• Sonuç bulunamadı

HALİFENİN İCRAATLARINA YÖNELİK ELEŞTİRİLERDE KUR’AN’IN

B. Bizans’a Karşı Yapılan Askeri Seferlerde Kur’an’ın Kullanılması

II. HALİFENİN İCRAATLARINA YÖNELİK ELEŞTİRİLERDE KUR’AN’IN

Hz. Osman halife olurken Kur’an ve sünnete uymanın yanında ilk iki halifenin siyasetini de takip edeceğine dair söz vermişti. Selefi Hz. Ömer, devleti yönetirken kabileler arasındaki güç dengesini dikkate almış, kabile asabiyetinin belirleyici olmasını engelleyerek merkezi otoriteyi ve İslam toplumunun birliğini güçlendirmeye çalışmış, bu politikanın sürdürülmesinin gerekliliğine inandığı için muhtemel halife adayı olan Hz. Osman’ı halife olması halinde Ümeyye oğullarını yönetimde güç sahibi yapmaması için uyarmıştı.509 Halife, onun yumuşak huylu

olması ve akrabasına düşkünlüğü sebebiyle ileride soyunun isteklerine boyun eğebileceğinden endişe etmiş, dolayısıyla daha göreve gelmeden kendisini bu hususta uyarmıştır.510 Nitekim Hz. Osman halife olduktan sonra selefinin bu

509 Ayar, age., s.131.

108 uyarısını ve uygulamasını zaman içinde göz ardı etmiştir. Onun yakınlarına olan düşkünlüğü, İslam toplumunu derinden sarsan hadiselerin yaşanmasında en önemli faktörlerden birisi olmuştur.511

Halife olduktan sonra Hz. Osman’ın bazı uygulamaları bir kısım Müslümanları rahatsız etmeye başlayacaktır. Bu dönemde onun icraatlarını eleştirenler daha ziyade ashabın ileri gelenleri olup, İslam’da kıdemli olan ve sözleri dinlenen sahabilerdir. Bu sahabiler değerlendirmelerinde halifenin bazı icraatlarını Kur’an’a, Hz. Peygamberin sünnetine ve ilk iki halifenin uygulamalarına aykırı bularak onu eleştirmişlerdir.

Bu dönemde Hz. Osman’ın icraatlarını eleştirenlerin Kur’an’ı hangi olaylarda ve nasıl kullandıkları incelendiğinde, bazı olaylarda doğrudan bazı olaylarda ise dolaylı olarak kullandıkları görülmektedir.

Halifenin toplumda rahatsızlık uyandıran icraatlarından biri amcası Hakem b. Ebi’l-As b. Ümeyye’yi Medine’ye getirmesidir. Kaynakların bildirdiği üzere Hakem b. Ebi’l As, Hz. Peygamber tarafından Taif’e sürgün edilmiş ve ilk iki halife tarafından da Medine’ye girmesine müsaade edilmemişti. Ancak Hz. Osman halife olması ile birlikte bu cezayı kaldırmıştır.512 Onun bu uygulaması ashab tarafından

eleştirilmiştir. Çünkü Mekke’nin fethinden sonra Müslüman olup Medine’ye gelen Hakem b. Ebi’l-As, burada Hz. Peygamberi alaya aldığı ve onun sırrını ifşa ettiği için lanetlenip Taif’e sürgün edilmişti.513 Hz. Osman hem Hz. Ebu Bekir’den hem de Hz.

Ömer’den amcasının Medine’ye dönmesine müsaade etmelerini rica etmişse de onlar, Resulullah’ın kovduğu kişinin geri dönmesine izin vermeyeceklerini belirterek onun talebini reddetmişlerdir.514 Bu icraatından dolayı eleştirilen halife ise

vefatından önce Hz. Peygamberden amcasının dönmesine müsaade istediği ve onun da bunu kabul ettiğini belirterek kendisini savunmuştur.515

