KUR' AN VE TOPLUMSAL
BÜTÜNLEŞME
(Mezhep ler ve Dini Gruplar Arası İlişkiler)
Editörler
Prof. Dr. Hayati Hökelekli Prof. Dr. Vejdi Bilgin
Bursa 2015
Bursa Büyükşehir Belediyesi Yayınları
Bu kitap Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Kur'
an
Araşhrmalan Vakfı(KURA V) tarafından ortaklaşa düzenlenen "Kur' an ve Toplumsal Bütünleşme (Mezhep ler ve Dini Gruplar Arası İlişkiler) Sempozyumu"
(27-29 Mart 2015, Bursa) isimli bilimsel toplanhda sunulan bildirilerden meydana gelmektedir.
Editörler: Prof. Dr. Hayati Hökelekli, Prof. Dr. Vejdi Bilgin
© 2015 Bursa Büyükşehir Belediyesi, Kur' an Araştırmaları Vakfı
Bu eserin tüm yayın hakları Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Kur' an
Araşhrmaları Vakfı'na aittir. Yayıncının yazılı izni olmadan kısmen veya tamamen basılamaz, çoğalhlamaz ve elektronik ortama taşınamaz. Kaynak
gösterilere~ alınh yapılabilir.
Bu kitapta yer alcp1 tüm yazıların dil, bilim ve hukuk açısından sorumluluğu yazariarına aittir.
Dizgi ve Tashih: Arş. Gör. Halil İbrahim Hançabay
BURFAŞ MATBAASI
- --
Mu'tezile'nin Siyasetle İmtihanı: Miline Süreci
Prof. Dr. Muharrem Akoğlu*
Giriş
Cenab-ı Hakk' ın insanlığa gönderdiği son din İslfuniyet, Hz. Muhammed (as) tarafından tebliğ edildi. Bu durum O'nu mutlak otorite olarak ortaya
çıkardı. Ancak O'nun, ahirete irtihali ardından toplumun sosyo-kültürel ve politik zemininde yorum ve yaklaşım farklılıkları görülmeye başlandı. Bu da mezhebi yapıların ortaya çıkmasına zemin oluşturdu.
Mezhebi yapılar, -istisnaları olmakla birlikte- genelde içinde yaşadıkları
toplumdaki siyasi, sosyal ve kültürel zeminde meydana gelen kınlma veya
ayrışmalara dayalı süreçler neticesinde ortaya çıkan, müteşekkil dini
gruplardır. Bahsi geçen kırılma veya ayrışma, kendine özgü itikadi veya fıkhl
zeminde bir düşünce sistemi ortaya koymak suretiyle mezhepleşme evresine geçebilmektedir. Şüphesiz Mu'tezile de bu konuda bir istisna
oluşturmamaktadır. Her ne kadar bizim klasik bilgi dağarcığımızda
Mu'tezile'nin, Vasıl ile mezhep haline geldiği şeklinde bir bilgi bulunsa da, mezhep nosyonu itibariyle bunu doğru kabul edebilmek mümkün değildir.
Nitekim Vasıl'ın yaşadığı dönemde Mu'tezile'nin ayırt edici itikadi özelliklerini oluşturan Usul-ii Hamse'nin varlığını iddia edebilmek mümkün
değildir. Oysa bahse konu dönemde belki el-Menzile bet;ne'l-Menziletet;n fikri
yanında Tevhid konusunun bazı alt başlıkları ve el-Emr bi'l-Ma'ruf ve'n-Nehy
aıı({-Münker prensiplerinin ilk nüvelerinden söz edilebilir. Bunlar ise, V asıl'ın öncülüğünde vücut bulan topluluğu bir mezhep olarak değerlendirebilmek
için yeterli donanım sunmaz.
Mu'tezile'nin mezhepleşmesinden söz edebilmek için onun, itikadi usullerinin _ teşekkül ettiği dönemi belirlemek gerekir. Bu bağlamda ise, karşımıza hicrı üçüncü asrın ilk çeyreği çıkar. Bu durum, Mu'tezile'nin
mezhepleşmesinin V asıl' dan yaklaşık bir asır sonra gerçekleştiği anlamına
gelmektedir. Oysa Vasıl ile başlayan süreç, sadece ana bünyeden bir kopuş
veya kınlmayı ifade etmektedir. Bu kırılmanın, -belki günümüzde yüklendiği
anlam çerçevesi itibariyle anokranik bir kullanım tarzı da olsa- bir lıareket
veya cemaat şeklinde geliştiği görülmektedir.
V asıl'ın öncülüğünde ortaya çıkan bu hareketin faaliyet alanı olarak, daha çok içerisinde bulunulan toplumsal arenada ~tkinliği hissedilmeye başlanan
' Erciyes Üniversitesi İ1ahiyat Fakültesi
150 • Mulıarrem Akoğlıı
hermetik ve gnostik fikirler karşısında dini düşüncenin aklı öneeleyen bir zeminde iJ.ml izahına öncülük etme amacı dikkat çekmektedir.
Ayrıca Vasıl'ın etrafında kümelenen topluluğun da sosyolojik olarak büyük oranda mevaliye dayandığı bilinmektedir. Farklı kullanım tarzlarına
sahip olmakla birlikte, Müslüman ve hür olmasına rağmen Arap olmayan
toplulukları ifade için kullanılan mevali, kendini aristokrat gören Arap
kimliği karşısında ezilmişlik psikolojisi temelinde sınıf mücadelesi vermeye gönüllü bir topluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.
Vasıl'ın öncülüğünde ve ilmi zeminde vücut bulan hareketin güç
kazanmasında, mevali unsurun sosyal statü mücadelesinin önemli bir gerekçe oluşturduğıı iddia edilebilir. Bu bağlamda ilmi alanda verilecek mücadele neticesinde sağlanacak başanların mevali lehlne toplumsal itibar ve sosyal statüyü yeniden düzenlemesine yönelik sunacağı katkının büyük
olacağı düşünülmektedir.
V asıl'ın öncülüğünde hareket veya cemaat yapılanması şeklinde başlayan kırılmanın, ayırt edici itikadi vasıflarını belirginleştirmek suretiyle yaklaşık
bir asırlık süreç içerisinde mezhebe dönüştüğü bilinmektedir. Bununla birlikte hareket, toplumda ilgi gören özgürlükçü söylemlerin de etkisiyle
yayılmaya ve etki alanuu güçlendirmeye başladı. Sarayın elikkatini çeken bu güç, kendisine vücut veren il..mi ortam üzerinden siyası kulvara taşınma eğilimi gösterdi. Bürokratik yapılanma içerisinde önünün açılmasıyla ortaya
çıkan eksen kayması şeklinde gelişen bu durum, yeni bir sürecin/ dönemin de başlangıcı oldu.
Mihne Süreci olarak isimlendirilen yeni dönem, halku'l-Kur'an ve Ru'yetullah gibi mu'tezile mensuplarının konjontürel olarak öncelediği
konular üzerinden hadisçilerin başını çektiği ilim adamlarının, bürokratların
ve toplumda etkinliği bulunan kimselerin imtihana tabi tutulduğıı bir zaman dilimi olarak kayıtlara geçti.
Anlam çerçevesi itibariyle mihne; sınamak, denemek, bir şeyin hakikatini
araştırmak, inceliklerini düşürımek, imtihan etmek, soruşturmak, antmak,
sıkıştırma!<. boyun eğdirmek, kamçıya başvurarak dövmek ve eziyet etmekl gibi anlamlara gelmektedir. Milinenin uygulandığı süreçte Mu'tezile, devletin sağladığı kadro gücüne dayanarak ulaştığı üstünlük hissiyatıyla - toplumun bütün kesimleri tarafından imtihan edilmekte olduğıı gerçeğini
1 Ebu'I-Fazi Cemaleddin Muhammed b. Mükerrem el-Ensm, İbn Manzur, Lisanu'l Arab, Beyrut 1968, Xlll, 401; Seyyid Muhammed Murtaza ez-Zebidi, Ta'cıı'l-Ariis,
Beyrut 1966, IX, 341-342.
