• Sonuç bulunamadı

A. Ulusal Güçler

3. Fransa-Diaspora İlişkiler

Diasporanın odaklandığı en önemli ülke ABD olmakla birlikte Avrupa’daki en önemli topluluk Fransa’da bulunmaktadır.

Dünyadaki bütün Ermeni asıllıların toplamı 10 milyondan fazla olarak tahmin edilmektedir. Görüldüğü gibi son derece küçük sayılabilecek bu milletin en azından Batı Dünyası’ndaki tanınma oranı büyüklüğü ile ters orantılıdır. Ermenilerin aşağı yukarı 2.250 milyonu Rusya’da yaşamakta ve yaklaşık 3,5 milyonu 1991’den beri Ermenistan vatandaşıdırlar. Geriye kalan 5-6 milyon Ermeni Diasporası’nı oluşturur. Diasporanın odaklandığı en önemli ülke ABD olmakla birlikte (1 milyon kişi) Avrupa’daki en önemli topluluk Fransa’da bulunmaktadır. Günümüzde Ermeni asıllı Fransız vatandaşlarının sayısı 450 000 ila 500 000 arasında tahmin edilmektedir. Ayrıca 1991’den beri Ermenistan’dan göç devam etmekte ve Fransa, ABD ile birlikte, en önemli göç ülkelerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tabloya Lübnan ve Kıbrıs gibi bazı Orta Doğu ülkelerini de eklemek gerekir ki sayıca küçük de olsa Lübnan Ermeni azınlığının özellikle 1980’lerde Asala vasıtasıyla adını duyurduğunu gözden kaçırmamak gerekir.

Fransa Ermenilerinin büyük bir kısmı Paris ve çevresinde yaşamaktadırlar. 1930’lu yıllardan beri bazı Ermeni yerleşim birimleri ortaya çıkmıştır, yoğun olarak bulundukları en önemli yerler olarak Alfortville, Maisons-Alfort ve Issy-les-

Moulineaux gösterilebilir. Ayrıca Marsilya ve Lyon gibi büyük şehirlerin etrafında da çeşitli Ermeni grupları yaşamaktadır.

Ermeni çağdaş milli mitolojisinde Fransa’nın ayrıcalıklı bir yeri olduğu tartışılmaz. 1914’den önce sadece 4 000 Ermeni barındıran bu ülkenin bu gün 450 000’den fazla Ermeni asıllı vatandaşı olması bunun kanıtıdır. Fransa’ya göç 1915’den itibaren başlamış, Ermenistan’ın Sovyetler Birliği’ne katılması, Fransa’nın Ermeni asıllı Osmanlı vatandaşlarının yoğun olduğu Adana bölgesinden çekilmesi (1921) ve Sevr Antlaşması’nın Lozan Antlaşması’yla değerini yitirmiş olması (1923) ile devam etmiştir. Ermeniler için Fransa bir sığınma devletidir. Birçok araştırmacı Ermeni Diasporası’nın doğum belgesinin 1915 olayları ve doğum yerinin Fransa olduğu konusunda birleşmektedirler.

1925 ile 1938 yıları arasında 63 000 Ermeni Suriye’den, Lübnan’dan, Türkiye’den, Yunanistan’dan ve Sovyet Ermenistan’dan Fransa’ya göç etmişlerdir. Fransa seçimi 19. yüzyıldan beri bu ülkede aktif olarak bulunan bir Ermeni ticaret kolonisinin bulunmasına ve Ermenilerin sürgüne gittikleri Suriye ve Lübnan’daki Fransız varlığına bağlanabilir.