511 Ayar, age., s.131.

512 Selman, Başaran, “Hakem b. Ebü’l-As”, DİA, XV, İstanbul 1997, s.175-176. 513 Ayar, age., s.132.

514 Ayar, aynı yer.

515 Hz. Osman’ın bu sözlerine bir başkasının şahitlik yapmasının istedikleri, ancak şahit getiremediği,

halife olduğunda Resulullah’ın ona emrettiğini icra ettiği rivayet edilir. Demircan, Önderler ve

109 Halifenin Medine’ye gelmesini sağladığı amcası Hakem’in gönlünü almak için adeta özel bir çaba sarf ettiği, bunu yaparken de devletin hazinesinden ona ve oğullarına bağışlarda bulunduğu bildirilmektedir.516 Yine aynı şekilde yakın akrabası

Said b. el-As’a yüz bin dirhem, Basra valisi Abdullah b. Amir’e beytülmalden, akrabası ve damadı olan Abdullah b. Halid b. Esid b. Ebi’l-As’a altı yüz bin dirhem vermesini emretmiş, ana bir kardeşi Velid b. Ukbe’ye de Kelb kabilesinin zekatını vererek bağışta bulunmuştur.517

Bilinen en eski kaynaklardan birinin yazarı olan İbn Zekvan’ın bir kaydına göre Hz. Osman, halife olduktan sonra beytü’l-mal’den büyük miktarlarda borç almış, beytülmal emini Abdullah b. Erkam vadesi gelen borçları ödemesini kendisinden istediğinde erteleyerek onu oyalamaya başlamıştır. Bu durum karşısında Abdullah halife’yi uyarma ihtiyacı hissetmiş ve beytülmal’den aldığı borçları geri ödemesi gerektiğini, çünkü bu malın Allah’ın feyi518 ve Müslümanların malı

olduğunu, dolayısıyla bunu ona bağışlamasının helal olmadığını belirtmiştir. Bunun üzerine halife Abdullah’a kendisinin memuru olduğunu ve emrini yerine getirmesi gerektiğini hatırlatıp, kesinlikle beytülmalden aldıklarını geri vermeyeceğini bilmesini, dilerse görevini sürdürmesini istemiyorsa anahtarları teslim etmesini söylemiştir. Abdullah da bundan sonra ona asla memurluk yapmayacağını belirterek beytülmalin anahtarlarını teslim etmiştir. Halife daha sonra bu göreve Zeyd b. Sabit’i getirmiştir. Görevini de bırakan Abdullah’a da üç yüz bin dirhem göndermiş, fakat o bu parayı kabul etmemiştir.519 Abdullah b. Erkam’ın bu parayı kabul etmemesini

beytülmalin parasını ümmetin malı olarak değerlendirmesinden halifenin istediği gibi tasarrufta bulunma yetkisinin olmadığı düşüncesinden kaynaklandığı söylenebilir.

Rivayetlerden anlaşılacağı üzere, Hz. Osman hilafetinin ilk yıllarında yakınlarına yüksek miktarlarda bağışlarda bulunurken parayı beytülmalden borç

516 Halife Kuda’a kabilesinden gelen üç yüz bin dirhem zekât parasını amcası Hakem b. Ebi’l-As’a

bağışlamıştır. Yine aynı şekilde oğulları Mervan b. Hakem ve Haris b. el-Hakem’e de ihsanlarda bulunmuştur. Bu ihsanlardan bağışlanan zekât develeri, Medine çarşısının vergisi, Hz. Peygamberin şahsına ait olan Fedek arazisinin ikta olarak verilmesi öne çıkmaktadır. Bkz. Ayar, age., s.132.

517 Ayar, age., s.133.

518 Fey, İslam devletinin gayrı Müslim tebaadan aldığı vergilerin ortak adıdır. Fey hakkında geniş bilgi

için bkz. Mustafa, Fayda, “Fey”, DİA, XII, İstanbul 1995, s.511-513.

