• Sonuç bulunamadı

Ermeni Diasporası'nın Ermenistan iç politikası üzerine etkileri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ermeni Diasporası'nın Ermenistan iç politikası üzerine etkileri"

Copied!
192
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ermenistan dışında yaşayan Ermeni toplumları yıllardır sözde soykırımın tanınması için uluslararası platformda çaba sarf ederken bazı batılı ülkelerde bu çabalara destek veriyorlar.

Bir dönem terör boyutuna da ulaşan bu çabalar son yıllarda kendine politik alanda yeni bir mecra arıyor. Türkiye’nin AB tam üyelik sürecinden tutunda, Türkiye’ye yapılacak dış yardıma kadar pek çok konuda ön koşul olması istenen asılsız Ermeni soykırım iddialarının bir asırlık geçmişine baktığımızda tehlike boyutlarının giderek ivme kazandığını görmekteyiz.

Tezimizin konusu Ermeni Diasporası ve onun faaliyetlerini içerdiğinden durağan bir yapı taşımamaktadır. Çünkü diaspora her gün faaliyetlerine bir yenisini eklemektedir.

Bu nedenle Türk Kamuoyu’nun konuya ilgisinin çekilmesi, duyarlılığının artırılması, savunma durumu ve psikolojinden çıkıp aktif bir politika oluşturmasını sağlamaya çalışmak ana hedefimizdir.

Alanında uzman araştırmacıların Türkiye’nin konuyla ilgili politikalarının oluşturulmasına katkıda bulunabileceklerini düşünmekteyiz.

Bu karmaşık ve çok boyutlu çalışmamızın oluşturulması sırasında yardımlarını esirgemeyen çok değerli danışman hocam Yrd.Doç.Dr.Bekir GÜNAY’a, sevgili kız kardeşim Ebru ARSLAN’a ve değerli arkadaşım Araş.Gör.Zübeyda YARMA’ya teşekkürlerimi sunuyorum.

(2)

İÇİNDEKİLER SUNUŞ...I İÇİNDEKİLER...II ÖZET ...IV ABSTRACT ...V GİRİŞ……….…1 I. ERMENİ DİASPORASI……….………..7

A.Diaspora Kavramı’nın Analizi……….……...7

1.Diaspora Kavramı……….…...7

a.Diaspora Kavramının Özellikleri ...9

b. Diaspora ve Millet Arasındaki Etkileşim………..10

B.Ermeni Diasporasının Oluşumu……….12

1. Ermeni Diasporası, Oluşumu ve Coğrafi Dağılımı...12

2.Ermeni Diasporası’nın Tarihi Gelişimi………...14

a. Tehcirden Önceki Diaspora………....14

b. Tehcirden Sonraki Diaspora………...17

3. Ermeni Diasporası’nı Destekleyen ve Besleyen Unsurlar………..19

a. Ekonomik Kaynaklar……….….19

b. Fikirsel Kaynaklar………..….20

4.Ermeni Diasporası’nın Milli Kimlik Oluşumundaki Etkileri………...21

a.Ermeni Milletinde Aidiyet Bunalımı………...21

b.Komitelerin Milli Kimlik Oluşumundaki Rolleri………..31

C.Ermeni Sorunu ve Ermeni Diasporası……….…..32

1. Ermeni Sorunun Doğuşu ve Gelişimi...32

2.Sorunun Uluslararası Gündeme Taşınması ...33

a. Ayastefenos (Yeşilköy) Antlaşması……… 33

b. Berlin Kongresi ... 36

3.Ermeni Sorunu’nun Ortaya Çıkışında Rol Oynayan Devletler...40

a. Fransa’nın Rolü……….40

b. Rusya’nın Rolü………...41

c. İngiltere’nin Rolü ...43

(3)

II. ERMENİ DİASPORASI’NIN ULUSAL VE ULUSLARARASI

GÜÇLERLE İLİŞKİLERİ ...46

A.Ulusal Güçlerle İlişkileri ...46

1.Türkiye-Ermeni Patrikliği İlişkileri...46

B. Uluslararası Güçlerle İlişkileri ...86

1.ABD-Diaspora İlişkileri ...86

a. ABD’deki Diaspora Kuruluşları ve Faaliyetleri...91

b. Bu Kuruluşların ABD İç Politikasına Etkileri ve Lobi Çalışmaları...97

2.Rusya Federasyonu-Diaspora İlişkileri ...103

a. Rusya’da Diaspora Kuruluşları ve Faaliyetleri ...109

b. Rusya’daki Ermeni Diasporası’nın Diğer Ermeni Diasporalarıyla İlişkileri...115

3. Fransa-Diaspora İlişkileri ...118

a. Fransa’da Diaspora Kuruluşları ve Faaliyetleri ...121

b. Fransa’daki Ermeni Diasporası’nın Fransa Üzerine Etkileri...136

4. Dünyadaki Diğer Ermeni Diasporaları ve Bunların Birbirleriyle İlişkileri.142 5.Ermeni Diasporaları’nın Yurt Dışında Türkiye’yi Etkileyen Faaliyetleri....145

a. Lobi Faaliyetleri ve Yasa Tasarıları ...145

b. Düzenlenen Konferanslar ...168

SONUÇ...170

(4)

ÖZET

Bu tezde amaç dünyanın çeşitli ülkelerine göç ederek Ermeni Diasporası’nı oluşturan Ermenileri tanımak ve bulundukları ülkelerde Türkiye aleyhine yaptıkları faaliyetleri Türk kamuoyuna tanıtmaktı. Ermeni Diasporası Ermeni Sorunu’nun en güncel boyutunu oluşturmaktadır. Tezimizde Ermeni Diasporası, diasporanın bulunduğu ülkelerin ve Ermenistan’ın iç politikalarına etkileri bağlamında incelendi.

Çalışma 2 ana başlıkta oluşturuldu. İlk bölümde Diaspora Kavramı Tanımı, Ermeni Diasporası tanımı ve oluşumu üzerinde duruldu. İkinci bölümde bulundukları ülkelerdeki durumları ve çalışmaları hakkında bilgiler verildi.

Çalışmamızın tamamının özeti şu şekilde verilebilir. Türk-Ermeni İlişkilerinin zayıflamaya başlaması ve yoğun misyoner faaliyetleri sonunda eğitim amaçlı olarak Türk topraklarını terk eden Ermeniler, 1915 Tehciri’nden sonra yoğun bir şekilde göç ederek Avrupa Ülkelerine ve ABD’ye yerleşmişlerdir. Göç eden Ermeniler zamanla sayıları artıp bulundukları ülkelerde siyasal haklar elde ettikçe Soykırım söylemlerini gündeme getirerek ve Türkiye aleyhinde çeşitli propaganda faaliyetlerine girişerek kendilerine çıkar sağlamayı hedeflemişlerdir. Sorun tarihi boyuttan çıkartılıp siyasi boyuta taşınmış ve bir iç politika aracı yapılmıştır.

Ermeni Sorunu’nun doğmasında katkıları oldukça fazla olan büyük devletlere yerleşen Ermeniler kendilerini ezilmiş, mazlum bir toplum olarak göstererek kendilerine çıkar sağlamışlardır. Bir baskı aracı olarak 1915 olaylarını kullanmakta ve bunu varlık sebepleri haline getirmektedirler. Ermeni milletinin millet olma bilinci oluşturulurken de hep bu argüman kullanılmıştır.

4 T Planı kapsamında bütün dünyaya terör yoluyla “Sözde Ermeni Soykırımı”nı tanıtmışlar, daha sonra bunun ülke parlamentolarında tanınmasını sağlamışlardır. Bu şekilde oluşacak bir kamuoyu ile Türkiye’nin de bu sözde soykırımı tanımasını beklemektedirler. Bunun ardından üçüncü aşama olan Tazminat ve ardından Toprak Talepleri izleyecektir. Yahudi Soykırımıyla ilgili Yahudilerin izlediği yöntemi takip etme çabasındadırlar.

Diaspora Ermenilerinin faaliyetleri her geçen gün daha da artmaktadır ve her yıl özellikle 24 Nisan tarihinin öncesinde ya da hemen ardından bazı çıkarımlar elde

(5)

etmek için bulundukları ülkelerdeki politika belirleyicileri baskı altına almaktadırlar. Bunu taşıdıkları oy potansiyelleriyle kolaylıkla başarabilmektedirler.

Gerek ABD’de gerek Fransa’da gerekse Rusya’da Ermeni Diasporası aktif çalışmalar yürütmektedirler. Bu ülkelerde kurdukları diaspora kuruluşlarıyla bunu sistemli bir şekilde yapmaktadırlar. İyi organize olmuş bu organizasyonlar uluslararası konjonktürdeki gelişmeleri takip ederek Türkiye’nin uluslararası camiada zor duruma düştüğü dönemleri özellikle değerlendirmektedirler.

(6)

ABSTRACT

The aim of this thesis is to present emigrated Armenian People, living in the various countries in the world and created Armenian Diaspora, which has been still working against Turkey, to Turkish public opinion.

The thesis is examined in three main topics. In the first part it concentrates on the definition of the concept of Diaspora, the definition of Armenian Diaspora and its formation. The second part informs us about the situation of Armenian Diaspora, its presence in the world today and their activities all over the world especially where the live largely.

The whole of study could be summarized as follows:

As a result of starting conflicts in the relations between Turks and Armenians and the intensive missionary zeal, the Armenians started to abandon Turkey for the aim of getting good education. They emigrated to European countries and to the USA then settled down there after 1915, the date of big emigration during the First World War.

The emigrated Armenians have aimed to get some profits by acting and making propaganda against Turkey, After establishing themselves abroad and creating second and third generations of Armenians, they became proactive and got some political rights in the countries where they live now. The Issue was planned to be carried on and used as a domestic item for Armenian benefits, in spite of all political and historical facts.

Armenians, who settled down in the big countries which caused the raising of Armenian Question, have showed their selves as a "oppressed and opposed nation" and gain some advantages from this. As a pressure tool, they have been using the events in 1915 and make it the reason of their existence. It was always used to create the senses of being a nation for Armenian nation.

