• Sonuç bulunamadı

Kamu yönetiminin dönüşüm sürecinde yurttaş odaklılık: Yurttaşın yeni kimliği ve devlet

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kamu yönetiminin dönüşüm sürecinde yurttaş odaklılık: Yurttaşın yeni kimliği ve devlet"

Copied!
175
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANA BİLİM DALI

KAMU YÖNETİMİNİN DÖNÜŞÜM SÜRECİNDE

YURTTAŞ ODAKLILIK:

YURTTAŞIN YENİ KİMLİĞİ ve DEVLET

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

DOÇ. DR. M. AKİF ÇUKURÇAYIR

HAZIRLAYAN KIYMET ÇAKIR

(2)

Sayfa

KISALTMALAR………...…...iv

TABLOLAR………..………....….v

GİRİŞ………....………..1

BİRİNCİ BÖLÜM GLOBALLEŞME BAĞLAMINDA DEVLET VE KAMU YÖNETİMİ 1.1. GLOBALLEŞME SÜRECİ VE ETKİ ALANLARI………...……….4

1.1.1.Globalleşmeyi Hazırlayan Koşullar………...………...…...6

1.1.2.Globalleşme Sürecinin Özellikleri...7

1.1.3.Globalleşmenin Yansımaları Ve Etki Alanları...9

1.1.3.1. Globalleşmenin Ekonomik Boyutu...10

1.1.3.2. Globalleşmenin Sosyo - Kültürel Boyutu...11

1.1.3.3. Globalleşmenin Teknolojik Boyutu...13

1.1.3.4. Globalleşmenin Ekolojik Boyutu...14

1.1.3.5. Globalleşmenin Siyasal – Yönetsel Boyutu...14

1.2.DEVLET VE YÖNETİM ALANINDA YAŞANAN DEĞİŞİMLER...16

1.2.1.Ulus Devletin Aşınması...17

1.2.2.Devlet Yönetiminde Globalleşmenin Yansımaları...21

1.2.2.1.Ulus-Üstü Ve Ulus-Altı Aktörler...22

1.2.2.2.Globalleşmenin Devletin Fonksiyonlarına Etkisi...23

1.2.2.3.Globalleşme Ve Yerelleşme İlişkisi...25

1.2.2.4.Yurttaşın Ve Sivil Toplumun Öne Çıkması...26

1.3.KAMU YÖNETİMİNDE GLOBAL EĞİLİMLER...29

1.3.1.Kamu Yönetiminde Yeni Arayışlara Yol Açan Nedenler...31

1.3.2.Kamu Yönetiminde Çağdaş Değişme Ve Gelişmeler...35

(3)

İKİNCİ BÖLÜM

KAMU YÖNETİMİNİN DÖNÜŞÜM SÜRECİNDE YURTTAŞ

2.1.YURTTAŞ KAVRAMINA GENEL BİR BAKIŞ...40

2.2.YURTTAŞLIĞIN BOYUTLARI: SİVİL, POLİTİK, SOSYAL………....…...41

2.3.TARİHSEL GELİŞİM İÇERİSİNDE YURTTAŞIN ROLÜ………....…...42

2.3.1.Tarım Toplumunda Yurttaş...…...44

2.3.2.Sanayi Toplumunda Yurttaş...45

2.3.3.Bilgi Toplumunda Yurttaş...48

2.4. KAMUSAL ALANI BİÇİMLENDİREN YURTTAŞ KİMLİĞİNDE DEĞİŞİM...51

2.4.1.Bilişim Ve Enformasyon Devrimlerinin Yurttaşa Etkisi...55

2.4.2.İnternet Ve Çoğulcu Kamusal Alanın Oluşumu………...59

2.4.3.E-Devlet ve E-Demokrasi Denkleminde Yurttaşın Değişen Rolü……….…....62

2.5.GLOBALLEŞME EKSENİNDE YURTTAŞIN YENİ KİMLİĞİ VE DEVLET…...68

2.5.1. Etkin Devlet Oluşumunda Yurttaşın Aldığı Konum ………...……...70

2.5.2.Yönetim İle Yurttaş İlişkilerinde Değişim………...……...72

2.5.3.Kamu Yönetiminin Dönüşüm Sürecinde Yurttaşın Yeri…….………..73

2.5.4.Kamu Yönetiminde Yurttaşla İletişim Ve Etkileşim...75

2.6. OSMANLI – TÜRK SİYASAL YAŞAMINDA YURTTAŞ……….…………..77

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM KAMU YÖNETİMİNDE PARADİGMA DEĞİŞİMİ ve YURTTAŞ ODAKLILIK 3.1.KAMU YÖNETİMİNDE YÜKSELEN PARADİGMALAR...85

3.1.1.Kamu Yönetimi Özel Yönetim Yakınlaşması...88

3.1.2.Yeni Kamu Yönetimi Yaklaşımı (New Public Management)………...90

3.1.3.Kamu Yönetiminde Toplam Kalite Yönetimi...92

3.1.4.Yönetimden Yönetişime Geçiş...96

3.1.5.Müşteri-Yurttaş Yaklaşımı………...…...100

3.1.5.1.Dış Müşteri...101

(4)

3.2.YURTTAŞ ODAKLILIK KAVRAMI...104

3.2.1.Yurttaş Odaklı Yönetimin Amaç ve Unsurları……….106

3.2.1.1.Tam Katılımın Sağlanması……….……...…………...107

3.2.1.2.Rekabete Dayalı Yaklaşım………....…………...112

3.2.1.3.Ürün-Hizmet-Sonuç Odaklılık………...…………...113

3.2.1.4.Açık, Şeffaf ve Hesap Verebilir Yönetim………...……….…...113

3.2.1.5.Halkın İstek Ve Şikayetlerine Göre Örgütlenme...116

3.2.1.6.Uygun Personel Yönetimi………....…117

3.2.2. Yurttaşa Sürekli Ve Farklı Yollardan Feedback Sağlayacak Yöntemler…....117

3.2.2.1.Seçimler...120

3.2.2.2.Halk Oylaması...122

3.2.2.3.Yurttaş Girişimleri (İnisiyatifler)………….………122

3.2.2.4.Planlama Forumları...122

3.2.2.5.Kamuoyu Yoklamaları (Anketler)………...………...123

3.2.2.6.Halk Toplantıları………....………..124 3.2.2.7.Elektronik Demokrasi………...124 3.2.2.8.Gönüllü Katılım………....………....125 3.2.2.9.Kişisel Görüşme………...……….………...125 3.2.2.10.Telefon...126 3.2.2.11.Dilekçe...127

3.2.3.Yurttaş Odaklılığın Uygulanmasındaki İkilemler...127

3.2.3.1.Müşteri- Vatandaş İkilemi ...128

3.2.3.2.Hizmet- Ürün İkilemi…………...………...128

3.2.3.3.Süreç-Sonuç İkilemi İle Kısa-Uzun Vade Odaklı Olma İkilemi…...129

3.2.3.4.Demokrasiye Etkisi………...………...129

3.3.TÜRKİYE’DE YURTTAŞIN DEĞİŞEN KİMLİĞİ VE DEVLET...132

3.4. YENİDEN YAPILANAN TÜRK KAMU YÖNETİMİNDE YURTTAŞ………...134

3.4.1.Kamu Yönetimi Reformu Ve Yurttaş...137

3.4.2.Yerel Yönetimlerde Yeniden Yapılandırma Ve Yurttaş Odaklılık ……...142

3.4.3.Bilgi Edinme Hakkı...148

SONUÇ...152

(5)

KISALTMALAR a.g.k. : Adı geçen kaynak

AB : Avrupa Birliği

ABD : Amerika Birleşik Devletleri

AGSP : Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası BİMER : Başbakanlık İletişim Merkezi

BİT : Bilgi ve İletişim Teknolojileri BM : Birleşmiş Milletler

Çev. : Çeviren Dağ. : Dağıtım Der. : Derleyen

DPB : Devlet Personel Başkanlığı DPT : Devlet Planlama Teşkilatı Ed. : Editör

GATT : Tarifeler ve Ticaret Genel Antlaşması IMF : Uluslar arası Para Fonu

İTO : İstanbul Ticaret Odası

IULA-EMME :Uluslar arası Yerel Yönetimler Birliği, Doğu Akdeniz ve Orta Doğu Bölge Teşkilatı

KAYA : Kamu Yönetimi Araştırması

MEHTAP : Merkezi Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi MGK : Milli Güvenlik Kurulu

NATO : Kuzey Atlantik İttifakı

OECD : Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü s. : Sayfa

STK : Sivil Toplum Kuruluşları

TESAV : Toplumsal, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı

TKY : Toplam Kalite Yönetimi

TODAİE : Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü

TÜBİTAK : Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırmalar Kurumu UNDP :Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı

vd : ve diğerleri

YYAEM : Yerel Yönetimler Araştırma ve Eğitim Merkezi www : World-Wide-Web

(6)

TABLOLAR

Sayfa

Tablo 1: Geleneksel Devletle, E-Devlette Vatandaş-Kamu Yönetimi İlişkisi...65 Tablo 2: Tablo 1: TKY’de Kültürel Değişim...94 Tablo 3: Halk ile İdare Arasındaki İlişkilerde Ortaya Çıkan Değişiklikler...146

(7)

Günümüzde ekonomik, teknolojik, sosyolojik ve bilimsel açıdan baş döndürücü değişim ve gelişmeler yaşanmaktadır. Özellikle Sanayi Devrimi’nden sonra buharlı gemilerin icat edilmesiyle, kıtalararası bilgi akışı, bilgiye ulaşabilmeyi kolaylaştırmış, sömürgecilik faaliyetlerinde bulunan devletler, gittikleri yerlerde emperyalist tutumlarla, kendi kültürel izlerini bırakmış, zamanla yeni teknolojik gelişmelerin ortaya çıkmasıyla da yerini globalleşmeye bırakmıştır. Globalleşme beraberinde liberal piyasa ekonomisini getirmiş, sermayenin, emeğin, işgücü ve bilginin dolaşımı hızlanmıştır. Globalleşmenin, dünya ekonomik yaşamına bıraktığı en önemli söylem “Karşılıklı Bağımlılık” olmuştur. Ticari, sanayi, politik ve kültürel açıdan, hatta askeri açıdan sınırların ortadan kalkması, ülkelerin birbiriyle etkileşimini artırmıştır. Karşılıklı bağımlılığın en önemli sonucu, global bir değişim sürecine girilmiş olmasıdır. Bu süreçte, ekonomiden siyasete, kültürden çevre anlayışına kadar bir çok alanda köklü bir dönüşüm yaşanmaktadır.

