• Sonuç bulunamadı

Dijital korsanlıkta planlı davranış teorisi ve etik kavramının etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Dijital korsanlıkta planlı davranış teorisi ve etik kavramının etkisi"

Copied!
160
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

DİJİTAL KORSANLIKTA PLANLI DAVRANIŞ TEORİSİ VE ETİK KAVRAMININ ETKİSİ

(Doktora Tezi) Mehmet Ozan KARAHAN

(2)

T.C.

DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İşletme Anabilim Dalı

Doktora Tezi

DİJİTAL KORSANLIKTA PLANLI DAVRANIŞ TEORİSİ

VE ETİK KAVRAMININ ETKİSİ

Danışman:

Doç. Dr. Aydın KAYABAŞI

Hazırlayan:

Mehmet Ozan KARAHAN

(3)

Kabul ve Onay

Mehmet Ozan KARAHAN’ın hazırladığı “Dijital Korsanlıkta Planlı Davranış Teorisi ve Etik Kavramının Etkisi” başlıklı Doktora tez çalışması, jüri tarafından lisansüstü yönetmeliğinin ilgili maddelerine göre değerlendirilip oybirliği / oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

.../.../2018

Tez Jürisi İmza

Kabul Red

Prof. Dr. Ercan TAŞKIN Prof. Dr. Hüseyin ERGİN

Doç. Dr. Aydın KAYABAŞI (Danışman) Dr. Öğr. Üyesi Hakan KİRACI

Dr. Öğr. Üyesi Alkan ALKAYA

Doç. Dr. Ayhan KAHRAMAN Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü

(4)

Yemin Metni

Doktora tezi olarak sunduğum “Dijital Korsanlıkta Planlı Davranış Teorisi ve Etik” adlı çalışmamın, tarafımdan bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurmaksızın yazıldığını ve yararlandığım kaynakların kaynakçada gösterilenlerden oluştuğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanılmış olduğunu belirtir ve bunu onurumla doğrularım.

.../.../2018 Mehmet Ozan KARAHAN

(5)

Özgeçmiş

1982 yılında Uşak’da dünyaya geldi. 2003 yılında Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme bölümünden mezun oldu.

2010 yılında Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme bilim dalında “Müşteri İlişkileri Yönetimi (CRM) ve Ulaşım Sektöründe Bir Uygulama: Firma Çalışanlarının CRM'ye ve Müşterilerine Bakış Açılarının Belirlenmesi” adlı çalışma ile Yüksek Lisansını tamamladı.

2010 yılından bu yana Uşak Üniversitesi Eşme Meslek Yüksekokulu’nda öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır.

(6)

ÖZET

DİJİTAL KORSANLIKTA PLANLI DAVRANIŞ TEORİSİ VE ETİK KAVRAMININ ETKİSİ

KARAHAN, Mehmet Ozan Doktora Tezi, İşletme Ana Bilim Dalı

Nisan, 2018, 145 sayfa

Dijitalleşme, her alanda etkisini artan oranda hissettirmektedir. Rekabetten, iletişime; sağlıktan sosyal mecralara kadar uzanan derin bir etkiye sahiptir. Böylesi bir mecrada, dijital ürünlerin sayısı ve satış rakamları da küresel ve yerel ülke ekonomileri açısından önemli seviyelere ulaşmıştır. Dijital ürün, dijital format şeklinde oluşturulan 0 ve 1’lik kodlama sistemlerine sahip ürünlerdir. Dijitalleşme, büyük yararlarken sağlarken, bir yandan da “Dijital Korsanlık” olarak adlandırılan; telif hakkına sahip yazılımların ya da dijital ürün olarak adlandırılan çeşitli ürünlerin izinsiz olarak kullanılması, paylaşılması ve dağıtılması problemini gündeme getirmiştir. Bu çalışma ile Türkiye’de farklı tür ve formattaki dijital ürünleri kullanan bireylerin, dijital korsanlıkla ilgili davranışlarına etki eden faktörlerin, bütünleşik modeli oluşturan planlı davranış teorisi ve etik modeller çerçevesinde incelenmesi amaçlanmaktadır.

Araştırmanın amacı doğrultusunda, değişkenler arasında yapıyı ortaya koymak ve ilişkiyi gösterebilmek için ilişkisel araştırma modelinden yararlanılmıştır. Araştırma verilerinin elde edilmesinde, yapılandırılmış anket kullanılmış; araştırma birimlerine kolayda örnekleme yoluyla ulaşılmış ve araştırma verilerinin analizinde tek ve çok değişkenli istatistiksel analiz yöntemlerinden faydalanılmıştır. Araştırma hipotezlerinin test edilmesinde, yapısal eşitlik modeli ve yol analizinden yararlanılmıştır.

Araştırma sonuçları incelendiğinde, alışkanlık ve algılanan davranışsal kontrol faktörlerinin bireyin davranışını etkilemediği, niyet faktörünün etkilediği; tutum ve subjektif norm faktörlerinin niyeti ve niyet faktörünün de bireyin davranışlarını etkilediği görülmektedir. Genel etik teorisi kapsamında teleolojik etiği oluşturan algılanan yarar faktörünün bireyin niyetini etkilemediği görülürken, algılanan risk ile birlikte tutumunu etkilediği; deontolojik etiği oluşturan ahlaki yükümlülük ve adalet faktörlerinin subjektif normu ve ahlaki yükümlülük faktörünün de, bireyin niyetini etkilediği kabul edilmiştir.

.

(7)

ABSTRACT

THE EFFECT OF PLANNED BEHAVIOR THEORY AND ETHICS THEORY IN DIGITAL PIRACY

KARAHAN, Mehmet Ozan

Phd. Thesis, Department of Business Administration Supervisor: Asst. Prof. Aydın KAYABAŞI

April, 2018, 145 pages

Digitalization makes each field effect feel more and more intense. From Competition to communication; it has a profound effect ranging from health to social area. In the meantime, the numbers of digital products and amount of sales have reached considerable levels in terms of global and local economy. A digital product is a product with 0 and 1 encoding systems formed in digital format. Digitalizations, while providing great benefits, revive important problems too which is called "Digital Piracy" on the one hand; sharing and distribution of unauthorized use of copyrighted software or various digital products. In this study, it’s aimed to analyze and describe the Turkish computer users’ factors that influence behaviors related to digital piracy in the context of the theory of planned behavior and ethical models that make up the integrated model.

In the interest of the research, relational research model was used to reveal the relationship between variables and to show the relationship. Structured questionnaires were used in obtaining research data; research units were easily sampled and single and multi-variable statistical analysis methods were utilized in the analysis of research data. In the testing of research hypotheses, structural equilibrium model and path analyses were used.

Once survey results are examined; it is seen that habbit, the additional factor of the model and the perceived behavioral control factor does not affect the behavior of the individual; attitude and subjective norm factors influence intention and intention factor affects the behaviors of the individual. In the context of general ethical theory, perceived benefit factor forming the teleological ethics does not affect the intention of the individual; but it affects the attitude with the perceived risk factor. It is also accepted that the moral obligation and justice factors forming the deontological ethics affect the subjective norm and the moral obligation affects the intention of the individual.

