• Sonuç bulunamadı

Sâmiha Ayverdi'nin eserlerinde estetik, sanat ve edebiyat eğitimi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sâmiha Ayverdi'nin eserlerinde estetik, sanat ve edebiyat eğitimi"

Copied!
176
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SÂMĠHA AYVERDĠ’NĠN ESERLERĠNDE ESTETĠK, SANAT ve EDEBĠYAT EĞĠTĠMĠ

Banu ÜNAL

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

ORTAÖĞRETĠM SOSYAL ALANLAR EĞĠTĠMĠ ANA BĠLĠM DALI TÜRK DĠLĠ VE EDEBĠYATI ÖĞRETMENLĠĞĠ BĠLĠM DALI

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ

EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

(2)

SÂMĠHA AYVERDĠ’NĠN ESERLERĠNDE ESTETĠK, SANAT ve EDEBĠYAT EĞĠTĠMĠ

Banu ÜNAL

DanıĢman: Yrd. Doç. Dr. Mustafa TATCI

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

ORTAÖĞRETĠM SOSYAL ALANLAR EĞĠTĠMĠ ANA BĠLĠM DALI TÜRK DĠLĠ VE EDEBĠYATI ÖĞRETMENLĠĞĠ BĠLĠM DALI

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ

EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

(3)

TELĠF HAKKI ve TEZ FOTOKOPĠ ĠZĠN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koĢuluyla tezin teslim tarihinden itibaren sekiz (8) ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı : Banu

Soyadı : ÜNAL

Bölümü : Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği

Ġmza :

Teslim tarihi :

TEZĠN

Türkçe Adı : Sâmiha Ayverdi‟nin Eserlerinde Estetik, Sanat ve Edebiyat Eğitimi

(4)

ETĠK ĠLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dıĢındaki tüm ifadelerin Ģahsıma ait olduğunu beyan ederim.

(5)

Jüri Onay Sayfası

Banu ÜNAL tarafından hazırlanan “Sâmiha Ayverdi‟nin Eserlerinde Estetik, Sanat ve Edebiyat Eğitimi” adlı tez çalıĢması aĢağıdaki jüri tarafından oy birliği / oy çokluğu ile Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Anabilim Bilim Dalı‟nda Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiĢtir.

DanıĢman: Yrd. Doç. Dr. Mustafa TATCI

Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Anabilim Bilim Dalı

BaĢkan: Yrd. Doç. Dr. Mustafa TATCI

Üye: Doç. Dr. Hamiye DURAN

Üye: Yrd. Doç. Dr. Yusuf DOĞAN

Tez Savunma Tarihi: 05.09.2014

Bu tezin Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Anabilim Bilim Dalı‟nda Yüksek Lisans tezi olması için Ģartları yerine getirdiğini onaylıyorum.

(6)
(7)

TEġEKKÜR

AraĢtırmam boyunca yardımlarını esirgemeyen, bilgi ve deneyimlerini

benimle paylaĢan hocam ve tez danıĢmanım Yrd. Doç. Dr. Mustafa

TATCI‟ya; manevi destek ve yardımlarıyla beni hiçbir zaman yalnız

bırakmayan eĢime ve aileme sonsuz teĢekkürler.

(8)

i

SÂMĠHA AYVERDĠ’NĠN ESERLERĠNDE ESTETĠK SANAT ve EDEBĠYAT EĞĠTĠMĠ

(Yüksek Lisans Tezi)

Banu ÜNAL GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

2014

ÖZ

Sâmiha Ayverdi çağımızın en önemli mütefekkir yazarlarındandır (1905-1993). Ayverdi, millî eğitimin, Türk dilinin ve millî kimliğin önemini her fırsatta dile getirmiĢ; eserleri, araĢtırmaları, hizmetleri ve yetiĢtirdiği kiĢiler ile de cumhuriyet tarihinin en ünlü Türk kadın yazarları arasında yerini almıĢtır.

Doğumundan vefatına kadar ülkenin ve yaĢadığı Ģehir olan Ġstanbul‟un pek çok devrini görmüĢ; eserleri o dönemlere ıĢık tutmuĢtur. O, maddeye karĢı manayı, yozlaĢmaya karĢı Ģahsiyeti, yabancılaĢmaya karĢı yerliliği savunarak, topluma rehberlik etmiĢtir. Bizi biz yapan değerlerin tarihte gizli olduğunu savunmuĢ; din, ahlâk, eğitim, dil, kültür, güzel sanatlar gibi konularda fikirlerini cesurca dile getirmiĢtir.

Bir Türk-Ġslâm münevveri olan Ayverdi, eserlerinde Allah ve insan meselesini Ġslâm tasavvufu anlayıĢı içerisinde ele alır. Eserlerinde Türk toplumundaki medeniyet değiĢmelerini ve sonuçlarını, aile ve ahlâk yapısındaki çöküĢü tasavvufi bir dille anlatması dikkat çeker. Ayverdi, yazdığı eserler ve yaptığı faaliyetlerle önemini bugün için de korumaktadır. Çünkü söylediği gerçekler, anlattığı meseleler doğru bir fikir zemini üzerine kurulmuĢtur. Bize düĢen görev, bu fikir deryasından gereken faydayı sağlamaktır.

Eğitim faaliyetleriyle kültürel, toplumsal, sosyal ve ahlâki değerlere sahip nesiller yetiĢtirmek istenir. Edebiyat eğitimiyle ise dünyayı, olayları ve fikirleri dengeli bir bakıĢla değerlendirecek bir insan tipinin yetiĢtirilmesinin amaçlandığı görülür. Edebiyat hem bir milletin kültür birikiminin doğru yorumlanmasını sağlar hem de toplumu var oluğu noktadan daha yükseklere çıkarır. Çünkü edebiyat hayatı bir bütün olarak ele alan bir sanattır. Amaçlarına ulaĢan bir edebiyat eğitimi bir bireyin ruhunu, düĢüncelerini, davranıĢlarını Ģekillendirir. Edebiyatın bu noktadaki görevi oldukça önemlidir.

Ayverdi de bütün eserlerinin ana konusu olan meseleleri sadece yazmakla yetinmemiĢ, bunların insana ve hayata katılması için toplum faaliyetlerine giriĢmiĢtir. Bu faaliyetler çerçevesinde etrafında bir topluluk oluĢturmuĢ, bu insanların yetiĢmeleri için çaba sarf

(9)

ii

etmiĢtir. Bu özelliğinin yanında yazdığı birçok eserle sanat ve edebiyat eğitimine yön verecek görüĢler ortaya koymuĢtur.

Bu araĢtırma Ayverdi‟nin sanat, edebiyat ve estetik eğitimi ile ilgili görüĢlerini ihtiva etmektedir. AraĢtırmanın amacı, Ayverdi‟nin görüĢlerinden hareketle, günümüzdeki edebiyat ve sanat eğitimi konusunda çeĢitli öneriler sunmaktır. AraĢtırmada “Literatür Taraması” esas alınmıĢtır; “betimsel” araĢtırma türü kullanılmıĢ; veri toplama, analiz-sentez, yorumlama vb. yöntemlere yer verilmiĢtir. Ayverdi‟nin görüĢleri ıĢığında eğitimin millîleĢtirilmesi ve düzeltilmesi noktasında millî bir eğitim politikası ile tarih ve millî bilinci yüksek nesiller yetiĢtirmek, bizi biz yapan değerleri yeniden kazanmak gereklidir.

Bilim Kodu:

Anahtar Kelimeler: Sâmiha Ayverdi, Edebiyat Eğitimi, Estetik Eğitimi, Sanat Eğitimi, Sosyal Terbiye ve Eğitim

Sayfa Adedi: 159

(10)

iii

AESTHETIC, ART AND LITERATURE EDUCATION IN THE WORKS OF SÂMĠHA AYVERDĠ

(M.S. Thesis)

Banu ÜNAL GAZI UNIVERSITY

GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES 2014

ABSTRACT

Sâmiha Ayverdi is one of the important writers of our age. (1905-1993) Ayverdi uttered the importance of the national education, Turkish language and national identity at every turn; and she took part in one of the famous female Turkish writers of the history of republic, with her works, researches and the people she raised.

From birth to death, the writer witnessed so many periods of the country as well as the city, Istanbul, and she shed light on these eras with her works. She defended meaning against material, personality against corruption, and she guided society. She supported that values, which really make us who we are, are hidden in the history; and voiced her ideas on religion, ethics, education, language, culture and fine arts bravely.

Ayverdi, one of the highbrows of Turk-Islam culture, discussed the issues, Allah and human, in an Islamic mystic way. It is pointed out that in her works, she tells the changes and results of the changes in civilization, collapse in the family and moral structure, with a mystical language. Today, she still remains import with her works because the truths and issues she said are constructed on accurate thoughts. What we need to do is to benefit from this ocean of thoughts.

Educational activities are to educate generations which possess cultural, social and moral values. Literature education, on the other hand, is aimed to grow a human type who can evaluate the world, ideas, and events, with a balanced perceptive. Literature provides true interpretation of a nations‟ culture and it also rises up the situation of a country. Since literature discusses life as a whole, literature education achieving its aims shapes the spirit, thoughts, and behavior of a person. Here the job of a literature is very important.

Not only she wrote the main subjects of the issues in her works, but Ayverdi also engaged in social activities in order to introduce these issues to human being and life. She created a community as part of these activities and made an effort to raise people. In addition, with lots of her works, she presented some ideas which direct literature and art education. This research includes Ayverdi‟s views on art, literature and aesthetic education. The goal of the research is to present various suggestions about literature a nd art education, based on

(11)

iv

Ayverdi‟s these views. This research is grounded on “Literature Survey”, the type “descriptive” research is used, and the methods data acquisition, analyze-synthesis and interpretation are utilized. It is needed to educate generations with high levels of history and national consciousness, in the light of Ayverdi‟s views concerning nationalization and correction of education system.