519 Salim b. Zekvan, es-Sire, Ankara 2017, s.56-57; Mustafa, Demirci, “Hz. Osman Devri Fitne

110 almış fakat daha sonra bu borçları ödememiştir. Belki de beytülmalden devlet başkanı olma hasebiyle dilediği gibi tasarrufta bulunabileceğini düşünmüş olması halifenin bu şekilde davranmasına yol açmıştır. Hilafetin ilk yıllarında beytülmalde kaynakların yeterince olması durumu bu bağışların yapılmasını kolaylaştırmıştır.520

Buradan anlaşılacağı üzere Halife Hz. Osman, daha önce cari olan ümmet feyi anlayışı yerine, devlet feyi anlayışını uygulamaya koymuştur. Fey’i devlet malı olarak görüp bu mallar üzerinde istediği gibi tasarrufta bulunmuşsa da ashab, ümmetin feyi anlayışına karşı çıkılan tasarruflarda bulunulmasına karşı çıkmıştır.521

Ayar’ın Belazuri’nin Ensab’ından aktardığı bir rivayette Ebu Musa, Medine’ye bir milyon dirhem getirmiş, halife bunun yüz bin dirhemini Zeyd b. Sabit’e bağışlamıştır.522 Belazuri’den aktarılan başka bir kayıtta ise Hz. Osman,

beytülmale gelen süs eşyası ve mücevherlerin bazılarını kendi aile üyelerinden istediklerine hediye olarak verdiği için halk tarafından şiddetle eleştirilmiş ancak halife halkın bu tepkisine kızarak bu konuda kendisine karşı olsalar da beytülmalden/fey’den kendi ihtiyaçlarını almaya devam edeceğini açıklamıştır.523

Hz. Ali de ona bu şekilde davranması halinde kendisine engel olunacağı ve beytülmal ile arasına girileceği uyarısında bulunmuştur. Ashabtan da eleştirilerin gelmesi üzerine Hz. Osman bu tür eleştirilere “Ömer sıkı davranmış ve ihtiyaç sahiplerini sıkıntı içinde bırakmışsa ben ne yapayım”524 diyerek cevaplandırmıştır.

Hz. Osman’ın cevabi niteliğindeki konuşmasına baktığımızda onun Hz. Ömer döneminden bahsetmesi ashabın kendisi ve önceki dönemi mukayese etmeye başladıklarını göstermektedir. Bu konuya ileride daha detaylı olarak değinilecektir.

Halifenin bu yaklaşımından sonra ashabın Ammar b. Yasir önderliğinde bu açıklamasını protesto ettikleri tarihi kayıtlarda görülmektedir. Buna bilgiye göre Hz. Peygamberin ashabından bir bölük toplanarak, Hz. Osman’ın Hz. Peygamber’in Hz. Ebu Bekir’in ve Hz. Ömer’in sünnetine aykırı davrandığı noktaları belirterek Hz.

520 Detaylı bilgi için bkz. Ayar, age., s.135. 521 Demirci, agm., s.155.

522 Ayar, aynı yer. 523 Ayar, age., s.136.

524 Ahmet, Önkal, Hz. Osman Döneminin Siyasi Problemleri, (yayınlanmamış proje çalışması), Konya

111 Osman’a verilmek üzere bir mektup525 yazmışlardır. Sonra bu bölük mektubu Hz.

Osman’a vermek için sözleşmişlerse de daha sonra onların dağılmalarıyla mektubu vermek Ammar’a kalmıştır. Halifeden müsaade isteyerek huzuruna çıkan Ammar mektubu halifeye vermiş, mektubu okuyan halife mektubu onun yazıp yazmadığını sormuştur. Evet, cevabını alması üzerine yanında başka kimlerin olduğunu soran halifeye “Yanımda senin korkundan dağılan bir bölük insan vardı” diyerek onların kimler olduğu sorusuna onları söyleyemeyeceğini dile getirmiştir. Bunun üzerine Ammar kendinden geçinceye kadar dövülmüştür. Mahzumoğulları Ammar’ı alıp götürürken, Ammar’ın ölmesi durumunda Ümeyye oğullarından büyük bir kimseyi öldüreceklerinin tehdidinde bulunmuşlardır.526 Bütün bu yaşananlardan Hz. Osman’a

karşı bir öfke siyasetinin temellerinin atılmaya başlanıldığı söylenebilir zira bundan sonraki eleştiriler ve yaşanılacak olaylar bu durumu teyit eder niteliktedir.