(8)

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET ... v ABSTRACT ... vi İÇİNDEKİLER ... vii TABLOLAR LİSTESİ ... xi

ŞEKİLLER LİSTESİ ... xii

KISALTMALAR ... xiii

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM DİJİTAL ÜRÜN KORSANLIĞI 1.1. DİJİTAL ÜRÜNLER VE ÖZELLİKLERİ ... 4

1.2. DİJİTAL KORSANLIK KAVRAMI VE TARİHÇESİ ... 5

1.3. DİJİTAL ÜRÜN KORSANLIĞINDA TARAFLAR ... 7

1.3.1. Telif Hakkı Sahipleri ... 8

1.3.2. Aracılar ... 8

1.3.2.1. Telekomünikasyon Aracıları ... 9

1.3.2.2. Yazılım Sağlayıcılar ... 9

1.3.2.3. Donanım Sağlayıcılar ... 10

1.3.3. Kullanıcılar ... 10

1.4. DİJİTAL ÜRÜN KORSANLIĞI TÜRLERİ ... 11

1.4.1. Nihai Kullanıcı Korsanlığı ... 12

1.4.2. İnternet Korsanlığı ... 12

1.4.3. Hard Disk Yüklemesi ... 12

1.4.4. Yazılım Sahteciliği ... 13

1.4.5. Aşırı Kullanım ... 13

1.4.6. Video Korsanlığı ... 14

1.4.7. Müzik Korsanlığı ... 15

1.4.8. Film Korsanlığı ... 16

1.5. DİJİTAL KORSANLIKLA İLGİLİ ULUSLARARASI HUKUKİ DÜZENLEMELER ... 17

1.5.1. Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) ... 18

1.5.2. Avrupa Birliği Düzenlemeleri ... 19

1.5.3. ABD Dijital Milenyum Fikri Hak Yasası... 20

(9)

1.6.1. Dijital Haklar Yönetimi ... 21

1.6.1.1. Dijital Hak Yönetimi Bileşenleri ... 22

1.6.1.1.1. Güvenlik Birimleri ... 22

1.6.1.1.2. Erişim Hakkı Paneli ... 22

1.6.1.1.3. İçerik Tanımlama ... 22

1.6.1.1.4. Kişilerin ve Organizasyonların Tanımlanması ... 22

1.6.1.1.5. Kişiler ve Organizasyonların Yetkilendirilmesi ... 23

1.6.1.1.6. Tanımlama Sistemleri ... 23

1.6.1.1.7. Raporlama ... 24

1.6.1.1.8. Ödeme Sistemleri ... 24

1.6.1.1.9. Yazılım Envanter Yönetimi (YEY) ... 24

1.6.1.1.10. Bilgisayar Etiği Üzerine Eğitim ... 25

1.6.1.2. Dijital Hak Yönetimi Değerlendirme Kriterleri ... 26

1.6.1.2.1. Kullanıcı Dostu Olmak ... 26

1.6.1.2.2. Tarafların Güven Duyması ... 26

1.6.1.2.3. Güvenlik ... 26 1.6.1.2.4. Esneklik ... 27 1.6.1.2.5. Uygulanabilirlik ... 27 1.6.1.2.6. Açık Kaynaklılık ... 27 1.6.1.2.7. Cihazların Uyumluluğu ... 27 1.6.1.2.8. Maliyet ... 28

1.7. DİJİTAL ÜRÜN KORSANLIĞINA KARŞI MÜCADELE EDEN ORGANİZASYONLAR ... 28

1.7.1. İş Yazılımları Birliği (BSA-Business Software Alliance) ... 28

1.7.2. Yazılım ve Enformasyon Endüstri Birliği (SIIA) ... 30

1.7.3. Microsoft Organizasyonu ... 31

İKİNCİ BÖLÜM TÜKETİCİ İLE İLGİLİ GENEL KAVRAMLAR VE TÜKETİCİ DAVRANIŞ MODELLERİ 2.1. TÜKETİCİ KAVRAMI ... 34

2.2. TÜKETİCİ PAZARI ... 35

2.3. TÜKETİCİ DAVRANIŞLARI ... 37

2.3.1. Tüketici Davranışları Özellikleri ... 38

2.3.2. Tüketici Davranışlarında Teorik Yaklaşımlar ... 39

2.3.2.1. Ekonomik İnsan Yaklaşımı ... 39

2.3.2.2. Psikodinamik Yaklaşım... 39

2.3.2.3. Davranışsal Yaklaşım ... 40

2.3.2.4. Bilişsel Yaklaşım... 41

2.3.2.4.1. Nedensel Eylem Teorisi ... 44

(10)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ETİK KAVRAMI, ETİK TEORİLERİ VE TÜKETİCİ ETİĞİ

3.1. ETİK KAVRAMI ... 54 3.2. ETİK-AHLAK İLİŞKİSİ ... 56 3.3. ETİK TÜRLERİ ... 57 3.4. ETİK YAKLAŞIMLAR ... 57 3.4.1. Deontolojik Yaklaşım ... 58 3.4.2. Teleolojik Yaklaşım ... 59

3.4.3. Deontolojik - Teleolojik Yaklaşımların Karşılaştırılması ... 61

3.5. TÜKETİCİ ETİĞİ ... 62

3.6. ETİK KARAR VERME MODELLERİ ... 64

3.6.1. Bartels Modeli ... 64

3.6.2. Cavanagh Modeli ... 65

3.6.3. Kohlberg’in Bilişsel Ahlaki Gelişim Modeli ... 66

3.6.4. Rest’in Geliştirdiği Model ... 68

3.6.4.1. Etik Problemin Farkına Varılması ... 68

3.6.4.2. Ahlaki Gelişim ve Etiksel Yargılama ... 69

3.6.4.3. Etik Davranış Niyeti ... 69

3.6.4.4. Etik Davranış ... 69

3.6.5. Hunt-Vitell Modeli ... 69

3.6.6. Trevino Modeli ... 72

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM DİJİTAL KORSANLIKTA PLANLI DAVRANIŞ TEORİSİ VE ETİK KAVRAMININ ETKİSİNİ ORTAYA KOYMAYA YÖNELİK UYGULAMA 4.1. ARAŞTIRMANIN KAVRAMSAL ÇERÇEVESİ ... 75

4.1.1. Araştırmanın Amacı ... 76

4.1.2. Araştırmanın Önemi ... 76

4.1.3. Araştırmanın Kısıtları ... 77

4.1.4. Araştırmanın Modeli ve Hipotezleri ... 77

4.1.5. Araştırma Yöntemi ... 81

4.1.6. Araştırma Evreni ve Örneklem ... 81

4.1.7. Verilerin Toplanması ve Kodlanması ... 82

4.1.8. Pilot Çalışmanın Yapılması ... 83

4.1.8.1. Madde Analizi ... 85

4.1.8.2. Güvenirlik Analizi ... 85

(11)

4.2.1. Örneklemin Demografik Özellikleri ... 86

4.2.2. Araştırmada Kullanılan Analiz Yöntemleri ... 87

4.2.2.1. Açımlayıcı Faktör Analizi ... 87

4.2.2.2. Doğrulayıcı Faktör Analizi ... 92

4.2.2.3. Yapısal Eşitlik Modellemesi ... 98

SONUÇ VE ÖNERİLER ... 104

EKLER ... 112

KAYNAKÇA ... 118

(12)

TABLOLAR LİSTESİ

Sayfa Tablo 4.1: PDT ve ETİK Düzeltilmiş Toplam Madde Korelasyonları ve Cronbach's

