• Sonuç bulunamadı

İlk dönem siyasi tartışmalarında Kur'an ayetlerinin kullanımı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İlk dönem siyasi tartışmalarında Kur'an ayetlerinin kullanımı"

Copied!
271
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

ORTAÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI

İLK DÖNEM SİYASİ TARTIŞMALARINDA KUR’AN

AYETLERİNİN KULLANIMI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Prof. Dr. Mustafa DEMİRCİ

Hazırlayan

İmran ERTÜRK

(2)

ii T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Bilimsel Etik Sayfası

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı İmran ERTÜRK

Numarası 144202021009

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/Ortaçağ Tarihi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tezin Adı İlk Dönem Siyasi Tartışmalarında Kur’an Ayetlerinin Kullanımı

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Öğrencinin imzası (İmza)

(3)

iii T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı İmran ERTÜRK

Numarası 144202021009

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/Ortaçağ Tarihi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Mustafa DEMİRCİ

Tezin Adı İlk Dönem Siyasi Tartışmalarında Kur’an Ayetlerinin Kullanımı

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan “İlk Dönem Siyasi Tartışmalarında Kur’an Ayetlerinin Kullanımı” başlıklı bu çalışma 01/07/2019 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

(4)

iv ÖN SÖZ

İslam’ın temel kaynağı olan Kur’an nazil olmaya başladığı andan itibaren inananların inançlarını, düşüncelerini ve yaşamlarını şekillendiren ana kaynak olmuştur. Hz. Peygamber yirmi üç yıl boyunca Allah’tan aldığı mesajları insanlara tebliğ etmiş ve bizzat uygulayıcısı olarak inananlara örnek olmuştur. Hz. Peygamberin vahiyden aldığı destek ile dinî ve siyasi bir birlik tesis etmesi neticesinde, Arap coğrafyasının büyük bir kısmına hâkimiyet sağlanmıştır. Ancak Hz. Peygamberin vefatıyla birlikte İslam tarihinde dinî ve siyasi otorite dönemi sona erince inananlar vahiy ve peygamber desteğinin bulunmadığı bir dönem ile baş başa kalmışlardır. İdari ve siyasi yapılanmanın Kur’an ve sünnet tarafından ayrıntılı bir biçimde belirlenmemiş olması, ayrıca İslam öncesi Arapların yerleşmiş bir devlet geleneğinden de yoksun bulunmaları, Hz. Peygamberden sonra ilk dört halifeyi çözülmesi gereken bir takım siyasi ve idarî problemle karşılaşmalarına neden olmuştur. Bundandır ki ilk dört halife karşılaştıkları problemlere çözüm arayışlarına girerek bu problemleri Kur’an ve sünnetin mesajlarından da yararlanarak kendi bilgi ve deneyimleriyle çözmeye çalışmışlardır.

Hz. Peygamber’in vefatından sonra Müslümanların genel olarak bey’atini alarak devletin başına geçen ilk dört halife döneminde siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel alanda yaşanan değişmeler ve gelişmeler beraberinde birçok problemi de getirmişti. İlk olarak hilafet meselesi ile ortaya çıkan tartışmalar, üçüncü halife olan Hz. Osman’ın öldürülmesiyle onun kanı üzerinden yapılan bir mücadeleye dönüşürken, dördüncü halife Hz. Ali döneminde ise iç savaşların yaşanmasına ve siyasi bölünmeye yol açmıştır.

İslam’ın ana kaynağı olan Kur’an, hep birlikte Allah’ın ipine (İslam’a) sımsıkı yapışarak parçalanmamayı buyurmaktadır. Ancak Müslümanlar, Hz. Peygamberin vefatının üzerinden daha yaklaşık çeyrek asır sonrasında kendi aralarında anlaşmazlığa düşerek birbirleriyle mücadeleye tutuşmuşlardır.

Birçok araştırmacı tarafından çeşitli yönleriyle ele alınarak incelenen dört halife dönemi, bu dönemde Kur’an ayetlerinin yaşanan siyasi olaylar üzerindeki rolü ve gerek dört halife gerekse diğer Müslümanlarca siyasi olaylarda referans olarak kullanılıp kullanılmadığı noktasında yeterince durulmamış olması bu alanda ve bu

(5)

v dönemin anlaşılmasına dair bir eksiklik oluşturmaktadır. İlk dönem siyasi olaylarında ve tartışmalarında Kur’an’ın rolünü tespit etmek hem o dönemi hem de o dönemde yaşanan değişiklikleri anlamada ve anlamlandırmada önemli bir katkı sağlayacaktır.

Dolayısıyla araştırmamızda ilk dört halife döneminde siyasi olaylarında ve meydana gelen tartışmalarda gerek halifelerin gerekse diğer Müslümanların Kur’an’ı referans olarak kullanıp kullanmadıklarını, kullanmışlarsa hangi olaylarda, nasıl ve ne amaçla, kimlerce kullandığını inceleyerek belirlemeyi hedefledik.

Araştırmamız giriş ve dört bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında Kur’an-Siyaset İlişkisi, konunun önemi ve sınırlandırması, araştırmada takip edilen teknik ve metotlar, kaynak ve araştırmalar hakkında bilgi verilmiştir.

Birinci bölümde Hz. Ebu Bekir’in hilafeti döneminde meydana gelen siyasi olaylarda Kur’an’ın rolünü ele alarak olaylardaki etkisini inceledik. Bu mimvalde sırasıyla Hz. Ebu Bekir’in halife seçilme süreci, Üsame b. Zeyd ordusunun gönderilmesi, İrtidat ve isyan edenlerle mücadele ve İlk İslam fetihlerinde Kur’an’ın etkisi ve rolü üzerinde durulmuştur.

İkinci bölümde Hz. Ömer’in hilafeti döneminde meydana gelen siyasi olaylarda Kur’an’ın etkisi çerçevesinde ikinci halifenin yönetim anlayışında, devletin kurumsallaşmasında ve dönemin fetihlerinde Kur’an’ın rolünü ele aldık.

Üçüncü bölümde üçüncü halife olan Hz. Osman’ın hilafeti döneminde meydana gelen siyasi olaylarda Kur’an’ın etkisi bağlamında onun halife seçilme sürecini, icraatlarını ve bu icraatlara bağlı olarak şahsına yönelen eleştirilerde, muhaliflerin ona karşı yürütmüş oldukları faaliyetlerde ve muhasara edilerek öldürülmesinde Kur’an’ın etkisini değerlendirdik.

Dördüncü ve son bölümde ise Hz. Ali dönemi siyasi olaylarda Kur’an’ın etkisi çerçevesinde halife seçilme sürecini, iktidar mücadelesini, Hz. Aişe ve Muaviye’ye’nin muhalefeti bağlamında Cemel Vak’asını ve Sıffin savaşını, Hakem Olayını, Hariciler problemini, Haricilerle meydana gelen Nehrevan Savaşı’nı ve son olarak da Hz. Ali’nin öldürülmesinde Kur’an’ın rolünü ele alarak inceledik.

Bir takım eksikliklerine rağmen bu çalışma alanında yapılacak olan çalışmalara öncülük ederek katkıda bulunabilirse amacına ulaşmış olacaktır.

Beni bu çalışmaya yönlendiren, bilgileri ile çalışmama yön veren danışmanım Prof. Dr. Mustafa DEMİRCİ’ye, ayrıca lisans ve yüksek lisans eğitimim boyunca

(6)

vi tarih bilincimin inşasında, gelişmesinde ve akademik yolda yürüme isteğimde katkıları bulunan her daim bilgilerinden istifade ettiğim Prof. Dr. Mehmet Ali HACIGÖKMEN, Dr. Öğr. Üyesi Sefer SOLMAZ ve Dr. Öğr. Üyesi Zehra ODABAŞI’ya, ayrıca eseriyle çalışmama büyük katkı sağladığım DOÇ. Dr. Kenan AYAR’a teşekkürü bir borç bilirim. Bu çalışma sürecinde desteklerini esirgemeyen aileme de teşekkür ederim.

(7)

vii

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI ... ii

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU………...iii

ÖN SÖZ ...iv İÇİNDEKİLER ... vii ÖZET………..………..…x SUMMARY……….…xi KISALTMALAR ... xii GİRİŞ ... 1 KUR’AN-SİYASET İLİŞKİSİ ... 1

I. KONUNUN ÖNEMİ VE SINIRLANDIRILMASI ... 4

II. TAKİP EDİLEN TEKNİK VE METOTLAR ... 4

III. KAYNAK VE ARAŞTIRMALAR ... 5

BİRİNCİBÖLÜM HZ.EBUBEKİRDÖNEMİSİYASİOLAYLARINDAKUR’ANAYETLERİNİN KULLANIMI I. HZ. MUHAMMED’İN VEFATIYLA YAŞANAN İLK BELİRSİZLİĞİN GİDERİLMESİNDE KUR’AN ...9

II. HZ. EBU BEKİR’İN HALİFE SEÇİLME SÜRECİNDE KUR’AN ... 12

III. HZ. EBU BEKİR’İN HALİFE OLDUĞU DÖNEMDEKİ SİYASİ DURUM .... 23

A. İrtidat ve İsyan Edenlerle Mücadelede Ayetlerin Kullanılması ... 26

B. Sasaniler ve Bizans’a Karşı Başlatılan Seferlerde Kur’an ... 39

1.Sasaniler ile Mücadelede Ayetlerin Kullanılması ... 41

2.Bizans ile Mücadelede Ayetlerin Kullanılması ... 44

IV. HZ. EBU BEKİR’İN HALİFE OLARAK HZ. ÖMER’İ TAYİNİ VE VEFATINDA KUR’AN ... 49

(8)

viii İKİNCİ BÖLÜM

HZ. ÖMER DÖNEMİ SİYASİ OLAYLARINDA KUR'AN AYETLERİNİN KULLANIMI

I. HZ. ÖMER’İN YÖNETİM ANLAYIŞINDA KUR’AN’IN YERİ ... 54

A. Yöneticileri ve Diğer Görevlileri Atamada, Onlara Talimatlarında ve Diğer Bazı Uygulamalarında Kur’an’ı Önemsemesi ... 55

