Asiye ACAR Numarası 174228002006 Ana Bilim / Bilim

Dalı Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi/Kamu Yönetimi Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Dr.Öğr.Üye.Vahap Göksu

Tezin Adı Kentleşmeye Bağlı Çevre Sorunları ve Çözüm Yolları

ÖZET

Kentleşmeye bağlı çevre sorunlarını tetikleyen unsurların başında Göçler ve düzensiz şehirleşme, yer almaktadır. Düzensiz kentleşme sonucunda toprağın yanlış kullanımı ve doğal bitki örtüsünün tahribi çevre sorunlarına yol açmaktadır. Kentlerde yaşanan önemli çevre sorunlarından bir diğeri de hava kirliliğidir. Kentleşmenin hayat tarzının etkileşimi ile beraber kentleşme ile birlikte insanların tüketim düzeylerinin eskiye oranla bir hayli yükselmesine yol açmaktadır. Yüksek tüketim düzeyi de kentlerde çok büyük atıkların oluşmasına yol açar. Atıklar sebebiyle kirlenmiş bir hava, toprak ve su bu bölgelerdeki bitki örtüsüne ve diğer canlılara büyük çapta zarar verilmektedir. Türkiye’de 1950’li yıllardan sonra Kırsal kesimden kentlere doğru bir nüfus akışkanlığı oluşması ve bunun sonucundaki kontrolsüz nüfus artışı bir yandan kentleşmeyi hızlandırmıştır. Kentleşmeye bağlı çevre sorunları Küresel ısınma ve iklim değişiklikleri de doğal çevre dengesinin bozulmasına ve yaşanabilir çevrenin azalmasına yol açmaktadır. Kentleşme sonucu üretim ve tüketim faaliyetlerinden kaynaklanan hava kirlenmesi, su kaynaklarının kimysal yapılarının bozulması ve toprak yapısının biyolojik değişimi canlıların yaşamını olumsuz yönde etkileyecek boyutlara ulaşmıştır. Dolayısıyla bu etkileşimlerden kaynaklana çevre sorunları, insanların yaşadıkları hayat ortamının doğal yapısını tahrip etmektedir.

Ülkemizde kentleşmeye bağlı olarak su, hava dengesinin bozulması ve doğal kaynakların yok olmasının önüne insanlarımıza çevre bilincinin verilmesiyle geçilebilir. Bunun için Yeşil kent uygulamaları, Sürdürülebilir kent projeleri uygulanılması doğal çevrenin korunması açısından gerekli olmaktadır. Bu nedenle üreticiler ve tüketiciler tarafından çevre dostu olan ürün ve hizmetleri üretilmesi çevrenin korunmasında yeşil tüketici ve yeşil tüketim anlayışının yaygınlaşması gerekmektedir.

Anahtar Kelimeler. Kentleşme, Kentlileşme, Çevre Sorunları, Sürdürülebilir Kent, Yeşil Kent, Yeşil Tüketim

(9)

v T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö ğr enc inin

Adı Soyadı Asiye ACAR Numarası 174228002006 Ana Bilim / Bilim

Dalı Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi/Kamu Yönetimi Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Dr.Öğr.Üye.Vahap Göksu

Tezin İngilizce

Adı Environmental Problems Related to Urbanization and Solutions

SUMMARY

Migration and irregular urbanization are among the main factors triggering environmental problems related to urbanization. Improper use of soil as a result of irregular urbanization and destruction of natural vegetation is caused environmental problems. Air pollution is another important environmental problem in cities. Together with the interaction of the lifestyle of urbanization, with the urbanization, the consumption level of the people increases considerably. The high level of consumption also leads to very large wastes in cities. Polluted air, soil and water pollution caused by waste, vegetation and other living things in these regions are damaged to on a large scale In Turkey, an accurate population flow to the cities from rural areas after 1950 and uncontrolled population growth, with the result that, on the one hand urbanization has accelerated. Environmental problems due to urbanization As a result of global warming and climate changes, the natural environment balance deteriorates and the livable environment is reduced. As a result of urbanization, air pollution resulting from production and consumption activities, deterioration of chemical structures of water resources and biological change of soil structure have reached the dimensions that will adversely affect the life of living things. Therefore, environmental problems caused by these interactions destroy the natural structure of the living environment.

In our country, depending on the urbanization of water, air balance deterioration and the beginning of the destruction of natural resources is possible to give environmental awareness to our people. For this purpose, “Green city applications” and “implementation of sustainable urban” projects are necessary for the protection of the natural environment. Therefore, the production of products and services that are environmentally friendly by producers and consumers will be possible with the green consumer and green consumption concept becoming widespread in the protection of the environment.

Keywords: Urbanization, Urbanization, Environmental Problems, Sustainable City, Green City, Green Consumption

(10)

vi İ Ç İ N D E K İ L E R ÖNSÖZ ... iii ÖZET ... iv SUMMARY ... v İ Ç İ N D E K İ L E R ... vi

TABLO ve ŞEKİLLER LİSTESİ ... ix

KISALTMALAR ... x GİRİŞ ... 1 1.BÖLÜM ... 4 1.KENTLEŞMENİN TANIMI ... 4 1.1. TÜRKİYEDE KENTLEŞME ... 5 1.2 KENTLEŞME NEDENLERİ ... 9 1.2.1 İTİCİ GÜÇLER ... 10 1.2.2 İLETİCİ GÜÇLER ... 11 1.2.3.ÇEKİCİ GÜÇLER ... 13

1.3.KENTLEŞMENİN GENEL OLARAK SONUÇLARI ... 16

1.3.1 Nüfus Artışı ... 18

.3.2.Hayat Tarzında Değişim ... 21

1.3.3.Çevre Kirliliği ... 23

1.3.4. Gecekondulaşma ... 24

1.4. Çevre Kavramı ve Tanımı ... 28

1.4.1. Doğal Çevre Fiziksel Çevre ... 28

(11)

vii

1.4.3.Kentleşme ve Çevre ... 30

1.4.4.Kentlileşme ... 31

1.4.5. Çevrenin korunmasına İlişkin Kanun ... 34

2.BÖLÜM ... 36

KENTLEŞMEYE BAĞLI ÇEVRE SORUNLARI ... 36

2.1. Çevre Kirliliği ... 37

2.1.1. Hava Kirliliği ... 38

2.1.2. Su Kirliliği ... 39

2.1.3.Toprak Kirliliği ... 42

2.1.4.Küresel Isınma ve İklim Değişikliği ... 44

2.1.5.Ozon Tabakasının Tahribatı ... 49

2.1.6.Katı Atıklardan Kaynaklanan Çevre Kirliliği ... 53

2.1.7. Diğer Kirlilikler :Gürültü ve Görüntü Kirliliği ... 55

3.BÖLÜM ... 59

ÇEVRE SORUNLARININ ÇÖZÜMÜNDE KULLANILAN ARAÇLAR VE POLİTİKALAR ... 59

3.1.Uluslararası Çevre Politikaları ... 60

3.1.1.Sürdürülebilir Kent Politikaları ... 62

3.1.2.Sürdürülebilir Kent ve Çevre Boyutu ... 66

3.1.3.Çevre Hakkı ve Hukuku, Çevre Koruma Araçları ... 68

3.1.4. İklim Değişikliği Sözleşmesi ... 70

3.1.5. Sıfır Atık ... 72

(12)

viii

3.2.1. Çevre Sorunları ve Duyarlılık ... 73

3.2.2.Çevresel Doğal (Yeşil) Üretim ve Tüketimi ... 76

3.2.3.Yeşil Kent Yönetimi ... 77

3.3. Geri Dönüşüm Uygulamaları ... 79

3.4 Kentsel Dönüşüm Uygulamaları ... 80

SONUÇ ve DEĞERLENDİRME ... 84

(13)

ix

TABLO ve ŞEKİLLER LİSTESİ

Tablo 1: Kaynağına Göre Başlıca Kentleşme Sorunları ... 17

Tablo :2. 21. Yüzyılda yaşanan iklimsel değişikliklerin olası etkileri ... 50

Tablo:3. Kyoto Protokolu İmzalayan Ülkeler ve Sorumlulukları ... 52

Tablo:4. Kaynaklarına Göre Katı Atık Türleri ... 54

Tablo:5. Sürdürülebilir Kentin Ortak Nitelikleri ... 64

Tablo:6. Yeşil Başkent Ödülü Alan Ülke Başkentleri ... 78

(14)

x

KISALTMALAR

AB : Avrupa Birliği BM : Birleşmiş Milletler CO2 : Karbondioksit

COP : Taraflar Konferansı (Conference of the Parties) FAO : Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü

GEF : Küresel Çevre Fonu (Global Environment Facility) GSYİH : Gayri Safi Yurtiçi Hasıla

IPCC : Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (Intergovernmental Panel on Climate Change) İDEP : İklim Değişikliği Eylem Planı

O3 : Ozon

OECD : Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü

(Organisation for Economic Co-operation and Development) TOBB : Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

TÜBİTAK : Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu TÜİK : Türkiye İstatistik Kurumu

UNDP : Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (United Nations Development Programme)

(United Nations Economic Commission for Europe)

UNFCCC : Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (United Nations Framework Convention on Climate Change) WHO : Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization)

WTO : Dünya Ticaret Örgütü (World Trade Organization) WWF : World Wide Fund for Nature

(15)

1

GİRİŞ

Çevre sorunları insanların doğa–insan çevresini ve ilişkisini oluşturan unsurlarda dengelerin bozulması olarak tanımlanabilir. Günümüzde kentleşme ve sanayileşmenin sonucunda çevrenin tahribata uğraması, kirliliği de beraberinde getirmektedir. Çevre kirliliğinin oluşması ve doğal dengelerinin insan sağlığını tehdit oluşturma oranlarına ulaştığında ülke boyutundan çıkarak uluslaraşırı boyutlara ulaştığı görülmektedir. Buna ilişkin Uluslararası çevre toplantıları ve çevre bildirgeleri yayınlanmaktadır.