Alpha Değerleri ... 84

Tablo 4.2: Katılımcıların Demografik Özellikleri ... 87

Tablo 4.3: PDT Açımlayıcı Faktör Analizi Sonuçları ... 89

Tablo 4.4: Genel Etik Açımlayıcı Faktör ... 90

Tablo 4.5: Cronbach's Alpha Değerleri ... 91

Tablo 4.6: Faktörlerin Güvenilirlik Değerleri ... 91

Tablo 4.7: KMO Örnekleme Uygunluk Testi ve Barlett Sphericity Testi ... 92

Tablo 4.8: Planlı Davranış Teorisi Ölçeği Parametre Tahmini ... 96

Tablo 4.9: Genel Etik Teorisi Ölçeği Parametre Tahmini ... 98

Tablo 4.10: Model Ölçüm Değerleri ... 102

(13)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Sayfa

Şekil 4.1: Araştırma Modeli ... 78

Şekil 4.2. PDT Ölçeği Birincil Düzey Doğrulayıcı Faktör Analizi ... 94

Şekil 4.3. Genel Etik Ölçeği Birincil Düzey Doğrulayıcı Faktör Analizi ... 97

Şekil 4.4: Araştırma Model Ölçüm Sonuçları ... 101

(14)

KISALTMALAR

Akt. Aktarma

BBS Bulletin Board System

BSA Business Software Alliance

CFA Confirmatory Factory Analysis

CGMS The Copy Generation Management System

CSS Content Scrambling System

DFA Doğrulayıcı Faktör Analizi

DMCA Bin Yıl Telif Hak Yasaları

DOI Dijital Obje Tanımlayıcıları DRM Digital Right Management F

IGEA Interactive Games & Entertainment Association

IFPI Uluslararası Fonografik Endüstrisi Federasyonu ISAN Uluslararası Ses ve Görsel Numaralar

ISP İnternet Servis Sağlayıcılar

ISRC Uluslararası Standart Kayıt Kodları KFA Keşfedici Faktör Analizi

MPAA Amerikan film Endüstrisi Birliği PDT Planlı Davranış Teorisi

P2P Peer to Peer

RIAA Amerikan Müzik Sektörü Birliği

SCMS Serial Copy Management System

SEM Structural Equation Modeling

SIIA Yazılım ve Enformasyon Endüstri Birliği SPSS Statistical Package for the Social Sciences

VCR Video Kaset Çalar

WCT WIPO Eser Sahibinin Hakları Sözleşmesi

WIPO Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü

WPPT WIPO Performances and Phonograms Treaty

YEM Yapısal Eşitlik Modellemesi YEY Yazılım Envanter Yöntemi

(15)
(16)

GİRİŞ

Dijitalleşen günümüz dünyasında, tüketicilerin ve tüketicilere hizmet veren işletmelerin çevrimiçi ürünlere tüm dünyada daha kolay erişebilmeleri arzu edilmektedir. Özellikle, dünya ekonomisine yön veren ülkelerde, sözleşmeler ve telif hakları yasalarındaki mevcut farklılıkların kaldırılması, sınır ötesi online satışlarda tüketiciler arasında güvenin oluşturulmasının yanı sıra coğrafi kısıtlamalara karşı önlemlerin alınması, e-ticaret düzeyini ve dolayısıyla da dijital ürünlerin önemini artırmıştır. Eğlence, eğitim, yazılım gibi birçok alanda etkisini gösteren dijital ürünler, tüm paydaşları (Kullanıcılar, yasa koyucular, üreticiler, aracılar v.b.) da doğrudan etkilemektedir.

Günümüzde, dijital ürünler kadar etkili olan ve giderek büyüyen bir problem haline gelen olgu ise dijital ürün korsanlığıdır. Ürün korsanlığı; fikir sahiplerinin telif haklarının ihlal edilerek yazılımların kopyalanması, çevrimiçi siteler vasıtası ile müzik parçalarının, oyunların, filmlerin paylaşılması şeklinde tanımlanmaktadır. Dijital ürün korsanlığı ile yenilik girişimlerinin zarar görmesi, istihdam sayılarının azalması, bireysel ve ticari dijital ürün kullanıcılarının güvenliklerinin tehlike altında olmaları ve gizli bilgilerinin çalınmaları gibi sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, sosyal-psikoloji, felsefe, pazarlama ve bilgi sistemleri gibi farklı alanlarda çalışan araştırmacılar dijital ürün korsanlığı davranışının nedenlerini, bireylerin bu davranışla ilgili tutumlarını, düşüncelerini v.b. inceleyerek, farklı modeller geliştirmişlerdir. Bu modeller genel olarak, etik ve tüketici davranış modelleri olarak sınıflandırılabilir.

Etik modeller incelendiğinde; genel etik teorisi (Hunt ve Vitell, 1986) ve Rest’in dört bileşenli etik karar alma modeli yoğun olarak ele alınan model niteliğindedir. Diğer yararlanılan davranış modelleri ise; nedensel eylem teorisi (Fishbein ve Ajzen, 1975), planlı davranış teorisi (Ajzen, 1991) ve kişiler arası teori (Triandis, 1979) olarak karşımıza çıkmaktadır. Dijital korsanlığı, nedensel eylem teorisi (Al-Jabri ve Abdul-Gader, 1997; Al-Rafee-Cronan, 2006; Christensen ve Eining, 1991; Goles, 2008; Loch ve Conger, 1996) veya planlı davranış teorisi (Cronan ve Al-Rafee, 2008; d’Astous ve Montpetit, 2005; Kwong ve Lee, 2002; Peace vd., 2003) gibi davranış modelleri ile açıklamaya çalışan çok fazla sayıda araştırma bulunmaktadır. Bazı araştırmacılar

(17)

(Moores ve Chang, 2006; Thong ve Yap, 1998; Wagner ve Sanders, 2001) da bu eylemin etik teoriler ile açıklanacak bir problem olduğunu ifade etmişlerdir.

Son zamanlarda yapılan çalışmalarda ise; hem davranış hem de etik teorilerden yararlanılmasının, bireylerin dijital korsanlık niyetini ve eylemini açıklamada daha başarılı olduğu ifade edilmiştir. Goles (2008) ve Cronan ve Al-Rafee (2008) çalışmalarında nedensel eylem teorisi ve planlı davranış teorisine dayandırdıkları modellerinde, etik teoride yer alan ahlaki yükümlülük faktörünü ekleyerek, bu faktörün dijital korsanlık niyetine etki eden faktörlerden olduğunu belirtmişlerdir. Böylelikle, dijital korsanlık kavramı, kısmen de olsa etik ve de davranışsal teoriden yararlanılarak açıklanmaya çalışılmıştır.

Bu tez çalışmasıyla, Türkiye’de dijital ürün kullanan bireylerin, dijital ürün korsanlığı hakkındaki tutum, niyet ve davranışları, genel etik ve planlı davranış teorisi çerçevesinde bütünleşik model yardımıyla ortaya çıkarılmaya çalışılacaktır. OECD’nin 2017 yılı için yayınladığı istatistiklere bakıldığında; Türkiye’nin dijital ürün korsanlığı konusunda, % 43’lük dünya ortalamasını % 63 ile geçtiği, toplam zararın 2018’de 800 milyon – 1.2 milyar dolar arasında olacağı tahmin edilmektedir. Bu nedenle araştırmanın sonuçlarının dijital korsanlığa maruz kalan ve zarar gören taraflarına yararlı olabileceği ve öngörü yaratacağı düşünülmektedir.

