• Sonuç bulunamadı

Soğuk savaş sonrası uluslararası sistemde yeni devletlerin ortaya çıkışı: Kosova örneği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Soğuk savaş sonrası uluslararası sistemde yeni devletlerin ortaya çıkışı: Kosova örneği"

Copied!
119
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C

SELÇUK ÜN VERS TES

SOSYAL B

MLER ENST TÜSÜ

ULUSLARARASI

LER ANAB

MDALI

ULUSLARARASI

LER B

MDALI

SO UK SAVA SONRASI ULUSLARARASI S STEMDE YEN

DEVLETLER N ORTAYA ÇIKI I: KOSOVA ÖRNE

Mustafa MUTLU

YÜKSEK L SANS TEZ

Dan man

Prof. Dr. Birol AKGÜN

Bu çal ma Selçuk Üniversitesi BAP koordinatörlü ü taraf ndan 09203021 nolu YL tez projesi olarak desteklenmi tir.

(2)

ÖZET

Devletin çok eski ça lardan günümüze kadar çe itli ekillerde ortaya ç kt bilinmektedir. Tarih boyunca “devlet”i tan mlama çabas , siyasi dü ünürlerin temel

ra lar ndan biri olmu tur.

Günümüz devlet anlay n temelleri 1648 Westphalia Bar ile ortaya ç km r. Bu tarihten günümüze devletin ne oldu u sorusu ve günümüzdeki anlam yla ulus-devleti olu turan unsurlar n neler olmas gerekti i üzerinde çe itli görü ler ortaya at lm r.

Devletlerin say sal olarak Westphalia Bar ’ndan bu yana art gösterdi i bilinmektedir. Özellikle 20. yüzy l bu art n en çok görüldü ü dönem olmu tur. Bu dönemin ba nda imparatorluklar n da lmas sonucu devlet say nda önemli at lar meydana gelmi , 1945 y ndan So uk Sava n bitimine kadar olan dönemde ise dekolonizasyon süreci ile birlikte uluslararas sistemde devlet say h zla artm r.

So uk Sava n sona ermesinin ard ndan sosyalist de erlerin dünyadaki prestijinin sars lmas yla birlikte bu sava tan galip ç kan liberal dünya de erleri uluslararas sistemin yap kökten de tirmi tir.

Demokrasi, insan haklar , liberal ekonomi politikalar art k hemen hemen tüm devletler taraf ndan olmazsa olmazlar aras na girmi tir.

So uk Sava sonras totaliter ve sosyalist rejimlerin istenmedi i ve bu gibi yönetimlerin devlet olma arzular n uluslararas toplum taraf ndan kabul görmedi ini söyleyebiliriz.

Yugoslavya farkl etnik kökenden halklar bar nd ran yap yla, So uk Sava sonras geli meler ve milliyetçi ak mlar n tekrar yükseli e geçmesiyle birlikte parçalanarak uluslararas sistemde yeni devletlerin ortaya ç kmas na neden olmu tur. So uk Sava n galibi Bat , sosyalist rejimlerin yerine liberal de erleri benimsemi rejimleri destekleyerek bu parçalanmaya katk da bulunmu tur.

Kosova’n n Yugoslavya’y olu turan di er devletler gibi ba ms zl k yönündeki talebine Yugoslavya içindeki özel durum ileri sürülerek reddedilmi ve uzun süre Kosova ba ms zl elde edememi tir. Kosova’n n 18 ubat 2008 tarihinde S rbistan’dan tek tarafl ba ms zl k ilan n ard ndan So uk Sava sonras devletlerin hangi artlarda ortaya ç kt tekrar sorgulanmaya ba lanm r.

(3)

ABSTRACT

States are known to have occurred in various sorts since prehistoric times. Throughout the history, defining what state is has been one of the chief concerns of political philosophers.

The fundamentals of today’s understanding of what state is dates back Westphalia Treaty in 1648. Since then, there have been several speculations over the question of what the state is and what the components of a nation-state should be.

It is known that the number of states has increased since Westphalia Treaty. Particularly, this increase was seen in the period of the 20th century. At the beginning of this period, the number of states increased because of the collapse of empires, and in the period from 1945 onwards until the end of cold war, the number of states in international system increased dramatically within decolonization period.

Following the cold war period with the collapse of the prestige of the socialist values in the world, liberal victorious war leaders of the world fundamentally changed the structure of international system.

Democracy, human rights, liberal economic policies in almost all states by now had become the sine qua non. We can say that totalitarian and socialist regimes were not desired and that the desires of such governments were not accepted by international communities.

With a structure of having peoples from different ethnic origins, Yugoslavia caused new states to emerge in international system because of the developments in postwar period and the rise of nationalist movements. West, the winner of the cold war, adopted the liberal values instead of the socialist regimes, contributing to this fragmentation by supporting them.

Kosovo’s demand for independence like other states constituting Yugoslavia was rejected due to the claims that it had special status in Yugoslavia, and thus Kosovo was not able to declare its independence for a long time. Following the unilateral declaration of independence of Kosovo from Serbia on 8 February 2008, the conditions from which states emerged in postwar period were questioned again.

(4)

NDEK LER

ÖZET ... i

ABSTRACT... ii

...1

NC BÖLÜM KAVRAMSAL ÇERÇEVE: S YAS VE HUKUK ANLAMDA DEVLET N TANIMLANMASI 1.1. DEVLET N TANIMI LE LG GÖRÜ LER ...5

1.2. DEVLET VE EGEMENL K ...8

1.2.1. Egemenlik Kavram n Tarihsel Geli imi...10

1.2.1.1 Nicolo di Bernardo Machiavelli: Devlet ve Egemenlik ...12

1.2.1.2. Thomas Hobbes: Devlet ve Egemenlik ...14

1.2.1.3. Jean Bodin: Devlet ve Egemenlik ...16

1.2.1.4. John Locke: Devlet ve Egemenlik ...18

1.2.1.5. J.J. Rousseau: Devlet ve Egemenlik...20

1.2.1.6. Devletin Do u le lgili Di er Görü ler ...22

1.3. MODERN DEVLET N ORTAYA ÇIKI I ...22

1.4. ULUSLARARASI HUKUK AÇISINDAN DEVLET ...24

1.4.1. Uluslararas Hukuk Metinlerinde Devlet ...25

1.4.1.1. Amerikan Devletleri Montevideo Sözle mesi ...25

1.4.1.2. BM Antla mas ’na Göre Devletlerin Ortaya Ç ...26

NC BÖLÜM KOSOVA SORUNUNUN TAR HSEL TEMELLER 2.1. YUGOSLAVYA’NIN DA ILMASI...29

2.1.1. Yugoslavya’n n Ulusla ma Sorunu ve Büyük Güç Olma Hayalleri...29

2.1.2. Tito Dönemi ve Sonras Yugoslavya ...31

2.1.3. SSCB ile Yugoslavya’n n Anla mazl ...36

(5)

2.2. Arnavut Milliyetçilik ve Kosova ...39

2.2.1. Arnavutluk’ta Enver Hoca ve Sonras ...40

2.3. Büyük Arnavutluk Hayali ...41

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ULUSLARARASI S STEMDE KOSOVA SORUNUNUN ORTAYA ÇIKI I VE YAS SONUÇLARI 3.1. KOSOVA SORUNUNUN ULUSLARARASILA MASI VE SONUÇLARI ...43

3.1.1. Kosova Sorununun Geli imi...44

3.1.2. Dayton Antla mas ve Kosova Sorunu...47

3.1.3. Rambouilet Görü meleri ve Kosova Sorunu ...49

3.2. ULUSLARARASI GÜÇLER N BÖLGEYE YERLE MES VE ULUSLARARASI TOPLUM ...50

3.2.1. KFOR ve UNMIK’in Bölgeye Yerle mesi ...50

3.2.2. So uk Sava Sonras Birle mi Milletler’in ve Nato’nun Kosova Sorunundaki Rolü ve NATO’nun Yeni levi ...54

3.2.3. Nato’nun Kosova’ya Yerle mesi ve Etkileri ...55

3.2.3.1. Kosova Sorunu’nun Uluslararas Gündeme Gelmesi...57

3.2.4. Martti Ahtisaari Plan ...58

3.3. KOSOVA’NIN BA IMSIZLIK LANINA TEPK LER ...59

3.3.1. Uluslararas Adalet Divan ’n n Kosova’n n Ba ms zl Hakk ndaki Görü ü ...62

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM KOSOVA’NIN BA IMSIZLI INI KAZANMA EKL N ULUSLARARASI STEME YÖNEL K ETK LER 4.1. 20. YÜZYILDA DEVLETLER N ORTAYA ÇIKI I ...64

4.1.1. 1920-1945 Aras Dönemde Devletlerin Ortaya Ç kmas Etkileyen Faktörler....64

4.1.2. 1945-1990 Aras Dönemde Devletlerin Ortaya Ç kmas Etkileyen Faktörler....66

4.1.2.1 Self-Determinasyon lkesi: Geli imi ve Günümüzdeki Etkisi ...66

(6)

4.1.2.1.2. Self-Determinasyon lkesi ile Devletlerin Ortaya Ç ...68

4.2. 1990 Sonras Dönemde Devletlerin Ortaya Ç kmas Etkileyen Faktörler ...71

4.3. Rusya’n n So uk Sava Sonras Uluslararas Sistemde Devletlerin Ortaya Ç ndaki Tutumu ve Kosova ...77

4.3.1. So uk Sava Sonras Rusya’n n Kafkasya Politikas ...78

4.3.1.1.Gürcistan, Abhazya, Güney Osetya ve Rusya: Bat ile Güç Mücadelesi ..80

4.3.1.2. Putin Dönemi Rusya’n n Kafkasya Politikas ...82

4.4. Kosova’n n Devlet Olarak Ortaya Ç kmas n Kafkaslara Etkisi ...83

4.4.1. Abhazya Sorunu ...84

4.4.2. Güney Osetya Sorunu...85

4.5. Kosova Krizi Sonras De en Alg lamalar ...88

4.5.1. Kosova’n n Devlet Olarak Ortaya Ç nda Siyasi Faktörler...89

4.6. ABD’nin Küresel Politikalar ve Kosova’n n Ba ms zl ndaki Rolü ...91

SONUÇ ...96

KAYNAKÇA ...100

EKLER ...111

Ek-I: Balkanlar Siyasi Haritas ...111

Ek-II: Kosova Haritas ...112

Ek-III: 1991 Yugoslavya Genel Nüfus Say na Göre Kosova’daki Nüfusun Etnik Da ...113

(7)

Devlet, lk Ça lardan günümüze her dönemde önemli bir olgu ve tan mlanma ihtiyac duyulan bir kavram olarak kar za ç kmaktad r. Devletin ne oldu u, nas l ve niçin ortaya

kt konusunda lk Ça lardan günümüze de ik ekillerde tan mlamalar yap lm r. Bu tan mlamalar her ne kadar o günün ya da dönemin artlar na göre de erlendirilse de zaman içerisinde kavram n tan mlar nda de ikler olmu tur. Di er bir deyi le bir toplulu un ya da halk n devlet olabilme ko ullar n ne oldu u her dönem tart ma konusu olmu tur.

lk Ça lardan günümüze devletin tan ve ortaya ç konusunda de ik fikirler olsa da bu dü ünceler ortak payda da bulu maktad r. Ancak günümüzde devletlerin ortaya nda nelerin etkili oldu u konusunda modern devletin do u bir dönüm noktas olmu tur.