B. Hz. Ömer’in Kur’an Ayetlerini Uygulaması ... 63

1. Müellefe-i Kuluba Ayrılan Zekât Fonunun Kaldırılması ... 64

2. Fethedilen Toprakların Kamulaştırılmasında Fey ve Ganimet İle İlgili Uygulamalarında Kur’an ... 66

II. HZ. ÖMER DÖNEMİ FETİHLERİNDE KUR’AN AYETLERİNİN KULLANILMASI ... 71

A. Sasanilere Karşı Yapılan Askeri Seferlerde Kur’an’ın Kullanılması ... 71

B. Bizans’a Karşı Yapılan Askeri Seferlerde Kur’an’ın Kullanılması ... 78

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM HZ. OSMAN DÖNEMİ SİYASİ OLAYLARINDA KUR'AN AYETLERİNİN KULLANIMI I. HZ. OSMAN’IN HALİFE SEÇİLME SÜRECİNDE KUR’AN’IN KULLANILMASI ... 98

II. HALİFENİN İCRAATLARINA YÖNELİK ELEŞTİRİLERDE KUR’AN’IN KULLANILMASI ... 107

A. Ebu Zer el-Gıfari’nin Muhalefeti ve Kur’an’ı Kullanması ... 116

B. Abdullah b. Mes’ud’un Muhalefeti ve Kur’an’ı Kullanması ... 123

III. MUHALİFLERİN SİYASİ FAALİYETLERİNDE KUR’AN’IN KULLANILMASI ... 125

A. Medine’de Bazı Sahabiler ile Halife Arasındaki Tartışmalarda Kur’an ... 126

B. Kufeli Muhaliflerin Siyasi Faaliyetlerinde Kur’an Ayetlerini Kullanmaları ... 131

C. Mısır’da Muhaliflerin Siyasi Faaliyetlerinde Kur’an’ı Kullanmaları ... 137

(9)

ix DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

HZ. ALİ DÖNEMİ SİYASİ OLAYLARINDA KUR'AN AYETLERİNİN KULLANIMI

I. HZ. ALİ’NİN HALİFE SEÇİLME SÜRECİNDE KUR’AN’IN KULLANILMASI

... 163

II. HZ. ALİ’NİN İKTİDAR MÜCADELESİ VE MUHALİFLERİN FAALİYETLERİNDE KUR’AN ... 175

A. Hz. Ali ve Cemel Ashabının Siyasi Faaliyetlerinde Kur’an’ın Kullanılması ... 176

B. Hz. Ali ve Muaviye Arasındaki Mücadelede Kur’an’ın Kullanılması ... 195

1. Sıffin Savaşı’nda Kur’an’ın Kullanılması ... 198

2. Hakem Olayında Kur’an’ın Kullanılması ... 216

III. HZ. ALİ’NİN HARİCİLERLE MÜCADELESİNDE KUR’AN’IN KULLANILMASI ... 229

A. Haricilerin Harura’da Toplanmalarında ve Hz. Ali’den Ayrılışlarında Kur’an’ın Kullanılması ... 230

B. Hakemlerin Müzakerelerinde ve Haricilerle Olan Son Mücadele’de Kur’an ... 235

IV. HAKEM OLAYI SONRASI HZ. ALİ-MUAVİYE MÜCADELESİNDE KUR’AN ... 246

V. HZ. ALİ’NİN SON ANLARI ve VASİYETİNDE KUR’AN ... 248

SONUÇ ... 250

BİBLİYOGRAFYA ... 253

(10)

x T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı İmran ERTÜRK

Numarası 144202021009

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/Ortaçağ Tarihi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Mustafa DEMİRCİ

Tezin Adı İlk Dönem Siyasi Tartışmalarında Kur’an Ayetlerinin Kullanımı

ÖZET

Hz. Peygamber hayatta iken hem siyasi hem de dini lider olarak hem Kur’an’ı tebliğ ediyor hem de Kur’an’a göre sosyal ve siyasal yaşamın düzenlenmesine liderlik ediyordu. Hz. Peygamberin vefatı ile dini liderlik sona ermiş ancak idari ve siyasi liderlik onun vefatından itibaren sırası ile göreve gelen ilk dört halife döneminde devam etmiştir. Devletin başına geçen ilk dört halife döneminde siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel alanda meydana gelen gelişmeler ve değişimler beraberinde birçok problemi de getirmişti. Hilafet meselesi ile ortaya çıkan problemler Hz. Osman’ın öldürülmesi ile kanlı bir mücadeleye, Hz. Ali döneminde ise iç savaşlara ve siyasi bölünmeye dönüştü. Böylece meydana gelen siyasi olaylar zamanla siyasi tartışmalara dönüşünce, problemlerin muhatabı olan ilk dört halife ve diğer Müslümanlar problemlerin çözümü noktasında Kur’an’a müracaat ederek çözüm arayışına girmişlerdi. İlk dört halife döneminde Kur’an yalnızca problemlerin çözümünde değil aynı zamanda fetihlerin başarıya ulaşmasında muhalif grupların davalarında konumlarına meşruiyet kazandırmada ve İslam’ın tebliği gibi konularda ilk dört halife ve diğer Müslümanlar tarafından referans olarak kullanılmıştır. Anahtar Kelimeler: Kur’an, Hilafet, Siyaset, Dört Halife

(11)

xi T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı İmran ERTÜRK

Numarası 144202021009

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/Ortaçağ Tarihi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Mustafa DEMİRCİ

Tezin İngilizce Adı :Using Verses from the Quran at the First Period Political Arguments

SUMMARY

When the Prophet was alive, he, as both a political and a religious leader, he was both serving Qur’an and leading the way for reorganizing of the social and political life. With his death, religious leadership came to an end. However, after his death, administrative and political leadership continued in the period of four caliphs taking office respectively. In the period of the first four caliphs, developments and changes in the political, social, economic and cultural areas, brought about many problems. Problems, emerging with the issue of caliphate turned into a bloody struggle with the murder of Hazrat Osman and the political division and the civil war in the period of Hazrat Ali. Thus, when political events turned into political debates over time, the first four caliphs and other Muslims who were the object of these problems, sought a solution by consulting to Qur’an. In the period of the first four caliphs, Qur’an was used as a reference not only for solution of problems but also for other subjects such as the succeeding of conquest, the legitimizing their positions in the opposition groups’ cases and the declaration of Islam by the first four caliphs and other Muslims.

(12)

xii KISALTMALAR

age. :adı geçen eser

agmad. :adı geçen madde agm. :adı geçen makale agt. :adı geçen tez aynı mlf. :aynı müellif

b. :bin (oğlu)

bkz. :bakınız

BYLT :Basılmamış Doktora Tezi BDT :Basılmamış Doktora Tezi

çev. :çeviren

DİA :Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi ed. :Editör

İA :İslam Ansiklopedisi

ö. :ölümü

s. :sayfa

thk. :tahkik

yay. :yayını, yayınlayan

vd. :ve devamı

İSTEM :İslam, Sanat, Tarih, Edebiyat, Musiki Dergisi. AÜİFD :Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi.

OMÜİFD : Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi İSAM :İslam Araştırmaları Merkezi

İ.Ü :İstanbul Üniversitesi

FÜSBD :Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi SÜİFD :Selçuk Üniversitesi İlahıyat Fakültesi Dergisi DÜİFD :Diyarbakır Üniversitesi İlahıyat Fakültesi Dergisi UÜİFD :Uludağ Üniversitesi İlahıyat Fakültesi Dergisi

(13)

1 GİRİŞ

KUR’AN-SİYASET İLİŞKİSİ

Kur’an, Yüce Allah’ın doğru yol rehberi olan Peygamberi Muhammed’e (s.a.v), 23 yıllık peygamberlik süresi içinde Arap dilinde, lafzı ve manasıyla gönderdiği, mushaflarda yazılı ve ondan tevatür yoluyla nakledilen hikmet ve öğüt dolu mucize kelamıdır. Kur’an İslam hukukunun, fıkhın ilk temel kaynağıdır. Kur’an, başlangıcından itibaren İslam toplumunu şekillendiren ve yönlendiren temel kaynak olarak bütün insanlığa gönderilmiştir.

Bütün alanlar içerisinde, toplumların şekillendirilmesinde en aktif ve aktüel rolü siyaset kurumunun oynamakta olduğu bir gerçektir. Hz. Peygamberin ilahi bir proje olan vahyi bu dünyada uygulaması Kur’an’ın siyaset alanındaki varlığını göstermektedir. Şöyleki din de siyaset de hayatı düzenlemeye yöneliktir. Tabiî ki her ikisinin arasında mahiyet farkı bulunmaktadır. Bu yönüyle siyaset, bir eylemdir ve onun da belirleyicileri bulunmaktadır. O, birinin ötekine bir çeşit özel otoriteyi, yönetim otoritesini uyguladığı iki taraf arasındaki güçlü ilişkiyi anlatan sosyal bir eylemdir. Elbette bu sosyal eylemin de kendi içinde ilkeleri bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerim, siyasi anlamıyla otorite anlayışını doğrudan yansıtmaktadır. Kur’an’a göre (en genel anlamıyla) otorite Allah’ındır.1 Ancak bu, (dar anlamda) siyasi otorite

değildir, siyasi otorite belli şartlarda insana verilmiştir. 2

Peki, Kur’an-siyaset ilişkisi nasıldır? Kur’an siyasi sahayı nasıl ve ne düzeyde yönlendirmiştir? Bu sorularımıza cevap bulabilmek için İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in tebliği ile görevlendirildiği Kur’an’ın siyasal yönetim anlayışını anlamak son derece önem arz etmektedir. Kur’an nazil olmaya başladığı andan itibaren gerek Hz. Peygamber’in gerekse ona inananların inanç, düşünce ve yaşam tarzlarını şekillendirip yönlendirmiştir. Dinîn ilk kaynağı olan Kur’an, yöneten ile yönetilen arasındaki ilişkiyi, siyasi ve sosyal hayatı düzenlemek ve Müslümanların sosyal işlerini yönetmesiyle ilgili genel prensipler getirmiştir.