İbn Zekvan’ın kaydettiğine göre Hz. Ömer Allah’ın rızasını ve ahiret yurdunu kazanmak için beytülmalden akrabalarına sadece kendi paylarını vererek, onların Müslümanların payını almalarına müsaade etmemiştir. Hz. Osman ise dünyalık için kendi iradesiyle akrabalarına hem kendi paylarını hem de Müslümanların paylarını vermiş ve bu icraatıyla Allah’ın emirlerine göre haktan sapmıştır. Beytülmal geliriyle kendisi ve ailesi için evler yaptıran Hz. Osman, fey malını akrabaları arasında dolaşan bir servet yaparak Allah’ın “O mallar, sizden yalnız zenginler arasında el

değiştiren bir servet haline gelmesin!”527 emrine aykırı hareket etmiştir.528

Hz. Osman’ın akrabalarına devlet hazinesinden vermiş olduğu ihsanlar ashab arasında kıpırdanmaların görülmesine neden olmuşsa da halife bu durumu sıla-i

525 Mektubun içeriğine dair bkz. İbn Kuteybe, age., s.56; Demirci, agm., s.162.

526 İbn Kuteybe, age., s.57. Cabiri Ammar b. Yasir’in muhalefetinin köktenci bir siyasi muhalefet

olduğunu ve onun çatışmacı biri olduğunu kaydeder. Yine aynı şekilde Mahzumoğullarının müttefiki olan Ammar’ın gördüğü destekden dolayı çatışmacı davrandığını kaydeden Cabiri Ammar’ın Hz. Osman’ın öldürülmesinden sonra bir yandan onun katillerini desteklediğini ve Emevilere karşı Hz. Ali’nin yanında olduğunu bildirir. Cabiri, age., s. 288-289.

527 Haşr 59/7.

528 Yine aynı şekilde İbn. Zekvan’a göre Hz. Osman bir süre Allah’ın kitabına ve Nebisinin sünnetine

göre amel etmiş, vakit geçince dünyaya meyledip sünneti değiştirmiş, bidat ihdas etmiş, malı akrabaları arasında dolaşan bir servet yapmış, Mervan’a Afrika fethinden elde edilen humusu, Haris b. el-Hakem’e Bahreyn zekâtını, Velid b. Ukbe’ye Kelb kabilesinin zekâtını vermiş, Mekke valisine amcası Hakem’e üç yüz bin dirhem vermesi talimatını göndermiştir. Halife bu icraatlarıyla Allah’ın hükmünü çiğnemiş ve Allah’ın verdiği hükmün dışında karar vermiştir. Oysa Allah, “Kim Allah’ın indirdikleriyle hükmetmezse işte onlar kâfirlerdir.” buyurmaktadır. Maide 5/44; Zekvan, age., s.58.

112 rahim olarak değerlendirmiştir. Kendisine ilk iki halifenin böyle bir uygulamasının olmadığının söylenmesi üzerine Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’in ellerinde olan hakkı terk ederek akrabalarına mal vermediklerini, kendisinin ise bu malı alıp akrabalarına dağıttığını belirtmiştir.529 Taberi’nin bir kaydına göre ise Hz. Osman Ebu Bekir ve

Ömer’in kendi nefislerine bazı konularda zulmettiklerini ve onların yaptıklarının takdire şayan olduğunu, bununla birlikte Resulullah’ın da akrabasına verdiğini, kendisinin de aynı şekilde zorluk içinde yaşayan ve geçim darlığı çeken kimselere yardım amacıyla mal verdiğini, elini ihtiyaç sahiplerine sonuna kadar açtığını dile getirmiştir.530

Buradan anlaşılacağı üzere Hz. Osman yakınlarına yapmış olduğu yardımlarda Hz. Peygamberi örnek alırken selefi olan Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’i örnek almadığıdır. Hz. Peygamberi örnek alan halife aynı zamanda onun devlet başkanlığının da kendisine geçtiği düşüncesiyle onun gibi davranabileceğini düşünmüş olsa gerektir.