(7)

They have been expecting Turkey’s recognition of the so-called genocide with this way. After that the third step will be put into practice, which is the demand of damages and land. They have been trying to make a contact between “Jewish Holocaust” and following the same methods as the Jewish.

The activities of Armenian Diaspora have been increased every single day. They have pressed the policy makers in the countries, which they still live in, especially right before and after the date of the 24th of April 1915, to get some benefits. They managed to do it successfully because of their big voting potentials.

Armenian Diaspora is very active in the USA, France and Russia, and founded well-organized organization to keep working systematically on their goals. Those organizations used to monitor the international cyclical developments programs and international political issues, aiming always to put Turkey in critical situations with the international society.

(8)

KISALTMALAR

M.Ö.: Milattan Önce M.S.: Milattan Sonra a.g.e.: Adı geçen eser a.g.m.: Adı geçen makale

ABD: Amerika Birleşik Devletleri

TARC: Turkish Armenian Reconciliation Commission, Türk Ermeni Barıştırma Komisyonu

S.S.C.B: Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birlği

ARS: Armenian Relief Society, Ermeni Yardım Kuruluşu

AAA: Armenian Assembly of America, Amerika Ermeni Asemblesi AGBU: Armenian General Benevolent Union, Ermeni Genel Hayır Birliği İ.Ö.: İsa’dan Önce

EDF: Ermeni Devrimci Federasyonu

ASALA: Ermenistan’ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu ASALA-RM: ASALA-İhtilalci Hareketi

JCAG: Ermeni soy kırımı Adalet Komandoları

ARA: Armenian Revolution Army, Ermeni İhtilalci Ordusu NGO: Non-Government Organisations, Hükümet Dışı Örgütler NAASR: National Association for Armenian Studies & Research UCLA: University of California Los Angeles

ARPA: Analysis Research & Planning for Armenia A.S.L.A.: Armenian Society of Los Angeles ANC: Armenian National Committee

ANC-WR: Armenian National Committee Western Region ANC-ER:Armenian National Committee, Eastern Region NAARC: National Armenian American Republican Council REB: Rusya Ermeni Birliği

(9)

“Ermeni sorunu, Ermeni ulusunun gerçek çıkarlarından çok dünya kapitalistlerinin (emperyalistlerinin) ekonomik ve politik çıkarlarına göre çözümlenmek istenmiştir...”

Mustafa Kemal ATATÜRK

Ermeni Sorunu’na bir çıkış noktası aramak istersek analitik bir yaklaşımla bunu dünya siyasetindeki gelişmelere dayandırmak en doğrusu olacaktır. Bununda ilk basamağı olarak Sanayi Devrimi ve onun doğal sonucu olan sömürgecilik faaliyetlerini saymanın yanlış olmayacağı düşüncesindeyim. Yine en önemli basamaklardan bir tanesi bütün dünyayı topyekün etkilemiş bir kırılma noktası tarihi olan 1789 Fransız İhtilali’dir. Osmanlı Devleti içersindeki azınlıklar bu ihtilalin ardından birer birer isyan ederek muhtariyet veya bağımsızlıklarını elde etmişlerdir. O zamana kadar Tebaa-ı Sadıka (Millet-i Sadıka) olarak bilinen Ermeni Milleti, bu durumdan etkilenerek ve bu olayları kendilerine bir örnek kabul ederek yaşadıkları Osmanlı toplumu içerisinde huzursuzluklar çıkarmaya başlamışlardır.

Bir başka etken olarak da din faktörünü sayabiliriz. Osmanlı toplumu içerisinde ilk olarak Gregoryen olarak bilinen ve yaşamlarını bu mezhebe bağlı olarak sürdüren Ermenilerin bir süre sonra Hıristiyanlığın diğer mezheplerine hızlı bir şekilde geçiş yaptıkları gözlemlenmiştir. 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması, Rusya’ya Osmanlı Devleti’ndeki Hıristiyan tebaaya müdahale hakkı tanımıştır. Bu belge Ermeni Sorunu’nun uluslararası hale gelmesi sürecinin ilk adımı olmuştur. Ermeniler bu antlaşmasıyla birlikte Ortodoks dünyaya yakınlaşmaya başlamıştır. Katolik Fransa’nın çalışmaları da onları Katolik mezhebine kazandırmış ve hemen akabinde bir Ermeni Katolik Kilisesi inşa edilmiştir. Buna müteakip İngiliz ve Amerikalı misyonerlerin çalışmaları da sonuç vermiştir. Ermeniler Protestan olmuşlar ve Ermeni Protestan Kilisesi inşa edilmiştir. Ermeni Sorunu’nun doğuşunda bu din faktörünü kullanan büyük güçlerin ve onların görevlendirdiği misyonerlerin rolünü önemle vurgulamak gerekmektedir. Aralarında hiçbir sorun olmadan 600 sene bir arada yaşamış iki milleti birbirine düşman etmeyi kademeli bir çalışmanın eseri olarak başarmışlardır.

(10)

Bu aşamada belirtilmesi gereken en önemli nokta ise Ermeni Sorunu’nun Doğu Sorunu’ndan (Şark Meselesi) bağımsız incelenemeyeceğidir. Bu tarz bir yaklaşım konunun gerçek boyutlarıyla anlaşılmasına engel olacaktır.

Ancak genel olarak Ermeni Sorunu’na bir başlangıç noktası arayanların referans verdiği tarihler şunlardır: 1839 Tanzimat Fermanı ve 1856 Islahat Fermanı dönemleri, 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı (93 Harbi), Ayastefanos Antlaşması ve Berlin Konferansı’dır. Yine 1863 Ermeni Milleti Nizamnamesi’nin kabulü de soruna hız kazandıran bir başka argüman olarak sayılabilir. Yani diyebiliriz ki XIX. yüzyılın ikinci yarısı Türk-Ermeni ilişkilerinin tamamen değiştiği ve bambaşka bir boyut kazandığı dönem olmuştur.

Bu başlıklar çerçevesinde temelleri atılan sorun Osmanlı Devleti zayıflamaya başlayıp çökme evresine girmesi ile artık uluslararası gündemin önemli meselelerinden biri olmuştur. Osmanlı Devleti içerisinde misyoner okulları kurulup hemen her konuda Avrupa müdahalesine maruz kalınca, Türk-Ermeni ilişkilerinde bozulma devri başlamıştır.

Batılı ülkeler Osmanlı Devleti’ni bölerek bölgesel çıkarlarına ulaşabilmek için Ermenileri Türk toplumundan koparmayı hedeflemişlerdir. Özellikle Avrupa’nın bazı büyük devletleri ıslahat adı altında bir yandan Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışırken; bir yandan da Ermenileri, Osmanlı yönetimine karşı teşkilatlandırmışlardır. Böylece ülke içinde ve dışında teşkilatlanan, silahlanan Ermeni komiteleri ile Ermeni Kiliseleri’nin kışkırtıcı faaliyetleri sonucunda, Ermeni toplumu yavaş yavaş Türklerden uzaklaşmaya başlamıştır.

Konuya geniş açıdan bakıp soruna bir çıkış noktası ararsak sorunun temellerini yukarıda da belirttiğimiz gibi Fransız İhtilalinin doğurduğu milliyetçilik akımlarına kadar dayandırabiliriz. Yunanistan’ın 1829 yılında bağımsızlığını kazanmasının, ardından 93 Harbi sonrasında Ayastefanos Antlaşması’yla Bulgaristan’a özerk bir statünün kazandırılmasının, Romanya, Karadağ ve Sırbistan’a bağımsızlıklarının verilmesinin, Batılı Devletlerin Osmanlı’yı bölme istekleri doğrultusunda Ermenilere ilgilerinin artmasının, misyonerler kartının iyi oynanmasının, nihayetinde de Ermeni Patrikhanesi’nin ve Kiliselerinin sıkı çalışmalarının sorunun yaratılmasında rolleri büyüktür.

Yabancı devletlerle ittifak etmek suretiyle Türklerle mücadeleye başlayan Ermeniler, Batının desteğini alabilmek için kendilerini “ezilen bir toplum” olarak

(11)

göstermeye ve “Anadolu üzerindeki egemenlik haklarını Türklerin gasp ettiği” iddiasını dile getirmeye başlamışlardır.

Islahat Fermanı ile Müslümanlar ve Gayr-i Müslimler eşit statüye getirilince ayrıcalıklarını kaybeden Ermeniler, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda, Rusya’dan “işgal ettiği Doğu Anadolu topraklarından çekilmemesini, bölgeye özerklik verilmesini veya Ermeniler lehine ıslahat yapılmasını” talep etmişlerdir. Bu isteklerle birlikte Ermeni Sorunu ilk kez ortaya çıkmaya ve uluslararası bir şekil almaya başlamıştır. Berlin Konferansı çerçevesinde konunun uluslararası gündeme taşınması Osmanlı Devleti’nin iç işlerine müdahaleyi gündeme getirmiştir. Anadolu ıslahatı adı altında Osmanlı’ya müdahaleler başlamıştır.

Türkçe literatürde konu Ermeni Sorunu, Ermeni Meselesi, Ermeni Mezalimi, Ermeni Tehciri, Sevk ve İskan Kanunu, Ermeni Diasporası gibi kavramlar çerçevesinde şekillenirken; yabancı literatürde Armenian Question, Armenian Issue, Armenian Genoside, Armenian Massacre, Deportation gibi kavramlarla işlenmektedir. Bu da konuya her iki tarafın çok farklı iki pencereden bakdığını göstermektedir.

Türklerin kullandığı “Tehcir” Arapça asıllı olan “hecera” fiilinden türeyen bir mastar isimdir. Bir yerden başka bir yere göç ettirmek, hicret ettirmek (immigration, emigration) anlamına gelir. Fiilde bir sürgün (deportation) anlamı yoktur. Arapça’da “nefy, ib’ad, ittikal, i’sikar” gibi mastarlar sürgün anlamını ifade eder. Aslında Tehcir olarak bilinen kanunun asıl ismi de Sevk ve İskan Kanunu’dur. Olayın anlatımında nakletme tabiri de kullanılmış ancak hiçbir zaman batı dillerine sürgün anlamındaki “deportation, exil, banissment, proscription” gibi terimlerin karşılığı olan Arapça kelimeler kullanılmamıştır. Olayın dramatize edilmesi amaçlı bir propaganda aracı olarak kullanılması nedeniyle Ermeniler ve bazı Batılı yazarlar sürgün anlamına gelen terimleri seçerek eserlerinde bu terimleri kullanmışlardır.

