• Sonuç bulunamadı

2. SÂMĠHA AYVERDĠ’NĠN ESERLERĠNDE EDEBĠYAT EĞĠTĠMĠ

4.2.6.3. Ġnsan ve Bencillik

Ġnsan nefsi bencillik, egoistlik, kıskançlık gibi çeĢitli kötü ahlâk özelliklerine yatkındır. Eğitmediği takdirde, bu duygular kiĢinin tüm ahlâkına hakim olur. Böyle bir kiĢi ise genellikle herkesten çok, hatta çoğu zaman yalnızca kendisini düĢünür.

Ayverdi, insanların yaka yakaya çekiĢmeleri, gerçekleri koyup batıllara gönül bağlamaları, hakikati dalalet, dalaleti hakikat zannetmeleri, gönül körlükleri, idrak sağırlıkları, bayağılıklar, basitlikler ve adilikler ile küçük düĢmeleri, hulasa, fert olarak cemiyet olarak dünyayı cehennem hâline getirmelerinin hep ruh ve nefis savaĢının nefis lehine tecelli ediĢinden olduğunu düĢünür. Hayvanları bile terbiye etmenin nefsi terbiye ve ıslah eylemekten kolay olduğunu söyleyen yazar, âdemoğlunun “Ben, ben!” diyerek, gururlarına, fesatlarına, fitnelerine, yalanlarına arka çıkıp onları feda etmedikçe ikilikten kurtulamayacağımızı savunur. Ayverdi, kendini görmekten, kendini yaratanı göremez olmuĢ bu zavallının gözü perdeleyen gafletin kendi nefsi olduğunu anlamadıkça Ģeytana karargah olmaktan kurtulamayacağını; beĢikle mezar arasındaki kısacık zamanı, bu insan olma ve insanlığa layık bir hayat sürme fırsatını “Ben, ben!” diyerek ziyan edene acınacağını dile getirir. Yazar, insanın insan olup kendisinin de dünyanın da yüzünü güldürecek imkânın eĢiğine gelmiĢken benlik çengelinde tepe aĢağı asılı kalmasını hazin bulur (Ayverdi, 2008c, s. 169).

108

Ayverdi, insanın sadece üstte kalmaya baktığını; alta düĢenleri ise görmezlikten gelmeyi büyüklük icabı saydığını söyler. Halbuki gerçek büyüklüğün almak değil vermek olduğunun idrakinde bulunması yüzünden bencilliğe dört elle sarılan insanın “Hep bana, hep bana versinler ve benden istemesinler.” dediğini söyleyen Ayverdi‟ye göre insan alınca gülüyor, vermek icap edince somurtuyor, daha doğrusu kendimizce bahaneler bulup veremiyoruz (Ayverdi, 2009a, s. 204).

Eski zaman insanının bir amentüsü olduğunu; bu amentüde kütleleri birbirine lehimleyen, böylece de müĢterek değerlere ve yekpare bir nizama götüren rehber fikrin insanoğlunu ruh asaletine ve manevi zenginliğe sürüklemekte olduğunu söyleyen Ayverdi, kıbleleri ve inançları hemen hemen müĢterek olan insanların kıblesizler devri revaç bulunca; kütlelerin de o zaman ne tarafa döneceklerini bilemez olduklarını söyler. Ġnsanın amentüsünü kaybetmekle teveccüh edeceği bir mukaddesi kalmadığından kendi kendine tapmaya baĢladığını dile getiren yazar, böylece cemiyet içinde bir curcunadır koptuğunu söyler (Ayverdi, 2009a, s. 317-318).