Ayar bu konu hakkında her ne kadar kaynaklarda belirtilmese de halifenin Enfal suresindeki şu ayete dayanarak hareket ettiği anlaşılmaktadır: “Bir de malumunuz olsun ki savaşta elde ettiğiniz ganimetin beşte biri Allah’ındır. Yani Resulullah’a, onun akrabalarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara (gariplere) aittir. Eğer Allah’a ve iki ordunun karşılaştığı, hak ile batılın iyice açığa çıktığı o Bedir günü kulumuza indirdiğimiz ayetlere iman ediyorsanız, bu hükmü böylece

kabul edeceksiniz. Allah her şeye kadirdir.”531 der ve ekler: Nitekim Hz. Peygamber

bu ayetten hareketle ganimetin beşte birinden (humus) hem kendisine hem de yakın akrabası olan Muttalib ve Haşim oğullarına pay ayırmıştır. Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer halife olduklarında Hz. Peygamber ve onun akrabalarına ait payı askeri harcamalarda kullanmışlardır. Hz. Osman ise hilafetinin başında bu uygulamayı devam ettirmiş ancak daha sonra Enfal suresinin 41. ayetindeki “yakın akraba” ifadesini, kendi yakın akrabası olarak tevil ederek humustan onlara ihsanlarda bulunmuştur.532 Bu bağlamda da Hz. Osman yıllarca sürgünde bulunan amcası

529 İbn Sa’d, age., III, s.68; Ayar, age., s.137. 530 Taberi, age., II, s.650.

531 Enfal 8/41.

113 (rivayet doğru ise) ve amcasının oğullarını da müellefe-i kulub kapsamında değerlendirerek zekât gelirlerinden yardımda bulunmuş olabilir. Halifenin uygulaması neye dayandırılırsa dayandırılsın ortada bir hakikat var ki o da ashabın ve bu ganimetlerde hakkı bulunanların bu durumdan son derece rahatsız olduklarıdır. Bu da Ammar b. Yasir örneğinde olduğu gibi yönetimin aleyhine eleştiride açıkça gözlenmektedir.

Hz. Osman yakınlarına sadece devlet hazinesinden yardımlarda bulunmamış aynı zamanda önemli eyaletlerin valiliklerine de onları tayin etmiştir.533 Hal böyle

olunca da Hz. Osman hakkında yapılan tenkitlere bir de bu durum eklenecektir. Kaynaklarda yer alan rivayetlere göre Hz. Osman, Hz. Ömer’in vasiyeti gereğince Kufe valiliğine tayin ettiği Sa’d b. Ebi Vakkas’ı görevden alarak yerine ana bir kardeşi olan Velid b. Ukbe b. Ebi Muayt’ı tayin etmiştir.534 Bir süre sonra ise Mısır’ı fetheden ve Hz. Ömer’in halifeliği müddetince valiliğini yapan Mısır valisi Amr b. el-As’ı görevinden alarak yerine sütkardeşi Abdullah b. Sa’d b. Ebi Serh’i atamıştır.535 Daha sonra da devletin en önemli vilayetlerinden biri olan Basra’da

uzun yıllar başarılı bir şekilde görev yapan Ebu Musa el-Eş’ari’yi görevinden almış ve dayısının oğlu Abdullah b. Amir’i getirmiştir.536 Yine Hz. Osman tayin ettiği Kufe valisi Velid b. Ukbe’yi içki içmekle suçlanması üzerine halife onu görevden almak zorunda kalmış ve yerine yine yakın akrabalarından Said b. el-As’ı tayin etmiştir.537

Bu dönemde vali değişikliği sadece Şam’da gerçekleşmemiştir. Şam valiliği, uzun zamandır Ümeyye oğulları kabilesine mensup Muaviye b. Ebi Süfyan’da idi. Hz. Osman, Muaviye’yi azletmek bir tarafa, onun idare ettiği sahayı daha da genişleterek yetkilerini artırmış onun Şam bölgesi genel valisi olmasını sağlamıştır.538 Halife

kendi akrabalarını eyaletlere vali tayin etmekle yetinmemiş; başkent Medine’de de

533 Hz. Osman’ın halifeliği döneminden görev yapan Emeviler için bkz. Adem, Apak, “Hz. Osman’ın

Halifeliği Döneminde Meydana Gelen Siyasi Problemler ve Sebepleri Üzerine Bazı Değerlendirmeler” UİAD, S.4, İstanbul 2005, s.157-170.