Science Code:

Keywords: Sâmiha Ayverdi, Literature Education, Aesthetic Education, Art Education, Social Morality and Education

Number of Pages: 159

(12)

v

ĠÇĠNDEKĠLER

ÖZ ... i

ABSTRACT ...iii

ĠÇĠNDEKĠLER ... v

SĠMGELER VE KISALTMALAR LĠSTESĠ... x

1. BÖLÜM... 1 GĠRĠġ ... 1 1.1.Problem Durumu ... 3 1.2.AraĢtırmanın Amacı ... 6 1.3.AraĢtırmanın Önemi ... 6 1.4.Varsayımlar ... 7 1.5.Sınırlılıklar ... 7 1.6.Tanımlar ... 7 1.6.1.Estetik ... 7 1.6.2.Sanat ... 8 1.6.3.Edebiyat ... 9 1.6.4.Eğitim ... 9 ĠLGĠLĠ ARAġTIRMALAR ... 11 2. BÖLÜM... 15 KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 15

(13)

vi 2.1.Hayatı ... 15 2.2.Edebî KiĢiliği... 18 2.3.Eserleri ... 26 3. BÖLÜM... 29 YÖNTEM... 29 3.1.AraĢtırmanın Modeli ... 29 3.2.Evren ve Örneklem... 29 3.3.Verilerin Toplanması... 29 3.4.Verilerin Analizi... 30 4. BÖLÜM... 31 BULGULAR ... 31

1. SÂMĠHA AYVERDĠ’YE GÖRE ESTETĠK VE SANAT EĞĠTĠMĠ ... 31

4.1.1.Sanatın Kaynağı ... 32

4.1.2.Sanatın Amacı ... 33

4.1.3.Sanat ve Güzellik ... 34

4.1.4.Sanat ve Mana ... 35

4.1.5.Sanata Gereken Değerin Verilmemesi ... 36

4.1.6.Türk Sanatının Eski Devirleri ... 40

4.1.7.Devlet ve Sanat... 42

4.1.8.Osmanlı‟da Sanat Bilinci ... 44

4.1.9.Türk Sanatçısının Özellikleri ... 46

4.1.10.Allah Ġnancı ve Sanat ... 48

4.1.11.Ġslam ve Sanat ... 49

4.1.12.Türk Mimarisi ... 50

(14)

vii

4.1.14.Mimar Sinan ve Sanat ... 54

4.1.15.Mimari ve Toplum Hizmeti... 56

4.1.16.Ġnsanlık Sanatı: Ahilik... 58

4.1.17.Toplum Hizmetinde Sanatın Yeri ... 60

4.1.18.Müzik ve Sanat ... 62

4.1.19.Türk Musikisinin Millîliği... 65

4.1.20.Müze Gibi Evler ve Sanat ... 65

4.1.21.Batı ve Doğu‟nun Sanata BakıĢ Açısı ... 67

4.1.22.Maddecilik ve Sanat ... 69

2. SÂMĠHA AYVERDĠ’NĠN ESERLERĠNDE EDEBĠYAT EĞĠTĠMĠ ... 71

4.2.1.Eğitim ... 73

4.2.1.1.Eğitimden Beklenenler ... 73

4.2.1.2.Eğitimi MillîleĢtirmek ... 75

4.2.1.3.Eğitim ve Öğretmen... 77

4.2.1.4.Nitelikli Öğrenme ... 79

4.2.1.5.Temeli Millî ġuura Dayanan Eğitim Politikası ... 81

4.2.1.6.Toplum Terbiyesinde Ruhi Değerler ... 82

4.2.1.7.Tüm Sorunların Temelinde Eğitimsizlik Olduğu ... 83

4.2.1.8.Eğitim ve EĢitlik ... 85

4.2.1.9.Dergâhın Kültürümüzdeki Yeri ... 86

4.2.2.Gençler ... 87

4.2.2.1.Gençlere Mektup ... 87

4.2.2.2.Gençlerin Eğitiminde Millîlik... 89

4.2.2.3.Batı Etkisindeki Türk Gençliğinin Sıkıntıları ve KaçıĢı ... 90

4.2.2.4.Niteliksiz Nesiller ve Çaresi ... 92

4.2.3.Öğretmen ... 94

4.2.3.1.Öğretmen ve Eğitim... 94

4.2.4.Türk Aydınları ... 95

(15)

viii

4.2.5.1.Çocuk YetiĢtirmede Ailenin Önemi ... 97

4.2.5.2.Aile Terbiyesi ... 100

4.2.5.3.Evlat Terbiyesi ... 102

4.2.5.4.Ailenin Eski ĠĢlevini Yitirmesi ... 103

4.2.6.Ġnsan ... 104

4.2.6.1.Ġnsanın Özellikleri ... 104

4.2.6.2.Ġnsanın Kendini Bilmesi ... 106

4.2.6.3.Ġnsan ve Bencillik ... 107 4.2.6.4.Ġnsanın Tekâmülü ... 109 4.2.6.5.Ġnsan ve Eğitim ... 110 4.2.6.6.Ġdeal Ġnsan... 111 4.2.7.Güzellik ... 112 4.2.8.Türk Dili ... 113

4.2.8.1.Türk Dilinin Tahrip Edilmesi ... 113

4.2.8.2.Sözün Ġlim ve Sanatla Süslenmesi Gerektiği ... 114

4.2.8.3.Dili Korumak ... 115

4.2.8.4.Türk Dilinin Yeni Nesil Tarafından AnlaĢılamaması... 116

4.2.8.5.Türk Dilinin Diğer Dillere Etkisi... 117

4.2.8.6.Tasavvuf Edebiyatı ve Tekkenin Türk Diline Katkıları ... 118

4.2.9.Millî Kültür ... 119 4.2.9.1.Tarih ġuuru ... 119 4.2.10.Millî Bilinç ... 120 4.2.10.1.Millî Kültür Politikası ... 120 4.2.10.2.Millî Romantizm... 121 4.2.11.GeçmiĢ... 122

4.2.11.1.GeçmiĢe Önem Vermek... 122

4.2.11.2.Eski Devrin Ġnsanları ... 122

4.2.11.3.GeçmiĢle Bağını Yitiren Toplumların Akıbeti ... 123

4.2.11.4.GeçmiĢe Sırtını Dönmek... 124

4.2.12.Gelenek... 126

(16)

ix

4.2.12.2.Örf, Âdet ve Aile ĠliĢkisi ... 127

4.2.13.Doğu-Batı ... 129

4.2.13.1.Doğu‟nun Üstünlüğü ... 129

4.2.13.2.Bugünkü Durumun Sebepleri ... 131

4.2.13.3.Batı ve Doğu ... 132

4.2.13.4.Batı‟nın Olumsuz Etkileri ... 134

4.2.14.Ahlâk ve Ġman ... 135

4.2.14.1.Ġman ve Ahlâka Gerekli Değerin Verilmesi ... 135

4.2.14.2.Ġmanın ve Ahlâkın Ġnsana ve Topluma Etkileri... 136

4.2.14.3.Vatan ve Ġman AĢkı ... 138

4.2.14.4.Ġman ve Tasavvuf ... 140

4.2.15.Yunus Emre ... 142

5. BÖLÜM... 144

5.1.SONUÇ... 144

5.1.1.Estetik ve Sanat Eğitimi ile Ġlgili Sonuçlar ... 144

5.1.2.Edebiyat Eğitimi ile Ġlgili Sonuçlar... 146

5.2.ÖNERĠLER ... 150

(17)

x

SĠMGELER VE KISALTMALAR LĠSTESĠ

C. : Cilt Çev. : Çeviren Doç.: Doçent Dr.: Doktor Haz. : Hazırlayan

MEB: Millî Eğitim Bakanlığı Nu. : Numara s. : Sayfa S. : Sayı TDK: Türk Dil Kurumu Üni. : Üniversitesi Vb: Ve benzeri Yay. : Yayınları yy: Yüz yıl

(18)

1

1. BÖLÜM

GĠRĠġ

Kültür, bir toplumun tarihî geliĢme süreci içinde meydana getirdiği maddi ve manevi değerlerin tümünü ifade eder. Bir dil sanatı olan edebiyat da kültürün içinde yer alır. Dil, hem edebiyatın temel taĢı hem de kültür taĢıyıcısıdır. Bir milletin oluĢturduğu edebiyat, o milletin kültür birikiminin bir yansımasıdır. Dil olmadan ne kültür ne de edebiyat olur. Bu üç unsur birbirini tamamlar.

Kültürün önemli ögelerinden biri de sanattır. Sanat kültürü temsil eder, tanıtır ve yayar. Sanat eseri, belirli bir kültür içinde yetiĢen sanatçı tarafından ortaya konur ve o kültürün özelliklerini kuĢaklar boyunca taĢır. Böylece, kültürün devamlılığını sağlar. Sanatın en önemli dallarından biri olan edebiyat da dil aracılığıyla gelecek nesillere kültürümüzü aktarır.

Edebiyat bu kültür aktarıcılığını eğitim vasıtasıyla gerçekleĢtirir. Çünkü edebiyat ve eğitimin insanı konu alması ve onu sürekli daha iyiye götürmek istemesi gibi ortak hedefleri vardır. Eğitim bunu okullar aracılığıyla, edebiyat ise estetik yolla yapar. Edebiyatın bireyi eğitme amacının temelinde, ona estetik bakıĢ açısı kazandırmak ve çeĢitli ahlâki değerleri bu yolla iletmek amacı vardır.

Edebiyat eğitimi ise öncelikle sanat eğitimidir. Sanat eğitimi, kiĢinin sanat yoluyla eğitilmesini sağlıyorsa; edebiyat eğitimi de kiĢinin edebiyatla eğitilmesini, kiĢide estetik ve sanatsal beğeni duygusunun oluĢmasını sağlar. Edebiyat güzellik duygumuzu ve estetik beğenimizi geliĢtirir. Bu durum, etrafında olup bitenlerden so rumluluk duyan, insani değerleri geliĢmiĢ bireylerin eğitimi açısından önemlidir.

Ġnsan çok yönlü eğitim gereksinimi olan bir varlıktır. Sanat ve edebiyat eğitimi, insan eğitiminin en önemli unsurlarından olup kiĢinin sadece eğitiminde ya da estetik bakıĢ

(19)

2

açısına sahip olmasında değil, ahlâki değerleri kazanmasında da önemli bir iĢleve sahiptir. Sanat ve edebiyat eğitiminin kafaya değil, yüreklere iyice yerleĢtirilmesiyle ahlâki değerlerin korunması söz konusu olabilir. Söylemekle insanın ahlâki değerleri kazanması sağlanamaz. Duyguları, estetik değerlerin etkisinde eğitilen insanın, ahlâki değerlerden uzaklaĢması ve duyarsızlaĢması olanaksızdır.

Temelinde estetik ve etik olan edebiyatın, kelime olarak kökenine baktığımızda “edep ” kavramı, ahlâki-dinî kurallar, gelenek ve görenek, muaĢeret kuralları gibi anlamları yanında, aydın olabilmek için gerekli bilgileri ve genel kültürü ifade eden bir terim olarak da kullanılmıĢtır. Edebiyat ahlâklı olmanın bir vasfı olan “edep”le iliĢkilendirilmiĢ, edebiyata edepli olmayı öğreten bir sanat alanı gözüyle bakılmıĢtır. Yani, edep kelimesi, dil, din, ahlâk ve sanatla iliĢkili olarak düĢünülmesi gereken bir kavramdır. Çünkü edebiyatın var olabilmesi için sözde edep gerekir; edebiyat var olduğunda ise nezaket, zarafet ve kültürlülük manasındaki edep ortaya çıkar.