Tez çalışması dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde dijital ürün korsanlığı kavramı ve bileşenleri, ikinci bölümde tüketici davranış modelleri ve üçüncü bölümde de etik modeller ele alınmıştır. Çalışmanın son bölümünde ise, dijital ürün korsanlığı, planlı davranış teorisi ve etik ilişkisi bağlamında, araştırma hipotezleri test edilmiştir.

Bu çalışma, 21. Pazarlama Kongresi Doktora Kolokyumunda, genişletilmiş özet bildiri olarak sunulmuştur.

(18)

BİRİNCİ BÖLÜM

(19)

Günümüzde, pazarlama karmasının unsurlarından olan ürün kavramından bahsedilirken, sadece fiziksel değil, daha sıkça da yeni bir mecra olarak anılan dijital ürün kavramından bahsedilmektedir. Eğlence sektörünü oluşturan bilgisayar oyunları, filmler, müzikler v.b. dışında ticari olarak da büyük öneme sahip yazılımlar, programlar işletmeler ve profesyoneller için önemli bir rekabet aracı haline gelmiştir. Modern pazarlamada önemli sorunlardan birisi, dijital ürünlerin yasal olmayan yollardan elde edilmesi ve çoğaltılması olarak adlandırılan dijital ürün korsanlığıdır.

Bu bölümde, dijital ürünler ve özellikleri, dijital korsanlık kavramı, tarihçesi, tarafları ve türleri, son olarak da dijital korsanlık kavramını engellemek için hukuki altyapı düzenlemeleri ve teknolojik mücadele yöntemlerinden bahsedilecektir.

1.1. DİJİTAL ÜRÜNLER VE ÖZELLİKLERİ

Dijital ürünler; dijital format şeklinde oluşturulan 0 ve 1’lik kodlama sistemlerine sahip ürünlerdir. Geçmişten günümüze kadar gelişen ve sayıları artan birçok eğlence bazlı dijital ürünler (Dijital müzik eserleri, filmler, bilgisayar oyunları, e-kitaplar) ve profesyonel dijital ürünler olarak adlandırılan yazılımlar ve programlar kullanıcıların ihtiyacını karşılamaktadır (Wang vd., 2001: 90).

Dijital ürünlerin fiziksel ürünlerden farklı olarak kendilerine has bazı özellikleri bulunmaktadır. İlk olarak; dijital ürünler orijinallerinden farklı olarak birçok defa kopyalanıp, internet ortamı içerisinde sorunsuz şekilde transfer edilebilmektedirler. Başka bir ifade ile dijital ürünler, depolandıkları ya da dağıtıldıkları araçlardan bağımsızdırlar (Quah, 2003: 6). Tekrarlanabilir (replicable) olmaları dışında, enformatik ürünler olarak da adlandırılmaktadırlar. Dijital ürünler fiziksel ürünlere kıyasla daha soyut olmakla birlikte, kaynakları bilgiye dayanmaktadır. Enformatik ürünlere kodlar, yazılımlar, sunumlar v.b. örnek olarak gösterilebilmektedir. Enformatik ürünler, kullanıcılar arasında bilgi akışı sağlarken; bazıları açık kodlu olması sebebi ile geliştirilebilmekte ve yeniden kullanıcılar arasında paylaştırılabilmektedir (Wang ve Zhang, 2009: 16). Dijital ürünler, depolamada kullanılan CD, DVD, hard disk, flash disk v.b. aygıtların günden güne kapasitelerini artırabilme, içeriklerin korunabilmesi, güvenli bir şekilde saklanabilmesi ve ihtiyaç duyulduğunda kolay bir şekilde ulaşılabilme özellikleri ile dayanıklı ürünler olarak ifade edilmektedir. Dayanıklı ürünler olmaları

(20)

önceden depolanamayan ya da geçerliliğini yitiren eski teknolojik ürünlerin günümüzdeki teknolojik imkânlarla yenilenip, tekrar transfer edilmesinin mümkün olması ile de ifade edilmektedir (Rayna, 2008: 15). Buna ek olarak, dijital ürünlerin değişik depolama aygıtları ile defalarca kez yedeklenebilmesi, sonsuzluk özelliği şeklinde ifade edilmektedir (Peitz ve Waelbroeck, 2003: 4).

Dijital ürünler satın alınmadan ya da amaçlar doğrultusunda kullanılmadan, kalite düzeyine ilişkin bir değerlendirme yapılamaması nedeniyle deneyim ürünleri olarak da belirtilmektedir (Huang, vd., 2009: 55). Bazı araştırmalar, deneyim ürünleri kavramının; tüketicilerin bazı durumlarda ücretsiz olarak kullandıkları dijital ürün örneklerinin ürünler hakkında satın alınmadan bilgi edinilip, deneyim kazanılmasını sağlaması yüzünden de kullanılması gerektiğini belirtmiştir (Wright ve Lynch, 1995: 714). Klein, deneyim ürünleri kavramının anlamını direkt olarak kullanılacak dijital ürünle ilgili herhangi bir deneyim sağlanmadan elde etme maliyeti riskine katlanılması şeklinde ifade etmiştir (Klein, 1998: 200).

Deneyim ürünleri, kullanıcıların amaçları doğrultusunda kullanılmaları sonucunda test edilmiş olurlar. Kullanım sonrası performansa dayalı oldukça yararlı olabilmektedirler. Kullanım sonrası, kullanıcı olumlu algılara sahipse dijital ürünlerin talep yapısı fiziksel ürünlere göre daha değişken, heterojen ve talep fiyat esnekliği zayıf hale gelerek avantaj sağlamaktadır. Dijital ürünlerin fonksiyonel yapıları; içeriklerinin kolayca değiştirilebilir olmasını sağlayabilmektedir. Fonksiyonel ve fiziksel özellikler içeriklerin oynanması, ilaveler yapılmasını, geliştirilmesini ya da bazı özelliklerinin çıkarılmasını bireysel ihtiyaçlara göre kolayca şekillendirebilmektedir (Lang, vd., 2007: 287).

1.2. DİJİTAL KORSANLIK KAVRAMI VE TARİHÇESİ

Dijital ürün korsanlığı ekonomik ve kamu politikasının süregelen önemli bir sorunu olarak görülmektedir. Dijital ürünlerin, çok hızlı bir şekilde gelişen teknolojiyle birlikte yasal olmayan yollardan elde edilebilmesi sıklıkla görülen durumlardandır. 1970’li yıllar analog teknolojinin kullanıldığı yıllar olarak adlandırılmaktaydı. Analog teknoloji; ses ve müzik kayıtları için ses sinyallerinin birebir kopyalanmış hallerini kullanmaktaydı. Günümüzde kullanıldığı şekilde, ses dalgalarının 1 veya 0 serilerine

(21)

dönüştürülüp oynamalar yapılması mümkün değildi (Quah, 2003: 6). 1950’lerde, kopya sürüm ile orijinali arasındaki ses kalitesi farkının yüksek olması, kopyalama ile geçen sürenin fazla olması ve orijinal kasetlerin fiyat seviyelerinin dinleyiciler için yüksek olmamaları nedeni ile korsanlık faaliyetleri düşük düzeyde olmuştur (Manuel, 1993: 28). Zaman içinde, ABD’de taşınabilir kaset teknolojisinin gelişmesi ile birlikte “walkman” adı verilen ürünlerin ortaya çıkmasıyla korsanlık faaliyetlerinde artış yaşanmıştır. Sony ve Philips işletmelerinin öncülüğünde; müzik sektörü yavaş yavaş dijitalleşme yolunda önemli adımlar atmıştır. 1980’li yılların ilk yarısında, müzik sektöründe “Kompakt Kaset” ve “Vinil Kasetler” olarak adlandırılan ses formatları artış göstermiştir. 1990’lı yıllarda ise, Apple firmasının, sıkıştırılmış müzik parçalarının depolanmasını ve yüksek ses kalitesi ile dinlenmesi sağlayan MP3 teknolojisini geliştirmesi müzik sektöründe ciddi etkiler oluşturmuştur. Bunun ardından dijital ürün korsanlığı kavramı sıkça şikâyet edilen konular arasında yer almaya başlamıştır (Sundararajan, 2004: 288).

