• Sonuç bulunamadı

ABD’de (Sözde) Ermeni Soykırımı Yasa Tasarılarının Durumu Ermeni soykırım iddialarını kabul etmiş devletlerarasında sayılmamasına

A. Ulusal Güçler

19. ABD’de (Sözde) Ermeni Soykırımı Yasa Tasarılarının Durumu Ermeni soykırım iddialarını kabul etmiş devletlerarasında sayılmamasına

rağmen ABD’nin bu konuda özel bir yeri vardır. Protestan misyonerlerin Anadolu’daki faaliyeti nedeniyle ABD’nin Ermenilerle ilgisi ve ilişkisi çok eskidir.

ABD’de Amerikan Senatosu Ermeniler lehindeki ilk kararını 1894’te almıştır. Sevk ve iskandan sonra Amerikalıların Ermenilere ilgisi daha da artmıştır. Halen ABD’deki Ermeni azınlığın bir milyondan fazla olduğu ve ülkeye iyi uyum sağladıkları görülmektedir. Kaliforniya, Massachusetts ve New Jersey gibi eyaletlerde de ciddi oy potansiyeline sahiptirler.

Ermeni terörizmi başladıktan sonra Ermeniler Amerikan Kongresi’nden sözde Ermeni soykırımının tanınması için bir karar çıkartmaya uğraşmışlardır. Amerikan Kongresi 1975 ve 1984 yıllarının 24 Nisan gününü “İnsanın insana insanlık dışı davranışlarını anma günü” ilan etmiştir. Bu kararların metinlerinde Ermenilerin 1915 yılında soykırıma uğradığı belirtilmektedir. 1984 kararında ise bu soykırımın Türkiye tarafından yapıldığı öne sürülmektedir. Ne var ki bu kararlar 1975 ve 1984 yıllarıyla sınırlı kaldığı için Ermenileri memnun etmemiştir. 1996 yılında Amerikan Temsilciler Meclisi Ekonomik Yardım Fonu’ndan Türkiye’ye 22 milyon dolar verilmesi hakkındaki bir kararın içine (sözde) Ermeni soykırımını da dahil ederek Türkiye’nin bu yardımı alabilmesini “1915-1923” yılları arasında Osmanlı Devleti tarafından Ermeni halkına yapılan mezalimi tanımasına ve “Ermeni soykırımı

kurbanlarının anısını onurlandırmak için uygun önlemler” almasına bağlamıştır. Türkiye’nin bu yardımı istememesi kararı sonuçsuz bırakmıştır”.

Ermenilerin ABD’de bir diğer propaganda girişimleri de Başkanlardan her yıl 24 Nisan münasebetiyle bir mesaj yayınlamalarını istemek olmuştur. İlk mesaj, Kaliforniya’da valilik yapmış olması nedeniyle Ermenilerle yakın teması olan Başkan Ronald Reagan tarafından 1981 yılında yayınlanmış ancak bu mesaj, Ermenilere temas etmekle beraber, temelde Yahudi “Holokost”unu konu almıştır. Diğer yandan Başkan Reagan 1988’e kadar görevde kalmasına rağmen başka mesaj yayınlanmıştır. Onu izleyen Başkan George Bush ise dört yıllık görev süresinde bir kez, 1990 yılında mesaj yayınlamıştır. Başkan Bill Clinton ise sekiz yıl içinde, 1994’ten itibaren her yıl olmak üzere, altı mesaj yayınlamıştır. Başkan George W. Bush ise artık gelenek haline geldiği görülen bu mesajlara devam etmiştir.

2000 yılında, Ermeni iddialarının hemen tümünü içeren bir karar tasarısının komisyonlardan geçerek Temsilciler Meclisi Genel Kuruluna gelmesi Türkiye’de dikkatle izlenen ve itiraz edilen bir olay olmuştur. Tasarının kabulüne kesin gözüyle bakılırken Başkan Bill Clinton Temsilciler Meclisi Başkanı Dennis Hastert’e 19 Ekim 2000 tarihinde bir mektup göndererek ABD’nin bu bölgede önemi çıkarları bulunduğunu ve söz konusu tasarının bu sırada ele alınmasının bu çıkarları olumsuz yönde etkileyeceğini ve Ermenistan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin iyileştirme çabalarını engelleyeceğini bildirmiş ve tasarının ele alınmamasını istemiştir. Temsilciler Meclis Başkanı buna dayanarak tasarıyı gündemden çıkartmıştır.