Devlet olarak adland lan kavram n günümüzdeki anlam 1648 Westphalia Antla malar ile kazand bilinmektedir. Bu tarihten günümüze devletin ne oldu u sorusu ve günümüzdeki anlam yla devleti olu turan unsurlar n neler olmas gerekti i tart ma konusu olmu tur. Kimi dü ünürlere göre devleti olu turan unsurlar n ba nda ülke ve üzerinde ya ayan insan toplulu u gelmekte, kimilerine göre ise bu unsurlar n yan nda egemenlik kavram na özel bir vurgu yap lmaktad r.

Bir devletten söz edebilmek için devletin en temel üç özelli i vurgulanmaktad r. Bu özellikler insan, ülke ve egemenlik olarak s ralansa da günümüzde devletlerin ortaya

kmas nda bu özelliklerin d nda hukuki olmas ndan çok siyasi faktör etkilidir.

Uluslararas alanda bir devletten söz edilebilmesi için, günümüzde, her eyden önce bir ulusal ülkeden, sonra bu ülke üzerinde ya ayan bir nüfustan ve ülke üzerindeki nüfusun bir yönetime sahip olmas ndan söz etmek gerekir. Ayr ca devlet, bu s fatla, uluslararas alanda hareket edebilmek için, bir hukuksal ki ilik ve buna ba egemenlik yetkilerine sahip olmal r.

Her ne kadar yukar daki uluslararas hukuk tan na bakarak bu k staslar sa layan her durumda devletin ortaya ç kt söylemek pekte mümkün de ildir. Uluslararas hukuk aç ndan durum bu iken uluslararas sistem aç ndan olaylar ve bu olaylar kar nda uluslararas sistemin temel aktörlerinin (devletlerin) tak nd tav rlar bizim “devlet” olarak tan mlad z olgunun çok ötesinde de anlamlar oldu u sonucuna götürmektedir. Devleti olu turan kurucu öznelerinin yan nda olu acak olan yeni devletin uluslararas sistemin parçalar taraf ndan me ru olarak kabul edilip edilmeyece i de olu an yeni devlet aç ndan di er önemli bir noktad r.

(8)

Yeni kurulan devletlerin uluslararas hukuka göre artlar sa lamas sömürgecilik sonras sömürge ülkelerinin devlet olarak kurulmalar için ç km k staslar olmas r. II. Dünya Sava sonras gerçekle en dekolonizasyon (sömürgecili in tasfiyesi) sürecine Birle mi Milletler (BM) 1960’lardan itibaren ald kararlarla hem hukuki hem de siyasi olarak destek vermi tir.

Balkanlar özelinde So uk Sava sonras dönemde siyasi ve güvenlik ortam ndaki köklü de imleri yans tan çat malar n yo un biçimde ya and bir bölge olmu tur. Sovyetler Birli i’nin da lmas yla birlikte iki kutuplu dünya sona ermi ve So uk Sava durumu sona ermi tir. Tabi ki bu durumdan etkilenen yerlerin ba nda da Balkanlar gelmekteydi. Bu tarihten itibaren Balkanlar’da komünist yönetimlerin çökmesi, demokratikle me hareketleri ve rejim de ikliklerine u ramas ile birlikte milliyetçilik fikirleri günümüze kadar uzanan sorunlar n da ba lang olu turmu tur.

So uk Sava öncesi durumlar itibariyle Sovyetler Birli i ve Yugoslavya’n n iç hukuksal yap lanmalar kurucu devletlere (Sovyetler 15 ve Yugoslavya 6 kurucu devlet) ayr lma hakk tan için görünürde hukuksal bir sorun yoktu. Ancak, merkezi yap lanmas n iradesi ve iste i çerçevesinde da lan Sovyetler Birli i’nin tersine, Yugoslavya’y olu turan cumhuriyetler zor bir süreçten geçerek ba ms z devletler olmu lard r. Özellikle Almanya’n n, H rvatistan ve Slovenya’y ba ms zl k ilanlar n hemen sonras bu ülkeleri tan ma karar yeni bir süreci de ba latm r.

Bunun sonucunda hem Avrupa’n n arka bahçesinde hem de eski Sovyet co rafyas ndan birçok ba ms zl k talepleri yükselmeye ba lam r. Ancak bunlar n Yugoslavya gibi kurucu devletlerin aksine ne eski iç hukuksal yap lanmada ne de uluslararas hukukta dayanacaklar bir ba ms zl k hakk vard .

Hukuksal ölçütlerin her durumda farkl yorumlanmas ve uygulanmas , devlet olarak tan nmada siyasi etkenlerin daha fazla devreye girmesi anlam na gelmektedir. Kosova’n n ba ms zl k ilan , Balkanlar özelinde bu sürecin bir örne idir. Dönemin kimlikçi politikalar n da etkisiyle iyice t rman a geçen ayr kç k, Balkanlarda kendi nüfuz alanlar na sahip olmak isteyen ABD ve AB gibi “uluslararas aktörler” için bir f rsat niteli i ta maktad r.

Bu ba lamda Kosova Sorunu 1998 y na kadar bir iç sorun olarak de erlendiriliyordu. Kosova’n n uluslararas bir sorun haline gelmesinde siyasal etkenlerin ba nda ABD Temsilciler Meclisi’nin 11 Temmuz 1995’te, “Kosova’daki a S rp denetimi sona ermedikçe Yugoslavya’ya uygulanan yapt mlar n kald lmamas ” gerekti ine ili kin karar etkili olmu tur.

(9)

Kosova, ba ms zl na giden yolun BM’den ç kan bir karar do rultusunda gerçekle mesini arzu etmesine kar n, BM’den olumlu bir karar ç kmamas ve bunun yan s ra Rusya ve S rbistan’ n böyle bir karara iddetle kar ç kmas n görülmesi üzerine, bir devlet olarak ortaya ç kman n di er ikinci ama zorlu bir süreç olarak görülen, tek tarafl ba ms zl k karar almakta ve mümkün oldu unca fazla devlet taraf ndan tan nmakta bulmu tur.

17 ubat 2008 tarihinde ba ms zl ilan eden Kosova Ba bakan Ha im Taci söylemlerinde ba ms zl k sürecini ABD ve AB ile birlikte in a edece ini s kl kla dile getirerek, uluslararas sistemin güçlü aktörlerini yan na çekmeye çal r. Bu do rultuda ABD, Kosova’n n ba ms zl ilan etmesinin hemen ard ndan “Ahtisaari Plan ” çerçevesinde tan aç klam r. Bununla birlikte ileriki bir tarihte Balkanlar’da gerek üs kurarak gerek Amerikan yanl rejim olu turarak Ruslar n manevra alan daraltma imkan kazanm olacakt r.

Bölgesel güvenlik ve istikrar sa lamak ve Balkanlarda etkinliklerini devam ettirmek için Kosova’y yaln z b rakmama karar yla hareket eden bir grup AB ülkesi, çözüm giri imlerini destekleyerek Kosova’n n ba ms zl tan r. Fakat AB içindeki ayr kç sorunlara sahip olan devletler, mikro milliyetçilik sürecinin mikro devletlere dönü üp me ruiyet kazanabilece i kayg yla Kosova’n n ba ms zl desteklememi tir. imdiye kadar Kosova’n n ba ms zl tan yan ülkeler aras nda AB’nin güçlü devletleri Fransa, ngiltere, talya, Almanya bulunmaktad r. spanya ve K br s Rum Yönetimi ba ta olmak üzere AB içindeki bir di er kanat ise kendi özel durumlar nedeniyle Kosova’y tan mayacaklar aç klam lard r.

Rusya ve Çin ise “Kosova’y S rbistan’ n bir parças olarak kabul eden” 1244 say BM Güvenlik Konseyi karar nedeniyle ba ms zl k ilan uluslararas hukuka ayk oldu unu öne sürerek Kosova’n n ba ms zl tan mam lard r. Fakat Çin ve Rusya’n n her ne kadar Kosova’n n ba ms zl n dünyan n di er yerlerindeki ayr kç hareketlere örnek te kil edece i ve Rusya’n n bu bölgenin ABD hakimiyetine girece i gerekçesiyle kar

lar olsa da petrolü, nükleer silahlar olmayan ve GSMH’s dü ük bir devlet için uluslararas dengeleri bozmak istememektedirler.

Kosova’n n “Bat ” destekli ba ms zl n tan nmas ve bir “devlet” olarak ortaya kmas tabi ki dünyan n di er yerlerindeki bu durumda olan di er ayr kç hareketlere cesaret vermektedir. Bu ayr kç unsurlar n “devlet” olarak tan nmalar “Bat ”n n r zas al narak yap ld zaman yerindelik olarak belirtilmekte ancak e er r za olmadan yap lan bir hareket kar nda ise “Bat ”n n tavr konunun önemini bize daha iyi anlatmaktad r.

(10)

20. yy.’ n ilk yar nda özellikle sömürge devletlerinin ortaya ç nda etkili olan self-determinasyon ilkesinin günümüzde siyasi amaçlar için kullan ld sonucuna var lmaktad r.

Bu çal mam zda devletin ortaya ç nda nelerin etkili oldu u hukuki, siyasi ve tarihsel olarak ele al nacakt r. Bu çal ma devletlerin ortaya ç kmas nda liberal de erlerin ön plana ç karak, totaliter rejimlerin art k Bat taraf ndan tasviye edilmesi bize So uk Sava sonras devletlerin ortaya ç kmas nda nelerin etkili oldu unu gösterecektir.

Tüm bunlarla birlikte çal ma, So uk Sava sonras devlet olarak ortaya ç kma arzusunda olan bir toplulu un ya da halk n devlet olarak ortaya ç kmas nda nelerin etkili oldu unu bilimsel olarak ortaya koyacak ve bu alanda bir devletin ortaya ç n nas l de erlendirilmesi gerekti i Kosova örnek olay ile de erlendirilecektir.

(11)

NC BÖLÜM

KAVRAMSAL ÇERÇEVE: S YAS VE HUKUK ANLAMDA

DEVLET N TANIMLANMASI

1.1. DEVLET N TANIMI LE LG GÖRÜ LER

nsano lunun devletle tan mas çok eski tarihlere dayanmaktad r. nsano lu varolu undan bu yana yard mla ma ve korunma ihtiyac kar lamak için toplu ya ama gere ini duymu tur. Aile, boy, klan ve kabileler gibi toplum örnekleri bunun kan r. Tarih boyunca geli me gösteren insan n ihtiyaçlar , do a ko ullar , ya ama ve yerle me gibi de iklikler, insan topluluklar n te kilatlanma gere ini de ortaya ç karm r.1

Yeryüzünde insanlar n toplu halde ya amaya ba lamalar ndan itibaren devlet anlay n ortaya ç kt söylemek yanl olmayacakt r. Devlet, birlikte ya ayan insanlar n kurdu u ve geli tirdi i bir te kilatt r. Devlet denilen olgu insanl k tarihindeki en eski ve en köklü kurumlar ndan biri olma özelli ine sahiptir. Devlet, toplumlar n geli mesinde/ilerlemesinde, di er toplumlarla olan ili kilerinde her dönem önemli bir yer tutmu tur ve tutmaya da devam etmektedir.2

nsanlar günümüzde din, dil, rk vb. ad alt nda birlikte ya ama arzusu içinde olmas na kar n insanlar n “devlet” olarak tan mlad klar olgu içinde ya amaya götüren ilk ortak ç kar güvenlik olmu tur. Bu anlay tan hareketle zaman içinde gittikçe geli en bir devlet fikri olu mu tur. Zamanla ba ka ortak menfaatler de bu te kilat yard yla elde edilmeye çal lm ve böylece günümüzdeki devlet anlay na gelinmi tir.