Mu' tezile'nin Siyasetle İmtilımıı: Mi/me Siireci • ısı
fark etmeksizin- muhaliflerini imtihan etmek suretiyle kendi imtihanını
verdi.
Mu'tezile'nin, muhaliflerine yönelik yürüttüğü imtihan süreci, her ne kadar akademik konular üzerinde cereyan etse de aslında mevalinin,
geçmişte muhatap olduğu siyasi ezilmişlik psikolojisi temeline dayandı. Bu
şekilde de süreç, Abbas! siyasi otoritesinin karşı karşıya kaldı~ istikbal, iktidar ve egemenlik kaygılarının aşılabilmesi adına devlet aklının, Mu' tezile
taşeronluğunda devreye soktuğu toplum mühendisliğinin bir aracı olmanın
ötesine geçemedi. Nitekim tarihteki yerini de bu şekilde aldı. Elinizdeki
çalışma, bahsi geçen sürecin kısa bir özetini Mu'tezile'nin imtihanı
perspektifinden sunma az.mindedir.
1. HarekettenjCemaatten-Mezhebe; Mu'tezile
Sözlük anlamı itibariyle Mu'tezile; geri veya uzak durmak, çekilmek veya
ayrı düşmek, daha açık bir ifadeyle siyasi ve fikri ayrışmalara, gruplaşmalara
itibar etmemek, taraflar karşısında tarafsızlı~ korumak gibi anlamlara gelmektedir. Buna riayet eden kişi için de "mu'tezili" kavramı kullanılmaktadır. Bu kavramların, sözlük anlamlan çerçevesinde Hz.
Peygamber sonrası ilk hilafet yıllarından itibaren kullaruldı~, bilinmektedir.2 Ancak bahsi geçen dönemde mezhepleşme veya fırkalaşma yolunda varlık
gösteren birekolden söz edebilmek mümkün değildir.
Mu' tezile, mezhep olma donanımına sahip olmaksızın tarihsel realiteye aykırı olarak müntesiplerince -diğer mezheplerde olduğu gibi-ilk
dö~em ve ilk kaynakla irtibatlandınlmaya çalışıldı. Ekol dışı kesimler de bu durumun etkisi altında kaldı. Neticede pek çok kaynak, ekolün mezhepleşme
sürecini, olması gerekenden daha erken dönemlerde aradı. Birinci asrın sonu ve ikinci asrın başlarında ilmi otorite olarak kabul gören Hasan Basri'nin - tahmini olarak 105-110/723-728 yıllan3 arasında gerçekleşti& varsayılan-ilim meclisi de buna kaynaklık etti.
ı Naşi el-Ekber, Mesiiilii'l-İnuıme Kitnbu'l-Evsat fi'l-Makiiliit, th.k, Josef Van Ess, Beyrut 1971, 17; Hasan b. Musa en-Nevbahti, Fıraku'ş-Şia, İstanbul1931, 5; Taberi, Ebu Ca'fer Muhammed b. Cerir, Tnrihu'l-Ümem ve'l-Mü/Uk, thk, M.Ebu'l-Fazl İbrahim, Kahire 1962, V, 58, 64; Ebu Mansur Abdulkahir Bag-dadl, Mezhepler Arasmdnki Farklar, çev, Ethem Ruhi Fıg-lalı, ~ara 1991, 58; Ebu'l-Fida İbn Kesir, el-B idiiye ve'n-Nihnye, Beyrut 1966, VTII, 232.
3 H. S. Nyberg, "Mu'tezile", İA, İstanbul1960, ynı, 757.
152 • Mıılınrrem Akoğlıı
Bilindiği gibi bu hadise, -farklı rivayetlere rağmen-4 Hasan Basri ile talebesi Vasıl b. Ata arasında Büyük Günalı ve İman konuları çerçevesinde ortaya çıkan bir fikri ayrılığın ilk ayrışma ve kırılmaya dönüştüğünü ifade etmektedir.s Oysa rivayetlerin ön plana çıkardığı böylesi bir kırılmanın, bir ekolün varlık sahnesine çıkması için yeterli donanıma sahip olmadığı, ancak ana bünyeden ayrışan bir hareket veya cemaat yapılanmasına evrildiği
görülmektedir. Zaten bir brkanın mezhep hüviyeti kazanabilmesi,
belirginleşmiş, ayırt edici itikadi göri.işlerinin olgunlaşmasıyla mümkündür.
Bahsi geçen ayrışmada ise, Mu'tezile'nin ayırt edici unsurlarının henüz
belirginleşmediği, bunlardan sadece bir tanesinin -Basra merkezli Hruo!d/İbadl di.işünceden ödünç alınan-el-Menzile beıJne'l-MeıızileteıJn/bi.iyük günah işleyen kişinin ne tam mü'min ne de tam kafu olduğu şeklinde
ifadesini bulan tarhşma konusunun gündem oluşturduğu bilinmektedir.
Bununla birlikte aynı dönem için yeni bir cedel ve manbk sisteminden de söz etmek mümkün değildir.
Vasıl ile başlayan ilk ayrılma veya kırılma neticesinde hareket veya cemaat görüntüsü altında mayalanma veya olgunlaşma diye tabir edilebilecek bir teşekkül süreci yaşandı. Bu süreçte büyük günah işleyen kişinin durumu, iman, tevhid, kader ve insanın kendi fiilierinin yarabcısı olması gibi konularda akıl, nassın gerisinde ve sadece onu anlama ve idrak edici bir araç olarak görüldü. Ayrıca hareket içerisinde yer alan insanlar, toplumun diğer kesimlerine göre farklı bir bakış açısı geliştirmerıin gayreti içerisinde oldu. Bu insanlar, Basra merkezinde, mevali kimlikli ve entelektüel
duyarlılıklarıyla dikkat çektiler. Bu şekilde başlayan hareket, yaklaşık bir
asırlık dönemde, tarhşılan konuların olgunlaşmasıyla bağıntılı bir tarzda, Usul-ü Hamse denen temel itikadi prensipierin ortaya çıkmasına zemin
hazırladı. Bu zemin, aym zamanda mezhepleşmenin de ilamydı.
İlk kırılma ile başlayan süreçte Vasıl, talebeler yetiştirdi. Bu talebeleri,
farklı bölge ve coğrafyalara dai/propagandist sıfahyla gönderdi.6 Bunların
4 Hansu HÜseyin, Mu'tezile ve Hadis, Ankara 2004.45-47.
s Zühdi Carullah: el-Mu'tezile, Kahire 1947, 2vd; Cemil Hakyemez, Bişr b. el-
Mu'teıııir ve Mıı'tezile'ııi11 Bağdnt Ekolü11ii11 Doğuşu, (Basılmanuş Yüksek Lisans Tezi), Ankara 1998, 13-14.
6 Vasıl b. Ata', Abdullah b. Haris'i babya, Hais b.Salim'i Horasan'a, Kasım b.
Sa'di'yi Yemen'e, Zekvan'ı Kt1fe'ye, osman et-Tavil'i de Ermeniye'ye i'tizaJ.i
düşünceyi yaymak için göndermiştir. Eyyub'u Cezire'ye, Hasan b. Zekvan'ı da Kufe'ye göndermiş tir. Bkz, İbn Murtaza, Ahmed b.Yahya, Kitabii'l-Müııye ve'l-Emel
Mu'tezi/e'ııiıı Siyasetle İmtilımıı: Mi/me Siireci • 153
görevleri de iyiliği emredip kötülüklerden alıkoymak şeklinde formüle edildi?