11 Eylül 2001’de New York’a yapılan terörist saldırı Türkiye’nin, esasen var olan stratejik önemini dolayısıyla ABD’nin çeşitli alanlarda Türkiye’nin işbirliğine olan ihtiyacını arttırmış ve o nispette de Amerikan Kongresi’nden Ermenilerin istekleri doğrultusunda bir karar çıkması olasılığını azaltmıştır. Bu tarihten sonra Ermeniler doğrudan (sözde) soykırımı konu alan bir karar sunmamışlar buna karşın Yahudi “Holokost”u ile ilgili bir kararda isimlerini geçirmeye çalışmışlardır. Buna karşın Türkiye’nin ABD’nin Irak’a müdahalesi karşısındaki tutumunun yarattığı tepkiler Ermenilerce konunun tekrar gündeme getirilmesi için bir fırsat olarak görülmüştür.

ABD için değinilmesi gereken bir diğer konuda çok sayıda eyaletin (sözde) Ermeni soykırımını tanıyan kararlar almış olmasıdır.96 ABD’de eyalet meclisleri 1975 yılından itibaren sözde Ermeni soykırımını tanıyan kararlar almaya başlamışlardır. Eyaletlerden yarıdan fazlası sözde Ermeni soykırımını tanımışlardır. Eyaletlerin aldığı kararların Federal hükümet üzerinde bağlayıcılığı olmamasına rağmen bunların kongreyi etkileme olasılığı vardır. Ermeni lobisi kongreden bir tanıma kararı çıkartmak için çaba göstermektedir. Bu çabalar ABD Başkanları tarafından Türkiye’nin stratejik önemi vurgulanarak engellenmektedir.97 Ancak her yıl özellikle 24 Nisan’a yakın tarihlerde Ermeni lobisi faaliyetlerini yoğunlaştırmaktadır. ABD Başkanlarının 24 Nisan’da verecekleri mesajda özel ilgi konusu haline gelmiştir, ABD Başkanı George W. Bush 24 Nisan 2001 tarihli mesajında soykırım, katliam gibi kelimeler kullanmamıştır. 24 Nisan 2002 tarihindeki mesajında ise katliam dehşet verici öldürmeler gibi kelimeleri kullanmış ancak “soykırım” kelimesini kullanmamıştır.

ABD’de eyalet meclislerinin, valilerin ve belediye başkanlarının seçmenlerinin önem verdikleri konularda beyanlarda bulunmaları veya mesajlar yayınlamaları bir gelenektir. Ermeniler bundan yararlanarak oy potansiyelleri olan eyaletlerde bu tür kararlar alınmasını sağlamış bulunmaktadırlar. ABD’de yaşayan soydaşlarımızın sayıları, dolayısıyla siyasi güçleri, Ermenilere nazaran çok az olduğundan bu gibi eyalet kararlarının önlenmesi pek mümkün olamamaktadır.

Son gelişmelere baktığımızda 14 Haziran 2005’te Adam Sheff başkanlığındaki ABD Kongre üyeleri George Radanovic, John Nolenberg ve Frank Palone, Ermeni Soykırıma ilişkin tasarıyı Kongre’ye sunmaları ve 16 Haziran’da Bundestag’da “Ermeni kırımlarına” ilişkin ortak tasarının oylanması artık bu faaliyetlerin durdurulmasında ne kadar geç kalındığını gösteriyor. Müttefikimiz gibi görünen ABD’de bile pek çok eyalet bu tasarıları federal devletin karşı çıkmasına

96 Soykırımı tanıyan ABD eyaletleri şunlar: Alaska, Arizona, Arkansas, California, Colorado,

Connecticut, Delaware, Florida, Georgia, Illinois, Maine, Maryland, Massachusetts, Michigan, Minnesota, Missouri, Nevada, New Hampshire, New Jersey, New Mexico, New York, Kuzey ve Güney Carolina, Oklahoma, Oregon, Pennsylvania, Rhode Island, Sacramento, Utah, Virginia, Washington ve Wisconsin.

