• Sonuç bulunamadı

Dünyadaki Diğer Ermeni Diasporaları ve Bunların Birbirleriyle İ lişkiler

A. Ulusal Güçler

4. Dünyadaki Diğer Ermeni Diasporaları ve Bunların Birbirleriyle İ lişkiler

Dünya çapında Ermeni bugünkü nüfusu 10 milyonun biraz üzerinde tahmin edilmektedir. Bunun listesinin tam olarak doğru ve kusursuz tutulması oldukça güç olmasına rağmen Ermeni Diasporası’nın resmi sitesi bu listeyi güncel tutmak için çalışmaktadır.87

Dünya üzerinde yaşayan Ermenilere ve nüfuslarına baktığımızda dağılım şöyle şekillenmektedir. ABD’de 1,4 milyon, Rusya’da 2.5 milyon, Fransa’da 500 bin, İran’da 180 bin, Lübnan’da 234 bin, Suriye’de 150 bin, Kanada’da 50 bin, Almanya’da 42 bin, İngiltere’de 18 bin.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan Ermeniler bulundukları ülkelerde Ermeni toplumunun ihtiyaçlarını karşılamak ve bu ülkelerin siyasal ve toplumsal yapısı üzerinde etkili olmak amacıyla örgütler kurmuşlardır. Büyük güçlerin yanı sıra diğer ülkelerde yaşayan Ermeniler de diaspora kuruluşlarıyla faaliyetlerini sürdürmektedir.

Ermeni Diasporası’nın varlığı oldukça eski tarihlere uzanmasına rağmen, Avustralya ve Kanada’da Ermeni yerleşimi daha yenidir. Özellikle Avustralya’ya Ermeni toplumunun yaygın göçü 1960’lı yıllarda başlamıştır. Bu yüzden Avustralya’daki Ermeni toplumunun son kırk yılda varolduğunu söyleyebiliriz ki bu da bize diasporanın bu ülkede uzun bir geçmişinin olmadığını göstermektedir. Bu sebepten ötürü Avusturya’daki Ermeniler Birleşik Devletler, Fransa ya da Kanada’ya kıyasla çok fazla diaspora kuruluşu barındırmamaktadır. Buna rağmen Avustralya’daki Ermeni Diasporası da topluluk organizasyonları ve diaspora organizasyonları kurmuşlar ve siyasi parti kollarını Avustralya’da açmışlardır.

Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta yaşayan Ermenilere baktığımızda Fransa’dakilerden çok daha sert bir söyleme sahip olduklarını görüyoruz. Bu sert söylemlerine karşılık sayıları 200 binin üzerinde olan Lübnan Ermenileri uluslararası

alanda çok etkili bir konumda değiller. Beyrut’ta kendilerine ait bir mahallede kendi polis teşkilatlarına bile sahip olan Ermeniler, Ermeni Diasporası içindeki en katı gruptur. ASALA terör örgütünün Lübnan’da doğduğu düşünülürse Lübnan Ermenilerinin ne denli sert bir tutum içinde oldukları anlaşılabilir. Diyalogu kesinlikle reddeden Lübnan Ermenileri Ağrı’dan Adana’ya kadar olan Anadolu’nun önemli bir bölümünün Doğu Ermenistan toprakları olduğunu iddia ediyorlar.

Ermenilerin sürüldüğü Orta Doğu’nun diğer bölgesi Kudüs’te bir dönem Türkiye aleyhtarı propagandanın yoğun olarak sürdürüldüğü merkezlerdendi. Kudüs’teki eski şehrin Ermeni Mahallesinin duvarları sözde soykırımın yapıldığı yerleri gösteren afişlerle doludur. 80’li yıllarda bu topraklardan desteklenen terör şimdi yalnızca afişlerdeki nefretle sınırlıdır. Sözde soykırım müzesi Kudüs’te her geçen gün azalan 3.500 nüfuslu Ermeni toplumunun dahi ilgisini çekmiyor. İsrail- Filistin çatışmasının ortasında sıkışan Ermenilerin diyalog arayışında oldukları da görülüyor.

Ermeni Diasporası’nın faaliyetleri yalnızca ABD ve Fransa ile sınırlı değildir. İsrail, Lübnan ve Rusyada’da diaspora faaliyetlerini sürdürmektedir.