Yeni zamanın insanının ise fikri faaliyetinin neticeleri yüzünden ruhuyla, iç varlığıyla yaĢama imkânlarından mahrum kaldığını savunan Ayverdi, insanın fikir âleminde kendi kendisiyle ahenk ve nizam içinde yaĢayacağı yerde asıl onunla tam ihtilaf, tam anlaĢmazlık hâlinde olduğunu; ama bu anlaĢmazlıktan, bu çekiĢmeden dolayı kendi iç âlemiyle ihtilaf hâlinde olan insanın çevresiyle de barıĢık olamadığından içtimai-iktisadı ve siyasi sahalarda da baĢkalarıyla ihtilaf hâlinden kurtulamadığını; aynı huzursuzluğun fertlerde olduğu kadar cemiyetlerde de kendini gösterdiğini söyler (Ayverdi, 2008a, s. 291-292). Ayverdi, günümüz insanının hayat ve hürriyet kaynağı olan ölümden korktuğundan baĢkaları için yaĢamaktan, baĢkalarını mesut etmekten, baĢkalarına güven ve sevinç vermekten de korkup kaçtığını; onun için de her türlü nimetin, her türlü varlık ve dirliğin yolunu kendi yoluna çevirecek kadar kendini çıldırasıya sevdiğini belirtir (Ayverdi, 2008a, s. 292).

Günümüz dünyasında nefsine yenik düĢerek asıl gerçekleri göremez hâle gelen kendine tapan insanoğlunun yolunu kaybetmesi; insanların ölümden korkmasının egoizm yaratması insanın en büyük sorunlarından biridir. Ayverdi de eserlerinde bu durumu sık sık ele almıĢtır.

109

Ayverdi, insanın insanlığa layık olmayan hırs ve zaaflardan arınması gerektiğini; çünkü insanı bulanın her Ģeyi bulmuĢ olacağını; insan bulmanın ve onun insanlık mirasına konmanın dünyaya geliĢ ve gidiĢin amacını anlamak olduğunu dile getirir (Ayverdi, 2006c, s. 21). Yazar, insanoğlu kendini tavaf etmekten, kendine âĢık olmaktan kurtulup içinde gömülü enerjiyi, ailesine, çevresine ve kabil olduğu kadar da insanlık âlemine huzur getirecek bir terkibe sokarsa, hem kendi rahat eder hem de herkes tarafından aranan ve sevilenlerden olur, demektedir.

4.2.6.4.Ġnsanın Tekâmülü

Tekâmül sözcük anlamıyla geliĢme, olgunlaĢma anlamına gelmektedir. Ġnsanın tekâmülünde edinmesi gereken en önemli nitelikler, esas olarak sevgi, Ģefkat, merhamet, fedakârlık gibi ruhsal yeteneklerini geliĢtirmiĢ, vicdan kanalını tam anlamıyla açmıĢ olmak, kendisi kadar baĢkalarını da düĢünmek, kısaca kendisine ve diğer canlılara karĢı vazifelerini hakkıyla yerine getirmeyi öğrenmektir.

Cihanda hâkim olan sırlı kudretin terkipleri bozup ve yeniden yaptığını; böylelikle de o kuvvetin yaratılıĢ âleminin devam, kıvam ve geliĢmesini idare ettiğini söyleyen Ayverdi, yaratılıĢ sırrının tekâmül olduğunu vurgular (Ayverdi, 2008c, s. 99).

Maddi varlığımız, bize verilen nimetlerin en büyüğüdür, diyen Ayverdi suyun bile akıp gitmemesi için bir kaba muhtaç olduğunu o yüzden maddeyi terke değil, onun içindeki kötülükleri terke çalıĢmamız gerektiğini savunur. Bu duruma bir bahçeyi örnek verir:

Faraza bahçenizde bir yabani meyve ağacı var. Bahçıvan bu fidanın iĢe yararlığını göz önünde tutarak boynunu kesiyor ve aĢıyı vurarak mü ke mme l meyve yetiĢtiriyor. Be lki ağaç, evvela bu darbeden memnun olmamıĢtır; fakat tekâmülünü gördükten sonra nasıl sevinmez? Esasen bahçıvan da bu neticeyi bildiğ i için değil midir ki onun ıstırabına ve feryadına kula k asmadan bildiğ ini iĢlemiĢtir? (Ayverdi, 2005c, s. 136).