97 Kamer Kasım, “Ermeni Sorunu’nun Uluslararası İlişkiler Boyutu”, Ermeni Sorunu El Kitabı,

rağmen tanıyor ve Türkiye ile çıkarları biten ya da ilişkileri bozulan bir ABD hükümeti döneminde Federal devletin bu yasa tasarısını tanıması şaşırtıcı olmaz.

3 Aralık 1894 yılında başlayan ABD Kongresi’ndeki Ermeni tasarıları ve/veya Ermeni sorunu görüşmeleri çeşitli zaman aralıklarında dünyadaki çeşitli siyasi gelişmelerdeki seyirler sebebiyle zaman zaman sekteye uğramış veya uykuya yatırılmış olsa da konu, 1984 yılından itibaren düzenli olarak ABD Kongresi’nde yeniden işlenmeye başlamıştır.

Konuya tasarılar açısından daha ayrıntılı bakacak olursak ilk olarak 1894 yılında ABD Kongresi’ne taşınan mesele, 3 Aralık 1894 tarihli bir kararla Osmanlı Devleti’nin haksız yere suçlanmasına ve kınanmasına sebep olmuştur. Daha sonra Ocak 1896’da yine ABD Kongresi’nde her iki meclisin de (Senato ve Temsilciler Meclisi) gündemine getirilmiş ve Osmanlı Devleti aleyhine bir karar kabul edilmiştir. 1909 yılında Adana olayları sırasında ABD Hükümeti, Osmanlı Devleti’ne Ermeni sorunu ile ilgili olarak göz dağı verme amacıyla iki savaş gemisini Osmanlı kara sularına göndermiştir. Bu olaydan 7 yıl sonra ABD Kongresi’ne taşınan 9 Şubat 1916 kararı, daha sonra 11 Mayıs 1920 kararı olarak Kongre’den çıkmıştır. Bundan sonra Kongre’ye yönelik Ermeni propagandasının 55 yıllık suskunluk dönemini takiben 9 Nisan 1975'te konu tekrar Temsilciler Meclisi’ne getirilmiştir. 1975 yılında Temsilciler Meclisi’nde kabul edilen Ermeni Tasarısına tepki şeklinde -Türk-Yunan anlaşmazlığında ortaya çıkan Kıbrıs olayıyla bağlantılı olan ambargo gibi diğer nedenlerle de Türkiye tarafından- karşı hareket olarak 1975 Temmuz’unda Türkiye’de bulunan Amerikan tesislerinin faaliyetine son verilmiştir. Bu durum ABD’nin Türkiye üzerinden yürüttüğü comint ve elint istihbaratını durdurmuş, ayrıca İncirlik Üssü’ndeki faaliyetlerine kısıtlama getirmiştir. Türkiye ile ABD’nin, uygulanan silah ambargosu yüzünden ilişkileri gergin bir düzeyde olduğu için bu girişim Türkiye’de pek yankı uyandırmamıştır. Zaten bu dönemden sonra da Ermeni örgütlerinin, yöntem değiştirerek farklı bir yola, teröre yöneldikleri gözlemlenmiştir. 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren ise, Ermeni iddialarını içeren bir tasarının Amerikan Kongresi’nden geçmesini sağlamaya çalışmışlardır.

Türkiye’ye karşı fanatik Ermeni grupları tarafından uygulanan 1970’ler ile 1980’lerin Ermeni terörünün yerini, 1980’lerin ortalarından itibaren ABD Kongresi’ne defalarca getirdikleri Ermeni tasarıları almıştır. Bu amaçla, 12 Eylül 1984'te Temsilciler Meclisi’ne (sözde) Ermeni soykırımını, ABD’nin kabul etmesi istenen Ermeni karar tasarısı olarak taşımışlardır.