Bu dönemlerde kopyalama işlemleri, mevcut bilgisayarların kapasitelerinin düşük olması, CD ve daha sonra DVD teknolojisinin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. CD ve DVD teknolojileri ile birlikte, kopyalama, depolama ve çoğaltma ortalama kullanıcılar için bile çok daha kolay hale gelmiştir. Ürün satışları büyük bir hızla düşüş yaşarken, üretici ve dağıtıcı işletmeler ise özellikle ABD’de parlamentoya korsanlık faaliyetlerinin ağır şekilde cezalandırılması için baskı uygulamaya başlamışlardır (Gobal vd., 2004: 4).

Yazılım sektörü incelendiğinde, 1980’lerin ikinci yarsında BBS (Bulletin Board System) yani bilgisayarlı bilgi sistemi adı verilen sistemin doğuşu korsanlık noktasında etkili olmuştur. BBS telefon üzerinden modem bağlantısı kurularak erişim sağlayan teknolojidir. Yazılım dosyalarının transferi ile e-oyunlarının çevirim içi oynanması mümkün hale gelmiştir. Lokal ağlara sahip BBS sistemi ağlarını genişleterek daha fazla kullanıcıya ulaşabildiğinde dijital ürün korsanlığı da hızla yayılmıştır (http://www.bbscorner.com, 2017).

1990’lı yılların ikinci yarısında P2P (Peer to Peer) adı verilen dosya paylaşım sistemlerinin ortaya çıkması ile müzik sektörünün maruz kaldığı ve tanıklık ettiği korsanlık faaliyetlerinden yazılım sektörü de olumsuz etkilenmiştir. İnternet kullanımının kullanıcılar arasında hızlı bir şekilde yaygınlaşması, internet servis sağlayıcıların

(22)

gelişmesi ve internet işlem hızlarının yükselmesi, bilgisayarların yazılım ve donanım özelliklerinin gelişmesi v.b. ilerlemeler dijital ürün korsanlığının ivmelenmesine ve güçlenmesine neden olmuştur. Örneğin; Napster adlı program dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca bilgisayarda kayıtlı olan MP3 formatındaki müzik parçalarını bularak, sabit diske kaydetmeyi, kopyalamayı ve paylaşmayı olanaklı hale getirmiştir. Kısa sürede sisteme 26 milyonu aşkın üye kayıt olmuştur (http://iml.jou.ufl.edu, 2017). Gelişmenin ardından, RIAA (Amerikan Müzik Sektörü Birliği) Napster’a dava açmıştır. Dava sonunda Naapster kapatılarak hizmetlerine son vermek durumunda kalmıştır Buna benzer sonuçların ardından, P2P sistemi yaygınlaşmıştır. Daha sonra Morpheus, Gradster, limewire ve piratebay gibi dosya ve program paylaşım siteleri hızlı bir şekilde artış göstermişlerdir (Rebecca, 2000: 311).

Sinema sektörü incelendiğinde, 1977 yılında VCR (Video Kaset Çalar) ortaya çıktığında sinema sektörü, yaşamsal anlamda endişeye düşmüştür. Sony firmasının 1984 yılında TV yayınlarının kaydedilmesini sağlayan teknolojik seviyeyi yakaladıktan sonra, korsanlıkla ilgili endişeleri gerçeğe dönüşmüştür. Müzik sektöründe olduğu gibi CD ve daha sonra DVD depolama aygıtlarının geliştirilmesi, P2P sitelerinin yaygınlaştırılması ile de sinemaya giden kişi sayısı azalmıştır (Browne, 2014: 7). Gelişen teknolojinin görüntü ve ses kalitesi arasındaki farklılıkları azaltması ise, korsanlığın yaygınlaşmasına olanak sağlamıştır. Dijital uydu yayınlarının belki de DVD kalitesinden daha yüksek düzeyde çözünürlükle filmleri izleme imkânı vermesi de günümüzde dijital film korsanlığın önlenmesini zorlaştıran etkenlerdendir. MPAA‘nın (Amerikan film Endüstrisi Birliği) 2009 yılı raporuna göre; ortalama bir Holywood filmi yerel ekonomiye günlük 750.000 dolarlık katkı sağlamaktadır. Korsanlık faaliyetleri sonucu video kiralayan işyerleri, film dağıtıcıları, oyuncular, ekipman sağlayanlar büyük zarara uğramaktadırlar (Karaganis, 2011: 5).

1.3. DİJİTAL ÜRÜN KORSANLIĞINDA TARAFLAR

Dijital ürün korsanlığı, yasal sahiplerinin izni olmaksızın, dijital ürünler ve / veya dijital teknolojiler kullanarak, bilgi ürünlerini çoğaltma, kullanma ve dağıtma eylemidir (Belleflamme ve Peitz, 2014: 1). Teknolojik gelişmeler, dijital ürün korsanlığı davranışının yaygınlaşması, korsanlığın boyutlarının ve korsanlıktan etkilenen tarafların

(23)

daha yakından anlaşılmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu çerçevede dijital ürün korsanlığı kapsamında süreçte yer alan taraflar aşağıda açıklanmaktadır.

1.3.1. Telif Hakkı Sahipleri

Telif hakkı, herhangi bir bilgi veya düşünce ürününün kullanılması ve yayılması ile ilgili hakların, yasalarla belirli kişilere verilmesidir. Kısaca, orijinal bir çıktının kopyalanmasına veya kullanılmasına izin verme hakkıdır. Dolayısı ile telif hakkı sahibi, dijital ürünler olarak adlandırılan film, müzik, kitap, oyun, yazılım gibi fikri eserleri üreten işletmeler olabileceği gibi, bir ya da birden çok sanatçı, yazar, sistem yazılımcısı olabilmektedir (http://duzceteknopark.com.tr, 2017).

Telif hakkı sahipleri, dijital korsanlık eylemi içerisinde en çok etkilenenleri oluşturmaktadır. Çevrimiçi ortamlarda izinsiz olarak çoğaltılan, paylaştırılan ve satılan dijital ürünlerdir. Telif hakkı sahiplerine özellikle ekonomik olarak oldukça zarar verebilmektedir. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişmesi ve yaygınlaşması, eser sahiplerinin telif haklarını yükseltmektedir. Fakat dijital ürün korsanlığı eser sahiplerinin telif haklarından yararlanamamaları, yaratıcılıklarının azalması, motivasyon düşüklüğüne neden olabilmektedir. Özellikle yazılım ve oyunlar açısından güncelleme, yeni sürümlerin ortaya çıkmasının engellemesi gibi sorunlarla karşılaşılmaktadır (http://www.tepav.org.tr, 2017).