Devletin ortaya ç ndan bu yana devletin ne oldu u konusunda pek çok tan m yap lm r. Çal mam n bu bölümünde devlet kavram n günümüze kadar devlet tan mlar na de inilerek, bir insan toplulu unun devlet olarak uluslararas sistemde yerini alabilmesi için hukuki altyap n neler olmas gerekti i, bunun yeterli olmad incelenerek, siyasi faktörlerin daha bask n geldi i ve uluslararas sistemde devletlerin nas l ortaya

kt klar na yer verilecektir.

1

Muzaffer Erendil, Devlet’in Kavram ve Kapsam , Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterli i Yay nlar , Ankara 1990, s. 1.

2

(12)

Devletin ne oldu u, nas l ve niçin kuruldu u konusundaki tart malar günümüz aç ndan önemli say labilecek tan mlar özellikle 15. ve 16. yy.’dan itibaren yap lmaya ba lanm r.3 Bu tan mlara geçmeden önce k saca devletin lk Ça dü ünürlerinden günümüze devlet kavram nas l aç klad klar na de inmek gerekmektedir.

Devleti lk Ça lardan itibaren tan mlama çabas içinde olan dü ünürlerden sofist Protagoras’a göre devlet, ilk olarak güvenlik ihtiyac ndan do mu tur. Yine sofist dü ünür-lerden olan Antiphon da insanlar n de ik ç karlar oldu unu ve bu ç karlar gerçekle tirmek için bir araya gelerek bir sözle me ile devletin ortaya ç kt dile getirmi tir.4

lk Ça larda yap lan bu tan mlamalardan Eski Yunan’da devlet anlay na bakt zda ise, bu dönemde ataerkil krall n ve zengin bir az nl n üstünlü üne dayanan bir devlet tan görmek mümkündür.5 Bu dönemde bugünkü anlamda bir devletten söz etmek mümkün de ildir.

Eski Yunan’da site veya ehir anlam na gelen “polis” teriminin kullan ld görmekteyiz.6 Eski Yunan’da siyasal kurum olarak “polis” olarak adland lan olgular bulunmaktad r. Bu dönemin önemli dü ünürlerinden Aristo, ailelerin bir araya gelmesiyle kasabalar n olu tu unu, kasabalar n bir araya gelmesiyle de siteleri olu turdu unu, yani ehir Devleti”nin ortaya ç kt görü ünü savunmu tur. Aristo’ya göre bir ehir devletinden söz edebilmek için üç unsurun bulunmas gerekmektedir. Bunlar halk, vatanda ve ülkedir.7

Orta Ça da ise devletin nas l ve niçin ortaya ç kt konusunda önemli dü ünürlerden Romal filozof Ciceron ise devletin ortaya ç kmas için öncelikle insan toplulu u, bu insan toplulu unun yasalar kabullenmesi ve bu yasalardan ortak yarar elde edilmesi gerekti ini belirtmi tir.8

Orta Ça da modern devlet olarak adland lmasa da bu kavram için “imperium (hükümranl k)”, “regnum (krall k)” gibi terimler kullan lm r. Orta Ça da bu kelimeler devletin sadece bir unsuru olan egemenlik ile ba lant r. Bu nedenle bu isimlendirmeler ilerde de inece imiz gibi devletin di er unsurlar olan ülke ve insan toplulu unu (halk) kar lamamaktad r.9

Orta Ça da ya am olan di er önemli dü ünürlerden Aquinolu Thomas’a göre ise “devlet Tanr sal bir imparatorluktur”. Devleti bu ekilde yücelten Thomas, iktidar n temel

3

Co kun Can Aktan, De im Ça nda Devlet, Çizgi Kitabevi, Eylül 2003, s. 12.

4

Ibid., s. 3. 5

Ibid., s. 14. 6

Kemal Gözler, Devletin Genel Teorisi, Ekin Kitabevi Yay nlar , Bursa, 2007, s. 8. 7 Ibid., s. 14. 8 Ibid., s. 5. 9 Gözler, a.g.e., s. 7.

(13)

kayna n Tanr sal oldu unu, ancak iktidar n halk arac yla kullan lmas gerekti ini dile getirmi tir.10 Aquino’lu Thomas’ n devletin egemenli i hakk ndaki görü lerine bakt zda bu dönemde egemenli i Tanr n bünyesinde bulundurmaya devam etmi tir di er bir deyi le Thomas, egemenli i henüz yeryüzüne indirmemi tir.11

slami dü ünürlerden bni Haldun ise devlet ile ilgili önemli eseri Mukaddime’de toplumlar göçebe toplumlar ve yerle ik toplumlar olmak üzere ikiye ay rmaktad r.12 bni Haldun’a göre devlet normal olarak birbiri ile rekabet halindeki de ik kabilelerden birinin di erine üstün gelmesi ve onlar yönetimi alt na almas ile ba lam r. bni Haldun, devletin ortaya ç bir bak ma idare edenlerle idare edilenler farkl la mas olarak ortaya koymu tur.13 Bununla birlikte bni Haldun eserinde öncelikle ehirlerin kuruldu unu, bu ehirleri kuranlar n belli amaç için orada bulundu unu, bunun için gerekli olan co rafi ve iklim artlar n elveri li olmas gerekti ini belirtmi , hanedanl n ve devletin ömrünün bu

ehirlerin ömrü kadar var olaca belirmi tir.14

Devletin do unu farkl aç lardan ele alan dü ünürler de olmu tur. Örne in, devletin do unu aile kurumu ve onun geli imine ba layan Aristo, tek bir ailenin büyümesinden olu an ve geli en kurumlar zamanla ya da ayn kandan gelen birden çok ailelerin birle melerinden ortaya ç kt belirtmektedir.15

Devlet üzerine önemli çal malar olan Platon ise devlet adl yap nda esas nda ideal bir devletin nas l olmas gerekti i konusu üzerinde durmakta ve devleti bir e itim kurumu olarak görmektedir.16 Ancak metinlerden Platon’un devletin ortaya ç ile ilgili görü leri hakk nda az çok bir sonuca var labilir. Platon eserinde devletin ilk toplumla birlikte ortaya kan ezeli bir kurum olmad , devletin ortaya ç kmas için bir toplumun ço alarak, üstünde ya ad topra n insanlar besleyememesi, toplumun h rs ile mal edinme içine sürüklenmesi ve lüks tüketime geçmesi sonucu ortaya ç kt savunmaktad r.17

Yak n Ça a gelindi inde ise bu dönemde dü ünürlerin, devletin do u konusunda lk Ça ve Orta Ça da ya am dü ünürlerden farkl ve yeni bir görü ileri sürdü ünü söylemek

10

Aktan, De im Ça nda…, s. 5.

11

Yusuf evki Hakyemez, Mutlak Monar ilerden Günümüze Egemenlik Kavram , Seçkin Yay nlar , Ankara, 2004, s. 23.

12

Cemal ener, bni Haldun ve Eserleri, http://www.circassiancenter.com/cc-turkiye/entellektuel_genc/009_mukaddime-06.htm, (13.04.2010).

13 Ibid. 14

bni Haldun, Mukaddime, Cilt: 2, Haz rlayan: Süleyman Uluda , Dergah Yay nlar , stanbul, May s 1982, s. 812.

15

Mehmet Emin Ruhi, “Platon’un Devletin Kökenine li kin Görü ü ve Yans malar ”, Atatürk Üniveritesi

Erzincan Hukuk Fakültesi Dergisi Yay nlar , Cilt:1 Say : 1-2, 2005, s. 250.

16

Niyazi Öktem, Ahmet Ulvi Türkba , Felsefe, Sosyoloji, Hukuk ve Devlet, Der Yay nlar , stanbul, 1999, s. 113.

17

(14)

zordur. lk Ça ve Orta Ça dü ünürlerinin görü lerine paralel ve destekleyici nitelikte pek çok görü e rastlanmaktad r. Bununla birlikte Yak n Ça dü ünürlerinden baz lar devleti bir sözle meye dayand rarak aç klarken, di erleri devletin do unda gücün geçerli oldu unu belirtmi lerdir.18 Bu görü lerin ortaya ç kmas nda özellikle 16. yüzy lda Bat ’n n siyasi olarak bir bölünmü lük içinde oldu u göz önüne al nd nda devletin tan yla ve ortaya ç ile ilgili görü lerin önem kazanmas n etkisi büyüktür. Bat ’da ulusal topluluk ve siyasetlerle beraber ortaya ç kan politik bölünmeler sonradan Modern Devlet’lerin temelini de olu turmu tur.19

Devletin önemli bir unsuru olan egemenlik kavram ulus-devletin egemenlik tan etraf nda ortaya ç 12. yüzy la kadar götürmek mümkündür. Ancak bu kavram n ulus devletlerin kar kl olarak birbirlerini tan klar Westphalia Antla mas bir dönüm noktas olmu tur.20

1. 2. DEVLET VE EGEMENL K

Egemenlik kavram , siyaset felsefesinde ve klasik politika biliminde önemli bir yer tutmu ve çe itli teorilerin temel kayna olu turmu tur. Bat ’da feodaliteden kral devlete geçi te ve bununla paralel olarak ulusun ekillenmesinde en üstün iktidar kar olarak egemenlik kavram merkezi bir rol üstlenmi tir.21

Bu kavram üzerine ortaya konan fikirlerde, egemenlik modern devlet kuram ile birlikte incelenmektedir. Bu klasik yakla m, egemenli in uzun süre devletin temel niteli ini ve onun ay rdedici ölçütünü meydana getirdi i temeline dayanm r. Hukuksal bir yan n olmas na ra men, son dönemlerde gittikçe daha fazla bir biçimde siyasal iktidar kavram yla birlikte ele al nmas , egemenlik ile siyasal otorite aras ndaki tarihsel ili kiyi önemli

lmaktad r.22

Tarihte ortaya ç kt dönemden itibaren egemenlik kavram dar anlam yla, devletin, rlar belirlenmi topraklar (teritoryal) üzerinde bir ba ka erkin güç kullanmamas anlam na gelmektedir. Ancak, egemenli i bu ekilde tan mlad ktan sonra, bir yandan egemenin gücünün s rlar n ne oldu u sorusu ortaya ç km , di er yandan gücün kayna itibariyle me ruiyeti sorunu da gündeme gelmi tir. Bu ba lamda bir k m dü ünürler

18

Aktan, De im Ça nda…, s. 5.