Ermeni lobisi ve destekleyicileri, tasarılarını 1984 yılında yasalaştırmayı başaramayınca bu defa 1985 yılında amaçlarına ulaşmak için Kongre’de oldukça kapsamlı çalışmalara başlamış, bu amaçla sadece 1985’te 4 tasarı sunma hazırlığına girişmişlerdir. Sonuçta diğerleri az sayıda taraftar topladığı için H. R. 192 sayılı tasarı görüşmeleri yapılmış ancak tasarı, 4 Haziran 1985’te reddedilmiştir. Bu tasarıları 1987 yılında 132 sayılı tasarı izlemiş bundan da sonuç çıkmayınca 1990’lı yıllarda Senatör Robert Dole’ün 212 sayılı Ermeni Tasarısı gündeme gelmiştir. 1991 yılında değişen dengeler, Irak’ın işgali, ABD’nin stratejik müttefiki olan Türkiye’ye duyduğu ihtiyaç, bu tasarının da Ermeni lobisi için bekleneni vermeyen bir neticeyle sonuçlanmasına neden olmuştur. Bu defa 2000 yılında 398 sayılı tasarı (H. R. 596) olarak, yeni bir Ermeni tasarısı, Kongre’de, Uluslararası İlişkiler Komitesi’nden çıkarak Temsilciler Meclisi’nde görüşülmek istenmişse de ABD Başkanı Clinton’un gündeme getirdiği ciddi ulusal güvenlik kaygıları nedeniyle, tasarı görüşmeye dahi açılmadan geri çekilmiştir.

Amerikan Kongresi’nde Ermeni Tasarı Sezonu diye bilinen bir dönem vardır. Amerikan Kongresi’nde artık gelenek halini almış olan Ermeni tasarılarını tartışma veya Ermeni tasarılarının Kongreye taşınması/taşındırılması süreci, genelde yılın iki döneminde cereyan eder/etmektedir. Yılın farklı aralıklarında ortaya çıktığı için, bu iki dönem şu şekilde sınıflandırılabilir.

Birinci dönem ki, bu süreci, genelde rutin olarak anma toplantıları şeklinde Ermeni lobisi gerçekleştirmektedir. Hemen her yıl, Nisan ayında ABD Kongresi’nde gerçekleştirilen bu etkinlik, anma toplantısı formatında olduğu gibi çoğu zaman daha önceden hazırlanmış olan bir tasarıyla daha ses getirici bir formata sokulabilir. Her yıl Nisan ayında gerçekleştirilen bu faaliyete bir de dönemin ABD Başkanı’na “Genocide” (Soykırım) kelimesini kullanmasını telkin eden bir mektup seremonisi eklenir. Oldukça geniş kapsamlı olan bu etkinlik seremonisine –artık bir gelenek halini de almış olduğu için olsa gerek- dönemin ABD Başkanı da Ermenilerin acılarını paylaştığını belirten bir cevabi mektupla katılır. Ancak, dönemin ABD Başkanı, Ermenilerden kendisinin telaffuz etmesini istediği “Genocide” (Soykırım) kelimesini kullanmaktan özenle ile kaçınır. Çünkü, o dönemde (bu herhangi bir dönem olabilir, hiç fark etmez), ABD, ya Soğuk Savaş süreci içerisindedir ki, Türkiye’nin yanında yer almak zorundadır ya Türkiye üzerinden Türkiye’deki üslerini kullanarak amaçlarına erişmeye çalışıyordur ya da Orta Doğu’da ilerleyen

dönemde gerçekleştirmeyi planladığı başka düşünceleri vardır. Bu yüzden dönemin Amerikan yönetimi, ne Ermenileri ne de Türkiye’yi fazla üzmek istemez. Dönemin ABD Başkanı, Ermenilere cevaben yazdığı mektuba, “Genocide” (Soykırım) kelimesinin dışında Ermenileri memnun edecek “Annihilate” (Tümüyle yok etme, ortadan kaldırma), “1,5 milyon kişinin kırılmasına üzgünüm” gibi” oldukça ağır ifadeleri yerleştirerek cevap verir. Ermeni tasarılarında hemen her yıl yaşanan bu mevcut gelenekte Türkiye’de o gün için yönetimde olan karar alıcılar ise, ABD Başkanı’nın “Genocide” (Soykırım) kavramını kullanmamasını sevinçle karşılarlar. Bu dönemin yöneticileri tarafından icra edilmese bile, medya bu görevi mutlaka üstlenir. Bu da aslında çok onur kırıcı bir durumdur.

