• Sonuç bulunamadı

Deprem Tartışmalarında

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Deprem Tartışmalarında"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

17 Ağustos 1999 Marmara Bölgesi Depremi sonrasında, deprem sorunu çe-şitli boyutlarıyla, yazılı ve özellikle gör-sel yayın kuruluşlarının gündemine yer-leşti. Bu depremin yankıları sürerken 12 Kasım 1999'da gerçekleşen Düzce Dep-remi, konuya duyulan ilgiyi bir kez daha tazeledi. Yetkililer yanı sıra bilim adam-ları da yayın kuruluşadam-larının aranılan ko-nukları oldular; yararlı bilgiler vererek kamuoyunun çeşitli konularda aydınla-tılmasına yardımcı oldular. Ancak, bilim adamlarına sorulan sorular giderek bi-limsel uzlaşı sınırlarını zorlamağa başla-dı. Bazı bilim adamları bu sakıncalı ge-lişmeyi görmeyerek, henüz uzlaşmaya varılmamış konularda kişisel yaklaşımla-rını, kuramlarını ve hatta hipotezlerini, kamuoyu önünde sergilemeğe ve savun-mağa giriştiler. Ortaya çıkan karmaşa, deprem bölgesinde yaşayan yurttaşların kaygı, telaş, gelecek korkusu içine düş-melerine yol açtı. Bu sağlıksız gelişmeyi izleyen, buradaki yanlışlığı sezinleyen bilinçli kişiler şimdi ısrarla soruyorlar: TÜBİTAK nerede?

Bu ülkede bilim ve teknoloji politi-kalarını belirlemek, bilimsel ve teknolo-jik araştırmaları desteklemek ve yönlen-dirmek gibi temel işlevleri bulunan, da-hası, Marmara Depremi ardından dep-remle ilgili bilimsel çalışmaları koordine etmekle görevlendirilmiş olan TÜBİ-TAK'ın bu tartışmalarda son sözü söyle-mesi gerektiğini düşünenlerin sorduğu bu sorunun yanıtı kısaca şudur: Sağdu-yunun yanında.

Bilindiği gibi, bilimsel bilgi üretimi, uzun ve zahmetli bir süreç (proses, iş-lemler dizisi) sonunda gerçekleşir. Bazan sezgilerden kaynaklanan varsayımlara dayalı bir hipotezle işe başlanır, bazan gözlemlerden elde edilen veriler değer-lendirilerek bir kuram geliştirilir. Bu ku-ramın doğruluğunun kanıtlanması, ge-çerlilik koşulları ve sınırlarının belirlen-mesi, uzun araştırma çalışmaları gerekti-rir. Elde edilen sonuçların bilim çevrele-rinde anlatılması, tartışılması ve benim-setilmesi çabaları da buna eklenmelidir.

Ölçümlerin daha kolay ve daha sağlıklı yapılabilmesi, verilerin daha kolay elde edilebilmesi, daha güvenilir değerlen-dirme yöntemleri bulunması gibi kolay-lıkları olan bazı bilim dallarında, yukarı-da kısaca tanımlanan süreç yukarı-daha kolay gerçekleştirilebilir. Ne yazık ki, jeoloji bu tür kolaylıkları olan bilim dallarından biri değildir. Yalnızca, uğraştığı fiziksel yapının (yerkabuğu) boyutları ve bu ya-pının mekanik, kimyasal, termodinamik vb. özelliklerinin karmaşıklığı ile ilgilen-mek zorunda olduğu zaman ölçeğinin büyüklüğü düşünülse bile, bu bilim da-lında ileri sürülen savların kanıtlanması-nın ne denli güç olduğu anlaşılabilir.

