• Sonuç bulunamadı

Sasanilere Karşı Yapılan Askeri Seferlerde Kur’an’ın Kullanılması

karşı Şam ve Filistin bölgesinde devam etmekteydi.302 Hatta Hz. Ebu Bekir vefat

etmek üzereyken Irak cephesi komutanı Müsenna b. Harise, Sasanilerin Müslümanlara karşı büyük bir orduyla saldırıya hazırlandıklarını haber vermek ve takviye kuvvet almak üzere Medine’ye gelmişti ancak Müsenna’nın talebini karşılamak yeni halifeye kalmıştı. Hz. Ömer halktan biat alırken aynı zamanda onları Irak cephesine gönderilecek takviye güce katılmaya çağırmış fakat Sasani ordusuna karşı savaşmaktan korkan halk halifenin çağrısına birkaç gün olumlu cevap vermedi.303 Bunu fark eden Müsenna b. Harise halka hitap ederek, İranlılar ile savaşı gözlerinde büyütmemelerini, zira kendilerinin defalarca cesaretle savaşıp Sasani

300 Demircan, Raşid Halifeler, s. 48. 301 Balcı, agm., s.185.

302 Belazuri, age., s.156-197; Sıddık Eraslan, Sosyal ve Politik Sonuçları İtibariyle Hz. Ömer Dönemi

Fetih Hareketleri, (Basılmamış Doktora Tezi), AÜSBE, Ankara 1997, s.134-181; İsrafil Balcı, Hz.

Ömer Döneminde Diplomasi, Ankara 2006, 249-329; İsrafil Balcı, İlk İslam Fetihleri ve Savaş Barış İlişkisi, Samsun 2007, s.169-200.

72 ordusunu yenilgiye uğrattıklarını, Irak’ın önemli bir kısmını hâkimiyet altına aldıklarını, bundan sonra da Allah’ın izniyle onlarla savaşmaya devam edeceklerini söyleyerek ashabı cesaretlendirmiştir.304 Onun ardından söz alan halife Hz. Ömer

onlara takviye güce katılmalarının gerekçelerini anlattı. Hicaz’ın refah içinde yaşayabilecekleri genişlikte bir yer olmadığını, başka yerlerde verimli topraklar elde ederlerse açlık ve sıkıntıdan kurtulacaklarını, dolayısıyla Allah’ın kendilerine varis kılacağını belirttiği yerlere gitmeleri gerektiği zira Kitabında Allah’ın, “Dinîni bütün dinlerden üstün kılmak üzere, peygamberini doğru yol ve hak dinle gönderen

Allah’tır.”305 buyurarak, dinîni üstün kılacağını, ona yardım edeni yücelteceğini

belirttiğini ifade ederek onları oluşturulacak takviye güce katılmaya çağırmıştır.306

Bunun üzerine halk takviye güce katılmış böylece Hz. Ömer çağrısına ilk olumlu cevap veren Ebu Ubeyd b. Mes’ud’u hazırlanan orduya komutan tayin etmiştir.307

Buradan anlaşılacağı üzere Hz. Ömer’in, okumuş olduğu ayetle Allah’ın Müslümanları diğer bütün din mensuplarına galip kılacağından bahsetmesi, ashabın bu görevi üstlenmek istemesinde tesirli olmuştur.

Ebu Ubeyd b. Mes’ud komutasındaki Irak ordusu Sasanilere karşı başarılı mücadeleler gerçekleştirmiş ancak Köprü savaşı’nda yenilerek çok sayıda kayıp verince geri çekilmek zorunda kalmıştı. Böylece bu, fetih harekâtı Müslümanların ilk ciddi mağlubiyeti olmuştur.308 Bu savaştaki yenilgiden sonra Medine’ye kaçan ve

utançlarından evlerinden dışarıya çıkamayanlar olmuştu. Hz. Ömer bunları ziyaret ederek Enfal suresinin 16. ayetindeki “tekrar muharebe etmek için bir tarafa

çekilen”309 kişilerden olduklarını söyleyerek onları teselli ve teskin etmeye

çalışmıştı.310 Bunlar arasında yer alan kişilerden Benu Neccar’dan Muaz el-Kari’nin

“Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilme veya diğer bölüğe ulaşıp mevzi tutma durumu dışında, kim öyle bir günde onlara arka çevirirse muhakkak ki o, Allah’ın gazabını hak etmiş olarak döner. Onun yeri de cehennemdir. Orası varılacak ne kötü