1 Yunus 55.

(14)

2 Kur’an, insanlara Allah’a, Resulüne ve emir sahiplerine itaat etmeyi,3

“Toptan Allah’ın ipine sarılıp, ayrılmamayı”,4 “Gevşemeyip, üzülmemeyi ve

inananların güçlü olduklarına inanmalarını” 5 tavsiye eder.

Hz. Muhammed peygamber olarak görevlendirildiğinde içinde doğup büyüdüğü toplumun siyasal ve toplumsal koşullarını son derece iyi biliyordu. Onun asıl görevi tebliğ olduğu için Kureyş toplumunun siyasal liderliğini kabul etmedi. Gelişen koşullar, ona M.622 yılında Akabe’de yapılan anlaşma gereğince Medine’nin dinî liderliğinin yanında dünyevi liderliğini de üstlendirmiştir.6 Böylece

Hz. Peygamber İslam’a özgü bir siyaset modeli yönetim biçimi ortaya koymuştur. Hz. Peygamber 23 yıl süren peygamberliği döneminde parça parça inen Kur’an’ı7 insanlara tebliğ etmiş, bizzat kendisi uygulayarak inananlara örnek olmuş, ondan aldığı destek ile inananları organize ederek dinî ve siyasi bir birlik oluşturup Arabistan’ın büyük bir kısmına hâkim olmuştur. Bu bağlamda Kur’an-Siyaset ilişkisini anlamak ve anlamlandırmak için, Hz. Peygamberin Kur’an’ın öngördüğü genel prensipler çerçevesinde nasıl bir siyasal düzen uyguladığını anlamak yerinde olacaktır.

Kur’an, siyasi sahayı ilgilendiren hususlarda belli bir düzenlemede bulunmamıştır. Kur’an’ın bu tavrı, siyasi düzenlemeyi zamanlara göre yapması için Müslümanlara bırakmıştır. Siyasi yapı dinamik bir olgu olduğundan, zaman, mekân ve milletlere göre farklılık gösterir. Belli bir zaman diliminde bir toplumda yapılan bir siyasi düzenleme, evrensel olma niteliği taşımaz. Bunun için Kur’an, bütün insanlarca benimsenebilecek, her zaman ve her yerde uygulanabilecek genel ilkeler koymakla yetinmiştir. Diğer bir ifadeyle söyleyecek olursak, Kur’an siyasi faaliyetlerin genel niteliklerini düzenler. Diğer kısımları insanların uygulamalarına bırakır. Kur’an’ın öngördüğü siyasal düzen; hürriyet, adalet ve danışma (şura)

3 Nisa 5/59.

4 Al-i İmran 3/103-105; Mü’min 23/53; Rum 30/32; En’am 6/153. 5 Al-i İmran 3/139; Muhammed 47/35.

6 İbn Hişam, Siret-i İbn Hişam, Müt. Hasan Ege, İstanbul 1994, II, 103-104.

7 “İnkâr edenler: Kur’an ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi? Dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk.” Furkan 25/32. Adını ilk ayetinden alan surenin ilk kelimesinde geçen el-Furkan hakkı

batıldan ayırt eden manasına gelmektedir. Allah-u Âlem Kur’an’ın 23 yıllık bir süre zarfında parça parça inmiş olması doğru ve yanlışın, hak ile batılın, iyi ile kötünün ayrımına hakiki anlamda yerleşmesi içindir.

(15)

3 esaslarına dayanmaktadır.8 Bu esaslarda Hz. Peygamber tarafından uygulana gelmiş

Kur’an-i esaslardır.

Kur’an’ın öngördüğü siyasal düzen, İslam siyasi alan içinde belli ilkeleri de beraberinde getirmiştir. Bunlar: Barış, adalet, düzen, şura, istişare, hoşgörü, eşitlik, özgürlük ve hukukun üstünlüğü bunlardan bazılarıdır. Bu bağlamda Kur’an:

“Ey inananlar! Allah’a, Rasulüne ve sizden olan yöneticilere itaat edin, herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz onu Allah’a ve Rasulüne götürünüz”9 buyurur. Yani siyasi hayatın belli dönemeçlerinde tereddüt ettiğiniz noktalarda Allah ve Resulünün gösterdiği temel ahlaki ilkelere sarılın, adaletle hareket edin, şuraya riayet edin.

Hz. Peygamber İslam siyaseti bağlamında Kur’an’ın öngördüğü prensiplere ve esaslara bağlı kalarak bir siyaset, yönetim modeli geliştirmişti.

Hz. Peygamberin vefatından sonra ise yönetim probleminin halli için gündeme gelen halife (devlet başkanlığı) seçimi ile İslam siyaset bilincinin gelişip yeni bir boyut kazandığı görülmektedir. Hz. Peygamber hem dinî hem de siyasi lider konumunda idi. O hem vahyi (ilahi mesaj) tebliğ ediyor hem de vahye göre sosyal yaşamın düzenlenmesinde liderlik ediyordu. Onun vefatı ile dinî liderlik (peygamberlik) son bulmuş ancak idarî ve siyasi liderlik onun vefatından itibaren göreve gelen ilk dört halife döneminde devam etmiştir.

Göreve gelen ilk dört halifede Hz. Peygamberin siyasi çizgisinde hareket ederek idarî ve siyasi yönetimlerinde Kur’an’ın ilke ve prensipleri doğrultusunda hareket etmişler, Kur’an’ın ön gördüğü genel esaslar olan hürriyet, adalet ve danışmaya büyük önem vermişlerdir. Yine aynı şekilde karşılaşmış oldukları her problemin hallinde Kur’an ayetlerini kullanarak (referans alarak) Kur’an siyaset ilişkisi bağlamında, Kur’an’ın değerleri ışığında siyasi ve toplumsal hayatı yönlendirmeye çalışmışlardır.

8 Bu konudaki ayetler (Danışma, liyakat, adalet, özgürlük, siyasal bilinç) için bkz: Al-i İmran 3/159,

Şura 42/38, Nur 24/101, Nisa 4/58-59,105,107, Zümer 39/18, İsra 17/36,71, Kasas 28/41, Tevbe 9/6,122,49, Bakara 2/168,256, Maide 5/8,42,99, Yunus 10/41, Kehf 18/29, Kaf 50/45, Gaşiye 88/21-22, Kafirun 109/6, Ramazan Hurç, “Siyaset Bilincinin Oluşumu Bağlamında Dört Halifenin Seçim Sistemi”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Elazığ 2003, C.13, S.1, s.391-394.

(16)

4 I. KONUNUN ÖNEMİ VE SINIRLANDIRILMASI

Bu çalışmada dört halife dönemi siyasi problemleri, tartışmaları ve mücadeleleri ve bu mücadelelerde Kur’an’ın etkisi ve rolü üzerinde durulacaktır. Bu konunun seçilmesinin nedeni, Hz. Peygamberden sonraki ilk dönemin çeşitli yönleriyle birçok araştırmacı tarafından ele alınarak incelenmiş olmasına rağmen bu dönemde gerek halifelerin gerekse diğer Müslümanların (sahabeler) siyasi olaylarda Kur’an’ı nasıl referans aldıkları üzerinde durmamış olmalarıdır. Kur’an’ın bu olaylardaki rolünün ortaya konması, gerek o dönemi gerekse o dönemin etkisi altında kalan tarihi süreci anlamaya yardımcı olacağı için önem arz etmektedir. Ayrıca gerek halifelerin gerekse diğer Müslümanların Kur’an ayetlerini nasıl, nerede ve ne amaçla kullandıklarını göstermesi bakımından da önem arz etmektedir.

Çalışmada Hz. Peygamberin vefatı üzerine göreve gelen ilk dört halife dönemi siyasi ve sosyal olaylarda ve tartışmalarda Kur’an’ı nasıl, ne amaçla ve ne şekilde referans olarak kullandıkları hakkında araştırma yapılacaktır.

II. TAKİP EDİLEN TEKNİK VE METOTLAR

Daha çok bilimsel kaynaklar kullanılarak hazırlanan bu çalışmada, araştırmacı tarih anlayışına uygun olarak hareket edilmiş olup hikâyeci tarih anlayışından uzak durulmuştur. Çalışmada konu ile ilgili kaynaklar kullanılırken ana kaynaklara öncelikli yer verilmiştir.

Kaynakların kullanımı esnasında bilgiler yer yer direkt olarak aktarılması yerine mevcut bilgilerinde ışığında damıtılarak değerlendirme yapılarak sonuca ulaşılmıştır. Konu hakkında birçok kaynakta yer alan farklı bilgiler verildikten sonra döneme en yakın ve ana kaynakta yer alan bilgi tercih edilmiştir.

Çalışma konusu hakkında yazılmış hemen hemen birçok kaynak ve araştırmalara çalışmada yer verilmeye çalışılmıştır. Kullanılan kaynaklarda hassas bir şekilde bilgilere dikkat edilerek dipnotlarda gösterilmekle birlikte kullanılan kaynaklara bibliyografyada da yer verilmiştir.

(17)

5 III. KAYNAK VE ARAŞTIRMALAR

Dört halife dönemi siyasi tartışmalarında Kur’an ayetlerinin kullanımını tespit etmeye çalıştığımız bu araştırmada kaynak olarak klasik dönem kaynakları ve günümüz kaynaklarından (kitaplar, makaleler, ansiklopedi maddeleri) yararlanılmıştır.