Bu bağlamda Safvan el-Ensar!nin, Vasıl'ın daıleri hakkında; "Çin geçidinin öte tarafında çok uzaklardaki Sus' a kadar her sırurda ve Berberilerin bulunduğu yerlerde onun dalleri vardır. Zalim bir kişinin
hareketi, bir hilekarın hilesi onların azim ve şevkini kıramaz. Vasıl, kışın
gideceksin derse, emre uyarlar. Yazın gideceksin derse de yakıcı sıcak onları
korkutmaz."S şeklindeki ifadesi oldukça dikkat çekicidir. Bu ifade, Vasıl'ın
talebelerinin, hocalarının her türlü emrine itaat ettiklerini, bu bağlamda
hiçbir fedakarlıktan kaçınmadıklarını göstermektedir. Ancak bu durum, ortaya konan fedakarlığın gerekçesini sorgulama dışı tubnaya yetmemektedir. Nitekim Vasıl'ın talebeleri, bu seyahatlere sadece iyiliği emr
kötülüğü nehy amacıyla mı katlandılar? Yoksa hocalarının perspektifi temelinde İslarru bakış açısını sunarak taraftar toplama gayesi mi güttüler?
Ya da bütün bunlarla birlikte, politik veya ticari amaçlar peşinde mi oldular?
türünden sorulara muhatap oldular.9
Bununla birlikte V asıl'ın organize ettiği bu faaliyetin, İslam dışı fikirlerin
yaygınlaşma çabası içerisinde olduğu bir atmosferde gerçekleştiği
bilinmektedir. Bu nedenle İslam inancının yayılması ve insanların bu inanç
etrafında birleşmeleri çabası, ön plana çıkan gerekçe olarak sunuldu. Ancak bu durum, sosyal şartlar icabı mevali tabana dayanan kesimlerin Arap
ırkçılığını ön plana çıkaran Emevi aleyhtarlığı arzusuna hizmet etmiş alına
ihtimalini göz ardı etmeyi gerektirmemektedir. Nitekim İslam'ın farklı
fi
Şerlıi Kitabi'l-Milel ve'n-Nilıal, thk., T.W.Amold, Leipzig 1902, 19-20,25; Bedevi, Abdiirrahman, Mezfihibü'l-İsliimiyyln, Beyrut 1983, 81.7 Bkz, Abdurrahman Salim, et-Tarilıu's-Siyasi li'l-Mıı'tezile Hatta Nilıayeti'l-kanıi's
Salisi'l-Hicri, Kahire 1989, 172; H. S. Nyberg, "Mu'tezile", İA, VIII, İstanbul 1960, 758. '
s Ebu osman Amr b. Bahr el-Caluz, el-Beyan ve't-Tebyin, Beyrut 1968, I, 22.
9 Vasıl'ın gönderdiği diller, fikir ve düşüncelerinin propogandasını yapmak
1
suretiyle etrafiarına insanlan topluyorlardı. Bunun yanında Vasıl'ın müsaadesi
doğrultusunda geçimlerini temin etmek için ticaretle de meşgul oluyorlardı.
Nitekim Vasıl'ın dillerinden Osman et-Tavil'in Ermeniyye'ye giderken ticaret yapmak için Vasıl'dan izin istediği bilinmektedir. Bkz., İbn Murtaza, el-Müııye, 20;
A.Mahmud Subhi,
fi
İlmi'l-Kelam, I, 181vd; Bedevi, Mezahib, 81; Emin, Ahmed, Duha'l-İslam, Beyrut trz, ID, 92; Muhammed A~id Cabiri, İslfinıda Siyasal Akıl, çev, Vecdi Akyüz, İstanbul1997, 642; Nyberg, "Mıı'tezile", İ. A, VIII, 758; Mahmut Ay, Mu' tezile-Siyaset İlişkisi, 155.154 • Muharrem Akoğlıı
konulardaki bakış açısırun toplum katınaniarına anlablması gayesi, siyasi idealleri de içinde barındırma ihtimaline sahiptir. Ancak siyasi veya ticari her ne sebeple olursa olsun dauerin, gittikleri yerlerde hocalarırun görüş ve
düşünceleri doğrultusunda faaliyetlerde bulundukları, bu bağlamda
talebeler yetiştirme yanında, ilmi tarhşma ortamlarında varlık gösterdikleri de bilinmektedir.
V asıl' dan sonra mu' tezili hareketin başına Amr b. Ubeyd geçti. O da
Vasıl'ın başlattı~ yapıyı geliştirmenin gayretleri içerisinde oldu. Bu
bağlamda toplumsal ve fikri yapırun gelişimine ve olgunlaşmasına önemli
katkılar sundu. Nitekim Vasıl ile gündeme gelen el-Menzile Beı;ne'l
Menzileteı;n fikri üzerine ekolün temel itikadl sistemleri arasında yer alan Adalet ile el-Va' d ve'l-Va id ilkeleri onun öncülüğünde gündem oldu.ıo
Amr b. Ubeyd' den sonra mu' tezili düşünce, ekole nispeti tartışma konusu olan Dırar b. Amr (200/815)11 ile tevarüsünü sağladı. O, kendisinden sonraki fikri ortamın hazırlayıcısı olarak kabul edildi. Bu süreçte mu' tezili düşünce,
kendi tabii seyri içerisinde var lı~ korudu. Ancak Dırar b. Amr' dan dersler almak suretiyle bu düşünce yapılanması çerçevesinde önemli isimler de ortaya çıkmaya başladı.
Bu dönem, Abbasi halifesi Harun Reşid'in hilafet yıllarına denk
düşmektedir. Onun, tahta çıktığı (170/786) yıllarda mu'tezill düşüneeye merısup kimselerin yönetim nazarında pek itibarı yoktu. Zaten devlet de daha çok hadis ehlini teşvik etmekteydi.u Ancak halifenin Fars asıllı Bermekl ailesini yönetirnde söz sahibi yapması, mu'tezili düşünce açısından yeni
dönüşümlerin habercisi oldu.ı3 Bu ailenin etkin olduğu dönemlerde dini, siyasi ve felsefi konularda serbest tartışma ortamlan hazırlandı. Bu
tartışmalar, mevrol kimliğe sahip, entelektüel duyarlılı~ olan kimseler için yönetici elit tabakaya yakınlaşma frrsatı sundu. Büyük oranda mevrol kitleden beslenen Mu'tezile de, bu ilmi tartışmalar sayesinde kendisini gösterebilrne frrsatı yakaladı. Bu bağlamda Ebii'l-Huzeyl (227 /841) başta
10 EbO. Osman Amr b. Bahr el-Cahlz, el-Beyan ve't-Tebyin, thk, Hasan es-Sendubi, Beyrut 1993, I, 38-39; Osman Aydınlı, İslam Dilşiincesinde Aklileşme Süreci, Ankara 2001, 50, 90.
n Osman Aydınlı, "Dırar b. Amr ve Mu'tezile'nin Teşekkül Sürecindeki Yeri", AllİFD, Ankara 1999, XXXIX, 661.
12 Mehmet Zeki İşcan, Selefilik İslami Köktenciliğirı Tarihi Temelleri, İstanbul2006, 138.
13 EbO.'l-Hasan Ali b. Hüseyin b. Ali Mes'udi, Miiriic ez-Zeheb, Beyrut trz, ID, 337, 368; Taben, Tari/ı, VIIl, 242, 257; Nahlde Bozkurt, Mu'tezile'ııin Altın Çağı, Ankara 2002,20.