Fransız Ermenileri’nin tarihinde ilginç ve acılı bir tecrübe II. Dünya Savaşı’ndan sonra yer alır. 1945’den sonra Stalin Ermeni Diasporası’nın Sovyet Ermenistan’ına dönüşüne izin verir. Amaç Ermenistan’ın nüfusunu yükseltip Türkiye’den toprak talebine bahane hazırlamaktır. Bu çerçevede bütün dünyadan 100.000 Ermeni Ermenistan’a bir ütopyayı gerçekleştirmek için (İsrail gibi) isteyerek göç eder (NERKATH / Geri dönüş). Bunların arasında 7 000 Fransız Ermenisi de bulunmaktadır. Bu tecrübe tam bir hüsranla sonuçlanmış ve gidenlerin çok büyük bir kısmı geri dönmüşlerdir. Kısacası Fransa ikinci defa bir sığınma ülkesi olmuştur. Ermenistan’ı bu terkediş Ermeni toplumunda bir bölünmeye sebep olmuştur. Diaspora ve Ermenistan’daki Ermeniler biraz daha uzaklaşmış, siyasi farklılıklar daha da, göz önüne çıkmıştır. Ermenistan’dakiler daha çok Sovyet yanlısı Hınçak ve Ramgavar gibi partilere yakınken, diasporada, özellikle Fransa’da, Sovyet karşıtı Taşnak partisi sempatizanları öne çıkmıştır. Bu bölünme diaspora ile Sovyet Ermenistan ilişkilerini germiş, uzun süreli ideolojik bir rekabet ortaya çıkmıştır. Bu rekabetin Ermenilerin Türkiye’ye bakış açısı ve Türkiye’ye karşı yürütülen politikalar açısından önemi büyüktür. XX. yüzyılın ikinci yarısı boyunca diaspora Ermenileri Türkiye’ye karşı daha “şahince” bir tutum göstermişlerdir. Bu durumda Sovyet Ermenistan’ın politikalarında serbest olmamasının da payı vardı.

Ermenistan’a giden Fransız Ermenileri’nin Fransa’ya dönüşü ile birlikte, Fransız Ermeni cemaatinin etnik görünümü de değişmeye başlamıştır. 1950’lerin başından itibaren Filistin ve Doğu Avrupa Ermenileri ve 1975’den sonra Lübnan savaşından kaçan Ermeniler, İran İslam devriminden kaçanlar ve Türkiye’deki 1980 askeri darbesinden sonra Fransa’ya göç edenler, ayrıca Fransa’nın göçmen aileleri birleştirme politikasıyla bu ülkeye gelen Ermeniler, Fransız Ermeni cemaati için adeta bir taze kan olmuşlardır. 1980’lerde artık 1915 göçünün yarattığı cemaat değişmiş, genişlemiş ve çeşitlenmiş bir görünüm almıştır.

1988’deki büyük deprem, batıya göçü tekrar canlandırmış ve Sovyet Ermenistan’ının çöküşünden itibaren gene batıya ve özellikle Fransa’ya göç hızlanmıştır. Görüldüğü gibi Fransa Ermenileri tek bir kültür, tek bir coğrafi köken ve hatta tek bir dini inanış göstermemektedirler. Ermeni kökenli Fransızları ayıran çok büyük farklılıklar vardır. Fransız orta sınıfı içinde erimiş Lübnan, İran, İstanbul kökenli Ermenice konuşan ama aynı zamanda kozmopolit olan Ermeni burjuvazisi... İşçi sınıfından Türkçe veya Kürtçe konuşan Anadolu Ermenileri ki bunların çoğu muhafazakar Hıristiyan olup, geçmişleriyle ilgileri kalmamıştır ve Arnouville, Alfortville, Issy-les-Moulineaux gibi banliyö şehirlerinin sosyal kontlarında sıkışıp kalmışlardı; Beyrut, Şam, Cezayir gibi önemli Ermeni şehirlerinden gelen eski Ermeniler ki bunlar da kimliklerine ve dillerine çok bağlı ve “Ermeni davası”nın militanlarıdırlar.

Bu bölünmüşlük durumunun Türkiye açısından önemli bir sonucuna dikkati çekmek gerekir. Dışardan, daha doğrusu Türkiye’den görünenin aksine, Fransa Ermenileri soydaşlarının Fransız toplumu içinde gereğinden fazla eridiklerini, kimliklerini kaybettiklerini ve en önemlisi yeterince Ermeni davasına angaje olmadıklarını düşünmektedirler. Aşağı yukarı 450 000 Ermeni asıllı Fransız’ın içinde sadece 5 ila 20 000’nin Ermeniliğe bağlı kaldığını iddia etmektedirler. Fransa Ermenileri’nin yayınladığı süreli yayınlar aracılığıyla 5 ila 10 000 Ermeni, Ermenistan Karabağ ve diaspora ile ilgili haberleri takip etmekte ve sadece çok azı günlük hayatlarında Ermenice’yi kullanmaktadırlar. Ermeni okullarındaki çocukların sayısı toplam 2 000’i geçmemektedir.