Bu eserler arasında klasik kaynak olarak Vakıdi’nin Fütuhu’ş-Şam, Minkari’nin Vak’atu Sıffin, Taberi’nin Tarihu’l Umem ve’l-Müluk, İbn Sa’d’ın Tabakatu’l-Kebir, İbnü’l-Esir’in, el-Kamil fi’t-Tarih, İbn Kesir’in el-Bidaye ve’-Nihaye, İbn Kuteybe’nin, el-İmame ve’s-Siyase, İbn Hişam’ın Siret-i İbn Hişam, Belazuri’nin Fütuhu’l Buldan, Salim b. Zekvan’ın es-Sire, Halife b. Hayyat’ın Tarihu Hulefa, İmam Ebu Yusuf’un Kitabu’l-Haraç, Celaleddin Suyuti’nin Tarihu’l-Hulefa, yer almaktadır.

Kullanmış olduğumuz kaynaklardan Taberi’nin Tarihu’l-Umem ve’l-Müluk adlı eserinde, incelediğimiz dönemin hemen bütün hadiseleriyle ilgili pek çok rivayete yer verilmektedir. Bunlar arasında Kur’an ayetlerinin kullanıldığını gösteren çok sayıda kanıt bulunmaktadır.

İbnü’l-Esir (ö. 630/1233)’e, Ortaçağın en büyük ve güvenilir tarihçisi olma vasfını kazandıran el-Kamil fi’t-Tarih isimli genel İslam tarihi, en çok istifade ettiğimiz kaynaklar arasındadır. Eser, başlangıçtan 1231 yılına kadar olan olayları anlatmaktadır. İbnü’l Esir, eserinde büyük oranda Taberi’nin tarihinden istifade etmiş, zaman zaman Taberi’nin tarihinde eksik kalan yerleri tamamlamıştır. Araştırmamızla ilgili olarak dört halife döneminde yaşanan olaylar ile ilgili rivayetlerin bulunması ve yer yer Kur’an ayetlerinin kullanıldığına dair bilgilere yer verilmesi eserden istifade etmemizi sağlamıştır.

İbn Sa’d (ö. 230/845)’ın Kitabü’t-Tabakati’l-Kebir isimli tabakat eserinde Bedir Savaşına katılan Ensar ve Muhacir, Bedir Savaşına katılmayıp Habeşistan’a hicret edenler, Uhud Savaşına katılanlar, Mekke’nin fethinden önce ve Mekke’nin fethinden sonra Müslüman olanların kategorize edilmiş olması, araştırmamızda ismi geçen birçok tarihi şahsiyet hakkında kıymetli bilgiler bulundurması eserden istifade etmemizi sağlamıştır.

(18)

6

Belazuri (ö. 279/892-93)’nin İslam fetihlerini anlatığı Fütuhu’l Büldan isimli

eseri İslam tarihinin en önemli kaynakları arasındadır. Kitap, Hz. Peygamber (sav)’in Hayber kalesini fethiyle başlayıp, Emevi halifesi I. Velid döneminde gerçekleşen fetihler

ile son bulmaktadır. Araştırmamızda fetihler hakkında verdiğimiz bilgilerde eserden

yer yer istifade edilmiştir.

İbn Kesir (ö. 774/1373)’in el-Bidaye ve’n-Nihaye ismini taşıyan genel İslam tarihi, araştırmamızın kaynakları arasındadır. İbn Kesir’in önemli İslam tarihçileri arasında yer almasını sağlayan eserde, başlangıçtan 1366 yılına kadar gelen olaylar kronolojik bir sıra takip edilerek anlatılmıştır. Eserde dört halife döneminde yaşanmış olan olaylar ve araştırmamızın ihtivası ile ilgili kıymetli bilgiler barındırması hasebiyle eserden istifade edilmiştir.

Nasr b. Müzahim el- Minkari (ö. 212/827-28)’nin Vak’atu Sıffin isimli eseri

araştırmamızın önemli kaynaklarından biridir. Eser, Cemel Savaşından sonra Hz. Ali’nin Kufe’ye dönüşüyle başlayıp, Sıffin Savaşından sonra gerçekleşen hakemler toplantısıyla bitmektedir. Minkari, eserinde araştırmamızın hedefi olan Kur’an ayetlerinin kullanımı noktasında çok sayıda rivayeti ihtiva etmesi hasebiyle istifade edilmiştir.

İbn Kuteybe’nin el- İmame ve’s- Siyase isimli eseri Hz. Peygamber (sav)’in vefatından sonra Hz. Ebu Bekir’in halife seçilmesinden başlayarak Abbasi Halifesi Me’mun (813-833) dönemi olayları da dâhil olmak üzere İslam tarihinin birçok önemli olayı hakkında rivayete yer vermektedir. İhtiva ettiği rivayetler ve bilgiler ile araştırmamızda yer yer istifade edilmiştir.

Bu kaynaklara ilaveten İbn Haldun’un Mukaddime adlı eseri ve Muhammed Abid el-Cabiri’nin Arap İslam Siyasal Aklı ile Muhammed Hamidullah’ın İslam Peygamberi eserleri de başlıca başvuru kaynağı olmuştur.

Bu eserler dışında çağdaş yazarların incelediğimiz dönemle ilgili akademik çalışmalarından da istifade edilmiştir. Bu çalışmalar içerisinde önemle istifade ettiğimiz Kenan Ayar’ın Sahabe Dönemi Siyasi Olaylarında Kur’an’ın Rolü adlı eseri önemli bir yer tutmaktadır. Zira yazar bu eserinde çalışmamız ile ilgili olan pek kıymetli rivayetlere ve bilgilere yer vermektedir.

Bundan başka Adnan Demircan’ın Raşid Halifeler, Önderler ve İhtilafları, Ali-Muaviye Kavgası ve Âdem Apak’ın Anahatlarıyla İslam Tarihi adlı

(19)

7 çalışmalarından da yer yer istifade edilmiştir. Diğer çalışmalar için kaynakçaya bakılabilir.

Öte yandan çalışmamızda Kur’an ayetlerinin meallerini ve hatta tefsirlerini verirken Mevdudi’nin Tefhimu’l Kur’an (Kur’an’ın Anlamı ve Tefsiri), Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dinî Kur’an Dili, Hasan Tahsin Feyizli, Feyzü’l Furkan çalışmalarından yararlanılmıştır.

(20)

8

BİRİNCİBÖLÜM

HZ.EBUBEKİRDÖNEMİSİYASİOLAYLARINDAKUR’AN

AYETLERİNİNKULLANIMI

Hz. Peygamber yirmi üç yıl süren risaleti döneminde kendisine vahiy olunan Kur’an ayetlerini insanlara tebliğ ederek aynı zamanda uygulayarak inananlara örnek teşkil etmiştir. Kur’an’dan aldığı destek Hz. Peygamberin dinî ve siyasi bir birlik oluşturmasında, inananları organize etmesinde ve Arabistan’ın büyük bir kısmını hâkimiyet altına almasında etkili olmuştur.

Dinî ve siyasi otoritenin başında bulunan Hz. Peygamberin vefat etmesiyle birlikte vahiyle desteklenen bu otorite dönemi sona ermiş bunun üzerine onun siyasi görevini üstlenmek üzere Hz. Ebu Bekir halktan aldığı bey’at neticesinde Hz. Peygamber sonrası döneminin ilk lideri olmuştur. O, hilafeti10 döneminde Hz.

Peygamber sonrasındaki geçiş ve uyum döneminde almış olduğu önemli siyasi kararlar ile İslam toplumunun birlik ve bütünlüğünü yeniden tesis etmiştir.

Hz. Ebu Bekir’in hilafet dönemi (632-634) klasik kaynaklar ve günümüz kaynaklarınca birçok araştırmacı tarafından çeşitli yönleri ile incelenmiş,11 ancak bu

dönemin siyasal olaylarında Kur’an ayetlerinin referans olarak kullanılıp kullanılmadığı üzerinde durulmamıştır. Bu durumdan ötürü bu bölümde İslam tarihi kaynakları12 ve günümüz araştırmaları13 esas alınarak Hz. Ebu Bekir dönemi siyasi

10 Allah Resulünün vefatından sonra ilk doğan kurum Hilafet Kurumu olmuştur. Hilafet hakkında

detaylı bilgi için bkz. İbn Haldun, Mukaddime, çev. Süleyman Uludağ, İstanbul 2015, C.1, s.422.

11 Hz. Ebu Bekir ve dönemi üzerine yapılan çalışmalar ve bibliyografya hakkında geniş bilgi için bkz.;

Mustafa Fayda, “Ebu Bekir”, mad., DİA, İstanbul 1994, X, s. 107-108; “Hulefa-i Raşidin Dönemi Bibliyografyası”, İSTEM, yıl: 3, sy. 6, Konya 2005, s. 350-352.

12Ebu Cafer Muhammed b. Cerir b. Rüstem (ö. 310/922), Tarihu’l-Umem ve’l-Müluk, II-III,

Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut 1407; İbn Sa’d, Muhammed b. Sa’d b. Meni el-Haşimi el-Basri (ö. 230/845),

Kitabü’t-Tabakati’l-Kebir, Çev. Editörü: Adnan Demircan, İstanbul 2014, II-V.; İbnü’l Esir

(1160-1233 M.), el-Kamil fit’Tarih, çev. Abdülkerim Özaydın, C.II.; İbn Kesir, el-Bidaye ve’n –Nihaye

Büyük İslam Tarihi, çev. Mehmet Keskin, İstanbul 1994, I-XIV.; İbn Kuteybe, el-İmame ve’s-Siyase;

İstanbul 2016; K. Philip Hitti, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, I-II, çev. Salih Tuğ, İstanbul 1989.; Hasan İbrahim Hasan, Siyasi-Dinî-Kültürel-Sosyal İslam Tarihi, I, İstanbul 1991; M. Yusuf Kandehlevi, Hayatü’s-Sahabe, çev. Ahmet M. Büyükçınar, A. Ömer Tekin, Yaşar Erol, İstanbul 1990, C.I-V.; Hüseyin Algül-Osman Çetin, İslam Tarihi, İstanbul 1991, II.; M. Asım Köksal, İslam Tarihi

Medine Devri, İstanbul 1981, I-XI;, çev. Kadir Erbil, İstanbul 2017; Vakıdi, Fütuhu’ş-Şam, çev.