Bu anlayıĢ Sâmiha Ayverdi‟nin sanat görüĢünde ve eserlerinde karĢımıza çıkar. Ayverdi, eserlerinde ele aldığı konularda güzel ile çirkinin, hayır ile Ģerrin, günah ile sevabın farkını iyi kötü hayatlar üzerinden örnekler vererek okuyucuya, hem edebiyat ve estetik zevki hem de bazı ahlâki değerleri kazandırma yoluna gitmiĢtir. Yazar, okul vazifesi görmüĢ, kendisinden ilham alan, millî benliği kavramıĢ, tarihîne, diline, dinîne, kültürüne sahip çıkan pek çok insan yetiĢtirmiĢtir.

Ayverdi, eserlerinde toplumun sorunlarına ayna tutarken, bir yaĢam biçimi olarak gördüğü tasavvufi anlayıĢı temel almıĢtır. Onun eserlerindeki tasavvufi anlayıĢ incinmemek ve incitmemek üzerinedir. Temelinde ise irfan ve edep vardır. Tasavvufu, felsefî bir anlatım tarzı olarak ve sosyal hayatın bütün tabakalarına yansıması gereken bir hazine olarak görür. Bu anlayıĢla yazdığı eserlerinde okuyucuya faydalı olsun, onu terbiye etsin, yetiĢtirsin diye ahlâki değerleri sıklıkla iĢlemiĢtir. Biz de bu çalıĢmamızda Ayverdi‟nin eserlerindeki sanat, edebiyat ve estetik anlayıĢını incelerken ahlâkı ve tasavvufu temel alarak bu kavramlar üzerinden bakıĢ açımızı Ģekillendireceğiz.

Bu bölümde araĢtırmanın problemi, amacı, önemi, varsayımı ve sınırlılığı üzerinde durulmuĢ, araĢtırmada geçen bazı kavramların tanımlarına yer verilmiĢtir.

(20)

3

1.1.Proble m Durumu

En geniĢ ve genel anlamıyla eğitim, çocuk olsun, genç olsun, yaĢlı olsun, insanlarda sosyal hayata ve çağa uygun tutum ve davranıĢ değiĢikliği sağlamaktır. Eğitimin iĢlevi, topluma sağlıklı bir biçimde uyum sağlayabilmeleri için insanları etkilemektir. Bu etkilenme, geçmiĢteki sosyal ve ulusal değerleri tanıtıp benimsetme, bugünün gerçeklerini gösterme ve geleceğe dönük değerler, hünerler kazandırma yoluyla olur. ÇağdaĢ eğitimin amacı, dünü koruyarak yarını güvence altına almaktır. Bu durumda eğitimin geçmiĢe, bugüne ve geleceğe dönük olmak üzere üç temel yönü var demektir. Kısacası eğitimden beklenen üç esas, dünü tanıtma, bugünü kavratma ve yarına hazırlanmadır (Kavcar, 1999).

Eğitim birtakım becerilerin öğretim ve öğrenim Ģeması içerisinde; insanın bilgi, sezinleme ve akıl iĢlevlerini geliĢtiren faaliyetler ve kavramlar bütünü olarak ele alınmaktadır. Ġnsan bilgiyi alır, yorumlar ve ona göre davranıĢ geliĢtirir. ĠĢte buna “eğitim” denir.

Eğitim çabalarının genel amacı, kuĢkusuz, yetiĢmekte olan çocukların ve gençlerin, topluma sağlıklı ve verimli bir Ģekilde uyum sağlamalarına yardım etmektir. Bu uyumun gerçekleĢtirilmesi için, ideal olarak, bireylerin istidat ve yetenekleri, eğitim yolu ile en son sınırına kadar geliĢtirilir ve insan davranıĢları, millî eğitimin amaçları doğrultusunda değiĢtirilir.

Dinamik kültür değerlerinin içine doğan çocuklar, zamanla eğitim yolu ile bu değerlere süreklilik ve esneklik kazandırarak, çağ koĢullarının isteklerine uygun ve geleceğe dönük yeni değerleri üretirler.

Eğitim, bireylere bilgi ve beceri kazandırmanın ötesinde, toplumun yaĢamasını ve kalkınmasını devam ettirebilecek ölçüde ve nitelikte değer üretmek, mevcut değerlerin dağılmasını önlemek, yeni ve eski değerleri bağdaĢtırmak sorumluluğu taĢır; bu değerler, öğrencilerin davranıĢlarını ve dilek düzeylerini yine eğitim yoluyla etkiler. Bireylerde eğitim düzeyi, fikir, duygu ve ahlâki tutumlar geliĢtikçe, çocuklara ve gençlere verilen eğitim de, esasta, seviye kazanır, geliĢir (VarıĢ, 1998).

Eğitim, insanlığın doğuĢundan beri daima olagelmiĢtir; günümüzde de uygarlık düzeyi ne olursa olsun her toplumda süregelmektedir. Nüfusu sınırlı olan ilkel bir kabilede, insanoğlu bir taraftan temel ihtiyaçlarını karĢılamak için kullandığı araçları geliĢtirmeye çalıĢmıĢ, bir taraftan da toplumdaki çocuk, genç ve diğer yetiĢkinlere, örgün olmayan bir eğitim

(21)

4

vermiĢtir. Böyle bir toplumda birey, canlı-cansız çevre ile etkileĢim yoluyla öğrenmiĢtir ve öğrenmektedir. Öğrenmenin oluĢtuğu her durumda insan davranıĢlarını değiĢtiren bir eğitim sürecinden bahsedilebilir (VarıĢ, 1998).

Tarihsel süreç içinde bakıldığında eğitimin, insanlık tarihî kadar eski bir geçmiĢi olduğu görülür; insanoğlu gözünü dünyaya açtığı ilk günden beri, kendisini karĢısında oldukça yetersiz gördüğü doğal ve fiziksel çevreyi kontrol altına almaya ve kendi gereksinimlerini karĢılamak amacıyla kullanmaya çalıĢmıĢtır. Bu kontrol ve kullanma süreci içinde insan sürekli olarak çeĢitli giriĢim ve çabalarda bulunmuĢtur. Bu etkinlikleri bir bütünlük içinde değerlendirmek güç de olsa gerçekte, her türlü insan giriĢim ve uğraĢının kuramsal bir temeli vardır (VarıĢ, 1998).

Ġnsan sadece eğitim ile insan olabilmektedir. Ġnsan, neredeyse edinebileceği her Ģeyi eğitim sayesinde kazanabilmektedir. Eğitim aracılığıyla sadece eğitim sayesinde kültür dünyasına dâhil olup, bütün yönleriyle geliĢebilme imkânı bulabilmektedir (Cevizci, 2011).

Bireylere estetik bakıĢ kazandırmak için, bireyler “güzel” olana yönlendirilmelidir. Ġnsan, yaratılıĢı gereği güzel olan herhangi bir nesneye ilgi duyar. Ancak eğitilmiĢ bir bireyin bu ilgisi, düzensiz bir ilgi olmamalı, belli ölçütlere dayanan ve bireyin yeni güzellikler ortaya koymasına yarayan bilinçli bir ilgi olmalıdır. Eğitim bireye estetik bir bakıĢ kazandırmalı, bu bakıĢla çevresini yorumlayan birey, güzel olanı bulabilmeli ve yeni ürünler ortaya koymalıdır.

Sanat, hem kiĢinin yaratıcı gücünü geliĢtirmek hem de insanlık niteliklerini yüceltmek için güçlü bir araçtır. Kalpten kalbe giden en sıcak, en dolaysız, en sağlıklı araç tır. Sanatçı, duyarlığı, düĢünüĢü ve yorumlayıĢı ile dikkati çeker, öteki insanlardan ayrılır. Çünkü o, toplumun ve yurdunun insanlarının özlemlerini, ihtiyaçlarını en iyi duyan ve sezen kiĢidir. Sanat ve sanat ürünleri çağdan çağa ve toplumdan topluma çok farklı biçimlerde değerlendirilmiĢ ama buna karĢın bütün insanlık tarihi boyunca var olmuĢtur (Bozkurt, 1992, s. 13).

Genel anlamıyla sanatın ve sanat eserinin asıl amacı yaĢamı kolaylaĢtırmaktır. Çünkü yaĢamı yalnızca teknolojik araçlar kolaylaĢtırmaz. Ġnsanları iyiye, güzele ve doğruya yöneltme, güzellik duygusunu geliĢtirme ve toplumun ilerlemesi yolunda hizmet etme, sanatın temel iĢlevleri arasında yer alır (Kavcar, 1999).

(22)

5

Ġnsan her Ģeyden önce düĢünen ve yaratan bir varlıktır. DüĢünme, yorumlama ve yaratıcılık özelliği, onu öteki canlılardan ayıran temel niteliklerin baĢında gelir. Gerçekten insanı hayvandan ayıran ana özellik, güzellik yaratma ve güzellik aramadır. Ġnsanın yaratıcı gücünden doğan en önemli ürünlerden biri de edebiyattır (Kavcar, 1999).

Edebiyat, sanatkârın iç dünyasında doğan ve orada ifadesini bulan mutlak zihnî ve deruni sanattır. Bu bakımdan güzel sanatlar içinde maddi malzemeye, göz ve kulak gibi duyu organlarına, faydaya, fizik dünyasının kanunlarına bağlı olmayan tek sanattır (Okay, 1990). Edebiyat toplumsal bir kurumdur ve toplumun yapısındaki değiĢime bağlı olarak da geliĢir. Çünkü edebiyat ürünleri sadece yaĢamı yansıtmakla kalmaz, aynı zamanda yaĢamı biçimlendirir. Böylece okuyucuları dolayısıyla da toplumu derinden etkiler.

Edebiyat, çağlar boyunca insanoğlunun duyduğu, düĢündüğü ve yaptığı her Ģeyi zengin ve en etkili bir biçimde ortaya koyan bir sanattır. Eğitim bakımından edebiyatın değeri, insana çok çeĢitli duyma, düĢünme ve hareket etme örnekleri vermesidir. Bir insan ancak böyle bir geniĢ ortam içinde kendisine uygun olan yolu seçme özgürlüğü kazanır. Tek bir roman okumak bile, bize insanların karakter yapısı, sosyal durumu, duygu ve düĢünce bakımından ne kadar farklı olduklarını göstermeye yeter. (Kavcar, 1999). Bu sayede yüzlerce değiĢik yaĢam tecrübe edilir; insanın olaylara bakıĢ açısı, onu irdeleme, analiz etme Ģekli geliĢir. Edebiyatın temel iĢlevlerinden biri, insan kiĢiliğini değiĢtirme ve geliĢtirmedir. Bu iĢlevine, duyguları geliĢtirme, duygu ve düĢünce arasında sağlıklı bir denge kurma da denebilir. Çünkü insanoğluna sevmeyi, acımayı, güzellikler karĢısında heyecanlanmayı öğretmede edebiyat önemli bir görev üstlenir(Kavcar, 1999). Edebiyat insanı bencillikten ve onun doğurduğu yalnızlıktan kurtarır.