Baret Yeretizan Kudüs Ermeni Din Okulu Yöneticisi “İki toplum yüzyıllarca bir arada yaşadı, aynı kültürü paylaşıyor. Şimdi yeniden dost olabiliriz. Bu iki tarafın birbirini anlamasıyla olur. Karşılıklı anlayışla iki toplum kendilerini neyin incittiğini konuşmalı, bizde burada sanıldığının aksine nefreti öğretmiyoruz. Durumu anlamalarını sağlamaya çalışıyoruz” demektedir.

Yeria Dikranyon Kudüs Ermeni Lisesi Müdürü “İki taraftan da artan bir şekilde diyalog isteği var bence, eskiden daha çok nefret vardır. Bu nefret yok artık”.

Kudüs teki Ermenilerin 10 yıl önce Sözde Ermeni soykırımını İsrail okullarındaki soykırım derslerinin içinde yer almasındaki girişimleri sonuçsuz kalmıştır. On yıl sonra ise Kudüs’te okul yöneticilerinin sözleri, okullarda başlayan asılsız iddiaların yine yok olduğunun göstergesi gibi. Kudüs’teki sade Ermenilerin sözleri de bu ortamı destekliyor.

“Bir çözüm bulmalıyız , çözüm içinde bir arada oturup konuşmalıyız”. “Bir kez konuşmaya tartışmaya başladık mı her şey arkasından gelir”.

87 numbers@armeniandiaspora isimli e-posta adresi ile dünya üzerindeki Ermenilerden sayının güncel

Ermeni Lobilerinin en yoğun olduğu Fransa ve ABD’deki Ermenilerin çoğunluğu Lübnan’dan bu ülkelere göç etmiştir. Lübnan’da kalanlar ise Beyrut’un merkezindeki bir mahallede yarı kapalı bir toplum içinde yaşıyor. Bu sayede iç savaşın yıkıcı etkilerinden kendilerini büyük ölçüde korumayı başarmışlar. Asılsız soykırım iddiaları konusunda ise en katı toplum oldukları kesindir. Babadan oğla geçen ve Türk düşmanlığını körükleyen gerçek dışı ve abartılı öyküler yüzünden Beyrut’taki Ermeni mahallesinde Türk uyruklu olmak bile hatırı sayılır sorunlara yol açabiliyor ki, buna şiddet de dahildir. Lübnan Ermenilerinin ruhani merkezi olan Klikya Ermeni Kilisesinin yakın tarihide bu yaklaşımın bir kanıtı olarak varlığını sürdürüyor. Onlarca Türk diplomat ve vatandaşının yaşamına mal olan ASALA terör örgütünün kuruluş kararı bu kilisede alındı. Böylesine bir şiddet mantığı ile hareket eden lobinin ihtirasları da eylemleri kadar akıl almaz istekler içeriyor.

Jackie Dervision Zarnong Gazetesi Editörü “Pek çok aşama vardır. Önce Türkiye soykırımı kabul etmelidir. Daha sonra kaybettiğim hakların iadesi gereklidir, insanı haklarımızın ve toprak taksiminin yapılması gereklidir. Zararlarımız aynı zamanda maddi olarak da tanzim edilebilir” diyerek klasik Ermeni söylemlerini yeniden dile getirmektedir. Türk düşmanı Ermeni örgütler tarafından ezberletilen bu istekler listesinin ciddiyetle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Kendi halindeki Ermenilerden bu konuya çok ilgi gözlenmemektedir. Mikrofonlar uzatıldığında benzer söylemleri kullansalar da artık bu konularda onların bile sıkıldığı belli oluyor. Oysa pek çoğu evlerinde hala Türkçe konuşuyor. 600 yıl birlikte yaşamışlığın verdiği ortak kültürel bağlar, Ermeni mahallesinde hemen her köşede kendini belli ediyor. Asılsız soykırım iddiaları bir kenara bırakılmalı diye düşünseler de bunu dile getirmek büyük cesaret istiyor. Pek çoğu konuşmamaya özen gösteriyor. Dost sohbetlerinde yıllardır süren bu kini anlamsız olduğunu söyleyenler mikrofonlar uzatıldığında ya konuşmuyor ya da bilinen söylemlerine dönüyor. Asılsız soykırım iddialarına ilişkin yorumlar yapan yaşlı bir Ermeni kadının kendini tehlikede hissettiği için ancak kimliğini gizleyerek röportaj yapılabiliyor.