Hasan Gülşen, Konya 2016; Muhammed Abid Cabiri, Arap-İslam Siyasal Aklı, çev. Vecdi Akyüz,

(21)

9 tartışmalarında Kur’an ayetlerinin referans olarak kullanılması konusu incelenerek; Kur’an ayetlerinin hangi olaya müteakiben kimler tarafından nerede ve ne amaçla kullanıldığı tespit edilmeye çalışılacaktır. Bu bağlamda sırasıyla Hz. Peygamberin vefatı ile yaşanan endişe ve belirsizliğin giderilmesi, Hz. Ebu Bekir’in halife seçilme ve bey’at süreci, Üsame b. Zeyd ordusunun Suriye üzerine gönderilmesi, irtidat ve irtica hadiselerinin bastırılması, yalancı peygamberler ile mücadele ve Sasani ile Bizans’a karşı başlatılan askeri seferlerde Kur’an ayetlerinin referans olarak nasıl kullanıldıkları görülecektir.

I. HZ. MUHAMMED’İN VEFATIYLA YAŞANAN İLK BELİRSİZLİĞİN GİDERİLMESİNDE KUR’AN

Hz. Peygamber yaklaşık iki hafta kadar süren bir hastalık sonucu H.13 Rabiulevvel (11-8 Haziran 632) Pazartesi günü vefat etmiştir.14 Kaynaklarda belirtildiği üzere onun vefat haberi Medine’de yayılınca büyük bir şaşkınlık meydana gelmiş, sahabelerden bu durumu kabullenmek istemeyenler dahi olmuştur.15 Ashab

mutlak bir gün Hz. Peygamberinde vefat edeceğini biliyordu. Ancak Hz. Peygamber’in ecelinin yaklaştığını düşünen bazı yakınları bile bu hastalığı sonucu vefat edebileceğini düşünememişlerdir. Bu konuda en göze çarpan şahsiyet Hz. Ebu Bekir’dir. O Hz. Peygamber’in değişik konuşmalarından ecelinin yaklaştığını anlamasına rağmen, son günkü kısmi iyileşmesine aldanarak yanından ayrılmıştı.16 Bu olay onun Hz. Peygamber’in vefatının yaklaştığını anlamasına rağmen bu hastalığından dolayı vefat edeceğini tahmin edemediğini göstermektedir. Hz.

Mevlana Şibli, İslam Tarihi, Müt. Ömer Rıza, İstanbul 1978, I-IV; Ebu’l-Fida; Celaleddin Suyuti,

Halifeler Tarihi, çev. Onur Özatağ, İstanbul 2015.

13Adem, Apak, İslam Tarihi Araştırmaları, İstanbul 2016; Adem Apak, Anahatlarıyla İslam Tarihi, 2,

(Hulefa-i Raşidin Dönemi),İstanbul 2010; Adnan Demircan, Raşid Halifeler, İstanbul 2014; İbrahim, Sarıçam, Hz. Ebu Bekir, Ankara 2004; Adnan Demircan, İslam Tarihi’nin İlk Döneminde Önderler ve

İhtilaflar, İstanbul 2015; Kenan Ayar, Sahabe Dönemi Siyasi Olaylarında Kur’an’ın Rolü, Ankara

2014, Cem, Zorlu, İslam’da İlk İktidar Mücadelesi, Konya 2002; Nevin Abdulhalık, Mustafa, İslam

Düşüncesinde Muhalefet, çev. Vecdi Akyüz, İstanbul 2001; Mustafa Aydın, İlk dönem İslam Toplumunun Şekillenişi, Konya 1991.

14 Hasan, age., s.202; Zorlu, age., s.61-63. 15 Ayar, age., s.16.

(22)

10 Peygamber’e olan sevgi ve bağlılık da ashab arasında bu durumun kabul görmesini zorlaştırmış olmalıdır. Çünkü onları artık Peygambersiz bir hayat beklemektedir.

Hz. Peygamber’in vefatından en fazla etkilenen şahsın Hz. Ömer olduğunu kaynakların birçoğu dile getirmektedir.17 Hz Ömer’in Hz. Peygamber’in vefatı haberi

karşısında göstermiş olduğu tepki ve tehdit hem onu beklenmedik bir zamanda kaybetmiş olmalarından hem de münafıklara karşı idi. Çünkü onlar, Hz. Peygamber’in vefat ettiğini söylüyorlar ve “Eğer o, peygamber olsaydı vefat etmezdi.” görüşünü ileri sürüyorlardı.18 Bu söyleme karşı Hz. Ömer’in tepkisi çok sertti:

“Münafıklardan bazıları Hz. Peygamber’in vefat ettiğini iddia etmektedirler. Vallahi o, vefat etmemiştir. Ancak o, Musa b. İmran’ın kırk gece kavminden ayrılıp Rabbine gittiği gibi, Rabbine gitmiştir! Vallahi Rasulullah (s.a.s) da, Musa gibi dönecek ve vefat ettiğini söyleyenlerin ellerini, ayaklarını kesecektir. Hiçbir kimsenin

‘Muhammed öldü.’dediğini işitmeyeyim.” 19 şeklinde hem duygusal hem de siyasi bir

tepki vermiştir. Hz. Ömer İbn Abbas’a daha sonra bu durumu şöyle anlatacaktır: Hz. Ömer halifeliği esnasında bana: “Ey İbn Abbas, Rasulullah vefat edince beni böyle konuşmaya ne sevketti, biliyor musun? Ben sürekli ‘İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resulünde size şahitler olması için sizi mutedil bir millet

kıldık.”20 ayetini okuyup duruyor ve Rasulullah bütün işlerinde ümmetine şahit

oluncaya kadar aralarında kalacağını düşünüyordum. İşte bu, beni o şekilde konuşmaya itmiştir.” 21

Görüldüğü üzere Hz. Ömer beklemediği ya da kabullenmek istemediği bu olay karşısında bu şekilde bir tepki vermiştir. Bundan sonra ashabı teskin etmek üzere Hz. Peygamber’in amcası Hz. Abbas ile dostu Hz. Ebu Bekir’in konuşmaları ile Hz. Peygamberin vefatı idrake ulaşacaktır.

17 Zorlu, age., s.65.

18 Zorlu, age., s.66.

19 Hz. Ömer’in kişiliği, bilgisi dikkate alındığında Hz. Peygamberin ölmediğini iddia etmesi kuşkuyla

karşılanmalıdır. Muhtemelen Hz. Ömer toplumun içinde bulunduğu şartlardan ötürü Hz. Peygamberin vefat haberinin yayılmasını önlemek maksatlı böyle bir iddiada bulunmuş olmalıdır. Ayrıca Hz. Ömer’in ortaya çıkan otorite boşluğu doldurulmadan Hz. Peygamberin vefat ettiği haberinin taşraya yayılmasının tehlikeli olabileceğini düşünerek böyle davrandığı da söylenebilir. Bkz., Algül, age., II, s.79.

20 Bakara, 2/143.

(23)

11 Yeğeninin ölümü üzerine konuşma yapan Hz Abbas: Vallahi o, doğru ve açık bir yol bırakmadıkça; helali helal, haramı haram kılmadıkça; evlenme, boşanma,

savaş ve barış hükümlerini bildirmedikçe vefat etmemiştir.22 İşte Hz. Abbas bu

sözleri ile ashabı teskin etmeye çalışmakla birlikte, aynı zamanda Hz. Peygamberin birçok konuyu aydınlatarak ahirete intikal ettiğine de vurgu yapmıştır.

Bütün bu yaşanılan şaşkınlığın ve telaşın giderilmesinde Hz. Ebu Bekir’in Mescid-i Nebi’de yapmış olduğu etkili konuşma durumun kabullenilmesine katkıda bulunmuş olsa gerektir. Halife konuşmasında:

“Ey insanlar! Sizden her kim Muhammed’e tapıyor ise, bilsin ki Muhammed ölmüştür. Sizden her kim de Allah’a tapıyorsa, hiç şüphesiz Allah asla ölmeyecektir ve diridir.”23 dedikten sonra konuşmasını Kur’an’ı Kerim de yer alan şu ayetler ile devam ettirmiştir:

“Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye(eski dinînize)mi döneceksiniz? Kim böyle geri dönerse, Allah’a hiçbir şekilde zarar vermiş

olmayacaktır. Allah şükredenleri mükâfatlandıracaktır.”24

“Hiç şüphe yok ki sende öleceksin, onlar da ölecekler.”25

“…O’nun zatından başka her şey yok olacaktır. Hüküm O’nundur ve siz

ancak O’na döndürüleceksiniz.”26

“Yeryüzünde bulunan her canlı yok olacak. Ancak azamet sahibi Rabbinin

zatı baki kalacak.”27

“Senden önce hiçbir insana ebedi yaşam vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar

ebedi mi kalacaklar? Her nefis ölümü tadacaktır.”28

Kur’an ayetlerinin hatırlatılmasından sonra sahabeler, Hz. Muhammed’in daha önce gelip geçmiş peygamberlerden farklı olmadığını, onun da öleceğini, fakat

22 İbn Kesir, el-Bidaye, VI, s.625-629; Zorlu, age., s. 68.

23 Taberi, Tarih, II, s.232-233; İbn Hişam, es-Sire, IV, s.306; Ayar, age., s.17 (Vakıdi, Kitabu’r-Ridde).

24 Al-i İmran, 3/144. Bu ayet Uhud Savaşı’nda Resulullah’ın öldürüldüğü söylentisi üzerine nazil

olmuştur. Bkz. Taberi, Tarih, II, s.68; Yazır, Hak Dini, Kur’an Dili, C.2, s.436-437.