Yazara göre tekâmül, yani manevi inkiĢafımıza imkânlar açıp içimize çökmüĢ olan tortuları kazıyarak atmak, boĢ kalan yerlerini de bizi yükseltecek melekelerin faaliyet sahası hâline sokmaktır. Ayverdi, dikkat edersek içimizde iki türlü sesin kumandası duyulduğunu; birinin bizi iyiliğe ve güzelliğe teĢvik edip ötekinin ise fenalığa, tehlikelere ve hatalara sürüklemek istediğini; iĢte hayattaki zaferimiz veya hezimetimizin bu iki kumandadan birini tercih ediĢimize bağlı olduğunu savunur. Yazar, bize düĢenin Ģuur

110

denen dürbünü, bu birbirine zıt iki nokta üstünde dolaĢtırıp doğruyu yanlıĢtan, çirkini güzelden, acıyı tatlıdan seçebilmek sonra da irade denen icra melekesiyle, verdiğimiz kararı ameli sahaya intikal ettirmek olduğunu belirtir (Ayverdi, 2008c, s. 99-100).

Daima göz önünde bulundurmamız icap eden bir keyfiyetin de arzularımızın bize değil, bizim arzularımıza hâkim olmamız olduğunu savunan Ayverdi‟ye göre, eğer arzularımız irademize galip ise biz esiriz; Ģayet biz o arzuların dizginini elde tutacak bir kudrete sahip isek at oynatan bir süvari gibi onları icap ettiği tarafa sevk eder, sırasında koĢturur, sırasında durdururuz (Ayverdi, 2008c, s. 100).

Tekâmül; kiĢinin içindeki sevgi dolu ilahi ıĢık ile hem kendini hem çevresini aydınlatması demektir, görevlerinin ve gücünün, kimin parçası olduğunun farkında olarak yaĢamak demektir, yaĢamın getirdiklerini sevgiyle ve Ģükranla kabul edebilmek, bu akıĢa kendini bırakabilmek demektir. Kendi içine odaklanarak her Ģeyin farkında olabilmek, ruhun yükselmesi ve aydınlanması demektir. Tekâmülün tamamlanması için de insanın arzularına hâkim olup, kötülüklerden arınması, iyiye ve güzele yönlenmesi gerekmektedir.

4.2.6.5.Ġnsan ve Eğitim

Ġnsanın yanlıĢlara karĢı koymasında, nefsin kötü arzularını kontrol altına almasında, sağlam iradeye sahip olup onu doğrudan iyiden yana kullanması ve bu noktada kararlılık göstermesi oldukça önemlidir.

Ayverdi, asırlar süren tecrübe ve türlü denemelerden de anlaĢıldığına göre, insanoğlunun yaratılıĢ hamurunda saklı bulunan beĢeri ve hayvani zaaflarını bir terbiyecinin arıtıcılığı ile temizlemedikçe, medeniyet öncülüğü eden Batı‟da da feri sönmüĢ Doğu‟da da Ģu veya bu rejimden beĢeriyete nefes aldıracak bir selamet güneĢi doğamayacağını savunur. Bu konuyla ilgili Ģöyle bir anısını anlatır:

HakĢinaslığ ına ve adalet dağıtıcılığına hayran olduğum bir aziz dostla konuĢuyorduk. Dostum: “Mesela sokakta çarptığımız kimse için, yürürken o bana değil, ben ona çarptım. Gerçi kabahat benim a ma o da sağdan gideceği yerde soldan yürüyordu, demekle gene de suçumuzu hafifletecek b ir tevil yolu aramaktan kurtu lamayız. Kendimizi temize çıkarmak için mezbuhane gayret gösterdikçe nasıl dürüst ve adil olab iliriz?” demiĢti (Ayverdi, 2009c, s. 199).