Telif hakkı sahiplerinin yaşadıkları problemlerin dışında sektörde yer alan işletmelerin bütçelerinde daralma oluşabilmektedir. Ayrıca, korsanla mücadele kapsamında kaynakların önemli bir kısmı teknolojik önlemlere doğru kaymaktadır. Buna ek olarak eser sahipleri, hukuki düzenlemelerin yetersiz olması ya da bulunmaması nedeni ile de zorluklarla karşılaşabilmektedir (Lipton, 2005: 112).

1.3.2. Aracılar

Çevrimiçi platform ile dijital ürünleri ortaya koyan eser sahipleri ve son kullanıcılar arasında yer alan tüm üyeleri aracı olarak ifade etmek mümkündür. Dijital teknolojileri üreten şirketler, içerik sağlayıcılar, servis sağlayıcılar gibi farklı aracılar dijital ürün korsanlığı için taraf oluşturmaktadır (Szabo ve Hubermann, 2010: 80).

(24)

1.3.2.1. Telekomünikasyon Aracıları

Telekomünikasyon aracıları yeni nesil aracılar içerisinde yer almaktadır. Fikri mülkiyet hakları ya da dijital ürün korsanlığı ile yakın ilgileri bulunmaktadır. Bu ilgi içerik sağlayıcıların hizmetlerini çevrim içi olarak kullanıcılara aktarabilmeleri ve ihtiyaç duyulan yayını “internet servis sağlayıcı” olarak yerine getirmelerinden kaynaklanmaktadır (Cunard, Hill ve Barlas, 2003: 101). Sağlanan içeriğin fikri mülkiyet haklarına aykırı olması halinde bu içeriğin dağıtımını engellemek için bir yasal gereklilik bulunmaktadır. Dolayısıyla bu kapsamda pek çok ülkenin hukuki düzenlemeleri, içerik ve yöntemler için alt yapı çalışmalarını yerine getirmektedirler (Yıldız, 2007: 610).

Hukuki ve teknolojik açıdan DRM (Digital Right Management) ile İnternet servis sağlayıcıları, fikri mülkiyet hakkına karşı korsan faaliyetlerin durdurulması için büyük önem teşkil etmektedir. Teknoloji sağlayan taraflar, kullanıcılar için gerekli yazılım programını ve yazılımların sağlıklı bir şekilde işletilmesini sağlayan sistemleri üreten işletmelerden ve kurumlardan oluşmaktadır (Subramanya ve Li, 2006: 31).

1.3.2.2. Yazılım Sağlayıcılar

1980’li yıllarda kullanıcılar için bilgisayar yazılımlarını üreten işletmeler, küçük ölçekli olarak varlıklarını sürdürmekteydi. Özellikle 1990’lı yılların ikinci yarısına doğru teknolojik alt yapılarındaki gelişmelerle değerlenerek, büyük sermaye sahipleri için yatırım fırsatı yarattılar. Ancak, özellikle ekonomik krizlerin etkisiyle 2000’li yılların başında küçük ölçekli işletmeler yerini, büyük ölçekli Microsoft, Adobe, Apple gibi çokuluslu işletmeler tarafından satın alınarak kaybettiler. Daha sonra, bilişim sektörünün ivedi şekilde öneminin artması ile birlikte, büyük işletmeler dünya çapında teknolojiye yön veren niteliğe büründüler. Bütün bu gelişmelerin etkisi ile dijital ürün korsanlığı hacminin büyümesi ve yazılımların kopyalanması, başka programlama dillerine dönüştürülmeleri ve ayrıştırılarak kullanılabilmeleri gibi korsan faaliyetleri önleyici tedbirlerin artırılmasına yönelik çalışmalar mevcut durumda daha da önem kazanmaktadır (Meurer, 1997: 18).

(25)

1.3.2.3. Donanım Sağlayıcılar

Bilgi teknolojileri sektöründe yazılım üreticilerinin verimlilikleri de aslında donanım üreten işletmelerin gelişimine bağlıdır. Yazılım sektöründe olduğu gibi IBM, Comp, Dell, Logitech gibi işletmeler belirli sayıda olup, piyasaya yön vermektedirler. Özellikle müzik ve oyun sektörlerinin maruz kaldıkları dijital korsanlık eylemleri, donanım sektörünün gelişmesi ile doğru orantılı şekilde artmaktadır. Donanım üreten işletmeler önlem olarak; SCMS (Serial Copy Management System) ve CGMS-A (The Copy Generation Management System Analog) gibi teknolojiler üretmektedirler (Cunard, Hill ve Barlas, 2003: 102). Bu teknolojiler aracılığı ile görsel, sesli v.b. tüm dijital içeriği korumaya çalışmaktadırlar.

Günümüzde yoğun olarak tartışılan diğer husus, donanım üreticilerinin bilgisayar kullanıcıları için performans artırıcı uygulamalar yapmasıdır. Ancak bu üreticilerin korsanlık önleyici araçlara yeterli desteği vermedikleri ifade edilmektedir. Dijital ürün korsanlığından etkilenen tüm telif hakkı sahipleri sinerji oluşturacak şekilde korsanlığa karşı yatırımlarını artırarak, aynı düzeyde önleyici tedbirlerini almak durumundadırlar (Davis, 2001: 80).

1.3.3. Kullanıcılar

Dijital ürün kullanıcıları profesyonel, ticari ve bireysel kullanıcılardan oluşmaktadır. Kullanıcılar dijital ürünlerin maliyetlerini karşılama gücüne sahip olmamaları, bilgisayar becerilerini sınama istekleri ya da bilinç düzeylerinin yeterli olmaması gibi sebepler ile fikri mülkiyet haklarını ihlal ederek; telif hakkı sahiplerine zarar verebilmektedirler. Bu olumsuz etki çalışanların, işlerini kaybetmeleri, inovasyon, yaratıcılık alanlarına darbe vurulması, telif hakkı sahiplerinin eser ortaya koyarken çekingen davranmalarına neden olabilmektedir (Al-Rafee ve Rouibah, 2010: 283).

Teknolojik gelişmeler, dijital ürünlerin çevrimiçi ortamlarda paylaşılması ve transfer edilmesini kolaylaştırmıştır. Küreselleşme etkisiyle, çevrim içi ortamlar değer ve hız kazanmıştır. Böylelikle dijital ürün korsanlığının sebebiyet verdiği telif hakları ihlallerine yönelik tedbirlerin ele alınmasının yolu açılmıştır. Söz konusu uygulamaların yasal, teknolojik ve ekonomik yönleri vardır. Bu durumu karmaşık hale getirmektedir. Bazı durumlarda, konuya muhalif olan Elektronik Sınırlar Vakfı (Electronic Frontiers

(26)

Foundation) gibi kurumlar, çevrimiçi ortamlarda bilginin sınırsız ve özgür şekilde paylaşılması gerektiğini savunmaktadırlar (https://www.eff.org, 11.7.2017). Buna ek olarak; çevrim içi ortamlarda paylaşılan çoğu dijital ürünün kaynağını bulmanın imkânsız ve zaman kaybı olabileceğini ele alan gruplar da mevcuttur. Teknolojik ve yasal düzenlemelerin ve tedbirlerin insanlığın gelişimine olumsuz etki yaparak, yaşam standartlarını düşürebileceğini iddia etmektedirler. Bilginin özgür olmasıyla, Linux gibi açık kaynaklı kodlarla tüm dijital ürünlerin hızla ve adil bir şekilde paylaşılacağı ve gelişeceği savunulmaktadır. Swartz’a göre bilgi paylaşmak, ahlak dışı bir olay değildir. Hatta bilgiyi paylaşmak ahlaki bir zorunluluktur (Çoban, 2014: 2).