25 Zümer, 39/30. 26 Kasas, 28/88. 27 Rahman, 55/26-27. 28 Enbiya, 21/34-35

(24)

12 İslam yolundan dönülemeyeceğini idrak etmeye başlamışlar ve Hz. Peygamber’in öldüğünü kabul edip sakinleşmişlerdir.29

Görüldüğü üzere Hz. Ebu Bekir, Hz. Peygamberin vefatı ile ortaya çıkan bu belirsizlik ortamını Kur’an ayetleri üzerinden açıklığa kavuşturarak gidermiş, böylece ashab Hz. Peygamberin vefatı ile ortaya çıkan bu ilk problemi Kur’an’ın desteği ile aşmıştır.

II. HZ. EBU BEKİR’İN HALİFE SEÇİLME SÜRECİNDE KUR’AN

Hz. Peygamber hayatta iken hem dinî hem de siyasi konularda Müslümanların öncelikli başvuru kaynağıydı. Onun vefatıyla birlikte Müslümanlar için yeni bir dönem başlamıştır. Müslümanların karşılaştıkları ilk ciddi ihtilaf, imamet konusunda ortaya çıkmıştır.30 Hz. Peygamber’in vefatıyla birlikte derin sarsıntı geçiren İslam toplumunun peygamber sonrası hayata intibakı anlaşıldığı kadarıyla kolay olmamıştır.31 Özellikle vefatın hemen ardından Müslümanların başta

hilafet meselesi olmak üzere birtakım problemlerle karşı karşıya kalmaları ve bu problemlerin çözümünde yaşanan görüş ayrılıkları bunu göstermektedir. Bu bağlamda Hz. Peygamberin vefatı ile yaşanan ilk belirsizlik ortamının giderilmesine müteakip Müslümanların ilk dâhili problem olarak Halifelik meselesi ile karşı karşıya kaldıkları görülmektedir. Bu belirginleşen ilk dâhili problemde ehliyet sahibi birisinin liderlik ve yöneticilik görevini üstlenmesi ile giderilebilirdi.

Ayar’ın Vakıdi’den kaydettiğine göre Hz. Ebu Bekir, Hz. Peygamberin vefatını açıkladığı konuşmasında, “Bilmiş olun ki Muhammed kendisine has yoluna koyulup gitti. Bu durumda onun emirlik / başkanlık görevini mutlaka herhangi bir

kişinin yerine getirmesi gerekir. İyice düşünüp görüşünüzü söyleyin.”32 demek

suretiyle siyasi otorite boşluğunun doldurulması gerektiği gerekliliğini vurgulamış ve

29 Taberi, Tarih, II, s.232-233; İbn Hişam, es-Sire, IV, s.305; Ayar, age., s.18

30 Mehmet Atalan, “Hz. Muhammed’in Vefatından Sonraki Hilafet Tartışmaları”, Fırat Ün. İlahiyat Fakültesi Dergisi 9:2, 2004, s.56

31 İsrafil Balcı, “Peygamber Sonrası Hayata İntibak ve İslam Toplumunda Yaşanan Süreç”, Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi, VI, 2006, S.1, s. 53; Aydın, age., s.138.

32 Ayar, age., s.21(Vakıdi, Kitabu’r-Ridde’den naklen, thk. Muhammed Hamidullah, Paris 1409/1989,

(25)

13 emirlik/başkanlık seçim sürecini başlatmıştır. Muhtemelen bu uyarılardan sonra ya da Hz. Peygamber’in vefatı üzere boşalan emirlik makamını elde etmek isteyen Ensar, acele davranıp Sakifetu Beni Sa’ide’de toplanıp içlerinden birini halife seçmek için müzakerelere başlamıştır.33 Halife seçimi için ilk atağın Ensardan

gelmesi, kendi şehirleri Medine’de kurulmuş olan bu devletin ötekilerden (muhacirlerden) çok kendilerine ait olduğu düşüncesinden kaynaklanmış olabilir.34

Medine kendi şehirleri olduğu için, bu işe sahip çıkmakta hakları bulunduğuna inanıyorlar ve buradaki bir iktidar sorununu, ötekilerin değil daha çok kendilerinin sorunu olarak görüyorlardı.35 Nitekim bu düşünceleri daha sonra seçim esnasındaki

konuşmalarına da yansıyacaktır. Ensar’ın daha Hz. Peygamber’in teçhiz ve tekfin işleri yapılmadan alelacele toplantı yapıp emir belirlemek istemelerinin altında yatan sebep muhtemelen iktidarı kuvvetli Kureyş’e kaptırmak istememelerinden kaynaklı olsa gerektir.

Ensar, her ne kadar iktidara yönelik herhangi bir talebini ve düşüncesini Rasulullah’a iletmemiş olsa da, bu ani toplantı, onların Hz. Peygamber hayatta iken, hilafet meselesini kendi aralarında görüşüp tartıştıklarını göstermektedir.36 Zira böyle

bir düşünceye sahip olmasalardı ilk düşünceleri ve eylemleri Hz. Peygamberi defnetmek üzere toplanmak olurdu.

Ensar konuyu müzakere ederken Ebu Bekir, Ömer ve Ebu Ubeyde b. el-Cerrah, yanlarında muhacirlerden bir grupla birlikte çıkageldiler. Kısa süren bir suskunluktan sonra ilk sözü Ensar’ın hatibi olan Sabit b. Kays b.Şemmas el-Ensari aldı:

“-Ey Muhacirler! Siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz ki; Allah, Peygamberi Muhammed’i (sav) gönderdi. İşin başında O, Mekke’de eza cefa içinde oturuyor ve kavmi tarafından yalanlanıyordu. Sonra Allah O’na hicreti emretti ve üzerine savaşmayı farz kıldı. Allah O’nu memleketinden çıkardığında biz O’nun yardımcısı olduk, şehrimiz de hicret yurdu oldu. Sonra siz bize geldinîz; mallarımızı sizinle

33 Ayar, age., s.22. 34 Zorlu, age., s.80.

35 Ethem Ruhi Fığlalı, “Hariciliğin Doğuşuna Tesir Eden Bazı Sebepler”, AÜİFD, C. XX,

Ankara,1975, s.221

(26)

14 paylaştık… Ve yine biliyorsunuz ki, Peygamber bu dünyadan göçüp gitti, fakat hiç kimseyi halef bırakmadı. Şüphesiz insanların vekil ettiği, Allah’ın ve Sünnet-i camia’nın vekil ettiğidir. Bu ümmet dalalet üzere birleşmez. Biz Allah’ın yardımcılarıyız. Şimdi bizde insanların bir emaneti vardır. Ey Muhacirler topluluğu!

Yanınızda ne varsa ortaya koyunuz.37

Bunun üzerine söz alan Hz. Ebu Bekir, Sabit’e şunları söylemiştir:

“-Ey Sabit! Ömrüme yemin olsun ki, kavmin (Ensar) senin dediğin gibidir… Siz de biliyorsunuz ki Araplar ancak bu konuda Kureyş’e razıdır. Çünkü onların yurdu Arapların ortasıdır (kavşak noktası) ve İbrahim (as)’ın daveti de onlara gelmiştir. Ben şu iki adamdan birine razıyım: Ömer b. el- Hattab ve Ebu Ubeyde b.

el- Cerrah. Hangisini isterseniz ona bey’at edinîz.38

Müzakereler bu şekilde devam ederken taraflar aynı zamanda siyasal konumları ve iddialarını desteklemek ya da meşrulaştırmak adına olsa gerek Kur’an ayetlerini referans olarak kullanmışlardır. Bunlardan ilki Evsli Huzeyme b. Sabit, halifenin Ensardan olması gerektiğini iddia ederken kendilerinin Allah’ın kitabında Ensar olarak vasıflandırıldıklarını39 bu özelliklerinden dolayı da üstün olduklarını

ileri sürmüştür.40 Yine aynı şekilde Halifenin Ensar’dan olması gerektiğini savunan

Sabit b. Kays b. Şemmas ise, İslam’a ve Resulullah’a hizmetlerini hatırlatıp haklarında Allah’ın şu ayeti indirdiğini belirtmiştir:

“Daha önceden Medine’yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları

37 Ali Bakkal, “Ebu Bekir’in Halife Seçilmesinde “İmamlar Kureyş’tendir” Hadisinin Rolü Üzerine”, İstem, Yıl:3, S.6, 2005, s. 94-95.

38 Bakkal, aynı yer., bkz.

39 Kur’an-ı Kerimde Tevbe Suresinin 100. ve 117. ayetlerinde Medineli Müslümanlar Ensar olarak

vasıflandırılmışlardır: “(İslam dinîne girme hususunda) öne geçen ilk muhacirler ve Ensar ile onlara

güzellikle tabi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır, Allah onlara, içinde ebedi kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük bir kurtuluştur.” Bkz. Tevbe 9/100; “Andolsun ki Allah, Müslümanlardan bir grubun kalpleri eğrilmeye yüz tuttuktan sonra, peygamberi ve güçlük zamanında ona uyan muhacirlerle ensarı affetti. Sonra da onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara karşı çok şefkatli, pek merhametlidir.” Bkz.

Tevbe 9/117.