Genel olarak çevre sorunları insanlar tarafından doğal çevrenin yanlış kullanımı sonucu tahrip edilmesine bağlı olarak ortaya çıkmasından öte doğal dengenin korunması bilincinin verilmemesine de bağlı olmaktadır. Çevre sorunlarının artmasına ilişkin çarpan ve hızlandıran faktörler arasında hızlı nüfus artışına bağlı tüketim meylinden kaynaklanan çevresel atıkların kaçınılmaz etkileri bulunmaktadır.

Kentleşmeye bağlı sorunlarına bağlı olarak ortaya dünyanın ekolojik dengelerini bozan çevre kirliliği yaşanılan dünyayı tehdit eder duruma gelmesinin yanısıra insan sağlığını da tehdit etmeye başlamıştır. Çevre sorunları gerek dünyadaki çevreyi önlenemez biçimde kirlettiği gibi insanoğlunun da yaşadığı çevrede hayatlarını hissedilir derecede etkilemeye başlayınca, kaçınılmaz olarak kentleşmeden ve diğer faktörlerden kaynaklanan çevre sorunlarına ilişkin önlem alma zorunluluğu ortaya çıkmıştır.

Yaşam kalitesini etkileyen en önemli unsurlardan birisi insanoğlunun nefes aldığı ömrünün yaşam süresini geçirdiği sağlıklı ve kirlilikten arındırılmış çevredir. İyi ve kaliteli bir çevre, insan sağlığını olumlu yönde etkilemektedir. Kentleşmeden önce fizibilite çalışması yapılarak ve mekanın topografik yapısının analiz edilerek yerleşim yerlerinin dizayn edilmesi, kent planlamasının önemli aşamalarındandır. Bu açıdan kentleşme sadece fiziksel anlamda nüfusun mekan boyutunda yaşamasının ötesinde kentlileşme kültürü ile yaşam kültürü arasındaki hayat tarzının şekillenmesinde, kültürel iklimin dokularını da içermektedir.

Son yıllarda küreselleşmenin önemli boyutlarından birisi de kentsel dönüşümün yeniden yapılanmasını sağlayarak çevreye uyumlu, yaşanabilir mekan ve konutların yapılmasının teşvik edilmesi çevre sorunlarına kaynağında önlem alınmasına ilişkin önemli gelişmelerden birisidir.

(16)

2 Çevreye ilişkin sorunların ancak genel bir bilinçlenme sonucunda çözümlenebileceği aşıkardır.. Ferdiyetçi olmayan bir yapı ile bunun sağlanması gerekir. Bu ise ben ve biz dengesinin hakim olduğu insan ve doğal çevre bütünleşmesinin tüm paydaşlarının katılımıyla mümkün olabilecektir.

Dünya çevre sorunlarına ilişkin Nisan 1987 yılında Bruntland raporu ile Dünya çevre sorunlarıyla ilgili bir rapor yayınlamıştır. Bu raporda özellikle gelişmiş olan ülkelerin, dünya ekonomisinde belirli bir yer ve pay alabilme kaygısıyla, kaynaklarını daha çok askeri yatırımlara yöneldikleri vurgulanmaktadır. Buna karşılık doğaya verilen zararlar ve /veya kaynakların yanlış kullanımı konusu, bu ülkeler grubunda ikinci planda kalmaktadır. Özetle, Bruntland Raporu gelişmekte olan ülkelerde tasarruf oranı ile sermaye birikimi hızını yavaşlattığı, tabii kaynaklar, çevre, ekonomi ve askeri harcamalar gibi sektörler arasında yatırım ilişkisini ülkelerin gelecek projeksiyonu çerçevesinde net bir biçimde şekillenmesine ve ilişki kurulmasını gözler önüne sermektedir. Raporda, 1972 yılında Stockholm’de düzenlenen konferanstan sonra insanların çevre sorunları konusundaki düşüncelerinin nedenli karmaşıklaştığı ve sorunlara ne kadar farklı gözle bakıldığı gösterilmektedir. O tarihte , çevre sorunlarını yaratan en önemli neden olarak büyüme kabul ediliyordu. Nüfus, doğal kaynaklar ,kirlenme, tarım teknoloji arasındaki sorunların hep büyümeden ötürü meydana geldiği sanısı hakimdi. Yine o tarihte sorunların çözümünün, ’büyümeye son verme’ ile mümkün olabileceği sanıldı. Oysa Bruntland Raporu çok açık bir şekilde büyüme savunmaktadır. Yoksulluğun önlenmesinde ve yoksulluğun neden olduğu çevre sorunlarının çözümünde genel olarak çevre sağlığı ve gelişimi için büyümenin gerekli olduğu vurgulanmaktadır.

Sorun, dünya üretim kaynaklarının yanlış kullanılması ve tahsis edilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu yanlışlığın giderilmesi halinde insan ve çevre dengesi sağlanabilecektir. Bu ifadeler ilk kez çevrecilerle iktisatçı ve işletmecileri bir araya getirmektedir. Yaklaşımlardaki ortak paydaların giderek büyüdüğü Bruntland Raporunun bulgu ve önerilerinden anlaşılmaktadır.

Çevre sorunlarını yaratan dolaysız parametrelerin başında herhalde nüfus artışı geldiği söylenebilir. Dolayısıyla insan ihtiyaçlarını karşılayan mal ve hizmet üretimi sırasında bir yandan doğal çevre bir girdi olarak kullanılıp kirletilmekte, öte yandan

(17)

3 üretim faaliyetleri sonucunda çevreyi kirleten atık maddelerin üretilmesi ile çevre kirlenmesine yol açılmaktadır

Çalışmanın ilk bölümde konu hakkında kavramsal çerçeve ortaya konulmuş olup, Kentleşme, kentleşme nedenleri, Kentleşmenin genel olarak sonuçları incelenerek Çevre kavramı çerçevesinde çevrenin korunmasına ilişkin yasal hükümler ele alınmıştır. Ülkelerin kentleşme süreçleri neticesinde ortaya çıkan çevresel sorunlar, küreselleşme ile daha da belirgin bir hale gelmiştir. Sınır tanımayan (ülkelerin sınırlarını aşan) özelliği ile çevre sorunu ülkelerin çeşitli yaklaşımlarda ve uluslararası sözleşmeler düzenlenmesi zorunluluğunu getirmiştir. Ancak, ülke çıkarlarının ön plana geçtiği çeşitli çevre müzakereleri insanlığın geleceğini tehlikeye atacağı çevre problemlerinin merkezi idare ve yerel idareler tarafından üretim öncesi ve sonrası oluşan her türlü kirliliğe gerekli yöresel önlemlerin alınmasına yol açmıştır.

İkinci bölümde ise; kentleşmeye bağlı çevre sorunlarına dair genel bir değerlendirme yapılmıştır. Türkiye’de kentleşmeye bağlı çevre sorunlarına ve kirliliğine ilişkin bulgulara ve çevre kirliğinin yol açtığı hava, su, toprak ve diğer kirlenmelerden bahsedilmiştir. Kentleşmeye bağlı olarak küresel ısınma ve iklim Değişikliği, ozon tabakasının tahribatı, katı atıklardan kaynaklanan çevre kirliliği, diğer kirlilikler olan gürültü ve görüntü kirliliği incelenmiştir

Üçüncü bölümde ise, küresel düzeyde çevre sorunlarına yönelik çalışmalara, çevre kirliliği konusundaki uluslararası çabalara değinilmiştir. Çevre sorunlarının çözümünde kullanılan araçlar ve politikalar bağlamında Uluslararası Çevre Politikaları, İklim Değişikliği Sözleşmesi, Kentleşme Sürecinde Çevre Sorunlarına Duyarlılık, Yeşil Kent Yönetimi, Geri Dönüşüm Uygulamaları, Kentsel Dönüşüm Uygulamalarına değinilmiştir.

(18)

4

1.BÖLÜM

1.KENTLEŞMENİN TANIMI

Kentleşme kırsal alandan kentlere olan nüfus akışkanlığını ifade etmektedir. Kentleşme kırsal bölgelerde yaşayan nüfusun kent bölgelerine nüfus akışkanlığı sonucu nüfusun yoğunlaşması ile oluşmaktadır. Kırsal kesimlerdeki nüfusun yoğunluğunun kentlere doğru akması sonucu oluşan kentleşme; kentlerin nüfus bakımından büyümesi sonucunu doğurmuştur, Kent merkezlerinin yakın civarında endüstrileşme odaklı cazibe merkezlerinin oluşturulması kent sayısının artmasına önemli rol oynamıştır. (Keleş, 1980:68)

Kentleşmeyi ekonomik, toplumsal ve siyasal boyutlarıyla tanımlamak mümkündür. Batı’da görüldüğü gibi kentleşme ve sanayileşme arasında işyeri ve istihdamın sağlanması açısından çok sıkı etkileşimler bulunmaktadır. Gelişmiş olan ülkelerde bu iki unsur arasında koordinasyonu sağlayan önemli ölçüde paralel bir yapılaşma ikilisi devam ederken, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde, ise sanayileşme, kentleşme arasında paralel bir yapılaşmanın ötesinde bazen durağan bazen de yavaş adımlarla takip edilen gecikmeler ve engellemeler çıkagelmektedir.

Kentleşme ekonomik yapının değişimi sonucu üretim biçimindeki değişimleri de beraberinde getirmektedir. Bu geçiş endüstri faaliyetlerinin kentlerde toplanmasının zorunlu kıldığı için zaman süreci içerisinde çeşitli üretim ve tüketim merkezleri bu yerleşim yerlerinde toplanmışlardır.

Kentleşme olgusu zaman içindeki fiziki alanlardaki değişmeyle beraber ekonomik sosyal bir değişmeyi de kapsamaktadır. Kentleşme oranı ise o ülke yada bölge nüfusunun belli bir anda kent sayılan yerleşim birimlerinde yaşayanların oranıdır. Teknoloji, sosyal ve siyasal alanda sürekli dönüşüm sağlayan kent, bünyesine göç edenleri de bu ortam içinde etkileyerek değiştirmektedir. Kırsal alandan kente göç eden nüfusun kentin sosyal ve ekonomik yapısıyla bütünleşme sağlayıp sağlamadığı da önemli olmaktadır.