Yine bilim adamlarınca çok iyi bilin-diği gibi, her türlü bilimsel etkinliğin bi-lim etiğine uygun olması beklenir. Deği-şik alanlarda değiDeği-şik biçimlerde günde-me gelse de, bilim etiğinin dayandığı başlıca temel kavramlar olan dürüstlük, önyargısızlık, tarafsızlık, birbirine saygı, karşı görüşü önemseme, so-rumluluk ve sağduyu tüm alanlarda or-taktır. Doğal olarak, her bilim adamı kendi yaklaşımının doğru ve geçerli ol-duğunu; şu sırada kanıtlanmış olmamak-la birlikte, yakında nasıl olsa kanıtolmamak-lana- kanıtlana-cağını düşünür. Oysa sağduyu, doğrulu-ğu kanıtlanmış olsa bile, bir bilimsel bul-gunun kamuoyuna açıklanması zamanı ve yönteminin, bulgu açıklanmadan ön-ce iyiön-ce değerlendirilmesini, topluma ya-rar mı, yoksa yaya-rardan çok zaya-rar mı geti-receğinin göz önünde bulundurulmasını gerektirir (Bakınız: Depremin Önceden Tahminiyle İlgili Avrupa Etik Kuralları). Son günlerde deprem konusunda yayın kuruluşlarında yer alan tartışma-lar, bu ilkeler açısından değerlendirildi-ğinde birkaç önemli nokta göze çarp-maktadır.

• Tüm araştırmaların ve tüm istatis-tiklerin belirttiği, dolayısıyla tüm bilim adamlarının kolayca uzlaştığı ve artık üzerinde tartışılmayan bir görüş bulun-maktadır: Türkiye aktif bir deprem bölgesindedir; ülkenin büyük bir bö-lümü deprem tehdidi altındadır.

Önemli deprem bölgelerinden birin-de bulunan İstanbul'da da çok uzak olmayan bir gelecekte şiddetli bir deprem gerçekleşmesi olasılığı yük-sektir. Başta İstanbul olmak üzere tüm ülkede depreme hazırlıklı olun-ması, bunun için gerekli olan önlem-lerin ivedilikle alınması zorunludur. Üzerinde uzlaşılmış olan bu görüşün ötesindeki, bundan sonra İstanbul'da olacak depremin zamanlaması, büyük-lüğü, etkinliği, hangi fayın ne boyda kı-rılmasıyla gerçekleşeceği gibi konular-da, değişik bilim adamlarının değişik görüşleri bulunmaktadır. Bu yaklaşımla-rın her biri saygı ile karşılanmakla birlik-te, bunlar kanıtlanmış bilimsel gerçek-ler olmayıp, bilim adamlarının değişik verilere ve değişik yorumlara dayanarak yaptıkları önermelerdir. Bu yaklaşımla-rın, bilim dergileri ve kongrelerinde su-nulup tartışılmaları, irdelenip eleştiril-meleri son derece doğal ve bilimin geliş-mesi için son derece gerekli ise de, bun-ların kamuoyuna kesin doğrular imiş gi-bi sunulmaları gi-bilim etiği ile bağdaşma-maktadır. Hiçbiri kanıtlanmış, en azın-dan bilim çevrelerince benimsenmiş ol-mayan bu yaklaşımların kesin doğrular olarak sunulması dürüstlük ilkesine ay-kırıdır. Çok sağlam bilimsel verilere da-yandıkları varsayılsa bile, yalnızca birer kestirme (tahmin) olan bu önermelerin, en azından, hesaplanan gerçekleşme olasılıklarıyla birlikte verilmeleri, bilim-sel dürüstlük gereğidir.

• Bu açıklamalar, deprem bölgesin-de yaşayan pek çok yurttaşın evini ve işini terk ederek başka bir kente taşın-mayı düşünmeğe varacak düzeyde te-dirgin olmasına, kaygı duymasına, hu-zursuz olmasına yol açmaktadır. Bu du-rumu bilim etiğinin sorumluluk duygu-su ve sağduyu ilkesiyle bağdaştırmak kolay değildir.

• Bilim adamlarının birbirinden çok farklı görüşler sunmaları, birbirlerine ters düşmeleri, bilimsel tartışma ortam-larında doğal, hatta sağlıklı sayılabilirse de, yayın kuruluşlarında yapılan bu tür

34 Bilim ve Teknik

Deprem Tartışmalarında

TÜBİTAK Nerede?