19

Co kun, a.g.e., s. 151. 20

Ahmet Davuto lu, “Küreselle me ve AB-Türkiye li kileri Çerçevesinde Ulusal Egemenli in Gelece i”,

http://www.anayasa.gov.tr/files/pdf/anayasa_yargisi/anyarg20/davutoglu.pdf , (05.05.2010). 21

Tevfik Gülsoy, “Milletin Temsili”, Kamu Hukuku Ar ivi, Say : 2, 2006, s. 72. 22

(15)

egemenli i s rs z, süresiz ve mutlak bir güç olarak ortaya koyarken, di erleri bunu rland rmaya veya de ik ekillerde bölmeye çal lard r.23

Devletin asli unsurlar ndan olan egemenlik, devletin s rlar içinde ya ayan insan topluluklar n üzerindeki bir otoriteyi temsil etmesinin yan nda s rlar n d nda di er devletlere kar da ileri sürdü ü bir otorite olarak görülmektedir.24

Devletin bu en önemli unsuru olan egemenlik a da daha ayr nt olarak de erlendirilecektir. Ancak burada günümüzdeki anlam yla egemenli in ne oldu una ve nas l anla ld na de inmek konunun anla rl aç ndan önemli olacakt r.

Egemenlik kavram na ili kin s r-otorite ili kisi ve kar kl tan maya dayal anlay 19. yüzy lda Hegel’le birlikte sistematik bir bütünlük içine girmi tir. II. Dünya Sava sonras uluslararas sistemde ulus ve ulus devlet anlay n kabul görmesi yönünde ilerlemeler kaydedilmi tir. Bu dönemde özellikle Max Weber modern devletin en önemli özelli inin “bir r dahilinde me ru iddet tekeline sahip olmas ” gerekti ini vurgulamaktad r.25 Bu anlamda Weber’in bu görü ü çerçevesinde günümüzde devleti bu ekilde tarif etmek imkan yoktur.

Günümüzde devletler egemenliklerini özellikle s rlar içinde egemenliklerini çe itli ekillerde göstermektedirler. Modern devletin egemenli i fikrinin günümüzdeki yans mas Davuto lu u üç ekilde ifade etmektedir.

1) Formel hukuki tan mlamalar: Egemenli in ba ta anayasa olmak üzere hukuki mevzuatta formel hukuk tan mlamalar olarak yans mas .

2) Semboller ve seremoniler: Egemenli in ulusal bayrak, para birimi, mar lar ve seremonilerde yans mas ve ifade edilmesi.

3) Egemenli in özde güç ve me ruiyet olarak yans mas .26

Bu son ifade özellikle günümüzde devletlerin güç kullanma ve di er devletlerle “egemen” bir ekilde ili ki ya ad klar da sorgulanmaktad r. Örne in Do u Timor, Çad, Burma, Nepal veya Nikaragua hem içte hem d ta ne kadar etkin ve egemendir?

23

Halil brahim Ayd nl , Veysel Ayhan, “Egemenlik Kavram n Tarihsel Geli imi Perspektifinden ktidar n rland lmas Tart mas ”, Cumhuriyet Üniversitesi ktisadi ve dari Bilimler Dergisi, Cilt: 5, Say : 1, 2004, s. 68.

24

Tanju Tosun, “Devlet: Nereden Nereye?”, Derleyen: Zeynep Da , Uluslararas Politikay Anlamak:

Ulus-Devlet’ten Küreselle meye, Alfa Yay nlar , ubat 2007, s. 22.

25

Kemal Cebeci, “Küreselle me Ba lam nda Ulus-Devletin Egemenlik Gücünün Dönü ümü”, Say tay Dergisi, Say : 71, Ekim-Aral k, 2008, s. 26.

26

(16)

1.2.1. Egemenlik Kavram n Tarihsel Geli imi

Egemenlik kavram tart malar insanl k tarihi kadar eskidir. Antik Yunan’da ve Orta Ça da genelde do rudan iktidar kavram üzerinden yap lmam ; hükmetme ya da yönetmenin niteli i üzerinde durularak, yönetimin s rlar ve eylemlerinin alanlar ile iktidar n me ruiyeti üzerinde odaklanm r.27 Antik Yunan’da Tanr kökenli olmayan hukuk aray lar çok daha yo un bir ekilde dile getirilmeye ba lanm r. Burada ki görü te Tanr veya Tanr lar vard r fakat insanlar aras ndaki ili kileri düzenlemenin insana ait bir özellik oldu u görü ü savunulmu tur. Burada konulan kurallar n me ru olup uygulanabilmesinin art ise do an n evrensel kurallar na uygunluktur. Bu kurallara uymayan kanunlar n uygulanamayaca yayg n bir görü tü.28

Egemenlik kavram na yüklenen de ik anlamlara Eski Çin hukuk doktrinlerinde “hak isteme hakk ” çerçevesinde rastlanmaktad r. Budist Hint anlay nda ise, insan n on hak ve sorumlulu undan bahsedilmektedir. Bunlar n be i; güç kullanmama, yoksullu a, angaryaya, insan onur ve namusunun korunmas na, erken ölüm ve hastal a kar mücadele sorumlulu u gibi sosyal içerikte yükümlülüklerin korunmas yla, di er be i ise; ho görü, bilgi edinme özgürlü ü, dü ünce ve vicdan özgürlü ü ve toplumsal ya am hakk gibi bireysel hak ve özgürlüklerle ilgilidir.29

Roma’da ise egemenli i “krall k ve cumhuriyet” dönemi olarak ikiye ay rmak mümkündür. Krall k döneminde hukuk kurallar Tanr n koydu u kurallar olarak kabul edilmi ve bu kurallara uymayanlar n Tanr ya itaatsizlik ettikleri söylenerek egemen güç iktidar güçlendirmi tir. Cumhuriyet döneminde ise bu anlay tan uzakla lmas na ve dinsellik, kutsall k gibi ö elerin ikinci planda kalmas na ra men, din adamlar n siyasal ve hukuksal olarak ayr cal klar devam etmi tir. Roma’da hukuk kurallar na uymamak büyük yanl kabul ediliyordu çünkü bu kurallar n Tanr n iste i do rultusunda olu turuldu u görü ü bask nd . Uygulama böyle olmas na ra men kurallar n olu umunda dinsel biçimli

eler yoktu. Di er bir deyi le, Machiavelli ile birlikte siyasal iktidar din ile olan ba lant koparm r. Roma’da egemenlik ve hukuk olgusunun temelinde Tanr sal irade her zaman kendini göstermi olmas na ra men sivil bir hukuk anlay da bu dönemde yüksek sesle dile getirilmeye ba lanm r. 30

27

Ayd nl , Ayhan.,a.g.e., s. 69. 28

Niyazi Öktem, lkça larda Egemenlik ve Hukuk Anlay ,www.foruz.org/akademi/siyasalbilimler/18.doc, (12.11.2009).

29

Ayd nl , Ayhan.,a.g.e., s. 69. 30

(17)

Egemenli in bu ilk anlamlar de ik kültürlerde farkl ekilde dile getirilmi ve kültürler veya imparatorluklar içinde bir anlam yüklenmeye çal lm r. Egemenli in konumuz aç ndan siyasal pratiklerinin uluslararas ortamda belirmesi ise 1648’de imzalanan Westphalia Antla malar ile olmu tur.31

Bu Antla ma sonras prenslikler, bölgesel aç dan kendi içinde serbestçe hareket edebilmeyi ve birbirlerinin co rafi s rlar na sayg göstermeyi kabul eden, egemenli in kar kl olarak kabulüne dayanan modern devletler sisteminin temelini olu turmu tur. Bu ba lamda Westphalia Antla malar sonras devletin uluslararas sistemde bir aktör olarak ortaya ç kt söylemek yanl olmayacakt r.32

Westphalia Antla malar ’n n modern devletin olu umu aç ndan en önemli sonucu, otorite ile toprak aras nda bir ili kinin varl n kabul edilmesi ve bunun sonucunda kendi egemenli i alt ndaki devletin geni yetkilere sahip oldu unun fark na var lmas r33

Tarih sahnesi içinde birçok dü ünürün üzerinde çal ma yapt ve ayr bir önem atfetti i egemenlik kavram , kendisine yüklenen bu önemini feodal dönemin toplumsal ve siyasal yap lanmas na kar tepkinin bir sonucu olarak do mas nda aramak yanl olmayacakt r.34

Egemenlik kavram günümüzdeki anlam na 16. yüzy ldan itibaren öncelikle mutlakl k, bölünmezlik, s rs zl k ve devredilmezlik özellikleriyle kar za ç kmaktad r.35 Bu özellikler, ayn zamanda döneminin siyasal yönetimleriyle de örtü mü tür.36

Orta Ça da mitolojik, dinsel ve do aüstü yasalara dayanan iktidar n kayna , Yeni Ça ile birlikte Rönesans’ n ayd nlanmac fikirlerin etkisiyle zedelenmeye ba lam r. Modern devletin tek, mutlak ve bölünemez iktidar n önündeki engel olan Orta Ça daki papa ve imparatorun ikili iktidarlar , bu dönemde sorgulanmaya ba lanm r. Papa ve imparatorun bu ikili iktidar n yerine tek, mutlak ve bölünmez iktidar modern devletin kurulu una geçi in bir göstergesidir. Bu geçi döneminin önde gelen dü ünürlerinden biri olan Machiavelli siyasal iktidar n elinde bulundurdu u özellikleri, ula lmak istenen amaçta bir araç olarak kullan lmas gerekti ini savunmaktad r. Machiavelli’nin insan devletin otoritesi ve disiplini alt na alarak, neyin iyi neyin kötü oldu unu art k devletin belirleyece i; e itim,

31

April Morgan, Sovereignty’s New Story, The Monist, Vol. 90, No:1, s. 27. 32

Tayyar Ar , Uluslararas li kiler ve D Politika, Alfa Yay nlar , stanbul, 2001, s. 16. 33

H. Emrah Beri , “Egemenlik Kavram n Tarihsel Geli imi ve Gelece i Üzerine Bir De erlendirme”, Ankara

Üniversitesi SBF Dergisi,Cilt: 63, Say : 1, 2008, s. 59.

34

Ayd nl , Ayhan.,a.g.e., s. 69. 35

W. J. Stankiewicz, Sovereignty As Political Theory, Political Studies, Vol: 24, No: 2, 1976, s. 142. 36

Murat Y ld m, “Küreselle me Sürecinde Egemenlik”, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, May s 2004 Cilt : 28 No:1, s. 35.

