• Sonuç bulunamadı

1.4. Çevre Kavramı ve Tanımı

2.1.2. Su Kirliliği

Kentleşme sonucu Çevre kirliliğinden etkilenen ilk unsurlardan havanın kirlenmesinden sonra aşama aşama su ve toprağın kirlenme hadisesi görülmektedir. Bu çevre kirliliğinin görüldüğü alan ise canlıların yaşam kaynağını teşkil eden yeraltı ve yer üstü kaynak sularında tehlikeli boyutlara ulaşan su kirliliğidir. Dolayısıyla su kirliliği, evrende suyun kaynaklardan çıkması ,buharlaşması ve tekrar yeryüzüne doğal dolanımı olarak adlandırılan hidrolojik devre akımına üretim ve tüketim sonrası insanın müdahalesi sonucu ortaya çıkan bir kirliliği ifade etmektedir.(Altuğ,1990:30)

Kentleşmeyle birlikte ortaya çıkan sanayi atıkları, yetersiz kanalizasyon sistemi, yanlış uygulanan çöp saklama yöntemleri ve sellerle taşıtan her türlü kentsel kirlilik su kirliliğinin başlıca kaynaklarını oluştururlar.

Tarımsal ve sanayi faaliyetlerinin yanı sıra yerleşim yerleri de su kirliliğine önemli ölçüde katkıda sağlamaktadır. Fabrikalardan çıkan atıkların yanısıra evsel atıkların karıştıkları kaynak sularda kimyasal ve biyolojik karışımlar su kirlenmelerine neden olmaktadır. Tehlikeli olarak nitelendirilen hastane atıkları da bu gruba dahil edilebilir.

40 İstenmeyen zararlı maddelerin, suyun öznel yapısını ve niteliğini ölçülebilecek oranda bozmalarını sağlayacak miktar ve yoğunlukta suya karışma olayı, su kirliğini ihtiva etmektedir. Yeryüzündeki sular, güneş ışınlarının sağladığı enerji ile sürekli bir döngü içinde bulunur. İnsanlar, yaşamlarını devam ettirebilmek için, suyu bu döngüden alır ve kullandıktan sonra tekrar aynı döngüye geri ilave eder. Bu döngü sırasında kullanılan suya karışan maddeler, suyun fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerini değiştirerek “su kirliliği” olarak adlandırılan durumu ortaya çıkarmıştır. Su kirlenmesi, su kaynağının fiziksel, kimyasal, bakteriyolojik, radyoaktif ve çevreyle ilgili özeliklerin olumsuz yönde değişmesi şeklinde olur (Dündar,2004: 4)

Yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının muhtevasında ,insanların ya da canlıların sağlığını olumsuz yönde etkileyebilecek parazitlerin bulunması su kirliliğini oluşturmaktadır.. Su kaynaklarının bulunduğu bütün alanlar için Su kirliliği geçerli olan bir sorundur. Okyanusların ve yeraltı sularının kirlilikten etkilenmediği ya da yeterli düzeyde önemsenmediği günler geçmişte kalmıştır. Suyun olduğu her yerde kirliliğin oluşabileceği göz önüne alınarak, suyun temiz tutulması için önlemlerin alınması gerekmektedir.

Suların kirliliğine olan elemanlar arasında konutlar, sanayi kuruluşları, termik santrallerden arıtılmadan çevrelerine bırakılan atık sular tarım ilaçları ve kaynak sularına karışan çeşitli kimyasal zararlı maddeler, Tarımsal ilaçlama suyunun ve sanayinin zehirli atık olarak çevreye arıtılmadan bırakılan sular, Termik ya da nükleer santrallerden çıkan atık sıcak sular su havzalarını kirletmektedirler.

Kentsel fiziki yapılanmanın yanlış mekan alanlarına yapılması, konut yapım alanlarının açılması için yeşil alanların ve ormanların yok edilmesi, su havzalarının kaynaklarının tahrip edilmesi su kirliliğini meydana getiren başlıca nedenleri arasında yer almaktadır.