(27)

15

kendilerine tercih ederler…”41 diyerek halkın idaresinin Ensar’a ait olması

gerektiğini savunmuş, Muhacirlere görüşünü sormuştur.42

Muhacirler adına konuşan Hz. Ebu Bekir de Ensarın bu bahsedilen özelliklerini kabul ettiklerini söyledikten sonra cevaben Allah’ın muhacirler için indirmiş olduğu şu ayetleri okumuştur:

“Allah’ın nasip ettiği bu ganimet malları yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılmış olan, Allah’ın lütuf ve rızasını arayan, Allah’a ve Peygamberine yardım eden fakir muhacirlerindir. İşte sadıklar (imanlarında sadık ve samimi

olanlar) bunlardır.43

Hz. Ebu Bekir de bu ayette Allah’ın Muhacirleri sadıklar olarak nitelendirdiğini söyledikten sonra şu ayeti okumuştur:44

“Ey iman edenler! Allah’ın emirlerine karşı gelmekten sakının ve sadıklarla (dürüst insanlarla )beraber olun.”45 Bu ayet ile Allah’ın Ensara, Muhacirlere tabi

olmalarını emrettiğini belirterek Kureyş’ten birisini lider olarak kabul edebileceklerini söyleyip Ömer b. el- Hattab ile Ebu Ubeyde b. el- Cerrah’ı aday göstermiş ve bunlardan birisine biat etmelerini teklif etmiştir.46

Ensarın Başkan olarak belirlediği isim Sa’d b. Ubade47 ise şöyle bir konuşma

yapmıştır: “Ey Ensar topluluğu! Araplar arasında hiç kimse sizin kadar hizmet edip üstünlük göstermedi. Muhammed kendi kavmi arasında on yıldan fazla kaldı. Onlara çağrıda bulundu. Ancak içlerinden pek az kimse ona inandı. Bu bir avuç insan

41 Haşr, 59/9 (Nüzul sebebi) Bu ayette kast edilen Ensar’dır. Allah Resulüne bir zat gelerek açlıktan

dizlerinde derman kalmadığını söyledi. Allah Resulü “Bu zatı misafir edecek biri var mı?”dedi. Ebu Talha kabul etti ve eve götürdü. Evde bebeklerinin yiyeceğinden başka bir şey yoktu. Ebu Talha eşine; “Onu uyut, kandili söndür, biz yemiş gibi yapalım misafiri doyuralım” dedi. Ertesi sabah Resulullah “Allah bu gece falan aileden razı oldu” dedi.

42Ayar, age., s.23 (Vakıdi, Ridde’den naklen, I, s.22).

43Haşr, 59/8. Burada, Mekke’nin ve Arabistan’ın diğer bölgelerinden, sırf İslam’ı kabul ettikleri için

sürgün edilen veya hicrete zorlanan kimseler kast olunmaktadır. Bkz. Mevdudi, Tefhimu’l- Kur’an, C.6, s.209.

44 Ayar, age., s. 23. 45 Tevbe 9/119.

46 Ayar, age., s.23 (Vakıdi, Ridde, I, s.22).

47 Sad bin Ubade İslam’a ilk girenlerdendi. Ensarın önde gelen sahabelerinden olan Sad, ikinci Akabe

bey’atinde Hz. Peygamber’e bey’at eden nakiplerden biridir. Ayrıca o günlerde Evs’e karşı sayı ve etkinliği de ellerinde tutan Ensar’ın, Hazrec’in önderidir. Cabiri, age., s.172. Sa‘d, Resûl-i Ekrem’in istişarede bulunduğu ve görüşlerine değer verdiği birkaç sahâbîden biridir. Resûlullah çeşitli vesilelerle onun evine gider ve ailesine dua ederdi. Sa‘d hakkında detaylı bilgi için bkz. Mehmet Azimli, “Sa’d b. Ubade”, mad., DİA, İstanbul 2008, C.35, s.377-378.

(28)

16 Rasulullah’ı korumaya, dinîni savunmaya güç yetiremediler. Allah Teâlâ size fazilet murat ettiği zaman size İslam’ı gönderdi. Sizler de Allah’a ve Peygamber’e inandınız. Resulullah’ı ve ashabını korudunuz. Düşmanlara karşı cihat ettiniz. Bunun karşısında Araplar boyun eğmek zorunda kaldılar. Resulullah hoşnut olarak bu

dünyadan ayrıldı. Şimdi bu reislik işi herkesten çok size aittir. Ona sahip çıkınız.”48

Ensardan Hubab b. Münzir’in: “…Bir emir bizden, bir emir de sizden olsun.” Şeklindeki fikrini beyan etmesi üzerine Hz. Ömer kendinî tutamayarak: “Her şey

olabilir, ama bu asla diyerek karşı çıkmıştır.49

Esasen Ensar içinde de seçilecek Halifenin Muhacirlerden olmasını destekleyenler bulunmaktaydı. Ensar arasında her ne kadar Hz. Peygamber zamanında bir birlik sağlanmışsa da Evs ve Hazrec kabileleri arasında içten içe bir rekabet vardı. Eğer Şimdi seçim işi Ensar’dan Hazreclilerde kalırsa bir daha Evs kabilesinin hakkı olmayabilirdi. Buradan da anlaşılacağı üzere birtakım siyasi ve kabilevi duygular yeniden gün yüzüne çıkmıştır. Zira bu durum olayların yansımalarından daha iyi anlaşılmaktadır. Şöyle ki, Ensarın beni Saide örtmesinde toplantı yaptığının haberini Hz. Ebu Bekir’ e, Muhacirlere haber veren Uveym b. Sa’d ile Ma’an b. Adi’nin Evs kabilesinden olması tesadüf olmasa gerektir.50 Ayrıca

müzakereler devam ederken Sa’d b. Ubadenin adaylığını desteklemeyen Beşir b. Sa’d, halifenin Kureyş’ten olmasının daha doğru olacağını savunmuş ve İslam’a hizmetlerini dile getiren Ensar’a,

“Allahın verdiği nimeti nankörlükle karşılayanlar ve milletlerini helak

olacakları yere götürenler”51 gibi olmamaları uyarısında bulunmuştur.52

48Ramazan Hurç, “Siyaset Bilincinin Oluşumu Bağlamında Dört Halifenin Seçim Sistemi, Fırat Ün., Sosyal Bilimler Dergisi, C. 13, S.1, Elazığ 2003, s.397; Cabiri, age., s.172.

49 Hurç, agm., s.398; İbn Sa’d, Tabakat, III, s.203. 50 Balcı, agm., s.55.

51 İbrahim, 14/28.

52 Cabiri, age.,s.174 bkz., Burada yer alan İbn Kuteybe’nin aktardığı bilgiye göre, Beşir bin Sad, Sa’d

bin Ubade’yi emir seçilmesinden korkup kıskandığı için bu şekilde konuşmuştur. Nitekim Beşir de Hazrec’in önde gelenlerindendi. Ashabın ileri gelenlerinden Nu‘mân b. Beşîr’in babasıdır. İkinci Akabe Biatı’nda bulundu. Bedir, Uhud ve Hendek başta olmak üzere daha sonra yapılan bütün savaşlara Hz. Peygamber’le birlikte katıldı. Hz. Peygamber’in vefatından sonra Sakīfe günü ensardan birinin halife olmasını ısrarla isteyen Medineli hemşehrilerine rağmen Hz. Ebû Bekir’in halife seçilmesini savunan ve ona ilk biat eden Beşîr 633’te yapılan Irak seferine katıldı ve Hîre’nin fethinde bulundu. Hâlid b. Velîd’in yönettiği Aynü’t-temr seferinde şehid oldu. Bkz., M. Yaşar Kandemir, “Beşir b. Sa’d” mad., DİA, İstanbul 1992, C.6, s.6.

(29)

17 Görüldüğü üzere Ensar arasında daha başında kararlılığın olmaması, karşılıklı müzakerelerde Muhacirlerin ayetlerden aldıkları destekle ellerini kuvvetlendirmiş olmaları hilafet işinin Muhacirlerde kalacağının sinyallerini vermiştir. Bundan sonra Hz. Ebu Bekir’in Allah’ın Tevbe suresinin 100. ayetindeki, “İyilik yarışında önceliği

kazanan Muhacirler ve Ensar ile onlara güzelce uyanlardan…”53 kısmını okuyarak

Kur’an da Muhacirlerin Ensardan önce zikredildiğini söylemiştir.

Hz. Ebu Bekir’in Ebu Ubeyde ya da Ömer b. Hattab’ı bu işe layık gördüğüne yukarıda değinmiştik. Kaynakların aktardığına göre,54 Ebu Bekir işin çözüme

kavuşacağı vaktin geldiğini anlayınca ayağa kalkarak:

“Ey Ensar! Siz kendi namınıza saydığınız bütün faziletlere sahipsiniz. Fakat hakikat şudur ki; Size bu iki zattan birini seçmenizi tavsiye ediyorum” demek suretiyle ikisi arasında bir tercih yapılmasını istemiştir. Bu durum üzerine kaynaklarda çok zıt olmamakla birlikte bazı farklı bilgilerde bulunmaktadır. İbn Sad ve Belazuri’nin kaydettiği rivayete göre Hz. Ömer, Rasulullah tarafından ümmetin emini gösterildiğini belirterek Ebu Ubeyde b. el- Cerrah’a biat etmeyi teklif etmiş, fakat Ebu Ubeyde ona, “İçinizde ‘sıddık’ ve ‘iki kişiden biri55 varken bana mı biat56

ediyorsun?” karşılığını vererek bunu kabul etmemiştir.57 Bunun üzerine Ömer ayağa

kalkarak: Elini uzat ey Ebu Bekir! demesi üzerine Ebu Bekir elini uzattı. Böylece Hz. Peygamber’in hicret arkadaşı devlet başkanı oldu. Beni Sakife’de bulunan grup

53 Tevbe 9/100.

54 Hamidullah, age., II, s. 1108; Algül, age., II, s.209

55 “… Hani, kâfirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke’den ) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına ‘Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir,’ diyordu…” Tevbe

9/40.

56 İtaat, ahid ve akid anlamına gelen el-bey’at, iki taraf arasında anlaşmanın ortaya çıkması, iki tarafın

herhangi bir şeyi değiştirmeleri ve karşılıklı rızadır. İslam’da siyasi bir prensip olan el-bey’at, Rasulullah döneminden itibaren devam eden bir ameliyedir. Kur’an’da Bey’at ise itaat şeklinde zuhur etmiştir. Kur’an’ı Kerimde insanların itaati konusunda şöyle buyrulur:

“Ey İnsanlar! Allah’a itaat edin, Peygambere ve sizden buyruk sahibi olanlara itaat edin.