Edebiyat eseri insana çevresini tanıtır. Ġnsanın kendisiyle, baĢka insanla, doğal ve toplumsal çevresiyle çatıĢmalarını yansıtır. Bu yansıtma, edebiyatın değiĢmeyen iĢlevlerinden biridir. Gerçekten, edebiyat değiĢik insanlık durumlarını, serüvenlerini yansıtarak insan doğasını tanıtır, bu yolla yaĢantımızı zenginleĢtirir, güzelin tadına ve farkına varma gücünü geliĢtirir.

Genel olarak sanatın amacı yaĢamı kolaylaĢtırmak olduğu gibi, edebiyat eserleri de insanın iç dünyasını yumuĢatır. Ġnsan sevgisiyle, yurt sevgisiyle, yaĢama sevgisiyle, doğa

(23)

6

sevgisiyle, daha nice sevgilerle yumuĢatır. Ġyilik, dostluk, hoĢgörü, bağıĢlama, dayanıĢma, çalıĢkanlık, dürüstlük... gibi insana özgü temel duyguları geliĢtirip pekiĢtirir.

Sonuç olarak, edebiyat eserleri insana özgü bazı değer ve niteliklerin yerleĢip kökleĢmesi, toplumsal yaĢamın ve çağın gerektirdiği değerlerin benimsenmesi yolunda öne mli roller oynar. Edebî eserler hem bireysel hem de sosyal hayatla ilgili olarak, iyiye, güzele ve doğruya yönelme yolunda, yeni değerler kazandırma yolunda telkinlerde bulunur, insanları bunlar doğrultusunda eğitir (Kavcar, 1999). Ġnsanların duygu, düĢünce ve hayal dünyasını geliĢtirir, zenginleĢtirir.KiĢinin hissettiği ancak tanımlayamadığı duyguları tanımlar.

1.2.AraĢtırmanın Amacı

Bireylerin, kendi milletlerinin kıymet hükümlerini öğrenmelerini ve bu yolla millî kimlik kazanmalarını sağlayacak bir edebiyat ve sanat eğitimi konusunda günümüzde çok çeĢitli görüĢler ileri sürülmektedir. Bu araĢtırmada da estetik ve sanat eğitimi ele alınacak, bunun yanında çeĢitli sanat dallarının eğitim süreçleri de değerlendirilecektir. Daha sonra önemli bir sanat dalı olan edebiyat eğitimi konusunda Sâmiha Ayverdi‟nin görüĢleri değerlendirilecektir. Sanat ve edebiyat eğitiminin, kiĢilerin estetik bir dünya görüĢü kazanmalarına yapacağı katkılar ele alınacaktır.

AraĢtırmanın amacı, çağımızın en önemli mütefekkir yazarlarından biris i olan Ayverdi‟nin görüĢlerinden hareketle, günümüzdeki edebiyat ve sanat eğitimi konusunda çeĢitli öneriler sunmaktır.

1.3.AraĢtırmanın Önemi

Ayverdi‟nin zengin bir yazı konusunu mesele olarak ele alması ve insanlığın çok farklı sorunlarına eğilmesi, onun değiĢik türlerde eser vermesinde etkili olmuĢtur. O, bu yüzden sadece roman yazmamıĢ, bu türün dıĢında, hikâye, mensur Ģiir, biyo grafi, tarih, hatırat, seyahatname, mektup, makale, deneme, sohbet, konferans, tebliğ türlerinde de eserler vermiĢtir.

Ayverdi sağlam bir Türkçe Ģuuru ile yazdığı bu eserlerinde, hem fikrî yapılarıyla zihnimizi besler hem sanatlı söyleyiĢleriyle estetik ihtiyacımıza cevap verir. Ayrıca bizi ana dilimizin zenginlik ve güzellikleriyle karĢılaĢtırır.

(24)

7

Ayverdi‟nin, yazdığı eserler önemini bugün için de korumaktadır. Çünkü söylediği gerçekler, anlattığı meseleler doğru bir fikir zemini üzerine kurulmuĢtur. Bu sebeple, fikir insanları, aydınlar her çağda yeniden okunmaya, yeniden anlaĢılmaya değer fikirlerin insanlarıdırlar. Topluma düĢen, bu fikir madenlerinden gerekli faydayı temin etmektir. Ayverdi‟nin eserleri Türk Milleti‟nin edebî ve sanatsal birikimini yansıtmasının yanı sıra bu birikimin yeni kuĢaklara nasıl aktarılacağı konusunda da önemli ipuçları içermektedir. Bundan dolayı bu araĢtırmada edebiyat ve sanat eğitimi konusunda bir “model yaklaĢım” geliĢtirilmiĢ olacaktır.

1.4.Varsayımlar

Bu araĢtırmanın dayandığı temel varsayımlar Ģunlardır:

Türk edebiyatında Ayverdi, milletimizin sanat ve kültür bakımından yetiĢtirdiği önemli bir Ģahsiyettir. Ayverdi‟nin eserlerinde yer alan estetik, sanat ve edebiyat eğitimi ile ilgili görüĢlerinden eğitimin çeĢitli alanlarında faydalanılabileceği varsayılmaktadır.

1.5.Sınırlılıklar

Bu araĢtırma Ayverdi‟nin eserlerinde yer alan estetik, sanat ve edebiyat eğitimi ile ilgili hususlardaki açıklamalar ve görüĢlerle sınırlıdır.

1.6.Tanımlar 1.6.1.Estetik

Estetik, -en geniĢ anlamıyla- sanat ürünlerinin kurallarını, güzellik kavramının kuramsal yönünü ele alan, felsefenin alt bilim dalıdır. Bunun yanında güzel duyu, bediiyat, güzellik duygusu ile ilgili olan, güzellik duygusuna uygun olan anlamlarına da gelmektedir (TDK, 2005, s. 654).

Güzel kavramının ana hatlarıyla ortaya konması estetik kavramının daha iyi anlaĢ ılmasını sağlayacaktır. Güzel en geniĢ anlamıyla hem tabiatta hem de sanatta ahenkle ifadenin mükemmel bir uyumu olarak tanımlanabilir. Böyle bir birleĢim insanın duygu ve düĢünme

(25)

8

yetilerini etkiler. Güzel, insandaki zihinsel algıları, duyguları, duyarlılıkları bütünüyle tatmin edebilen bir Ģeydir. Bir nesne, durum ya da kavram insanda geniĢ bir hayal ve haz duygusu, derin düĢünceler ve yüksek heyecanlar uyardığı ölçüde güzeldir. Böyle bir güzellik tabiatta yalın hâliyle bulunabileceği gibi, sanat yoluyla iĢlenerek de ortaya çıkabilir (Koç, 2009).

Güzel göreceli bir kavramdı. KiĢiden kiĢiye, toplumdan topluma ve yaĢanan dönemlere göre güzel anlayıĢı değiĢebilir. Özellikle farklı kültürlerde bu değiĢkenliği daha açık olarak görebiliriz. Her kültür kendi yaĢam biçimlerine uygun olarak kendi güzel anlayıĢlarını geliĢtirmiĢtir. (Balcı, 2005, s.11-12)

Günlük dilde estetik sözcüğü güzelle, güzellik duygusuyla eĢ anlamlı kullanılmıĢtır. Güzel, estetik biliminin temel kavramıdır. Estetik alanı tam olarak açıklamada yeterli olmasa bil, estetiğin en yaygın, bilinen tanımı “Estetik güzelin bilimidir.” tanımıdır.

1.6.2.Sanat

Sanat, bir baĢkasının yansıttığı duyguları görerek ya da duyarak algılayan birinin, bu duyguların aynısını yaĢaması temeline dayanan bir etkinliktir (Tolstoy, 2007, s. 49).

Sanat, maddi kaygı gütmeyen, insanda estetik haz ve heyecan uyandıran ürünlerin toplamıdır. Sanatta temel olan güzellik, derinlik, etkileyicilik ve öğreticiliktir. Sanat ilk insanla baĢlamıĢ ve uygarlığa paralel olarak geliĢimini sürdürmüĢtür. Ġnsanı ilgilendiren her Ģey sanatın da konusu olmuĢtur.

Sanatın hareket noktası ruhsal olan iç dünyayla görünen dıĢ dünya yani “doğa”dır. Sanat insanın iç dünyadan dıĢ dünyaya açılma arzusuyla baĢlar. Korku, umut, baĢarma güdüsü, sevinç, üzüntü gibi tüm duyguların ifade biçimi olan sanatta düĢünsel çabalar, din gibi olgular da etkili olmuĢtur. Diğer bir etken de insanda oyun ve değiĢim tutkusudur.

Ġnsan, güzel sanatlar sayesinde, var olan malzemeyi yeniden biçimlendirir ve bu Ģekilde kendini ifade etmeye çalıĢır. Ġnsanlar bilim, teknoloji ve anlayıĢların tam olgunlaĢmadığı dönemlerde, çizgi, boya ve kil yoluyla çeĢitli biçimler, desenler, sanat ürünleri ortaya koymuĢlar ve bu Ģekilde içlerini dökmüĢlerdir.

Sanatta yaklaĢımlar ve değer yargılarının çağdan çağa, sanatçıdan sanatçıya değiĢiklik göstermesi pek tabiidir. Bu durum toplumun beğenilerindeki değiĢikliklerden kaynaklandığı gibi sanatçıların bireysel tercihlerinden de kaynaklanabilmektedir. Sanat

(26)

9

sitilleri, tarihî akıĢ içinde çeĢitli adlar almıĢtır: klasik tarz, barok tarzı, modern tarz, post-modern tarz vb.

1.6.3.Edebiyat

Edebiyat; düĢünce, duygu ve hayallerin sözlü veya yazılı olarak güzel ve tesirli biçimde anlatılması sanatıdır. Edebiyat; okuyana estetik bir tat vermek amacıyla yazılmıĢ olan ya da böyle bir amacı olmasa bile, biçimsel özellikleriyle bu düzeye ulaĢabilen bütün yazılı yapıtlar anlamına da gelmektedir. Bu anlamıyla edebiyat görece yeni bir terimdir.

Edebiyat; düĢünce, duygu veya herhangi bir hakikati veya herhangi b ir fikri yazı veya sözle, manzum veya nesir hâlinde güzel Ģekilde ifade sanatıdır. Ayrıca bu sanatla uğraĢan ilim kolu ve edebiyata ait yazıları toplayan kitap manalarına gelmektedir. Edebiyatın sözlük anlamından biri de edebe, yani terbiyeye uygun söz söylemektir.