1.4. DİJİTAL ÜRÜN KORSANLIĞI TÜRLERİ

Teknolojiye dayalı uygulamaların gelişmesi ve artması sonucu ekonomik ve sosyal alanda birçok yönden fayda sağlayan ürünler tüketicilerin kullanımına sunulmaktadır. İletişim, eğlence, eğitim ya da diğer alanlardaki dijital uygulamalar günümüz ekonomisinin temelini oluşturmaktadır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomiler açısından böylesi ürünler üretim ve tüketim anlamında oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Bilişim dünyasının gelişmesi ile birlikte “Dijital Korsanlık”, telif hakkına sahip yazılımların ya da dijital ürün olarak adlandırılan çeşitli formattaki yazılımların, müzik ve ses dosyalarının, filmlerin, oyunların izinsiz olarak indirilip, kullanılması, paylaşılması ve dağıtılması günümüzde önemli bir sorun haline gelmektedir (Tan, 2002: 97).

Dijital Korsanlık, büyük ar-ge maliyetlerini yatırımın bir parçası kabul eden yazılım ve dijital medya şirketlerine ciddi kayıtlar yaşatmaktadır. Söz konusu kayıpların azaltılması için iş etiği, bilgi sistemleri ve pazarlama konusunda çalışan araştırmacılar çeşitli modeller geliştirme gayretindedir. Tüketici tutumları, algıları, alışkanlıkları gibi harekete geçmelerine neden olan unsurları incelemektedir (Moores ve Chang, 2006: 168).

Dijital ürün korsanlığı kavramı literatürü içerisinde eğlence korsanlığı (Müzik, film, video oyunları v.b.) ve yazılım ve programla ilgili korsanlıklar ayrı şekillerde incelenmektedir (Higgins ve wolfe, 2009: 43).

(27)

1.4.1. Nihai Kullanıcı Korsanlığı

En sık rastlanan yazılım korsanlığı türüdür. Kişinin, orijinal ve lisanslı yazılımın kopyasını kullanarak, ağlar yardımı ile birçok bilgisayarda da izinsiz olarak programı kurması, dağıtması veya kurum bilgisayarları dışında çevresi ile paylaşması olarak adlandırılmaktadır (Belleflammea ve Peitz, 2014: 1).

1.4.2. İnternet Korsanlığı

“Yükleme ve indirme” olarak adlandırılan, yazılımların izinsiz olarak, kopyalarının internet üzerinden yasal olmayan kaynaklardan yükleme işleminin ya da indirme işleminin gerçekleştirilmesi olarak tanımlanmaktadır (Wu ve Yhang, 2013: 111). Yazılım korsanlığı çerçevesinde ele alınan bir konudur. Kullanım kolaylığı, bireysel kullanıcıların rahatlıkla korsan programlara ulaşabilmesidir. Dolayısıyla, internet korsanlığıyla sıklıkla karşılaşılmaktadır. Genellikle, müzik ya da videoların bireysel kullanıcılar tarafından indirildiği görülmekle birlikte, normalde çok pahalı olan operasyonel yazılım sistemlerinin de korsan kullanımı yaygınlaşmaktadır. ”P2P” (Eşler arası) olarak adlandırılan sistem, bazı kaynaklarda “computer to computer” olarak da geçmektedir. Limewire, frostwire, bitTorrent gibi dünya çapında bilinen ve çok popüler olan network sistemleri buna örnek olarak gösterilmektedir (Hann ve Oh, 2016: 93). Bu sistemle birlikte, eş zamanlı olarak dosyaların transfer edilmesi ve kullanıcıların birbirleri ile iletişim kurabilmeleri mümkün hale gelmektedir. Ayrıca, bu platformla birlikte online alışveriş imkanı da sağlandığı için giderek daha popüler olmakta ve en azından korsanlığın yavaşlatılması da zorlaşmaktadır. P2P olarak adlandırılan sistem dışında, yazılımların korunmasını sağlayan ve yazılım üreten firmalar tarafından geliştirilen “yama” veya “ crack” olarak adlandırılan koruma şifresinin kırılarak yazılıma sahip olunması, paylaşılması da internet korsanlığı olarak adlandırılmaktadır (Reunaen, vd., 2015: 803).

1.4.3. Hard Disk Yüklemesi

Günümüzde, birçok işletmenin karşı karşıya gelmesini sağlayan, ekonomi dünyasını ve yasal çevreleri de meşgul eden yazılım korsanlığı türlerinden birisidir. Genellikle bilgisayar üreticilerinin, rakipleri arasından sıyrılıp, yeni müşteriler

(28)

kazanmasını sağlamak için sattıkları bilgisayarlar ile birlikte, beraber çalıştıkları yada üretim sürecinde beraber oldukları yazılım işletmelerinden izinsiz olarak, müşterilerine sundukları yazılımları ve programları ifade etmektedir (Kumar, vd., 2016: 424). Bunun yanında, bireysel kullanıcıların aldıkları ürünleri Ebay veya Craiglist gibi sitelerde yüksek fiyatlar karşılığında “Tam donanımlı bilgisayarlar” kategorisinde filmlerle, videolarla, programlarla dolu paket şeklinde sattıkları da çok karşılaşılan bir durum halini almaktadır (Van Wijk, 2002: 9).

1.4.4. Yazılım Sahteciliği

Dünyanın birçok ülkesinde faaliyette bulunan rekabet kurullarının en çok üzerinde yoğunlaştıkları konulardan bir tanesidir. Orijinal ve tescil hakkına sahip üreticilerin piyasaya sürdükleri yazılımların, taklit edilerek çoğaltılması ve kullanıcılara satışını ifade etmektedir. Sadece teknolojinin değil, aynı zamanda da üretici işletmelerin markaları, logoları da benzer hale getirilerek tüketicilerin kandırılması da sağlanmaktadır (Swinyard, vd., 2013: 566).

1.4.5. Aşırı Kullanım

Üretici firmanın sınırlı sayıda kullanıcıya izin vermesine rağmen, limiti aşan çalışanların ana kopya üzerinden kullanıcı konumuna geçmelerini ifade etmektedir (Sagheb, 2012: 443).

Yazılım korsanlığı, hangi türde gerçekleşirse gerçekleşsin; kullanıcılar için bir takım zararlı sonuçlar da doğurabilmektedir (Chan vd., 2013: 207-208):

 Korsan yazılımlar bilgisayarların işletim sistemlerine zarar verebilmektedir.  Kullanıcılar açısından zaman ve kayıtlı veri kayıplarına yol açabilmektedir.  Taklit yazılımlar, kişisel bilgilerin kaybolmasına, çalınmasına ve sakıncalı başka

kişilerce kullanılmasına yol açabilmektedir (Kredi kartları, banka kartları, şifreler v.b.).

 Gerekli olan güncellemelerden faydalanılmasını engelleyebilmektedir.

 Korsan yazılım kullananlar, orijinal yazılımdaki kalite, fonksiyonellik ve kullanım rahatlığından yararlanamazken, üretici firmalardan gelen opsiyonel özelliklerle ilgili tekliflerden yararlanamazlar.