Göç eden nüfus, kentin sosyal yapısı ve dokusuyla bütünleşirse “kentlileşme” sonucunu doğurmaktadır. (Karpat,2003:67) Batı’da özellikle İngiltere’de Tarihsel gelişimi içinde sanayileşmiş toplumlarda kentleşme, genellikle endüstriyel gelişme ile birlikte yürümüştür. Endüstrileşme sonucunda kırsal alandaki nüfus kentlere göç etmişlerdir. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler bazında kentleşme süreci

(19)

5 sanayileşmeyle paralel gelişememekte ve iki sektör arasında uyumlu bütünleşme sağlanamamaktadır.(Keleş,2008:35)

Kentleşme nüfus akışkanlığı hareketi olduğundan bu akışkanlığın yansıması olarak teknolojik siyasal ve psikolojik etmenleri kentleşme sürecinde birbirlerini etkileyen hatta dalga boyu ritminin oluştuğu çarpan ve hızlandıran işlevini oluşturmaktadır.

Gelişmekte olan ülkelerde sanayileşme ve şehirleşme aynı oranda gelişmektedir. Endüstrileşmiş ülkelerde şehirleşme sanayileşmenin bir sonucu olarak ortaya çıkarken , gelişmekte ve geri kalmış ülkelerde sanayileşmeden önce şehirleşme oranı yoğunlaşmaktadır.. Ülkeler çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkmak ülküsüyle, kalkınma çabalarında otomatikleşmeye ve endüstriyelleşmeye ağırlık vermektedir. Dünyada endüstrileşme ve kentleşme politikalarının getirdiği yeni sorunlar ortaya çıkmıştır. Kuruluş yerinin seçimi konusunda gerekli hassasiyetin gösterilmediği sanayi tesisleri ve altyapı tesisleri yapılmadan yerleşime açılan şehir merkezleri bulundukları çevrede hayatı çekilmez yapmaktadırlar

Kentleşme sürecinde gelişmeler ve artışlar sonucu, kentlerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere ülke yöneticilerini hem merkezi alanda hem de yerel idare birim alanlarında çevre kirlenmesine ilişkin yasa ve mevzuat hükümleri çerçevesinde tedbirler almaya çalışmaktadırlar. Fakat etkin bir denetim yapılmaması ve çevre bilincinin vatandaşlara aşılanamaması politikaların uygulanmasını sekteye uğratmaktadır.

1.1. TÜRKİYEDE KENTLEŞME

Türkiye ‘de Menderes döneminden sonra tarımda makinalaşma sonucu kırsal alandan kentlere iş imkanlarının artmasıyla nüfusun kentlere doğru akın etmesi sonucunda kentleşme sorunları ortaya çıkmaya başlamıştır

Türkiye’de kentin daha iyi eğitim ve sağlık şartlarının daha etkili olmasıyla kentin çekici unsurlarının teşvikleri sonucu kentlerde göçün hızlanması büyük kitlelerin kentlerde toplanmasına yol açmıştır. Nüfusun kent merkezlerinde yoğunlaşması sağlıksız kentleşmey beraberinde getirmiştir. Göçle gelen insanların kent merkezlerine konut ihtiyacının karşılanamaması sonucu kentlerin civar kenar mahallelerinde gecekondular

(20)

6 mantar gibi büyümeye başlamıştır. Zaman içerisinde gecekondu olgusu olarak sosyolojik konulara araştırma ve inceleme teşkil edecek önemli sorunlarla yaşamaya başlamışlardır.(Es,2008:26)

Türkiye’nin kentleşme oranı 1990’da %55.4 olduğu görülmektedir. Ülkemizde kent bölgelerinde yaşamakta olan nüfus miktarı 31.5 milyon civarındadır. Son yıllarda bu oranın %58.4’e ulaştığı görülmektedir(TÜİK,2018:5) Kentleşme, çok sayıda insanın kalıcı olarak yoğunlaştığı ve göreli olarak küçük alanlarda kentler oluşturan süreçlerdir. Bir kenti neyin oluşturduğunun tanımı zaman zaman ve yerden yere değişir, ancak terimi bir demografik olarak açıklamak en yaygın olanıdır. Birleşmiş Milletler, ülkelerin birbirine yakın yaşayan 20.000'den fazla nüfusu olan her yeri kent olarak kabul etmiştir.(Anc.Britannica. Urban md.)

Ülkemizde 1960-1990 yılları arasındaki 30 yıllık sürede kırsal kesimden beslenen kentsel nüfus, 30 yıl süresi içerisinde 31.4 milyona çıkarak dört kat arttığı görülmektedir. Kentsel nüfusun genel nüfus içindeki oranı oranı ise, aynı dönemde %25 .1’den %55.4 ‘e yükselmiştir. Beş yılda bir yapılan nüfus sayım istatistkleri incelendiğinde son 30 yıldaki nüfus artışlarının ortalama olarak 5/4’ü kentlerde yer almaktadır.(TÜİK,2017:3)

Ülkemizde nüfusun kent merkezlerinin çekici faktörlerine istinaden kent nüfusunda ve kent sayısında yıllar bazında artışlar görülmektedir. Türkiye nüfusu 31 Aralık 2018 tarihi itibarıyla 82 milyon 3 bin 882 kişi olarak belirlenmiştir. (TUİK,2018:2) Türkiye’de 23 ilin nüfusu bir milyonun üzerindedir. Bunlardan 9 tanesinin ise nüfusu 2 milyondan fazladır. Bu şehirler içerisinde İstanbul kabaca 15 milyon, Ankara 5,5 İzmir 4,3 ve Bursa ise 2,9 milyondur.

Ülkemizde kent sayısının artması, küçük kasabaların cazibe merkezleri haline gelmelerinden dolayıdır. Ülkemizde büyük kentler; yeni risklerin, krizlerin, belirsizliklerin ve toplumsal hareketlerin yoğun olarak yaşandığı veya hissedildiği mekânlar hâline gelmektedir

Kentlerin genellikle ekonomik, teknolojik ve sosyal gelişmeyle beraber ticaret yollarına yakınlığın ve stratejik konumuna göre gelişme sağladığı görülmektedir. Kent yerleşim yerlerinin kurulduğu toprağın doğal yapısına bakılmadan lojistik pazarlama ve ulaşım imkanların avantajları gözönüne alınarak adeta rasgele konumlandığı görülmektedir.

(21)

7 Kentlileşme sonucu. hızlı artan nüfus, gelişen endüstri, ülkenin doğal kaynaklarını tehdit eden kirlenmeler, ülkenin geleceği insan sağlığı açısından tehdit edici boyutlara uaşmaktadır. Kentleşmenin neden olduğu hava, su ve doğal kirlenmeler ve kirliliklerden uzak, yeşil sağlıklı bir çevrede yaşamak kentte yaşayan insanlarında yaşam ve çevre hakkına girmektedir.

Kentlerde konut planlaması yapılmadığından dolayı fiziki altyapının da yetersiz olması kent merkezlerinin etrafında kaçak yapılaşma sürecini başlamakta ve konut yapımının da artmasıyla yeşil olanların yok olması ve kat kat binaların yapılması sonucu betonlaşma birçok sorunların oluşmasına katkıda bulunmaktadır.

Kentleşmenin çevreye verdiği bir diğer önemli sorunu, altyapı tesislerinin yetersizliğidir. Günümüz koşullarında sağlıklı bir çevrenin temel şartlarından olan temiz su, varlığını yitirmekte ve sonunda insan ve diğer canlı varlıklara zarar vermektedir. Sanayi ve kentsel atıkların arıtılmadan deşarj edilmesi, tarımsal ilaçların etkisiyle sulara geçmesi, su kaynaklarına doğal özelliklerini kaybettirmektedir. Bu noktada altyapı sorunu ortaya çıkmaktadır. İçme suyu temini ve kullanılan suların kanalizasyon tesislerinde toplanması ve arıtılması kentsel altyapının en önemli unsurlarıdır. (Fıratlı,1999:102)Ülkemizde kentlerin içme suyu tesislerinin yıllardan beri yapılmasına rağmen, modern anlamda kanalizasyon ve az sayıda arıtma tesisi yapımına son yıllarda başlanmıştır. Türkiye’de küçük şehirlerin altyapı sorunları daha kolaylıkla halledebilirken, büyük şehirlerde bu sorunların çözümü daha büyük gayretleri ve etkin planlamayı gerektirmektedir.

Türkiye’de kentleşme planlamalarının bölgenin yerleşim yörelerine yönlendirilmesi şarttır. Bu konuda güzel bir örnek olarak Güneydoğu Anadolu Projesi verilebilir. Bu proje bölge insanının yaşadığı yöreden kopmasını ve iç göç hareketine yönelmesini büyük ölçüde önlemiştir. Bunun en önemli sonucu istihdam olanaklarının insanların kendi yerleşim bölgelerinde artırılması ve iş bulmak için büyük şehre yığılmanın önemli bir ölçüde azaltılmasıdır

Büyük kıyı kentlerinin çevresinde oluşan ikinci konutlar ön kentlere yakın kıyıları ve daha sonra uzak çevredeki kıyıları kullanılamaz hale getirmektedir. Kent etrafındaki yörelerin ikinci konutlarla çevrelenmesi, denizin hemen kıyısında apartman bloklarının inşası, altyapı yetersizliği, yoğun nüfus birikimi denizi ve kıyıyı

(22)

8 kirletmektedir. Bir yörede kirlenme arttıkça tatil amaçlı ikincil konutlar daha uzaktaki korunmuş temiz çevreye taşınmaktadır. Yoğun yapılaşma ve nüfus artışı sonucunda çevre kullanılamaz duruma geldikçe yeni yörelerde benzer gelişmeler başlamaktadır.