1.6.4.Eğitim

Bireyleri belli bir bilim veya sanat dalında geliĢtirme iĢi demek olan eğitim, aynı zamanda gençlerin ve çocukların toplum yaĢamında yerlerini almaları için gerekli bilgi ve becerileri elde etmelerine yardım etme iĢidir (TDK, 2005, s. 605-606).

Eğitim bireyin yaĢadığı toplumda pratik değeri olan yetenek, yönelim ve diğer davranıĢ biçimlerini edindiği, süreçler toplamıdır: KiĢinin, toplumsal yeteneklerinin ve üst düzeyde kiĢisel geliĢmesinin sağlanması için seçkin ve kontrollü bir çevreyi ve okul etkinliklerini içine alan sosyal bir süreçtir (VarıĢ, 1998).

KiĢinin yaĢadığı toplum içinde değeri olan, yetenek, tutum ve diğer davranıĢ biçimlerini geliĢtirdiği süreçlerin tümüdür. Eğitim, önceden saptanmıĢ esaslara göre insanların davranıĢlarında belli geliĢmeler sağlamaya yarayan planlı etkiler sürecidir. Eğitim, bireyin davranıĢlarındaki yaĢantısı yoluyla kasıtlı olarak ve isteyerek değiĢme meydana getirme sürecidir. Görüldüğü gibi eğitimin birçok tanımı yapılabilmektedir. Ancak, günümüzde çoğunlukla tercih edilen tanım: “Bireyin davranıĢında, kendi yaĢantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istenilen yönde (eğitimin amaçlarına uygun) değiĢme meydana getirme sürecidir.” Ģeklindedir. Bu tanıma göre;

(27)

10 -Eğitim bir süreçtir.

-Eğitim sürecinde, bireyin davranıĢlarının istenilen yönde değiĢtirilmesi amaçlanmaktadır.

-DavranıĢlarındaki değiĢme kasıtlı olarak gerçekleĢtirilmektedir. -Eğitim sürecinde bireyin kendi yaĢantıları esastır.

(28)

11

ĠLGĠLĠ ARAġTIRMALAR

Sâmiha Ayverdi hakkında Ģimdiye kadar pek çok tez çalıĢması yapılmıĢtır. Ayverdi‟nin eserlerinde tasavvuf, aĢk mevhumu, konak hayatı ve günlük hayat gibi çeĢitli konularda çalıĢılmıĢtır. Ayverdi ile ilgili yapılan çalıĢmalardan bazıları Ģunlardır:

Alan (2005), çalıĢmasında konak, köĢk ve yalı ortamında büyüyen Sâmiha Ayverdi‟nin bu mekânları, romanlarının itibarî âlemine nasıl yansıttığını tespit etmiĢ, ayrıca yazarın, romanları haricindeki eserlerinde bu mekânlara ve bu mekânlarda yaĢayan insanlara bakıĢ açısını belirlemiĢtir. ÇalıĢmada, evlerin insan hayatındaki önemi incelenmiĢ ve bu evler arasında özel bir konumu bulunan konakların edebiyatımızdaki yeri üzerinde durulmuĢtur. ÇalıĢma ile bağlantılı olarak da Ayverdi‟nin konak, köĢk ve yalılara yer verdiği eserleri ele alınmıĢtır. ÇalıĢmanın sonucunda, Ayverdi‟nin, çocukluğunda derin izler bırakan bu mekânları gerek fiziksel gerek sosyal yönleriyle romanlarına aktardığı görülmüĢtür. Ayrıca yazarın, bu konutları kültürel mekânlar olarak algıladığı ve buralardaki geleneksel değerleri eserlerinde yaĢatmaya çalıĢtığı belirlenmiĢtir.

Akçal (2007), çalıĢmasında Ayverdi‟nin Hancı, Yusufcuk ve Dile Gelen Taş adlı kitaplarında yer alan dinî ve tasavvufî unsurları ele almıĢtır. ÇalıĢma dinî, tasavvufî, ahlâki unsurlar olmak üzere üç ana bölümden oluĢmaktadır. ÇalıĢmanın dinî unsurlar kısmı itikat, ibâdet ve diğer dinî unsurlar olmak üzere kendi içe risinde alt baĢlıklara ayrılmıĢ; itikat kısmı Allah, Melekler, Kitaplar, Peygamberler, Ahiret Günü, Kaza ve Kader konularına göre tasnif edilmiĢtir. Ġbâdet konusu çerçevesinde Ayverdi‟nin kaleme aldığı pek fazla Ģiiri olmadığı için bu bölüm kısa tutulmuĢ, diğer dinî unsurlar bölümünde ayet, haram-helâl, günah- sevap, cennet-cehennem, dua, Ģeytan, cin ve kurban alt baĢlıkları oluĢturulmuĢtur. Ayverdi‟nin eserlerinde bulunan tasavvufî unsurlar adlı ikinci ana bölümde tasavvufun tanımı ve konusu; tarikat ile ilgili unsurlar olmak üzere iki alt baĢlık oluĢturulmuĢtur. Bu çalıĢmanın ilk bölümü vahdet-i vücûd, kalp gönül, aĢk ve akıl, ten-can-nefs, makam ve haller, seyr- u sülûk, çile ve hasret konularına göre tasnif edilmiĢ tir. Tarikat ile ilgili unsurları mürĢid ve mürid olarak iki alt baĢlıkta incelenmiĢtir. Tezin son bölümünde Ayverdi‟nin eserlerinde bulunan ahlâki unsurların ele alındığı görülmektedir. Bu bölüm

(29)

12

gaflet-basiret, tevazu-kibir, kemlik- iyilik, kınama-ayıplama, teslimiyet, ümit, Ģehvet baĢlıklı konulardan oluĢmuĢtur.

Uymur (2005), çalıĢmasında Ayverdi‟nin XX. yüzyılın baĢlarından sonlarına kadar kaleme aldığı çeĢitli türlerdeki otuz beĢ eseri okuyarak Ġstanbul‟un gündelik hayatına dair unsurları bir araya getirmiĢtir. Bu unsurlar anlamlı bir bütün oluĢturacak Ģekilde sınıflandırılmıĢ ve altı bölümde ele alınmıĢtır. Birinci bölümde hayatın devreleri, ikinci bölümde ev hayatı, üçüncü bölümde cemiyet hayatı, dördüncü bölümde giyim kuĢam ve süslenme, beĢinci bölümde mübarek günler, altıncı bölümde eğlence hayatı anlatılmıĢtır. Bölümlerde konuyla ilgili elde edilen malzemenin eksik kalan veya kısa tutulan yerleri devrin diğer müelliflerinin eserleri ve Ġstanbul‟un gündelik hayatını ele alan araĢtırmalar ile beslenip tamamlanarak verilmiĢtir. ÇalıĢmaların sonucunda unsurları Ayverdi‟nin eserlerinde tespit edilen Ġstanbul‟un gündelik hayatı, bütün yönleri ve iĢleyiĢiyle ortaya koyulmaya çalıĢılmıĢtır.

ġiĢman (2009), çalıĢmasında Ayverdi‟nin kendi aĢk felsefesinden yola çıkarak bu anlayıĢı eserlerine ne Ģekilde yansıttığını belirlemiĢtir. ÇalıĢmanın giriĢ kısmında aĢkın mahiyeti ve niteliği üzerinde durulmuĢ, edebiyatımızdaki seyri genel hatlarıyla yansıtılmaya çalıĢılmıĢtır. Dört bölümden oluĢan çalıĢmanın birinci bölümü Ayverdi‟nin hayatı, edebî Ģahsiyeti ve eserlerine ayrılmıĢtır. Ġkinci bölümde Ayverdi‟nin aĢk anlayıĢının beslendiği kaynaklar ele alınmıĢ; baĢta mürĢidi Kenan Rifâî olmak üzere Mevlana Celâleddin Rumi, Yunus Emre ve Fuzuli gibi üstatların aĢk anlayıĢlarına eserlerinden örnekler verilmek suretiyle açıklık getirilmiĢtir. ÇalıĢmanın esas konusunu teĢkil eden üçüncü bölümde ise Ayverdi‟nin romanları, hikâyeleri ve mensur Ģiirleri incelenerek yazarın fikrî eserlerinden de hareketle ondaki aĢk anlayıĢı tespit edilmeye çalıĢılmıĢtır. Yazarın romanlarındaki ve hikâyelerindeki itibarî âlemde aĢk kavramının nasıl ele alındığı üzerinde durulmuĢ, seçtiği kahramanların aĢkı yaĢayıĢları incelenerek yazarın maddî aĢk ile manevî aĢk arasındaki köprüyü ne Ģekilde kurduğu belirlenmiĢtir. Bunu yaparken romanların bütünleyici unsurlarından olan olay örgüsü, Ģahıs kadrosu, zaman, mekân gibi unsurlara da yeri geldikçe konuyu bir bütünlüğe ulaĢtırması itibarıyla değinilmiĢtir. Ayverdi‟nin daha çok kendi duygularını yansıttığı mensur Ģiir kitapları Yusufcuk, Hancı ve Dile Gelen Taş adlı eserlerinde ise aĢkın dile getirildiği parçalardan örnekler verilmek suretiyle yazarın aĢk anlayıĢı belirlenmeye çalıĢılmıĢtır. Ayverdi‟nin eserlerinde aĢk mefhumunun yazar tarafından ne Ģekilde ele alındığının, bu aĢk anlayıĢının yöneldiği ortak noktaların ve

(30)

13

bunlardan hareketle yazarın aĢk anlayıĢının çalıĢma sonucunda ortaya çıkan veriler ıĢığında değerlendirilip ortaya konduğu sonuç kısmını da içeren dördüncü bölümde yazar hakkında ulaĢılabilecek mevcut kaynakları göstermek üzere Sâmiha Ayverdi Bibliyografyası‟na da yer verilmiĢtir.

Özer (2008), çalıĢmasında Ayverdi‟nin Mesihpaşa İmamı, Mabette Bir Gece, İnsan ve Şeytan, Yolcu Nereye Gidiyorsun ve İbrahim Efendi Konağı isimli eserlerinde geçen tasavvuf unsurlarını bulmuĢtur. Üç bölüm hâlinde hazırlanan çalıĢmanın ilk bölümünde tasavvuf ve tarihî geliĢiminden bahsedilmiĢ, tasavvuf ana hatlarıyla tanıtılmıĢtır. Ġkinci bölümde Ayverdi‟nin hayatı, fikirleri, edebî kiĢiliği ve eserleri ele alınmıĢtır. ÇalıĢmanın ana kısmında ise Ayverdi‟nin sözü edilen beĢ eserinde geçen tasavvuf unsurları incelenmiĢtir. ÇalıĢmanın sonunda yazarın, engin bir tasavvuf kültürüne ve meal bilgisine vâkıf olduğu, dinî ve millî değerlere sadakatle bağlı kalarak çağdaĢ düĢünceye kapılarını açabilmeyi baĢardığı görülmüĢtür.