Diasporanın oluşumuyla ilgili de Ermeni iddialarının dayandığı tarih yukarıda sözü edilen Sevk ve İskan Kanunun çıkarıldığı Mayıs 1915’dir. Ancak biz diasporanın oluşumunu incelediğimizde yurt dışındaki Ermeni toplumunun yeknesak bu tarihle oluşmadığını gördük. Diasporanın oluşumunun daha eskilere dayandığını tespit ettik. Ermeni Diasporası’nın oluşum süreciyle ilgili üç çeşit göçten bahsetmek mümkündür. Birincisi dini, ikincisi ticari, üçüncüsü ise siyasidir. Amerikan misyonerleri Osmanlı topraklarında başlattıkları genelde Hıristiyan, özelde

(12)

Ermenilere yönelik faaliyetleri sonucu açtıkları okullar vasıtasıyla Amerika’ya öğrenci götürmüşlerdir. Yine Fransa’da diaspora oluşumu incelendiğinde Katolik misyonerlerin XIX. yüzyılın başlarından itibaren Anadolu’dan Paris’e gönderdikleri, özellikle maddi durumu iyi olmayan öğrenciler ve birkaç iş adamından oluşan küçük bir Ermeni toplumunun Paris, Marsilya ve Lyon’a yerleştikleri gözlemlenmiştir. Bu örnekler bize diasporanın oluşumunun sadece “tehcir” olarak da anılan kanuna dayandırılamayacağını göstermektedir. Ermeni Diasporası kendi çıkarları doğrultusunda varlık sebeplerini sözde uğradıkları soykırıma dayandırmaya çalışmakta, vatanlarından ayrılışlarının tek sorumlusunu Türkler olarak göstermeyi amaçlamakta ve bundan kazanç elde etmeyi planlamaktadır. Bu kavramsal çatışmanın da temelinde Ermeni Milleti’nin elde etmeyi planladığı siyasi çıkarlar yatmaktadır.

Bu araştırmamızın en temel amacı “Ermeni Sorunu’nun güncel boyutu olan Ermeni Diasporası’nın varlığının bilinmesi, tanıtılması ve faaliyetlerinden Türk kamuoyunun haberdar edilmesidir”.

Konumuza bir sınır çizmemiz gerekirse tezimizde Ermeni Diasporası’nın özellikle nüfus olarak yoğun olduğu ve siyasi etkinlik (lobi faaliyetleri) açısından en aktif olduğu ülkeler incelenmiştir. Yaklaşık 10 milyon kadar Ermeni nüfusu dünyanın pek çok yerine dağılmıştır. Ancak konumuza kaynak oluşturan ABD, Fransa ve Rusya’daki Ermeniler bunlar içerisinde en etkin olanlarıdır. Diğer Ermeni Diasporaları’na (Lübnan, Kudüs, Avustralya Ermenileri gibi) yine nüfuslarının yoğun olduğu ülkeler bağlamında kısa da olsa değinilmiştir.

Araştırmamızın yararı iki temel nokta üzerinde yoğunlaşmaktadır. İlk olarak, Türkiye’de yapılmış bilimsel çalışmalar içinde bu konuda bir tez çalışması bulunmamaktadır. Bu tezle literatürdeki bu boşluğun doldurulacağı değerlendirilmektedir. Bu konuda yazılmış bir çok makale bulunmasına karşın, (ki bu makaleler spesifik olarak sadece bir ülkeyi ve orada yaşayan Ermenileri konu alabilmiştir) diasporanın tamamına yönelik kitap ya da teze rastlanmamıştır. Konunun tarihsel boyutu açısından kaynaklar varolmasına karşın Ermeni Diasporası ve faaliyetleri konusunda çalışma yapan ve eser yayınlayan çok az yazarımız vardır. Bu durum da konunun hep aynı kısır döngü içinde ele alınması, bir ilerleme kaydedilmeden aynı çalışmaların tekrarlanması ve çeşitli yayın organlarında tekrar tekrar basılması sonucunu doğurmuştur.

(13)

Bu konuya merak uyandırarak araştırmacıların bu konuya yönlenmelerini sağlanabilir. İki toplum arasında diyolog çabaları zaman zaman gündeme gelmektedir. Fakat bu seferde baskı altındaki devlet görevlileri, siyasetçiler barıştırma komisyonlarına katılmak zorunda kalmakta ve ağır siyasi baskı altında ezilmektedirler. Öte yandan siyasetçilerin bilgisi konuyu değerlendirmek açısından kısır kaldığından özellikle Ermeni tarafının konuyu mitleştirmeye çalıştığı ve tartışılmadan kabul edilmesi gereken bir gerçek olduğu konusunda ısrarlı davrandığını görmekteyiz. Bu konuyu tarihçilere bırakmaktan ısrarla kaçan Ermenilerin karşına tarih araştırmacılarıyla çıkıp, sağlam verilerle saldırarak onları da tarih platformuna çekmeyi planlamaktayız.

Bu çalışmanın ikinci yararı kamuoyu bilincini geliştirmek, Türkiye politikalarına ve bu konuda çalışma yapan hükümet yetkililerine destek sağlamak yönünde olacaktır. Ermeni toplumunun bulundukları ülkelerdeki faaliyetlerinin sayıları ve etkileri gün geçtikçe artmaktadır. Bu nedenle Türk kamuoyunun da bu konuya ilgisiz kalmayıp çalışmalar başlatması ve yurt dışındaki Türkleri bu konuda bilgilendirerek Türkiye’nin çıkarlarının korunması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmayla konuyla ilgili ağırlık noktaları tespit edilerek öneriler sunulacaktır.

Çalışmamızda metodolojik olarak bilimsel kaynaklar taranmış ve kendi araştırmalarımızla birleştirilmiştir. Ayrıca görsel ve yazılı basından da faydalanarak gündem çok yakından takip edilmiştir. Tümevarım yöntemi kullanılmıştır. Diasporanın, Türk Ermeni İlişkilerine, kendi yaşadıkları ülkelerdeki siyasi erke etkisine dayanarak bir model oluşturulmuş ve bunu Ermeni Diasporası’nın Ermenistan’ın iç politikasına etkilemesi model olarak belirlenmiştir. Yapılan araştırmalardan sonuçlar çıkararak geleceğe dair projeksiyon tutmaya çalışılmıştır.

Bu alanda daha önce yapılmış model olmadığı için tezimizi diaspora kavramı üzerine oturtulmuştur.

Araştırmamızla ilgili literatür taranmış, konuyla ilgili kitaplar, makaleler, raporlar, dergi, gazete ve internet sayfalarından yararlanılmıştır. Ayrıca konuyla ilgili belgeseller izlenmiş, Sempozyum, Konferans, Seminer ve TV programları takip edilmiştir.

Tezimizi yazarken karşılaştığımız zorluklardan biri literatürde Osmanlı Devleti’ne İmparatorluk denmesi tezimizde kullandığımız terimle çelişmiştir. Batı literatüründen alınan bazı alıntılarda imparatorluk terimi değiştirilebilmiş ancak bazılarında değiştirilememiştir. (Sözde) Ermeni Soykırımı teriminin yasa

(14)

tasarılılarında geçerken değiştirilmesinin hukuka uygun olmayacağından kanun maddesinin aynen verilmesi yöntemi izlenmiştir.

Bir başka zorluk da Ermeni Diasporası’nın aktif bir yapı sergilemesinden dolayı konuyu tamamlamakta yaşanılan güçlüktür. Tezimizi teslim edeceğimiz güne kadar olan bütün gelişmeleri koyabilmek adına büyük uğraş verilmiştir.

Çalışma iki ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde diaspora kavramının tanımı, özellikleri, Türk ve Ermeni taraflarınca algılanışı üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde ise genelde incelediğimiz diaspora kavramını özelde Ermeni Diasporası’na indirgenmiştir. Dünya üzerindeki Ermeni toplumunun özellikle büyük devletlerdeki (ABD, Fransa, Rusya) oluşumuna, gelişimine ve faaliyetlerine yer verilmiştir.

(15)

I. ERMENİ DİASPORASI

A. Diaspora Kavramı’nın Analizi 1.Diaspora Kavramı

“Diaspora”, eski Yunanca’da “dağınık ekmek” anlamına gelmektedir ve ilk kez, M.Ö. 800-600 yıllarında Anadolu ve Akdeniz havzalarının Yunanlılar tarafından kolonize edilmesini tanımlamak için kullanılmıştır. Bu dönemde Yunanlıların dağılması baskı nedeniyle değil, tamamen ekonomik nedenlerle gerçekleşmiştir.1 Türkçe Sözlük, diaspora için “kopuntu” sözünü karşılık olarak göstermiş. Bu kavramın karşılığı bir ulustan ayrılma, kopma biçimde düşünülmüş.2 M.Ö. 721 yılında İsrail Krallığı’nın ve Samarya’nın Asurlularca yerle bir edilmesiyle başlarsa da, asıl diaspora M.Ö. 586’da, Babil Kralı II. Nabukadnezzar’ın Yahuda’yı ve Kudüs’ü yakıp yıkmasıyla oluşur. Kavramın yaygın ve bilinen kullanımı, Yahudilerin M.Ö.586 yılında Babil Sürgünü sonucu dağıtılmalarını ifade etmektedir. Diaspora, Yahudi tarihiyle ilgili bir kavram olarak algılanır. Yahudilerin tarihte Filistin’den çıkarılışlarına işaret eder. Babillilerin Yahudi Krallığı’nı yıkmasından sonra çok sayıda Yahudi tutsak alınarak Babil’e sürülmüştür.

