• Sonuç bulunamadı

Diğer Kirlilikler :Gürültü ve Görüntü Kirliliği

1.4. Çevre Kavramı ve Tanımı

2.1.7. Diğer Kirlilikler :Gürültü ve Görüntü Kirliliği

Son yıllarda insanların huzur ve sağlığını olumsuz yönde etkileyen bir faktör haline gelen kentleşmenin sonuçlarından birisi de gürültü ve görüntü kirliliğidir. Teknolojinin ilerlemesi ve kentlerde yaşam düzeyinin hızlı bir şekilde yükselmesiyle gürültü kaynakları ve etki dereceleri hızla artmıştır. Toplu ulaşım araçları (uçak, tren otobüs, vapur) sayıları her gün çoğalan özel taşıt araçları, imalâthane ve fabrikalar ile konforlu bir yaşam için kullanılan elektrikli mutfak eşyaları, havalandırma alet ve gereçleri, insanların huzurunu ve sağlığını bozan gürültü kaynakları haline gelmiştir. Bu nedenle de “gürültü” kavramı “çevre kirletici faktörler” arasında özel bir yer almıştır.

Kentlerdeki sanayi kuruluşları ve imalâthanelerde çalışan makineler sürekli olarak gürültü yapmaktadır. Bu, hem orada çalışanları, hem de çevredekileri rahatsız etmektedir. Ülkemizde gürültü önleyici yasal düzenlemeler uzun süre yapılmamıştır. O neden birçok konutların alt kısımları ve bir bölümü imalâthane ve atölye olarak kullanılmıştır. Bunlar, gece ve gündüz kentte yaşayan kent sakinlerini gürültü rahatsızlığından etkilemişlerdir. Kentlerde mutfaklarda kullanılan mutfak araç ve gereçleri, müzik aletleri Asansör, klima gereçleri, hidrafor, jeneratör, eğlence yerleri, eğlence merkezlerinin sesleri de gürültü kirliliklerini oluşturmaktadır.

56 Gürültü kirliliği, insanlar üzerinde fiziksel, fizyolojik, psikolojik ve performans bakımından zararlı etkiler meydana getirmektedir. Gürültü kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etki derecesi, gürültü şiddeti yanında gürültü süresinin uzunluğuna göre de değişmektedir. Sanayileşmiş ülkelerde gürültü sorunu üzerine eğilme ve gerekli önlemleri alma çabaları 60-70 yıl önce başlamıştır. Biz de ise bu sorun kısa bir süre önce ele alınıp, ciddi yasal düzenlemelerin yapılabilmesi, içinde bulunduğumuz yıllara kadar sürmüştür Çevre koruma bilincine sahip ülkelerde bunun çok güzel örnekleri görülmektedir. Halkın bilinçlenmesi, özellikle devlet kuruluşlarını bu konuda etkili kontrollü önlemler almaya zorlayacaktır.

Gürültü yalnızca işyeri zararlısı değil aynı zamanda da önemli bir çevresel patolojik etkendir. Ülkemizde büyük şehirlerimizin pek çok semtinde yapılan gürültü ölçümlerinde elde edilen değerlerin eşik değerleri geçtiği saptanmıştır. Yine Avrupa'da 13 milyondan fazla insanın 65 dB'in üzerinde çevresel gürültüye maruz kaldığı belirtilmektedir.

Gürültü, insanlarda işitme kayıplarının yanı sıra önemli bir stres ajanı olarak psikolojik, nörovejatatif ve kardiyovasküler sistemleri etkileyerek çeşitli hastalıklara yol açmaktadır.

Sesin iki temel belirleyicisi frekansı ve şiddetidir. Sesin şiddeti doğrudan kulak zarına ulaşan mekanik basınçla ilişkilidir ve desibel (dB) olarak ölçülür. Kulağımız 0-140 dB arası sesleri algılar. 140 dB kulakta ağrı, kulak zarında yırtılma gibi etkiler yapar. Giderek artan sanayileşme ve kentleşme sonucunda gürültü önemli bir çevresel kirlilik etkeni haline gelmiştir. Gürültünün insan sağlığını pek çok yönüyle olumsuz etkilediği görülmesine karşın, toplumumuzda halen bir risk olarak algılanmamaktadır. Uzun süre yüksek düzeyde gürültünün, kişiler üzerinde iç kulakta hasarın yanı sıra kardiyovasküler hastalıklar, beyin sıvısındaki basıncın azalması, uyku bozukluğu, öfke ve sıkıntı gibi çeşitli sağlık sorunlarına neden olduğunu araştırmalarda yer almaktadır. (Güner,200:54)

Oysa yine bilinmektedir ki gürültünün bu olumsuz etkilerinden korunmanın en etkin yolu, gürültü kaynağının denetimidir. Okullarda ve işyerlerinde sağlık eğitimi çalışmalarına ağırlık verilmeli ve bu konuda toplumsal duyarlılık oluşturulmalıdır. Gürültü ile ilgili mevzuatımızda gürültü limit değerleri konusunda, farklı yasa ve tüzükler bulunmaktadır. Mevzuattaki bu farklılıkların giderilmesi, etkin denetim ve kontrollerin yapılması, yerel

57 yönetimlerin ve işverenlerin bu konudaki sorumluluklarını yerine getirmeleri konusunda ısrarla izlenmesi gürültü kontrolünde etkili olabilecektir.