304 Apak, aynı yer.

305 Tevbe 9/33; Saff 61/9; Fetih; 48/28. 306 Ayar, age., s. 54.

307 Taberi, age., II, s. 360-361.

308 Belazuri, age.,, s.359-361; Taberi, age., II, s. 366-369; İbnü’l-Esir, age., II, s.380. 309 Enfal 8/15-16.

73

yerdir!”311 ayetini okuyup kendisini suçlu hissederek ağladığını öğrenen Hz. Ömer,

ona halife olarak kendisinin başkomutan sayıldığını ve Medine’den orduyu idare ettiğini, dolayısıyla onun buraya gelmekle ordudan kaçmadığını bilakis başkomutanın yanında mevziiye çekildiğini ifade etmiştir.312 Hz. Ömer’in bu

yaklaşımıyla yaşadıkları mağlubiyet karşısında çekilmek zorunda kalan ve zikredilen ayetin hükmünden korkan Müslümanların motive olması ile birlikte Sasani ordusuna karşı oluşan korkunun da derinleşmesini önlemiştir.

Köprü savaşını kazanmış olmalarına rağmen İranlılar Müslümanlar’ın üzerine daha büyük bir saldırı düzenleyememişlerdir. Çünkü Sasani yönetimi başkentteki taht mücadelesi ile meşguldü. Bu durum Köprü savaşını kaybetmiş olan Müslümanlar’a yeniden toparlanma imkânı vermiştir. Bundan istifade eden Hz. Ömer İran üzerine harekât için yeni bir seferberlik yapma kararı almıştır. Böylece Müslümanlar ve İranlılar Fırat nehrinin iki yakasında yeniden karşı karşıya geldiler. Müslümanların sayısı bu defa da Sasanilerden azdı. Ancak onlar düşman ordusunun merkezine saldırarak ortadan bölmeyi başardılar. Büveyb savaşı adı verilen bu savaş, cahiliye dönemi de dâhil olmak üzere o zamana kadar Araplar ile İranlılar arasında gerçekleşen savaşların en şiddetlisi olarak kabul edilmiştir.313 Bu savaşta

Müslümanların galip gelmesinde Allah’ın inayeti ve yardımı ile Köprü savaşında hezimete uğramalarının, Hz. Ömer’in ashabı motive etmesinin yanında Enfal suresi 16. ayetin hükmünden korkmalarının etkili olduğu söylenebilir.

Sasaniler Büveyb savaşında Mihran komutasındaki ordularının hezimete uğramalarından sonra yenilgilerine sebep olarak gördükleri iç çekişmelere son vermek amacıyla nüfuz mücadelesine girişmiş olan Rüstem ve Firuzan isimli komutanlar ile birlikte hareket ederek Kisra Yezdücerd’e destek vereceklerini açıkladılar. Böylece İran’da Müslümanlara karşı birlik temin edilmiş oldu.

Müsenna’nın İran’daki yeni gelişmeleri başkente aktarması üzerine Hz. Ömer topyekûn seferberlik ilan etmiş, bilhassa hac mevsiminde bir araya gelen Müslümanlar cepheye çağrılmışlardır. Halife ashab ileri gelenleriyle birlikte istişare sonucunda Sasaniler’e karşı güçlü bir ordunun hazırlanması ve birliklere Sa’d b. Ebi

311 Enfal 9/15-16. 312 Taberi, age., II, s. 369. 313 Apak, age., s.126.

74 Vakkas’ın komuta etmesi kararını aldı.314 Sa’d b. Ebi Vakkas Kadisiye’de315 Sasani

ordusuna karşı savaşmaya başlamadan önce (15/636) Hz. Ömer’e yazdığı mektubunda, düşmanın kendilerinden oldukça güçlü olduğunu anlatmış ve daha önce Kur’an’da kendilerine bu düşmana karşı savaşa çağırılacakları haberinin verildiğini belirterek, “Siz yakında çok kuvvetli bir kavme karşı savaşmaya çağrılacaksınız.”316

ayetini kaydetmiştir.317 Yine Sa’d b. Ebi Vakkas Kadisiye’de savaştan önce

askerlerine yaptığı konuşmada da Allah’ın sözünden dönmeyeceğini vurgulayarak, şu ayeti okumuştur:

