• Sonuç bulunamadı

2. SÂMĠHA AYVERDĠ’NĠN ESERLERĠNDE EDEBĠYAT EĞĠTĠMĠ

4.2.1. Eğitim

4.2.1.3. Eğitim ve Öğretmen

Öğretmen, bütün bir eğitim sisteminin en önemli temel taĢıdır. Bundan dolayı öğretmenin nitelikli olması, eğitimin de nitelikli olmasını sağlayacaktır. Eğitimde baĢarılı olmak için eğitimin bütün unsurlarının en üst seviyede donanıma sahip olması gerekir. Eğitimin birçok unsuru vardır. Bu unsurlarından en önemlilerden biri de öğretmendir Ayverdi, öğretmene ve öğretmenlerin taĢıması gereken özelliklere ayrı bir önem vermiĢtir.

Ayverdi, “öğretmen”in bugün hakkı yenmiĢ, vazifesinin kutsiyet ve ehemmiyeti ölçüsünde layık olduğu saygılı mevkii kendisine verilmemiĢ bir devlet düĢkünü, küskün ve zavallı bir mağdur olduğunu düĢünür. “Marifet iltifata tabidir.” diyen atalarımızın doğru söylediğini ifade eden yazar, eskiden hocanın bir “atabek” olduğunu; görenek ve geleneğin, onu mübarekleyip âdeta bir nurdan kaftan içine alarak her türlü Ģaibeden, kirden ve günahtan uzak ve masun gördüğünü dile getirir. Ayverdi‟ye göre, bu yarı ilahi seviyeden gençliğe hitap eden adamın ise sesi dinlenir, sözü tutulur ve kendisi de yalnız talebeleri tarafından değil, bütün bir halk tarafından izzetlenir, hürmet ve riayet görürdü. Hükümdarların camide bile hocalarına ayağa kalktıkları devirleri çok uzak bulsak bile, kırk beĢ elli sene evveline kadar, ananenin hocaya kurduğu Ģerefli taht henüz yıkılmamıĢtı (Ayverdi, 2008c, s. 111).

78

Öğretmenin bugün manen itibar görmediği gibi, maddeten de sıkıntı içinde bulunduğunu vurgulayan Ayverdi, geçimine birkaç kuruĢ ilave edebilmek için ders saatlerini çoğaltmak, böylece de bilgisini arttıracak mütalaa ve araĢtırmalarına ayıracağı veya istirahat edeceği zamanı kısmak suretiyle, zaten tadına pek varamadığı mesleğini bir kat daha tatsızlaĢtırdığını savunur. Yazar, maddi ve manevi dertleriyle yapayalnız ve baĢ baĢa terk edilmiĢ öğretmenin yeniden mesleğine âĢık hâle getirmenin Ģartlarını hazırlamak bir devlet iĢi ve memleketin ön planda gelen hayati zaruretlerinden olduğunu sözlerine ekler (Ayverdi, 2008c, s. 111-112).

Ayverdi, bir “Öğretmen Kanunu” çıkartıp hocanın eline geçen maaĢı mümkün olan en üst seviyeye yükseltmenin ilk maddi tedbir olacağını; zira aldığı maaĢla geçinemeyen hocaların mühim bir kısmının bütçelerini doğrultmak yolunda baĢvurdukları en masum çarenin gene vakitlerinden ve istirahat zamanlarından çalarak hususi ders vermek olduğunu dile getirir. Yazar, ama geceleri Ģoförlük yapan, gizli gizli çorap mendil satan, bunları da beceremezse yabancı memleketlere iĢçi yazılan, karılarının kızlarının adına kitapçı, manav veya manifaturacı dükkânı açan öğretmenlerin bu hareketlerinin kendilerinin değil devletin yüz karası olduğunu söyler (Ayverdi, 2008c, s. 112).