Türkiye kentleşmesinin bir diğer önemli niteliği de tek yönlü olarak gerçekleşmesi sonucu kentleşmenin belli bölgelerde hatta şehirlerde yoğunlaşmasıdır. 150 km uzunluğunda ki İstanbul metropoliten bölgesi içinde, 1980'lerin başlarına değin 33 belediye ve 156 köy vardı. 2001 yılında, köylerden çoğu belediye statüsü kazanmış, anakent sınırları içinde ki belediye sayısı 74'e yükselmiştir (Keleş, 2008:49). 1990-- 2000 arasındaki on yıllık dönemde Tuzla, Kartal'ın kent nüfusları %100 üzerinde artmıştır (Keleş, 2008:68). Keleş'in deyimiyle İstanbul vb. kentlere her yıl birer kent daha eklenir. 2007 nüfus verilerine göre Türkiye nüfusu 70.586.256 kişidir. Toplam nüfusun %70.5'i şehirlerde ve bu nüfusun %17.8'i İstanbul'da yaşamaktadır. Büyük kentlerin nüfus artış hızı ile kentin altyapı, ulaşım, barınma ve benzeri hizmetlerinin gelişim hızı arasında doğrusal olmayan bir orantının bulunuşu, sanayileşme hızı ile kentleşme hızının paralellik göstermemesi, kentleşme oranı bakımından bölgeler arasındaki farklılıklar ve kent nüfusu istihdamının tam olarak karşılanamaması Türkiye kentleşmesinin genel neticeleri olarak ifade edebilir.

Etkilenen ve etkileyen nitelikleri ile kentleşme olgusu iktisadi, politik, sosyal ve kültürel değişimler ile ortaya çıkarken aynı zamanda yeni iktisadi, politik, sosyal ve kültürel değişimleri de beraberinde getirir. Kentleşmenin etki alanı yalnızca kentle de sınırlı değildir, kırsal alanların yapısal nitelikleri de bu sürecin etkisiyle değişime uğrar. Kentleşme sürecinde kent nüfusunun artışı doğal nüfus artışından ziyade göç yoluyla gerçekleşen bir artış olduğu, kaynağının da kırda yattığı bilinen ve sıkça dillendirilen bir gerçekliktir. Dolayısıyla, kentleşme sonucu büyüyen, nüfusu çoğalan kentlere karşılık küçülen ve nüfusu azalan kırsal alanlarla karşılaşırız. Ayrıca hızlı kentleşme Türkiye'de yalnızca ''kent'' merkezli sorunları değil aynı zamanda kırsal alanların giderek ıssızlaşması problemini de ortaya çıkarmıştır. Karpat'ın da işaret ettiği gibi köyler ve kentler aynı sosyo-ekonomik bütünün birer parçasıdırlar (Karpat, 2003: 44)

(23)

9

1.2 KENTLEŞME NEDENLERİ

Kentleşme köylerin itici, etmenleri ve kentin çekici unsurlarını etkisiyle sosyal ve ekonomik yapıda gelişmeler ve değişmelerin görüldüğü bir nüfus akışkanlığı hareketidir. Kırsal alanın ya da köyün İtici etmenler arasında tarım arazilerin parçalanması, ufak toprak parçası ile çoklu nüfusun geçinebilmesi sonucunu doğuran gizli işsizliğin oluşması, nüfus yoğunluğunu köyden ve tarımdan köy dışına iten faktörler arasında yer almaktadır.. İletici etmenler denildiğinde ise teknolojik gelişmelerin etkisiyle ulaşım araçlarının çoğalması, hava, deniz ve özellikle karayolu ekipmanlarındaki gelişmeler sonucu kırsal alandan kopan nüfusun kentlere, büyük yerleşim yerlerine transfer edilmelerini içermektedir. Çekici güçler ise insan hayatında önemli etkin unsurları arasında yer alan eğitim, sağlık ve istihdam imkanlarının yeni oluşan kentlere doğru çeken ekonomik ve toplumsal faktörlerdir. Kırsal kesimlerden nüfusun kentlerin cazibe merkezlerine çekilmesinde daha rahat sosyal imkanların sunulmasının önemli yerı bulunmaktadır.(İspir,1986:24)

Amerikalı Sosyolog A.Cooley kentlerin kuruluş ve yerleşme sebepleri üzerinde durmuştur. Modern kentlerin kuruluşunda ön planda ulaştırma kolaylıklarının rol oynadığını belirtmiştir. Diğer araştırmacı Adne F.Weber’e göre endüstri tesislerinin gelişmiş olması da kentlerin kuruluşunda ve gelişmesinde rol oynamIştır. Kentlerin ortaya çıkması sürecinde kendi olgusu çerçevesinde kente ilişkin problemler de belirmeye başlamıştır. İnsan çevresini etkileyen veya çevresini değiştirilebilen bir varlıktır. Kentlerde insanların ve müesseselerin belirli yerlerde toplanmış olmasıyla birer kültür merkezleri ve sosyal ağ sirkülasyonu oluşmuştur. Bu nedenle kentlerde cemaat yapısından cemiyet yapısına geçiş ve modern iş bölümü yaygınlaşmıştır.. Kentleri çevresi ile münasebeti bağlamında yerleşim mekan üzerinde hizmet kurumlarının gelişimi ve dağılımı da kent yaşamının dizayn edilmesinde ekonomik nedenlerle olduğu kadar sosyo-kültürel faktörlerde etkili olmaktadır. Kentlerin problemlerinde kentleşmeye bağlı kültürel ve sosyo-psikolojik değişimleri tetikleyen unsurlarında payı büyüktür.(Yörükan,1966:56)

Kentleşmenin temel sosyal kaynaklarından biri olan iç göçler ile kentleşmenin yine temel kaynaklarından birisi olan yapısal özellikleri arasında paralellik söz konusudur. Kentlerin nüfus artışındaki en büyük pay hiç kuşkusuz iç göçlere aittir. Bu

(24)

10 nedenle iç göç olgusunu ortaya çıkaran belki daha da önemlisi hızlandıran temel faktörler aynı zamanda kentleşmenin de nedenleri sayılmaktadır. Nüfus akışkanlığının oluşumunda iç göçleri ortaya çıkaran yapısal değişimlerin niteliği de göç olgusunun analizinde aynı öneme sahiptir. Bunlarla birlikte, temel problem göçün varlığında değil göçün meydana geliş biçiminde ve istenilmeyen neticeleri varlığa dönüştürmesinde yatmaktadır.

Kentleşme toplumsal değişim neticesinde ortaya çıkan bir süreç olarak toplumsal yapıda belli başlı değişimleri de beraberinde getirir. Kentin coğrafi ve demografik açıdan genişlemesine yol açarken kente yeni olanaklarla birlikte yeni sorunları da taşır, kentin fiziki ve sosyal yapısında farklı unsurların varlığına neden olur. Bununla birlikte toplumsal kurumlar da kentleşmenin etkisiyle dönüşüme uğrar, ekonomideki değişiklikler bu sürecin ortaya çıkışına hizmet ettiği gibi aynı zamanda sürecin etkilerine de karşılık bulmaya başlar, siyasi kurumda yapısal dönüşümler meydana gelir, hukuki yapıda yeni ekonomik ve sosyal düzenlemeler getirilir, toplumsal yaşam ve ilişkiler de niteliksel açıdan farklılaşmaya başlar. Kentleşme sahip olduğu nitelikleri ölçüsünde kentsel yerleşmelerde yalnızca ilerleme anlamında yenilikler yaratmaz, kentsel yaşamda daha önce bulunmayan bazı problematik süreçlerin de varlığına yol açabilir.

Türkiye'de ulaşım imkanlarının gelişmesi ve tarım alanında Marshall yardımından sonra meydana gelen hızlı değişimler sonucu toprak arazilerinin traktör ve ekme biçme makinalarının kullanımı ile insan gücüne olan ihtiyacın azalması arazilerin parçalanması sonucu düşük gelir, geçim sıkıntısı, ekilebilir toprakların azalması ve işsizlik, kırsal alanın itici faktörleri Türkiye'de kentleşmenin başlangıcı olarak kabul görse bile bütün faktörler zaman içerisinde nüfus hareketliliği hızına etki etmiştir.(İspir,1986:21) Önceleri itici faktörlerin etkisiyle kente gelen nüfus bu faktörlere kentin çekici gücünün (iş olanaklarının kıra oranla yüksek olması, eğitim, sağlık ve hizmet alanlarındaki imkanlar) eklenmesi ile kentleşmenin hızı artarak devam etmiştir.

1.2.1 İTİCİ GÜÇLER

Türkiye’de 1945 yılından sonra Marshall yardımının etkisiyle tarım sektöründe da makineleşmenin başlaması ve miras yoluyla tarımsal arazilerin parçalanması, küçülen tarım arazilerinden nüfus başına düşen verimdeki azalmalar ve bu faktörlerin tetiklediği gizli işsizlik sorunları kentleşmeyi tetiklemektedir.

(25)

11 Günümüzde köylerde yaşamakta olan nüfusun yüzde 60’ının gizli işsizliğe rağmen geçimlerini tarımdan sağlamaktadırlar. Ülkemizde tarım kesimine egemen bulunan koşullarda özellikle son otuz yılda büyük gelişmeler olmuş, bu gelişmeler köylüyü tarımdan dışarı itmiştir. Tarımda verimin düşüklüğü, tarımsal gelirin azlığı, gelirin ve toprak iyelerinin dengesiz dağılması, tarım topraklarının çok parçalanmış olması ve tarımsal makinalaşma 1955’lerden beri Türk tarımının belirgin özellikleri olmuştur. Tarımda, kapitalist üretim aşamasına geçmiş bölgelerde olsun,yarı feodal

özellikler taşıyan yörelerde olsun köylünün değişik nedenlerle de olsa tarımdan kopması hızlanmıştır.(Keleş,2018:47)

Köylerde üfusun büyük çoğunluğu geçimini tarımdan sağlamasına rağmen verimlilik açısından olduğu kadar ekonomiye katkısı açısından ulusal gelirin oldukça küçük ve gittikçe azalmakta olan bir oranını sahip olmaktadırlar. Milli gelir projeksiyonlarında tarım sektöründe istihdam edilenlerin olan %50’ye yakın oranı, ancak milli gelirin %16 oranına tekabül eden kısmını karşılamaktadırlar.