M.S.70 yılında Kudüs’ün yıkılması, Yahudilerin çoğunluğunun sürgünde yaşamasına ve daha da dağılmalarına yol açmıştır. Pek çok Yahudi, Babil egemenliğindeki bölgelerde zorunlu ikamete tabi tutulur. Yahudi Diasporası dışında herhangi bir yerde azınlık olarak yaşayan diğer din mensupları da diaspora oluştururlar. Dolayısıyla Diaspora, Yahudilerin tarihte yaşamış oldukları, öyle ki, yaşamaya iyice alışmış oldukları bir sürgün durumuna işaret ediyor. Gerçi bu sürgün kimin başına gelirse o bir çeşit diaspora yaşamış sayılabiliyor ama, sadece yurdundan çıkarılmış olmak değil, aynı zamanda bir Yahudi gibi çıkarılmış olmak çok önemlidir. Bunun önemi de sosyolojik literatürde, son zamanlarda, toplumsal hareketliliğin bir çeşidini karakterize etme başarısında yatar. Bir Yahudi gibi çıkarılmış olmayı Yahudiler açısından karakterize eden şey, savrulmuş olmaktır. Yahudi olmayanlar açısındansa onu karakterize eden başka şeyler de vardır. Diaspora

1 http://www.kafder.org.tr/bilgibelge.php?yazi_id=278 2 http://tdk.org.tr/ham015.html

(16)

şartları Yahudileri güçlü bir dayanışma ve hırslı bir tutunma çabasına yöneltiyor görünmektedir.

Daha sonra Yahudilerin Avrupa, Kuzey Afrika ve Amerika’ya göçleri, bu bölgelerde de Yahudi Diasporası’nın oluşmasına yol açmıştır. Zorla dağıtılma ve baskı sonucu Yahudi Diasporası oluştuğu için, Yunan Diasporası’ndan farklı olarak, Yahudi Diasporası kavramı olumsuzlukları, yani diasporanın zor ve baskı sonucu oluştuğunu, diasporadaki yaşamın da yine zor ve baskı altında olduğunu ifade etmiştir. Bu dönemden itibaren “diaspora” kavramı olumsuz çağrışımlar yapmak için kullanılmıştır.3 Diaspora negatif bir tanım olarak kabul edilir. Eski yerlerinde ve bir anlamda -en azından ulus-devlet yapısı norm olarak kabul edilirse- olmaları gereken topraklarda bulunmayan bir gruba işaret etmektedir.4

Diaspora kavramı batı literatüründe öteden beri var olmakla birlikte, özellikle 1980’li yıllardan itibaren yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Diaspora kavramı dünyanın pek çok yerine göç etmiş topluluklar için kullanılır ve kavram zoraki bir dağılış, asıl ülkeden uzaklaşılmışlık ve yaşanılan ülkede bir varoluş güçlüğünün bulunması gerekliliğini içerir.5 Bir halkın, bir toplumun dünyanın çeşitli ülkelerine dağılışını anlatan bu kavramın ilk kullanımı Filistin dışında daha sonra da İsrail’in dışında yaşayan Yahudileri belirlemek için olmuştur.6 Yazar Bruneau “Modern diaspora, göç etmiş azınlıklardır” şeklinde tanımladığı kavram için bulunduğu tespitlerde diasporada göçe neden olan bazı zorlayıcı unsurların bulunması ve bunların kendi asıl ülkeleriyle güçlü bir bağlantısı olması gerektiğini söylüyor. Genel olarak toparladığımızda “diaspora, farklı nedenlerle ülkelerinden ayrılarak dünyanın pek çok yerine göç etmiş, bununla birlikte ülkesi ile ilişkilerini koparmamış ve hatta güçlü bağlar kurmuş etnik azınlıklardır” diyebiliriz.7 Diaspora kavramı 1990’lı yıllarla birlikte dünya literatüründe sıkça duyulan bir kavram olmuştur.

3 http://www.kafder.org.tr/bilgibelge.php?yazi_id=278

4 Gerard J. Libaridian, Ermenilerin Devletleşme Sınavı, İstanbul, 2001, s.166.

5 Mustafa Mutluer, “ Ermeni Diasporası ve Türkiye-Ermenistan İlişkileri”, Jeopolitik, S.2, s. 79. 6 Gordon Marshal, Sosyoloji Sözlüğü, Ankara, 1999, s.151 den naklen Cemalettin Taşkıran, “Ermeni

Diasporası Nedir? Ne İstiyor?”, Ermeni Araştırmaları 1.Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt-III, s.3.

(17)

a.Diaspora Kavramının Özellikleri

1970’lerin sonlarında beş temel kavram etrafında şekillenen bir söylem yaygınlaşmıştır: kültürün kaynağı ve koruyucusu olan anayurt; toplumun doğal gelişim ortamından, anayurttan zorla koparıldığı sürgün; sürgün sonucu farklı bir coğrafyada yaşam, muhaceret; muhaceretteki dağınık yaşam ve kısıtlamalar sonucu kültürün ve kimliğin yok olması, asimilasyon; yok oluştan kurtulmak ve uluslaşma sürecini tamamlamak için tekrar anayurtta, anayurt ile bütünleşme, dönüştür. Diaspora topluluklarının en önemli özelliklerinden biri bu anayurda dönüş özlemidir. Robin Cohen’e göre diaspora kavramı dokuz özelliği içermektedir.8

• Orijinal anayurttan, genellikle açlık ve baskı gibi trajik bir olay sonucu iki veya daha fazla yabancı bölgeye dağılmak.

• Bazı durumlarda, anayurttan iş, ticaret veya kolonyalist nedenlerle dağılmak. • Konumu, tarihi ve başarıları dahil olarak anayurda ilişkin kollektif bir hafıza ve mit olması.

• Varsayılan tarihi yurdun idealleştirilmesi ve bu yurdun korunması, inşası, güvenliği, refahı, ve hatta yaratılmasına yönelik kollektif taahhüt.

• Kollektif tasvip bulan bir dönüş hareketinin gelişimi.

• Farklılık, ortak tarih ve ortak gelecek düşüncesine dayalı ve uzun süre korunan güçlü bir etnik grup bilinci.

• İçinde yaşanılan toplumlarla sorunlu ilişki, en azından kabul edilmeme veya grubun başına bir başka felaketin gelme ihtimali.

• Diğer ülkelerde yaşayan topluluk üyeleri ile dayanışma ve sempati.

• İçinde yaşanılan ülkede çoğulculuğa geçit veren bir ortamda varlığı sürdürme olasılığı.

8

Robin Cohen, “Diasporas and the Nation-State: From Victims to Challengers”, International Affairs, c.72, n.1, ss.507-520.

(18)

Diaspora topluluklarının bir diğer özelliği de büyük devlet kurma amacı içerisinde olmalarıdır. Ermeniler gibi Yahudiler’in ve Rumlar’ın da büyük İsrail ve büyük Yunanistan hedefleri vardır. Bu durum diaspora toplumlarının ortak yönlerine işaret etmektedir. Uzun süre bir devlete sahip olamamak ve onun getirdiği zorluklar bu topluluklarda zaman zaman çok büyük bir ülke ve çok güçlü bir devlet özlemini kamçılıyor olabilir.9

Diaspora’nın Yahudilere özgü şeklinin dikkat çekici bir özelliği ise, sürgün olarak bulunulan yere uyum konusunda geliştirilen ideolojilerdir. Mircea Eliade’ın Yahudi halkların tarihinde önemli bir rol oynamış olan Babilonyan Talmud’unun bir işlevine işaret ettiği değinisi, bu ideolojiyi çok iyi örnekler: “O (Babilonyan Talmud) Yahudilerin Diaspora içerisindeki farklı sosyopolitik çevrelere kendilerini nasıl adapte edebileceklerini gösterir. Düzenli hükümetin yasaması tek meşru yasayı oluşturur ve Yahudilerin ona saygı duyması gerekir. Böylece yerel hükümet otoritelerinin meşruiyeti, dini bir düzenin onayını almış olur”. Diasporanın özellikle bu özelliği, farklı sosyal grupların diaspora tecrübelerinin muhtemel bir sosyolojisi için ilk çıkış noktalarından birini ortaya koymaktadır ki o da bütün muhalif söylemlerine rağmen diaspora tecrübelerinin, sonuçta çatışmacı bir karakterden daha çok “uyumcu” bir karaktere sahip olmalarıdır. Son zamanlarda yaygın bir literatür, diaspora kavramını modern dünyadaki bazı toplumsal hareketlilik biçimlerini isimlendirmek üzere istihdam etmeye başlamıştır. Söz konusu hareketlilik biçimlerinin diaspora kavramı eşliğinde düşünülmesi, gerek savaş dolayısıyla, gerekse değişik nedenlerden kaynaklanan göçler dolayısıyla insanların yerlerinden yurtlarından koparak kurdukları yeni dünyalardaki ruh hallerine dikkat çeker. Kavram bu arada, sadece coğrafi bir hareketliliğin değil, siyasi veya kültürel anlamda idealize edilen bir dünyadan olumsal uzaklığın da ele alınabilmesine elverişli bir kullanılışlılığı sağlamaktadır. Bu boyutuyla, özellikle muhayyel cemaat veya altın çağlara atıfla radikal siyasi talepleri olan siyasal hareketler, söz konusu cemaat veya çağlardan uzaklıkları nispetinden kendilerini bir çeşit diaspora şartlarında görmektedirler.10

9 Sedat Laçiner, Türkler ve Ermeniler, İstanbul, 2004, s.40.

(19)

b. Diaspora ve Millet Arasındaki Etkileşim

Diaspora ve Millet arasındaki etkileşim normal şartlarda milletin diaspora üzerindeki etkinliği şeklinde yürümektedir. Millet diasporadaki, anayurttan ayrı yaşayan vatandaşları üzerinde korumacı ve kollayıcı bir tutum sergiler. Ekonomik olarak destek olur ve siyasi haklarının savunuculuğunu yapar. Yani millet diaspora üzerinde hakimdir. Diasporayı yönlendiren, yol gösteren bir etkisi vardır. Fakat bu durum bazı diaspora-millet ilişkilerinde bu yönde gelişmemektedir. Biz konumuz açısından Ermeni Diasporası’nı ele aldığımız için Ermeni Diasporası ve Ermenistan’da yaşamakta olan Ermeni Milleti arasındaki etkileşime mercek tutacağız ve normal sirkülasyondan farklı bir ilişkiler ağı olduğunu göstermeye çalışacağız.