Hemen her alanda etkisini gösteren global değişimin, yönetsel alanda da geniş kapsamlı ve derinlemesine etkileri günden güne artmaktadır. Toplumsal yaşamı her yönüyle kuşatan global değişim dinamikleri, genel anlamda yönetim kuram ve uygulamalarını, daha özelde kamu yönetimlerini, devlet, yönetim ve yurttaş ilişkilerini çok boyutlu olarak etki sahasına almış durumdadır. Günümüzde kamu örgütlerine bakış tarzı değişime uğramıştır. İletişim alanında yaşanan hızlı ve kapsamlı gelişmeler, bu gün dünyanın neresinde olursa olsun, hemen her değişimi ve yeniliği insanların gözleri önüne sermektedir. İnsanın kamu yönetiminden beklentileri de buna göre biçimlenmekte ve devletler bu beklentileri karşılama yönünde daha yoğun ve organize baskılarla karşı karşıya kalmaktadır.

Globalleşme süreciyle birlikte devletle birey arasındaki ilişkiler sorgulanmakta, yurttaş statüsü yeniden oluşturulmakta, devletin küçültülmesi, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, yerinden yönetim ilkesinin öne geçirilmesi, devletin temel kamusal hizmetleri yerine getirmekle sorumlu tutulması, insan haklarının ve temel özgürlüklerin dikkate alınması, bireylerin devletten özerk ve sivil alanlarının mümkün olduğunca geniş tutulması gibi değerler ve yapılar tartışma gündemine getirilmektedir. Süreçle birlikte, temsili demokrasi sistemi artık yeterli sayılmamakta, bireyin karar alma mekanizmasına katılması, merkezde toplanmış yetkilerin yerel yönetim birimlerine dağıtılması, sistemin şeffaflaştırılması, kamu yönetiminin topluma hizmet aracı olduğunun öne çıkarılması düşüncesi gittikçe yaygınlaşmaktadır. Globalleşme ile devletin egemenlik alanı bir yandan

(8)

global aktörler tarafından paylaşılırken, birey de egemen bir özne olarak devletin egemenlik anlayışını içte sınırlayarak, daraltmaktadır. Yaşanan gelişmeler devlet, yurttaş, kamu yönetimi ve özel sektör ilişkilerini, kamu kurumları arasındaki görev ve sorumluluk dağılımlarını etkilemiştir.

Eski çağlarda belirli bir bölgede yerleşmiş ve kendine özgü bir kuvvete sahip olan bireylerin toplamından ibaret bir varlık olan yurttaş da zamanla değişime uğramıştır. Antik Yunan’da sadece belli bir aileye üye olan, kölelerden ve kadınlardan ayrı tutulan, yönetimde ve uygulamada söz sahibi olan bireyleri ifade ederken; günümüzde ülke toprakları içerisinde yaşayan, devlete karşı hak ve yükümlülükleri bulunan, yönetimin karar ve uygulamalarında sorumluluk paylaşabilen bir konuma gelmiştir.

Bu çalışma, siyasal ve ekonomik zaaflarla işlemez duruma gelen ve ekonomik ve siyasi krizler ile iyice tıkanan kamu yönetiminin, güven ve meşruiyet krizini aşma imkanı sağlayacak bir “paradigma dönüşümü” ile yeniden yapılanması konusunda yurttaşın aldığı konumu stratejik bir çerçevede inceleme amacını taşımaktadır. Bu noktada kamu yönetiminin dönüşüm sürecinde nasıl bir yurttaş kimliğinin oluşabileceği sorgulanmaktadır. Bu tezin amacı, yaşanan bir gerçeklik olan globalleşme sürecinde kamu yönetimindeki dönüşümler ışığında, yurttaşla yönetim arasındaki iletişimin yeni dinamiklerini ortaya koymak ve etkilerini araştırmaktır. Bu bağlamda yeni iletişim ve bilgi teknolojilerinin karar alma mekanizması üzerindeki etkilerinden de bahsetmektedir.

İdarenin zaman içinde değişen koşullara, ihtiyaçlara paralel ve sürekli olarak yeniden düzenlenmesi ve geliştirilmesi suretiyle etkili, kaliteli, kısacası verimli çalışması sağlanmak istenmektedir. Kamu yönetiminin görevlerinin etkin, verimli ve rasyonel biçimde sunma gereği; vatandaşların daha kaliteli hizmet talebi ve idarenin değişen çevre koşulları, yönetimde reform çalışmalarını hızlandıran nedenlerin başında gelmektedir. Globalleşme ve sanayi toplumu şartlarından bilgi toplumuna geçiş şeklinde özetlenebilecek olan dünyadaki gelişmeler ile halkın artan ve çeşitlenen talepleri, etkinliğin artırılması ve katılımcılık ekseninde kamu yönetiminde kapsamlı bir yeniden yapılanma ihtiyacını gündeme getirmiştir. Dünyada yaşanan bu gelişmeler ve çeşitli ülkelerde yaşanan tecrübeler ışığında çağdaş bir yönetim zihniyetine kavuşturmak, katılımcı, saydam ve insan hak ve özgürlüklerine saygılı bir kamu yönetimi ile kamu hizmetlerinin adil, etkili ve verimli, süratli, kaliteli sunumu amaçlanmıştır.

Yaşanan ekonomik, teknolojik, demografik, sosyal ve kültürel değişimler, genel kamu yönetiminde ve özel olarak yerel yönetimlerde bir takım sorunların yaşanmasına neden olmuştur. Özellikle giderek artan ve çeşitlenen hizmet talebini, giderek azalan

(9)

kaynaklarla karşılamak zorunda kalan yerel yönetimler, sorunlarının çözümü için çağdaş yönetim tekniklerine başvurma yolunu tercih etmiştir. Yerel yönetim hizmetlerinde yüksek performans, kalite ve sürekli iyileşme üzerinde odaklanan “müşteri-yurttaş yaklaşımı” yönetim tarafından benimsenmeye ve uygulanmaya çalışılmıştır. Müşteri-yurttaş yaklaşımıyla yerel yönetimlerin varlık nedeni olan, hizmetin kullanıcısı durumundaki halkın memnuniyeti önem kazanmıştır. Bir ülkedeki yerel yönetimlerin gücü ve etkinliği, söz konusu ülkedeki demokrasinin düzeyi ile yakından ilişkilidir. Bu da ancak yurttaşların yönetimde aktif olması ve tam katılımın sağlanması ile olabilir.

Kamu yönetiminin sorunlarına çözüm olarak, etkin, verimli, kaliteli ve performansı yüksek mal ve hizmet üretmek için çağdaş yönetim tekniklerinden olan yurttaş odaklı yönetim yaklaşımının incelendiği bu çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde devlet ve kamu yönetimini paradigmatik bir değişime sürükleyen globalleşme süreci ve etki alanları ile birlikte kamu yönetiminde global eğilimler ve Türkiye’de yönetimde değişim çalışmalarından bahsedilmektedir.

İkinci bölümde ise, yurttaş kavramına tarihsel gelişim içerisinde derinlemesine bakılmakta; kamusal alanı biçimlendiren yurttaş kimliğindeki değişim irdelenmekte; globalleşme ekseninde yurttaşın yeni kimliği ve devletle etkileşimi ile Osmanlı-Türk siyasal yaşamında yurttaşın yeri ele alınmaktadır.

Kamu yönetiminde paradigma değişimi ve yurttaş odaklılık başlığı altındaki son bölümde, öncelikle kamu yönetimi-özel yönetim yakınlaşması, yeni kamu yönetimi yaklaşımı, toplam kalite yönetimi, yönetimden yönetişime geçiş ve müşteri-yurttaş yaklaşımı gibi kamu yönetimindeki yükselen paradigmalar incelenmektedir. Bunların ışığında yurttaş odaklılık kavramı, amaç ve unsurları, yöntemleri ve yöneltilen eleştiriler ele alınmakla birlikte, Türkiye’de yeniden yapılanma sürecinde yurttaşın yeri ve değişen kimliğinden söz edilmektedir.

(10)

BİRİNCİ BÖLÜM

GLOBALLEŞME BAĞLAMINDA DEVLET VE KAMU YÖNETİMİ 1.1. GLOBALLEŞME SÜRECİ VE ETKİ ALANLARI

İçinde bulunduğumuz çağda, karşı konulamaz bir değişim süreci yaşanmaktadır. Bu değişim rüzgarlarından en önemlisi ve en çok tartışılanı ise globalleşmedir.1 Tarım ve sanayi devrimlerinden sonra, dünyada ekonomik, sosyal, teknolojik, politik ve askeri alanlarda bir dönüşüm başlamış ve yeni bir şekillenme sürecine girilmiştir.2 Sanayi devrimi ve bilimsel devrim, ekonomik büyüme ve teknolojik ilerlemenin bünyesinde büyüyerek daha fazla yol kat etmiştir.3 Yirminci yüzyılın son çeyreğinde bütün dünyada yaşanmakta olan, ülkeler arasında ki ekonomik, politik, sosyal ilişkilerin yaygınlaşması ve gelişmesi, ideolojik ayrımlara dayalı kutuplaşmaların çözülmesi, farklı toplumsal kültürlerin, inanç ve beklentilerin daha iyi tanınması4, ülkeler arasında sınırların aşınması, ulus devletlerin zayıflaması, mal ve sermaye akımlarının artması, üretimin dünya ölçeğinde yapılması, ulaşım ve iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmeler sonucunda5 dünyadaki tüm ülkeler dış dünya ile daha yoğun bir etkileşime girmiştir. Bu etkileşim ve dönüşüm sürecinde katılım, tüketim, iletişim, bilişim devrimleri etkileyici rol oynamıştır.6 Sanayi toplumunun son aşaması ve bilgi toplumunun başlangıcı olarak kabul edilen globalleşme sürecinde, hizmet sektörünün hızla geliştiği, yeni ekonomi konseptinin hayata geçirildiği ve demokrasinin alternatif tanımlarının yapıldığı bir dönüşüm görülmektedir.7

Bu gün yeniden yapılanan dünyada değişim sürecinin genel adı “Globalleşme” olarak karşımıza çıkmaktadır.8 1980’li yılların başında, emperyalist sermayeler arasında yaşanan çatışmalarda öne çıkan bir eğilim ve buna uygun olarak oluşan yönelimin adı olan globalleşme, genel hatlarıyla, soğuk savaş sonrası dünyanın bilgi ve iletişim çağına girmesi sonucu ulusal sınırların ortadan kalkmasıyla büyük bir köye dönüşmesi olarak

1 Globalleşme kavramı, Türkçe literatürde yaygın olarak “küreselleşme”,” yeni dünya düzeni” nadiren de

‘uluslararasılaşma’ gibi terimlerle ifade edilmektedir.