“Şu kesindir ki, biz zikirden (Tevrat’tan) sonra Zeburda’da da: ‘Dünyaya

Salih kullarım varis olacaklar. Dünya onlara kalacak diye yazmışızdır.”318 Sonra bu

yerlerin Allah tarafından kendilerine vaat edildiğini belirterek, daha önce fethettikleri yerleri idare edip her türlü nimetlerinden yararlandıklarını hatırlatmış, kendilerinin Arapların ileri gelenleri olduklarını, eğer dünyayı önemsemeyip ahreti arzu ederlerse, Allah’ın onlara hem dünya hem de ahireti birlikte vereceğini, savaşın hiçbir kimseyi eceline yaklaştırmayacağını, eğer dağılır, kendilerini küçük ve zayıf görürlerse hem başarısızlığa uğrayacaklarını hem de ahiretlerini kaybedeceklerini vurgulamıştır.319

Sa’d b. Ebi Vakkas’ın konuşmasından anlaşılıyor ki, o güçlü konumda olan düşman askerleri karşısında askerlerini cesaretlendirmek ve kararlılıkla savaşmalarını istemiştir. O zikrettiği ayetteki “Salih kullar” ifadesinin yaşadıkları dönemde kendilerinin olduklarına inanmış askerlerini de buna inanmalarını sağlamış olarak savaşa hazırlamıştır.

Kadisiye savaşı’nda Müslüman askerlerden Rebi’ b. el-Bilad es-Sadi, arkadaşlarını savaşa teşvik etmek amacıyla, onlardan din ve dünya için savaşmalarını isteyip şu ayeti okumuştur:320 “Rabbinizin bağışına ve takva sahipleri için

hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun!”321 Buradan

314 Apak, age., s.127.

315 Kadisiye Savaşı hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Belazuri, age., s.364-374; İbnu’l Esir, a.g.e., II,

s.388-417.

316 Fetih 48/16.

317 Taberi, age., II, s.388. 318 Enbiya 21/105. 319 Taberi, age.,, II, s.408. 320 Taberi, age., II, s.409. 321 Al-i İmran 3/133.

75 Müslümanların, ölümü daha büyük mükâfatlara kavuşmanın kapısı olarak görerek savaştıkları anlaşılmaktadır.

Bundan sonraki yaşanılacak mücadelelerde de Sa’d b. Ebi Vakkas’ın, askerlerine her şeyden önce Allah’a güvenip ona dayanmalarını, bu duygu ve düşünce içinde bulunmalarını hatırlattığını Medain üzerine giderken askerlerine şöyle demelerini istemesinden anlıyoruz: “Yardımı yalnız Allah’tan dileriz. Yalnız

ona tevekkül ederiz. ‘Bize Allah yeter, O ne güzel vekildir.’322 Büyük ve yüce olan

Allah’tan başka kuvvet ve kudret sahibi yoktur.”323

Sa’d’ın Dicle nehrini geçerken de şöyle dediği nakledilmektedir: “ ‘Allah

bize yeter. O ne güzel vekildir.’324 Yemin ederim, Allah kendisine dost olanlara zafer

verecek, kendi dinîni galip kılacak, düşmanını hezimete uğratacaktır. Eğer bizim askerlerimizde bir serkeşlik veya günahkârlık yoksa elbette ki iyilikler galip gelecektir.”325

Buradan Sa’d b. Ebi Vakkas’ın askerlerinin dinî duygularına hitap ederek, Allah’ın emirlerine uydukları ve yasaklarından kaçındıkları sürece Allah’ın yardımıyla kesin bir zafer elde edebileceklerini belirtmeye çalışmaktadır. Bu inanç ve kararlılıkla harekete geçen Müslüman ordusu Sasani başkentini ele geçirmiş Kisra Yezdücerd de müslümanlar şehre gelmeden Hulvan’a kaçmıştı. Medain’in Müslümanlar’ın kontrolüne geçmesiyle asırlardır hüküm süren Sasani İmparatorluğu Allah’ın yardımı ve Müslümanların inançla mücadele etmeleri sonucu tarih sahnesinden silinmiş oldu.326

Kadisiye Savaşı’ndan sonra Kusa denilen yer fethedilince (15/637) Sa’d b. Ebi Vakkas, Hz. İbrahim’in oturduğu ve hapsedildiği mekânı ziyaret ederek burada Resulullah’a, Hz. İbrahim’e ve diğer nebilere dua edip şu ayeti okumuştur:327

“İnsanlar arasında bu günleri bazen lehe, bazen aleyhe döndürür dururuz.”328

322 Al-i İmran 3/173: Bir kısım insanlar, müminlere: Düşmanlarınız olan insanlar, size karşı asker topladılar; aman sakının onlardan!” dediklerinde bu, onların imanlarını bir kat daha arttırdı ve ‘Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!’ dediler.”