1948 Marshall planıyla beraber 1950 yılından sonra tarım makinalarının gelişmesiyle ve yaygınlık kazanmasıyla teknolojinin insan emeğinin yerini alması tarım işletmelerinin yapısında hızlı değişimleri doğurmuştur. Dolayısıyla tarımda makinalaşmanın, kentleşme sürecinde nüfus akışkanlığını hızlandırmış ve kentlerdeki hizmet ya da sanayi sektörlerinde istihdam oranlarının artmasını sağlamıştır.(Fıratlı,1989:78)

Sanayi devriminden sonra tarım alanındaki teknolojik gelişmeler kentleşmenin hızlanmasını sağlamıştır. Ankara gibi hizmet sektörünün yaygınlaştığı kentlerde gizli işsizliğin oranları yükselmektedir. Bu bakımdan kentleşme salt bir nüfus hareketi değil, ekonomik ve sosyal bir olgudur. Kentleşmenin en belirgin özelliği nüfus akımlarının büyük kentlerde yoğunlaşması ülke düzeyinde dengesiz bir dağılım ortaya çıkarmıştır. Türkiye’de kentleşme hızlı bir sanayileşmeye dayanmadığından büyük kentlerde akın kentin çekiciliğinden çok kırsal alanların iticiliğinden kaynaklanmaktadır.

1.2.2 İLETİCİ GÜÇLER

Teknolojik gelişimler sonucu nüfusun fiziki alanla arasında ulaşım vasıtalarının gelişmesiyle kolay ulaşım imkanlarının sağlandığı görülmektedir. Kentleşme sonucunda üretilen mal ve hizmetlerin ulaşım ve lojistik kolaylığı sonucu pazarlanması ve

(26)

12 dağıtılması işlevinde önemli gelişmeler sağlanmıştır. Ulaşım imkanlarının gelişesiyle kentleşmeye bağlı çevre sorndan soyutlanmak için köy, kasaba hatta yeşil kentlerde ikamet edenlerin oranlarında artışlar görülmektedir.

Kentleşmeyi olumlu yönde etkileyen unsurlardan birisi de kara, hava ve deniz yollarındaki ulaşım ve iletişim tekniklerindeki gelişmelerdir. Özellikle denizyolları ve karayollarındaki ulaşım imkanlarının gelişmiş olduğu bir bölge, sanayi kuruluşlarının, ticarethanelerin öncelikle yatırımcıların ve yerleşim yeri arayanların tercih edeceği yerler olacaktır. Son yıllardaki teknolojik gelişimler sonucu kolay ve hızlı ulaşım olanakların artması nüfus akışkanlığını merkezden çevre uydu kentlere doğru hızlanmasına da neden olmaktadır.(Sencer,1979:67). Ülkemizde deniz, hava ulaşımı yanısıra ve özellikle kara yolu ulaşım tekniklerinin ilerlemesi, ülke çapında sanayi kuruluşlarının yerleşme yerlerini de etkilemiştir. Dolayısıyla sanayi kuruluşları, deniz ya da kara yollarının yakın olduğu bölgelere ya da lojistik yolları daha kolay hemen yakınlarına kurulmayı tercih etmektedirler. Ayrıca ulaşım ve iletişim tekniklerinin gelişmesi fikirlerin, bilgilerin ve tecrübelerin insanlar arasında yayılması ve paylaşılmasını kolaylaştırıcı bir işlev görmektedir. Dolayısıyla ulaşım alanındaki değişimler ve gelişmeler insanların daha kolay yer değiştirmelerini sağlamakla birlikte, kırsak kesimlerde yaşayanların üretilen ürün ve hizmetlerin pazara açılmasını da kolaylaştırmıştır.

Ulaşım konusunda ülkemizde Kalkınma planlarında orta vadeli hedefler açıklanmıştır. Bu bağlamda (10.BBKP:56) ulaştırma Alanında Orta Vadede Hedefler şunlardır;

Karayolu,demiryolu, denizyolu ve havayolunun yük ve yolcu taşımacılığında payının ve kapasite kullanım oranının artırılması yönünde kısa ve uzun planlamaların yapılması

Kombine taşımacılığın geliştirilmesi ile ilgili potansiyel analiz çalışması yapılacaktır.

Kısa mesafeli deniz ve göl taşımacılığı desteklenecektir.

Şehirlerde bisiklet gibi çevre dostu ulaşım araçlarının kullanımının yaygınlaştırılmasına ve öncelik yayaların olmak üzere yayalara ilişkin düzenlemeler özendirilecektir.

(27)

13 Toplu taşıma alanında büyükşehirlerde metro ve hafif raylı sistemler ile toplu taşıma sistemleri ne ilişkin planlamalar yapılacaktır.

Kentlerde kullanılan toplu taşıma araçlarında alternatif yakıt ve temiz araç

teknolojilerinin kullanılması yaygınlaştırılacaktır

Akıllı ulaşım sistemi uygulamaları geliştirilecektir.

Ulaşımda enerji verimliliğini artıracak uygulamalar geliştirilecektir.

Yük ve yolcu taşımacılığında %2 olan demiryolu ve denizyolunun payı arttırılacaktır

Yeni teknoloji ürünü motorların ve hibrit gibi alternatif yakıt, CO2 ve NOX emisyonlarını en aza indirilebilen çevre dostu ulaşım araçların kullanımı yaygınlaştırılacaktır.

1.2.3.ÇEKİCİ GÜÇLER

Nüfusun büyük kentlerde toplanmasını açıklayan kuramsal görüşler, sanayileşme ve hizmet sektörünün yaygınlaşması sonucuna bağlanmaktadır. Türkiye’de sanayi kuruluşlarının hemen hemen hepsi büyük ya da gelişmekte olan kentlerde kurulmuştur. Küçük kentlerde ve kasabalarda kurulan sanayiler kısa zamanda büyük bir kent durumuna getirmişlerdir. Sanayi şehirleri olarak İstanbul ve İzmir verilebilir. Sanayinin kentleştirdiği kasabalar ise Eregli, Seydişehir, Kırıkkale, Batman ve Karabük sayılabilir. Bunun yansıra sanayileşmeden kaynaklanmayan bir kentleşmenin ‘kırsal bölgedeki iş gücünün kentlere taşınması; gizli işsizliğin tarım kesiminden kent merkezlerine taşınması hizmetler sektöründe iş yoğunlaşmasına ve yeterli konut planlamasının oluşmaması da konut yetersizliğine yol açtığı görülmektedir. Bu açıdan planlama yapılmadan çarpık konut yapımı kentleşme bağlamında sağlıksız yada aşırı kentleşmeyi de beraberinde getirmiştir. Sonuç olarak kentleşme hareketi ekonomik, teknolojik, siyasal ve psiko-sosyolojik etmenlerin etkisi altında geliştiği görülmektedir. Gerek sanayi devriminin getirdiği değişiklikler, gerekse tarıma egemen olan koşullar, kentleşmenin hızlanmasını, teknolojik gelişmelerle birlikte sağlamışlardır. Artan üretimin kentleşmede rol oynaması, ürünün kolay ve ucuz taşınmasını sağlayacak teknolojik araçların gelişmesine bağlıdır. (Kartal,1987:8-9)

(28)

14 Sanayi devriminden sonra makinanın kullanılmasıyla daha çok üretmek amacıyla üretim artışı sağlanmıştır. Uygarlıkların gelişmesinde şehirde yoğunlaşan üretim merkezlerinin büyük katkıları olmuştur. Sanayi öncesinde olduğu gibi sonrasında da çeşitli ürünlerin çıkarılması, taşınması ve işlenmesi teknik eğitimi geliştiren ve gerektiren becerilerin oluşumu kent merkezlerinde teşekkül etmiştir. Kitle üretimin ortaya çıkardığı kentler, genel olarak kentleri ekonomik yönlerden cazibeli duruma getirmiştir. İlk kentsel gelişim teorilerinden birini ortaya atmış olan Fustel de Coulanges ‘Antik Şehir’ adlı eserinde eski Yunan ve Roma şehirlerinin doğuşu ve problemini incelerken, şehir gruplarının kuruluşunu dini faktörlerle açıklamaya çalışmıştır. Sanayi devriminden sonra kentlerin ortaya çıkmasını endüstri ve ticaret fonksiyonlarına bağlamaktadır. Kent, hayatını alım-satımla kazanan bir grubun, tarımla uğraşan gruptan kopması ve belirli bir yere yerleşmesi ekonomik faaliyet alanları ve hayat tarzı bakımından(barınma, beslenme, sağlık ve eğlence bakımından) olumlu gelişmelerin sunulması kentin çekici vasfını ortaya koymuştur. Bazı araştırmalar şehir hayatının insan şahsiyeti üzerindeki etkilerini ve şahsiyette meydana getirmiş olduğu aşırı üretim sonucu toplumdaki aşırı tüketimin zorlanması ve eski beslenme alışkanlıkların değişimi bir anlamda hayat tarzını bütün yönlerini değiştirmekte ve kentin hayat tarzı cazibe merkezi durumuna gelmektedir.(Witrh,1983:3)

Kırsal bölgelerde toprak yetersizliği, gelir azlığından kaynaklanan kötü yaşam koşulları bozuldukça kentlerde iş bulma umudu, ücret farklılıkları ve istihdam imkanları sağlamak amacıyla şehirlere işgücü yığılmaktadır. Kentlerde marjinal işlerde çalışan nüfus büyük boyuttadır ve sürekli olarak genişlemektedir. Sonuçta kentleşmenin hızla sürdüğü veya belirli bir düzeye geldiği ülkelerde ‘nüfusun’’kalabalıklaşmanın mekânsal yansıması olan iskan ve standartları da içinde yaşanılan sosyal ve fiziksel çevre bozukluklarına ve mutsuzluklara yol açmaktadır.