2 Murat Ali Dulupçu, Küresel Rekabet Gücü: Türkiye Üzerine Bir Değerlendirme, Nobel Yayınları,

Ankara, 2001, s.14

3 Mehmet Yüksel, Küreselleşme Ulusal Hukuk ve Türkiye, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2001, s.85

4 Mustafa Ökmen, Bekir Parlak, "Küreselleşme Sürecinde Yerelleşme Eğilimleri Ve Yerel Haklar", Yerel

Yönetimler Sempozyumu Bildirileri, TODAİE, Yayını, Ankara, 2000, s.611

5 Mustafa Acar, "21.Yüzyılı Şekillendirecek İki Anahtar Kavram Olarak Küreselleşme ve Sivil Toplum",

Sivil Toplum Dergisi, Yıl:1, Sayı:4, 2003, s.75-83

6 Can Fuat, Gürlesel, M. Faruk Demir, Dünyada Çok Taraflı Denge ve Türkiye İçin Yakın Gelecek,

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yayını, İstanbul, 2002, s.153

7 Dulupçu,a.g.k., s.14

(11)

tanımlanır.9Globalleşme, Peter Dicken’a göre; “uluslar- arasılaşmadan daha ileri ve karışık bir kavram olup, bu bağlamda mal ve hizmet akımlarının ülke ve bölge sınırları içinde artmasını sağlayan ve ekonomik faaliyetlerin uluslar arası alanda dağılımını arttırmak suretiyle ulusların fonksiyonel bütünleşmesini sağlayan bir olgudur.”10

Globalleşmeyle birlikte, bu sürece karşı globalleşme karşıtı hareketler de başlamıştır. Globalleşme karşıtlarına göre, yeni bir yoğunlaşma ve merkezileşme süreci, emperyalist egemenler arasında yeni bir yapılanma ve dünyanın paylaşımında yeni bir düzeni de zorunlu kılmıştır. Serbest bölgeler, ikili ve bölgesel yatırım anlaşmaları, yatırımların, finans piyasalarının, uluslararası ticaretin önündeki kısıtlamaların kaldırılması, özelleştirmeler, teknolojide yaşanan gelişmeler, üretim, çalışma ve istihdam koşullarında esnekleşme vb gelişmeler, eğilim olan gücün egemen olan güç haline gelmesinde belirleyici faktörler olmuştur. Globalleşme, emperyalist-kapitalizmin yerine yeni bir toplumsal formasyonu tanımlamada ikame bir kavram olarak kullanıldığı düşünülmüştür.11 Globalleşme çağı olarak adlandırılan yaşadığımız dönemde hemen her alanda çarpıcı değişiklikler görülmekte, karmaşık bir çevre içinde yaşama zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Günümüzde daha çok insan birbiriyle eski dönemlere oranla daha fazla bağlantı içindedir. Globalleşme, ülkeler arasındaki iktisadi, sosyal ve siyasal ilişkilerin gelişmesi, farklı toplum ve kültürlerin inanç ve beklentilerinin daha iyi tanınması, uluslararası ilişkilerinin yoğunlaşması gibi birbiriyle bağlantılı konuları içeren bir kavram halini almıştır. 12 Anında elektronik iletişim ve global ağlar, sadece haberlerin ya da bilgilerin daha çabuk aktarılmasını sağlayan bir yol olarak kalmamakta, hayatlarımızın tüm dokusu da değişmektedir.13

Ulus devletin etkinliğinin azalması ve ekonomik faaliyetlerin, karşılıklı iktisadi bağımlılığın artması globalleşmenin en belirgin özelliği olmasıyla birlikte; global değişim süreci, ekonomiden siyasete, kültürden çevre anlayışına kadar her alanda köklü bir dönüşüm başlatmıştır. Ulus devletlerin uluslararası güç dengelerindeki konumlarının değişmesi, ulusal ekonomilerin başarı kriterlerinin standartlaşması, hızlı iletişimin

9 Ethem Torunoğlu, “Sürdürülebilir Kalkınma Paradigması üzerine ön notlar”, TÜBİTAK Vizyon 2023

Panel İçin Notlar,

ttp://vizyon2023.tubitak.gov.tr/teknolojiongorusu/paneller/cevresurdurulebilirkalkinma/raporlar/son/EK-16.pdf (12.04.2004)

10 Peter Dicken, Global Shift: The Internationalization of Economic Activity, Second Edition, Guilford

Press, New York, 1992, s.1

11 Mesut Mahmutoğulları, "Küreselleşme Karşıtı Hareketler 'Nasıl Bir Dünya' Sorusuna Yanıt Üretebilecek

mi?" http://www.ir.metu.edu.tr/conference/papers.html (12.04.2004)

12 http://askaptan.4mg.com/globallesme%20turkiye.htm (12.01.2004)

13Mazlum Kara, "Küreselleşme Tarafsız mı?", Türkiye ve Siyaset Dergisi, Kasım- Aralık, 2001,

(12)

dünyanın uzak mekanlarında olup bitenleri yakınlaştırması, sermaye hareketlerinin ulus-üstü kurum ve değişmelere duyarlılığının artırması, bireysel beklenti ve tüketim kalıplarının hızla değişmesi gibi gelişmeler, bu değişim ve dönüşümün çok yönlülüğünü açık bir biçimde ortaya koymaktadır.14 Globalleşme, ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel alanlarda bütün insan yaşamını kapsadığı için dünyanın tek bir yer olarak algılanması olarak karşımıza çıkmaktadır.

1.1.1.Globalleşmeyi Hazırlayan Koşullar

Globalleşme, temelinde çok eski zamanlara dayanan bir süreçtir. Robertson, globalleşme sürecinin coğrafi keşifler, güneş merkezli evren teorisi, dünyanın ilk haritasının yapılması böylece yeryüzüne ilişkin ilk genellemelerle başladığını belirtmektedir.15 Globalleşmenin ekonomik gelişme süreci de yeni değildir. 1870-1914 yılları arasındaki zaman süreci, insanlar tarafından telgraf teknolojisinin geliştirilmesi ve vapur yapımıyla birlikte uluslararası iletişim ve taşımacılığın daha hızlı, ucuz ve kolay hale geldiği; sermayenin ve malların serbest dolaşımın çok hızlı bir şekilde arttığı bir dönem olmuştur. Sonraki dönemlerde de ülkeler ekonomilerini uluslar arası mallar, hizmetler, işlemler ve fikirlere açmaya başlamıştır.16

İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki dönemde, savaşın yıkıntılarının onarılması için toplumsal ve ekonomik alanda yeniden yapılanmaya gidilmiş, sanayi üretiminde ciddi artış meydana gelmiş ve neticede refah düzeyinde belirgin yükselme olmuş ve liberal refah devleti modeli hayata geçirilmiştir. XIX. yüzyılda sanayileşme, kentleşme, bilim, sanat ve düşünce alanlarındaki önemli gelişmeler, bu yüzyılın temel özellikleri arasında olmuştur. XX. yüzyıl iki büyük Dünya Savaşını, eski sömürgelerin ulusal devlet olarak bağımsızlaşmalarını, nükleer silahların geliştirilmesini, soykırımları, bilim ve teknoloji alanındaki hızlı gelişmeleri bünyesinde bulundurmuştur. Bu sürecin sonunda kapitalizmin merkezileştirici ve toplulaştırıcı etkisini uluslararası düzeyde gözlemek mümkündür. Öncelikle ulus devleti ve ulusal pazarı yaratan süreç, giderek artan ölçülerde dünya çapında bir merkezileşmeye, insanların dünya çapında bütünleşmesine ve birbirleriyle bağlantılı hale gelmesine yol açmıştır.17 Globalleşme, 1960'larda ki dönüşüm ve hızlı değişimlere dayalı, politik sonuçları beraberinde getiren ekonomik bir süreç haline gelmiş ve ulus aşırı şirketlerin uluslararası yatırım stratejilerinde, özellikle üretimin yerel

14 Ömer Demir, Küresel Rekabette Etkin Devlet, Nobel Yayınları, Ankara, 2003, s.2 15 Rana A., Aslanoğlu, Kent Kimlik Küreselleşme, Asa Kitabevi, Bursa, 1998, s.123

16 Ersan Öz, “Globalleşme Nedir?”, http://www.dtm.gov.tr/ead/DTDERGİ/tem2001/ersan.htm (02.05.2005) 17 Mehmet Yüksel, agk., s.33,34

(13)

olmaktan çıkarılıp farklı bölgelerde gerçekleştirilmesini içeren radikal bir yeniden konum belirleme çabası gerektirmiştir. 1970'lerdeki iktisadi krizler sonucunda ulus aşırı firmalar ulusal üretim hatalarını artık uluslararası hale getirmek zorunda kalmışlardır. Dünya Petrol krizi ile kendisini açığa çıkaran bu krizde kapitalizmin bulduğu çözüm globalleşme olarak görülmüştür.18

Soğuk Savaş sonrası dönemi, globalleşme sürecinin ulaştığı boyutların milletlerarası alandaki bazı yeni yansımalarını oluşturmaktadır. Teknolojik gelişmeler, özellikle iletişim ve dijital teknolojilerindeki hız, milletler ve devletler arası etkileşimi hem kolaylaştırmış hem de teşvik etmiştir.19 Globalleşmenin en önemli nedenlerinden biri olan iletişim alanındaki ilerlemeler, vatandaşların diğer ülkelerde olup bitenler hakkında daha fazla bilgi sahibi olmasını sağlamıştır.20