Eğer bir şeyde çekinirseniz, onun hallini Allah’a ve Peygamber’e bırakın. Bu hayırlı netice itibariyle en güzeldir.” Bkz. Nisa 4/59. Yine Kur’an-ı Kerim de Bey’at konusunun önemine işaret edilerek

şöyle buyrulur:

“Ey Muhammed! Şüphesiz sana baş eğerek ellerini verenler (bey’at edenler)Allah’a baş

eğip, el vermiş sayılırlar. Allah’ın eli, onların elinin üstündedir. Verdiği bu sözden dönen ancak kendi aleyhine dönmüş olur. Allah’a verdiği sözü yerine getirene Allah büyük ecir verecektir.” Fetih 48/10.

Bey’at hakkında geniş bilgi için bkz. Mehmet Ali Kapar, “İslam’da Bey’at (Seçim Usulü)”, SÜİFD, S.4, Konya 1991, s.73-83; Cengiz Kallek, “Biat”, mad., DİA, İstanbul 1992, C. 6, s.120-124; Nevin Abdülhalık Mustafa, İslam Düşüncesinde Muhalefet, çev. Vecdi Akyüz, İstanbul 1990, s.70.

(30)

18 böylece yeni halifeye biat ettiler. İslam tarihinde bu biate “el- Bey’atü’l-Hassa” (Özel biat) denilmektedir.58 Ertesi gün halk mescidde toplandı. Bunun üzerine

insanlar Ebu Bekir’e mescitte biat ettiler. Bu bey’at’e de el- Bey’atü’l- Kübra veya el- Bey’atü’l- amme (büyük biat veya umumi biat)59 denilmektedir.

Netice olarak halifenin belirlenmesi için yapılan bu tartışmalarda Kureyş’ten birisinin halifeliğinin uygun olacağı, bu konuda ilk muhacirlerin önceliği bulunduğu, onlardan da Hz. Ebu Bekir’in hicret esnasında Resululah’a refakat etmesi ve buna Kur’an’da yer verilmesi, onun son günlerinde yerine günlük namazları kıldırması, muhacirlerin her yönüyle en iyisi olması gibi nedenlerle bu işe en layık şahıs olduğuna dair genel bir kabul ortaya çıkmış60 ve kısmi itirazlar olmakla birlikte

sonuçta Hz. Ebu Bekir’e biat edilmiştir.

Görüldüğü üzere İlk halifenin belirlenme hadisesi ile ilgili olarak zikredilen rivayetlerde Ensardan bazı şahısların halifeliğin kendilerinden olması gerektiğini iddia ederken Ensarın faziletlerine işaret eden birtakım ayetleri okumuşlar ya da atıfta bulunmuşlardır. Buna mukabil Muhacirler adına konuşan Hz. Ebu Bekir de halifenin ilk Muhacirlerden olması gerektiğini savunurken Muhacirlerin önceliğine işaret eden Kur’an’daki bazı ayetleri okumuş; Allah’ın Kur’an’da muhacirleri “sadıklar” olarak nitelendirip müminlere sadıklarla beraber olun emrini verdiğini, buna göre Ensarın Muhacirlere tabi olmaları gerektiğini ileri sürmüştür.

Hz. Peygamber vefatından kısa bir süre önce Veda haccında Müslümanlara yol gösterici olarak Allah’ın kitabını ve kendi sünnetini bıraktığını açıklamıştır. Ancak İslam Devletini yönetecek kimse hakkında sözlü ve yazılı bir açıklamada bulunmadan vefat etmişti. İslam’da devlet şeklinin ne olduğunu açıklamadığı gibi, hilafetin veya devlet başkanının kimden, hangi aileden, hangi milletten olacağı

58 Hasan, age., I, s.267; Algül, age.,II, s.210.

59 Hurç, agm., s.400; AbdylKader Durguti, “Hilafet Tartışmalarının Siyasi Mezheplerin Oluşumuna

Etkisi”, Eskişehir Osman Gazi Üniversitesi İlahıyat Fakültesi Dergisi, V, 2016, s.153’de vermiş olduğu bilgide şunları kaydetmiştir: Cereyan eden tartışmalara rağmen Hz. Ebu Bekir’e biat ile kapanmış gibi görünen, halbuki daha sonraları Müslümanları çok meşgul eden Hilafet olayının geçtiği “Sakifetu beni Saide” toplantısı Mezhepler tarihi açısından çok önemlidir. Zira mezheplerin oluşmasına kadar süren tesiri vardır.

60 Hamidullah, age., II, s.1179. Hz. Ebu Bekir’in Halife seçilmesinde bir çok kaynakta zikredildiği

üzere: Kureyş soyundan oluşu, Müslüman olmadaki önceliği, Resulullah’a yakınlığı, mal ve can ile İslam’a hizmetleri, bilgisi, Rasulullah’tan kazandığı devlet tecrübesi, dirayeti ve cesareti, saygınlığı onun halife seçilmesinde etkili olmuştur. Bkz. Hizmetli, “Genel olarak Raşit Halifeler Dönemi”, s.32.

(31)

19 konusunda da herhangi bir işarette bulunmamıştır. Kur’an’ı Kerim’de de böyle bir bilgi mevcut değildi. Öyle ise İslam Devletinin başkanını seçme işi ümmetin seçimine kalmıştı.61

Halife seçme işi ile ilgili olarak Kur’an-ı Kerimde ve Hz. Peygamberin bu hususta aktarmış olduğu bir bilginin olmayışı (nas ve sünnet) sahabeler tarafından bilinmekle birlikte iki tarafta birbirlerini ikna edebilmek amaçlı kimi Kur’an ayetlerini referans olarak göstermişlerdir. Bundan ötürü de Kur’an’ın ilk halife seçilme sürecinde direk olmamakla birlikte dolaylı da olsa etkili olduğu görülmektedir.

Beni Saide Sakifesi’nde yapılan müzakereler sonucu Hz. Ebu Bekir’in halife seçilmesine karar verilmiştir. Ensarın Ebu Bekir’e bey’atinden sonra insanlar mensup oldukları kabilelere göre öbek öbek toplandılar. İbn Kuteybe’nin kaydettiğine göre; Haşimoğulları, Ensar’ın bey’ati sırasında Ali bin Ebi Talib’in yanında toplandı. Zübeyr bin Avvam da onlarlaydı; annesi Safiye bintu Abdilmuttalib’un; kendisini Haşim oğullarından sayardı. Umeyye oğulları Osman’ın yanında toplandı. Zühre oğulları Sa’d ile Abdurrahman bin Avf’ın yanında toplandı. Mescidde öbek öbektiler. Bey’at edildikten sonra Ebu Bekir ile Ebu Ubeyde, insanların huzuruna çıkarken, Ömer şöyle dedi: “Bu ne hal böyle, sizi öbek öbek toplanmış görüyorum. Kalkın Ebu Bekir’e bey’at edin. Ben ona bey’at ettim, Ensar’da bey’at etti. Osman bin Avf ve yanındaki Ümeyye oğulları kalkıp bey’at ettiler. Sa’d ve Abdurrahman bin Avf ile yanlarındaki Haşim oğulları ayrılıp gittiler; Zübeyr bin Avvam da onlarlaydı.62

“Ensar’ın adayı Sa’d bin Ubade’ye gelince, insanlar Beni Saide Sakifesi’nde bey’at için akın ederlerken neredeyse onu çiğneyeceklerdi. Ömer bin Hattab ile sözlü bir tartışmaya girdi. Sonra öfkeli olarak ve tehdit savurarak evine gitti, bey’at etmedi. “Birkaç gün sonra Ebu Bekir ona ‘Gel, bey’at et, insanlar bey’at etti, kavmin bey’at etti’ diye haber salınca, reddetti ve şu cevabı verdi: Okluğumdaki bütün okları size

61 Durguti, agm., s.150. Nisa suresi 59. ve 83. ayetler yönetici tayininin nass ile olmadığının da kanıtı

niteliğindedir. Nur Suresi 55. ayette: “Allah içinizden inanıp yararlı işi işleyenlere, onları yeryüzüne

kendisinin halifesi yapacağına söz verir…” Bu nedenle Hz. Peygamber de kendisinden sonra devleti

idare edecek bir başkan atamasında bulunmamıştır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Türkçe ilk Kur’an çevirilerinde pänd turur (F.); ol Ķur’ān Ǿibret erür pārsālarġa yaǾnį pend erür (Ar.+F.); ögütlemek (T.); Ķurǿān naśįĥatdur (Ar.);

"Âhiret Âlemi" denir. Bütün semâvi dinlerde olduğu gibi en son ve en mükemmel din olan İslâm'a 9 göre, meydana geleceği âyet 10 ve bütün ümmetin fikir birliği

(Bakara suresi, 98.ayet) D) “Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kur’an) hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru

Kur’an-ı Kerim dersinde ulaşılmak istenen temel hedef, onu hem yavaş (tahkik) hem de hızlı (hadr) ve akıcı bir şekilde okuyabilme melekesine sahip

Ata arasında Büyük Günalı ve İman konuları çerçevesinde ortaya çıkan bir fikri ayrılığın ilk ayrışma ve kırılmaya dönüştüğünü ifade etmektedir.s

Tashîh-i hurûf, Kur’an-ı Kerim’i yüzünden ve ezberden güzel okuyabilmeyi öğreten en güzel metottur. Bu bölümde bunu gerçekleştirmek amacıyla uygulamalı

(Kur’qn’da yada Arapça’da sesli harf vardır. Arapça’nın bozukluğunu bir türlü anlayamadılar. Görünenle söyleneni bir türlü ayıramadılar. Arapça ‘da sesli harf yok

Çağdaş metin teorisinde hermenötik olarak kavramsallaşan teʾvīl, metnin bağlamı (text) ile yorumcunun bağlamını (context) dikkate alan bir yorum yöntemini