(18)

din, insan ve ekonominin siyasal iktidar n bir arac oldu u söylemi, modern devlet iktidar n ilk göstergesiydi.37

Sonuçta olarak devlet ve egemenlik kavramlar , ortaya ç kt andan itibaren Avrupa’da kamu hukukunun ve siyaset biliminin en temel kavramlar haline gelmi , bununla birlikte hem devletlerin iç i lerinde, hem de uluslararas ili kiler alan nda s kl kla bahsedilen kavramlar olarak kar za ç km r. Bu kavram n siyasal dü ünürler taraf ndan nas l alg land ve dü ünceden eyleme geçi sürecinin neler oldu una bakmak gerekmektedir.38

1.2.1.1 Nicolo di Bernardo Machiavelli: Devlet ve Egemenlik

Machiavelli, Rönesans döneminin önde gelen ve en özgün dü ünürlerinden biridir. Gündelik politikada, amaçlar n de il araçlar n ön plana ç kt , iktidar n elde edilmesi için, her türlü yola ba vurmay me ru sayan Machiavelli’nin fikirleri “Makyavelizm” olarak adland lm r.39

Machiavelli, iktidar elinde bulunduran erkin nas l bir yönetim sergilemesi gerekti ini Prens adl çal mas nda aç kça ortaya koymu ve iktidar kullanan bu erkin mutlak yönetimini öngörmü ve bununla birlikte, iktidar Prens ile özde le tirmesi aç ndan, egemenlik kavram modern anlam yla ortaya koyamam r.40 Egemenli in kayna n ne oldu undan çok, devleti ele geçirme ve egemenli in nas l devam ettirilmesi sorunu üzerinde durmu tur. Machiavelli Prens adl eserinde, yönetimin tek elde toplanmas gerekti i üzerinde durarak, monar iyi savunmu ve prensin yetkilerinin hiçbir eklide s rlanamayaca savunmu tur.41

Machiavelli’nin ortaya koydu u siyasal dü üncesinde, bir ulusun idaresi göz önüne al nd nda, gücü elde etmek ve bu gücü korumak için gerekirse ahlaki olmayan her türlü yola ba vurman n do al oldu u fikri yatmaktad r. Bununla birlikte Machiavelli, Prens’in iktidar n kilise ve di er soylu gruplar üzerinde de bir iktidar erki olmas gerekti ini vurgulam ve bir devlet s içerisinde iki egemenin bulunamayaca aç k bir ekilde dile getirmi tir.42

37

Halis Çetin, “Egemenlik ve Hukuk li kisi Üzerine”, Cumhuriyet Üniversitesi ktisadi ve dari Bilimler

Dergisi, Cilt: 3, Say : 2, 2002, s. 2.

38

Hakyemez, a.g.e., s. 26. 39

Mehmet Ali A ao ullar , Levent Köker, Tanr Devletinden Kral-Devlet’e, mge Kitabevi, 2001, s. 171. 40

Michael Anton, “Of Conquest: An Interpretation of Chapters 3-5 of Machiavelli’s Prince”, Perspectives on

Political Science, Vol: 38, No: 1, Winter, 2009, s. 1.

41

David Sobek, Machiavelli’s Legacy: Domestic Politics and International Conflict, International Studies

Quarterly, Blackwell Published, 2005, 183.

42

(19)

Machiavelli’nin ortaya koydu u dü ünceleriyle birlikte yeni bir insan prototipi, yeni bir egemenlik ve me ruiyet anlay kabul edilmi tir. Bu yeni anlay lar çerçevesinde dinin ve ahlak kurallar n egemenlik üzerindeki olumsuz etkileri terk edilerek “tek” bir iktidar ve me ruiyet söylemi ortaya ç km r. Çünkü Machiavelli için siyasal iktidar tek, mutlak ve

rs zd r.43

ktidar n ele geçirilmesi ve sürdürülmesi için tüm bu yap lmas gerekenleri s ralarken halk n tan na dair görü ü ise oldukça çarp r. Machiavelli’ye göre ba nda onu yöneten ve onun üzerinde bir iktidar erki olmad zaman halk çaresiz ve karars zd r. Bunun yan s ra halk iyi ve kötüyü tam olarak ay rt edemez. Machiavelli siyasal iktidara o kadar büyük önem atfetmi tir ki, insan n din ile olan ba lant n yan nda, ahlaksal ve kültürel ya am n tüm biçimleriyle olan ba lant da yitirmi tir.44 Egemeni s rland racak, onu denetleyecek hiçbir dü ünce, fiziki kuvvet ve ahlaki bir de er yoktur.

Machiavelli Prens adl eserinde, daha önce egemenin me ruiyeti üzerine söylediklerinin yan s ra egemenli in me ruiyet ilkesini “ortak iyi” kavram yla aç klamaya çal r.45

Egemenlik kavram Orta Ça n Tanr sal yönetimine kar laik ve pragmatik bir anlay getiren Niccolo Machiavelli devleti laik bir zemine oturtmakla kalmam , dini devletten sonra getirerek dinin, iktidar n onu kullan p istifade edece i bir ö e olarak kabul edilmesi gerekti ini dile getirmi tir.46 Bu noktada da görülüyor ki iktidar n, elinde bulundurdu u gücünü, devletin s rlar içinde ya ayan tüm birey ve kurumlar n üzerinde bir yücelik atfedilmektedir.47 Bu yeni dönem siyasal iktidara rasyonel gerekçeler ve me ruiyet kaynaklar n ara ld bir dönem olmu tur.

Sonuç olarak Machiavelli, bireyi ve toplumu siyasal iktidar n arac olarak gördü ü siyasal felsefesinde topluma güvensizlik duymakta, egemeni mutlak, s rs z, tek ve bütün olarak tan mlamakta, bunun yan ra ahlaki ve kültürel de erlerin evrensel me ruiyet ilkeleri yerine siyasal iktidar n birli i ve bütünlü ünü ön plana ç karmaktad r. Ortak iyi ilkesinin gereklili inin yerine getirilmesini sadece egemenin iradesine b rakmakta, egemeni rland racak hiçbir gücü kabul etmemektedir. Ula lmak istenen amaç do rultusunda toplumu araç olarak görmesinin yan nda, zor, bask ve gücü ön plana alarak, itaat olgusunu pasif bir boyun e meye dönü türen devlet anlay benimsemi tir.

43 Çetin, a.g.e., s. 3. 44 Ibid., s. 3. 45 Ibid. 46

Graham Maddox, The Secular Reformation and the Influence of Machiavelli, The Journal of Religion, 2002, s. 540.

47

(20)

1.2.1.2. Thomas Hobbes: Devlet ve Egemenlik

Devletin do unu aç klayan teorilerin en önemlilerinden birisi de sosyal sözle me teorisidir. Thomas Hobbes, 1651 y nda yay nlanan Leviathan adl eserinde devletin do unu sosyal sözle me teorisine dayand rmaktad r. Hobbes’in Leviathan’ egemen ve otoriter bir devleti ifade etmektedir. Hobbes’a göre devleti ortaya ç karan insanlard r. Hobbes’a göre insanlar birbirlerine bask ve eziyet edebilirler. Bu bak mdan insanlar kendi

karlar oldu u devleti kurmu lard r.48

Hobbes, insanlar n, do al durumda, yani devlet kurmadan önce, e it olduklar ve her ey üzerinde hak edinme özgürlü üne sahip olduklar söyler.49

Hobbes, do al haklar ve özgürlükler, her bir bireyin, di er insanlara kar yapaca sava a neden oldu undan; insanlar, zorunlu bir biçimde, sözle me yaparak devlet kurarlar ve bir egemen belirleyip, bütün haklar ona devretti ini belirtmi tir. Devletin kurulmas yla da, egemen d nda her birey, bu özgürlü ünü kaybeder. Yani, Hobbes’da devlet kurulmadan önce insan n sahip oldu u özgürlük, kaç lmaz bir ekilde sava a neden olur.50

Hobbes’a göre, insanlar do tan e ittirler, yani do a insanlar bedensel ve zihinsel yetenekler bak ndan e it yaratm r. Bu e itlik güvensizli e neden olur; çünkü yetenek aç ndan e itlik, insanlar amaçlar na ula ma umudu aç ndan da e it olmalar demektir. Öyle ki, bedensel güç bak ndan en zay f olan ki i bile, ya gizli bir düzenle ya da kendisi ile ayn tehlike alt nda olan ba kalar yla birle erek, en güçlü ki iyi öldürmeye yetecek kadar güçlüdür.51

Thomas Hobbes do a halinde insan için vard sonucu homo homini lupus (insan insan n kurdu) olarak aç klamaktad r.52 Hobbes’a göre böyle bir durumda ve ortamda güvensizlik kaç lmazd r ve zorunlu olarak sava hali ortaya ç kar. Çünkü insan n, böyle bir güvensizlik ortam nda, kendi varl korumak için ba ka insanlar üzerinde zor kullanmas gereklidir ve buna do al durumda hakk vard r.53 Hobbes bu noktada önemli bir duruma dikkat çekmektedir. Hobbes’a göre devletteki her bir kimsenin ona verdi i yetkiyle onun elinde o kadar çok kudret ve güç toplanm olur, i te devletin özü o ki ide toplanm olur. Bu

48

Aktan, De im Ça nda...., s. 8. 49

Nancy A. Stanlick, “A Hobbesian View of International Sovereignty”, Journal of Social Philosophy, Winter, Balackwell Publishing, 2006, s. 553., s. 304.

50

Eylem Yenisoy, “Thomas Hobbes’da “Yasa” ve “Özgürlük” Kavramlar ”, Kayg /Uluda Üniversitesi Felsefe

Dergisi, 2006(6), s. 72.

51

Stanlick, a.g.e., s. 553. 52

Lodi Nauta, “Hobbes the Pessimistic?”, British Journal for the History of Philosophy, No: 10, 2002, s. 2. 53

(21)

ki ili i ta yana egemen denir ve onun egemenlik kudretine sahip oldu u söylenir, onun nda kalan herkes ise, onun uyru udur.54

Buna göre bu kral seçimle gelebilir. Hobbes’a göre seçimle gelen bir kral n iktidara sahip olmas , iktidar kullanma hakk kral n hayat n sonuna kadar s rland lm veya Roma’da diktatörlük döneminde oldu u gibi belli bir süre de getirilmi olabilir.55

Hobbes bu noktada una dikkat çekmektedir; seçimle iktidara gelen krala, kendisinden sonra iktidara gelecek olan ki iyi tayin etme hakk verilmi ise, kendisinden sonra gelen kral n durumu kendisini belirleyen seçilmi kral gibi olmayacakt r. Seçimle gelmi kral n kendisinden sonrakini tayin etmek hakk kendinden sonra geleni “seçilmi olmak” niteli i vermez.56

Hobbes’a göre devletin olmad bir durumda herkesin herkese kar daima bir kavga veya sava durumunun söz konusu oldu unu ifade eder. Bu yüzden Hobbes’un siyaset alan na yapt en önemli katk egemenli in devri konusundad r.

Hobbes kurucu iktidar n do as gere i devleti bir kurucu ilkeyle s rland rmak ister. Fakat bireyi yok sayan, toplumu ve onun iradesini egemenin iradesine ba layan teori burada tekrar Tanr ile ilgilidir. Hobbes’a göre egemenin s rs zl , siyasal iktidar n me ruiyeti “halk n güvenli ini sa lamas n alt nda aramak gerekti idir. Egemen, bu göreve do a yasas yla ba r ve bunun sonucunda yapt klar n hesab , sadece do a yasas yaratan Tanr ya vermekle yükümlüdür”.57

Hobbes, devletin mutlak egemenlik ilkesi ile hareket etmesinin gereklili ini vurgularken Bodin’in etkisini görmek mümkündür.58

Bireylerin tüm hak ve özgürlüklerinden vazgeçtikleri toplum sözle mesi bir kulluk ve boyun e anlam na gelmektedir. Bu a amadan sonra birey ve bireysel hak ve özgürlükler ortadan kald larak görevler yüklenmektedir. Uyruklar n art k kendilerine özgü dü ünceleri, iradeleri ve eylemleri yoktur.59

Egemenin iradesi s rs zd r, mutlak ve kutsal egemenin d nda ya da üstünde hiçbir güç yoktur. Bu gücün parçalanmas dü ünmek ise imkans zd r. Bunu me rula racak araç

54

Yahya Zabuno lu, Thomas Hobbes Hayat , Eserleri ve Hukuki Fikirleri,

http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/38/341/3509.pdf (09.10.2009). s. 155. 55

Martin Harvey, “Hobbes and the Value of Justice”, The Southern Journal of Philosophy, Cilt: 42, 2004, s. 441.