Kısaca ulus devletin krizi ve enformasyon / iletişim teknolojilerindeki ilerlemeler ile ulaşımın ve haberleşmenin artması sonucunda globalleşmeye uygun ortam meydana gelmiştir. Ulaşım ve iletişim imkanlarının artması mal, hizmet ve sermayenin dünya genelinde gittikçe daha hızlı dolaşmasını sağlamıştır. Bilgi ve iletişim sayesinde sorunlar da çözümler de globalleşmekte, coğrafi bağlar kopmaktadır. Bütün dünya, tek bir mekan haline gelmektedir. Bu çerçevede globalleşmenin modernleşme olgusunun bir sonucu olduğu kabul edilebilir.21

1.1.2.Globalleşme Sürecinin Özellikleri

Globalleşme, ülkeler arasında karşılıklı iletişim ve bağımlılığın artması, ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkilerin yoğunlaşması ve ulusal sınırları aşan evrensel bir hukukun ve kamuoyunun oluşması süreci olarak karşımıza çıkmaktadır.22 Dünyanın bütünleşmiş tek bir pazar haline gelmesini ifade eden globalleşme, yeni ortaya çıkan bir olgu değil23 göreli, sürekli, işlevsel ve yapısal kalıcılığı olan bir kavram olarak, ilk insanla birlikte başladığı ve yaşamın sürekliliği ile birlikte insanları etkilediği görülmektedir.24

Charles Oman da globalleşmeyi; “mal ve hizmet akımlarını kapsayan ekonomik

18 Atilla Göktürk, "Toplum Yararı ve Çevre Kalitesi", Kamu Yönetiminde Kalite, I. Ulusal Kongresi,

TODAİE Yayını, Ankara, 1999, s.275

19 Esat Öz, "Küreselleşme, Demokrasi ve Milli Devlet: Yeni Çağda Milliyetçi Bakış Açısının Anlamı ve

Gerekliliği Üzerine", Türkiye ve Siyaset Dergisi, Kasım-Aralık, 2001, http://www.turkiyevesiyaset.com/sayi5/0502.htm(12.01.2004)

20 Önder Kutlu, "Kamu Yönetiminde Küreselleşme", Küresel Sistemde Siyaset, Yönetim, Ekonomi, (Ed.

M. Akif Çukurçayır), Çizgi Kitabevi, Konya, 2003, s.175

21 Ökmen, Parlak, a.g.k., s.612-613

22 Atilla Yayla, Siyasi Düşünce Sözlüğü, Liberte Yayınları, Ankara, 2003, s.75 23 Yüksel, a.g.k., s.8

(14)

faaliyetlerin bölge ve ülke sınırları içinde artmasını sağlayan, bölgelerarası insan akımlarını da dikkate alan mikro ekonomik bir süreç” olarak tanımlamıştır.25 Çağımızda, kapitalizmin ortaya çıktığı andan itibaren global bir nitelik gösterdiği sonucuna varılmıştır. Ulusal devletler de kapitalist dönüşümün ortaya çıkardığı yapılardır. Aynı zamanda globalleşme sürecinin, çağdaş emperyalizmin 1980'lerden itibaren yaygınlaşan ve Sovyet Sisteminin çöküşünden sonra tek ve kaçınılmaz bir olgu olarak dünyaya sunulduğu düşünülmektedir. Globalleşme bu anlamda, kapitalist sermaye birikiminin bir aşaması, emperyalizmin, yani sermaye ihracatının yeni bir biçimi olarak da düşünülmüştür. Öncelikle ulus devleti ve ulusal pazarı yaratan süreç, giderek artan ölçülerde dünya çapında bir merkezileşmeye yol açmıştır.26 Soğuk Savaş döneminin ardından iki kutuplu dünya sona ermiş ve ABD'nin tek süper güç olduğu tek kutuplu bir dünyaya geçilmiştir. Bu dönem bir geçiş süreci olarak yaşanmış ancak siyasi, askeri ekonomik ve sosyal dengeler kurulamamıştır. Bu dönemde ekonomi ağırlıklı dünya gündemi, kapitalist sistemin ve piyasa ekonomisinin yaygınlaşması, demokratik değerlerin ve uluslararası hukuk normlarının yerleşmesi, uluslararası ticaretin ve sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi gibi alanlarda yoğunlaşmıştır.27

Ulaşım ve iletişim teknolojilerinin sonucunda, malların, fikirlerin, bilginin, hizmetlerin, suçun, kültürel oluşumların, değerlerin, modaların, sosyal hareketlerin, sosyal sorunların kitlesel akışıyla birlikte, modern toplumlar ulus-aşırı güçlere inanılmaz bir geçirgenlik göstermişler, uluslararası ilişkiler artık globalleşme mantığı bakımından düşünülmeye başlanmıştır. Globalleşmeyle birlikte, dünyanın çok daha yakın ve daha yoğun karşılıklı bağlantılılar sistemi haline gelmesinde iki süreçten bahsedilebilir: İlk olarak; siyasi, ekonomik ve sosyal faaliyetler, kapsam bakımından dünya ölçüsüne ulaşmıştır. İkinci olarak; devletler ve toplumlar içinde ve arasında etkileşim ile karşılıklı bağlantılık düzeylerinde bir yoğunlaşma olmuştur.28 Globalleşme süreci ile uluslararası sermayenin gelişen teknoloji ile birlikte ulusal ekonomilerin, sınırların, kültürlerin üzerinde bir hareket kolaylığına ulaşmış ve buna bağlı olarak ekonomilerde ulus devletlerin önemi azalmıştır.

Dünyanın yaşadığı değişimle birlikte globalleşme birbirini etkileyen farklı süreçlerden oluşmaktadır. Ekonomik, siyasal, sosyal, ideolojik süreçlerin yanı sıra yönetsel

25Charles Oman, Globalisation and Regionalisation: The Challenge For Deveoloping Countries, OECD,

Development Center Studies, 1994, s.33

26Yüksel, a.g.k., s.9

27Gürlesel, Demir, a.g.k., s.11

(15)

süreçlerle de etkileşim içindedir. Yerelleşme ile ilgili konularda bu süreçlerden biridir.29 Dünya da bir yandan globalleşme eğilimleri artarken buna ters gibi gözüken yerelleşme eğilimleri de güçlenme sürecine girmiştir. Globalleşme sürecinde ortaya çıkan olumsuzluklara bir alternatif olarak yerelleşme önem kazanmıştır.30 Batıdaki ulus-devletler açısından da yeni sonuçlara yol açmıştır. Bu süreçte devlet, globalleşmeyle ve onun sonuçlarıyla ilgilenmek konusunda etkin bir kurumsal oyuncu olarak görünmektedir.31

1.1.3.Globalleşmenin Yansımaları Ve Etki Alanları

Globalleşme sürecinde dünya küçülürken bir yandan da parçalanmakta, farklılıklar göz önüne gelmekte ve kültürel, ekonomik, toplumsal, ekolojik, siyasal, teknolojik düzlemde değişikliklerin arka planı da oluşmaktadır.32 Globalleşmenin temelinde birbiriyle ilişkili iki boyutu vardır. Bir yandan globalleşme ile devletleri ve toplumları aşan karşılıklı bağlantı çokluğu sosyal, siyasal ve ekonomik faaliyetleri yeryüzü boyunca “esnemiş” hale getiriyor, dünyanın bir bölümündeki olaylar, kararlar ve faaliyetler global sistemin uzağındaki bireyler ve topluluklar için acil öneme sahip olabiliyor. İkinci olarak da globalleşme modern dünya topluluğunu oluşturan devletler ve toplumlar arasındaki iletişim, karşılıklı bağımlılık düzeylerinde bir yoğunlaşmaya işaret ediyor.33

Son dönemin en popüler konularından biri olan globalleşme, akademik ve siyasi çevrelerde çeşitli boyutlarıyla tartışılmaktadır.34 Çoğu zaman ekonomik bir süreç olarak ele alınmasının yanında, aslında çok boyutlu bir süreçtir. Ekonomik boyutunun yanında, bütünün parçaları niteliğinde ve birbirleriyle karşılıklı etkileşim içinde olan siyasal, yönetsel, sosyo-kültürel, teknolojik, ekolojik boyutlarından söz edilebilir.35 Teknik araçların kullanım kapasite ve kapsamının yaygınlaşması, üretim ve tüketim kalıplarındaki radikal değişikliklere paralel, hayat tarzının standardizasyonu, ekonomik, siyasal, sosyal mekanizmaların tekelci bir evrenselleşme sürecine girmeleri globalleşmenin çevre ve kültür üzerindeki etkileriyle toplumların karşılıklı etkileşimlerinin artmasını sağlamıştır.36

29 Gülise Gökçe, "Küreselleşme ve Yerelleşme İlişkileri Üzerine Bir Tartışma", Yerel ve Kentsel

Politikalar, (Ed: M.Akif Çukurçayır, Ayşe Tekel), Çizgi Kitabevi, Konya, 2003, s.207

30 Mustafa Ökmen, "Globalleşme-Yerelleşme Dinamikleri ve Bir İnsan Hakkı Olarak Yerel Haklar", Yerel

ve Kentsel Politikalar, (Ed: M.Akif Çukurçayır, Ayşe Tekel), Çizgi Kitabevi, Konya, 2003, s.18

31 Bekir Parlak “Küreselleşme Sürecinde Modern Ulus-Devlet ve Kamu Yönetimi”, Çağdaş Kamu

Yönetimi-I, (Ed. Muhittin Acar, Hüseyin Özgür), Nobel Yayınları, Ankara, 2003, s.354

32 Aslanoğlu, a.g.k., s.124 33 Pierson, a.g.k., s.264

34 Mehmet Zencirkıran, “Küreselleşme:”Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, Bilgi ve Toplum, Türk Dünyası

Araştırmaları Vakfı, Sayı.3, İstanbul, 2001, s.173

35 Pierson, a.g.k., s.264 36 Ökmen, Parlak, a.g.k., s.61

(16)

Böylece globalleşmenin sadece ticari bir entegrasyonu değil, dünyanın özellikle batı dünyasının geliştirdiği standartların evrenselleşmesini içerdiği görülür.37 Ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel globalleşmenin diğer yapılanması, Avrupa Birliği oluşumu çerçevesinde meydana gelmektedir.38