Ayverdi öğretmenlerin çektikleri sıkıntılar ile ilgili kısa olaylara da eserlerinde yer verir: Ġstanbul‟a yakın vilayetlerden birinde, 98 imtihan kâğ ıdı oku maya mecbur b ir öğretmenin hiçbirine bakmadan hepsine 5 verip yarım saat içinde iĢini bitirerek dükkânına mal getirmek üzere b ir baĢka vilayete gizli g itmiĢ olduğunu söylemek, acı da olsa, maalesef bir gerçek vakıadır (Ayverdi, 2008c, s. 112).

Gene maa lesef Ģu hakiki hadise de, iĢinden bezgin öğretmen ruhunu aksettirmesi bakımından esef ve ibretle üstünde durulacak örnekler arasından seçilmiĢ b ir baĢkasıdır: Vatani vazifesin i yapan iki yedek subay tesadüfen hem koğuĢ hem de ran za arkadaĢıdır. Anadolu ‟da bir orta mektep müdürü olan bu gençlerden biri arkadaĢına, bizzat tertip lediği hadiseyi zerrece utanç ve azap duymadan anlatıyor: Kasabayı bir dere ikiye bölmektedir. Okul deren in gayrimeskûn kıs mında olduğu için çocuklar iki yakayı birb irine bağlayan köprüden geçerek mektebe gelmek zorundadırlar. A ma müdür beyin din len meye ihtiyacı vardır. Talebelerinden beĢ on gün olsun kurtulmaya can atan adam düĢüne taĢına nihayet çaresini bulur ve bir gece gizlice dere kenarına inerek köprüyü yıkar. Böylece halkın ve mahalli idaren in birleĢerek köyün tahta köprüsü tekrar kuru luncaya kadar da müdür bey evinde istirahatını eder (Ayverdi, 2008c, s. 113).

79

Ayverdi konuyla ilgili baĢka anekdotlar da anlatır: Uzun zaman iĢsiz kalan bir gence dostlarından birinin: Sana bir öğretmenlik bulalım dediği zaman: O kadar da değil ağabey! cevabı da maalesef bir gerçektir. Evlatları için: “Bir baltaya sap edemedik, bari hoca yapsak!” diyen babalar da gene maalesef az değildir (Ayverdi, 2008c, s. 113).

Mesleği ile alakası aydan aya bordro imzalayıp aylığını almak ve emeklilik senesini beklemek olan öğretmenleri bu utandırıcı seviyeden kurtarmanın asıl Türk gençliğini kurtarmak olacağını savunan Ayverdi, devletin öğretmen sınıfına yapacağı fedakârlığın asla ziyan olmadığını; aksine bunun tarlaya atılan tek buğday tanesinin baĢak olup bire kırk, elli vermesine benzediğini dile getirir. Ayverdi‟ye göre, vatan ve tarih Ģuuru ile talebesini iĢleyen hocanın eğitim çarkından geçen genç, baĢka milletler hesabına dağlara çıkıp çeteler kurmaz, banka soymaz, masum insanların canına kıymaz, yangınlar çıkarmaz, sabotajlar yapmaz, hariçten çarpan sloganlarla avlanıp düĢman menfaatlerine yem olmaz. Ama kafası cebi de boĢ bir zavallı olarak ayaklarının sürüye sürüye sınıfına girip çıkan ve kendi devletinin esirgediği millî ideal yerine baĢka devletlerin ideallerini benimseme vaziyetinde bırakılmıĢ bulunan talihsiz bir hocanın yetiĢtirdiği talebeden elbette yap ıcılık değil yıkıcılık beklenir (Ayverdi, 2008c, s. 113-114).

Öğretmenlerin maddi problemleri; toplumdaki öğretmen algısı (hiçbir Ģey olamazsan öğretmen ol) gibi gerçekler günümüzde dahi devam eden sıkıntılardandır. Ayverdi de bu konulara eserlerinde değinmiĢtir. Ġnsanlara vatan ve tarih bilinci ancak eğitimle kazandırılır, fikrinden hareketle öğretmenin tek düĢünmesi gereken nokta, iyi bir eğitim alarak nitelikli nesiller yetiĢtirmek için uğraĢmaktır.