Ermeni Diasporası, Ermenistan dış politikasını etkilemekle, hatta şekillendirmekte çok isteklidir. Bunun için Ermenistan büyükelçilikleri ve diğer temsilciliklerinin bazı masraflarını karşılamakta, Ermenistan Dışişleri Bakanlığı’nın doğal bir şubesi gibi çalışmaktadırlar. Ancak bu istekliliğin Ermenistan’da her zaman memnuniyetle karşılandığı söylenemez. Çünkü ülkenin dışında yaşayanların o ülkenin dış politikasını belirlemesi sık rastlanan bir durum değildir ve aslında eşyanın doğasına da aykırıdır. Çünkü bir ülkenin coğrafyası oranın ihtiyaçlarınca belirlenir ve bu ihtiyaçları ancak orada yaşayanlar görebilir. Dolayısıyla Ermenistan topraklarında yaşamayan, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Fransa gibi Kafkasya gerçeklerinden her anlamda uzak ülkelerde yaşayarak Ermenistan’ın ihtiyaçlarını bilebilmek mümkün değildir. Bu gruplar ne kadar Ermenistan’ı anlamaya ve ona destek olmaya çalışsalar da sonuçta yaptıkları kendi diaspora ihtiyaçlarını tatmin etmekten öteye geçemez. Nitekim diaspora Ermenileri’nin Ermenistan dış politikasını şekillendirmede ikinci handikapları burada ortaya çıkar: Dış politika, idealler ile gerçeklerin dengelenmesidir. Diğer bir deyişle “ideallerden ne kadar taviz verilecek”, “temel ihtiyaçlara nasıl ulaşılacak” süreci pragmatik ve gerçekçi olmayı gerektirir. Oysa ki diaspora Ermeniler’i, hayal aleminde kurmuş oldukları Ermeniliklerini ve neredeyse hiçbir dönemde bir devlet aracılığıyla test edememişlerdir. Ermenistan’ın bağımsızlığını kazanmasının ardından hayallerini gerçekleştirebilmek için önemli bir araca sahip olduklarını düşünen Ermeniler, oyunun yapılması gerekenler kısmını Ermenistan devletine empoze etmeye başlamışlar, buna karşın Ermenistan gerçekten kendisine empoze edilen hedeflerin

(20)

ne kadarını gerçekleştirebilir, bu konuda ne kadar imkana sahiptir sorusuna cevap verememişlerdir. Açıkçası cevap vermek de istememektedirler. Onlara göre Ermeniler, soykırıma uğramışlardır ve bunun sorumlusu hala yaptığını inkar eden Türklerdir. Türkler’e bu sözde soykırım kabul ettirilmedikçe Ermenistan dış politika hedeflerine ulaşmış sayılamaz. Hatta çok sayıda diaspora kuruluşları en azından geçici bir dönem için veya Ermenistan bazı temel ihtiyaçlarını karşılayana kadar Türkiye ve Türkler ile soykırım kabul edilmeden herhangi bir görüşme yapılmasına dahi karşıdırlar. Onlara göre böyle bir durum “eli kanlı katil” ile anlaşmak olur. Özetle diaspora Ermenilerinin son derece katı oldukları ve Türkiye ile olan problemlerinde taviz vermeyi Ermeni olmakla çelişir gördükleri anlaşılmaktadır. Oysa ki Türkiye, Ermenistan’ın en büyük komşusu ve bölgenin en önemli güçlerinden biridir. Ermenistan’ın etrafı 100 milyonu aşan bir Türk kökenli nüfus ile çevrilidir. Bu ortamda ekonomik ve siyasi krizlerden kurtulamayan Ermenistan’ın Türkiye ile ilişkilerini geliştirmesinin hayati bir öneme sahip olduğu rahatlıkla anlaşılabilir. Ancak bunu binlerce kilometre öteden diaspora Ermeniler’i gerçekleştirebilmesi olanak dışıdır. Nitekim bu tavır Ermenistan’da da son dönemde sıkça eleştirilmeye başlanmıştır. Örneğin Asbed Kotchikian, Ermeni Diasporası’nı Ermenistan dış politikasını rehin almakla suçlamakta ve diasporanın dış politikanın belirlenmesinde doğrudan bir rol almaması gerektiğini iddia etmektedir. Özellikle diasporanın Türkiye ile ilişkiler konusunda sergilediği katılıktan şikayet eden Kotchikian, bu nedenle Koçaryan hükümetinin de Türkiye ile görüşmeleri gizli yapmaya çalıştığını, TARC (Turkish Armenian Reconciliation Commission) benzeri görüşmeleri ise doğrudan katılmadığını belirtmektedir. Buna göre Ermenistan, bağımsızlığını kazandığı ilk günden bu yana dış politikasını belirlemede diğer dış unsurlar gibi Ermeni Diasporası’nın doğrudan etkisinden de kurtulmaya çalışmaktadır.11

B . Ermeni Diasporasının Oluşumu

1. Ermeni Diasporası, Oluşumu ve Coğrafi dağılımı

Ermeni Diasporası ise Ermenistan dışında yaşayan ve dünyanın birçok ülkesinde o devletlerin vatandaşları olarak yaşayan Ermenileri kastetmektedir.

(21)

Ermeni Diasporası’nın iki şekilde oluştuğunu görüyoruz. Dış Diaspora (Büyük Diaspora) ve İç Diaspora olarak ikiye bölünmüş olan bu kavram özellikle 1980’li yılların sonlarından itibaren Avrupa ülkelerinde ve ABD’de yapılan bütün yayınlarda kullanılmıştır. Dış diaspora kavramıyla kastedilen, Ermenistan’ı veya daha geniş anlamda bugünkü Ermenistan dışında, Ermenilerin yaşadıkları alanları terk ederek batı ülkelerine göç etmiş Ermenileri kapsamaktadır. İç diaspora ile kastedilen eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ülkelerine göç eden Ermenilerdir. Buna ek olarak Orta Doğu coğrafyasında da Ermeni Diasporası’ndan söz etmek mümkündür. Ancak bunlar batıdaki Ermeni toplulukları kadar etkin değillerdir.

Ermeni yazarların kendi tanımlamalarına baktığımızda Ermenilerin bu kavrama iki yeni değişik anlam yüklemeye ve dünya kamuoyuna bunu kabullendirmeye çalıştığını görüyoruz. Ermenistan dışında ve dünyanın birçok ülkesinde dağınık ve o ülkelerin vatandaşları olarak yaşayan Ermenileri kastetmekte olan kavrama Ermenilerin siyasi amaçları doğrultusunda yüklemeye çalıştıkları anlamlar aslında bugün Ermeni Diasporası’nın peşinde koştuğu ve 4 T Planı12 diye adlandırdığımız siyasalarını bizlere açıklamaktadır. Ermeni Diasporası Sözde Soykırım iddialarını destekleyen birinci tanımlamalarında Ermeni Diasporası’nı, Ermenistan Devleti dışında yaşayan Ermeniler olarak değil, Anadolu’dan göç ettirilen ve bir daha Anadolu’ya dönmelerine izin verilmediği için dünyanın çeşitli ülkelerine dağılan ve oralarda yaşayan Ermeniler olarak sunmaktadırlar. Bunun temellerini ise I.Dünya Savaşı sırasında meydana gelen olayların sonrasında Osmanlı Devleti’nin çıkarmak zorunda kaldığı 1915 Tehcir Yasası’na (Sevk ve İskan Kanunu) dayandırmaktadırlar. Bir Ermeni yazarın tanımlaması bu iddiamızı desteklemektedir. Yazara göre diaspora, yakın zamanın bir kavramıdır ve bu 1915 yılında Osmanlı Devleti’ndeki Ermenilerin maruz kaldığı katliamların ve sürgünlerin bir sonucudur. İkinci tanımlamalarında Büyük Ermenistan Projesi’nin canlı tutulmaya çalışıldığını görüyoruz. Ermenilere göre Ermeni Diasporası, Ermenistan dışında dünyanın çeşitli ülkelerine dağılmış olarak yaşayan Ermenileri kastetmektedir ancak buradaki Ermenistan Kafkasya’daki Ermenistan Devleti

12 4 T planının birinci aşaması terör yoluyla sözde soykırımın dünyaya tanıtılmasını, ikinci aşaması

terör yoluyla tanıtılan bu sözde soykırım iddialarının ülke parlamentolarında tanınmasını, üçüncü aşaması tazminat talebini ve nihayet son aşaması da toprak talebini içermektedir.

(22)

değildir. Kafkasya’daki Ermenistan’la birlikte Türkiye’deki, İran’daki, Azerbaycan’daki ve Gürcistan’daki sözde Ermenilere ait toprakları içine alır. 13 İşte bu bakış açısından kavrama yaklaşan Ermeni Diasporası bu görüşlerini batıda savunmakta ve kabul görmesine çalışmaktadır.