1.1.3.1. Globalleşmenin Ekonomik Boyutu

Globalleşmenin ekonomik boyutu, ticaretin artışı, finanssal akımlar, teknolojideki gelişmeler ile bilginin ve iş gücünün hareketliliği yoluyla dünya ekonomilerinin birbirleriyle bütünleşmesini içermektedir.39 Bu süreç içerisinde yeni icatlar, yeni imalat teknikleri, yeni ulaşım biçimleri ve yeni sermayenin birbirini teşvik etmesiyle ulusal ekonomiler arasında karşılıklı bağımlılık giderek artmakta; toplumlar arasında sermaye, finans, emek, mal ve işletme tekniklerinin değişimi çoğalmaktadır.40 Globalleşme kendi gereksinmelerini belirlerken, uluslararası ekonomide geleneksel üretim faktörleri olan toprak ve emek ikincil duruma düşmekte, bu faktörlerden hiç biri, para-rekabet gücü ve rekabet avantajı için artık belirleyici olmazken, yatırım giderek artan bir oranda, dünya ekonomisinin ekonomik iticisi olarak ticaretin yerini almaktadır.41 Globalleşme sürecinde toplumsal bütünün ekonomik yönü; ulaşım ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler ve enformasyon devrimi yoluyla çok farklı bir boyut kazanmıştır. Ekonomik mekan anlayışı yeni doğal kaynakların keşfedildiği dönemden farklı olarak bilgisayar teknolojisiyle yaratılan "görünmeyen kıta" keşfedilmiştir. Bu keşif üretim ve tüketimle birlikte mekan kavrayışında da dönüşeme yol açmıştır.42 Dünyayı şekillendiren yeni eğilimlerle birlikte ekonomik karşılıklı bağımlılık artmış,43 ülkeler arasındaki ekonomik sınırlar kalkmıştır.44

Dünya pazarının sürekli olarak daraldığı koşullarda sermaye için toptan değersizleşme riski büyürken sermaye, kısa vadede yüksek kâr getiren alanlara, başka bir ifadeyle spekülasyona yönelirken; denetimi azalmış ve değerlenme alanı olarak tüm dünyayı kullanan finans sermayesinin ekonomik açıdan globalleştiği görülmektedir.45 Aynı

37 Dulupçu, a.g.k., s.15

38 Vehbi Bayhan, “Postmodern Kültürün Paradoksları”, Bilgi ve Toplum, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı,

Sayı.3, İstanbul, 2001, s.161

39 Mustafa Acar, a.g.k., s.75-83 40 Yüksel, a.g.k., s.85

41 Göktürk, a.g.k., s.276 42 Demir, a.g.k., s.8

43 Deniz Ülke Arıboğan, Kabileden Küreselleşmeye Uluslararası İlişkiler Düşüncesi, Sarmal Yayınevi,

İstanbul, 1998, s.23

44 Ökmen, a.g.k., s.21

45 Fikret Başkaya, “Küreselleşme Söylemi Üzerine”,

(17)

zamanda enformasyon ağlarıyla finans piyasalarının birbirine bağlı olduğu bir global ekonomide uluslar üstü sermayenin çok kısa zamanda mevcut ülkeyi terk etmesi Rusya ve Asya krizlerinde görüldüğü gibi global krizlere neden olduğu düşünülmektedir. Dünya ihracatında önemli bir gücü elinde bulunduran global şirketlerin merkezi birkaç ülkede odaklandığı; ekonomik globalleşme ile gelir eşitsizliğini hem ülke içinde hem de ülkeler arasında dramatik olarak arttığı savunulmaktadır. Uluslar arası sermayenin ve global şirketlerin kuralları belirlediği ve piyasaları biçimlendirdiği global ekonomide sosyal politikaların ve maliyetlerinin sorumluluğunu üstlenen çıkmamaktadır. Her ne pahasına olursa olsun ekonomik gelişme hedeflenirken, sosyal gelişmenin ve adaletin göz ardı edilmesi eşitsizlik, yoksulluk ve dışlanma sorunlarının uluslar arası boyut kazanmasını hızlandırmaktadır. Dolayısıyla eğitim ve sağlık alanlarında sorunlar yaşanmakta, doğanın tükenme hızı artmakta , çevre sorunları şiddetlenmekte, uluslararası çalışma standartları aşınmakta, gerçek ücretlerde gerilemeler gözlenmekte, çocuk işçi istihdamı artmakta , işten çıkarmalar yoğunlaşmakta, işsizlik sorunu yapısallaşmakta, sosyal huzursuzluklar ve şiddet artmaktadır.46

1.1.3.2. Globalleşmenin Sosyo - Kültürel Boyutu

Dünyanın değişim sürecine girmesiyle eski geleneksel değerler ve ilkeler yerini toplumsal amaçları ifade eden yeni global değerlere bırakmaktadır. Dünyadaki değişim trendi izlendiğinde, özgürlük, refah, adalet, hoşgörü, uzlaşma, barış, düzen, bilgi, ahlak ve kalite gibi on temel global değerin giderek önem kazandığı görülmektedir.47 Bu noktada, globalleşmenin sosyo-kültürel boyutun da kültürler arası alış verişin hızlanması, sosyal ve kültürel sembollerin sınır ötesinde tanınır hâle gelmesi, giyim kuşam, yemek ve eğlence başta olmak üzere zevkler ve renklerin birbirine daha çok benzer hâle gelmesi dikkat çekmektedir.48

Globalleşmeyle birlikte, gündelik hayatımız büyük bir değişime uğrarken, kendimiz hakkındaki düşüncemiz ve başkalarıyla ilişki kurma biçimlerimizde de dünya çapında bir devrim yaşandığı düşünülmektedir.49 Bu süreçte, beşeri meselelerde ülke ve mekan kavramı eski önemini yitirmeye başladığı, mahalli veya ulusal olduğu düşünülen

46 http://askaptan.4mg.com/globallesme%20turkiye.htm (12.02.2004)

47Coşkun Can Aktan, “Yeni Dünya Düzeni ve Yeni Global Değerler”, Yeni Türkiye, Ocak- Şubat 1998. s.

669-673.

48 Acar,a.g.k., s.75-83

(18)

meselelerin uluslar arası meseleler haline geldiği görülmektedir.50 Enformasyon teknolojilerindeki değişime bağlı olarak geleneklerin etkisi dünya çapında gerilediği, bununla birlikte “ben” (self) algımız ve duygumuzun da temellerinin sarsıldığı görüşü hakim olmaktadır. Geleneksel toplumlarda “ben duygusu” (self-feeling) ve “benlik kimliği” (ego-identity) büyük ölçüde bireylerin topluluk içindeki konum ve rollerinin istikrarıyla korunuyordu. Bugünkü dünyada ise geleneklerin çökmesiyle “ben duygusu” ve “benlik kimliği” yeniden bir yapılanma geçirmek zorundadır. Geleneksel toplumda aile ekonomik bir birimdi. Bugünse bir süreden beri birçok şeyin ölümünden bahsedildiği gibi “ailenin ölümü”nden de bahsedilmeye başlanmıştır. Belki hâlâ evlilik yaygınlığını koruyor ama bu, artan boşanmalarla birlikte oluyor ve artık evlilik çift olmanın tanımlayıcı bir öğesi olarak algılanmıyor. Globalleşme sürecinin doğal bir sonucu olarak zamanımızın önemli bir değişiklik alanı da, nüfus artışı, göçler ve dünya nüfusunun yaşlanmasında kendisini göstermektedir. Yaşadığımız modern toplum, doğadan ve gelenekten gelen dışsal tehlikeleri belli ölçülerde kontrol altına aldığı, ama bilgilerimizin dünya üzerindeki etkisiyle kendi imal ettiğimiz riskler, çevresel sorunlar, silâhlanma, nükleer tehlike ve hareketli finans piyasaları da bir anda büyük felâketlere yol açma ihtimali taşıdığı düşünülmektedir.51

Globalleşmeyle birlikte, sosyal olaylar ve kültür de uluslar ötesi niteliğe kavuşmuştur. Ayrıca globalleşme sürecinde yeni iletişim ve bilgi teknolojileri de devletin toprakları üzerinde sahip olduğu kontrolü azaltmış, kültürel kontrol ve homojenleştirme kapasitesini düşürmüştür. Uydular, faks makineleri, bilgisayar ağları gibi dijital iletişim biçimlerinin devlet tarafından kontrol edilmesini, devlet zoruyla kültürel homojenliği korumak üzere ortaya konan girişimleri de zayıflatmıştır.52 Kültürel globalleşmenin boyutu, uydu yayınları vasıtasıyla medyaların etkinliğinde artmaktadır. McLuhan’ın söylemiyle dünyamız “global bir köy”e dönüşmektedir. Kültürel bilişim üretimini elinde bulunduran hakim ülkelerin kültür kodları ve kültür modelleri diğer ülkeleri etkilemektedir.53 Globalleşme sürecinde yeni devlet, bütün toplumlar için bir veri durumunda değil, global sürecin işleyiş biçimine göre pozisyon almayı ifade etmektedir.54

50 Yayla, a.g.k., s.75

51 Kara, a.g.k., http://www.turkiyevesiyaset.com/sayi5/0514.htm (12.01.2004) 52 Yüksel, a.g.k., s.124

53 Bayhan, a.g.k, s.161 54 Demir, a.g.k., s.67

(19)

1.1.3.3. Globalleşmenin Teknolojik Boyutu

Dünyada meydana gelen hızlı teknolojik değişim bağlamında globalleşmenin hız kazandığı görülmektedir.55 Teknoloji, globalleşmenin hem nedeni hem de sonucu kabul edilirse; toplumsal yapının teknolojiye dayalı olarak yeniden şekillendiği sonucu ortaya çıkmaktadır.56 Demiryolları, kanallar, gemiler, telgraf aracılığıyla mekan düzenlenirken; zaman-mekan üzerinde egemen olmaya başlamıştır. Bilişim teknolojisindeki değişiklikler sonucunda yerlerin farklılığı ve sermaye akımlarının yerlerin özelliklerine karşı duyarlı hale gelirken; iletişim teknolojilerindeki değişim sonucunda dağıtım ve tüketim alanında hızlanmalar görülmüş, üretim yerel koşullara bağlı kalırken tüketim global olarak gerçekleşmiştir.57 Globalleşme kavramı teknolojik açıdan, ulaşım, iletişim ve değişim ilişkilerinin sınırlardan taşacak şekilde yoğunlaşması ve çapının büyümesi olarak ifade edilmektedir.58 Teknolojik gelişmeler hem globalleşmeye zemin hazırlamış ve farklı bir boyut getirmiş hem de globalleşme sonucunda teknolojik ilerlemeler çoğalmış, bilginin yayılması hızlanmıştır.