Mıı'tezile'nin Siyasetle İmtilıaııı: Mi/me Siireci • 155
olmak üzere İbrahim b. Seyyar en-Nazzam (221/835), Muammer b. Abbad (220/835), Bişr b. Mu'ternir (210/825) ve Sümame b. Eşres (213/828)14 gibi isimler dikkat çekmeye başladı. Bu isimleri ön plana çıkaran ve ilm1
düşünce/ tartışma ortamlarında başarı sağlamalarına katkı sağlayan süreçte
aklı öneeleyen düşünce yaklaşırru çok daha önemli hale geldi. Bu durum mu'tezili düşünce sisteminde bir savrulmanın da zeminini oluşturdu.
Nitekim bunun neticesinde Vasıl ile başlayan sürecin hilafına akıl, nassın
önüne geçti.
Bu süreçte kendine has akılcılığın ikna gücünü kullanan Mu' tezile, gelişen, güçlenen ve yayılan bir profilin sahibi oldu. Özellikle merkezi yönetimin teşvikleriyle Beytü'l-Hikme'ler vasıtasıyla başlayan tercüme hareketlerine sunduklan katkılar da bu profile destek sağladı. Bütün bunlar, entelektüel duyarlılığa öncelik veren belli çevrelerde artık mezhep olma
donanımınada kavuşan Mu'tezile'nin, ilgi odağı olmasının önünü açtı.
Sahip olduğu potansiyel sayesinde toplumda yükselen ve etkinlik kazanan her güç, güvenlik merkezli bakış açısından taviz vermesi mümkün olmayan devlet otoritesi tarafından gözlernlenmek durumundadır. Abbas!
devlet otoritesi de kendi bekası açısından diğer yapıları olduğu gibi, Mu'tezile'yi izlemekle yükümlüdür. Nitekim Mu'tezile'nin, yönetim
açısından uzun vadede alternatif yeni bir güç oluşturma potansiyeli dikkat çekicidir. Böylesi bir dönemde, belki ilm1 ve fikri gerekçelere veya farklı
sosyal ve siyasal nedenlere dayanma ihtimali de olsa Mu'tezile'nin, tarih sahnesine çıktığı Basra kolunun yarunda bir de Bağdat koluna ayrılması maJ.).idardır.
·Mu' tezile'nin Bağdat kolu o dönemde mutedil Ali taraftan olan Zeydilerle iç içedir. Harun Reşid ise, Abbası otoritesinin başlangıçtan beri siyasi rakibi ve ciıtematifi olarak görülen Ali Oğullarına yakın ilgilerinden dolayı Bağdat Mu'tezilesine çok da sıcak bakmamaktadır. Nitekim halifenin görevden
uzaklaştırdığı Bermeki ailesi ile yakın ilişkileri gibi sebepler dile getirilse de, bu dönemde, Bağdat Mu'tezilesi reisi Bişr b. el-Mu'temir (210/825) ve
arkadaşı Sümame b. Eşres (213/828) gibi kimseler rafızilik ve zındıklıkla
itham edilerek hapse atıldılar, hatta işkencelere maruz bırakıldılar.ıs Aynı
zamanda Harun Reşid, sünnet düşüncesine muhalif olan fikirler yanında
14 Mes'udi, Ebu'I-Hasan Ali b. Hüseyin b. Ali, Mürilc ez-Zelıeb, Beyrut trz, ID, 370- 372.
ıs Ebu Bekir Ahmed b. Ali el-Bağdati, Tarilıu Bağdat, Beyrut trz, VTI, 148; Mehmet Ümit, Zeı;diyı;e-Mu'tezile Etkileşimi, İstanbul2?10, 157.
156 • Mıı/ınrrem Akoğlıı
Mu'tezill düşüncelerin tartışılmasını yasakladı.16 Hatta kendisinden sonraki süreçte devlet politikası haline getirilecek olan halkıı'l-Kur'anjKın'an'ın
mahlük olduğu17 düşüncesine yakın duran kimselere baskılar uyguladı.18
Mihne sürecinin önemli aktörleri arasında yerini alacak olan ve Mürcie'ye nispetiyle dikkat çeken mevali kimlikli Bişr el-Merisi de bunlar arasında yer
aldı (217-218/832-833).19
Harun Reşid'in son dönemlerine doğru Mu'tezile mensuplarıyla daha uyumlu ilişkilerin geliştirildigi görülmektedir. Muhtemelen bunda, Mu' tezile
mensuplarının sahip olduklan bilgi donarunundan istifade düşüncesi önemli bir yer tutmaktadır. Nitekim bu dönemde Sind saraylarında "Sümeniyye (Budizm)" düşüncesi mensupları karşısında olduğu gibi,20 farklı dinlerin etkisi ile İslam topraklarında tartışılan dini ve felsefi konular karşısında da İslam'ın, aklı öneeleyen bir perspektifle anlatılabilmesine ihtiyaç
duyulmaktaydı. Bu ihtiyaçların giderilmesine yönelik beklentiler, akılcı düşünceyi kullanma hususunda başarılı bulunan Mu'tezile mensuplarının
yönetim karşısında kıymetlerini arttırdı. Harun Reşid de bu süreçte, hapisteki Mu'tezile taraftarlarını toplu halde serbest bıraktı.2l Mu'tezili
düşüneeye yakın Yahya b. Hamza el-Hadraml'yi (183/799) Şam kadılığına atadı.22 i'tizali fikirleriyle tarunan pek çok kimseyi de etrafında topladı.23
Hatta o~lu Me'mun'un eğitimi konusunda Mu'tezili Yahya b. Mübarek el- Yezidi'yi (202/817) görevlendirdi.24
16 W alter M. Patton, Alımed Ibıı Hmıbnl and Mi/ma, Leiden 1897, 48.
17 Osman Aydınlı, "Kur'an'ın Yaratılmışlığı" Meselesi ve Mu'tezile'nin Tarihi:
Seyrindeki Yeri I, Dinf Araştımınlar Der, Ocak-Nisan 2001, c.3, s.9, ss.45-62.
18 Maliiti, Ebu'I-Hüseyin Muhammed b. Ahmed, et-Tenbflııı ve'r-Red ala ehl-i'l-Eiwii ve'l-Bid'n, thk, Sa1dü'd-Din el-MeyadW, Riyad 1994, 52; Talat Koçyigit, Hndisçilerle
Kelnmcılnr Arasındaki Miiıınkaşnlnr, Ankara 1988, 193.
19 İbn Kesir, Ebu'l-Fida, el-Bidiiye ve'n-Nilıaye, Beyrut 1966, X, 281.
ıo Kadi Abdulcabbar, Fnzlu'l-İ'tiznl ve Tabakatı"i'l-Mu'tezile, thk, Fuad Seyyid, Tunus 1974,266:
ıı Mustafa Nevin,. İslam Siyasi Diişiiııcesinde Mıılınlefet, çev, Vecdi Akyüz, İstanbul 1990, 302-303.
22 EbU Abdullah Muhammed b. Ahmed b. Osman ez-Zehebi, Miznıw'l-İ'tidal
fi
Nakdi'r-Ricnl, thk, Muhammed Ali el-Cubbat, Ali el-Behavi, Mısır h.1325,43.
23 Avvad b. Abdullah, el-Mu'tezile ve Usııliihiimii'I-Hamse ve Mevkifu Ehl-i's-Siinneti Minhn, Riyad 1996,41-42.
24 Şihabeddin Ya'kut b. Abdullah el-Hamevi, Mu'cemü'l-Üdeba, Mısır 1924, II, 34.
Mıı'tezile'ııiıı Siyasetle lmtilınııı: Milıııe Sıireci • 157
Harun Reşid dönemine genel olarak bakıldığında Mu'tezile ile merkezi otorite arasındaki ilişkilerin oldukça d~ğişkenlik arz ettiği görülmektedir.