323 Taberi, age., II, s.460. 324 Al-i İmran 3/173. 325 Taberi, age., II, s.461.

326 Detaylı bilgi için bkz: Belazuri, Fütuhu’l- Buldan, s.375. 327 Taberi, age., II, s.456.

76 Anlaşıldığı üzere Sa’d, o bölgenin Müslümanların eline geçmesini, Allah’ın yeryüzündeki sünnetinin gerçekleşmesi olarak değerlendirmektedir.329

Medain fethedildiğinde Sa’d b. Ebi Vakkas, Kisra’nın sarayının eyvanına girince şu ayetleri okumuş: “Orada nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, eğlenip durdukları nimetler bırakmışlardı. Bu böyledir; Onları başka bir millete

miras bıraktık.”330 Sonra Sa’d burada fetih namazı kılmıştır (16/637).331 Burada

Sa’d’ın Allah’ın yardımlarına karşılık bir şükür edası içinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu sarayın eyvanını Sa’d’ın namazgâh olarak kullandığı, burada namazları mukim gibi kıldırdığı ve Irak’ta ilk Cuma namazının da burada kılındığı bildirilmektedir.332

Sasani hükümdarı III. Yezdücerd’in Hemedan’ın güneyinde dağlık bir bölge olan Nihavend’de büyük bir ordu hazırladığının haberini alan Hz. Ömer, ashab önderleri ile yaptığı istişare sonucunda Nu’man b. Mukarrin’i gönderilecek ordunun başına komutan tayin etmiştir. Ona yazdığı atama kararında, görevi ile ilgili talimatlar verdikten sonra, Allah’ın ona yardım edeceğini, düşmanı ise yardımsız bırakacağını, çünkü Allah’ın bunu kendilerine, “Henüz elde edemediğiniz başka ganimetler de vardır ki, onlar Allah’ın bilgi ve kudreti dâhilindedir. Allah, her şeye

kadirdir.”333 Ayetiyle vaat ettiğini ve bu ayette geçen “başka ganimetler”334

ifadesiyle kastedilenin Rum ve Farslar olduğunu vurgulamış, Yüce Allah’ın vaadine güvenmesini, zira onun verdiği sözden kesinlikle dönmeyeceğini, düşmanla karşılaştıklarında sabrı önde tutmalarını, çünkü sabredenlere Allah’ın hesapsız

329 Ayar, age., s.58. 330 Duhan 44/25-28.

331 İbnü’l- Esir, age., II, s.449; İbn Kesir, age., VII, s.108-115. 332 Taberi, age., II, s.464.

333 Fetih 48/21.

334 Fetih suresinin 18-22. ayetleri, Hudeybiye anlaşmasından sonraki durumu açıklamaktadır:

“Andolsun ki o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, o müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde

olanı bilmiş, onlara güven duygusu vermiş ve onları pek yakın bir fetihle ödüllendirmiştir. Yine onları elde edecekleri birçok ganimetlerle de mükâfatlandırdı. Allah üstündür, hikmet sahibidir. Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimet vaat etmiştir. (Bu ganimetlerden) işte şunları hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir ki bu, müminlere bir işaret olsun ve sizi doğru yola iletsin. Henüz elde edemediğiniz başka ganimetler de vardır ki, onlar Allah’ın bilgi ve kudreti dâhilindedir. Allah her şeye kadirdir. Eğer kâfirler sizinle savaşsalardı, arkalarına dönüp kaçarlardı. Sonra bir dost ve yabancı bulamazlardı.” Bu surenin 23. ayeti ise, “Allah’ın, öteden beri süregelen kanunu budur. Allahın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın” ifadesiyle, Hz. Peygamber dönemindeki bu

gelişmelerin aslında Allah’ın koyduğu kanunlar çerçevesinde cereyan ettiğine ve her dönemde benzerlerinin yaşanabileceğine işaret etmektedir. Hz. Ömer, bu ayette ifade edilen, değişmeyen Allah’ın kanunundan hareketle, benzer müjdenin Müslümanlar için yeniden gerçekleşeceği mesajını vermektedir.