Globalleşme sürecinin hız kazanmasında özellikle enformasyon teknolojileri önemli bir rol oynamaktadır.59 Enformasyon teknolojilerinin alt-yapısındaki değişimle birlikte, ekonominin sanayi ağırlıklı olmaktan çıkıp hizmet sektörüne odaklanması da hayatımız üzerinde belirgin bir etkiye sahiptir. Bilgi, eğlence, iletişim, elektronik ve finans alanındaki hizmetler ekonominin can damarı haline gelince, hayatlarımız da ona göre şekillenmeye başlamaktadır. Çalışma hayatından kaynaklanan bu değişiklikler haricinde, enformasyon teknolojilerinin hayatımızda yol açtığı yenilikler, globalleşmeyi “orada” bizden uzaklarda olan bir şey değil, aynı zamanda “burada” yanı başımızda olan bir hâle getiriyor. Ulaşım araçlarındaki gelişim de, dünyanın dört bir yanına daha çok hareket etmemize, coğrafyanın hayatımızdan silinmesine katkıda bulunmaktadır. İnsanlar bir gün dünyanın bir yerine ertesi gün diğer yerine kolayca gidebiliyorlar. Hatta bazı meslekler için böyle süper göçebelik yaşantısı mecburî bir hayat tarzı hâline gelmiş durumda.60 Sonuç itibariyle teknolojik gelişmeler, özellikle iletişim ve dijital teknolojilerindeki hız, milletler ve devletler arası etkileşimi hem kolaylaştırmış hem de teşvik etmiştir.61

55 Ökmen, Parlak, a.g.k., s.619 56 Dulupçu, a.g.k., s.29 57 Aslanoğlu, a.g.k., s.139 58 Gökçe, a.g.k., s.206 59 Zencirkıran, a.g.k, 2001,

60 Kara, a.g.k, http://www.turkiyevesiyaset.com/sayi5/0514.htm (12.01.2004) 61 Öz, a.g.k. http://www.turkiyevesiyaset.com/sayi5/0502.htm(12.01.2004)

(20)

1.1.3.4. Globalleşmenin Ekolojik Boyutu

Globalleşme bazen de bilinen ve toplumların daha fazla duyarlı olabileceği konuları, bu sistemin bir parçası olarak sunmaktadır. Çevre de artık para gibi, ulusal sınırlar tanımamaktadır. Ekonomi politikasının bir parçası olarak, insan soyunun tehlike altındaki doğal yaşam çevresine ilişkin kaygılar giderek artmaktadır. Ekolojik politikalara ilişkin kaygılar da giderek ulusal sınırları aşmıştır. Çünkü insanın yaşadığı çevreye yönelen başlıca tehlikeler giderek daha global bir nitelik almaktadır. Çevreye korumak ve çevrenin olduğu gibi kalmasını sağlamak için dünya çapında gerekli olan politikalara yönelinmiştir.62

Çevresel meseleler, devletleri ve devletler sistemini önceden tahmin edilemeyecek karmaşıklıkta yeni sorunlarla ve tehditlerle yüz yüze getirmektedir. Çevresel yıkımın giderek artan ciddiyeti ve global çapta yeni çevresel problemler kategorisinin ortaya çıkışı, nitelik bakımından farklı türden bir devletlerarası düzeni gerektirmektedir. Global düzeydeki çevre sorunlarıyla baş edebilmek için uluslararası toplumun hedeflerinde ve karakterinde değişimler öngörülmüştür. Basit bir işbirliği hedeflerin ötesinde, ortak sorumluluk kavramını içine alan kurallar ve kurumlar yaratılmasını ve bunların devletlerin ulusal örgütlenmesi üzerinde ağırlıklı bir şekilde etkili olmasını, devletler içindeki bireylerin ve grupların da hak ve ödevlerle donatılmasını zorlamaktadır.63 Globalleşme sonucu hem dünyanın ekolojik dengesine tehditler artmış, hem de ekolojik dengeyi korumaya yönelik önlemler ülkeler arası sınırları aşmıştır.

1.1.3.5. Globalleşmenin Siyasal – Yönetsel Boyutu

Globalleşmenin siyasal boyutu, bir devleti temsil eden siyasî otoritenin belirli coğrafî sınırlar içinde mutlak bir egemen güç olma imkânını yitirmesi, yönetim sistemlerinin karşılıklı etkileşiminin artması, demokrasi, insan hakları ve özgürlükler temelinde dış müdahalelerin yoğunluk kazanması, dil, din, etnik köken, bayrak vb. siyasal-kültürel semboller düzeyinde monolitik bir yapıya dayanan ulus-devletin önemini kaybederek uluslararası üst kuruluşların öne çıkması olarak değerlendirilebilir.64

İkinci Dünya Savaşı sonrasında, dünya siyasal sistemine damgasını vuran olgu, iki süper gücün etrafında oluşan Batı ve Doğu Blokları arasındaki kutuplaşmaydı. 1989 yılından başlayarak doğu bloğu ülkelerinde yaşanan, baş döndürücü hızdaki ekonomik ve

62 Göktürk, a.g.k., s.276 63 Yüksel, a.g.k., s.133 64 Acar, a.g.k, s.75-83

(21)

siyasal sistem değişikliği, doğu-batı çatışmasına dayalı dengeleri altüst etmiş; iki blok arasındaki yakınlaşma, askeri harcamadaki gerilemeyi gündeme getirmiştir. Buna karşılık, Doğu- Batı kutuplaşmasının yerini, yoksul ülkelerle varlıklı ülkeler arsındaki bir Güney- Kuzey geriliminin alması olasılığı artmış ve ABD tek süper güç durumuna gelmiştir.65

Globalleşmenin, bir çok siyasi, iktisadi ve sosyal etkinlik kapsamı bakımından dünyada yaygın hale gelmesi; devletler ve toplumların içinde ve arasındaki etkileşim ile karşılıklı bağlılık ve bağımlılık artışı olarak iki ayrı olguya işaret etmektedir.66 Dünya çapındaki büyük bir değişim süreci olan globalleşmenin iki belirgin özelliğinden birincisi; ulus-devlet ilişkisinin seyri açısından ulus-devletlerin etkinliğinin azalması, ikincisi ise; ekonomik serbestleşme, başta sermaye hareketleri olmak üzere ekonomik faaliyetlerin ve karşılıklı iktisadi bağımlılığın artmasıdır.67

Siyasi alanda globalleşme ile devlet, toplum, birey ilişkilerinin yeniden tanımlanması olarak karşımıza çıkmakta68, geleneksel devlet egemenliğine dayalı ulus-devlet çerçeveli uluslararası ilişkiler anlayışını sarstığı tartışılmaktadır. Bu bağlamda, güvenlik, barış ve demokrasi gibi ortak değerler, devletlerarası ilişkileri aşarak global çapta önem kazanan olgular haline gelmiştir.69 Globalleşme sürecinde devlet yapısına ilişkin değerlendirmelerde genel eğilim, bu sürecin ulus-devletlerin iktidarını ve hareket alanını daralttığı, işlevlerinde değişmeler meydana getirdiği ve bunun da bölgesel ve yerel yeni örgütlenmeleri doğurduğu yönündedir. Bu yöndeki gelişmeler siyasal sistemler içinde istikrarsızlık faktörü olmakta ve batılı demokrasilere bir yandan mutlak ve evrensel statü yakıştırılmaya çalışılırken öte yandan da demokrasilerin geleceği konusunda kuşkular doğurarak, demokrasi krizi gündeme gelmektedir. Ulus- devletin ekonomik ve siyasal işlevlerindeki değişmeler, özellikle bastırma ve bütünleştirme işlevleri ile ilgili bunalımlar Batıda demokrasinin geliştirilmesiyle aşılmaya çalışılmıştır.70 Aynı zamanda devletler, birer ekonomi makinesi olmaktan öte; topraklarını başkalarından koruyan, ulusal kültürlerini geliştirmeye çalışan, diğer devletlerle stratejik-jeopolitik ilişkilere giren aktörler olarak global sistem içinde etkinlik göstermeye yönelmiştir.71

Globalleşme ile birlikte siyasi toplumun sınırlandırılması ve sivil toplumun

65 Ahmet Taner Kışlalı, Siyaset Bilimi,İmge Kitabevi, 8. Baskı, Ankara, 2000, s.256

66 Mustafa Erdoğan, “Siyaset ve Hukuk Perspektifinde Küreselleşme”, Siyasi, Ekonomik ve Sosyal

Boyutlaruyla Küreselleşme, (Ed. Mehmet S. Aydın, Mustafa Erdoğan, Ali Yaşar Sarıbay, Süleyman Hayri

Bolay, Mehmet Atlan), Ufuk Kitapları Yayınları, İstanbul, 2002, s.28

67 Demir, a.g.k., s.1

68 Mehmet Aktel, Küreselleşme ve Türk Kamu Yönetimi, Asil Yayın Dağ., Ankara, 2003, s.59 69 Yüksel, a.g.k., s.83

70 Ökmen, Parlak, a.g.k., s.620 71 Yüksel, a.g.k., s.41

(22)

güçlendirilmesi talepleri, insan hakları, temel özgürlükler, hukuk devleti, demokrasi gibi konular, ulusal egemenliğin alanından çıkıp uluslar arası örgütlenmelerin konusu haline gelmiştir.72

1.2. DEVLET VE YÖNETİM ALANINDA YAŞANAN DEĞİŞİMLER

Devletin millete karşı ana görevlerinden başlıcaları yurtiçi ve yurtdışı ile ilgilidir. Devletin yurtiçiyle ilgili ana görevi; “ülkede güvenliği, asayişi ve adaleti kurmak; yurttaşların temel özgürlüklerini korumak ve bunların devamlılığını sağlamaktır. Devletin ana görevlerinden birisi de, milli varlığa yönelebilecek dış tehdide karşı, gereken tedbirleri almaktır. Özellikle devlet olmanın şartlarından biri olarak “bağımsızlığın korunması” devletin ana görevleri arasındadır.73 Devletin başlangıçta iç düzeni korumak, ulusal sınırları yabancı saldırılara karşı savunmak ve ulusal piyasanın işleyişi için gerekli düzenlemeleri yapmak biçiminde gerçekleşen işlevleri de zaman içinde farklılaşmıştır.74 İki büyük dünya savaşı, ekonomik krizler, kıt kaynakların daha rasyonel kullanımı, kaynakların adil dağılımı konusunda beliren zorunluluklar ve sosyal devlet ilkesiyle devletin yapı ve işlev olarak büyümesine neden olmuş, sonrasında da ortaya çıkan yeni işlevleri krizi hızlandırmıştır.75