(2)

açıklamalar, kamuoyunun bilime duy-duğu güveni, bilim adamına duyduy-duğu saygıyı sarsmaktadır. Açıklamalar, bu açıdan da bilim etiğinin sağduyu ilkesi-ne uymamaktadır.

TÜBİTAK uzun bir süre, sakıncalı bulduğu bu tartışmalardan uzak durma-yı uygun bulmuştur. Tüm bilimsel araş-tırma çevrelerine eşit uzaklıktaki taraf-sız konumu nedeniyle, TÜBİTAK'ın bir görüşü desteklemesi ya da yeni bir gö-rüş ileri sürmesi kadar, bir hakem rolü benimsemesi de gereksiz bulunmuştur. Yayın kuruluşlarının sorumluları ile ken-dini heyecana kaptırarak tartışmaları sürdüren bilim adamlarının, bu gelişme-lerin içerdiği sakıncaları görerek sağdu-yuya dönmeleri beklenmiştir.

Yukarıda belirtilmiş olan önyargısız-lık ve tarafsızönyargısız-lık ilkeleri doğrultusunda hareket eden TÜBİTAK'ın tüm bilim-sel etkinliklerinde ve yayın organların-da, her türlü bilimsel çalışmanın sunul-ması doğaldır. Örneğin, TÜBİTAK Bi-lim veTeknik dergisinin elinizdeki sayı-sında, deprem konusunda çeşitli yakla-şımlarla ilgili yazılara yer verilmiştir. TÜBİTAK'ın değil, yazarlarının görüş-lerini yansıtan bu yazılar gibi, farklı gö-rüşleri sergileyen başka yazıların da der-ginin Bilimsel Danışma Kurulu gibi ilgi-li organlarınca onaylanmak koşuluyla, bu dergide yayınlanacağı kuşkusuzdur.

TÜBİTAK'ın konuya yaklaşımı, bi-limsel tarafsızlık ve toplum yararı açısın-dan bakılarak, aşağıda belirtilen iki nok-tada özetlenebilir.

• Yakın gelecekte can ve mal gü-venliği açısından - Yurttaşların depre-me hazırlıklı olmaları gerektiğini anlat-mak, onları gerekli önlemleri almak ge-reğine inandırmak çok önemli ve çok gereklidir. Deprem tehlikesinin, yukarı-da koyu harflerle özetlenmiş olan ve tüm bilim adamlarının uzlaştığı kapsam-da sunulması, bu amaç için yeterlidir. Bunun ötesine geçen ve tartışmalara yol açan değerlendirme ve yorumların, bu amaca olumlu bir katkıda bulunması beklenmez. Önemli olan, yurttaşları, yö-neticileri, uygulamacıları ve bilim adam-ları ile birlikte, tüm toplumun konunun önemini anlayarak, gerekli kaynakları sağlamağa, gerekli çalışmaları yapmağa ivedilikle başlamasıdır.

Bu amaca yönelik olarak, öteden be-ri yürütmekte olduğu araştırma destek-leme çalışmaları yanı sıra TÜBİTAK, varolan yapıların deprem dayanımı

açı-sından değerlendirilmesi ve güçlendiril-mesi, afet yönetimi, afette sağlık sorun-ları gibi alanlarda, atılımlar yapma hazır-lıklarını sürdürmektedir.

• Uzun erimli bilimsel gelişme açısından - Deprem tehlikesinin bu denli büyük olmasına karşın, Türki-ye'nin depremselliği alanında, elde bu-lunan verilerin, veri toplamağa yönelik sistemlerin, yapılmış olan bilimsel çalış-maların yeterli olmadığı bilinmekte, bu alanda yapılacak yeni ve ciddi çalışmala-ra büyük önem verilmektedir. Bu amaç-la, denizde ve karada yürütülen birçok jeolojik, jeofizik, sismolojik çalışma des-teklenmekte; ayrıca, uluslararası saygın bilim çevrelerinin işbirliği ile güvenilir veriler elde etmeğe yönelik, kapsamlı uluslararası projelerin başlatılmasına TÜBİTAK önderlik etmektedir.