Ayverdi, insanın önce kendini ıslah etmesi gerektiğini; insanın kendi manevi varlığında bile sükûnu temin edemedikten sonra, baĢkalarının sulh olmasını ümit etmemesi; kendini

111

ıslah etmeyi bırakıp baĢkalarının ıslahına meĢgul olmaması gerektiğini savunan yazar, değnek eğri olduğunda gölgesinin doğru olmayacağını söyler (Ayverdi, 2010b, s. 111). Nefsi eğiterek yanlıĢlara karĢı korunmada belki de en önemli husus, kiĢinin kendisine eğilmesi, eksiklerini görmeye çalıĢması; aĢırılığa, haksızlığa düĢüp düĢmediği konusunda nefsini sorgulamasıdır. Böyle davranmak yanlıĢ Ģeyleri terk edip doğru, iyi ve güzel Ģeyleri edinmede kiĢiyi kazançlı çıkaracaktır. Ġnsanın önce kendini kendisine açması ve kendisini dinlemesi gerekmektedir.

4.2.6.6.Ġdeal Ġnsan

Ayverdi‟ye göre lazım olan insanlıktır, insanlığa layık olacak vasıfları kazanıp diğerlerini atmaktır. On binlerce kitap okumuĢ bir âlim kiĢinin en umulmadık bir sebeple canavar kesilmesine bilgisi bir hail teĢkil etmez. Yazar ilme insanlık katmanın gereğinden bahseder (Ayverdi, 2005c, s. 137).

Ġnsanları iki zıt kuvvetin cenk sahası olarak gören Ayverdi için, iki ayaküstünde yürüyen biz hem kurduz, hem tilki; hem maymun, hem horoz ve aynı zamanda meleki vasıflarla yüklü bir insanız. Ayverdi, ideal insanı o tilkiyi, maymunu, kurdu mağlup edip yerine insani vasıfları koyabilen kimse olarak tanımlar; insanın akıl ile mükellef olduğunu belirtir (Ayverdi, 2005c, s. 236).

Ayverdi‟ye göre insanoğlu, iĢlediği iyilik veya kötülüğün gün gelip çoğalarak kendisine döneceğini bilecek kadar bir akla sahip olmuĢ olsa Ģerden, nifaktan, hıyanet ve cinayetlerden kaçabildiği ölçüde uzaklaĢmak ferasetini göstermez de ya ne yapar? Yazar, hayra ve iyiliğe vesile olmanın da gene insanoğlunun yedi ceddine sürecek bir karĢılık la çıkacağının Ģuurunda bulunsa bu defa da yalnız hayır iĢlemekle kalmaz, bizzat hayrın kendisi olarak bir hayır ve insanlık abidesi kesilir, demektedir (Ayverdi, 2011b, s. 78). Ayverdi, gelecek nesli de düĢünen bilinçli insanlara Ģu örneği verir: “Kore‟de soğuk çok kavurunca, halk titriyor ve ısınacak çare de bulamıyor. BinbaĢı yerlilere soruyor: „Ormanlarınızın ucu bucağı yok, neden kesip yakmıyorsunuz?‟ diyor. Aldığı cevap: „Bizim ısınmamız bahasına, torunlarımız aç mı kalsın?‟ demek oluyor” (Ayverdi, 2011c, s. 118). Ayverdi‟ye göre insanoğlunu yanıltan, kendisi için doğup yaĢadığını zannetmesidir; hâlbuki bize bahĢedilmiĢ olan hayat, onu Ģahsi zevk ve keyfimize tahsis etmemiz için

112

değil, etrafımıza faydalı olmamız ve tabii ki ilk iĢ, kendi yaratılıĢ kitab ımızı okumamız için verilmiĢtir (Ayverdi, 2008e, s. 239).

Ayverdi insana düĢen görevin sadece kötülüklerden kurtulmak değil; hem bu saydığımız günahlardan temizlenmiĢ olmak hem de kazanmıĢ olduğu ulvi hasletleri fazilet ve insanlık aĢkını, iyiliği, güzelliği, doğruluğu beĢeriyete nakletmek olduğunu söyler (Ayverdi, 2012b, s. 74).