Sanat, edebiyat ve estetik eğitimi ile ilgili yapılan çalıĢmalar ise Türk edebiyatının önemli yazar ve araĢtırmacıları üzerinedir. Onların fikirleri ıĢığında edebiyat, sanat ve estetik eğitiminin nasıl olması gerektiği konusuna cevaplar aranmıĢtır.

Gökçeli (2007), çalıĢmasında Nihat Sami Banarlı‟nın görüĢlerinden yola çıkılarak kültür-medeniyet, sosyal terbiye, Türk dili edebiyatı ve estetik eğitiminden iyi bir sonuç elde etmek için nelerin yapılması gerektiği konusu üzerinde durulmuĢtur. Sonuç olarak; Banarlı‟nın, kültür-medeniyet ve millî kültürün eğitimle iliĢkisine bununla birlikte “Türk dili edebiyatı ve estetik eğitimine dâir görüĢlerinin eğitimdeki yeri ve önemi nedir? ” sorusuna cevap aranmıĢtır. Banarlı, insanın sosyal adâp ve terbiye doğrultusunda eğitilip vicdanlı, edepli yetiĢtirilmesi; sosyal hayattaki yerinin ve sorumluluğunun bilincinde olması gerektiğini belirterek çeĢitli toplumsal sorunlara çözüm önerileri getirmiĢtir.

Acar (2011), çalıĢmasında Mehmet Kaplan‟ın sanat ve edebiyat eğitimi ve bireylere estetik yetenekler kazandırma konusundaki görüĢlerini konu etmiĢtir. AraĢtırmada Kaplan‟ın düĢüncelerinden hareketle, estetik, sanat ve edebiyat eğitimi konusunda çeĢitli önerilere yer verilmiĢtir. Bu çalıĢmada “Bireylere estetik bakıĢ açısı kazandırmada sanat ve edebiyatın rolü nedir? Mehmet Kaplan‟ın görüĢlerinin bu konuya katkıları nelerdir?” sorularına cevap aranmıĢtır.

(31)
(32)

15

2. BÖLÜM

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

SÂMĠHA AYVERDĠ’NĠN HAYATI, EDEBÎ KĠġĠLĠĞĠ, ESERLERĠ

2.1.Hayatı

Sâmiha Ayverdi, 1905 yılında Kasım ayının Kadir gecesinde Ġstanbul, ġehzâdebaĢı‟nda doğdu. Annesi Meliha Hanım, babası Piyâde Kaymakamı Yarbay Ġsmail Hakkı Bey‟dir. Baba tarafından Ģeceresi Ramazanoğullarına kadar dayanır.

Ayverdi, soyu ile ilgili Ģu bilgileri verir: “Ramazanoğulları‟ndanız. Bir ceddim yeniçeri, bir ceddim Macar ellerinde yatan Gül Baba, b üyük babam Ģehit, babam gazi. Ecdadımız ölüm dirim macerasını bu topraklarda yaĢamıĢ... Bir Orta Asya damgasını taĢıyan bize ne düĢer, artık onu siz hesap edin” (Ayverdi, 2006c, s. 385).

Çocukluğu ġehzadebaĢı semtinde, Kalenderhane Camii çevresindeki evleri ile annesinin amcası Ġbrahim Efendi‟nin konağı arasında geçmiĢti. Buralardaki dadılar, kalfalar, bacılar, halayıklar, odalıklar, uĢaklar, aĢçılar, evlâtlıklar, zencilerden Çerkeslere kadar uzanan yelpazedeki çeĢitli soydan insanlar arasında büyümüĢtü. Bunların her birine ait ayrı ayrı anıları muhafaza ediyordu (Deliorman, 2004).

Ayverdi, beĢ yaĢında mahalle mektebine baĢlar. 1921 yılında Süleymâniye Ġnâs Numûne Mektebini bitirir. Öğrenimine özel hocalarla devam eden Ayverdi‟deki cevheri ailesi ve hocaları fark ederek yazarı ona göre yetiĢtirirler. “Öğrenme isteğini besleyen zengin bir kütüphanenin elinin altında oluĢu da almaya müsâit karakterinin beslenmesindeki mühim âmillerden biridir. Nitekim henüz on iki yaĢındayken Kısâs-ı Enbiyâ ve Esâret-i Fünûn ciltleri olmak üzere babasının kütüphanesindeki bütün eserleri okur” (Yalsızuçanlar, 2012, s.12).

Ayverdi‟nin hayatında etkili olan kiĢilerden birisi de büyükannesi Hâlet Hanım‟dır. “Hâlet Hanım, içtimâi seviye, görgü, aristokrasi, hayat üslûbu ve yaĢayıĢ bakımından kendi büyükannesi Zekiye Hanım‟dan çok Ģey öğrenmiĢ. Sâmiha anne, Hâlet Hanım‟dan bu

(33)

16

mânâları ve bu terbiyeyi de alarak, on iki yaĢına kadar o nun eğitimi altında yetiĢmiĢtir” (Yalsızuçanlar, 2012, s.12)

Yazarın çocukluğunda derin izler bırakan bir diğer unsur da Ġbrahim Efendi Konağı‟dır. Konak ġehzâdebaĢı‟ndadır ve Ayverdi‟nin evi konağın hemen arka sokağındadır. Ayverdi‟nin çocukluğu, bu mahallelerde geçmiĢtir. “Ġbrahim Efendi Konağı ile Ġmparatorluğun çöküĢü arasında bir paralellik yakalayan yazar, Türk-Ġslam sentezini aksettiren kültürü ile Ġstanbul medeniyetini ve âile çevresini tanıtmak için bu kona ğı, itibarî bir dünyânın merkezî mekânı olarak seçer. Konakta yaĢamıĢ ya da bu konakla irtibatı bulunan kiĢileri, kimi zaman romanın itibarî dünyasına yerleĢtirir. ” (Kırzıoğlu, 1990, s.5) Ayverdi, Ġstanbul‟un bir semti olan ġehzadebaĢı‟ndan Ġstanbul‟u görmüĢ ve tanımıĢ; anneannesinden sözlü kültürü ve tarih Ģuurunu almıĢ; Ġbrahim Efendi Konağı‟nda Osmanlı-Türk‟ünün soyluluğunu yaĢamıĢ ve Ġmparatorluk coğrafyasının dağılıĢını bu konakta gözlemlemiĢtir (Binark, 1999).

Ayverdi‟nin küçük yaĢlarından itibaren, devletin- milletin yaĢadığı sıkıntıyı fark etmesinde, yaratılıĢı kadar, içinde bulunduğu ortamın da büyük etkisi olmuĢtur. Zira köklü bir ailenin çocuğu olan Ayverdi, eski Ġstanbul‟u, konak hayatını yakından tanımıĢ; zevk, duyuĢ ve yaĢayıĢıyla Ġstanbul hayatının, baĢka bir tabirle Ġstanbul medeniyetinin içind e büyümüĢtür (Ġstanbul Kültür ve Sanat Ansiklopedisi, 1982).

Ayverdi‟de ağabeyi Ekrem Ayverdi‟nin çok özel yeri vardır. Aralarındaki yakınlığı ve sevgi bağını yazar Ģu sözlerle anlatır:

Ağabeyimi ço k seviyordum. Onun da beni sevdiği muhakkaktı. BaĢkaların ın ağabeyleri küçük kardeĢlerini paylıyor, hattâ itip kakıyor, dövüyorlardı. Ağabeyim ise beni bir kere bile terslememiĢ, azarlamamıĢtı. Sonra, arkadaĢlarıyla oynarken beni de çağırıyor, aralarına alıyordu. Sonradan idrak ettiğime göre, beni kıskan madığı için , çok sevdiği annesinin muhabbetini kardeĢiyle paylaĢ maya râ zı olab iliyordu. Gene ço k sonradan anlayacağım g ibi o, yalnız beni değil, uzak yakın, kimseyi kıskanmayacak, haset gibi, riyâ gibi, ikiyüzlülük gib i, iç karartıcı duygulara bîgâne kalmayı b ilen as il ve zengin bir rûhun adamı olacaktı (Ayverdi, 2005a, s. 13-14).

Ayverdi‟nin dünya görüĢünün geniĢlemesinde önemli bir yere sahip olan bir diğer unsur da konaklardaki selamlık sohbetleridir. “O devirlerde „selamlık odaları‟ bir nevi akademi taslağı sayılsa reva idi. Bu küçük ve hususi toplantılar, sanat, fikir, cemiyet ve siyaset sohbetlerine açık merkezlerdi” (Ayverdi, 2005a, s.53).

(34)

17

Sürekli takip ettiği bu sohbetler Ayverdi‟nin dönemin siyasi ve edebî konularından haberdar olmasını sağlar, onun çok yönlülüğüne katkıda bulunur. Yazarın küçük yaĢlarında edindiği tüm bu birikim ilerleyen yıllarda etkisini gösterecek ve onun çoğu eserine malzeme teĢkil edecektir.

Ayverdi Kız Nümûne Mektebini bitirdikten kısa bir süre sonra, 16 yaĢında, bir kaymakamla evlendirilmiĢtir. Deliorman, Ayverdi‟nin o dönemki hayatını Ģöyle anlatır:

Bu evlilik, ona bir kız çocuğu hediye etmiĢti. Ġlerde, hayatının baĢlıca gayelerinden biri olacak bebeğe Nadide ismini koymuĢlard ı. Ancak, b ir zaman sonra fikrî ve ruhî anlaĢ mazlıklar baĢ göstermiĢti. Ne kadar gayret etse de bu evlilik beĢ yıldan fazla devam edememiĢti. Sonunda ayrılmıĢlardı. Ağabeyi Ekrem Hakkı Bey artık yüksek mimar ve müteahhitti. Kazancı hepsine yetecek kadardı. Onun yanında, annesiyle birlikte, kızını büyütmeye çalıĢıyordu. Bir taraftan da okumaya ve araĢtırmaya h ız vermiĢti. Fransızca b ilg isini ilerletmiĢ, doğudan Batıdan klâsikleri hatmetmiĢti. AraĢtırmaları, onu bir rah met kap ısına götürüp bırakacak ve hayatı, artık bu kapının icaplarına göre mânâ kazanacaktı (Deliorman, 2004, s. 172).