Özet olarak, TÜBİTAK Türkiye'nin

depremselliğine yönelik bilimsel araş-tırmalara büyük önem vermekte ve son derece gerekli gördüğü bu tür araştırma-ların en ciddi ve en güvenilir biçimde gerçekleştirilmesi için üzerine düşen önderlik görevini yerine getirmektedir.

Öte yandan, deprem tehlikesi konu-sunda tüm bilim adamlarının uzlaştığı temel kavramların, depreme hazırlıklı olmanın önemini anlatmak için yeterli olduğu; bunun ötesindeki tartışmaların kamuoyunda yarar değil zarar yarattığı kanısındadır. Ayrıca, elde yeterli veri bulunmadığı şu sırada, henüz kanıtlan-mış olmayan yorum ve değerlendirme-lerin, kamuoyuna kesin doğrular gibi su-nulmasını ve kamuoyunun derin kaygı-lar içine düşürülmesini bilim etiği ile bağdaştıramamaktadır.

Tuğrul Tankut

Prof. Dr., TÜBİTAK Başkan Yardımcısı

Aralık 1999 35

Depremin önceden tahmini ile ilgili bilgiler, bi-lim ile toplum arasındaki ilişkileri düzenleyen sağ-lıklı etik kurallarına uygun olarak sunulmazsa, toplum üzerinde dramatik etkiler yaratabilir. Yan-lış tahmin paniğe yol açabilir ve halkta bilim adamları ile kamu yetkililerine karşı güvensizlik yaratarak sosyal, psikolojik, politik, ekonomik vb. sakıncalı sonuçlara neden olabilir.

Deprem tahmini üzerinde çalışan bilim adam-larının profesyonel davranışadam-larının temel ilkesi dü-rüstlük olmalıdır. Bilim adamlarının topluma, ka-mu yetkililerine, kuruluşlarına, meslektaşlarına ve medyaya karşı sorumluluklarının bilincinde olarak tarafsız davranmaları ve sahip oldukları bilgiyi in-sanlığın yararına kullanmaları gerekir.

Bir bilim adamı, yürüttüğü araştırmalar sonu-cunda bir depremi önceden tahmin etme nokta-sına gelirse, aşağıdaki işlemleri özenle yerine ge-tirmelidir:

a. Depremi tahmin etmesine yol açan bilimsel verilerin ve yöntemlerin geçerliliğini diğer bilim adamlarına danışarak doğrulamalı ve

b. Bağlı bulunduğu veya bünyesinde çalıştığı bilimsel ve teknik kuruluşların üst yöneticilerini yaptığı çalışmalar hakkında bilgilendirmelidir.

Bilim adamı, yaptığı tahminleri çalıştığı ülke yetkililerinin dikkatine sunmakla görevlidir. Bunun hangi yollarla yapılacağı önceden belirlenmelidir. Bilim adamı, depremle ilgili tahminleri hakkın-da medyaya veya topluma rastgele bilgi verme-melidir. Yalnızca, kendisine bu konuda yetki veril-miş veya kendisinin kamu yetkililerince bu amaç-la görevlendirilmiş olması durumunda, kamu yet-kililerince uygun görülen yolları kullanarak, toplu-mu bilgilendirmelidir.

Deprem Tahmini Değerlendirmesi Avrupa Danışma Komitesi

Eğer gerek ve olanak varsa, deprem tahmini alanında her ülkede bir Ulusal Değerlendirme Komitesi kurulması tavsiye edilir.

Deprem Tahmini Değerlendirmesi Avrupa Danışma Komitesi’ne,

• Bir itiraz söz konusu olduğunda veya bir Ulusal Değerlendirme Komitesi bulunmadığı du-rumlarda, ulusal yetkililer;

• Tarafsız bir görüş almak istediklerinde, Ulu-sal Değerlendirme Komiteleri

başvurabilirler.