Ancak buna rağmen karşı karşıya kalınan problemierin çözümüne yönelik beklentiler bağlarmnda Basra ekolü ile ilişkilerin daha uyumlu, Abbasi otoritesi açısından önemli bir muhalefet unsuru olan Ali Oğullarına yakın
duran Bağdat ekolü ile ilişkilerin ise, daha temkinli bir seyre sahip olduğu
görülmektedir. 25
Harun Reşid sonrasında hilafet makarmna geçen oğlu Muhammed Emin (193-198/809-813) döneminde mu'tezili düşünce, itibarını tekrar kaybetmeye
başladı. Hatta bu dönemde mu'tezili kimliğe sahip bazı kimselerin
şahitliklerinin kadılar tarafından kabul edilmediği görüldü.26
Emin'in hilafeti, daha çok kardeşi Me'mun ile arasında cereyan eden taht mücadeleleriyle geçti. Mücadelede Araplar Fazl b. Rebi' danışmanlığındaki
Emin' i, mevali ise, Fazl b. Sehl danışmanlığındaki Me'mun'u destekiediP Bu da toplumda Arap-Mevali çekişmesinin etkinleşmesine neden oldu. Ancak Me'mun'un, mevalinin desteğiyle hilafet makamına ulaşması, mevali nüfusun geneli açısından olduğu gibi Mu'tezile ekolünün de geleceği açısından yeni bir dönemin başlamakta olduğunun habercisi oldu.
2. Mu'tezile'nin Siyasetle İmtihanı: Mihne Süreci
Mevali'nin desteğiyle iktidara gelen Me'mun, yakın çevresini mevali kökenli kimselerden oluşturdu. Bu durum, mevalinin iktidar ve siyasete
yakın olabileceği bir pozisyona kapılarını araladığı gibi, aynı tabana dayanan Mq'tezile açısından da yeni bir evreye geçiş bağlarmnda açık bir eksen
kaymasının ifadesi oldu.
Mu'tezile'nin siyasette etkin olmaya başladığı dönem, Mi/me Süreci olarak
adlandırılır. Bu süreç, devlet erki veya saray tarafından kendisine takdir edilen siyasi gücü eline alan Mu' tezile' nin, muhaliflerini imtihan etmesini
işaret eder. . ._!\rıcak imtihan eden Mu'tezile'nin, aynı zamanda kendisinin de imtihan edilmekte olduğunun farkında olmaması dikkat çekicidir.
25 Muhammed Ummara, Mıı'tezile ve Devrim, çev, İbrahim Akbaba, İstanbul 1988, 173.
26 Ebu Ömer Muhammed b.Yusui el-Kincü, Kitnbu'l-Vııliit ve Kitnbıı'l-Kııdiit, Kahire
trz, 422. .
27 İbn Esir, Ebu Hasan Ali b.Muhammed Abdülkeri.m, el-Kamil fi't-Tnrilı,Beyrut 1868, VI, 287; Nahide, Bozkwt, Mıı'tezile'niıı Alhıı.:(i:nğı, Ankara 2002,38-39.
158 • Mıı/ıarrem Akoğlıı
Adı geçen sürecin üç aşama/ evrede gerçekleştigi görülmektedir. İlk aşama, halife Me'mun'un oluşturacagt ilim meclislerine Mu'tezile mensuplarının dahil edilmesi, İkinci aşama, bu ilim meclisleri sayesinde iktidar elitine yakın duran Mu'tezile'nin halifenin şahsında yönetimi etkilemesi, hatta bazı mu'tezili görüşlerin halife tarafından resmen kabul
edildiğinin ilanı şeklindedir. Son ve üçüncü aşama ise, ilim meclislerinde
tartışılan konuların, Mu'tezile mensuplannın ön saflarda yer aldıgt bir pozisyonda mihneye/ şiddete dayalı sorgulamaya dönüştürülınesidir.
Me'mun, iktidara gelişinin akabinde kendi destekçisi mevaliyi onur landırmak ve Araplardan oluşan muhaliflerini te' dib etmek gayesine
mahıf bir şekilde -198/813 yılında- hilafet merkezini Bağdat'tan, mevall nüfusun yogtın olduğu Merv' e taşıdı.28 Arap unsuru karşısında mevalinin yönetirnde etkin olmaya başladıgt anlamına gelen bu durum, toplumda sosyo-politik zeminde farklı olumsuzlukların ortaya çıkmasına da gerekçe
oluşturdu. Nitekim halifenin atadığı valiye karşı isyan edilmesi,29 Emin- Me'mun mücadelesinde Arap unsurunu temsil eden Emin taraftarlıgtyla
dikkat çeken Nasr b. Şe b' es kalkışması3o ve İbn Tababa ta adıyla anılan Ali Oğullarından Muhammed b. İbrahim öncülüğündeki isyan hareketi (199/815) dikkat çekicidir.31 Şüphesiz bütün bunlara, toplumda Hermetik ve Gnostik düşüncenin yaygınlaşma egiliminden kaynaklanan düşünsel
problemleri de ilave etmek gerekir.
Bu türden gelişmeler karşısında muhalefet temelli toplumsal hareketliliklere karşı halifenin, siyasal istikrarı sağlayabilmesi son derece önemlidir. Bunun da toplumsal dengeleri esas alan ve muhalefet gruplarını
politik potada eritebilecek nazik siyasi uygulamalara bağlı olduğu
bilinmektedir.
İçinde bulunulan dönemde toplumsal yapılanınayı Arap ve mevali
şeklinde kategorize etmek mümkün olmakla birlikte Araplar'ın, devlet
yapılanmasının temel unsurunu oluşturduğu, bununla birlikte mevalinin bu
özelliğe sahip olmadığı bilinmektedir. Hadisçiler ve Ali oğulları da Arap unsuruna dayanmakla birlikte Ali Oğulları, merkezi otoritenin alternatifi olarak görülmeleri veya kendilerini bu şekilde konumlandırmaları itibariyle ciddi bir muhalefet unsuru olarak ortaya çıkmaktadır.
28 İbn Esir, el-Kamil, VI, 346, 357.
29 Taberi, Tari/ı, VITI, 528; İbn Esir, el-Kamil, VI, 302; Akoğlu, Miline Süreci, 88.
30 İbn Tayfur, Ki tabıı Bağdad, 24; İbn Esir, el-Kamil, VI, 297, 308.
3t Taberi, Tari/ı, VITI, 528; Akoğlu, Mı1ıne Süreci, 89.
Mıı'tezile'ııiıı Siyasetle İmtilınm: Milıne Siireci • 159
Toplumda dikkat çeken bu kamplaşmalar içerisinde halifenin yakınında
duran yapının, devletin asli unsuru Arqplara dayanmaması, devletin temel dinamikleri açısından oldukça paradoksal bir görüntüyü açığa çıkarmaktadır. Muhtemelen bu noktada yapılması gereken, devlet
yapılanmasının temel dayanakları üzerine yeniden oturtulması hadisesidir.
Bunun için de oldukça radikal kararlara ihtiyaç vardır. Böylesi bir ortamda halifenin, Ali Oğullarının desteğini almaya yönelik, 201/817 yılında Ali er-
Rıza'yı halef tayin etmesi oldukça dikkat çekicidir.32
Halifenin Merv' de bulunması nedeniyle Bağdat' ta önemli bir yönetim
boşluğunun ortaya çıktığı bilinmektedir. Bu da toplumda bir takım isyan hareketlerinin görülmesine gerekçe oluşturdu. Böylece toplumsal huzur ve güven ortamı zedelenmeye başladı. Bu durum, liderlerinin çoğunlukla
hadisçiler olmasıyla dikkat çeken "Mutavvıa" veya "Ruesaü'l-Anınıe" denilen yönetim boşluğunu gidermeye mahıf sivil toplumsal sorumluluk gruplarına kaynaklık etti. Etrafında on binlerce kişiyi toplayabilen bu grupların varlığı
da toplumda yönetim probleminin bir başka veçhesini oluşturdu.33 Bu
gelişmelere duyarsız kalamayan halife, Bağdat' a geri dönme kararı aldı. O,
dönüş yolunda iken, 202/819 yılında danışmanı Fazl b. Sehl, 203/818 yılında
da halefi Ali er-Rıza vefat etti.34 Halifenin 204/819 yılında yaklaşık altı yıl
uzak kaldığı Bağdat' a dönüşü ile birlikte yönetim problemleri büyük oranda çözüldü.