Eğitimine konaklarında hususi hocalarla devam eden Ayverdi‟nin önünde yeni bir ufuk açılması ise Kenan Rifâî ile tanıĢmasıyla olur. Dayısı Sever Hilmi Bey‟in okul arkadaĢı olan ve 1908‟de Ümm- i Kenan Dergâhı‟nı açan Kenan Rifâî, Ayverdi‟yi çok etkilemiĢtir. Sadık Yalsızuçanlar, Cemalnur Sargut‟la yaptığı sohbetlerde Sargut, Ayverdi ile ilgili olarak Ģunları söylemektedir:

ġemsini arayan Mevlânâ özlemiyle Kenan Rifâî‟nin rah le-i tedrisine girmiĢ; Hz. Pir‟in edebiyle, sorgusuz sualsiz hocasının köprüsünden Allah‟a ulaĢmanın zev kin i tatmıĢtır. Kenan Rifâî hazretleri ahlâk-ı Muhammed i ile maddî ve mânevî ilimler arasındaki sıratta yetiĢtirdiğ i öğrencilerinin en değerlisin i, b ir yandan ilm-i ledün ile yoğururken d iğer yandan Fransızca, tarih, edebiyat, mûsikî gibi maddi ilimlerle de donatmıĢtır (Yalsızuçanlar, 2012, s. 12-13).

Yirmi iki yaĢındayken el öpüp Kenan Rifâî‟nin rahle-i tedrisine girer. Bundan sonraki bütün edebî ve içtimai faaliyeti, mürĢidinîn iĢaret ettiği bu yolda kıvam bulacaktır. Sâmiha Hanım ailesi ile Kenan Rifâî‟nin arasındaki dostluk da gün geçtikçe sıkılaĢmaktadır. MürĢidinîn çocukları, onun yakın arkadaĢlarıdır. Birbirlerine sık sık misafirliğe gidip gelmektedirler (Deliorman, 2004). Ayverdi bu Ģekilde geçen on yıldan sonra yazı hayatına atılmıĢtır.

Ayverdi, kalan tüm hayatını bu dergâhta aldığı terbiye etrafında oluĢturmuĢ, eserlerini de yine bu çerçeve doğrultusunda yazmıĢtır. Ġslâmi kaynaklara eğilmiĢ, Doğu Edebiyatını

(35)

18

incelemiĢ, Mevlâna, Muhiddinî Arabî, Sâdi, Hâfızi ve ġirazî gibi büyüklerden etkilenirken Batı‟yı da ihmal etmemiĢ ve orada meydana gelen fikir akımlarını da sürekli takip etmiĢtir. Ġlk eseri 1938 yılında yayımlanan “AĢk Budur” kitabıdır. 88 yıllık ömründe farklı türlerde pek çok kitabı yayımlanmıĢtır. Eserlerinde tasavvuf ve Türk Ġslâm Kültürünü iĢlemiĢ, birçok gazete ve dergide de yazıları yayımlanmıĢtır. Türk kültür ve fikir hayatına hizmetlerinden dolayı birçok ödüle layık görülen Ayverdi, 22 Mart 1993 Pazartesi günü vefat etmiĢ; 24 Mart ÇarĢamba günü öğle namazından sonra kendisini sevenlerin gözyaĢları içinde ebediyet âlemine uğurlanmıĢtır.

2.2.Edebî KiĢiliği

Sâmiha Ayverdi, yazı hayatının ilk yıllarında (1938-1950 arası) tasavvuf ve ilâhi aĢkı konu olarak iĢleyip ve davasını yürütmek için eserler verir. “1951‟e kadar derunî dünyasına tesir eden, Ģahsiyetini yoğuran Hocası Kenan Rifâî ile karĢı karĢıyadır. Bu devrede roman, hikâye, mensur Ģiire ağırlık veren sanatkâr; edebî neviler bakımından birliğe doğru yol alır” (Kırzıoğlu, 1990, s.37). Ayverdi‟nin bu eserlerinde kiĢiliğinin ve hayat görüĢünün yansımalarını buluruz.

Ayverdi, yazı hayatının 1950‟li yıllardan sonra baĢlayan ikinci döneminde ise, toplum sorunlarına yönelir. Bundan sonra ele aldığı konuların merkezinde toplum vardır. “Yerine göre, anma günlerinde, eğitim öğretime, âile ve kadına, toplumsal yardımlaĢmaya, gençlik problemlerine, Türkçülük ve millîyetçiliğe, Ġslâmi hareketlere, dile, azınlıkların ticârî zihnîyetlerine… ve bunlara benzer çeĢitli konularla ilgili yazılar yazmıĢ, konuĢmalar yapmıĢ, gerektiğinde bu konularda kanaat ve tekliflerini bildirmiĢtir” (Kırzıoğlu, 1990, s.37).

Ayverdi‟nin toplumu ilgilendiren her konuda kalem oynattığına değinen Nusret Alibeyoğlu Ģöyle devam eder:

Ayverdi‟nin eserlerinde, rûhi ve mânevî dünyamızın tuğlala rı duru mundaki değer hükümlerimiz, kelimelerimiz, deyimlerimiz müspeti ile menfisi ile öylesine üstün bir maharetle yerleĢtirilmiĢtir ki; bunlar her an zihin lerde canlı, gönüllerde taze, ruhlarda hare ketli ve davranıĢlara hükmeder haldedirler. A llah, tevhîd, din, imân, ih lâs, ahlâk, ib âdet, vecdi ve ilâ-ı kelimetullah aĢkı gibi merkez ve köĢe taĢı kavramlar; iffet, namus, edep, hayâ, sabır, tahammül, huzûr, sükûn, mesûliyet, feragat, fedakârlık, hasbilik gibi daha nice ahlâk

(36)

19

değerlerimizi ifadelendiren kelimeler; insan, tarih, vatan, millet, devlet… g ibi mefhu mlar, her fırsatta, onun kalem pınarının bereketi o lagelmiĢtir (Alibeyoğlu, 1984, s. 45).

Topluma eğitmek için edebiyat yolunu seçen Ayverdi, roman, hikâye, mensur Ģiir, biyografi, tarih, hatıra, seyahatname, mektup, deneme, sohbet, konferans, tebliğ ve makale gibi dallarda eserler yazmıĢtır. Fakat o, “ne bir romancı, ne bir hikâyeci, ne bir hatıra anlatıcı, hâtıra yazarı, ne de bir tarihçi olmak gayesini gütmektedir. Onun için bu türler, birer vasıtadır” (Binark, 2002, s.11).

“Telkin ettiği duygu ve düĢüncenin kaynağı îmandır, aĢktır, vecddir. Kısacası Sâmiha Ayverdi için, yazmak bir ibâdettir. Onun kalemi gönül deryasına dalıp yazmaya baĢladığı an, ney taksimindeki serâzadlık baĢlar. Kalem artık heyecanın, vecdin ve aĢkın emrindedir” (Açıkgöz, 1988, s. 43).

Tasavvuf, Ayverdi‟nin yazarlığını besleyen temel kaynaktır. Ancak diğer önemli bir husus daha vardır ki, o da, Ayverdi‟nin bir Osmanlı aĢığı olduğudur. Onun eserleri baĢtan sona millî kültürdür. Özellikle eski edebiyatımız, onun için çok önemlidir. Satır aralarında Fuzuli, ġeyh Galip gibi divan Ģiirimizin önemli isimlerine rastlamak mümkündür.

“Pırıl pırıl bir Türkçe ile yazan Sâmiha Ayverdi, birçoklarına göre emsali kalmamıĢ bir üslupçudur. Satırlarında, kendine has orijinal kelime gruplarına rastlanır. Kullandığı cümleler yapı itibariyle çeĢitli olduğundan anlatımı hareketlidir. Cümleleri mantığa da gramere de uygundur” (Özer, 2008, s.37-38). Uzun cümleler kurmasına ve söz sanatlarına sıkça yer vermesine rağmen eserleri bir çırpıda okunur.

BeĢir Ayvazoğlu (1988, s. 46), Ayverdi‟nin üslûbu hakkında “Ayverdi‟nin eserlerini okuyanlar, çok zengin ve hazmedilmiĢ bir kültürün, bütün cümlelerini yoğunluktan çatlatacak raddelere getirdiğini hemen fark ederler. Eski Ġstanbul hanımlarının o güzel Türkçesi, Ayverdi‟nin kaleminde kelimenin tam anlamıyla bir kültür dili hâline gelerek bin yıllık mirası günümüze taĢır.” demektedir. Türkçeye yerleĢmiĢ eski kelimeleri kullandığı halde üslubuyla geçmiĢle bugünü birbirine bağlamıĢtır.

“AĢk Budur”, Ayverdi‟nin, 1938 yılında yazdığı ilk romanıdır. Yazar bu kitabında aĢk temasını, Allah inancını ve tasavvuf düĢüncesini aktarmak için bir vasıta olarak kullanır (Deliorman, 2004). Ayverdi (2005c, s. 151) ise bu eseri hakkında Ģunları söylemektedir: “Ġlk eserim olan AĢk Bu ĠmiĢ‟i, o zaman okuyup da hislerimi rencîde eden bir eserin reaksiyonu ile on beĢ günde yazmıĢtım. NeĢretmeyi de tasavvur etmezken sözünden

(37)

20

çıkamayacağım bir büyüğümün arzusu neticesi olarak neĢrettim.”

1939 yılında yayımlanan “Batmayan Gün” adlı romanında ise Aliye isimli kahramanın kendini bulma yolundaki macerası ve sonunda ilahi aĢka ulaĢması dile getirilir.

Ayverdi‟nin tek hikâye kitabı olan “Mabette Bir Gece” eserindeki otuz iki parçanın geneli hikâye, bir kısmı ise mensur Ģiir, deneme ve sohbettir. Bu yüzden parçaları müĢterek bir konu içerisinde ele almak zordur.

Bir Müslüman Türk erkeği ile bir Hıristiyan Fransız kadınının arasındaki aĢk ile ilahi aĢkı bulmalarını konu alan “AteĢ Ağacı” adlı roman yazarın Doğu-Batı medeniyetleri hakkındaki görüĢlerini de ihtiva etmektedir.

“YaĢayan Ölü” isimli mektuplarla baĢlayan eser ise insanların gönül dünyalarını aydınlatmakta madde ile mana ikileminde kalan insanların iç dünyalarını anlatmaktadır. Yazarın “Ġnsan ve ġeytan” adlı romanının temelinde ise tasavvufi hikmetler bulunmakta, ruhla nefsin, iyilikle kötülüğün mücadelesine yer verilmektedir.

