• Sonuç bulunamadı

1.3. KENTLEŞMENİN GENEL OLARAK SONUÇLARI

1.3.4. Gecekondulaşma

Gecekondulaşma, ülkemizde 1940 yılında başlayıp II. Dünya Savaşı’ndan sonra özellikle 50’li yıllarda köyden kente göçün hızlanmasıyla yoğunlaşmıştır. İlk gecekondular İstanbul’da Zeytinburnu, Gaziosmanpaşa ve Taşlıtarla’da 1980’den sonra da Sultangazi, Sarıgazi, Ümraniye, Pendik ve Maltepe’de ortaya çıkmıştır. Ankara çevresindede Mamak,Keçiören Dikmen vadilerinde oluşmuştur. Bu göçün nedenleri arasında kırsal kesimde hızlı nüfus artışı, tarım alanlarının azalması, makinelerin

25 çoğalması ile tarım işçilerine daha az gereksinim duyulması, dolayısıyla köylünün geçimini sağlayamamasını, terör ve şiddet olaylarını gösterebiliriz. Köyden göç eden hemşerisinin gecekondusunun yanına kendine gecekondusunu yapanlarla da çoğalmıştır gecekondu mahalleleri. Hatta neredeyse tümü akraba olan mahalleler vardır. 1980’in ikinci yarısından 1990’e kadar bu yoğunluk artmıştır. Gecekondu halkı ülkenin ekonomik ve toplumsal siyaseti etkilemesi noktasında siyasi seçim dönemlerinde siyasilerin arka bahçeleri konumunda yer aldığı görülmektedir. Gecekondu sakinleri büyük şehrin kültürüne uyum sağlamakla meşgullerken onlardan yararlanan bir olgu vardır ki ülkemizde siyasetin tanımını iyice bulandırır. Siyasetçilerin gecekondu mahallesi sakinlerini elinin altında hazır kitle olarak görüp tapu vermek, elektrik, su, ulaşım gibi en doğal gereksinimleri getirmek karşılığı oy istemeleri her seçimde yaşananlardandır. (Kongar,2003:560)

Gecekondu, yaşam tarzı ve kültürel unsurları ile kendine has farklı özellikleri ve kimlikleri olan bir yapıdır. Gecekondu köyle kent arasında uzanan çizginin bir ara noktası değil, tam tersine ne köylü ne de kentlidir. Yerleşik bir bir kültüre sahip çıkamadığından ,gecekondu da yaşayanlarda bir belirsizlik ve arada kalmışlık, kendini kadercilik yumağında ve ferdiyetçi yapı ağında buluverir. Demografik faktörlerin ağır basması sonucu kırsal bölgelerden kopan nüfus, kendi bölgelerinden daha önceden gelmiş yerlerdeki hemşerilerine ya da gruplara katılmaktadır. Aslında zaman süreci içerisinde gecekondu da yaşayan nüfus kırsal bölge kültürüyle, kent kültürü arasındaki çatışmaları önleyen ve kırsal bölgelerden gelen nüfusun kent hayatına intibaklarında bir tür staj dönemi geçirmelerini sağlayan bir olgu, bir anlamda sosyal çözülme ve onun sonuçlarını önleyen, kırsal bölgeden gelen nüfusu ilk anda kentin şok dalgasından tecrid eden hatta koruyan bir organizasyon mekanizması sayılabilir. Dolayısıyla zaman süreci içerisinde gecekonduda yaşayanlar yaşam tarzı ve kültürüyle bütünleşme sağlamıştır. (Dönmezer,1985:68)

Gecekondu imar ve yapı işlerini düzenleyen mevzuata ve genel hükümlere bağlı kalmaksızın kendisine ait olmayan arazi veya arazi üzerinde sahibinin rızası olmaksızın yapılan izinsiz yapılardır.(775 Sayılı Kanun Mad.2) Gecekondulaşma kent etrafında kümelenmiş, sağlıksız koşullarda yaşamaya çalışan kesimlerde sosyo-psikolojik sorunlar oluşturmaktadır. (Es,2008:33)Taşradan kente göçenler buldukları toprak parçasına izinsiz olarak gecekondu oturturlar. Bu ya hazine arazisidir ya da sahibinin rızası olmadan izinsiz

26 yapılan kaçak yapılardır. Sosyolojik realite olarak be gecekondular bir süre sonra belediye ekipleri tarafından yıkılır, evsiz kalan kadınlar ve çocuklar feryat etmeye başlarlar.