Günümüzde ulus sınırlarının tayin edilmişliği esasına dayanan ulus-devletler yeni iletişim teknolojilerinin, nüfus hareketlerinin, bölgesel gerilim ve çatışmaların, çok uluslu şirketlerin, sermaye akışkanlıklarının ve diğer iktisadi problemlerin sınır tanımayan etkileriyle baş etmek zorunda kalmışlardır.76

Globalleşme ile birlikte devletin ulusal sınırlar içinde sahip olduğu geleneksel sosyal politikaları giderek etkisini yitirmeye yüz tutmuştur. Bunun nedenlerinden birincisi, ulusal düzeyde ekonomik ve sosyal sistemler sıkı sıkıya birbirine bağlı hale geldiği gibi, siyasal alanda etkinliklerin giderek dış etmenler tarafından belirlenmesidir. İkinci olarak da, globalleşme ulusal sınırları aşan ve çeşitli uluslar arası ticari modelleri geliştirebilen bölgesel ekonomilerin ortaya çıkışına da yol açmıştır. Bu anlamda, uygun sosyal politikaları tek başına uygulamaya koyma olanağı kalmamıştır. Sanayi toplumunda iyice yerleşmiş kurumsal yapılar etrafında oluşturulan sosyal politikalar yeni ekonominin gereklerini karşılamada giderek etkin olmaktan çıkmıştır. Oysa, geleneksel uluslar arası

72 Aktel, a.g.k, s.59-60

73 Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Devletin Kavram ve Kapsamı, Milli Güvenlik Kurulu Genel

Sekreterliği Yayını, Ankara, 1990, s.10

74 Parlak, a.g.k., s.354 75 a.g.k., s.355

(23)

sosyal politikanın önde gelen dayanağı ulus devlettir.77

Globalcilerin, “ulusal düzen öldü, ulusal devlet öldü; bunun yerine globalci bir uluslar arası düzen kurulsun” ifadeleri , güçlü ulus devletler uluslar arası düzenin egemen yöneticileri olmalıdır, zayıf uluslar ve devletler güçlülerin yönettiği insan topluluğu durumuna gelmelidir, güçlü ulusların oluşturabileceği mali, teknolojik, ticari, askeri ve siyasi güç odakları, dünya insanları üzerinde egemenlik kurmalıdır, zayıfların ulus devletleri ortadan kaldırılmalıdır anlamında yorumlanmaktadır.78

Her alanda görülen globalleşme yansımaları ile Kamu Yönetimi anlayışı da hızla değişmekte ve reform çabaları gündeme gelmektedir. Nüfusun hızla artışı, kentleşme ve göç olgusu, yönetsel yolsuzluklar, gelir dağılımındaki eşitsizlikler, kamu harcamalarında artış, ve borçlanma sorunları, kamu hizmetlerinden yararlananların artması ve bunun sonucunda hizmet genişlemesi ve çeşitlenmesi, globalleşmenin getirdiği rekabet ortamı ve teknolojik gelişmeler, ulus-üstü örgütsel yapılanmaların güç ve etkilerinin artışı, çevre sorunlarının yaygınlaşması, kamu hizmetlerine yönelik aşırı kamusal düzenlemeler ve kontroller, bütçe açıkları, ekonominin küreselleşmesi ve rekabetin artması, yeni ekonomik koşullar, kamusal politikalarda şeffaflık talebinin artması, geleneksel hesap verme yükümlülüğü süreçlerinin beklentilere cevap verememesi gibi nedenler, kamu yönetiminde değişimi zorunlu kılmıştır.79 Bunların sonucunda ülkeler arasında kamu yönetiminde yeniden yapılanma çalışmaları hız kazanmıştır.

1.2.1.Ulus Devletin Aşınması

Bir sosyolog için, aynı etnik kökene sahip olma bilincini, siyasi sadakat bilinciyle birlikte, grupsal aidiyetin belirleyici unsuru haline dönüştüren insan topluluğu; bir hukukçu için bir devlete vatandaşlık bağıyla bağlı insanlar topluluğu, uluslar arası disipliniyle uğraşan bir bilimci tarafından Birleşmiş Milletler teriminde içerişini açıkça bulduğu üzere “devlet adına verdiğimiz siyasi birim anlamlarına gelen “ulus” kavramı çeşitli sosyal bilim disiplinlerinin inceleme alanına girmesi nedeniyle, değişik yönlerden ele alınmaktadır.80 Ulus-devlet ise, toprak sınırları fiilen ve hukuken belli bir bölgedeki, demokratik politikanın, zamanımızda sınırları içerisinde yürütüldüğü idari ve siyasi birim olarak

77 Zeki Erdut, Küreselleşme Bağlamında Sosyal Politika Ve Türkiye, Dokuz Eylül Yayınları, İzmir, 2002,

s.122

78 Erol Manisalı, 21. Yüzyılda Küresel Kıskaç (Küreselleşme, Ulus-Devlet ve Türkiye), Otopsi Yayınları,

İstanbul, 2001, s.16

79 Aktel, a.g.k, s.63

(24)

tanımlanabilir.81 Bir toplumun ulus sayılması ve bağımsız bir devlet hakkına sahip kabul edilmesi için üç ölçüt sunulmuştur:82

1.Ya halen var olan, ya da yakın bir geçmişe kadar uzanan bir süre boyunca varolmuş bir devletle tarihi bağı olması,

2.Uzun bir süreçte oluşmuş, yazılı kültür birikimi ve yönetim geleneği bulunan seçkinler zümresine sahip olunması,

3.Fetih yeteneğini kanıtlamış olması gerekmektedir.

Siyasi yapılar merkezli siyasi tarih yaklaşımını kullanan Edward Hallet Carr, ulus-devlet ve ulusçuluğun gelişimini üç döneme ayırarak incelemiştir. Birinci dönem, ulusun ve devletin hükümdarın kişiliğinde somutlaştığı dönemdir. Bu dönemde, uluslar arası hukukun hükümdarlar arasındaki kişisel ilişkileri düzenleyen bir hukuk sistemi gibi görünmesi ve yönetici elit olan soylular arasında, soylu olma vasfına sahip enternasyonalist bir duygunun egemen olduğu görülmektedir. İkinci dönem Napolyon Savaşlarıyla başlar ve Birinci Dünya Savaşına kadar uzanır. Devletler ulusal egemenlik ilkesi üzerinde yeniden oluşturmakta, bunun sonucu olarak da uluslar arası hukuk, kişiselleştirilen hukuku aynı kabul etmektedir. Bu dönemde ekonomik sistemler uluslar arası ticarete açılmış ve sonlarına doğru, bu enternasyonalist karakter gitgide kaybolmaya başlarken, ulusçuluk da barışçı olma özelliğini kaybetmiştir. Üçüncü dönem, ulusçuluk akımının sebep olduğu Birinci Dünya Savaşıyla açılır. Bu dönemde geniş toplumsal katmanların aktif olarak siyasi yaşama katılmasıyla, ulus kavramının içeriği genişler, devlet politikaları, bu kitlelerin gereksinimleri de dikkate alınarak belirlenmeye başlanır. Bu tarz bir eğilim hem ayrılıkçı hareketleri körükleyerek bir çok yeni ulus-devletin doğmasına neden olmuş, uluslar arası arenayı da istikrarsız hale getirmiş hem de ulusçuluğun iyice uç noktalara kaymasının önünü açarak, iki dünya savaşına neden olmuştur.83

20. yüzyıl ise modern devletin olgunluk çağını simgelemektedir. Modernitenin toplumsal, siyasi ve kültürel alanlardan çekilmesi ve hemen her alanda postmodern yeni bir sürecin başlamasıyla devlet olgusu da yeni içerikler kazanmaya başlamıştır.84 Globalizmle birlikte ulus-devlet döneminin bittiği ve globalleşen ekonomik ve sosyal süreç karşısında ulusal yönetimlerinin etkisiz kaldığının iddia edilmesi tartışmalara neden olmuştur.85 Son yıllarda devletlerden, uluslararası şirketlere ekonomik güçler yönünde ve bazı yaklaşımlarda global ekonomik zorunluluklar karşısında devletlerin istikrarsız oldukları 81 Yayla, a.g.k, s.195 82 Erözden, a.g.k., s.30 83 a.g.k., s.33-34 84 Parlak, a.g.k, s.352 85 a.g.k., s.352

(25)

noktasına varan bir iktidar kaymasının yaşandığı düşünülmektedir. Devletler, artık kapasitelerinin çoğunu kaybetse de en büyük ve belirleyici ekonomik aktör olmayı sürdürmektedir.86

Günümüzde ulus-devletlerin siyasi örgütlemelerin ana birimi halinde müesseseleşmesini tamamlamış ve dünyanın bir ulus-devletler dünyası haline gelmiş olması karşısında, ulus-devletin ömrünü tamamladığı hatta ulus-devletlerin gereksiz hale geldiği yolundaki görüşler artmıştır. İç baskılar ve dış tehditlerin sonucunda “ulus devletlerin krizi” denilen olgu ortaya çıkmıştır. Etnik ve bölgesel politikalardaki ani artışla birlikte ulus-devletler, içerde merkez kaç güçlerin baskısına maruz kalırken; savaş teknolojilerindeki ilerlemelerle, dünya barışının uluslar üstü veya uluslar arası kurumlarca (BM) sağlanması taleplerinin ortaya çıkması, iktisadi hayatın gitgide artan oranda globalleşmesi ve dünyanın ekolojik dengesinin korunması için “global karşılıklı bağımlılığın” gelişmesi gibi dış faktörlerden etkilenmiştir.87

Ulusun mahiyetinin değişmiş olması ve buna bağlı devletin mahiyetinin değişmiş olması nedenlerinden dolayı ulus-devletin krizde olduğu düşünülmektedir. Ulus-devletin krizine neden olan dışsal etmen ise globalleşme gösterilerek, globalleşmenin doğurduğu problemler ulus-devlet biriminin boyutlarını aşmasından veya zorlamasından doğan bir kriz olduğu düşünülmektedir.88 Globalleşmeyle birlikte devlet bir yandan üstten (enternasyonal ya da supranasyonal teşkilatlar tarafından) bir yandan da alttan (sivil toplum örgütleri, hükümet dışı teşkilatlar, transnasyonel şirketler ve diğer global aktörler tarafından) zayıflatılmaya çalışılmaktadır. Devletin maruz kaldığı bu çifte baskı, üretim, istihdam, finansman, pazarlama, tüketim, iletişim, teknoloji ve sosyo-kültürel sahalardaki değişim ve dönüşümlerin tabi sonucu olarak görülüyor.89

Mc Grew, globalleşmenin modern ulus-devletin otoritesine, özerkliğine, doğasına ve yeterliliğine yönelik dört özgül tehdidi tanımlamıştır:90

1.Devletin yeterliliğine tehdit: Devlet kendi yurttaşlarının kaderini giderek daha az belirleyecek.