Dört yıl içinde arka arkaya gelen bu altı eser, dönemin edebî çevrelerinin ve gazete yazarlarının ilgisini çekmiĢtir. “Son Telgraf gazetesinin fıkra yazarı Necip Fazıl Kısakürek, „Bir Kadın Muharrir‟ baĢlıklı yazısında, ondan „maddi eĢyanın bittiği, deri üstü hadiselerin tükendiği ve zahir ufuklarının sona erdiği noktaya bitiĢik âlemin serdengeçti bir meczubu‟ olarak bahsetmektedir” (Deliorman, 2004, s.176).

“Son Menzil” isimli romanında ise gerçek aĢkı yıllar sonra öğrenen bir ressamın hayat hikâyesi anlatılmaktadır. Kitabın takdim bölümünde Prof. Dr. Mehmet Demirci Ģunları dile getirmiĢtir: “Son Menzil‟de birçok insanî ve kültürel konulara değinilir; ruh olgunluğu, madde-mana dengesi üzerinde durulur. Temel konu ise a Ģkın erdirici, oldurucu rolüdür” (Ayverdi, 2007b, s. 8-9).

“Yolcu Nereye Gidiyorsun?” romanının asıl konusu ise, sevme ve sevilme ihtiyac ı ile dolu olan bir insanın çocukluk, gençlik ve olgunluk dönemlerinde sevgiyi arayıĢıdır (Deliorman, 2004).

Yazarın “Mesih PaĢa Ġmamı” isimli eseri 1948‟te yayımlanır. Yazar, Mesih PaĢa Ġmamı Halis Efendi‟nin Ģahsında bize Kur‟an‟ın iç manasını ve Ġslam ruhunu kavramamıĢ dar kafalı ve bilgisi sığ din adamlarının hayatta bazen ne büyük hatalar iĢleyebileceğini göstermek istemiĢtir (Ayverdi, 2010f, s. 10).

(38)

21

1943‟te “Son Menzil”, ertesi sene “Yolcu Nereye Gidiyorsun?” ve 1948‟de “MesihpaĢa Ġmamı” isimli romanları yayımlanan Ayverdi, bu son eseriyle, artık romana veda etmiĢ görünmektedir. “Bundan sonra, mensur Ģiir, deneme, hatıra, seyahat, biyografi ve makale türlerine yönelecektir. Nitekim 1946‟da yayınlanan Yusufçuk onun mens ur Ģiirlerini ihtiva etmektedir” (Deliorman, 2004, s.179).

1950‟li yıllardan sonra Ayverdi, toplum sorunlarını eserlerinde konu edinir. Bu anlayıĢla yazılan ilk eser, Kenan Rifâî ve “Yirminci Asrın IĢığında Müslümanlık”tır. Sâmiha Ayverdi, Nezihe Araz, Safiye Erol ve Sofi Huri tarafından ortaklaĢa yazılan eser, ferdi bir problem olmak merhâlesini aĢarak topluma mal edilen bir davayı yansıtmak gayretiyle hazırlanmıĢtır. Ele alınan bu davada amaç Müslümanlığın, zamanımızın ve hayat Ģartlarının gerektirdiği Ģekilde yeni suretiyle ele alınıp bu yolla Ġslamiyet‟in hak ettiği değeri ve manayı kazanmasıdır.

“Kenan Rifâî ve Yirminci Asrın IĢığında Müslümanlık”, yazarın araĢtırmacılık cephesini ortaya çıkaran ilk eserdir. Biyografi alanına giriĢinin ilk örneğidir. Deliorman (2004, s. 184), bu biyografi ile ilgili Ģunları aktarır:

“Kenan Rifâî ve Yirminci Asrın IĢığında Müslümanlık”, yalnız fikir ve edebiyat çevrelerinde değil, geniĢ okuyucu kütlesi arasında da derin bir ilg iyle karĢılan mıĢtı. Eser, Kenan Rifâî‟n in Ģahsında tasavvuf düĢüncesine ve iman hayatına olan alâkayı da birdenbire artırmıĢtı. Kenan Rifâî, eserin yayınlan masından bir y ıl evvel, 1950‟de gözlerin i hayata kapamıĢtı. Kenan Rifâî ve Yirminci Asrın IĢığ ında Müslümanlık‟ı o kuyup da kitaptaki görüĢlere ilg i duyanlar, artık onu ziyaret imkânına sahil değillerdi. Fakat fikirlerini ve davasını devam ettirdiğine Ģahit oldukları Sâmiha Ayverdi hayattaydı ve kapısı ziyaretçilere açıktı. Bu sebeple; yazarın etrafındaki alâka çemberi gün geçtikçe geniĢliyor; uzak, yakın, tanıdık, tanımadık birçok kimse onu ziyarete geliyor veya mektupla tanıĢmak istiyordu. Sâmiha Ayverd i, bir merkez o lmaya baĢlamıĢtı.

Yazar iyice tanındıktan sonra çıkan ilk kitabı “Ġstanbul Geceleri” yoğun bir ilgiyle karĢılanmıĢtır. Nihat Sami Banarlı 1971 yılında kitaba yazdığı ön sözde Ģunları dile getirir: “Ġstanbul konusunda yazılmıĢ mensur bir sohbet kitabıdır... Bizim millî vicdanımızın, millî kültür ve asâletimizin güzel hâtıralarıyla derinden anlaĢan değerli kadın san‟atkârımız, ruhunun objektifini son günlerde bu „Ģerefli kubbeler iklimi‟ne çevirmiĢ; bize onun yıllarca evvelinden söz açan hatıralar sunuyor” (Ayverdi, 2012a, s. 12).

(39)

22

Mehmet‟in edebî ve manevi dünyasına iliĢkin bir kitap hazırlama görevi Ayverdi‟ye verir. GeniĢ bir bilgi ve kültür birikimini, tahlil gücünü gerektiren bu iĢ hiç de kolay olmamakla birlikte yazar, büyük bir sorumluluk bilinciyle hazırladığı “Edebî ve Mânevî Dünyası Ġçinde Fâtih” adlı kitabı vaktinde yetiĢtirerek 1953 yılında yayımlar. Ayverdi, kitabın ön sözünde amacını Ģöyle anlatır:

Ġcrââtını Ģahsiyetinden, Ģahsiyetini icrââtından ayırmak kabil olmayan serdar, hükümdar, devlet adamı, sanatkâr ve mutasavvıf Fâtih‟i söyler ve yazarken, verd iğimiz dokü man, onun insanlık âleminin ve Türk milletin in derin lerinde bulunan yerini, olduğundan fazla göstermek gayretiy le derlen memiĢtir. Bu sözler söylenmese, bu vesikalar gösterilmese de Fâtih, Türk milletin in Ģuûrunda ve Ģuur altında bırakmıĢ olduğu mânevî mîrâsıy la kıy metin i kabul ve devam ettirebilirdi (Ayverdi, 2008b, s. 15).

Tam on iki yıl sonra yazarın 14. kitabı olan “Ġbrahim Efendi Konağı” yayımlanır. Yazar bu kitabında, Osmanlı Devleti‟nin çeĢitli darbeler sonucunda yıkılmaya doğru sürüklenmesi ile Ġbrahim Efendi konağının çöküĢü arasında bir paralellik kurar ve bu yolla bir ailenin dramını anlatırken bir milletin dramını da dile getirir. Yazar kitabın ön sözünde ise Ģunları söylemektedir:

Biz, impa ratorlu k Türkiyesi‟nin he men de son evlatları; iç inde haĢır neĢir olduğumuz askerî, siyasi, içtimai ve iktisadi b ir tarih meydanında köĢe kapmaca oynamıĢ kimseler o larak, görüp duyduklarımızı, tadıp kokladıklarımızı, kudretimiz ölçüsünde, gelecek nesillere intikal ettirmek mecburiyet ve mesuliyetinin altında bulunuyoruz. ĠĢte bu kitabın meydana gelmesi de o vazife hissinin bir netice ve zaruretinden ibarettir. Kitabın ihtiva ettiği hakikatler, o devri görmemiĢ insanlar için birer hayal ve fantezi mahsulü sayılabilse de, hayal, masal, mübalağa Ģöyle dursun, eksiği var fazlası yoktur. Asıl b iz efsane zannedilecek kadar muhteĢem ve refahlı geçmiĢ o devrin son yılların ı idrak etmiĢ olanlar, bu yaĢadığımız zamanların arkasından hayret ve ibretle bakıp rüya mı id i acaba, desek revadır (Ayverdi, 2010d, s.7).

Bu kitabın ardından yazar “Boğaziçinde Tarih” isimli kitabını yayımlar. “Eserde, okuyucu, müellifle birlikte Boğaziçi‟nin semtlerini dolaĢır, Boğaz‟da saltanat kayıklarını seyreder, yalıların penceresinden geçmiĢ günlerin ibret levhalarını temaĢa eder. Bir bakıma bugün artık mevcut olmayan bir Boğaziçi‟nde yaĢar” (Deliorman, 2004, s. 199-200). Ayverdi bunlara ek olarak eserinde çeĢitli kültür sorunlarına, bunalımlara, eskinin yerine yenisinin konulmayıĢı sonucu ortaya çıkan problemlere de yer verir.

1969 yılında ise yazarın “Misyonerlik KarĢısında Türkiye” isimli kitabı yayımlanmıĢtır. Kitap misyonerlere yazılmıĢ mektupları ve onların cevaplarını içermektedir. Ayverdi eserin

Referanslar

Benzer Belgeler

S okaklara göğüs vermiş sebilleri, cennetten dünyaya su taşırcasına aza- metli duran çeşmeleri, topraklarımızın tapusu olan camileri, şehitle- rin mütebessim remizleri

Yalvaç Ahinizin kitapları: Zip Zop Zup, Mega Zıpır Bilme­ celer, Yeni Zıpır Bilmeceler, Göz­ lüklü Zıpır Bilmeceler, Dinozopor.. Bilmeceler, Problemli

In carrying out quality control activities, the company must be able to plan and determine the implementation of quality control activities to reduce product failure, so the

Sayısında Afyon Halkevi’nin bir yıllık faaliyet raporları içerisinde “Ar Kolu” olarak da bahsi geçen Güzel Sanatlar şubesinin faaliyetleri şu

Bir konveyörden gerçek zamanlı olarak alınan görüntüler çalışmada geliştirilen makine görmesi uygulaması ile test edilmiş ve başarılı sonuçlar elde

Aksoy Grubu tarafından alınan Şark Aynalı Çarşı’dda pastanenin üst katı lokanta, en üstteki iki katı ise süit otel olarak..

Osmanlı Türkçesi’nde yoğun olarak kullanılan Farsça isim ve sıfat tamlamalarının doğru olarak tespit edilememesi de metin neşri alanında sıkça yapılan

Fakat piya­ noda onu, virtiioz, orkestra şefi, lıoca ve gittikçe mükemmelleşen bir koro’nun yaratıcısı olmak gibi vasıflarına ayrı ayrı hayran oldu­ ğum