534 Taberi, age., II, s.595-596; İbnü’l-Esir, age., II, s.572; Ünal Kılıç, “Kufelilerin Hz. Osman’a

Muhalefet Etme Sebepleri”, CÜİFD, VI/II, Sivas 2002, s.242.

535 Taberi, age., II, s.618-619; Belazuri, age., s.400-401; İbnü’l-Esir, age., II, s.578. 536 Belazuri, age., s.498; Taberi, age., II, s.604; İbnü’l-Esir, age., II, s.587.

537 İbn Kuteybe, age., s.56; Ayar, age., s.139.

538 Hz. Osman’ın halifeliğe geçtiği dönemde Muaviye’nin valiliği sadece Şam ile sınırlıydı. Hama,

Hıms Kınnesrin, Havran ve el-Cezire’nin yönetimi ise Umeyr b. Sa’d da idi. Kaynaklar Umeyr’in istifa etmesi üzerine buraların, Filistin valisi Alkame’nin ölümü üzerine de bu bölgenin idaresi halife tarafından Muaviye’ye verilmiştir. Bkz. Taberi, age., II, s.618-619.

114 söz konusu olan ailenin en etkili isimlerinden biri olan Mervan b. el-Hakem’i devlet kâtipliği gibi önemli bir göreve getirmiştir.539

Halifenin atadığı bu kişilere baktığımız zaman onların gerek İslam’a girişte gerekse hizmette kıdemi olmayan kimseler oldukları görülmektedir. Nitekim bunlardan Muaviye ve Velid b. Ukbe Mekke’nin fethinde bir bakıma mecbur kalarak Müslüman olanlardandı.540 Abdullah b. Sa’d daha önce Müslüman olup hicret

ettikten ve vahiy kâtipliği yaptıktan sonra irtidat etmiş ve Mekke’ye kaçarak İslam aleyhine propaganda yaptığı için Resulullah tarafından Mekke’nin fethi sırasında öldürülmesi emredilmişti. O, sütkardeşi ve yakını olan Hz. Osman’a sığınıp onun vasıtasıyla affedilerek öldürülmekten kurtulmuştu.541 Yine Velid b. Ukbe Hz.

Peygamber tarafından zekât memuru olarak görevlendirildiğinde savaşa sebep olabilecek yanıltıcı bilgi verdiği için Kur’an ayetiyle fasık olarak nitelendirilmişti.542

Hz. Osman’ın akrabalarını devletin önemli kademelerinde görevler vermesinin sebebi olarak onun akrabalarına fazlasıyla düşkün olması bu bağlamda sevgisini göstermek adına ihsanlarda bulunması, bundan dolayı onları önemli idarî görevlere tayin etmesi gösterilebilir.

Hz. Osman’ın bu politikası başta şura üyeleri olmak üzere, ileri gelen ashabı ve diğer Müslümanları rahatsız etmiştir. Zira görevlere getirilen bu şahıslar Mekke’nin fethine kadar yönetimi elinde tutan ve İslam’a karşı mücadele eden Mekke’deki aristokrat ailelere mensuptular ve yıllarca İslam’a karşı mücadele eden bu sınıf, Hz. Osman’ın hilafeti döneminde İslam devletinin yönetimini tam olarak ele geçirmekte, devlet Müslümanların ortak değeri olmaktan çıkıp halife ve akrabalarının mülkü haline gelmekteydi.543

539 Kılıç, agm., s.243.

540 Ayar, age., s.139.

541 Ayar, age., s.139 (Belazuri, Ensab). Abdullah b. Sad’ın irtidat edip Mekke’ye gidişinden sonra

İslam aleyhine yaptığı konuşmalar sebebiyle hakkında Enam suresinin 93. ayeti inmişti.