Ermeni cemaatinin ileri gelenlerinin en büyük korkusu genç Fransız Ermenilerinin davadan kopması, “soykırım”ı unutması, ve Ermenistan ile ilgilerini kesmesi olarak görünmektedir. Bütün azınlık gruplarının korkulu rüyası olan asimilasyon bu cemaatte de doğal olarak mevcuttur. Bu tehlikeye karşı alınan en

önemli önlem, kurumlaşma, propaganda, ve dernekleşme olarak görünmektedir. Gerçektende Fransız Ermenilerinin sıkı olarak nitelendirilebilecek bir dernek ve yayın ağı olduğunu belirtmek gerekir. Bu konu Fransa’daki Ermeni Diasporası Kuruluşları kısmında verilecektir.

a. Fransa’da Diaspora Kuruluşları ve Faaliyetleri

1920’lerden itibaren bütün göçmen gruplarda görüldüğü gibi, Ermeniler de Osmanlı Devleti’ndeki bütün dernek, siyasal gruplaşma, kilise gibi kurumlarını yeni ülkelerine, yani Fransa’ya taşımışlardır. Kiliselerin yanında en önemli devamlılık siyasal partilerde görülmektedir. Bu partilerin en önde gelenleri arasında aşağıdakileri sayabiliriz

Hıncak Partisi Marksist ve popülisttir. Sovyet Ermeni Cumhuriyeti’nin yanında yer alır, bu yüzden Fransa’daki etkisi kısıtlıdır.

Taşnak Partisi ya da ‘Ermeni Devrimci Federasyonu’ 1914’den önceki Ermeni faaliyetlerinin önde gelen partilerindendir. 1918-1920 arasında Ermenistan Cumhuriyeti’nin yöneticileri bu partidendirler. Ermenistan’ın sovyetleşmesinden sonra üyelerinin çoğu sürgüne gitmiş ve faaliyetlerini diasporada sürdürmüşlerdir. Bugün de en geniş Ermeni siyasal hareketi Taşnak olarak görülmektedir,

Ramgavar Partisi ise Ermenilerin liberal burjuva kesimini temsil etmektedir. Daha çok elit ve zengin tabakaya hitap eder. Ermeni Genel Yardımlaşma Birliği isimli kurum bu partiye bağlıdır.

1930’lardan itibaren, bu partilere bağlı olarak, Osmanlı Devleti’nde bulunan bütün Ermeni teşkilatları Fransa’ya taşınmıştır. Bu teşkilatların ki bir çoğu yardımlaşma dernekleridir, Ermeni kimliğinin Fransa’da korunmasındaki katkıları yadsınamaz.

Bu dernek ağında en başarılı olan Taşnak Partisi olarak görülmektedir. Partinin Paris’teki merkezi aynı zamanda birçok derneğin de merkezi durumundadır, bunlardan en önemlileri ‘Mor Seround’ ve “Fransa Ermenileri”nin Mavi Hacı’dır. Gene bu merkezde “Ermeni Kültür Evi”, Genç Taşnaklar Hareketi (ki Hayastan isimli bir yayın organları vardır), “Ermeni İzcileri”. gibi teşkilatlanmalar görülebilir. Siyasi plandaki iki başlılık, dernekler bazında da görülmektedir. Taşnak Partisi’nin rakibi Hınçak Partisi’nin de etrafında birçok dernek bulunmaktadır. Bu Sovyet yanlısı Parti’nin kuruluşları, Ermenistan kurulduğundan beri diğer derneklere yaklaşmaya başlamışlardır. Bu kuruluşların başlıcaları “Kızıl Haç” (ki Mavi Haç’ın