77 mükâfat vereceğini bildirdiğini belirtmiştir.335 Görüldüğü üzere Hz. Ömer Allah’ın

vaadine güvenmelerini, bu vaadin gerçekleşmesi içinde sabır ve sebat göstermelerini istemiştir.

Yine bu dönemde Basra valisi olan Ebu Musa’nın ordusu Tüster üzerine saldırıya geçtiği sırada Müslüman askerlerden birisinin şu ayeti okuduğu kaydedilmektedir:336

“Müminlerden öyle yiğitler vardır ki Allah’a verdikleri sözü yerine getirip sadakatlerini ispat ettiler. Onlardan kimi adağını ödedi, canını verdi, kimi de

şehitliği gözlemektedir. Onlar verdikleri sözü asla değiştirmediler.”337

Bu savaşlarda Müslümanların düşmandan kaçmayacaklarına dair yemin ettikleri ve bu yeminlerine bağlı kalmak için sabır ve sebat gösterdikleri ile bu yolda canlarını feda etmeye hazır oldukları anlaşılmaktadır.

22/643 yılında Ahnef b. Kays’ın Horasan bölgesindeki fetihlerden elde edilen ganimetin humusu338 ile birlikte gönderdiği mektubu alan Hz. Ömer, minbere çıkıp, Allah’ın peygamberini hidayet rehberi olarak gönderdiğini, ona tabi olanlara sevap, dünya ve ahrette iyilik vereceğini vaat ettiğini belirterek, “O’dur ki Resulünü, bütün

dinlere üstün kılmak için hidayetle ve hak din ile gönderdi.”339 ayetini okumuştur.340

Konuşmasının devamında Allah’ın vaadinî yerine getirerek ordusuna yardım ettiğini, Allah’ın yardımının devam etmesi için, Müslümanlar’ın İslam’ın ilkelerine bağlı kalmaları gerektiğini, aksi takdirde Allah’ın kendileri yerine başkalarını getirebilecek kudrete sahip olduğu uyarısında bulunmuştur.341

Bütün bu yaşanan ve geliştirilen diyaloglardan anlaşılacağı üzere, Hz. Ömer ayetlerden hareketle fetihleri, Allah’ın kendilerine olan vaadi gerçekleştirmesi olarak değerlendirmektedir. Keza cephedeki komutanlar da Müslüman askerleri savaşa

335 Nihavend savaşı hakkında bkz. Belazuri, age., s.433-439; Taberi, age., II, s.518-530; İbnü’l-Esir,

age., II, s.502-510; İbrahim Sarıçam, “Nihavend”, DİA, XXXIII, İstanbul 2007, s.98.

336 Ayar, age., s. 60.

337 Ahzab 33/23. Bu ayette “Allah’a verdikleri söz” ifadesiyle Hendek savaşında Müslümanların

düşmandan kaçmayacaklarına dair yemin ettiklerini belirten Ahzab suresinin şu mealdeki 15. ayetine atıfta bulunulmaktadır: “Hâlbuki (münafıklar) daha önce, düşmandan kaçmayacaklarına dair Allah’a

yemin ederek, söz vermişlerdi. Allah’a karşı verilen o ahidlerin hesabı elbet sorulacaktır.”

338 Humus. Ganimetlerden devlet bütçesine ayrılan beşte birlik paydır. Ayrıntılı bilgi için bkz. H.

Yunus, Apaydın, “Humus”, DİA, XVIII, İstanbul 1998, s. 365-369.

339 Tevbe 9/33. 340 Ayar, age., s.60. 341 Taberi, age., II, s. 549.

78 teşvik ederken, cihadın farz kılındığını, sabrederek ve sebat ederek savaşırlarsa Allah’ın kendilerine mutlak yardımın geleceğini, savaşırken ölenlerin şehit olacaklarını, ancak savaştan kaçarlarsa hem dünyada hem de ahrette kaybedeceklerini ayetlerle vurgulamışlardır. Bu inanç ve motivasyonla hareket eden Müslüman askerler elde ettikleri başarılar neticesinde, Kur’an’ın mesajlarının hakikatine olan inançlarını pekişmiş ve Allah’ın vaadine olan güvenleri bir kez daha artmıştır.

B. Bizans’a Karşı Yapılan Askeri Seferlerde Kur’an’ın Kullanılması