Ermeni tasarılarının Kongre’ye taşındığı ikinci dönemin takvimi, bu defa Ermeniler tarafından değil bizzat -ancak yine Ermeniler kullanılarak- Amerikalı şahin Senatör(ler) veya Temsilciler Meclisi Üyesi/Üyeleri tarafından belirlenir. Takvimin belirlenmesinde çeşitli kıstaslar vardır. Örneğin, Türkiye ile ABD arasında yakın bir dönemde ticari veya askeri bir antlaşma için görüşmelerin yapılacak olması gereklidir. Hiç şüphesiz Ermeni tasarılarının Kongre’ye taşındığı ikinci dönemi belirginleştiren artık kamuoyunca da bilinen olay, İncirlik Üssü’nün kullanım süresinin uzatılması görüşmeleri öncesini kapsayan süreçtir. İncirlik Üssü’nün kullanımının uzatılması anlaşması daha önceki yıllarda her defasında 6 ay olmak üzere yılda iki defa uzatılırken -Özal sonrası yeniden ABD ile oldukça yakın ilişkiler ağını ören- Erdoğan Hükümeti döneminde yılda bir defa uzatılmak üzere 12 aya çıkartılmıştır. Buraya kadar anlatılanlardan anlaşılması gereken husus şudur: Ermeni tasarılarının Kongre’ye taşındığı ikinci dönemi ya İncirlik Üssü konusu üzerindeki uzlaşma teatileri öncesi süreç ya da başka yeni askeri üslerin kurulması veya askeri ihaleler öncesi süreç gibi gerekçeler belirler. Bunun yukarıda izah edilen birinci dönemden farkı, tasarıların Kongre’ye taşınmasında yılın belli bir ayını kapsamamasıdır. Tasarı, Türkiye’nin karşısına her an çıkabilir. Çünkü, inisiyatif, Türkiye’ye yönelik çizdikleri stratejiyi uygulama safhasına koyan Amerikalı şahinlerin elindedir.

2003 yılı Irak’taki savaş sebebiyle hareketli başlamıştı ve Türkiye ile ABD arasında yılın ilk aylarında tezkere krizi yaşanmıştı. Siyasi ve ekonomik alandaki pazarlıklarda Ermeni lobisi tekrar sahneye çıktı.

Devam eden savaş sırasında, Ankara, garanti isterken, Washington mali açıdan kendisini bağlamaktan kaçmaya çalışmış bunu yaparken de, Amerikan siyasal sisteminin önemli ayaklarından olan lobileri kullanma yoluna gitmeyi tercih etmişti.

Bu dönemde önemli bir diaspora kuruluşu olan ve siyasal alanda da lobi faaliyetleri yürüten ANCA Türk-Amerikan pazarlığında ABD çıkarlarını korumayı kendine görev edinmişti. New Jersey Milletvekili Frank Pallone’ın dönemin Dışişleri Bakanı Collin Powell’a gönderdiği Türkiye’yi Irak savasından angaje etmeyi amaçlayan mektubu, zamanlama olarak oldukça düşündürücü bir şekilde söz konusu gelişmeler yaşanırken kamuoyuna yansıtılmıştı. Bu o kadar güzel ayarlanmıştı ki, Türkiye’ye yönelik düşmanlığı ile bilinen Ermeni lobisinin söz konusu hareketi de yine bu dönem içerisinde yadırganmamıştı.