Nüfusun kırsal alandaki yaşamın itici ve kentin çekici özellikleri ve kırsal yaşam ve kent yaşam tarzları arasındaki farklar da kentin cazibe merkezi haline gelmelerini tetiklemektedir. Kır-kent ayrımını en çok etkileyen gelişme, Sanayi Devrimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Sanayi Devrimi ile birlikte ortaya çıkan teknolojik gelişme, kırdaki nüfusun kentlere doğru akmasına yol açmıştır. Bu yoğunlaşma kırdaki hayatı daraltırken; kentlerdeki sosyo-ekonomik hayatı baştan aşağı değiştirmiştir. Kentte yaşayan insanların kendilerini geleneksel otoriteden bağımsız olarak daha özgür hissetme

(29)

15 duyguları, hizmetlerin daha etkin sunumu için daha kalabalık bir ortamda yaşama ya da geniş bir topluluğun üyesi olma hissi, kentte yaşamanın kırda yaşayanlara oranla insanlara vermiş olduğu eğitim ve hizmet kolaylıkları kentleri çekici kılmaktadır. (R. Keleş 2000: 27)

Ülkemizde yaşanan hızlı kentleşme olgusu sonucu değişen yaşam koşulları, toplum yapısı, teknolojik gelişmeler, kentlerin plan ve görünümleri üzerinde etkili olmaktadır. Bu bilinçle kent plancıları, tasarımcılar, sosyal bilimciler, yerel yöneticiler ve endüstri ürünleri üreticileri, uygar, yaşanabilir insan gereksinimlerine cevap veren, estetik değerlere sahip çağdaş kentler yaratmaya çalışmaktadır. Bu çalışmalar sonucu tüm hizmet alanlarında erişim kolaylığı insanları kent merkezlerinde yaşamaya cezbetmektedir.

Her toplumun kent mekânları farklıklar arz etse de kentlerin ortak özellikleri ve bu ortak özelliklerinden dolayı ortaya çıkan ortak sorunları mevcuttur. Öncelikli olarak kent mekânları; birbirini tanımayan farklı etnik kimliğe ve farklı dile sahip insanların, farklı yeteneklerin ve iş alanlarının, işbölümü ve uzmanlaşmanın olduğu bir ''kap'' niteliğindedir. Kırdaki yaşamın temel özelliği olan benzerliklerin bir araya getirdiği insanlar, kentsel yaşamda farklılıklarıyla ontolojik durumlarını belirginleştirmek durumundadırlar. Bu devasa kap, bünyesindeki insanların yaşam formunu etkilerken; etkilemiş olduğu insanların talepleri sonucunda sürekli olarak şekil değiştirmiştir. Kentlerin en önemli özelliği de eğitim, sağlık, iş alanları ve hizmet sektöründeki insanlara sunduğu karşılıkların toplamıdır.

Kentler, bireyciliğin ön planda olduğu ve rekabet etmenin kentsel yaşamın değişmez bir parçası olduğu mekânlardır. Rekabet ederek güçlü olmalı ve kentsel yaşamın zorluklarının üstesinden gelme zorunluluğu doğmuştur. Dolasıyla ilişkiler, geleneksel kodlar aracılığıyla değil; rasyonel olan kararlar üzerinde kurulu olmak zorunda olduğundan girişimci olabilme imkanlarının sunulduğu yerler olmaktadır.

Nitekim kent merkezlerinden belirli nedenlerden ötürü kaçışı simgeleyen ve ulaşım teknolojilerinin gelişimiyle ortaya çıkan banliyöler ve güvenlikli site yerleşimleri, kent civarlarında kurulmaya başlamıştır. Bu yapıların ortaya çıkmasının nedenleri: kentin güvensizliği, hareketliliği, bilinmezliğinden uzaklaşmak ve daha iyi bir yaşam formuna erişmektir. Bu kentin civarlarına doğru patlayışının legal yöntemlerindendir. Özellikle ülkemizdeki kentlerin ilk dönemlerinde önemli yaşam alanlarını oluşturan

(30)

16 gecekondu yerleşimleri kentsel dönüşüm projeleri ile cazibe merkezleri haline dönüşmektedir.

1.3.KENTLEŞMENİN GENEL OLARAK SONUÇLARI

Kentleşme sürecinin başlamasıyla birlikte üretim faaliyetlerinin doğal kaynakların daha yoğun akılcı kullanılmaması çevre sorununun ilk aşamasını oluşturmaktadır. Kentleşme sonucunda nüfus oranında hızlı artışlar, Hayat tarzında değişimler, Kentin alt yapı sistemlerinin ve konut alanlarının planlanmayışı sonucu gecekondulaşma olgusunun ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla kentsel yerleşim yerlerinde merkezi ve yerel idareler tarafından alt ve üst yapının oluşturulamaması çevre kirlenmelerinin ortaya çıkmasını tetiklemiştir. Kent merkezlerinde alt ve üst yapı fizibilite çalışmalarında kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyon sağlanamaması kentleşme sorunlarını giderek yaygınlaştırmıştır.

Kent merkezlerinde altyapı tesislerinin yetersizliği sağlıklı bir çevrenin temel şartlarından olan temiz su varlığını yitirmekte ve sonunda insan ve diğer canlılara zarar vermektedir. Sanayi ve kentsel atıkların arıtılmadan deşarj edilmesi, tarımsal ilaçların etkisiyle sulara geçmesi su kaynaklarının doğal özelliklerini kaybettirmektedir. İçme suyu temininin ve kullanılan suların kanalizasyon tesislerinde toplanması ve arıtılması kentsel yapının en önemli unsurudur. Kentleşmenin genel olarak bir çok alanda sorunları ortay çıkmaktadır.

(31)

17

Tablo 1: Kaynağına Göre Başlıca Kentleşme Sorunları

Kaynak Sorun

Kentin Jeolojik ve Jeomorfolojik açıdan riskli alanlara doğru büyümesinden kaynaklanan kentleşme sorunları

Deprem

Kaya düşmesi Heyelan Sel ve taşkınlar

Kentlerdeki nüfus yoğunluğunun artması nedeni ile birim alana düşen atık madde-kirletici miktarının artmasından kaynaklanan kentleşme sorunları

Hava kirliliği Su kirliliği Toprak kirliliği

Katı atıklar

Kent nüfusunun öngörülenden- planlanandan hızlı bir şekilde artmasından kaynaklanan kentleşme sorunları

Barınma ve konut İstihdam ve işsizlik

Eğitim, sağlık, yönetim, temizlik hizmetlerinde aksama

Yönetim ve Planlama hatalarından kaynaklanan kentleşme sorunları

Ulaşım

Yeşil alan azlığı

Irmak, göl, deniz kenarlarının hatalı kullanımı

Tarım alanlarının amaç dışı kullanımı

Tarihi çevrenin bozulması Toplumsal değişimden kaynaklanan

kentleşme sorunları

Yalnızlık

Dışlanma Suç eğilimi

Kaynak: Şenol, 2010:4.

Dünya’da olduğu gibi ülkemizde de kent ve çevre sorunlarının doğal çevre ve insan çevre ekolojisi analiz edilmeden, hızlı ve çarpık sanayileşmeyle beraber üretim ve

(32)

18 tüketim alanında meydana gelen çevre kirlenmeleri, insan –doğal çevre dengesini bozmuştur. İktisadi insan tipolojsi bağlamında insan ve doğal çevre dengelerini hesaba katılmaksızın yapılan üretim ve tüketim faaliyetleri giderek çevrenin tahrip edilerek hatta insan sağlığını tehdit edebilecek düzeyler çıktığı görülmektedir. Kentleşme ve diğer faktörler sonucu oluşan çevre kirliliğinin dünya üzerindeki ölümcül etkileri ortaya konulmaktadır. Kentleşme sonucu oluşan çevre kirliliği sadece hastalıklar aracılığı ile insanlara değil, ekonomiler ve toplumsal yapılara da zarar vermektedir.

Kentli nüfusun büyük kentlerde yığılma eğilimi 1950’den sonra hız kazanmıştır. Bu açıdan bakıldığında her türlü kentleşme ve çevre sorunlarının kaynağı da gerçekte büyük kentlerdir. İstanbul, Ankara, İzmir v.b. şehirlerde nüfus hareketleri yoğunlaşması giderek devam etmektedir.

Nüfus, bir yandan üretim faaliyetlerinde kullanılan temel üretim faktörü olan işgücünün kaynağını, diğer yandan da üretilen mal ve hizmetlerin tüketimini gerçekleştiren insanlar topluluğu olarak üretimin tüketicisidir. Öteyandan nüfus artışının neden olduğu işgücü artışının ekonomik kalkınma süreci içinde ortaya çıkan işgücü talebi ile tamamen istihdam edilip edilemeyeceği ve işsizlik konusu da şehirlerin sosyo-ekonomik sorunlarından sadece birisidir. Dolayısıyla hızlı kentleşme ile birlikte çevre sorunlarının yaygınlaşması, ekonomiye önemli makro maliyetler getirmiş ve plansız, dengesiz büyük şehirler ortaya çıkmıştır. Hızlı kentleşmenin getirdiği sorunlar zaman içerisinde çözülmeye başlanılsa bile kentleşme ve sanayileşmenin eş güdüm olarak birlikte yürütülememesi alınan önlemlerin tam olarak uygulanmasını da geciktirmektedir.

1.3.1 Nüfus Artışı

Hızlı nüfus artışı dünyamızı olumsuz yönde etkilemektedir. Nüfusları kontrolsüz artan ülkelerin imkanları yetersiz olduğundan kentleşme olayı düzgün ve planlı olamamakta, insanlar sağlıksız barınma ve çevre koşulları içinde yaşama durumuna itilmektedirler. Burada önemli olan husus ise nüfus akışkanlığı sonucu kentleşmenin gelişmesi çevrede değişiklerin oluşması kaçınılmazdır. Kentleşmenin sonucunda çevre bir kez tahrip edilirse iyileştirilmesi güçtür.