“İsterim ki bu işi bitirsinler. Çünkü çok uzundur, bugün 88 sene geçmiştir, o 88 sene unudulsun. Ganı ganla yıkamazlar, ganı suynan yıkarlar. İsterim ki ganı suynan yıkasınlar geçsin, gitsin, ama tabii onlar bizim elimizde değil, büyüklerin elinde. Çünkü büyükler nasıl isterse öyle yapılır”. Bu yaşlı kadında barış mesajları vermesine karşın, kendileri için bir moral unsuru olan sözde soykırımın tanınmasını da istiyor. Yani kısaca Lübnan’daki Ermenilerin sözde soykırıma ilişkin olarak hem

fikirleri hem sözleri hem de eylemleri artık değişmesi neredeyse imkansız kemikleşmiş bir tabu halini almıştır.

Lübnanlı Cumhurbaşkanı Emil Lahud resmi bir açıklamasında şöyle konuşmaktadır. “Hiç kimse suçsuzları anmayı unutmayacak. Lübnanlı insanların hepsi ve topluluklar Ermeni vatandaşlarına yardım eli uzatmaktadır, ve tekrarlamaktayız ki diğerlerinin haklarının tanınması ve haklara saygı, sağlıklı Uluslararası İlişkilerin temelini teşkil eder. Vahim soykırım daima bizim tarihimizin büyük bir parçası olacak, ve bizler insanlık, hoşgörü, barış ve saygı temeline dayanan bir toplum inşa etme amacıyla güçlerimizi birleştirme konusunu araştırmalıyız”.

5.Ermeni Diasporaları’nın Yurt Dışında Türkiye’yi Etkileyen Faaliyetleri

a. Lobi Faaliyetleri ve Yasa Tasarıları

Bütün dünya üzerinde diaspora kuruluşları Sözde Soykırımla İlgili Siyasi Faaliyetler yürütmektedirler. Terör yöntemiyle kendi davalarını dünyaya tanıttıktan sonra ikinci aşama olarak kendilerine ülke parlamentolarını hedef seçmişlerdir. (sözde) soykırımın tanınması için lobi faaliyetleri yürüttükleri ülkelerde tasarıların yasalaşması için parlamentolara baskı yapmaktalar ve seçim dönemlerinde bu konuyu gündeme taşıyarak oy potansiyellerini kullanarak olayı siyasileştirmişlerdir. İç politikada her daim kullanılan bir konu haline gelen Ermeni Meselesi artık bütün dünyanın iç politika gündemine yerleşmektedir.

Diaspora Ermenileri’nin siyasi faaliyetlerinin büyük bir kısmını bazı ülke parlamentoları ile uluslararası kuruluşların soykırım iddialarını destekleyecek kararlar almasına çalışmak oluşturmaktadır.

Bu konuda dikkati ilk çeken husus sözde soykırımı kabul isteminin hükümetlere değil parlamentolara yöneltilmiş bulunmasıdır. Bu, hükümetlerin ülkenin dış ilişkilerini yürütmek görev ve sorumluluğuna sahip olmalarından ileri gelmektedir. Herhangi bir hükümetin sözde soykırım hususunda alacağı bir kararın o ülke ile Türkiye arasında bir soruna dönüşmesi kaçınılmazdır. Fransa ve İsviçre örneklerinde olduğu gibi. Hükümetler böyle bir durumu arzu etmediklerinden kendilerini, olanakları ölçüsünde, Ermeni soykırım iddialarının dışında tutmaya çalışmaktadır. Buna mukabil parlamentolar yabancı ülkelerin doğrudan muhatabı olmadıklarından herhangi bir ülke veya bir uluslararası sorun hakkında tavsiye

niteliğinde kararları kolaylıkla almaktadırlar. Böyle bir kararı talep edenlerin bir oy potansiyeli varsa Parlamentoların bu tür kararları almaları kolaylaştırmaktadır.

Sözde Ermeni soykırımı hakkında karar alan ülkeler sırasıyla şunlardır: Uruguay, Güney Kıbrıs, Avrupa Parlamentosu, Arjantin, Rusya, Kanada, Yunanistan, Lübnan, Belçika, İtalya, Vatikan, Fransa, İsviçre

Bu kararların çoğu 1990’larda alınmıştır. Bunun, Ermeni terörizminden sonra diaspora faaliyetlerinin soykırımı resmen tanıtmak noktasında toplanması ve Ermenistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra diasporanın bu çabalarına destek olması gibi iki nedeni vardır.

Ülke parlamentolarının aldığı kararların önemli noktaları şu şekilde özetlenebilir.88

1. Uruguay (1965): Bu ülke parlamentosunun (Senato ve Temsilciler