Dahası teknik olarak diasporadan sayılacak birçok Ermeni, kendisini bu şekilde tanımlamamaktadır. Özellikle Moskova’daki, ayrıca eski Sovyet topraklarının belirli bölümlerindeki Ermeniler, kendilerini diasporada yaşayanlar şeklinde tanımlamakta güçlük çekecektir. Eskiden tek bir vatan, SSCB vardı, onlar da bu ülkenin başkenti Moskova’da oturuyorlardı. Bu açıdan bakıldığında kendilerine diaspora demek doğru gelmiyordu. Tiflis ve İstanbul, modern Ermeni kültürünün ve bu kültürün kurumlarının birçoğunun doğduğu yerlerdir. Cevakheti’deki Ermeniler, kendilerini diaspora mensubu hissedemeyecek kadar Ermenistan’a yakın bir yerde yaşamaktadır. Ermenistan ve Azerbaycan’dan yeni göç edenlerin çoğu da, kendilerini diaspora mensubu olarak görmekte zorlanacaklardır.14

Ermeni Diasporası, kendi içinde sürekli değişen bir fenomen olmuştur. 1915 Yer Değiştirme ve İskan Kanunu’na göç edenler ve onların çocukları, önce Yakındoğu ve Doğu Avrupa’ya yerleşmiş sonra başka ülkelere, özellikle ABD’ye, Kanada’ya, Avustralya’ya ve Avrupa’ya göç etmiştir. 15

2.Ermeni Diasporası’nın Tarihi Gelişimi a. Tehcirden Önceki Diaspora

Ermeni Diasporası’nın oluşumuyla ilgili genel kanı, Osmanlı Devleti’nin çıkarmış olduğu Tehcir Kanunu’ndan sonra Ermenilerin göç etmek zorunda bırakıldıkları ve bu sebeple dünyanın pek çok bölgesine giderek yerleştikleri yönündedir. İleri sürülen bu iddia “Ermeni Davası” (Hai Tahd)16 olarak adlandırılan, Türklerden intikam ve toprak elde etmeye dayanan bir olguyu desteklemek içindir. Ermeni Diasporası konunun bu şekilde aksettirilmesinde önemli bir faktördür. Biz bir tarihçi gözüyle konuyu araştırdığımızda meselenin bu şekilde gelişmediğini, Ermeni Diasporası’nın sayısındaki artışa hız veren önemli olaylardan

13 Taşkıran, a.g.m., s.4. 14 Libaridian, a.g.e., s.168. 15 Libaridian, a.g.e., ss.168-169.

(23)

birinin Sevk ve İskan Kanunu (Tehcir Kanunu) olduğunu fakat Ermeni Diasporası’nın oluşumu ve tarihi gelişiminde başka etkenlerin de söz konusu olduğunu gördük. Gerçektende yüzyıllar boyunca sürülen, göçe zorlanan bir toplum olan Ermenilerin diaspora olarak diğer ülkelerdeki varlığı sadece I. Dünya Savaşı ardından gerçekleşen göçlere dayanmamaktadır. Daha XI. yüzyılın başlarında, tarihi Ermenistan toprakları olduğu ileri sürülen Anadolu’nun doğu bölgeleri uzun dönemli işgaller ve göçlere sahne olmuştur. Bu karışıklıklar sonucunda yöredeki Ermenilerin sayısı azalmış ve Ermeniler azınlık haline gelmiştir. Bu arada daha çok tüccarlar ve entelektüellerden oluşan pek çok Ermeni Rusya, Polonya, Batı Avrupa ve Hindistan’daki kentlere göç17 etmiştir. İlk Ermeni Diasporası’nı bunlar oluşturur.18 Osmanlı yönetimi altında çok rahat bir yaşam süren ve özellikle ticaretle uğraşan Ermeniler zamanla “millet-i sadıka” olarak anılmaya ve ülke yönetiminde söz sahibi olmaya başlamışlardır.

Ancak bu güzel ve rahat yaşam hep böyle sürüp gitmemiştir. Osmanlı Devleti’nin gücünü yitirmeye ve ekonomik olarak zayıflamaya başladığı yüzyıldan itibaren dış güçlerinde etkisiyle milliyetçi duyguları ateşlenen Ermeniler tedhiş hareketleri, numayişler, ayaklanmalar ve isyanlarla Osmanlı Devleti içerisindeki sadık millet özelliğini yitirmeye başlamıştır. 1890’lı yıllar Ermenilerin ayaklanmalara başladığı ve pek çok Osmanlı ilinde 40’ı aşkın ayaklanma çıkardığı dönemler olmuştur. Bu ayaklanmalardan biri olan 1909 Adana olaylarından sonra Osmanlı Ermenileri’nin Kafkasya, Lübnan, Mısır, Bulgaristan, Fransa ve ABD’ye göç ettikleri görülmektedir. Ermeni Sorunu’nun Türkiye için bir dış tehdit haline gelmesi ve uluslararası ilişkilerimizi olumsuz olarak etkilemesi yüzyılın sonlarında başlamaktadır. Bu sürecin başlamasında kuşkusuz Türkiye’den ABD’ye göç eden Ermenilerin rolü büyük olmuştur.

Ermeni yazarlarının çoğu bu göçün Osmanlı Devleti’nin kendilerine karşı uygulamış olduğu baskılardan kaynaklandığını iddia etmekte ve bu şekilde Türkiye karşıtlığını zinde tutabilmeye çalışmaktadır.

17 Göç olgusu ve Ermeniler birbirine yapışık ikizler gibidirler. Yüzyıllar boyunca hakimiyeti altında

yaşadıkları yönetimler tarafından Ermeniler zorunlu göçe tabii tutulmuşlardır. Bu yüzden Ermenileri incelerken göç olgusunu asla göz ardı edemeyiz.

(24)

Ermenilerin ne zaman ve ne sebeple ABD’ye göç ettikleri sorusunun cevabına bakacak olursak Osmanlı Devleti’nden ABD’ye Ermeni göçlerini ilk organize edenlerin Protestan misyonerler olduğunu görüyoruz. 1800’lerin başında ABD’deki Protestan kiliseleri, diğer din mensupları arasında çalışmaya karar verdiler. Bu amaç doğrultusunda kendilerine hedef çalışma alanlarından biri olarak Osmanlı Devleti’nin Müslümanlarını seçtiler. 1820’lerde ilk Amerikalı misyonerler Osmanlı Devleti’ne gelmeye başladılar. Osmanlı Devleti kanunlarına göre Müslümanların dinini değiştirmeye yönelik faaliyetlerin yasak olması misyonerlerin hedeflerini Hıristiyan azınlıklar üzerine çevirmesine yol açtı. Osmanlı içerisinde en kalabalık azınlık üzerine çevirmesine yol açtı. Osmanlı Devleti içerisinde en kalabalık azınlık statüsünde olan Rum Ortodokslar Amerikalı Protestan misyonerlerine ilgi göstermeyince tekrar hedef değiştirilmiş ve bu defa Ermeniler hedef olarak seçilmiştir. Ermenilerden beklenilen geri dönüşüm sağlanınca Amerikalı misyonerler Protestan okulları (kolejler), tıbbi klinikler ve kiliseler açarak Ermeni toplumunun içerisine, sosyal hayatlarına girmiş oldular.

Misyoner okullarında eğitim gören öğrenciler, eğitimlerini tamamlamak için ABD’ye gitmeyi düşünmeye başladılar. ABD’ye giden öğrencilerin çoğu geri dönmediler. Öğrenci grubunun ardından tüccarlar ABD’ye gitmeye başladılar. Ermenilerin ABD göçünün liderliğini bu iki kesim yapmıştır. İlerleyen zamanlarda Anadolu köylüsü olarak nitelendirebileceğimiz daha fakir durumdaki Ermeniler ABD’ye göç etmiştir. Bunlar okullar kurarak, gazete çıkartarak organize olmaya başladılar. Eğitim amaçlı göçenlerin yanında artık ekonomik amaçlı göçlerde başlamıştır. Osmanlı ekonomisinin zayıflaması Ermenileri ABD’yi seçenek olarak görmeye itmiştir. 1880’lerin sonuna doğru Ermeni isyanlarının başlamasıyla ABD’ye siyasi göçmenlerde gelmeye başlamıştır. Bunlar Osmanlı Devleti’nden kaçan ihtilalcilerdir. ABD’de hücreler şeklinde örgütlenerek ilk Ermeni ihtilal gazetesini çıkarmışlardır.19 Osmanlı Devleti içerisindeki ilk isyancı Ermenilerde bunlar

19 Ermenilerin ABD’deki ilk faaliyetleri ve örgütlenmeleri hakkında ayrıca bkz.Haluk Selvi, “Amerika

Birleşik Devletlerinde Ermeni Faaliyetleri”, Bilim ve Aydınlığında Eğitim Dergisi, Nisan 2003, ss.77-79, Çağrı Erhan, Türk Amerikan İlişkileri’nin Tarihsel Kökenleri, Ankara, 2001, s.306-318.

(25)

arasından çıkmıştır.20 Ermeniler daha ilk göçlerden itibaren Amerikan Senatosu üzerinde etkin olmak için çalışmaya başlamışlardı.21

1880-1890’lı yıllarda sayıları 2000 civarında olmasına rağmen diaspora Ermenileri ABD’de örgütlenmeye, dernekleşmeye ve Türkiye aleyhine yoğun bir kulise başlamışlardır.22

Ermenilerin asıl diasporaya katılma süreci ise Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında meydana gelmiştir. 1915 Ermeni tehcirinden sonra Anadolu’da yaşayan pek çok Ermeni Anadolu’yu terk etmiştir. Bu da Ermenilerin yukarıda değindiğimiz iddialarına dayanak oluşturmaktadır.

b. Tehcirden Sonraki Diaspora

1939’a kadar Anadolu’yu terk eden Ermenilerin yoğunlaştığı dikkati çekmektedir ve daha çok Türkiye’ye komşu olan bölgelerde yoğunlaştıkları gözlemlenmiştir. Mısır, Irak, Filistin ve Ürdün’de bazı küçük Ermeni Diasporaları oluşmuştur. Batıda da, Kıbrıs Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya’daki Ermeni Diasporası’nda belirgin bir büyüme gözlenmiştir.

1920’li ve 1930’lu yıllar boyunca diaspora, Ermeni kiliseleri, dernekler ve aileler tarafından geçici bir yerleşme yeri olarak algılanmıştır. 1946-1947 yıllarında diasporada yaşayan Ermenilerin 1/10’u Ermenistan’a geri dönmüştür. Bu dönüşler kısa süreli olmuş, çeşitli sebeplerden dolayı diasporadan gelen Ermeniler bir süre sonra İngiltere, Kanada, Avustralya ve özelliklede ABD gibi büyük devletlere göç etmişlerdir.

II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra oryantal diaspora değişmeye başlamıştır. 1945’lerden itibaren dünya konjonktüründeki gelişmeler ışığında Ermeni Diasporası yüzünü doğudan batıya çevirmiştir. Böylece diasporada batılılaşma süreci başlamış, oryantal diasporada ise (Romanya, Filistin, Irak, Mısır diasporaları) gerileme süreci başlamıştır. Bu dönemde Fransa, Avrupa Birliği’nin (AB) diğer

20Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası, İstanbul, 1985, s.78.

