• Sonuç bulunamadı

1.4. Çevre Kavramı ve Tanımı

2.1.3. Toprak Kirliliği

Toprak her şeyden önce bir üretim faktörüdür. Toprağın doğal fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için niteliğinin bozulmaması ya da kirletilmemesi gerekir. İnsanların türlü faaliyetleri ile toprağın kirlenmesi giderek yaygınlaşmaktadır. İnsanların üretim ve tüketim faaliyetlerinin zincirleme çıktılarına bağlı olarak toprağın doğal işlevini yapamaması sonucu kimyasal ve biyolojik vb. yapılarındaki bozulma olarak toprak kirliliği olarak ifade edilebilir

Toprak kirlenmesi, kentleşme veya dış şartların etkileriyle doğal denge içerisinde toprağın çeşitli fiziksel, kimyasal, biyolojik ve jeolojik yapısında meydana gelen gelişme ve bozulmadır.(Ökmen,1999:58)

Son yıllarda kentleşme nedeniyle şehirlerde yaşayanlarında sayısı da artmış ve bu da toprak kullanımını daha da genişletmiş ve çeşitlendirmiştir. Tarım alanlarını yerleşim biçimlerine çevirmişler ya da sanayi fabrikaları ile kaplamışlardır. Bu durum oluşması hem toprağı kirletmiş hem de havanın nem oranını azaltarak canlılar için telafisi mümkün olmayan zararlar vermiştir.

Tarımsal ürünlerin daha hızlı büyümesini ve ürün çıktısını daha da arttırılması amacıyla kullanılan kimyaslve biolojik gübreler vb. girişimler sonucu toprakların kirlenmesine yol açmaktadır. Toprak kirliliğine neden olan doğal ve insan faaliyetlerine bağlı olarak karışan kirleticileri genel olarak; organik (pestisidler, hormonlar) ve inorganik(ağır metaller vb. ) bileşikler ve radyoaktif atıklar olarak sınıflandırabiliriz. (Türkoğlu, 2006: 3).

İnsan faaliyetleri sonucunda, toprağın fiziksel, kimyasal, biyolojik ve jeolojik yapısının bozulması olarak tanımlanan toprak kirliliği, toprakta kullanılan yanlış tarım teknikleri, bilinçsiz ve fazla gübre ile tarımsal mücadele ilaçları kullanma, zehirli ve tehlikeli maddelerin toprağa bırakılması sonucunda ortaya çıkmaktadır. (Acar,2017:567) Ayrıca kirli havanın içerdiği zehirli gazların neden olduğu asit yağmurları ve kirletici gazların toprakta birikmesi, çeşitli yollarla kirlenen suların toprağa karışıp, toprağın yapısının bozulması ve katı atıkların gerekli özen gösterilmeden depolanması gibi etkenler toprağı kirletmekte ve hatta kullanılmaz hale getirmektedir

Kentleşmenin ve nüfusun yoğun olduğu bölgelerde toprak niteliği hissedilir ölçüde bozulmaktadır. Bunda arazinin kötü kullanılması, inşaaat tekniklerinin kirliliği,

43 alt yapı yetersizliklerinden doğan kirli su ve kanalizasyonun toprağa bırakılması ve çöp biriktirmesi rol oynamaktadır. Kentve kent çevresinde toprak kirliliğine yol açan diğer bir faktör de hava kirliliğidir. Gerek kentin ısınması sıarsında bacalaradan çıkan çeşitli zehirli gazlar, gerekse taşıtların egsoz gazları yoğunlaşarak toprakla kaynaşmakta ve topraktaki canlı yaşamaı olumsuz etkilemektedir. Kent çevresinde toprak kirliliğine neden olan en önemli nedenlerden birisede fosseptik yöntemiyle kent atıklarının toprakta depolanmasıdır. Bu yolla yoğunlaşan kirlilik, toprağın daha yoğun katmanlarına sızarak yer altı sularını da kirletmektedir (Karaca ve Turgay, 2012: 13).

Toprağın verim gücünü düşürecek, optimum toprak özelliklerini bozacak her türlü teknik ve ekolojik baskılar ve olaylar”, toprak kirliliği veya toprak kirlenmesi olarak nitelenir .Toprak kirlenmesi, hava ve suları kirleten maddeler tarafından meydana getirilir. Örneğin, kükürtdioksit oranı yüksek olan bir atmosfer tabakasından geçen yağmur damlacıkları asit yağışları halinde toprağa gelir.