Hiçbir durumda, Avrupa Danışma Komitesi kesin bir gerçeği resmi olarak açıklayan bir kuru-luş olarak görülmemelidir. Komite, kendi görüşü-nü (değerlendirme konusunda kendi kapasitesi-ne ilişkin kuşkularını da içerecek biçimde) res-men belirtmekle yükümlü bir kuruluş olarak gö-rülmelidir. Bu komite, Ulusal Değerlendirme Ko-mitesi’nin veya ellerindeki bilgi ile karar vermek zorunda olan sivil yetkililerin yerlerini alarak onla-rın görevlerini üstlenemez.

Avrupa Danışma Komitesi, Uluslararası Je-odezi ve Jeofizik Birliği (IUGG) ile diğer uzman-laşmış bilimsel Avrupa kuruluşlarına danışılarak, Avrupa Sismoloji Komitesi (ESG) tarafından öne-rilen en fazla on beş bilim adamından oluşacak-tır. Avrupa Danışma Komitesi’nin gerektiğinde başvurabileceği bir danışmanlar listesi oluşturu-lacaktır.

Avrupa Danışma Komitesi’nin yazmanlığı, Açık Anlaşma (Open Partial Agreement) yaz-manlığı tarafından üstlenilecek ve Anlaşma da-nışmanlarınca, Avrupa Sismoloji Komisyonu ile işbirliği yapılarak desteklenecektir.

Avrupa Danışma Komitesi üyelerinin görev süresi altı yıl olacak ve bu süre uzatılamayacak-tır. Üyelerin yarısı her üç yılda bir yenilenecektir.

Bilim Adamının Yabancı Ülkelerle İlişkileri

Yabancı bir ülkenin yetkililerine deprem tah-mini konusunda haber verilmesi, bilim adamının çalıştığı ülkenin yetkililerinin sorumluluğundadır.

Toplumun ve medyanın bilgilendirilmesi, dep-rem olacağı tahmin edilen ülke(ler) yetkililerinin sorumluluğundadır. Yukarıda tanımlanan etik ku-rallar nedeniyle, tahminde bulunan bilim adamı açıklamada bulunmamalıdır.

*European Code of Ethics Concerning Earthquake Prediction

Depremin Önceden Tahminiyle İlgili

Avrupa Etik Kuralları*

Referanslar

Benzer Belgeler

A machine learning based approach for intrusion prevention using honeypot interaction patterns as training data. Explorative techniques and vulnerability assessment

Sığınmacı sayısındaki artış, üye ülkeler arasındaki ortak politika oluşturma yönündeki çalışmalarda bazı sorunların çıkmasına yol açmıştır. Devletler

Türkiye ile AB arasında kurulan gümrük birliğinin uygulama koşullarının düzenlendiği 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı uyarınca, Gümrük Birliği'nin

Uygulama Zamanı Sivil Toplum Destek Programı II Avrupa Birliği Bakanlığı 3 milyon Avro 2018 Sivil Toplum Diyaloğu V Avrupa Birliği Bakanlığı 9 milyon Avro 2018

Üyeler: tüm Üye Devletlerin Devlet veya hükümet başkanları, Avrupa Birliği konseyi başkanı ve Avrupa komisyonu Başkanı..

Pamukkale ve Karahayıt destinasyonlarında bulunan konaklama tesisleri değerlendirmeleri incelendiğinde tüketiciler, en çok tesislerin bulunduğu yeri (konumu), ikinci sırada

AB, Türkiye'deki AKP iktidarının zafiyetlerini de değerlendirerek AB'ye katılım sürecindeki bir ülke ile olağan olarak olması gereken eylem ve politikaları

• Avrupa Birliği içinde Komisyon ve Konsey arasında paylaşılmış yasama ve yürütme yetkilerinin kullanılmasının demokratik biçimde denetlenmesi amacıyla bir ortak