21 Haluk Selvi, “ABD’de Ermeni Faaliyetleri, http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/sayi38/selvi.htm. 22 Kemal Çiçek, Türk-Amerikan İlişkilerinde Ermeni Diasporası’nın Rolü, http://www.ermeni

(26)

ülkeleri ve özellikle ABD; Kanada ve Avustralya, gerek doğu bölgelerindeki ve gerekse SSCB’de yaşayan Ermenileri kendine çekmiştir.23

Ermeni Diasporası’nı oluşturan bu göçlerin sebeplerine bakacak olursak, kendilerinin iddia ettikleri 1915 yılı olaylarının bu sebeplerden sadece birine isabet ettiğini görürüz. Ermeniler tarih boyunca egemenliği altında yaşadıkları yönetimlere karşı hep bir ihanet içinde oldukları gözlemlenmiştir. Bu sebeple de hep zorunlu göçe ve sürgüne tabi tutuldukları doğrudur. 1915 tehciri de böyle bir ihanetin doğal sonucudur. I. Dünya Savaşı’nın ortamı göz önüne alındığında bu tür bir eylemde bulunma özgürlüğünün devletlerin elinde olduğu şüphesizdir. Ama iddia edildiği gibi bir soykırım olmamıştır.

Sebeplerden ikincisini teşkil eden Ermeniler’in paraya, ticarete ve servete düşkün olmaları konusundaysa Osmanlı Yönetimi içerisindeki edinmiş oldukları meslek gruplarına bakmak yeterli olacaktır. Tüccarlar, bankerler, kuyumcular ekseriyette Ermeniler arasından çıkmıştır. Türkler daha çok yönetim işleriyle meşgul olmuşlardır.

Üçüncü olarak Ermenilerdeki maceraperestlik ruhu sayılabilir. Gerçektende Büyük Ermenistan projesi bu büyük maceraperestliklerini çok güzel örneklemektedir.

Dördüncü sebep olarak ta Hıristiyanlıktaki mezhep kavgaları, Ermenilerin Ortodokslar tarafından hor görülmeleri ve dini baskılar gösterilmektedir. Ermeniler tarihleri boyunca din kavgaları yüzünden çok ızdırap çekmiş bir millettir. Kendileri Hıristiyanlığı ilk kabul eden millet oldukları iddiasındadırlar. Gregoryan Ermeniler ilk Ortodoks Ruslar tarafından din değişikliğine zorlanmışlar, daha sonra da Katolik Fransızlar Ermenileri keşfetmiştir. Fransa, Ermenileri 1830’da Katolik Kilisesi’ni de Osmanlı yurdu içinde kurarak din değişikliğine davet eder ve bu dönemde çok kanlar dökülür. En son Ermenileri kullanmaya başlayan ve dini olarak Protestan inancına sahip olan İngilizler ve Amerikalılar da 1850 yılında açtıkları Protestan Kilisesi’yle zincire dahil olmuş ve mezhep ayrılıklarına ve kavgalarına son halkayı takmıştır. Bu tarihten itibaren Amerikalılar misyonerlerinin ışığında Osmanlı yurduna azınlıklara

23 Anahide Ter Minassian, “La diaspora arménieene”, Diasporas (Coor.M.Bruneau), GIP RECLUS,

(27)

daha iyi koşullar sağlanması göstermelik niyetleriyle ayak basmışlarıdır. 1800’lü yılların ilk çeyreğinde başlayan ABD-Osmanlı ilişkilerinde ABD misyonerleri de çok etkin roller almışlardır.

Diaspora tarihinde bir dizi değişim yaşanmıştır. Birçok şehir, diaspora hayatının merkezi haline gelmiş, sonra bu özelliğini kaybetmiştir. I. Dünya Savaşı’nın ardından İstanbul ve Tiflis’in yerini Paris ve Boston almış, 1950’lerde ise Kahire, Halep ve ardından Beyrut öne çıkmıştır. Bazı yazarlara göre, 1990’larda, Ermeni cemaatinin kalabalıklığı ve faaliyetlerinin yoğunluğu göz önüne alınarak, Los Angeles Ermeni Diasporası’nın merkezi sayılmalıdır.

3. Ermeni Diasporası’nı Destekleyen ve Besleyen Unsurlar a. Ekonomik Kaynaklar

Meselenin bir de ekonomik boyutu vardır. Diaspora Ermenileri, zamanla ekonomik durumlarını da iyileştirmiştir, gerçi çeşitli ülkelerde hala yoksul Ermeni cemaatleri de vardır. Diaspora Ermenileri ekonomik açıdan büyük ölçüde başarılı olmuştur. Ayrıca, Ermeniler cemaat kurumlarına katkıda bulunmaktadır. Ermeni cemaatinde önemli bir zengin kesim vardır. Ama Ermeni cemaatinin zenginliği ile Ermeniler’in zenginliğini ayırt etmek önem taşımaktadır. Ermeniler refaha kavuşmuş olabilir, çok az sayıda Ermeni kurumu mali açıdan parlak bir durumdadır ve idamesini sağlayacak kendine ait gelir getirici kaynaklara sahiptir. Bu tarihte de böyle olmuştur. Zengin Ermeniler, genellikle, kurumlara varlıklarını sürdürebilecek ölçüde katkıda bulunur, ama pek azı bu kurumları bağımsız kılacak bağışlar yaparlar. Ama bu farkı anlamayan kimseler, bir örgütün Ermenistan’a destek olarak sağlayacağını bildirdiği dolarların o örgüte ait olmadığını fark edemeyebilir. Büyük diaspora örgütlerinin bütçeleri, binlerce dolardan milyonlarca dolara ulaşmıştır. Ne var ki, Ermeni Yardım Kuruluşu (Armenian Relief Society, ARS) ve Amerika Ermeni Asemblesi (Armenian Assembly of America, AAA) gibi birkaç milyon dolarlık ya da Ermeni Genel Hayır Birliği (Armenian General Benevolent Union, AGBU) gibi yüz milyon dolarlık vakıfları bulunan az sayıdaki örgüt dışında, çoğu kurum gelirlerini yıllık olarak toplamaktadır. Belirli projeler için, genellikle bina yapmak amacıyla yürütülen para toplama kampanyaları çoğunlukla başarılı olmaktadır. Lizbon’da Calouste Gulbenkian, Detroit’te Alex Manougian ve

(28)

California’da Kirk Kirkorian gibi hayırseverlerin kurdukları vakıflar, Ermenilerin hayatına büyük katkılarda bulunmaktadır, ama bunlar cemaat vakıfları değil, özel vakıflardır, ayrıca ilgili ülkelerde hayır işleri yapmakta ve kültüre katkı sağlamaktadırlar.24

Ermenistan’ın bugünkü lideri Koçaryan 1999 ve 2002 Ermeni Diaspora Konferanslarıyla bozulan Ermeni Diasporası-Ermenistan ilişkilerini düzeltmek istemiştir. Bu şekilde diasporanın zenginliklerinden yararlanmak istenmiştir. Koçaryan’ın hesaplarına göre Ermenistan ile Ermeni Diasporası arasında şöyle bir “alışveriş” olacaktı: Diaspora, Ermenistan’a ekonomik yardım; yatırım; teknik konularda danışmanlık; dışarıda lobicilik; sağlık, eğitim ve bilim alanlarında yardım vb. alanlarda yardım edecekti. Bunun karşılığında Ermenistan da diasporaya bir arada durabilmesi için siyasi hedefler sunacak, ayrıca diasporanın Ermeni kültürünü muhafaza edebilmesi için yardım edecekti. Ancak taraflar eşit olmadığından Koçaryan döneminde de ilişkilerinin istenen bir düzeye ulaşamadığı, aksine diaspora kuruluşlarının tek taraflı olarak Ermenistan’ı etkileme çabalarını sürdürdükleri söylenebilir. Hatta Koçaryan’ın hesaplarının istediğinin tam tersine çıktığıda söylenebilir. Bugün Ermenistan’ın özellikle dış politikadaki siyasi hedefleri diaspora tarafından çizilmekte, buna karşın Ermenistan’a yeterli ekonomik yardım gelmemekte, hatta bir anlamda Ermenistan diasporaya azalan nüfusu ile yardımda bulunmaktadır.

b. Fikirsel Kaynaklar

Ermeni Diasporası çıkarları doğrultusunda siyasal akımları destekleyerek fayda sağlamaya çalışmışlardır. İlk olarak kendileriyle ilgilenenler Ruslar olduğu için Marksist prensipler doğrultusunda örgütlenmişlerdir. İlerleyen zamanlarda Rusya’nın kendilerine bağımsız bir devlet kurma yolunda çok da yardımcı olmayacağını, fark edince bu defa emperyalist bir devlet olan İngiltere’ye ardından kapitalist ABD’ye yaklaşmıştır.

Kapitalizm Ermenilerin en fazla beslendiği kaynak olmuştur. Ermeni Diasporası bugünde dün olduğu gibi Ermenistan’da yaşayan Ermenilerin sorunlarını bilmeden bulundukları coğrafyada Ermenilerin sorunlarını çözebilecekleri

(29)

düşüncesindeler. Ermeni-Türk diyalogunu sürekli sekteye uğratmakta Türk düşmanlığı yapmaktalar. Bu ise sadece yaşadıkları ülkenin ve kendilerinin çıkarlarına hizmet etmektedir. Bulundukları ülkelerdeki yönetimler bu sorunu siyasi çıkar elde etmek için kullanmakta, diaspora Ermenileri de daha fazla siyasi hak ve güç elde etmek için seçim dönemlerinde oy kaygısı içerisinde olan yönetimlere bastırmaktadır. Bu tam bir kısır döngüye dönüşmüş ve kırılması zor bir halka oluşturuyor. Bundan en zararlı çıkanlar ise Ermenistan’da zor ekonomik koşullar altında yaşam mücadelesi veren Ermenilerdir. Onların bu ekonomik sıkıntıları diasporadaki Ermeniler tarafından anlaşılması zor bir durumdur ve diaspora Ermenistan’a ekonomik destek sağlayarak iç ve dış siyasasında etkin durumu devam ettirme çabasıdır.