Kırsal alandan kente göç olayı bütün hızıyla devam ederken, kente gelen insanların oluşturduğu gecekondu bölgeleri ise altyapı yetersizliği nedeniyle büyük problemler oluşturur. Bu problem yalnız gecekondu bölgelerinde değil, sistemli planlama yapılmamış diğer kent yerleşim alanlarında da görülmektedir. Kente göçün doğal sonucu olarak çıkan ve büyük kentlerin sorunlarından biri haline gelen altyapısı olmayan yada gecekondu bölgelerinde alt yapı yetersizliği sorunu, sağlık ve sosyal hayat koşullarının kırsal alanların çok altında olduğu görülmektedir. Altyapı eksikliğinin birçok tehlikeli boyutları vardır. Altyapı eksikliği yalnız gecekondu bölgelerinde değil şehir alanlarında da görülmektedir. Şehirlerde elektrik, ulaşım,okul ve diğer kamu hizmetlerinin kırsal kesimlere göre daha kolay bulunması gibi bir avantaj olmasına karşılık, söz konusu istatistiki veriler gecekonduların gerçek yüzünü yansıtmamaktadır. Su ve Kanalizasyon hemen hemen büyük kentlerde önemli bir altyapı sorunu olmayı sürdürmektedir. Kentlerdeki konutların ancak %20’si yenilenmiş ve sağlıklı kanalizasyon sistemlerinden yararlanabilmektedir. Elektrik, su ,PTT altyapı sistemlerinin kalite ve standardını hızlı şehirleşme ile mümkün olmamaktadır. Altyapı hizmetlerinin yetersiz oluşu sağlık v sosyal yaşam ölçülerini olumsuz yönde etkilemektedir.

Ülkemizde gecekondu sorununu yaratan faktörle kısaca sıralanırsa; · Tarımın büyük ölçüde makineleşmesiyle işgücünün kırsal bölgelerden kentlere kayması. · Kentleşme ve Sanayileşmenin plansızlığı.

· Miras yoluyla toprağın bölünmesi, verimin azalması ve yetersizliği. -Toprak reformuna ilişkin düzenlemelerin yapılamaması

·Nüfusun hızla artması.

· Kırsal alanlarda sağlık, beslenme, eğitim, ulaşım ve bu gibi olanakların yetersizliği, dengesizliği, denetimsizliği.

-Kırsak kesimden göçen nüfusun iş bulma alanlarının sadece kent merkezlerinde kurulan fabrikalar ve devlet kurumlarınca sağlanması. (Çakır,2007:2)

27 Gecekondularda yaşayanlar 1940’lı yıllarda gerçekten “marjinal durumdaydılar.1950-1960 yılları arasında marjinal niteliklerini yitirmişlerdir.1960-1970 arasındaki üçüncü evrede ise, kentleşmenin etkisiyle tüketici bir grup olmuşlardır.1970’lerden sonra ise çoüğunun toprak spekülasyonu yoluyla kar etme yarışına girdikleri, küçük çapta arsa spekülatörü oldukları dikkati çekmektedir. Zaman içerisinde kentleşmenin de etkisiyle gösterişçi tüketim eğilimleri ve ahlaki değer sistemlerinde giderek aşınmalara yol açacak biçimde kamçılamaktadır. Kentklerde kentsel dönüşüm projeleri ile gecekondularda yaşayanlar azgelişmişliğin yoksullık çemberlerinin kırılması ile dengesiz gelir dağılımından aldıkları gelir diliminde pastanın biraz daha artmasına yol açtığı görülmektedir.

Diğer taraftan nüfus artışıyla birlikte motorlu taşıt sayısının hızla yükselmesi kentsel ulaşım sorunlarına yük getirmesinden öte havaya yaymış oldukları zehirli gazlarda havayı kirletmektedir.

Son yıllarda köy ve yaylalarda gecekonduya benzer tek katlı ya da iki katlı yapıların sayısında çoğalmalar görülmektedir. Bu yapılaşmanın bir zorunluluktan öte “İmar affı ile ‘bu yörede ev yapamam belki izin verilmez, şimdiden yapayım’ kirliği düşüncesiyle görüntü oluşturan yapılaşmalar arttı. Tarıma elverişli ve turizm bölgelerinde yapılaşmalar giderek artmaktadır. Özellikle bu alanların korunması gerekiyor. Buralar yayla... Hayvancılığın yapıldığı yerler. Öncelik hayvancılara aittir. Oralardaki çayırın, çimenin korunması gerekiyor. İnsanlar çayırın, çimenin en güzel yerine bina yapıyorlar. Hayvancılıkta yararlanacağımız yerler kısa vadeli keyifler için ev yapıyorlar. İnsanlar senede 1-2 defa ya gidiyor ya gitmiyor ama ev yapıyor.” Betonlaşma tarımsal alanları ve turizm alanları olumsuz yönde etkilemektedir. Kurallara göre nerede, nasıl ev yapılacağının çalışması yapılmalıdır.

Türkiye’de kadar kentsel planlama ve fizibilite çalışmaları koordinasyon yetersizliği sonucu kamu idareleri merkezi-yerinden yönetim birimleri tarafından etkin bir şekilde sağlanamamıştır. Bu hizmetlerin karşılanmaması kent merkezlerinin etrafında gecekondu oluşumu, ülkemizde kırsal bölgelerden kente iş bulma umuduyla gelen insanların ürettikleri bir tür çözüm yolu olmasından kaynaklanmaktadır. Kentlerin gecekondu bölgeleri dönüşüm projeleri ile yenilenmeye çalışılmaktadır. Ama

28 uygulanmaya konulan kentleşme projeleri .planlı kentleşmenin önü açılmalı ve kentlerin insanların rahatça yaşayabileceği çevre ile uyumlu tarzlarda konuşlandırılmalıdır.