rakibidir), “Fransız Ermeni Gençliği Hareketi” (Mouvement de la Jeunesse Armanienne de France, J.AF.), “JAF yanlısı izciler Organizasyonu” (Organisation des Scouts jafistes) olarak belirtilebilir. JAF Fransa’nın kurtuluşu sırasında kurulmuştur, bu dönemde Fransız Komünist hareketinin ne kadar güçlü olduğu göz önünde bulundurulursa Hınçak’ın bu dönemdeki önemi daha iyi anlaşılabilir. 1948’den itibaren Decines, Lyon, Valence, Paris, Alfortville, Sevran gibi şehirlere yayılmıştır. Ancak daha çok Sovyet Ermenistan’ı ile ilgilendiği için diasporada çok büyük bir yankı uyandırmamıştır. Dernek iki bölümden oluşur, daha yaşlıların bulunduğu Fransa Ermenileri Fransız Kültür Birliği (Union Culturelle Française des Armeniens de France) ve daha gençlerin bulunduğu adı geçen JAF. Özellikle 1960’lara kadar bu iki derneğin düzenlediği balolar, tiyatro gösterileri vb. bütün Ermenilere hitap etmekteydi.

Son olarak Ramgavar Partisi’nin etrafındaki dernekleri belirtebiliriz. Elit tabakasının partisi durumunda olan bu partinin en önemli kuruluşu “Ermeni Yardımlaşma Genel Birliği”dir (Union Generale Armenienne de Bienfaisance U.G.A.B.). Oldukça eski bir dernek olan bu kuruluş (1906’da Kahire’de kurulmuştur), 1910’lu yıllardan beri Marsilya’da faaliyet göstermektedir. Bütün Avrupa’da 22 000 üyesi vardır ve son derece güçlü bir mali yapıya sahiptir. 1990’larda sermayesinin 700 milyon Frank’a ulaştığı söylenmektedir. Bu servet sayesinde birçok okul ve kültür merkezini de işletmektedir. Ayrıca biri Suriye’de diğeri ise ABD’de olmak üzere iki de tatil kampı her yaz bu dernek tarafından düzenlenmektedir. Ermenistan ile ilişkileri oldukça güçlüdür. Ramgavar Partisi’nin görüşüne göre Sovyet Ermenistan’ı Türkiye’ye karşı en büyük güvenceydi, 1989’dan sonra da mali kaynaklarının büyük bir bölümü gene Türkiye’ye karşı güçlü bir Ermenistan’ın yapılandırılması için kullanılmaktadır. Kısacası bu partinin ve etrafındaki derneklerin kaynaklarının büyük bir kısmı Ermenistan’a yönelmekte ve diasporayı ihmal etmektedir. Gene de Fransa’daki 5 şubesiyle (Marsilya, Lyon, Vienne, Valence ve Paris) UGAB Fransa Ermenileri’nin zengin tabakasına hitap eder, Paris’teki Ermeni Etütleri Kütüphanesi (ki 30.000 cilt belge bulunmaktadır) gene bu dernek tarafından işletilmektedir. Ayrıca Raimcy’de bulunan Tebrotzassére Ermeni Okulu, Paris’teki Ermeni Öğrenciler Evi ve Manukyan Kültür Merkezi yine bu derneğe bağlıdır.

Bütün adı geçen siyasi partiler ve bunlara bağlı dernekler Fransız Ermenilerinin sosyal yaşam çevrelerini oluşturmaktadırlar. Aralarında ideolojik

ayrılıklar olsa da hepsini birleştiren nokta zaten çok küçük olan bu milletin diasporada kaybolmasını önlemektir. Hepsi, kendi çaplarında, sosyal faaliyetlerin yanında de facto birer propaganda kurumları haline gelmişlerdir. Söylemek istediğimiz bu derneklerin sosyal faaliyetlerinin yanında Ermeni cemaatinin Fransa’daki görünürlüğüne de katkısının yadsınamaz olduğudur.