Yine bu dönemde Washington (sözde) Ermeni soykırım tasarısını bir silah olarak Ankara’ya karşı kullandı. Amerikan Kongresi’nden (sözde) soykırım tasarısını çıkartacağı tehdidiyle bir dış politika aracı olarak bu argümanı kullanmaktan çekinmemişti.

2003 yılı Temmuz ayı Türk Amerikan ilişkilerinde beklenmeyen bir olayın cereyan ettiği bir tarih oldu. Rehine olayı ve hemen ardından Ermeni tasarısının ABD Kongresi’nde hem Temsilciler Meclisi hem de Senato’da gündeme taşınması ilişkiler açısından kötü bir döneme girildiğini gösteriyordu.

Ermeni lobi kuruluşları bu durumu en iyi şekilde değerlendirmek istedi ve bu defa daha temkinli hareket etmeye çalıştı. Tasarıyı ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2004 yılındaki bütçesi içine ekleterek Kongreden ve ABD yönetiminden geçirtmek istiyordu.

Ermeni lobisi tasarıyla, ABD’nin BM soykırım sözleşmesini kabulünün 15. yıldönümünün anılmasını öngörürken Yahudi, Ruanda ve Kamboçya soykırımlarının yanına sıkıştırma olarak (sözde) Ermeni soykırımını da ekletmek istiyordu.

Tasarıyı destekleyenler arasında eski Başkan Bill Clinton’un eşi Hilary Clinton ve 2004 başkanlık seçiminde Bush’un karşısında Başkanlığa adaylığını koyan John F. Kery, Joe Lieberman ve John Edwards gibi popüler isimler vardı.

Zikredilen isimlerin desteğine karşılık olarak ABD Başkan’ı George W. Bush’un bilgisiyle Başkan Yardımcısı Dick Cheney ve ekibi, tasarının Senato’dan çıkmaması için yoğun kulis faaliyeti yürüttüler ve bunda başarılı da oldular. Tasarı Kongre’nin tozlu değil aksine temiz rafları arasına yine yakın bir dönemde çıkartılmak üzere özenle kaldırıldı. Washington yönetiminin bu jesti Ankara

tarafından elbetteki karşılıksız bırakılmadı, Ankara, bu süreçte Irak’ta daha aktif hareket edebilmeleri için Bush ve ekibine olan minnettarlık hislerini, İncirlik Üssü’nün daha geniş amaçlı kullanımından daha bir çok imtiyaza sahip olmaları imkanını sağlayarak gösterdi.

2003’te Ermeni tasarısı Kongre’den çıkmadı ama, çıkmamış olsa da belirli ölçüde amacına ulaşmış oldu.

ABD’de 2005 sonbaharında iki yeni Ermeni tasarısı gündeme gelmiştir. 2005 yılı başlarında hemen her yıl olduğu gibi Ermeniler Türkiye’ye yönelik lobi faaliyetlerini (elbetteki olumsuz yönde) gerek Avrupa’da gerekse ABD’nde sürdürdüler.

Türkiye-AB ilişkilerinin yoğunlaştığı son iki yılda (2004/2005) Ermeniler iddialarını daha güçlü seslendirme fırsatı buldu ve gerek AB’nin gerekse tek tek bazı Avrupa ülkelerinin desteğini sağlamış oldu.

Türkiye-AB ilişkilerinde, AB’nin Ermeni sorunu konusundaki Ermeni yanlısı tavrı bir taraftan Türkiye aleyhtarı Ermeni baskılarının artmasına yol açarken diğer taraftan da AB’nin Kophenag Siyasi Kriterleri’nin dışında Kıbrıs ve diğer konularda olduğu gibi, Türkiye’ye dayattığı koşullardan birisi oldu.

AB, Kophenag Siyasi Kriterleri dışında artı kriter şeklinde Ermeni sorunu konusunu Türkiye’nin önüne koyarken değişik aralıklarla Türkiye’nin AB üyeliğini desteklediklerini beyan etme zorunluluğu duyan Amerikan yönetiminden AB’nin bu konudaki yaklaşımına yönelik herhangi eleştirel bir açıklama gelmemiştir.