4.Ermeni Diasporası’nın Milli Kimlik Oluşumundaki Etkileri a.Ermeni Milletinde Aidiyet Bunalımı

Bir toplumun kendi kimliğini oluşturma sürecindeki en önemli unsurlardan biri, içinde yaşanılan coğrafyanın tanımlanış biçimidir. Çünkü toplumsal kimlikler çoğu kez belirli bir mekana ilişkin olarak tasavvur edilir. Topluluk, ilişkilerini belirli bir mekanda, o mekandan da etkilenerek, oluşturur. Bu nedenle içinde yaşanılan coğrafyanın tanımlanması, aynı zamanda topluluğun kendisini ve (çoğu kez beraber yaşadığı) diğer topluluklara ilişkilerini nasıl tasavvur ettiğini yansıtır. “Yurt”, “anayurt”, “vatan” gibi kavramlar ve bu kavramlarla ilişkili olarak “vatanseverlik” ve “yurtseverlik”e atfedilen önem, topluluğun içinde yaşadığı ve kimliğini/kültürünü geliştirdiği mekanın algılanış biçiminin toplumsal kimliğin önemli bir unsuru olduğunu göstermektedir.25

Pek az halk Ermenilerinkine benzer bir deneyimden geçmiştir: Çok geniş bir coğrafyaya dağılmış olarak varlıklarını sürdüren sayısız koloniler, bir yandan içinde bulundukları ülkelerin toplumsal, ekonomik, kültürel ve hatta siyasi yapılarıyla iyice bütünleşmiş, bir yandan da kökenlerinden gelen temel ayırt edici özellikleri yüzyıllar boyunca korumuşlardır. Gelişimlerinde kolonilerin ve diasporanın oynadığı asli rolün göz ardı edilmesi halinde, Ermeni tarihi ve Ermeni kimliğinin anlaşılması mümkün değildir. Ayrıca, Ermeniler’in tarihsel, toplumsal ve kültürel alanlarda yaşadığı

(30)

deneyime en yakın örneğin, arada birçok önemli yapısal ve olgusal farklılık bulunmasına rağmen, Yahudiler’in deneyimi olduğu kanısındayım.

Ermeni Diasporası’nın oluşumu iyi bir şekilde tarihsel süzgeçten geçirildiğinde anlaşılacaktır ki, Ermeniler tarihleri boyunca sürekli olarak sürgünlere, zorunlu göçlere uğramıştır.

Tarihi boyunca birçok farklı halk ve kültürle yakın bir ilişki içinde olan Ermeniler, zorunlu olmadıkları durumlarda bile, bu halklar ve kültürlerden kendileri için faydalı ya da ilginç olabilecek özellikleri alma konusunda tereddütsüz davranmış, kendi kimliklerine de büyük bir ihtimam göstermişlerdir. Ermenistan, Bizans İmparatorluğu çevresinde yer alan ülkeler arasında, önce Müslüman Araplar, sonra da Türkler tarafından tümüyle egemenlik altına alınan; halkı ise Hıristiyanlık inancını, kendi dilini, kültürünü ve ulusal özelliklerini koruyabilen tek ülkedir. Uygarlıkların kesiştiği bir noktada yer alan Ermenistan’da farklı kültürlere ait öğeler yaratıcı bir biçimde özümsenmiş, bu öğelerin bir araya getirilmesiyle yeni ve özgün bir sentez doğmuştur.26 Ama öncelikle “Ermeni Diasporası” ve “Ermeni kolonileri” terimleriyle kast edilenin ne olduğunu tespit etmek gerekiyor. Şurası kesindir ki, Ermeni kolonileri Antik Çağ’ın Yunan kolonilerine ya da modern zamanlardaki Batı kolonilerine pek benzemezler. Ermeni kolonileri, neredeyse hiçbir zaman (II. Dikran’ın İ.Ö. 95-55 yılları arasındaki kısa ömürlü imparatorluğu dışında) askeri ya da siyasi bir güç taşımadıkları gibi, kültürel bir üstünlük de kuramamışlardır. Ancak birçok kez, dahil oldukları toplumların yapıları çerçevesinde, çok çeşitli alanlarda, üst düzeyde başarılara imza atmışlardır.27 Hatta bir dönem için dünya çapında bir iktisadi üstünlük yakalamışlardır.

Ermeni Diasporası, XX. yüzyılda giderek daha sık kullanılan bir terim olmuştur. Sözcüğü orijinal ve gerçek anlamıyla, yani “dağılma” olarak alacak olursak, diasporanın Ermeni halkının yaşamında kökleşen bir gerçeklik haline gelişini çeşitli evrelere ayırmamız gerekir. Ermeni tarihinde, nüfus parçalanmasına neden olan ilk patlama, Ermeniler’in yaşadıkları topraklar üzerindeki siyasi

26 Boğos Levon Zekiyan, Ermeniler ve Modernite (Geleneksel ve Yenileşme/Özgüllük ve

Evrensellik Arasında Ermeni Kimliği), İstanbul, 2001, s.26.

27 Ermeniler Osmanlı Devleti içerisinde de önemli yerlere gelmişlerdir. Osmanlı tarihi, Ermenilerden

29 paşa, 22 bakan, 33 milletvekili, 7 büyükelçi, 11 başkonsolos ve konsolos, 11 üniversite öğretim üyesi ve 41 yüksek rütbeli memur kaydetmektedir.

(31)

erklerinin son bulmasıyla ortaya çıkar. Pakrad başkenti Ani’nin Bizans egemenliğine geçişi (1045), bu olayın sembolik tarihi olarak düşünülebilir. Kilikya Krallığı’nın sona erişi de (1375) tartışma götürmez bir biçimde, Ermeni “diasporalaşması” süreci içerisinde bir sonraki aşamayı temsil eder. Bu sürecin şu an içinde bulunduğumuz evresinde ise, sözcüğün tam anlamıyla bir diaspora durumu söz konusudur: Herhangi bir geri dönme olasılığı bulunmaksızın, bu topraklardan dışlanmışlık.

Ermeniler’in bütün bir bin yıl boyunca anayurtlarının dışında, “koloni”yle “diaspora” arasında bir çizgide yaşadıklarını söyleyebiliriz. Çünkü bir yandan, bütünleşme kapasiteleri sayesinde, dağılmışlığı kalıcı ve gelişen yerleşimlere dönüştürebilmişler, diğer yandan da, köklerine olan derin bağlılıklarıyla, “cennet” yurt imgesini yaşatmışlardır.28

Bu olumlu özelliklerinin yanında diaspora Ermenileri’nin olumsuz sayılabilecek nitelikleri de vardır. Etnik kökenlerine ilişkin belirsiz hatıraları bulunan veya bulunmayan kimseler için, diaspora mensubu olmak, çoktan anlamını kaybetmiştir. Farklı göç dalgalarıyla gelenler arasındaki ilişkiler bir birlik duygusu yansıtmamıştır. Alt grup ilişkilerine daha çok anlaşmazlıklar karşılıklı güvensizlik, nefret ve önyargılar damgasını vurmuştur. Örgüt yapıları çoğunlukla bu bölünmeleri yansıtır.29

Ermeni milliyetçiliği ve Ermeniler’in dış dünya ile ilişkisinde göz ardı edilemeyecek en önemli unsurlardan biri de Ermeni kimliğinin oluşumudur. Tarihi Ermeni kimliğinin ötesinde XIX ve XX. yüzyıllarda oluşan Ermeni kimliği anlaşılmadan konunun diğer yönleri de anlaşılmaz. Bu açıdan bakıldığında ise Ermeni kimliğinin bir göçmen ya da diaspora kimliği olduğu söylenebilir. Bağımsız bir devletten uzunca bir süre yoksun kalan ve bugünkü Ermenistan dışında gerçek anlamda bir çoğunluk kuramayan Ermeniler’in bu göçmen karakteri olaylara bakışlarını şekillendirmiş, daha tepkisel ve romantik bir nesil hazırlamıştır.

Her ne kadar birçok Ermeni araştırmacı, göçlerin başlangıcını 1915 olaylarına ve diaspora Ermeni kimliğinin oluşmasını Türklerin “katliamları”na bağlasa da birden fazla tehcirden ve göçten bahsetmek mümkündür. Osmanlı vatandaşı

28 Zekiyan, a.g.e., ss.31-32-33. 29 Libaridian, a.g.e., ss.168-169.

Referanslar

Benzer Belgeler

Tablo 1: Osmanlı Devleti’nde Ermeni Nüfusu (1914­1916) Ermeni Patrik Ormanyan’a Göre 1.579.000 Patrik Nerses Varjabedyan’a Göre      

5 BOSAL METAL İŞLEME SANAYİ ANONİM ŞİRKETİ BELÇİKA 72,50. 6 INDUCTOTHERM INDÜKSİYON

As compared to these machines SRM [1] (Switched Reluctance Motor) is considered to be simple in structure with simple construction of stator and rotor of the

Ermeni çeteleri tarafından öldürülen Müslüman Türk Ermeni çeteleri tarafından öldürülen Müslüman Türk..

Ankara ve İstanbul radyolarında uzun yıllar çalışan sanatçı ünlü ses sanatçılarının saz toplu­ luklarında da

Elli dokuz yafl›nda erkek hasta nefes darl›¤›, gö¤üs a¤r›s› flikayeti ile baflvurdu¤u merkezimizde çekilen PA akci¤er grafisinde; bilateral multipl say›da

Çalışmada sunulan teoremde, Z (0)  koşulu dikkate alınarak 0 empedans fonksiyonunun türevinin modülünün aşağıdan sınır analizi yapılmıştır ve kesin

“Bu mesele bakanlığımızda dikkat ve hassasiyetle takip edilmekte ve memleketimizin içinde bulunduğu şartlar muvacehesinde, Ermeni meselesi ile ilgili olarak