56

Zabuno lu, a.g.e., s. 156. 57 Çetin, a.g.e., ss. 5-6. 58 Güriz, a.g.e., s. 302. 59 Hurtgen, a.g.e., s. 63.

(22)

ise toplumu ve siyasal iktidar bir bütün olarak alg layan organizmac devlet teorisidir. Leviathan’ n görevi salus populi (halk n mutlulu u)’dir. 60

Devletin varl güvenlik temeline oturtmaya çal an Hobbes’a göre, do a durumunda birbirinin kurdu olan insanlar (homo homini lupus), bir sözle meyle hak ve özgürlüklerini üçüncü bir varl a (leviathan’a) tek tarafl devrederek karga a ve sava a son verip güvenlik içinde ya amak istemi lerdir. Bu noktada Hobbes, güvenli i sa lamada devletin me ru güç kullanma yetisine de aç kl k kazand rarak, bunun do al hukuk ile sa lanamayaca , bir egemen güce gereksinme oldu unu belirtmektedir.61

Sonuç olarak Hobbes devleti, insanlar n ç karlar na, rasyonel beklentilerine uygun oldu u için kendi r zalar ile olu turduklar bir kurum olarak ele almakta ve devletin toplumun irade ve sözle mesi ile do du unu, bu ba lamda egemenli in s rland lamayaca net bir ekilde vurgulamaktad r. Ancak Hobbes Leviathan’ n devlet s rlar içerisinde bar ve düzeni sa lamas gerekti ini vurgular. Hobbes, devletin me ruiyet kayna da olu turan bar ve güvenli i sa layamayan tüm yönetimlerin de tirilmesi gerekti ini de ifade etmi tir.62

1.2.1.3. Jean Bodin: Devlet ve Egemenlik

Machiavelli’nin egemene atfetti i özellikler Bodin’in “süreklilik” ilkesiyle güçlenerek sürdürülmü tür. Bodin bu ba lamda siyasal iktidar n süreklili i için egemen güce de il egemenlik olgusuna at fta bulunur. Bodin bu noktada Machiavelli’den ayr larak, egemenin ölümlü fakat egemenli in ölümsüz oldu unu dile getirmi ve mutlak egemenli i savunan önemli dü ünürlerden biri olmu tur. Egemenli in ölümsüzlü ünü dile getirmesiyle Bodin, modern devletin kurumsalla mas n ve sürdürülebilir bir egemenlik aray n temsilcilerinden olmu tur.63

Egemenlik kavram ilk kez tan mlayan, onu sistemle tirerek ve belirli bir teori haline getiren Jean Bodin’dir.64 Bodin’in siyasal dü üncesinin merkezinde egemenlik kavram yatmaktad r.65 Frans z dü ünür, bu terimden hareketle “bir devletin mutlak ve sürekli gücü”nü

60

Çetin, a.g.e., ss. 5-6. 61

Ayd nl , Ayhan, a.g.e.,, s. 70. 62 Ibid. 63 Ibid., s. 4. 64 Federova, a.g.e., s. 77. 65

(23)

nitelemek için “souverainete” (egemenlik) kavram Les Six livres de la République (Devletin Alt Kitab ) adl eserinde kullanm r.66

Bodin, 1576’da yay nlad Les Six livres de la République adl eserinde egemenli i, ülke üzerinde ya ayan bütün insanlar, bütün vatanda lar ve tebaa üzerinde, kanunla

tlanmayan en üstün iktidar olarak tan mlam r.67

Bodin “Devletin Alt Kitab ” adl eserine öncelikle devleti tan mlamakla ba lar ve “Devlet birçok ailenin ve bu ailelere ortak olan eylerin egemen erk taraf ndan do rulukla yönetilmesi” olarak tan mlay p burada dört önemli ö eye dikkat çekmektedir. Bunlar; do ruluk, aile, ç karlar n yönetimi ve egemen güçtür.68 Buna göre Bodin’in devleti; birçok ailenin ve bu ailelerin ortak ç karlar n egemen bir güçle, do ruluk üzerine yönetilmesidir. Bodin’in devletin amac ile ilgili görü leri çok net de ildir. Asl na bak rsa burada Bodin, devletin amac çok net biçimde aç klayarak onu düzeni, bar ve mülk güvenli ini sa lamak gibi maddi ç karlar pe inde ko an bir varl k olarak s rland rmak istemez. Ona göre devletin hem ruhu hem de bir vücudu vard r ve bu ruhun daha yüce emelleri vard r. Yani Bodin, devletin en yüceye yönelerek ruhlar n ihtiyaçlar kar lama amac güttü ünü belirmi tir.69

Bodin, aile ile kurdu u egemeni ve devleti aç klama çabas egemen ile toplum aras ndaki ili kilere dair önermeler getirerek aç klamaya ve geli tirmeye çal maktad r. Buna göre baba, anne, çocuklar ve hizmetkarlardan olu an aile Bodin için di er bütün topluluklar n merkezinde bulunmakta ve toplumun çekirde ini olu turan do al bir varl kt r. Devlet de bu ailelerin yönetimi olarak tan mlanmaktad r. Bu ailelerin ortak birtak m kayg lar ya da kar kl avantajlar etraf nda bir araya gelmesi ile baz birlikler meydana gelir ve bütün bunlar bir egemen taraf ndan birle tirildi inde bir devlet ortaya ç km olur.70

Bodin devleti birçok ailenin yönetimi olarak tan mlarken devletin bu ailelerin özel ya am na kar maya, ayr ca bu ailelere ait olan mülkleri yönetmeye hakk olmad vurgulayarak, dolay yla bu özel alanlardaki e itsizlikleri oldu u gibi b rakarak yurtta lar sadece devlete boyun e me zorunlulu u temelinde e it görmektedir.71

Bodin’e göre, bir kral her kim olursa olsun bir ba kas n üstünlü ünü kabul edemez ve devlet içerisinde hiçbir ki i veya kurum bu iradeye kar ç kamazd . Kral n iradesi ancak

66

Faruk Sönmezo lu, Uluslararas Politika ve D Politika Analizi, 3. Bask , Filiz Kitabevi, stanbul, 2000, s. 26.

67

Münci Kapani, Politika Bilimine Giri , Bilgi Yay nlar , Onbe inci Bask , Ankara, 2003, s. 56. 68

A ao ullar , Köker, s. 17. 69

Özer Kaya, “Sivil toplum Kurulu lar ve Kalk nma”, çi leri Bakanl Dernekler Dairesi Ba kanl , Ankara, 2008, s. 5.

70 Ibid. 71

(24)

baz do al hukuk ilkeleri, baz özel kurallar, di er hükümdarlarla yapt antla malar ve teamüller taraf ndan s rlanabilirdi.72

Bodin, egemenli i, devleti di er topluluk biçimlerinden ay ran bir unsur olarak görmektedir. Bu özelli i ile hükmeden-hükmedilen ili kisini belirginle tiren temel ilkeyi de olu turmaktad r. Bodin, egemenli in yoklu unda siyasal toplumun birli inin bozulaca ve bunun sonucunda onun meydana getirdi i devletin çözülerek ortadan kalkaca dile getirmektedir.73

Bodin’e göre, herkesin uymas gereken kurallar koyan egemen güçtür. Devletin türünü belirleyen temel özellik de, bu gücün kimlerin elinde bulundu udur.74

Bodin’in me ru yönetim biçimini tan mlamada tabii hukuku temel ölçüt olarak benimsemesi siyaset biliminde önemli bir yap ta r. Çünkü me ru yönetim-keyfi yönetim ayr Antik Ça da yap lan bir tan mlamayd . Orta Ça da me ruiyet, din kurallar na sayg yla ölçülüyordu. Bodin’de ifadesini bulan yeni görü e göre, me ruiyet; yasalara, dine, ahlaka ba ktan çok, her insan n do tan getirdi i temel özgürlüklere sayg ile tan mlan yordu.75

Bodin’e kadar hiçbir dü ünür devlet ile egemenlik aras ndaki ili kiyi tam anlam yla ortaya koyabilmi de ildir. Di er bir deyi le 16. yüzy n ikinci yar nda Bodin, her devletin egemenli e sahip oldu unu belirtmekte ve egemenli in devlete ait bir kavram oldu unu ifade etmekteydi.76

Bodin’in egemenli e hukuksal aç dan bakt söylemek yanl olmayacakt r. Bu ba lamda devlete ait olan egemenlik kralda somutla maktad r. Hatta bunun da ötesinde kral bireysel ki ili ini yitirip gerçek bir kuruma dönü ür. Art k o siyasal devletin kurumsalla halidir, yani devlettir. Böylelikle Bodin’in çizmi oldu u çerçeve içinde devletin merkezile mesi söz konusudur. 77

1.2.1.4. John Locke: Devlet ve Egemenlik

Egemenli in s rland lmas konusunda ilk dü ünürlerden olan John Locke politik görü lerinde, mutlakiyetçili in kar na insan özgürlü ü ve insan haklar koymu tur. Bodin’in dü üncesinde bu durum özgürlükçü idealler temelinde bir egemenlik anlay

72

Sönmezo lu, a.g.e., s. 26. 73

Bülent Yücel, “Westphalia Antla mas ndan Nice Antla mas na: Egemenlik Kavram n Tarihsel Seyri ve Bir Prototip Olarak Avrupa Birli i”, Atatürk Üniversitesi Erzincan Hukuk Fakültesi Dergisi Yay nlar , Cilt: 10, Say : 1-2, 2006, s. 166.

74

Cem Ero ul, Siyasal Düzenlerin S fland lmas na li kin Birkaç Tarihsel Örnek ve Tart ma, Ankara

Üniversitesi Bas mevi, Ankara, 1981, s. 106. 75

Ero ul, a.g.e., s. 106. 76

Ayd nl , Ayhan, a.g.e.,, s. 68. 77

(25)

benimsemektedir. Nitekim John Locke’un do a hali ve egemenli e bak da, kendisi ile ayn dönemde ya am olan Thomas Hobbes ile büyük farkl klar içermektedir. Bu çerçevede Locke’un dü üncesinde insanlar, do a halinde tam bir e itlik ve özgürlük içinde ya arlar.78

Modern anlamda egemenli in s rland lmas gerekti ini dile getiren John Locke, ortaya koydu u teorisinde iktidar n s rs z gücü ve en güçlünün egemenli ini reddetmektedir.79 Locke, Jean Bodin’in egemenli in efendi-köle, yönetici-uyruk ve baba-o ul aras ndaki ili kiye benzetmesine kar ç kmaktad r. Ayr ca Locke, Hobbes’un mutlak, üstün, sürekli, bölünmez, s rs z olarak gördü ü ve ona büyük bir önem atfetti i “Ölümlü Tanr ”y (Leviathan) yok saymaktad r.80

Bodin’e göre, iktidar elinde bulunduran siyasi güç, mülkiyeti düzenlemek ve korumak için ölüm cezas ve dolay yla bundan daha az iddetli cezalar verebilen yasalar koymak, bu yasalar uygulamak ve devleti yabanc lar n i leyece i zararlardan esirgemek için toplulu un gücünü kullanmak, bütün bunlar da yaln zca kamunun iyili i u runa yapma hakk oldu unu savunmaktad r.81

Bu tan mlama bizi Locke’da iki temel me ruiyet ilkesine götürmektedir; lki mülkiyet, ikincisi ise kamunun iyili idir. Locke’da mülkiyet dar anlamda mal sahibi olmak de il “mülkiyet genel ad alt nda, canlar n, özgürlüklerin ve mallar n korunmas ”d r. Yani devletin amac “bar , güvenlik ve kamu iyili inden ba ka bir ey de ildir”. Çünkü toplum sözle mesi ile kurulan devlet herkesin özgürlü ünü ve mallar daha iyi korumak amac için var oldu undan genel iyili in ötesine yay laca dü ünülemez.82

Hobbes ve Rousseau’da oldu u gibi, “do a durumu” ve “toplum sözle mesi” varsay siyaset teorisinin kurulu unda sadece bir ç noktas olarak ald kabul edebiliriz. Bu dü ünürlerin as l üzerinde durduklar olgu, devletin kayna n ne oldu u sorusuna cevap bulmak de il, devlet denilen siyasal toplulu un temelinin ne olmas gerekti idir.83

Machiavelli, Bodin ve Hobbes’un temsil etti i mutlak egemenlik anlay nda güçler ayr ve hukukun üstünlü ü, egemenli i s rland bir etkisi oldu u için buna kar

78

Ibid., s. 77. 79

Çetin, a.g.e., s. 8. 80

Tevfik Gülsoy, John Locke’un Siyaset Teorisinin Temel Kavramlar ve Yasama Gücü, http://archiv.jura.uni-saarland.de/turkish/TGuelsoy1.html (03.01.2010). 81 Çetin, a.g.e., s. 8. 82 Ibid., s. 8. 83 Kapani, a.g.e., s. 38.