Genç nesillerin bu dernek faaliyetlerine aktif olarak katılmaya devam ettikleri gözlemlenebilir. Ancak bu faaliyetlerin mahiyetinde ve derneklerin doğasında bir değişiklik olduğu da yadsınamaz. Bütün göçmen topluluklardaki gibi, ki bu Fransa’daki Türkler için de geçerlidir, üçüncü ve daha genç nesillere mensup olanlar “anavatan” kavramından uzaklaşıp kendi vatanları olarak gördükleri doğdukları ülkeye odaklanmaktadırlar. Anavatana olan bağlılık sürse de göç kavramı sulanmakta, faaliyetler her geçen gün yaşanılan ülkeye yönelmektedir. Bu durum Fransız Ermenilerinde de görülebilir, Yeni dernek faaliyetleri buna bir örnektir. Fransa’da adı geçen partilere bağlı olmadan çalışan 300’den fazla Ermeni derneği bulunmaktadır. Bu noktada Fransa’da sivil toplum örgütlerinin çok güçlü ve yaygın olduklarını da vurgulamak gerekir. Bu dernek ağı her meslek ve sosyal kategoriyi içine alacak şekilde gelişmiştir. Partilere bağlı derneklere bir tepki olarak doğan bu kuruluşlar kültürel, sosyal ve mesleki faaliyetlerin yanında dolaylı olarak lobicilik aktivitelerine de katkıda bulunmaktadırlar. Yardımlaşma dernekleri, spor klüpleri, dans grupları, kültür dernekleri ve mesleki birlikler bu ağı oluştururlar. İki önemli meslek kuruluşunu belirtmemiz gerek: ‘Fransa Ermeni Doktorlar Birliği’ ve ‘Ermeni Mesleklerarası Grubu’.

Bu listeye eklenmesi gereken birkaç kuruluş daha vardır. 1975-1985 arası, yani Ermeni teröristler Türkiye karşıtı cinayetlerini sürdürürken kurulan ve terörist faaliyetlere destek olma, bu faaliyetlerin lehine kamuoyu oluşturma amacını güden dernekler de göz ardı edilmemelidir “Ermeni Milli Hareketi” (Mouvement National Armenien, M.N.A), Fransız Ermeni Dayanışması (Solidarité Franco Arménienne) ve Toprak ve Kültür Derneği (Tene et Culture) bunlardan bazılarıdır. Bu son dernek oldukça geniş bir ağa sahiptir. 1977’de terörizme destek vermek için Ermeni militanlarca kurulan derneğin bugün Fransa’da 250 üyesi bulunmaktadır, ayrıca İsviçre’de, İngiltere’de, Arjantin’de, Ermenistan’da ve ABD’de şubeleri vardır. 1991’den beri bu dernekler Union Internationale des Organisations Terre et Culture (UIOTC) isimli bir federasyonda birleşmişlerdir. Siyasi partilerden bağımsız olan bu dernek, 1990’larda “Ermenistan’a dönüş’” için çalışmaktaydı.

7 Aralık 1988’de Ermenistan’da yaşanan büyük deprem yeni apolitik inisiyatiflerin doğmasına vesile olmuştur, bütün diaspora, özellikle Fransız Ermenileri, 530 000 evsiz Ermeni’ye yardım için çeşitli organizasyonlar yapmış, dernekler kurmuşlardır. Bu olay diaspora Ermenileri’nin yeniden uyanışları olarak nitelendirilmektedir. Fransa’da yardım için bir düzine dernek harekete geçmiştir, bunlar içinde “Croix Bleu des Arménien de France” gibi eski dernekler olduğu gibi, “Aznavour Pour L’Armenie”, “SOS Armenie” gibi yeni kurulan dernekler de vardır. Özellikle sanatçı Charles Aznavour’un önderliğinde kurulan ‘Aznavour Pour L’Armenie’ 1989’dan beri son derece faal bir şekilde çalışmış ve Fransız kamuoyunda Ermenistan’a karşı bir sempatinin uyanmasında büyük rol oynamıştır.

Fransız Ermenilerinin hayatında Ermenistan’la ilgili son 15 yılda önemli gelişmeler olmuştur. 1988 depremi, 23 Eylül 1991’de bağımsız Ermenistan’ın ilanı ve Azerbaycan ile yaşanan Dağlık Karabağ sorunu bunların arasında sayılabilir. Ermenistan’ın kuruluşu Fransız Ermenilerinde yeni bir bölünmeye yol açmıştır. Bir kısmı Ermenistan’ın yaşamak için komşusu Türkiye ile yakınlaşması gerektiğini düşünüp, bir Reel politik duruşu savunurken, diğer bir kısım ne olursa olsun Türkiye ile hiçbir şekilde ilişkiyi onaylamamakta, ve Ermenilerin milli davası olan “soykırım”ın tanınmasını her türlü yakınlaşmaya önkoşul olarak görmektedir.