Halife, yönetim problemini aşmakla birlikte büyük İslam coğrafyası ve toplumsal seyyaliyet kaynaklı fikri kaotik ortamdan kaynaklanan sıkıntıların
önüne geçemedi. Bunun için Merv' de küçük çapta da olsa gerçekleştirdiği
ilim meclislerini daha büyük boyutlarda Bağdat'ta oluşturarak toplumdaki fikri kaotik ortamın önüne geçmeyi amaçladı. Bu bağlamda V asıl' dan itibaren devam eden süreçte akll istidlallere gösterdiği ilgi ve cedel yöntemlerinde ortaya koyduğu başarılarla adından söz ettiren ve büyük oranda m~vali kitleye dayanan Mu'tezile'yi ilim halkasına dahil etti. Onun, fikri birikimi yarunda etnik özelliklerinden de istifade edebileceği uygun
ortamı hazırladı. Bu da mevallnin şahsında Mu'tezile'nin yönetim
mekanizmasına yakın olabileceği zemini oluşturdu. Bu durum, J;talifeyi iktidara taşıyan mevali unsuruna vefa görüntüsü yanında, milineye giden sürecin de ilk aşamasını oluşturdu. Bu şekilde halife, merkezi otoriteye uzak
32 Ya'kubi, Tari/ı, IT, 448; Taberi, Tarih, VIII, 554; Akoğlu, Milıne Süreci, 128.
33 Taberi, Tari/ı, VIII, 550vd.; Mehmet Emin Öz~şar, İdeolojik Hadisçiliğiıı Tarihi Arka Plam, Ankara 1999, 49-50; Akoğlu, Milıııe Süreci, 97.
34 Taberi, Tari/ı, VIII, 568; Mes'udl, Mün1c, III, 141; İbn Esir, el-Kamil, VI, 351.
160 • Mıılınrrem Akoğlu
olan ve aslında devletin temel muhalefet unsurlanru oluşturan mevali ve Ali
Oğullarına yakın durmak suretiyle devletin bekasını sağlayabilmek adına
toplumsal dengeleri yeniden kurgulayabileceği politik hamlelerden ilkini
gerçekleştirdi.
Halifenin öncülüğünde oluşturulan ilim meclislerinde toplumda ihtiyaç hissedilen konular gündeme gelmekle birlikte katılımcı mevalinin
öncülüğünde giindeme gelen konular da vardı. Bunlar arasında özellikle Hz.
Ali'nin Efdaliyyeti ve lıalku'l-Kııran konularından oluşan iki başlık dikkat çekicidir. Bu konuların ilki ile Ali Oğulları başta olmak üzere Zeydl düşünce
ve Bağdad Mu' tezilesi mensuplarına duyguciaşlık mesajı verilmekte, Halku'l- Kur'an konusu ile de Emevi ve Abbas! dönemlerinde sosyal, siyasal ve ekonomik olarak dışlanan mevalinin egemen güç olarak varlık gösteren Araplar karşısında mücadele edebilecekleri entelektüel ortam
sağlanmaktay dı. Bu haliyle de halku'l-Kur' an konusu, Emeviler döneminden itibaren vurgulanan Arap üstünlüğüne karşı ezilen mevalinin bir başkaldırı sloganı olarak belirginleşmekteydi.
İlim meclisleri, ilk dönemden itibaren cedeli bir yöntem olarak kullanan ve bu konuda yeterli tecrübeye sahip -dönemi içerisinde mevalinin toplumsal temsilcisi pozisyonundaki- Mu' tezile'nin önünü açtı. Bu bağlamda Bişr b. Mu'temir, Sümame b. Eşres, Ahmed b. Ebi Duad, Ebu'l-Huzeyl el- Allaf ve Nazzam gibi mu'tezili şahsiyetlerin toplumsal bilinirlikleri arttı.
Hatta halife ve siyaseti etkileyebilme güçlerini açığa çıkardı. Nitekim Halife Me'mun, mihne sürecinin en önemli gündem maddesini oluşturacak halku'l- Kur' an konusunda uzun süre sessizliğini muhafaza etmesine rağmen
zihinlerin belli bir olgunluğa ulaşması ardından 212/827 yılında bu fikri kabul ettiğini resmen ilan etti.35 Bu şekilde önünü açmakta olduğu
Mu'tezile'yi siyasal yönetime yaklaştıran aşamalardan da ikincisini hayata geçirdi.
Milineye giden sürecin üçüncü aşaması ise, halifenin 218/833 tarihinde güçlü rakibi Bizans' a karşı sefere çıktığı bir zeminde başladı. Bu aşama lıalku'l-Kur'an nazariyesinin resmen siyasallaşması şeklinde vücut buldu. Bu süreçte mu'.tezili şahsiyetlere düşen rol, ilerde de görüleceği üzere, yönetim
kadrolarına atanmaları suretiyle mi.hne uygulamalarının taşeronluğuna soyunmalarıdır. .
35 Taberl, Taıih, VIII, 619; İbn Esir, el-Kamil, VI, 408; Suyun, Tari/ı, 352; Patton, Alımad Ibıı Hanbal and Milına, Leiden 1897, 52.
Mıı'tezile'ııiıı Siyasetle İmtilınııı: Mi/me Siireci • 161
Miline uygulamaları, seferde olan halifenin Bağdat'taki vekili Ishak b.
İbrahim' e yazdığı mektuplarla başlatıldı. Bu mektuplarda teolojik düzeyde temellendirilme gayretlerinin dikkat Çektiği halku'l-Kıır'an konusu, yeni politik uygulamaların merkezine oturtuldu. Bu bağlamda toplumsal etki gücüne sahip umera ve ulema sınıfını oluşturan kadı'lar, üst düzey devlet görevlileri ve hadisçiler Kur'an'ın malılük olup-olmadığı hususunda
sorgulandı.36 Bu süreç içerisinde Me'mun, dört ayrı mektupla talimatlarını
gönderdi ve uygulamaları bizzat yönlendirdi.37 Bu çerçeveden Ahmed b.
Hanbel başta olmak üzere, hadisçilerin başını çektiği pek çok kimse
sorgulandı.38 Bu insanlar, Kur'an'ın malılük olduğunu kabul etmeleri yönünde baskıya maruz bırakılıp, hapse atıldı, işkence gördü veya öldürüldü. Ancak bu süreç devam ederken, seferde olan halife vefat etti.39
Miline uygulamalarının, halifenin seferde olduğu bir süreçte başlatılması
dikkat çekicidir. Bunda Me'mun'un ilk hilafet yıllarında yaşadığı Merv tecrübesinin etkili olduğu düşünülür. Hatırlanacağı gibi halife, hilafet merkezini Merv' e taşımasının akabinden Bağdat'ta önemli bir yönetim
boşluğu meydana gelmiş, toplumsal suçlarda arhşlar gözlenmiş ve otorite
açısından ciddi problemler ortaya çıkmışh. Şimdi ise halife, güçlü rakibi Bizans'a karşı sefere giderken son derece ihtiyaç duyduğu toplumsal birliğin korunması ve gündemin bizzat kendisince sağlanabilmesi adına, Bağdat'taki
vekili vasıtasıyla sorgulamaları başlath. Ancak ömrü, olayların seyrini takip etmeye yetmedi. O, bu uygulamaları kendisinden sonraki halife, kardeşi Ebu Ishak'a (Mu'tasım Billah, 218-227/833-841) miras bırakh. Ona, "Kıır'aıı hakkında kardeşinin yoluıııı takip ederek, onun yaşanhsını önıek al"40 şeklindeki
bir vasiyet yanında; "Ebu Abdillah Alımed b. Dııiid yanından aynlmasın, l1er işini oiııınla miişavere et, ona danış, çünkü o, bu işe layık bir kimsedi11' 41 demek suretiyle, uygulamaların kim eliyle gerçekleştirileceğini bildirdi.42 Bu şekilde,
hilafete gelişinden itibaren yakın çevresine dahil ettiği Mu'tezile'nin, aktif siyasetin etkin pozisyonuna taşınmasını salık verdi.