Bir yerdeki nüfus artışı; nüfusun akışkanlığına ve sağlık teknolojisindeki gelişmelere sonucu doğum ve ortalama yaş trendlerindeki yükselişlere bağlıdır. Nüfusun zaman içerisinde hızla artması çalışma çağındaki nüfusun tarımsal alanlarından kent

(33)

19 merkezlerine doğru göç etmesine neden olmuştur. Kentlerde nüfus artışı hızlı kentleşmeyi beraberinde getirmektedir

Toplumun sosyal, kültürel, politik vb. tüm alanlarıyla yakından ilişkili ve bu alanları derinden etkileyen unsur olarak göç’ün etkisi büyüktür. Dolayısıyla göç olgusu kapsamlı olması, meydana gelişiyle toplumda ve insanlarda büyük değişiklikler yaratması nedeniyle tüm bilim adamlarının ilgisini çekmiştir. İnsanlık tarihiyle bir paralellik gösteren ve 18.y.y.’da sanayi devrimiyle birlikte ivme kazanarak toplum yaşamındaki önemini ortaya çıkaran kırdan kente olan göçün, genel olarak aynı anlamı taşıyan değişik ifadelerle tanımı yapılmıştır. Bu genel tanımıyla göç, insanların kendilerine özgü nedenlerle yaşadıkları yerlerden bir başka yere doğru mekan değiştirmesidir (Onat, 1993:3)

Göç eyleminden sonra nüfusun kentsel bölgelerde istihdam imkanlarının sağlanması ancak hizmet sektöründe karşılanabilmiştir. Göç olayı ile çalışma çağındaki nüfusun gizli işsizlikten kurtulmak istemeleri meslek eleman olunmadığı için kent merkezlerinde vasıfsız istihdam alanlarında gizli işsizlik yöntemiyle istihdam edilmelerine yol açmıştır.(Acar,2006:45)

Kırsal alanlardan kentlere doğru, zincirleme ve kademeli olarak gerçekleşen göç olayı, toplumsal kurumların, kültürel değerlerin ve kimlik yapılarının dönüşüm sürecini belirleyen en önemli mekanizmalarından birisi olmaktadır (Akşit: 1998: 31).

2025 yılından önce dünya nüfusunun üçte ikisinin kentlerde yaşayacağı tahmin edilmektedir (World Atlas:1998)Birleşmiş Milletlerin raporlarına göre, 2050 yılında dünya nüfusu 10 milyarı aşacak ve bu durumda şehirlerde hayat yaşanmaz hale gelecek, içecek temiz su bulunmayacak, iletişim vasıtaları çalışamaz duruma düşecektir.(Muslu,1985:26)

Nüfus akışkanlığının hızlı olması sonucu kentleşme olayı ile sanayileşmenin birlikte yürütülememesi da sosyal alandan ekonomik alana, ekolojik ve çevre hakkı alanına kadar bir çok sorunları da beraberinde getirmiştir.

Nüfus baskısıyla kentleşmenin sağlıksız bir şekilde hızlanması, ormanların azalması, doğanın dengesinin bozulmasına yol açmaktadır. Ekonomik ve teknolojik faktörler sonucu doğayı tahrip eden doğayı kendi çıkarları için yaşamı için iyi niyetlerle veya bilinçsiz olarak tahrip eden insan, çevrenin bir parçası olan insan, boyutları hayvan

(34)

20 ve bitki türlerinin çoğunu da dünyada kaldıracak şekilde tahrip etmektedir. Planlanmadan oluşan nüfus artışı, sanayideki gelişmelerden inşaat sektörünün dengesiz kalkınmasına, hizmet sektörünün bozuk yapısına, ve işsizliğin yaratmış olduğu çevre sorunlarına ve mevzuat yetersizliğine kadar değişik yapıdaki gelişmeler ekonomik etkilerin artmasına yol açmaktadır.

Kentleşmenin diğer bir ölçütü olan ekonomik gelişme açısından kentsel yerleşim yeri daha cazibeli, çekici yerlere doğru devam eden kitlesel göç devam etmektedir. Dolayısıyla sosyal ve kültürel açıdan barınma, yaşama imkanları ile eğitim imkanlarının daha iyi kalitede sunulduğu yerlere doğru nüfus hareketliliği görülmektedir.

Kırdan kente doğru devam eden kitlesel göçler plansız ve kontrolsüz olarak geliştiği için kentlerde aşır bir şekilde nüfus yoğunluğu ve birikimi kontrolsüz, dar çıkmaz sokaklara ve plansız gelişmeye yol açmaktadır. Aşırı kentleşmenin olduğu yerlerde planlı yapılanmalar, rahat ve geniş sokaklar, temiz hava ve yeşil alanlar yerlerini çarpık yapılaşmaya, hava ve gürültü kirliliğini beraberinde getirmektedir.

Hızla büyüyen nüfusumuzu beslemek için, mevcut tarım arazilerinin verimin arttırılması gerekir. Hızla artan nüfusa gıda maddelerinin tedarik edilmesi için tarım ilaçlarına ve kimyasal gübrelere daha çok yer verilmesi toprak kirliliğine de yol açmaktadır. Bu bağlamda nüfus artışı bazı durumlarda olumsuz algılanarak tür uygulamalar toprak erozyonu veya tükenmesi ile ilişkilendirilmektedir. İnsan nüfusu artışı, ormansızlaşma baskılarının tümü ile ilgilidir. Daha fazla insan, daha fazla yiyeceğe, daha çok ahşap ürününe ve daha fazla oduna ihtiyaç olduğu anlamına da gelmektedir.

Fosil yakıtların kullanımı sanayileşmiş toplumları desteklemek için patladığından, insan nüfusu ve iklim değişikliği birlikte artış göstermiştir. Daha fazla insan demek katı yakıt ve fosilleri yaktığında, bir sera gibi sıcak havayı yakalamak için atmosfere aşırı miktarda karbondioksit (CO2) dökülen petrol, gaz, kömür ve diğer yakıtlara daha fazla talep anlamına gelmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin çoğunun ekonomik büyümeyi deneyimledikleri gibi endüstriyel ekonomilere yönelmeleri, atmosfere CO2 salınımını daha da arttırması nüfusun artışıyla kaçınılmaz olarak meydana gelmektedir.

Her ne kadar nüfus belki de ilgili tek değişken olarak isimlendirilebilse de, kırılgan ortamlara sahip yoksul kırsal alanlarda hızlı nüfus artışının sürdürülebilir arazi

(35)

21 kullanımında gizli işsizliği tetiklemektedir. Nüfus arttıkça insan için gerekli olan su, hava ve toprak açısından yaşam süreçlerini etkilemektedir. (Sherbinin, Carr, Cassels, and Jiang,2007:345) Su kaynakları canlı organizmaların biyokimyası için esastır; ekosistemler su ile birbirine bağlanır ve korunur; dolayısıyla bitki büyümesini nüfus-çevre politikaları çerçevesinde, arazi örtüsü değişimi, tarımsal sistemler veya iklim değişikliklerin nüfus dinamiği ve su kaynakları dengesi ile yakından ilişkisi bulunmaktadır. Yine de, tarımsal, evsel ve endüstriyel kullanımlar için nüfus dinamikleri ve tatlı su kaynakları arasında açık bir ilişki söz konusudur.

.3.2.Hayat Tarzında Değişim

İnsanların bulundukları bölgeden başka alanlara ve özellikle kent bölgelerine yaptıkları göçten sonra hayat tarzlarının unsurlarında bazı değişmeler meydana gelmektedir. Bu unsurlar, barınma ,beslenme, eğitim, giyim, sağlık, eğlence haberleşme ve ulaşım ile ilişkiler sistemidir

Dünyadaki büyük kentlerin nüfusunun hızla artması, kentleşmenin getirmiş olduğu ilk sorunlardan biri olmaktadır. Özellikte gelişmekte olan ülkelerdeki büyük kentler hızlı ve yoğun bir biçimde göçle mücadele etmektedirler. Bu mücadelenin ötesinde kentleşme nedeniyle ortaya çıkan ekonomik sorunların temelinde insan kaynağının yanlış kullanılması yatmaktadır. Kırdan kente göç eden nüfus, üretken kesimde ve imalat sanayiinde istihdam edilmek yerine ,üretken olmayan hizmetler sektöründe ve marjinal iş alanlarında yoğunlaşmaktadır. Dolayısıyla vasıflı ve üretken olamayan işlerde istihdam edilmeleri sonucu düşük gelire sahip olunması hem ekonomik gelişmeye hem de hayat tarzındaki gelişmelere olumsuz yönde etkileri de bulunmaktadır.

Kırsal kesimlerdeki nüfusun sosyal, ekonomik ve kültürel nedenlerden dolayı kentleşme; kentlerin nüfus ve yüzölçümü bakımından büyümesi sonucunda büyük nüfus kitlelerinin küçük yerleşim birimleri olan köy ve kasabaların oluşturduğu yerleşim birimlerinin fiziki olarak giderek büyümesi yeni kent yapısına dönüşerek ülkenin kent sayısının artmasına yol açmıştır

Kentleşme sadece insanların konut yerleşim birimleri ve ekonomik yapılarını değiştirmekle kalmayarak insanların yaşam tarzlarında da büyük oranda değişimler yaşanmaktadır. Hatta kentleşme sürecinde farklılaşan hayat şartları ve çevre ilişkileri, toplumsal yapıda önemli sorunların oluşması sonucunu ortaya çıkarmaktadır. (Parlak,

(36)

22 2011: 453). Örneğin Ankara Balgat bölgesinde eski gecekondu yapılarının kentsel dönüşüm sonucunda çok katlı konutların yapılması yaşam tarzlarında ve çok katlı konutlarda ikamet edebilme sorunlarını beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla insanların yaşam tarzlarında(barınma, giyim, adet, ilişkiler sistemi) kentleşmenin daha doğrusu kentlileşmenin sonucu değişimlerin yaşanmasıdır.