(26)

lmaktad r. Locke ise tersine egemenli in s rland lmas için bu ilkelerin zorunlulu una inan r ve aksi durumu tiranl k olarak de erlendirir.84

Machiavelli, Bodin ve Hobbes’un dü üncelerinde halk sadece egemenli in kayna r, bunun kullan ve uygulay egemendir. Locke ise halk, egemenli in hem kayna hem de uygulay r. Buradan Locke’un dü üncesinin demokratik devlet anlay ile örtü tü ünü söyleyebiliriz. Çünkü demokrasi en basit tan yla halk n iradesinin sonucu gerçekle en me ru iktidard r.85

1.2.1.5. J.J. Rousseau: Devlet ve Egemenlik

18. yüzy n ortalar ndan itibaren bat dünyas nda ulusal egemenlik teorisinin ortaya kmas yönünde geli me ya anm r. Bu yöndeki görü ler, özellikle Fransa htilali’nden sonra etkinlik kazanarak doruk noktas na ula r. Ortaya konulan bu tarz teoriler ile krallar n mutlak egemenli ine son verecek olan ulus kavram öne ç kart lmaya çal lm ve ulus esas na dayal devletin temelleri at lm r.86 Sosyal sözle me teorisinin en önemli kurucusu olarak kabul edilen Jean Jacques Rousseau, Sosyal Sözle me adl eserinde devletin kurulu unu bir ailenin kurulu una benzetmektedir.87

1789 nsan ve Yurtta Haklar Bildirisi’nin üçüncü maddesinde egemenli in halka ait oldu u gerçe i, hiçbir ferdin ve hiçbir heyetin aç k olarak halktan gelmeyen bir yetkiyi kullanamayaca belirtilmektedir. Buradan yola ç karak ba lang çta halk egemenli i ve millet egemenli inin ortak yanlar n vurguland ve bu iki egemenlik anlay aras ndaki ayr man n netle medi i söylenebilir.88

Rousseau egemenli i “Toplumsal Sözle me” adl eserinin ikinci kitab n dördüncü bölümünde öyle tan mlamaktad r:

“ Devlet ya da site, yaln z üyelerinin birle mesiyle kurulmu bir tüzel ki i oldu una ve

en önemli i i varl korumak oldu una göre, her parçay bütüne en uygun biçimde i letip kullanmak için genel ve zorlu bir güç ister. Do a insana nas l organlar üzerinde kesin bir

84

Eric Driscoll, “Sovereignty in Locke and Hobbes”, Classics of Social and Political Thought, February 2009, ss. 3-4.

85

Çetin, a.g.e., ss. 7-8. 86

Gürbüz Özdemir, “Bat ’da ve Türklerde Egemenlik Kavram ”, Dumlup nar Üniversitesi Sosyal Bilimler

Dergisi, Say : 23, 2009, s. 3.

87

Aktan, De im Ça nda...., s. 9. 88

Ayd n pek, “Ulus Egemenli i ve Halk Egemenli i Kar la rmas ve Yeni Anayasa çin Halk Egemenli i Önerisi”, Dumlup nar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Say : 28, Nisan 2008, s. 218.

(27)

yetki vermi se, politik bütüne de organlar üzerinde öyle kesin bir yetki verir. te bu yetki, genel istemin yönetimi alt nda olunca egemenlik ad al r.”89

Rousseau, Hobbes’tan farkl olarak do a durumundaki insan özgür, do a durumunu da insanlar aras ndaki e itli in ortam olarak görür. Rousseau’nun bak aç nda, do a durumundaki e itlik, insan do as ndaki çe itli de im ve dönü ümler ile bir e itsizli e dönü mü tür. Bu e itsizlik zamanla yerle erek bir olgu halini alm r. Do a durumundaki yaln z insan tam anlam yla iyi ve özgürdür.90

J.J. Rousseau’ya göre, toplumu olu turan bireylerin güvenli i ve mallar ortak bir güç taraf ndan korunmal r. Rousseau’ya göre bu ekilde herkes özgür olur. Bunun gerçekle mesi için, toplumu olu turan bireylerin her biri tüm haklar ile kendini tamamiyle topluma ba layacakt r. Bu ekilde bir ba lanma ancak sosyal sözle me ile olu acakt r.91

Toplumun ortak ç karlara göre yönetilmesi gerekti ini savunan Rousseau, devletin de bu e itli i sa layacak yürütme kabiliyetine sahip olmas gerekti ini belirtmi ve uluslar n kendi kaderlerini ancak ve ancak kendilerinin sa lamas gerekti ini vurgulam r.92

Jean Bodin, devletin ailelerin birle mesinden meydana geldi i görü üyle ailede otoritenin devlet otoritesine örnek olu turdu u sonucunu ç karm r. “Egemenli i kullanan ancak Tanr ve do a s rlayabilir” diyen Bodin’in görü ü, ço unlu un bask me ru hale getirmektedir. Rousseau ise milli egemenlik fikrini toplum sözle mesi kavram yla aç klamaktad r.93

Bu durum Rousseau’ya göre, “egemen isteyince her birey yapabilece i hizmetleri hemen yapmak zorundad r. Ancak egemen bireyleri toplulu a yararl olmayan hiçbir i i isteyemez ve buna zorlayamaz.”94

Rousseau’nun “Toplum Sözle mesi” eserinde laik modern devletin, yani ulus-devlet kavram n kuramsal altyap görmek mümkündür.95

Rousseau’ya göre devlet, sözle me ile kendisini olu turan bireylerin toplam r. Dolay yla bireyler iktidar n birer parças olup, bu parçalar n birle mesinden egemenlik ortaya ç kmaktad r. Egemenlik, bu toplulu un genel iste inin uygulanmas ndan ibaret olup bu

89

Jean-Jacques Rousseau, Toplum Sözle mesi, çev. Vedat Günyol, Türkiye Bankas Kültür Yay nlar , Ekim 2009, stanbul, s. 28.

90

Ekrem Ekici, “Hobbes ve Rousseau: Toplumsal Sözle me Kuram ”, Kayg /Uluda Felsefe Dergisi, Say : 6, Bahar 2006, s. 86.

91

Süheyl Batum, Ço ulculuk,http://www.kalder.org/genel/14kongre/ari%20hareketi_cogulculuk.pdf

(21.02.2010)., s. 3. 92

Jean-Jacques Rousseau, The Social Contract or Principles of Political Right, çev: Maurice Craston, Penguin Books Publishing, 1968, s. 18.

93

Murat Sar ca, 100 Soruda Siyasi Dü ünce Tarihi, Gerçek Yay nevi, stanbul 1983, s. 100. 94

Rousseau, Toplum…, s. 28. 95

(28)

genel iste i ise ancak toplulu un genel iradesi ortaya koymaktad r. Rousseau, egemenli in niteliklerini; b rak lmaz, bölünmez, yan lmaz ve mutlak olarak s ralamaktad r.96

1.2.1.6. Devletin Do u le lgili Di er Görü ler

19. ve 20. yy.’ n önemli dü ünürlerinden F. Oppenheimer devletin do unu güç teorisi ile aç klamaya çal r. Oppenheimer’e göre; devlet, göçebelerin yerle ik tar m nüfusuna askeri müdahalelerinden do mu tur. Her devlet, zaman n devleti gibi, bir s f devletidir; çünkü bütün devletler rütbe, mertebe veya mülk farkl klar na dayanan üst ve alt toplumsal gruplardan olu an hiyerar ik bir yap ya sahiptir.97

Devletin do unu biyolojik teoriye dayal olarak aç klayan baz dü ünürler de olmu tur. Örne in, 19. yy. dü ünürlerinden Herbert Spencer devleti t pk biyolojik varl klar n do u, büyümesi ve yok olu u esas ndan hareketle aç klamaya ve yorumlamaya çal r. Ayn ekilde bir devleti ortaya ç kmas , geli imi ve çökü ü baz organlar n ve kurumlar n varl , yap ve i leyi i ile ilgilidir.98

Devletin ortaya ç konusunda belirtilen bu görü ler insan haklar bildirgelerine de yans r. Devletin niçin kuruldu u konusu nsan ve Yurtta Haklar Bildirisinde u ekilde aç klanm r: nsan ve yurtta haklar n güvenli i bir kamu gücünü gerektirir, bu nedenle bu güç herkesin yarar için kurulmu tur. Yoksa bu gücün emanet edildi i ki ilerin özel

karlar için de il”99

Bir di er önemli görü olan Marksist devlet anlay da devletin ortaya ç , flararas çat ma sonucu oldu u eklinde aç klamaktad r. Marksistlere göre devlet, sömüren ve sömürülen s flar çat mas sonucu ortaya ç km r. Buna göre devletin olmad s fs z ilkel toplum ve komünizm hariç bütün sistemlerde devlet sömürülenlerin burjuva taraf ndan sömürülmesinin devam sa lamaktad r.100

1.3. Modern Devletin Ortaya Ç

nsan, yarad ndan itibaren yard mla ma ve korunma ihtiyac ndan ötürü toplu ya ama gere i duymu tur. Aile, boy, klan ve kabile gibi toplum örnekleri görülmü tür.

96

Özdemir, a.g.e., s. 3. 97

Franz Oppenheimer, Devlet, çev. Alaeddin enel, Yavuz Sabuncu, Engin Yay nc k, stanbul, 1997, s. 37. 98

Aktan, De im Ça nda…, s . 8.

99

Ahmet Mumcu, Elif Kuzeci, nsan Haklar ve Kamu Özgürlükleri, (ed). Ay e Tülin Yürük, K ymet Selvi, Anadolu Üniversitesi Yay , No: 1590, Eski ehir, 2005, s. 49.