36 Ishak b. Hanbel, Ziknı Mi/me, 11; İbn Tayfur, Kitabıı Bağdat, 180-181.
37 Akoğlu, Mi/me Sürecinde Mıı'tezile, 127-163.
38 Ishak b. Hanbel, Zikrıı Mi/me, 37vd.; Taberi, Tari/ı, VIII, 637-640; Özafşar, İdeolojik Hadisçiliğilı Taıihi arka Plam, 59-60.
39 Ishak b. Hanbel, Zikrıı Milme, 39.
40 Taberi, Tari/ı, VIII, 648.
41 Taberi, Tarih, VIII, 649.
42 Taberl, Tari/ı, VIII, 649.
162 • Muharrem Akoğlıı
Me'mun'un, miline uygulamalannda mevali kimliğe dayanan Mutezile' den her hangi bir kişiyi değil de, Arap kimliğiyle ön plana çıkan
Iyad kabilesi mensubu Ahmed b. Ebi Duad'ı vasiyyet etmesi, miline
uygulamalarının akademik kaygılardan ziyade politik hesaplar zemininde
kurgulandığıru işaret etmesi açısından oldukça dikkat çekicidir. Mu'tasrm, bu vasiyetin gereği olarak İbn Ebi Duad'ı, danışmanlık vazifesinin ötesinde Kadi'l-Kudat olarak atadı.43 Bu durum, Me'mun'un hilafete geçişinden
itibaren siyasi arenada sürekli yükseltilen Mu'tezile'nin, İbn Ebi Duad'ın şahsında dini düşürıce zeminindeki akademik platformdan resmen aktif siyaset zeminine taşındığı, dolayısıyla Mu'tezile' de bir eksen kaymasının f:i.ili:
olarak sağlandığı anlamına gelmektedir. Nitekim bundan sonraki süreçte me vali tabanlı Mu' tezile, Arap kimlikli İbn Ebi Dua d' ın nezaretinde siyasi ve bürokratik kadrolarda etkin olmaya başladı. Ancak miline kavramının da
işaret ettiği gibi siyasette etki gücü artan Mu'tezile, muhaliflerine baskı
kurarken, adeta güç zehirlenmesine maruz kalmak suretiyle kendisiyle
çeliştiğinin, hatalar yaptığının ve açık verdiğinin farkına varamadı. Şüphesiz
bu durum, siyasal alanın riskleri bağlamında Mu' tezile'nin geleceğini ipotek altına alabilecek bir potansiyeli bünyesinde banndırdı. Zaten İbn Ebi Duad'ın şahsından kaynaklanan soru işaretlerine rağmen, kamuoyunda ön plana
çıkan mu' tezili kimliği nedeniyle ortaya kayacağı uygulamaların muhatabı
olarak toplum kitlelerinazarında Mu' tezile hedef olmaktan da kurtulamadı.
Halife Mu' tasrm dönemi, miline uygulamalarının en sert şekilde ortaya
konulduğu bir zaman dilimini işaret etmektedir. Bu dönemde İbn Ebi
Duad'ın öncülüğünde Jıalku'l-Kur'an fikri ve Ru'yetullah konuları başta olmak üzere Mu' tezile ile bütünleşen kelfu::ni meseleler devlet politikası haline getirildi. Vilayetlere gönderilen genelgeler ile çocuklara verilen eğitimierin
mu'tezili düşünce doğrultusunda yapılması emredildi.44 Mu'tezili görüşleri
kabul etmeyen Ahmed b. Hanbel ve Nuaym b. Hammad (229/843) başta
olmak üzere pek çok kimse, Me'mun dönemindekine nazaran çok daha
şiddetli baskı ve zulümlere maruz bırakıldı. Bununla birlikte Mu'tasrm'ın
hilafetinin son zamanlarında halkın tepkisinin şiddeti karşısında
uygulamalann hafifletildiği, hatta toplumun genelini ilgilendiren bir hadise olmaktan çıkarılarak, bireyselleştirildiği bildirilmektedir. Zamanla da
43 Hatib el-Bağdati, Tarih, IV, 141vd; Carullah, el-Mu'tezile, 171.
44 Muhammed Abid Ca biri, el-Musakkafi'm fi'l-Hadarati'l-Arabiyyi, Beyrut 1995, 81.
Mu'tezile'ııin Siyasetle İmtilınııı: Mi/me Sılreci • 163
halifenin, valilere gönderdiği talimatname ile bu işten vazgeçildiği rivayet edilmektedir.45
227/841 yılında Mu'tasım'ın ardından oğlu Vasık, halife oldu.
Mu'tası.m'ın miline uygulamalarına son vermesi, Vasık'ın (227 /232) hilafetinin üçüncü veya dördüncü yılına kadar devam etti. Halkın da konu ile ilgili problemleri zayıfladı. Ancak bu dönemde de İbn Ebi Duad'ın halife ÜZerinde etkinliğini koruması, mihne uygulamalarının tekrar başlaması
sonucunu doğurdu. Nitekim 231/845 yılında Ahmed b. Nasr el-Huzaı'nin
yönetim aleyhine isyan başlatınası ve İbn Ebi Duad'ın da etkisiyle sorgulamalar tekrar genişletildi. Bu çerçeveden halife, ilim adamlarının Jıalku'l-Kıır'an konusunda yeniden imtihana çekilmeleri emrini bölge valiliklerine bildirmek suretiyle baskı ve şiddetin önünü açtı. Bu dönemde muhalefet eden pek çok kimseye işkence yapıldığı gibi, hapse atıldı veya öldürüldü. Bunlar arasında Nu'aym b. Hammad (229/843), Ebu Yakub el- Buveyti, (231/845) Ahmed b. Nasr el-Huzai (231/845) ve İbn A'yan el-Mısri46 gibi kimseler dikkat çekmektedir.
Vasık döneminde dikkat çeken bir başka uygulama da Bizansın elinde bulunan esirlerin mübadelesinde mihneye tabi tutulmalarıdır. Nitekim
kaynakların bildirdiklerine göre, Kur'an'ın mahh1k oldugu.nu ve Allah'ın
ahirette görülmeyeceğini kabul edenlerin mübadele edilerek Bizans'ın
elinden alınmak suretiyle serbest bırakılmaları, hatta dinarla ödüllendirilmeleri, kabul etmeyenlerin ise mübadelelerinin
gerçekleştirilmesine müsaade edilmeyerek tekrar Bizans' ın eline - ·- bır§lkılmaları oldukça mclıı.idardrr.47
·İbn Ebi Duad'ın öncülügünde farklı bölgelerde ilginç örneklerle
gerçekleşen bu uygulamalar, 48 Vas ık' ın hilafetinin son dönemlerinde nihayet buldu. Buna gerekçe olarak kaynaklar; sorgulanmak ÜZere halifenin huzuruna getirilen saçları ağarmış, isminin Ebu Abdirrahman Abdullah b.