Toprak içine giren bu asitli sular ağaç köklerini, bitkisel ve hayvansal toprak canlılarını zarara uğratır. Toprağın reaksiyonunu etkileyerek besin maddesi dengesini bozar, taban sularını içilmez hale getirir. Aynı şekilde çöp yığınlarından toprağa sızan sular, kirli sulama suları, gübre çözeltileri, radyoaktif maddeler, uçucu küller, toprağı kirleten madde ve kaynaklardır. Toprak kirliliğini önlemek için çok çeşitli teknik, ekolojik ve hukuksal önlemler alınır.

Toprak kirliliğinin önlenmesi amacıyla; arazi ve doğal kaynaklarla ilgili planlama, uygulama, değerlendirme, kontrol, izleme ve eşgüdüm mekanizmaları güçlendirilmeli; tarım ve orman arazilerinin amaç dışı kullanımı engellenmeli; ormanlaştırma, yeniden ormanlaştırma, erozyon kontrolü ve çayır/mera ıslahı için gerekli finansman sağlanmalıdır. Toprak kirliliğinin ulusal düzeyde tespiti için envanter çalışması oluşturulmalı, belirlenen alanların kayıt edilmesi, izlenmesi ve iyileştirme çalışmaları yapılması gerekmektedir.

Tarımda makinalaşmanın kullanılmasıyla beraber tarımda kullanılan ilaçlar, kimyasal gübreler ve diğer yakıtlar enerji maddeleri büyük tonajlara ulaşmıştır ve bunlar çevre kirlenmesini büyük ölçüde etkilemektedir. Tarımsal üretim bilindiği gibi toprağı ve tohumu kullanarak bitkisel ve hayvansal maddeler elde etmek olduğuna göre, insanların doğrudan doğruya çevreleriyle yürüttükleri faaliyetlerdir. Kimyevi gübre kullanımı

44 tarımsal üretim alanında önemli bir şekilde etkili olduğu kadar onun çevre kirlenmesi açısından büyük bir ilişki vardır.

‘The Limits to Grow’adlı yayına göre çılgın sanayi yarışı ve yanlış arazı kullanımının tedbiri alınmalı kentlerin büyüme ve kirlenmesi havanın, suyun ve toprağın zehirlenmesi mutlaka önlenmelidir. Sanayi fabrikalarının üretim yaparken sanayi atıklarının çevre kirlenmesi faktörünü bir maliyet faktörü olarak hesaba katılması önem taşımaktadır. Sanayi atıklarının çevre kirlenmelerine karşı tedbir amacıyla her kuruluşun kendi bünyesinde kirlenmeyi önleyici arıtma tesislerinin kurulması toplumsal yarar olarak görülmektedir.(Aslan,1978:27-39)

Günümüz dünyasında görülen toprak kirlenmesinin en önemli etkileri şunlardır.(Türkoğlu, 2006: 9).Kirletici madde içeren tozların ve uçuçu organik maddelerin solunum yolu ile vücuda girmesi, kirlenmiş toprakların ağız yolu ile vücuda girmesi, yüzeysel suların yağmur sularıyla kirlenmesi.yeraltı sularının sızma sonucu kirlenmesi.,bitkilerde kirletici maddelerin birikimi, uçucu organik bileşenlerin buharlaşma sonucu atmosferi kirletmesi olarak sıralanabilir.

Son yıllarda toprak kirlenmesinin yanısıra kentleşme ve konut yapım alanları için orman arazilerinin yok edilmesi, iklim değişikliği sonucu artan sel, taşkın, erozyon gibi afetlerin etkisini azaltmaktadırlar. Ancak, hassas bir sistem olmaları sıcaklık artışlarından çok etkilenmelerine neden olmaktadır. Artan orman yangınları ile her yıl dünya ormanlarının yaklaşık % 1 i yok olmaktadır. Yangınlar, hem ormanın doğal çevresini yok etmekte hem de konut yapımı için toprak simsarlarının aşırı kar spelülasyonlarına yol açılabilmektedir.