Ermenistan’ın siyasi geleceği ile ilgili bölünmeyi önlemek için 1991’de Paris’te “Ermeni Dernekleri Forumu” isimli bir kuruluş meydana getirilmiştir. Amaç kilise, siyasi partiler ve bu partilerin etrafındaki eski derneklerin artık cevap veremediği Fransız Ermenilerini canlandırmaktır. Günümüzde 1988 depreminden sonra kurulmuş 60 kadar Ermeni derneği bu foruma üyedir. Forumun kuruluşunda üç ana amaç güdülmektedir. Birincisi Fransız Ermeni topluluğunu resmi olarak temsil edecek bir kurum yaratmak olarak tanımlanabilir. Gerçekten de Fransız siyasal sistemi Türk siyasal sistemine benzer bir şekilde cemaatler üzerine değil kişiler üzerine kurulmuş olduğu için bugüne kadar Ermeni toplumunu resmi olarak temsil eden bir kurum olamamıştır. Ancak 1990’lardan itibaren Fransa’daki çeşitli gruplar, ki bunların başında Cezayir, Tunus, Türkiye gibi ülkelerden gelen göçmen grupları bulunmaktadır, bu tip cemaatleşme imkanını bulmuşlardır. Aynı örneği takip ederek Fransız Ermenileri de bu forumla cemaatleşme çabası içinde görülmektedirler. Bu çabaların lobicilik faaliyetlerini güçlendireceği açıktır. Bu güçlenmenin en büyük kanıtı Fransız Parlamentosu’ndan geçen “Ermeni Soykırımı” Kanunu’dur. Kısa bir

gelecekte bu forumun ABD’deki National Assembly of Armenians kadar güçleneceği düşünülebilir. Bu açıdan bakıldığında forumun “Ermeni Davası”na, sözde soykırımın tanınması, Ermenistan Fransa ilişkileri gibi konularda Fransa’da güç kattığı söylenebilir. Forumun ikinci amacı Fransa Ermeniliği’ni sürdürebilmektir. Hakikaten de Türkiye’den görüldüğünün aksine Fransa Ermenilerinin en büyük korkularından biri asimilasyondur. Bu asimilasyon Ermeni ileri gelenlerinin gözünde davanın terk edilmesi anlamına gelmektedir. Bu yüzden de Ermeniliği koruyacak her türlü çalışma takdir toplamaktadır. Gene Ermeni entelektüellerinin gözünde Fransa’da ünlü olmuş bir Ermeni asıllı Fransız’ın hayattaki amaçlarından biri Ermeni Davasına faydalı olmak olmalıdır. Les Nouvelles D’Armenie isimli dergide yapılan bütün röportajlar bu konu üzerinde dönmekte, Ermeni olduğunu açık ve net bir şekilde ilan etmeyenler kötü gözle görülmektedir. Mesela asıl ismini kullanmayan Ermeni asıllı ünlü Fransız sinema yönetmeni Henry Verneuil’ün Ermeniler’in Osmanı Devleti’nden Marsilya’ya göçünü konu eden Mayrig isimli filmini cemaatin baskısıyla çektiği bilinen bir gerçektir. Bu açıdan bakıldığında Ermeni ileri gelenlerinin gözünde Fransız Ermenilerinin görevi iki tanedir: birincisi asimile olmamak, yani kendi Ermeniliğini korumak diğeri de davayı Fransız kamuoyuna mümkün olduğu kadar tanıtmaktır.

Son olarak bu forumun amaçları arasında Fransız Ermeni cemaatiyle Ermenistan arasında köprü olmak vardır. Çeşitli hayır faaliyetleri Ermenistan’da bu forum tarafından organize edilmekte, bağların gevşemesine izin verilmemeye çalışılmaktadır.