45 Cemaleddin Ebu'l-Mehasin Yüsui İbn Tağriberdi, en-Nucılmü'z-Znlıire
fi
MuliikiMısır ve'l-Knlıire, Kahire trs, ll, 259.
46 Ca biri, el-Musnkknfon .fi'l-Hndfirati'l-Arabiyıji, Beyrut 1995, 82.
47 Taberi, Tarih, IX, 142; İbnu'l-Esir, el-Knmil, VII, 24; Carullah, el-Mıı'tezile, 177; F.
Ced'an, el-Mihne, Ürdün, 1989, 160. ·
48 Akoglu, Mihne Süreci, 182.
164 • Mıılınrrem Akoğlıı
Muhammed b. Ishak el-Ezremi/Ezdi oldu~ bildirilen yaşlı bir kişinin İbn EbiDuadile yaptığı bir tartışmayı gerekçe gösterir.49
Devletin, politika haline getirdiği bir uygulamanın küçük bir tartışma ile son bulması mümkün müdür? sorusu şüphesiz tartışmaya açık bir konu olarak durmaktadır. Ancak toplumsal baskıların toplumlar tarafından
tepkiyle karşılanacağı muhakkakhr. Burada dikkat çeken, uygulamaya konan Abbasi devlet politikasının toplumsal faturasının, siyaset ve devlet
imkanlarıyla/ gücüyle imtihan edilmekte olan Mu' tezile'ye kesilmiş olmasıdır. Nitekim Me'mun döneminde ciddi bir toplumsal destek ve
yayılma kabiliyetine sahip Mu'tezile, siyasetle imtihanında başarısız olarak
Vasık dönemine ulaştı. Bu şekilde toplumsal tabanını kaybetti. Bahsi geçen süreçte Abbas! devleti açısından muhalefet temelli risk unsuru alınanın dışına çıktığı gibi, çöküş sürecini yaşamaktan da kurtulamadı. Aynı süreçte toplumsal güç ortaya koyabilecek hadisçiler de Mu' tezile eliyle disipline edildi. Bu şekilde devletin vazgeçemeyecegi temel unsurlar, Mu'tezile'nin
taşeronluğuna emanet edilen devlet otoritesiyle terbiye edilmek suretiyle -
olması gereken yere çekilerek- kontrol altına alındı. Böylece devletin,
yerıiden kendi temelleri üzerine oturtulabileceği bir vasata kavuşuldu.
3. Sürecin Sosyo-Politik ve Kültürel Yansımalan
Vasık'tan sorıra hilafete, Ebt1'1-Fazl Cafer b. Muhammed (Mütevekkil) geçti. Bu durum mihne politikalan ve Mu'tezile açısından yeni bir sürecin
kırılına noktası oldu. Zaten mihne politikalarının uygulanmaya başlandığı
dönemin sosyo-politik ve kültürel şartları yeni dönemde değişmişti. Bu
değişiklik, siyaset konseptindeki pratik farklılaşmayı da kaçınılınaz olarak beraberinde getirdi. Bu bağlamda halkın şartsız deste~ Abbasller lehine
kazanılınası önemliydi. Bu gerekçeyle yeni uygulamaların yönü halk
desteğini öneeleyen politikalar oldu. Toplumsal desteğini kaybederek Abbasi devlet mekanizması açısından tehdit unsuru alına özelliğini kaybeden Mu' tezile de tedrici olarak yönetimden uzaklaşhrıldı.
a. Sosyo-Politik Yansımalan
Mihne politikalarının uygulanmaya başlandığı dönemin sosyo-politik ve kültürel şartlarıyla Mütevekkil dönemi şartlan mukayese edildiğinde, Abbasi toplumundaki güç dengelerinin değiştiği görülür. Değişen bu güç dengeleri karşısında yönetim 've toplumun geleceği adına halifenin yeni bir siyaset konsepti belirlemesi kaçınılınazdır. Nitekim Mütevekkil, bunun gereklerine
49 Bkz., İbn Cevzt, Ebu'l-Ferec Abdurrahman, Mennkıbıı'l-İmnnı Alımed b.Hanbel, Beyrut 1977, 351-352; Hatib el-Bağdadi, Tarilı, IV, 152; Akoğlu, Mi/me Süreci, 185.
- ·-
Mıı'lezile'niıı Siyasetle İmtilıam: Mi/me Sıireci • 165
riayet eden bir hilafet/yönetim süreci ortaya koydu. Bu bağlamda mihne sürecine son verdi. Ancak bunu da tıpkı milinenin başlangıcında olduğu gibi, üç aşamada gerçekleştirdi.so ·
Mütevekkil, 232/846' da göreve başlamasının hemen ardından ilk olarak miline sürecinde en önemli gündem maddelerini oluşturan halku'l-Kur'an ve
ru'yetullalı konularındaki tartışmalardan uzak durulmasuu istedi.
Muhtemelen bununla Mu'tezile'nin gündem yaptığı kelarru konuların Sl.IUilandırılmasuu amaçladı. Ayrıca Jıalkıt'l-Kur'an tartışmalan nedeniyle önceki yönetirnce hapishanelere atılnuş olan insanlan serbest bıraktı. Hatta
onların gönlünü kazanmaya gayret ederek ikramlarda bulundu.sı Tedricili.k politikası gereğince mu'tezili kadrolara dokunmadı. Hatta İbn Ebi Duad'ın 233/847 yılında felç olması üzerine oğlu Ebu'I-Velid Muhammed'i babasının
yerine atadı.52
Halife oluşunun ikinci yılında (234/848) Mütevekkil, Mu'tezile'yi siyasetten uzaklaştırmaya yönelik stratejisinin ikinci aşamasuu uygulamaya koydu. Bu bağlamda Mu'tezile ile bütünleşen ve toplumun tepkisini çeken
tartışma konularını, yayırnladığı resmi bir talimatname ile kesin olarak
yasakladı.53 Halku'l-Kur'an tartışmalan sebebiyle tutuklanan ve halen zindanlarda bulunan kimselerin tamamının serbest bırakılmasuu sağladı.54 Aynı zamanda halkın desteğini alabileceği uygulamaları önceledi. Nitekim Ahmed b. Hanbel başta olmak üzere halk tarafından mazlum olarak görülen hadis Al.imleriyle temaslar yoğunlaştırıldı. Dönemin önemli isimlerinden Mus'ab b. Abdullah ez- Zübeyr! (236/850), Ishak b. Ebi İsrru.I (245/859), İbrahim b. Abdullah el- Herevi (244/858), Abdullah ve Osman b.
Muhammed b. Ebi Şeybe gibi kimselerin merkezi otoriteye yakın durmaları sağlandı. Onlardan mu'tezili düşünce yapılarına karşı cevaplar ihtiva eden hadisler rivayet etmeleri istendi. Böylece hadisin temsil ettiği nass temelinden, akılcı düşüncenin temsilcisi olarak görülen mu' tezili düşünce yargılanmaya çalışıldı.ss Aslında bu şekilde mu'tezili düşüncenin gündem
oluşturma· ··yeteneği ortadan kaldırıldı.56 Bu uygulamalar neticesinde
so Carullah, el-Mıı'tezile, 180,182.
5ı Ya'kubi, Tari/ı, n, 484-485.
sı Ya' kObi, Tari/ı,
n,
485; Taberi, Tari/ı, IX, 163.53 lshak b. Hanbel, Ziknı Mi/me, 15; Ya'kubi, Tari/ı, ll, 484-485.
s.ı Ya'kübi, Tarihu Ya'kübi, Beyrut trz,
n,
485; İb~ Cevzi, el-Mımtazam, XI, 251,261vd.55 İbn Cevzi, el-Mııntazam, XI, 207; İbn Tağriberdt eıı-Niicımıii'z-Zalıira,
n,
275.56 İbn Tağriberdi, en-Nücımıii'z-Zalıira,