Günümüzde giderek küresel boyut kazanan su kirliliği büyük bir sorun haline dönüşmüştür. Su kirliliği de hava kirliliğinde olduğu gibi insan ve doğal faktörler göz önüne alınarak belirli bir düzeyi aşması durumunda ortaya çıkmıştır. Kimi zaman insan faktörüyken kimi zaman doğal yollarda meydana gelmiştir. Doğal yolla meydan gelen su kirliliğine yanardağlar, rüzgârlar ve depremler örnek olarak gösterilebilir. Kent çevresinde yer altı ve yer üstü su kaynakları koruma altına alınmalıdır. Bazı baraj

41 civarlarında konut yapımına yasak bölgeler bulunmaktadır. Kentsel yerleşmelerden önce su kaynaklarının ve havzalarının korunmasına ilşkin çevreye uyumlu stratejilerin koordineli olarak uygulanması gerekli olmaktadır. Özellikle Konya kentimizde görülen Yeraltı sularının korunması gerekmektedir. Tarımsal arazilerin sulanmasında kuyu sularının kullanımının azaltılmalıdır. Ev atıklarının kaynakta ayırma projesi projelerini yaygınlaştırılması gerekmektedir.

Su kaynaklarının kimyasal kirlenmeden uzak doğal özelliklerinin korunarak kullanlması;iyi bir tarımın gerekleridir. Doğal dengenin bozulması sonucu küresel ısınmanın uzun süreçte tüm bu bileşenleri de su kaynaklarını olumsuz etki edeceği değerlendirilmektedir. Günümüz de de birçok örneğini gördüğümüz gibi sıcaklık değişimleri yükselmeleri, yağış rejim ve şartlarına etki etmiş, yağışın az olduğu veya hiç olmadığı bölgeler iyice kuraklaşmaya, çölleşmeye başlamış, başka alanlarda da tam tersine aşırı yağışlar taşkınlara, sellere neden olduğundan tüm tarım faaliyetleri için tehlike sinyalleri çalmaya başlamıştır. Dolayısıyla bu sorunlarla mücadele edebilmek, küresel bir iklim politikası ile birlikte, su kaynaklarının etkin yönetilmesine ilişkin tarım politikalarının uygulanması gerektirmektedir.

Canlı yaşamının devam etmesi için önemli olan su kaynaklarının sadece %1’i insanlar tarafından kullanılabilir durumdadır. Suyun yaşamsal önemine ilişkin farkındalığın oluşması için ve su kaynaklarının israf edilmeden tasarruflu kullanılmasını anlatabilmek amacı ile 22 Mart “Dünya Su Günü” olarak kutlanmaktadır. 2018 yılının 19-23 Mart tarihleri arasında düzenlenen 8. Dünya Su Forumunda “Su için Doğanın Sunduğu Çözümler” isimli Birleşmiş Milletler raporunda, insan faaliyetleri sonucunda oluşan küresel ısınmanın etkisi ile su kaynağından oluşan olumsuzluklar, tahribat ve deği- şimler ekosistem açısından değerlendirilmiştir. Söz konusu raporda; su döngüsüne dikkat çekilerek, ormanlık alanların, toprağın % 30 unu kapladığı fakat ormanlık alanların % 65’inin tahrip edildiği açıklanmaktadır. Su kıtlığının arkasındaki en büyük sebep yine insan faaliyetleridir. Ormanlık alanlar, suyun akışını düzenler, arındırır, atmosferdeki nem oranını sabitler. Bu nedenle ormanlık alanların yok edilmesi su kıtlığına neden oluyor (Eren, 2018:76). Değişen iklim koşulları da beraberinde yağış rejimlerini de etkilemiş ve değiştirmiştir. Bu sürecin devamı olarak dünyanın birçok bölgesinde su dengesi, su döngüsü, hidrolojik sistemde değişmiş, sonuçta suyun miktarı, ulaşılma imkânları ve kalitesi de değişmiştir.

42