Demek ki iyi insan demek yalnız kendi iyi olmak değil, kendinde olan iyilikleri insanlığın yanlıĢtan doğruya yönelmesi için harcayan ve kendini toplum hizmetine adayan kimsedir.

4.2.7.Güzellik

Ayverdi‟ye göre dünyada her Ģey güzeldir. Çirkinlik yoktur. Mademki her Ģey bir sebep ve maksat uğrunda aynı kuvvet tarafından yaratılmıĢtır, o hâlde bu büyük kuvvetin fena ve çirkin bir Ģey icat etmesi imkânsızdır. Fenalık ve çirkinlik denen Ģey, güzellik ve iyil iğin bir derecesinden ibarettir (Ayverdi, 2010b, s. 17).

Ayverdi, insandaki ve tabiattaki geçici güzellik ten de bahseder. Ġnsanın güzelliğe hükmedemeyeceğini; üç beĢ yılın bir güzelin taravetini kasırga gibi söküp götüreceğini söyleyen Ayverdi, bir zamanlar kavisli kaĢları, düzgün ve çalak endamıyla gönüller çelen bir dilberin on beĢ-yirmi sene sonra nefretle karĢılanmasını bir acizlik olarak değerlendirirken böyle düĢünmeyenlere “Mademki insanoğlu aciz değildir, o halde güzelliğini olsun kaçarken niçin yakalamıyor?” sorusunu yöneltir. Ayverdi, sokakları tırmalayarak temizleyen çalı süpürgelerinin bile birkaç ay evvel dağlara mor kaftan giydiren birer çiçek olduklarını; sobalarımıza geliĢigüzel sürdüğümüz odunların da bir zamanlar yeĢil yaprakları, dalları, budaklarıyla ormanları bezediğini söyler. Yazara göre, hiçbir kuru dal, kuru olarak topraktan baĢ kaldırmamıĢtır. Zamanın hükmü veyahut gaybın iradesi, istediği zaman istediği Ģeyi kırar, koparır, soldurur, soyar ve hiç kimse, hiçbir Ģey de bu akıbete karĢı koyamaz, naçar bir aczle boynunu eğer (Ayverdi, 2010b, s. 284). Yeni insanın kendini görmek istemediğinden etrafını da görmekten kaçtığını söyleyen Ayverdi, onun için de yerin dibine inip mağaralarda, mahzenlerde, karanlık ve karartılmıĢ izbelerde eğlendiğini; kendine düĢman olduğu kadar güzelliğe de dost olamadığını vurgular. Ayverdi, insanın bütün güzel, doğru ve köklü kıymetlerden nefretinin ve onlar ı

113

257

tahribe matuf saldırıĢlarının güzellikten korkusu yüzünden olduğunu; sanki güzelliği görür, onunla dost olacak olursa yaĢadığı süfli hayat elinden gideceğini, dar- ı dünyada her Ģeyini kaybetmiĢ olmanın çilesine düĢeceğini belirtir. Bunda da haklı olduğunu; zira yeni bir dünyaya doğmak için eski dünyasının havasından, suyundan zad u zahiresinden kesilmenin gerekli olduğunu savunur (Ayverdi, 2008e, s. 28).

KiĢinin vicdani zevke ve manevi hürriyete kavuĢmasının yolunun beĢeriyeti hamurlayan zaaf ve çirkinliklerden ruhunu temizlemek ve benliğinin hâkimi olmaktır diyen Ayverdi; gurur, gösteriĢ, kıskançlık, intikam, haset gibi hayvani duygulara düĢkünlüğün dünyanın baĢlangıcından beri sürüklenip geldiğini ve sonuna kadar da gideceğini savunur (Ayverdi, 2010b, s. 256).

Bu anlayıĢ noktasından ne yirminci, ne kırkıncı asır, ne medeniyet, ne ilim hatta ne felsefe, insanı bu ihtiraslardan uzaklaĢtırmaz. Ancak ruhlarını temizleyebilenler zaaflarının esaretinden kurtularak vicdani hürriyetlerine kavuĢmuĢlardır.

4.2.8.Türk Dili