2.Devletin biçimine tehdit: Uluslar aşırı bağlamdaki değişimler, ulusal devletlerin bile giderek artan ölçüde “uluslararasılaşması anlamına gelir. 3.Devletin özerkliğine tehdit: Globalleşme, ekonomik alanda devlet

yöneticilerinin siyasi seçenekleri kısıtlar, devlet politika üretenden çıkıp,

86 Pierson, a.g.k, s.200

87 Mustafa Erdoğan, Anayasal Demokrasi, Siyasal Kitabevi, 3. Baskı, Ankara, 1999, s.133

88Ali Yaşar Sarıbay, Postmodernite, Sivil Toplum ve İslam, Alfa Yayınları, 3. Baskı, Bursa, 2001, s.202 89 Kadir Koçdemir, Küreselleşme, Ötüken Yayınları, İstanbul, 2002, s.130

(26)

politikayı uygulayan haline gelir.

4.Devletin otoritesine tehdit: Globalleşme ulus-devletin yeterliliğinin ve özerkliğinin temellerini aşındırdığı için, hükümetin etkililiğini azaltır ve bu devletin meşruiyetinin ve otoritesinin temellerini aşındırır.

Bu noktada ulus-devlet varlığı ve gücüyle menfaatleri çatışan başka güç merkezleri, devleti eleştirmiş ve zayıflatma eğilimine girmiştir.91 Dünyada bilinçli bir biçimde tatbik edilen globalleşme projesi ile milli devletler hem üstten hem de alttan zayıflatılmaya çalışılmıştır. Devletin para siyaseti ve askeri alandaki bağımsızlığı kısıtlanmış, aynı zamanda ekonomi, enformasyon ve iletişim alanındaki müdahale gücü ve yetkileri de elinden alınmıştır. Artık devlet, kamu yararının temsilcisi olma iddiası bakımından piyasalar ve global aktörler karşısında oldukça zayıf bir role razı olmak durumundadır.92

Globalleşme, bir çok siyasi, iktisadi ve sosyal etkinlik kapsam bakımından dünyaya yaygın hale gelmesi; devletler ve toplumların içinde ve arasındaki etkileşim ile karşılıklı bağlılık ve bağımlılık artışı olarak iki ayrı olguya işaret etmektedir.93 Dünya çapındaki büyük bir değişim süreci olan globalleşmenin iki belirgin özelliği vardır: Birincisi; ulus-devlet ilişkisinin seyri açısından ulus-ulus-devletlerin etkinliğinin azalması, ikincisi ise; ekonomik serbestleşme, başta sermaye hareketleri olmak üzere ekonomik faaliyetlerin ve karşılıklı iktisadi bağımlılığın artmasıdır.94

Siyasal globalleşme, geleneksel devlet egemenliğine dayalı ulus- devlet çerçeveli uluslararası ilişkiler anlayışını sarsmaktadır. Bu bağlamda, güvenlik, barış ve demokrasi gibi ortak değerler, devletlerarası ilişkileri aşarak global çapta önem kazanan olgular haline gelmiştir.95 Globalleşme sürecinde devlet yapısına ilişkin değerlendirmelerde genel eğilim, bu sürecin ulus-devletlerin iktidarını ve hareket alanını daralttığı, işlevlerinde değişmeler meydana getirdiği ve bunun da bölgesel ve yerel yeni örgütlenmeleri doğurduğu yönündedir. Bu yöndeki gelişmeler siyasal sistemler içinde istikrarsızlık faktörü olmakta ve batılı demokrasilere bir yandan mutlak ve evrensel statü yakıştırılmaya çalışılırken öte yandan da demokrasilerin geleceği konusunda kuşkular doğurmakta, demokrasi krizi gündeme gelmektedir. Ulus- devletin ekonomik ve siyasal işlevlerindeki değişmeler, özellikle bastırma ve bütünleştirme işlevleri ile ilgili bunalımlar Batıda demokrasinin geliştirilmesiyle aşılmaya çalışılmıştır.96

91 Parlak, a.g.k., s.156

92 Koçdemir, a.g.k, s.137

93 Erdoğan, Siyasi, Ekonomik ve Sosyal Boyutlaruyla Küreselleşme, s.28 94 Demir, a.g.k, s.1

95 Yüksel, a.g.k, s.83

(27)

Devletler, birer ekonomi makinesi olmaktan öte; topraklarını başkalarından koruyan, ulusal kültürlerini geliştirmeye çalışan, diğer devletlerle stratejik-jeopolitik ilişkilere giren aktörler olarak global sistem içinde etkinlik göstermektedir.97

Globalleşme süreciyle birlikte ulus devlette varolan merkezi devletin gücü ve bürokrasi sorgulanmaya başlanmıştır. Zamanla piyasa karar mekanizmalarının üzerinde çoğu zaman müdahaleci rol oynayan politik-yönetsel karar alanlarının daralması, ulus-devletlerin işlevlerinin yeniden gözden geçirilmesi beklenmektedir. Bu noktada yetkilerin bir kısmı bugün var olan ve yeni kurulmakta olan uluslar arası örgütlere bırakılması, bir kısmının ise yerel yönetim birimlerine terk edileceği düşünülmektedir.98

1.2.2.Devlet Yönetiminde Globalleşmenin Yansımaları

Globalleşme süreci, devletin temel fonksiyonlarını yerine getirme kabiliyeti üzerinde etkili olmuştur.99 Ulus-devlet ortaya çıkan yeni işlevler, değişen koşullar ve gereksinimler doğrultusunda yeniden dönüşüme uğramıştır.100 Son birkaç yüzyılda siyasal ve uluslar arası işlerin özerk baş aktörü durumunda olan ulus-devlet sadece kontrolünü elden kaçırmış ve bütünlüğünü kaybetmekle kalmayıp, yeni şartlara cevap verecek örgütlenme türleri arasında yanlış seçim olma özelliğini de korumaktadır. Bazı meseleler bakımından, işleri verimli yapamayacak kadar büyük; diğer bazı sorunlarda ise çok küçük kalmaktadır. Sonuç itibariyle hem yukarıya hem aşağıya doğru “otoritenin devredilmesi” için yapılmakta olan baskılar bugünün ve yarının değişim kuvvetlerinin üstesinden daha iyi gelebilecek yapıların oluşturulmasını gündeme getirmektedir.101 Globalleşmeyle birlikte dünya ticaretindeki değişim ülkeleri uluslararası rekabet gücünü artıracak tedbirler almaya zorlamaktadır. Ülkeler dünyanın başlıca ekonomileri karşısındaki stratejik konumunu güçlendirebilmek için dış ekonomik politikalarını gözden geçirmekte, süratle bilim ve teknoloji, sanayi, tarım, eğitim ve benzeri politikalarında reformları yürürlüğe koymaktadır.102 Ulusal, uluslar arası, ulus üstü devlet, öncelikle ve asıl sermaye için gereklidir. Ama bu devlet sermayenin her türlü eylem ve işlemine sınırsız özgürlük tanımak bir yana, ayrıca bunları kolaylaştıracak önlemleri de alan ve uygulamaları da

97 Yüksel, a.g.k., s.41 98 Aktel, a.g.k, s.60 99 Koçdemir, a.g.k., s.151 100 Parlak, a.g.k., s.355 101 Kennedy, a.g.k., s.169 102 Aktan, a.g.k., s.116-117

Şekil

Tablo 1: Geleneksel Devletle E-Devlette Vatandaş-Kamu Yönetimi İlişkisi
Tablo 2: TKY’de Kültürel Değişim

Referanslar

Benzer Belgeler

Üniversite kütüphaneleri derme yönetimi sorunu ile karşı karşıya kalır.. School of Library Economy.. 2) ABD’de iç savaş (1861-65) sonrası eğitim

göstermiyorsa mantıksal olarak mümkündür. Bir bilgi sistemi içinde anlam ilkin mantığa uygun olması durumunda, yani önerme bir sentaks içinde yer aldığında

Gerek kapsama alanının (ekonomik, siyasal, kültürel gibi) gerekse etki alanının (yerel, ulusal, uluslar arası gibi) genişliği nedeniyle, Onu son onlu yıllarda yaşanan

b) Sosyal kutuplaşma: Gelişmeler nitelikli işgücüne talebin artmasına, niteliksiz olanlara talebin ise azalmasına yol açar. Bu işsizliğin artması, kentsel yoksulluğun

Şakir Paşa Ailesi'nin kadınları Fahrelnisa Zeid, Aliye Berger ve Füreya Koral bir sergide ilk kez buluştu.. Ailenin öteki üyeleri Cevat Şakir ve Nejad Devrim'in sergileri

Amerika’daki, Türkiye’deki, herhangi bir başka yerdeki yayımcı ve kotarıcıları için söylenebilecek şey ise, sadece Puşkin’e kar­ şı değil, onun kişiliği

Vezir ünvanlı Diyarbekir ve Rakka valisi paşalara, Amid mollasına, Siverek ve Ruha kadılarına gönderilen hükümde, Hısn-ı Mansur sakinlerinden es-Seyyid Ali'nin divana

Bu nedenle sanat objeleri ile kentlerin, sokaklarının, caddelerinin, meydanlarının ve toplu yaşam mekânlarının görsel ve dokunsal sanat objeleriyle