Kentleşmenin artması ve nüfusun büyük kentlerde yoğunlaşması sonucu toplumsal yapıda da önemli değişiklikler oluşmaktadır. Kırdan kente göç eden birey yaşamış olduğu ekonomik ve toplumsal değişim sonrasında kentte bir statü elde etmeye çalışmaktadır. Özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde kentleşme ve sosyal durum değişikliği belli bir alanda olmamaktadır. Kente kırsaldan göç ederek kentte var olan ağa katılmaya çalışan birey kültürel karmaşa sorunu yaşamaktadır.(Karaman,2003:119) Kente yabancılaşan birey kadar kentte yaşayan insanlarda bu süreçlerden etkilenmektedir. İnsanların kente yabancılaşmasında çevre değişim yanısıra çok katlı konutlarda komşularını tanımayan, kentlerdeki siyasi ve sosyal kuruluşlar ile ilişkiler sistemi kuramayan, kentsel yapı ile bütünleşemeyen heterojen toplulukların oluşmasına yol açmıştır. (Yasa 1970:9-18), Kent merkezlerinde kentsel yapı ile bütünleşemeyen heterojen toplulukların yabancılaşmayı biraz azaltılması için kendi grupları içerisinde işbirliği, iletişimin oluşturulması amacıyla kendi bölgelerinden gelen hemşerinin yerleştiği alanlarda yoğunlaştığı görülmektedir. Örneğin: Ankara da Çankırılılar mah. Erzurumlular mah. Sivaslılar mah. Kümeleşmelerinin oluşması gibi…

Yine, kent yaşamına geçiş sürecinde, kentteki eğitim olanaklarından kız çocuklarının yoğun olarak faydalanması, kadınların çalışma hayatına katılması ve buna bağlı olarak toplumsal statülerinde bir değişim meydana gelmesi, evlenme yaşı ve evlenme tarzının değişmesi gibi durumlarda oluşmuştur. Görüldüğü gibi sosyal yapıda meydana gelen değişimle sosyal mekan değişimi arasında pozitif yönlü bir ilişki mevcuttur.(Kartal,1992:94)

Kentlerde teknolojik gelişmeler sonucu yaşam tarzı değişerek sosyal ilişkiler sisteminde, eğlence tarzında, giyim kuşamda ve beklentilerinde önemli değişimler meydana gelmişti. Son yıllarda kitle iletişim araçları ve sosyal medya vasıtalarıyla aile fertlerinin aile içi ilişkilerine ve sosyal çevre ilişkilerinde olumlu etkilerinin yanısıra çoğu

(37)

23 olumsuz etkileri de bulunmaktadır. Cep telefonu kişisel iletişim kurulmasında etkili ama yerinde ve zamanında kullanma alışkanlıklarının verilmesi de önemli olmaktadır.

Kentlerin ortaya çıkmasını endüstri ve ticaret fonksiyonlarına bağlanmaktadır. Kentleşme olgusu da kentte yaşayanların hayatını alım-satımla diğer ifadeyle ticaretle kazanan bir grubun, önceki çalışma alanları olan tarımla uğraşan gruptan koparak belirli bir yere yerleşmesinden doğmuştur. Bazı araştırmalar kent hayatının insan şahsiyeti üzerindeki etkilerini ve şahsiyette meydana getirmiş olduğu aşırı üretim sonucu toplumdaki aşırı tüketimi zorlayarak bir anlamda hayat tarzlarını da değiştirmektedir.(Wirth,1957:46-53)

1.3.3.Çevre Kirliliği

İnsanların yaşam kalitesini etkileyen en önemli faktörlerden biri de şüphesiz ki çevredir. İyi ve kaliteli bir çevre, insan sağlığını olumlu yönde etkilemektedir. Kent planlaması bu açıdan çok önemlidir. Kent, sadece fiziksel anlamda bir mekan düzeneği değildir. Kenti kent yapan o kentin ruhudur.(Öztürk,2008:31) Çevre kirliliği genel olarak işletmelerin üretim faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan bir olaydır. Dolayısıyla üretim faaliyeti sonucunda üç aşamalı kirlenme söz konusu olabilmektedir. Bunlardan birincisi, üretim faaliyetleri sırasında ürettiği mallar yanında yan ürün olarak çevreyi kirletici ürünler üretmesiyle ortaya çıkmaktadır. Örneğin bir çimento fabrikasının çimento üretimi sırasında havaya atılan duman ve parçacıklar birinci tür kirlenmeyi içermektedir. İkinci tür kirlenmede ise çevre kirlenmesine yol açan yan ürünler olarak ifade edilebilir. Temiz suyu kullanıp kirletilerek çevreye akıtılmasıdır. Üçüncü tür kirlenme ise; tüketicilerin bilinçsizce tükettiği ürünlerin atıklarını çevre sağlığını düşünmeden çevreye bırakılmalarını içermektedir.(Susamlı,1982:43)

Çevre kirliliği insanların üretim ve tüketim faaliyetleri sonucunda doğal dengenin bozulması sonucu çevrenin yaşanabilir ortamdan çıkarılarak her türlü kirliliğin oluşması hadisesidir. Doğal yaşamın kaynağı olan ve dört ana unsur arasında önemli olan üçlü yapı olan ‘toprak, su, hava’dır. Bunların hiçbiri element değildir, fakat bunlar olmadan da insan yaşamının varolması mümkün olamamaktadır. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çevresel sorunların nedenleri plansız olarak oluşturulan kentleşme ve sanayileşmeyle yapısıyla yakından ilişkilidir. Aslında çevre üzerinde olumsuz etkileri olan olgu kentleşmenin kendisi olmayıp, plansız kentleşme yapılanmasından

(38)

24 kaynaklanmaktadır. İnsanların daha iyi hayat tarzlarına sahip olabilmek amacıyla kentlere göç etmeleriyle artan nüfus, çevresel yapının bozulma nedenleri arasında ön sırada gelmektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde görülen plansız kentleşme sonrasında çevre kirliliği yaygın olarak görülmektedir. (Tokuçoğlu,1993:21)Kentleşmeyle birlikte gelişen sanayileşme sonrasında büyük kentlerde çarpık kentleşmeler çevre kirliliğine neden olmaktadır. Verimli tarım arazilerinin fizibilite çalışması yapılmadan kentsel yerleşim birimlerine dönüştürülmesi tarım sektöründe verim rekoltesinin düşüklüğüne ve tarım arazilerinin betonlaşmaya bırakılarak gelecek yıllarda tarımın öncelikli sektör olma kaynağının israfına yol açılmaktadır. (Ulusoy,Vural,2001:11)Aynı şekilde doğal alanların da yerleşim alanlarına dahil edilmesi ve bu alanlarda yaşayan hayvan soylarının tükenme tehlikesi ile karşı karşıya kalmasına neden olmuştur. Kentleşme sonrasında kentlerde karşılaşılan en büyük sorun da kuşkusuz hava kirliliği olmaktadır.

Dünyada yanlış yerleşim yerlerine nüfusun yoğunlaşması sonucu hem çevre hem de katı yakıtların yol açtığı atıkların sonucunda kent merkezlerinde enerji tüketimi, fosil yakıt yanması, motorlu taşıtların artmasıyla hava kalitesinin bozulmasına neden olmaktadır 1.1 milyardan daha fazla insan oldukça normal hava şartlarından daha kötü havaya sahip şehirlerde yaşamaktadır. (Deniz,2009:101) Kentleşme sonucunda oluşan su kirlenmesine ilişkin en önemli sorun, endüstrileşmenin ve iklim değişikliğini teşvik eden sera gazı ve diğer kirleticiler su kaynaklarında kirlenme ve azalmalar yol açmaktadır. Bu olumsuz durumlara tarımda kullanılan kimyasal ilaçların kalıntıları da eklenince kentlerde su kaynaklarının yok olmasına tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. İnsan sağlığı için önemli olan temiz ve sağlıklı su çevre kirlenmelerinin görüldüğü yaşamın önemli kilometre taşlarından birisi olmaktadır.

1.3.4. Gecekondulaşma

Gecekondulaşma, ülkemizde 1940 yılında başlayıp II. Dünya Savaşı’ndan sonra özellikle 50’li yıllarda köyden kente göçün hızlanmasıyla yoğunlaşmıştır. İlk gecekondular İstanbul’da Zeytinburnu, Gaziosmanpaşa ve Taşlıtarla’da 1980’den sonra da Sultangazi, Sarıgazi, Ümraniye, Pendik ve Maltepe’de ortaya çıkmıştır. Ankara çevresindede Mamak,Keçiören Dikmen vadilerinde oluşmuştur. Bu göçün nedenleri arasında kırsal kesimde hızlı nüfus artışı, tarım alanlarının azalması, makinelerin

Referanslar

Benzer Belgeler

Uygulamada dünya üzerindeki dört Ģehrin en düĢük ve en yüksek sıcaklıkları arasında ne tür bir iliĢki olduğunu araĢtırmak için 01.01.2008 tarihinden

Çalışmamızda arka kök gangliyon nöronlarında hücre mekaniği çalışması; aksotomi öncesi ve sonrası lateral ve kortikal kuvvet ölçümü, kuvvet

Adil yargılanma hakkı tarihi süreç içerisinde ulusal ve uluslar arası birçok belgede güvence altına alınan en temel insan haklarından biridir. Adil yargılanma

Antenin uç kısmı taban kısmıyla hemen hemen aynı uzunlukta veya daha taban kısmından daha uzun.. Antenin uç kısmı taban kısmından

Veriler; “Çocuğa ve Ebeveyne Ait Sosyodemografik Veriler Anket Formu”, “PedsQL 3.0 SP Modülü (Pediatrik Yaşam Kalitesi Ölçeği-SP’ye özgü) küçük çocuk (5-7 yaş),

Her bir işgücü durumundan diğer durumlara geçişler ve geçişlerin belirleyicilerinin araştırıldığı çalışmada; üç işgücü durumu (istihdam, işsiz ve

geldiğini belirtir. Esasen Kırgızca, Kazakça, ÖZbekçe veya Karaçay Türkçesi arasında bir fark yoktur. hepsi Türkçedir ve birbirlerinden kelime almaları bu

Dinden bağımsız bir yaşam tarzı benimsemek olarak nitelenen ‘sekülerleştirme’ kavramı ile sıkı bir yakınlığı olan laiklik, ilahi mesajlı değil halk