30’u aşkın eyaletinin ve/veya belediye meclisinin sözde soykırımı kabulü yönünde karar almasına karşılık Beyaz Saray yönetimi, resmi olarak böyle bir kabule yanaşmamıştır. Ancak, Kongre’sinde ve Beyaz Saray’da Ermeni sorunu konusunun dillendirilmesi politikasını hemen her yıl olduğu gibi geleneksel olarak yerine getirmekten de kaçınmamıştır. Ayrıca, AB içerisinde ABD güdümünde olduğu belirtilen Polonya’nın (parlamentosunun) birden bire sözde soykırımla ilgili bir Ermeni tasarısını kabul etmiş olması ve bu karara yönelik Beyaz Saray’dan herhangi bir yorumun yapılmaması Ermeni sorunu konusunda ABD’nin de AB ile aynı çizgide olduğunu göstermesi bakımından önemli bir örnek teşkil etmiştir.

Amerikan yönetimi Kıbrıs, Ege’deki Türk-Yunan anlaşmazlığı ve diğer konularda olduğu gibi Ermeni sorunu konusunu da Türkiye ile yaptığı pazarlıklarda ustaca kullanmıştır/kullanmaktadır.

ABD-AB karşılaştırmasında Ermeni sorunu üzerine her ne kadar yanlış ve haksız bir karar almış olsa da AB’nin tutumunu daha dürüst bir siyasi eylem olarak algılamak yerinde olacaktır. Çünkü ABD, konuyu resmi olarak kabul etmese de AB’den daha etkili olarak sorun üzerinde politik manevralar gerçekleştirmektedir. Hemen her yıl olduğu gibi 2005 yılında da Amerikan yönetimi bu senaryoyu bir önceki yıl kaldırmış olduğu tozsuz rafından indirerek Türkiye’ye karşı oynamış/oynatmıştır.

2005 yılı Nisan ayında Ermenilerin ABD Başkanı Bush’a sözde soykırımı kabul etmesini istedikleri mektuba Bush, Ermenilerin istediği cevabı vermemiş ancak, Ermenileri de incitmeyen bir üslupla karşılık vermiştir.

Ermenilere yazdığı cevabi mektupta: “Ermeni Anma Günü’nde, Osmanlı İmparatorluğu’nun son günlerinde 1.5 milyon kadar sürgüne zorlanan, kitle halinde öldürülen Ermenileri hatırlıyoruz. Bu korkunç olayı, pek çok Ermeni (büyük felaket) olarak anıyor. Bu korkunç can kaybı dolayısıyla en derin taziyelerimi iletmede Amerikalılar ve bütün dünyadaki Ermenilere katılıyorum” ifadelerini kullanan Bush, “bugün Ermeni halkının acısını yansıtan bu insanlık trajedisinin 90’ıncı yılını anarken, bağımsız Ermeni Devleti’nin geleceğine doğru bakıyoruz. ABD, Ermenilerin terörizmle savaşta ve barışçı ve demokratik bir Irak’ın kurulmasındaki katkılarından minnettardır.” şeklindeki cevabında Ermenileri onurlandırmaktan geri kalmamıştır. Bush’un Nisan ayında Ermenilere hitaben verdiği yazılı açıklama karşısında Türkiye memnun olmuş ve hemen her yıl olduğu gibi “Yaşasın Başkan “Genocide” (soykırım) kelimesini kullanmadı.” şeklindeki tavrını sürdürmüştür.

2005 Nisan ayında ABD’de Ermeni sorunu konusu bu yıl için kapandı derken birden bire Eylül ayı içerisinde ABD Kongresi’nde iki Ermeni tasarısı komitelerde kabul edilmiştir. Komitelerde oylama öncesi yapılan Türkiye aleyhtarı konuşmalarda diğer yıllardan farklı olarak 1 Mart 2003 Tezkeresi eleştiri konusu olmuştur. Oturumda söz alan milletvekilleri 1 Mart Tezkeresi’nin Amerikan askerlerine Türkiye’den cephe açmasına izin vermediğini ve bu tezkere sebebiyle Amerikan