100

(29)

Bunlar n en son örne i olarak “devlet” kar za ç km ve tarihin de ik dönemlerinde farkl ekillerde tan mlanm r.101

Siyaset felsefesi ile u ra an dü ünürler ve sosyal bilimciler yüzy llardan beri “devlet nedir” sorusunun cevab aram lar ancak imdiye kadar tek bir cevap üzerinde anla maya varamam lard r.102

Devlet kavram tek ba na eksik bir kavramd r. Onun hukuk zemini ve varl k nedenini de yine kendi içinde bulur. Tarihsel geli im içinde, kendi ba na bir hukuk sistemi olarak de il, bir otoritenin, merkezi yap lanmalar n, askeri rejimlerin veya liberalizmin hukuku olarak “Devlet” farkl ekillerde anla r ve yorumlan r. Bugünkü anlam ve unsurlar yla devletin, ancak 15. ve 16. yüzy llar içinde ortaya ç kt görülmektedir.103

16. yy.dan sonra Avrupa’n n genel görünümünde temelden de iklikler olmaya ba lad tarihten itibaren, devlet yap nda da baz önemli de iklikler meydana gelmi tir. Bu süreçte siyasal dü ünürler de önemli rol oynam lard r.104

Modern devletin ilk örnekleri 17. yüzy lda Kuzeybat Avrupa’da ortaya ç kan devlet tipidir. Modern devlet, Kuzeybat Avrupa’da 13. ve 17. yüzy llar aras nda ortaya ç kan, insan ve toplum ya am n her alan temelden etkileyen kapsaml bir de im sürecinin ürünü say labilir.105

Gerçekten devlet denilince belli s rlar içinde yerle mi bir insan toplulu u, istikrarl bir siyasal örgüt ve kurumsalla bir iktidardan söz etmek için bu nitelikleri kapsayan kurulu lar görebilmek için çok eski tarihe bakmam z gerekmeyecektir. Devlet kelimesinin Bat dillerindeki kar n (status, stato, etat, state) kullan lmaya ba lamas da 16. yüzy la dayanmaktad r. Bundan önce “polis, civitas, respublica, regnum” gibi terimler kullan lm r.106

Modern Devlet, Yeni Ça sonras geli meler içinde belli sorunlar kar nda Bat Avrupa’da ve belli bir tarih kesitinde ortaya ç km devlet modelidir. Belli özellikler göstermektedir. Günümüzde de devlet’in belirleyici vas flar olarak bu özellikler gösterilmektedir. Ayr ca do al hukuk, sözle me ve mülkiyet kavramlar na dayal olarak, siyasal güce dünyevi, laik bir temel bulmaya yönelmi tir.107

101

Hendrik Spruyt, “The Origins, Development, and Possible Decline of The Modern State”, Annual Review of

Political Science, June 2002, Vol: 5, s. 130.

102

Kapani, a.g.e.,s. 33. 103

Helen Thompson, “The Modern State and Its Adversaries”, Government & Opposition, Published by Blackwell Publishing, Vol: 41, Issue: 1, s. 3.

104

Hakyemez, a.g.e., s. 26. 105

Gencay aylan, De im, Küreselle me ve Devletin Yeni levi, mge Kitabevi Yay nlar , ubat 2003, s. 31.

106

Kapani, a.g.e., s. 40. 107

(30)

Modern Devlet’in önemli, bir özelli i merkeziliktir. Modern Devlet’ler özellikle Bat gelene i içinde de erlendirildi inde öncelikle merkezi devletlerdir. Merkezilik ise, siyasetin denetlenme ihtiyac n bir ürünüdür. cran n tam merkezden yönetilmesi gerekmektedir. Bu sebeple Modern Devlet’ler merkezilik özelli ini kazanm lar ve merkezi bir örgütlenme söz konusu olmu tur.108

Modern Devlet’in di er bir özelli i ise, anayasal devlet olmas r. Anayasa ile birlikte Devlet’in dayand esaslar, i leyi i, yeni siyasetin dayand temeller belirli ilkeler etraf nda tan mlanm r. Anayasa ile yürürlükte olan siyasetin ve düzenin s rlar n çizilmesi, bu çerçevede belirli tariflerin getirilmesi söz konusudur. Yeni Ça sonras nda elde edilen çözümlerin kurumla lmas ölçüsünde anayasalar ortaya ç km , giderek Modern Devlet, anayasal devlet olarak tan mlanm r.109

Modern Devlet, toplum içi geli me ve sorunlara kar k olarak de il, toplumlararas ili kilerde, Do u-Bat ili kilerinde ortaya ç kan de melere ba olarak ortaya ç km r. Siyasi düzeyde Modern Devletler’in Bat tarih ve co rafyas nda i gal etti i mevkiler ve ortaya süreçleri de bu ili kilere ba olmu tur. Bat ’da, modern devlet örgütlenmelerinin farkl merkezler etraf nda, önce ya da gecikmeli olarak ortaya ç kmas nda, bu merkezlerin toplumlararas ili kilerde gerek geleneksel konumlar gerekse söz konusu ili kilerde üstlendikleri yeni rol ve konum belirleyici olmu tur.110

20.yy. ve sonras nda salt konunun dü ünsel taraf ele almak konun bir taraf eksik rakaca dü üncesiyle uluslararas hukukun bir halk n/toplulu un devlet olarak ortaya kmas na bak ele almak konunun bütünlü ü aç ndan önemlidir. Bu nedenle uluslararas hukukun devletlerin ortaya ç nas l düzenledi ini ve özellikle BM’nin devletlerin ortaya

nda ne gibi artlar n sa lanmas gerekti i BM sözle meleri ile aç klanacakt r.

1.4. ULUSLARARASI HUKUK AÇISINDAN DEVLET

Devletin ne oldu u ve bir devletten söz edebilmek için en önemli özelliklerinden biri olan egemenli in tarihsel perspektif içinde nas l anla ld na de indikten sonra bu bölümde

devletlerin ortaya ç nda uluslararas hukuk kaynaklar n konuya bak

de erlendirilecektir. Bunun yan s ra devlet olarak ortaya ç artlar n özellikle 17 ubat 2008 tarihinde Kosova’n n ba ms zl ilan edip egemen ve ba ms z bir devlet olarak

108 Co kun, a.g.e., s. 164. 109 Ibid.. 110 Ibid., s. 166.

(31)

uluslararas sistemde ortaya ç kmas yla birlikte uluslararas hukuk bak ndan ne oldu u incelenecektir.

Bununla birlikte, BM Antla mas ’n n konuyu nas l düzenledi ine BM sözle meleri çerçevesinde de inilecektir.

1.4.1. Uluslararas Hukuk Metinlerinde Devlet

Uluslararas hukuk, temel birim olarak devletlerin ili kilerini ve statüsünü düzenlemektedir.111 Bu ba lamda bir devletin ortaya ç kabilmesi için öncelikle uluslararas hukukun konuyu nas l düzenledi ine bakmak gerekmektedir. Ancak imdiden söyleyelim ki salt bu artlar veya kriterler bir devletin ortaya ç kmas için yeterli olmamaktad r. Uluslararas hukuk, bir uluslararas ki i olarak devletin ortaya ç kmas için asgari olarak u artlar düzenlemektedir: Devletin ortaya ç kabilmesi için;

a) Bir ülke

b) Ülke içerisinde yerle mi ve süreklilik arz eden bir insan toplulu u c) nsan toplulu unun üzerinde üstün bir egemenli e sahip otorite.112

Devlet kavram n ne oldu unu konusunda uluslararas hukukun pratikteki uygulamalar da yukar da bahsedilen artlar destekler niteliktedir. Örne in Almanya-Polonya Karma Hakemlik Mahkemesinin 1929 tarihli Deutsche Kontinental Gas Ortakl Davas ’na ili kin verdi i kararda u ifadeler kullan lmaktad r:

“Bir devlet ancak, bir ülke, bu ülke üzerinde yerle mi bir insan toplulu u ve bu topluluk ve ülke üzerinde geçerli olan bir kamu gücüne sahip olmak ko uluyla vard r.”113

Bir devletin ortaya ç uluslararas hukuk bak ndan inceleyen hemen hemen herkesin ba vurdu u bir di er önemli belge ise Amerikan Devletleri Montevideo Sözle mesi’dir.

1.4.1.1. Amerikan Devletleri Montevideo Sözle mesi

Amerikan devletleri 7. Uluslararas Konferans 3-26 Aral k 1933 tarihleri aras nda Montevideo’da düzelenmi ve uluslararas hukuk aç ndan devletlerin ortaya ç nda önemli bir belge olan Montevideo Sözle mesi imzalanm r. Buna göre uluslararas hukukta

111

Hüseyin Pazarc , Uluslararas Hukuk Dersleri, Cilt: II, Turhan Kitabevi, Ankara, 2005, s. 6. 112

Aktan, De im Ça nda…, s. 12.

113

Şekil

Tablo 1.1.  I. Dünya Sava  S ras nda Sömürge Ülkeleri ve Nüfuslar
Tablo 2. 1945-1990 Y llar  Aras  Devlet Say
Tablo 3. 1945-2006 Y llar  Aras  BM’ye Üye Devlet Say Kaynak: http://www.unicankara.org.tr/index.php?ID=221&LNG=1 (09.06.2010).01020304050607080901001101201301401501601701801902001945194619471948194919501955195619571958196019611962196319641965196619681
Tablo 4.Ülkelerin BM’ye Üyelik Tarihleri    Ülke Giri tarihi    Ülke Giri tarihi    Ülke Giri tarihi    Ülke Giri tarihi    Ülke Giri tarihi    Ülke Giri tarihi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu cahsrna, qenclerin aileleri ile olan sorunlan ve sigara alkol kullarurnlan arasrndaki iliskiyi incelemek arnacryla Yakm Dcqu Oniversitesi Egitim Bilimleri

Kene ›s›rma öyküsü olan veya hastal›¤›n s›k görüldü¤ü k›r- sal bölgelerden gelen kiflilerde atefl ve kas a¤r›lar› varsa K›r›m-Kongo kana- mal›

ogretmenlerin, okul rnudurunun iletisirn becerilerini rnudur yardrrnctlanna gore daha yetersiz gordugu; rnudurlerin iletisirn becerilerine iliskin mudur yardtmcrlanrun

Kadmlarm yas grubu, egitim durumu ve gelir durumlarma gore rahim agzr kanseri risk faktorleri bilgi puanlan arasmda istatistiksel olarak anlamh bir fark olmadigi

• 1954-1962 yıllarında Cezayirliler uzun ve kanlı bir savaş sonucu Fransa’dan bağımsızlığını elde etti.. • 1947’de Hindistan, Pakistan ve Sri Lanka

Ancak, özellikle ileriki bölümlerde inceleyeceğimiz gibi soğuk savaş sonrası ABD’nin başvurduğu diplomasi ve buna diğer aktörlerin tepkisinin, tam olarak tek kutuplu

11 Münkler, s.74.. 12 Raymond Williams’a göre hegemonya, “bir egemenlik biçimi olarak edilgen biçimde var olmaz, sürekli olarak yenilenmek, yeniden yaratılmak, savunulmak ve

bzellikl e malign tabiatll t1kanma sanllkl1 evre IV 'deki hastalarda ka- raciQerdeki histopatolojik degi§ikliklere para- lei olarak serum ve karacig er dokusu bak1r