542 Mekke’nin fethinden sonra Müslüman olan Velid b. Ukbe, Hz. Peygamber tarafından zekât

memuru olarak gönderildiği Beni Mutalik kabilesinin zekâtını almadan dönmüş ve bu kabilenin zekât vermediğini söyleyerek savaş kararı alınmasına sebep olmuştu. Bunun üzerine Velid’in yanıltıcı bilgi verdiğine ve fasık olduğuna işaret eden Hucurat suresinin 6. ayeti nazil olmuştur. Ayrıca Velid’in Hz. Ali ile tartışması üzerine Secde suresinin 18. ayetinin indiği ve bu ayette de Velid’in fasık olarak nitelendirildiği kaydedilmektedir. Bkz. Ayar, a.g.e. s.140.

115 Dinîmize göre kişinin kendi akrabalarını sevmesi ve gözetmesi güzel bir davranış bir biçimidir.544 Bundandır ki Hz. Osman’ın akrabalarına düşkünlüğü ve

onlara çeşitli ihsanlarda bulunuşu, onları önemli görevlere getirişi ilk bakışta takdir edilmesi gereken bir davranış biçimi olarak değerlendirilebilir. Hatta onun bu tutumundan dolayı eleştirilmesi halifeye karşı haksızlık olarak da değerlendirilebilir. Ancak Hz. Osman’ı bu tutumundan dolayı eleştirenlerinden bir takım gerekçeleri bulunsa gerektir. Nitekim ne Hz. peygamber ne de ilk iki halifenin bazı istisna isimler dışında idarî alanda kendi yakınlarına görev vermedikleri bilinmektedir. Hz. Peygamber Hz. Ali hariç hiçbir Haşimi’yi vali olarak tayin etmemiştir.545 Yine aynı

şekilde ilk iki halife de kabiledaşlarını idarî görevlere getirmekten geri durmuşlardır. Böyle davranmakla hem Hz. Peygamber hem de ilk iki halife, iktidarın belli bir kabilenin tekeline girmesine, saltanat rejimlerinde olduğu gibi belli zümrelerin hak sahibi olduğu bir yönetim şekline dönüşmesine engel olmak istemişlerdir. Bu durumu bilen halk, Hz. Osman’ı söz konusu politikası sebebiyle seleflerinin yolunu takip etmemekle itham etmiştir.546 Resulullah ve ilk iki halife gerekli yerlere yapılan tayinlerde göz önünde bulundurdukları kıstas, emanet, ehliyet, güvenilirlik ve tecrübe idi.547 Akrabalık bu kriterler arasında asla önemli değildi. Ayrıca bunlar

işlerini şura aracılığıyla gerçekleştirirlerdi. İstişare için seçilen kimseler, ashabın önde gelen şahsiyetleri olurdu yani akrabalık belirleyici unsur olmazdı. Ancak Hz. Osman, istişareyi ashabın önde gelen isimleri dururken, Ümeyye oğullarını gençleriyle yapması da toplumda hoşnutsuzluğa neden olmuştur. Zira Hz. Osman’ın kendisiyle istişarede bulunduğu bu gençler, ya Tuleka’dan, ya da dinde geçmişi olmayanlardandı. Bunların idarî tecrübeleri ve toplum üzerinde önemsenecek kadar nüfuzları da yoktu.548

Hz. Osman’ın takip ettiği bu siyasi ve iktisadi politikası seslerin yükselmesine sebebiyet vermiştir. İlk muhalefet, şura üyesi olan sahabiler arasında daha sonra da İslam’a erken dönemde giren sahabiler arasında başlamıştır. Bunlar

544 Akrabalık münasebetleriyle ilgili ayetler: Nahl 16/90; Nisa 4/36; Ra’d 13/25; Nur 24/65. 545 Kılıç, agm., s.243.

546 Kılıç, agm., s.244. 547 Kılıç, aynı yer. 548 Kılıç, aynı yer.

116 arasında Ebu Zer el-Gıfari, Ammar b. Yasir ve Abdullah b. Mesud gibi fakirlikten ve kölelikten gelerek İslam sayesinde toplumsal statüye, siyasi ve ekonomik imkânlara kavuşan sahabiler bulunmaktaydı.549 Eleştiriler ise daha çok fey’in tekelleşmesi550 ve