Bütün bu amaçların önünde, bu forumun baş amacının Ermeni cemaatini birlik olarak tutmak olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bunun için forumun cemaatin güvenini kazanması gerekmektedir. Partilere bağlı dernekler köklü ve tarihi kuruluşlardır, bu durumda onların üzerine çıkmak zor olmaktadır. Bu güveni kazanıp cemaat içinde ve Fransız kamuoyunda inanılır olmanın tek yolu medyatik olmak gibi görünmektedir. İşte bu yüzden de kurulduğundan beri forum birçok konuda medyada ses getirecek lobicilik faaliyetleri yürütmüştür, Amerikalı tarihçi Bernard Lewis’in Le Monde gazetesinde yazdığı ve sözde soykırımı reddeden yazısı üzerine açılan davaya forum taraf olarak katılmış ve Lewis aleyhine bir kamuoyu yaratarak, tarihçinin mahkum olmasında önemli katkısı olmuştur. Ünlü Fransız tarihçi Gilles Veinstein’ın College de France’da kurulacak Türk ve Osmanlı Çalışmaları Kürsüsü’ne seçilmesi söz konusu olduğunda, bu tarihçinin 1995’de yazdığı Ermeni

soykırımının kesin olmadığı yönündeki yazısı tekrar çıkarılmış ve kendisine karşı büyük bir kampanya forum tarafından organize edilmiştir. Bütün çabalara karşın bugün Gilles Veinstein bu kürsünün başındadır. Dünyanın en saygın okullarından College De France’ın Osmanlı Tarihi Araştırmaları Merkezi Başkanı Profesör de tasarıya şiddetle karşı çıkan bilim adamlarından biridir. Sözde Ermeni Soykırımına karşı yaptığı açıklamalar nedeniyle aşırı milliyetçi Ermenilerin boy hedefi haline gelen Prof. Veinstein’a göre tasarı tamamen anti demokratiktir.83

Bu olayda önemli olan, Le Monde, Liberation gibi önemli gazetelerin konuya eğilmeleri ve Ermeni tezlerinin kamuoyunda yankılanmasını sağlamalarıdır. Bu açıdan bakıldığında forum, Ermeni cemaatinin güvenini kazanmış, onu resmi olarak temsil etmeye aday olmuş görünmektedir. Kaldı ki, Fransız Parlamentosu’nda kabul edilen, Ermeni soykırımını tanıyan yasada da forumun propagandası önemli rol oynamıştır.

İlk önce bu iki kavramı tarif etmemiz gerekmektedir. Anglosakson ülkelerde pozitif bir kavram, olarak kabul gören lobicilik Latin siyaset kültüründe (ki buna Türkiye’yi de katabiliriz) tam aksine negatif olarak nitelendirilmektedir. Her devirde ve her toplumda baskı grupları, çıkar grupları ya da güç grupları olarak nitelendirebileceğimiz topluluklar olmuştur ve olacaktır. Mesleki, siyasi, etnik, dinsel veya coğrafi gruplaşmalar bu baskı gruplarına en iyi örneklen teşkil ederler. Hatta daha ileri giderek sanayileşme sonrası batı toplumlarında zevk ve boş zamanlan değerlendirme açısından bir araya gelenlerin siyasi baskı grubu oluşturdukları görünebilir, bu duruma en iyi örnek Fransa’daki çok güçlü avcılar lobisidir. Gene de lobicilik deyince akla ekonomik çıkar grupları ve etnik gruplar gelmektedir. Bu konuda yeni parametre AB’dir, çünkü AB’nin gerektirdiği entegrasyon egemenlik kavramını merkezi devletten üç ayrı güç odağına kademeli olarak geçmesini öngörmektedir. Bunlar da supranasyonal olarak nitelendirilen Avrupa Komisyonu, intranasyonal olarak nitelendirilen üye ülkeler içindeki bölgesel yönetimler ve toprak

83 Fransa’daki Ermeni bilim adamlarıysa tasarının yasalaşması gerektiğini savunuyor. “Bana göre

Gayssot Kanunu tam değildir. Çünkü Ermenileri kapsamıyor. Kanun ya tam olmalı ya da hiç