Diğer taraftan kentsel mekanı olusturan yapılar ve bunlar çevresinde farklı amaçlarla yer verilen düzenleme, donatım ve tanıtım elemanlarının çarpık kentleşme sonucu estetik ve fonksiyonel hedeflere uygun seçilmemesi ya da uyumsuz bir kompozisyon ortaya koyması Görüntü/görsel kirlenmelerin temel kaynağını oluşturmaktadır.

Cansız elemanların ise estetik ve islevsel bakımdan uygun seçilmemesi çevremizde görsel yönden bozukluklara, diğer bir ifade ile görsel kirlenmeye neden olmaktadır. Farklı amaçlarla kullanılan bu düzenleme, donatım ve tanıtım elemanları, çevre kirlenmesine doğrudan katkıda bulunmakta, daha da önemlisi bireylerin üzerinde psikolojik etkilere neden olmaktadir. Ayrıca işlevsel olmayan kullanımlar ekonomik açıdan kayıplara yol açmaktadır. Bunlar;

Levhalar ve İşaret Panoları Bina Dış Cephe Görünümleri Gecekondular

Bez Afisler ve Pankartlar

-Direkler ve Üstten Geçen Teller Çöpler ve Kati Atıklar

Genel olarak düzensiz ortamlar insanda hoşnutsuzluk, bezginlik meydana getirir ve düşünce konsantrasyonunu bozar. Nitekim, psikiyatri kliniklerinde doğayla uyumlu göze hitap eder tarzda düzenlemeler yapılarak ortam tedavisinde kullanılmaktadır. Görüntü kirliliginin çeşidi ve kişisel farklılıklara göre daha başka etkiler de ortaya çıkar. Bunlar:

-Düzensizlik sonucu dikkat dağılması, gözlerde yorgunluk, isteksizlik, verimsizlik, -Biteviyelik sebebi ile uyarılmada azalma, duygusal dönüşüm ve düşünce çeşitliliğinde azalma,

58 -Sürekli nahoş manzaralarla karşı karsıya kalma sonucu kötümserlik, yasama sevincinde azalma ve psikomatik hastalıklarda artıs,

-İstenmeyen görüntüler sonucu ruhi travma, bulantı, baş dönmesi olarak gruplandırılabilir (Bodur ve Kucur, 1994:50).

59

3.BÖLÜM

ÇEVRE SORUNLARININ ÇÖZÜMÜNDE KULLANILAN ARAÇLAR VE POLİTİKALAR

1972 yılında Stockholm’da ilk uluslarası çevre toplantısı gerçekleştirilmiş ve ilgili toplantıda alınan kararlar çerçevesinde Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Uluslararası boyutlarda çevre üzerine 1983 yılında Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu kurulmuş ve ülkelerin ekonomik kalkınma politikalarının oluşumunda çevre hedeflerinin dikkate alınması ve sürdürülebilir kalkınmanın sürdürülebilir çevre politikaları ile mümkün olacağı ileri sürülmüştür. Sınırı aşan boyutları olan çevre sorunları ile mücadelede uluslararası iş birliği olmadan sorunları çözmek mümkün olamamaktadır. Bu nedenle uluslararası çevre sorunları ile mücadele için uluslararası iş birliği ve uluslararası örgütlerin oluşturularak bu alanda etkin politikalar geliştirilip uygulanması gerekmektedir. Bu ünitede çevre sorunları ile mücadelede sadece ulusal politikalara yer verilmektedir.

Brezılya’nın Rio de Jenerio kentinde yapılan ‘Dünya Çevre Zirvesi’ birçok ülke başkanlarının katılımıyla gerçekleşti. Zirvenin amaçlarından çıkacak sonuçlar uygulamada ülkeleri çevre meselelerine daha duyarlı olunması istenmiştir. Bu nedenle sorunun çözümü devlet müdahalesini gerekli kılmaktadır. Devletin çevre sorunlarını önlemede uygulayacağı temel iki politika aracı mevcuttur. Bunlardan birisi piyasa mekanizmasının ikamesini sağlayan, onun yerine yeni bazı önlemleri uygulamaya koyan yasaklayıcı, miktar belirleyici yasal düzenlemelerdir. İkincisi ise piyasa mekanizması içinde ekonomik davranışları düzenleyen ve maliye politikasının sağladığı vergi ve kamu harcama araçlarının kullanılmasıdır.

Çevre hakkının en belirgin ve mühim özelliği ekolojik anlamı bakımından diğer haklar ile bu hakların karşı kaşıya kalması durumunda çevre hakkının avantajlı olmasıdır. Ancak insan hakları insan ve doğa arasındaki durumu da düzenlemeye çalışır. Dört unsurdan birisi olan doğanın bir üyesi olan insan sisitem bileşenleri olarak çevre ile birbirinden ayrılamaz. Yaşanabilir bir çevre hakkının insan hakları içerisinde yer bulması, ülkelerin kendi anayasalarına bu konu hakkında maddeler eklemesine neden olmuştur. Böylece çevre konusu hukuksal bir zemin kazanmıştır.

60 Türkiye’de çevre politikasında uygulamalar genellikle, çevresel etki değerlendirmeleri, enerji vergileri, kirletme cezaları şeklindedir. Bu yöntemlerin, etkin ve gelişen bir çevre politikasında, yeterli ve verimli olmayacağı, çevre konusunda ek vergilerin, emisyon ticareti ve izinleri ya da enerjinin yoğunluğunun azaltılmasına yönelik projelerin uygulamaya geçirilmesi gibi diğer politikaların oluşturularak faaliyette bulunulması gerektiği gerçeği ortadadır.