(29)

 Kullanıcılar, yaptıkları eylemlerin ciddiyetinin farkında olmasalar da, yasal yaptırımlara maruz kalabilmektedirler.

1.4.6. Video Korsanlığı

Dünyada, interaktif eğlence unsurlarının en başında gelen ve işletmeler için en karlı olanlarından birisi de video oyunlarıdır (Adams, 2003: 16). Dünya genelinde, video oyunlarının yazılımlarla birlikte toplam satış hacmi, 2017 yılında 21.6 milyar dolara çıkmıştır (http://www.statista.com, 2017). Dolayısıyla, video korsanlığı sektörün aktörlerini, çalışanlarını, kullanıcıları, v.b. kesimleri ekonomik ve yasal anlamda etkilemektedir.

Günümüzde, dijital korsanlığın giderek artan bir kısmını, müzik ve film endüstrisini etkileyen korsanlık dışında dijital video oyunları korsanlığı oluşturmaktadır (Masanell ve Drane, 2010: 8). Açıklanan korsanlık raporları baz alındığında Doğu Avrupa, Asya ve Latin Amerika bölgelerindeki korsanlık oranı % 90’lara ulaşmaktadır. Örnek olarak, “Spore” adlı video oyunu piyasaya sürüldükten sonraki gün, yaklaşık olarak 171.000 kişi dosya paylaşım ağlarından yararlanarak indirerek paylaşmışlardır (Dyer ve de Peuter, 2009: 53). Avustralya’da IGEA’nın (Interactive Games & Entertainment Association) verilerine göre, 2008 yılından itibaren her yıl yerli oyun üreticileri ve dağıtım işletmeleri yaklaşık olarak 100 milyon dolarlık satış kaybına uğramaktadırlar. Bu rakamın ileriki dönemlerde, artan ivme ile birlikte toplam sektör içerisinde yaklaşık olarak 1 milyar ile 3 milyar dolar arasında kayba neden olacağı hesaplanmaktadır (Lyang ve Phau, 2012: 2731).

Phau ve Liyang (2012: 742), dijital video oyunlarını izinsiz olarak kopyalayan, indiren ya da paylaşanların yapılanları suç görmediklerini ifade etmektedir. İşin doğru olanı, bu eylemi gerçekleştirenlerin telif hakkı ihlali içerisinde bulunmuş olmalarıdır. Böylelikle de fikri mülkiyet haklarının çalınması söz konusu olmaktadır.

Video korsanlığı, “eğlence korsanlığı” olarak adlandırılan türlerden birisi olması itibari ile diğer korsanlık türlerinden de ayrılmaktadır. Kültürler arası farkın direkt olarak etki edemediği, sinema ya da müzik sektörü ile ilgili korsanlıklara göre interaktif oluşu da ilgi çekmesini sağlayan etkenlerin başında gelmektedir. Özellikle uzak doğu ülkelerinde ve ABD’de indirilen oyunlar ya da online hale getirilmiş sürümleri sadece

(30)

eğlence imkanı değildir. Aynı zamanda bir tür sosyalleşme mecrası olarak görülmektedir. Online oyunların, kullanıcıya maliyetsiz eğlence sunması, “casual video games” olarak adlandırılan ve platformun sağladığı diğer kullanıcı ile yarış yapma imkanı vermesi sebebi ile de tatmin ve rekabette başarılı olma duygularını da beraberinde getirmektedir (Marchand vd., 2013: 152).

Günümüzde, video korsanlığı konusunu çeşitli yönleri ile inceleyen akademisyenler de, genellikle sosyal-psikoloji teorilerinden yararlanarak, sorunla ilgili sebep-sonuç ilişkisi kurup çözüm önerilerinde bulunmaktadırlar. Psikoloji alanında; Cialdini ve Goldstein’in, Forgas ve Williams’ın sosyal etki teorisi üzerine yaptıkları araştırmalar; Algesheimer, Dholakia ve Herrmann gibi pazarlama alanındaki akademisyenlere de konu ile ilgili yürüttükleri araştırmada yardımcı olmuştur (Setterstrom ve Pearson, 2011: 2).

1.4.7. Müzik Korsanlığı

Dijital ürün korsanlığı içerisinde önemli bir payı olan ve müzik korsanlığı olarak sınıflandırılan korsanlık türüdür. Dijital seslerin üretici işletmelerden, dağıtıcılardan veya sanatçılardan izinsiz olarak kaydedilmesi, paylaşılması veya depolandıktan sonra satılmasını ifade etmektir. Günümüzde, teknolojilerin hızlı bir şekilde ilerlemesi ve yön değiştirmesi ile birlikte bireylerin, müzik korsanlığını oluşturan eylemleri gerçekleştirmeleri de daha da kolay hale gelmiştir (Cesareo ve Pastore, 2014: 512).

Müzik korsanlığında, internet ağlarının yaygınlığı ve hızı, artan DVD ve CD kapasiteleri ve üzerlerinde değişiklik yapılmasına imkan veren teknolojinin gelişmesi, MP4 gibi mobil depolama ve dinlemeyi sağlayan araçlar önemli sebepler arasındadır. Binlerce şarkının, video kliplerin internet ortamında indirilmesi ya da CD, DVD gibi ortamlarda seslerin kopyalanması, akıllı cep telefonlarına veya kişisel bilgisayarlara aktarılması, kolay ve ucuz bir yol olarak ortaya çıkmaktadır. Müzik korsanlığının yaygınlaşmasını sağlayan en önemli gelişme, 2000’li yılların başında Napster gibi online ve interaktif müzik dosyalarına ulaşımı sağlama ve paylaşma imkanı veren sitelerin ortaya çıkmasıdır. Bu gelişme ile birlikte, şarkıların CD satışları düşmekte ve sanatçılar, distribütörler, üretici işletmeler çok büyük zarara uğramışlardır (Peitzand, Waelbroeck, 2004: 6; Hong, 2004: 8; Zentner, 2005: 48). Bununla birlikte, sıkıştırılmış şarkı

(31)

listelerinin mp3 adı verilen formatta oluşturulması da kolay hale getirilmiş; süreç tüm paydaşlar için çok daha zor hale gelmiştir. Sonraki süreçte ise, üretici işletmelerin itirazı, hukuk sistemlerinin işlemesi ile birlikte Napster kapatılmıştır. Bunun ardından Itunes, Hulu gibi legal müzik paylaşım portalları piyasaya hakim olmuştur (Carver, 2016: 6).

Müzik korsanlığının istatistiki boyutları incelendiğinde, IFPI (Uluslararası Fonografik Endüstrisi Federasyonu) verilerine göre, 2014 yılında % 33 artış göstermiş, 40 milyar müzik dosyası illegal şekilde indirilip paylaşılmış, 80 ülkede ortalama müzik korsanlığı oranı ise % 90’lara yükselmiştir. 2015 yılında sadece ABD’de akıllı telefonların uygulamaları ile 27 milyon kişi dolaylı yoldan da olsa izinsiz şarkı indirip müzik korsanlığı eylemi içerisinde bulunmuşlardır.

Günümüzde müzik korsanlığı ile ilgili ekonomik boyutlar hakkında yapılan akademik çalışmalarda önemli yer teşkil etmektedir. Kullanıcıların gelir durumu ve orijinal kopyaların yüksek fiyatlı olması, müzik korsanlığında en önemli faktörler olarak yer almaktadır (Borja vd., 2015: 70). IFPI tarafından 2013 yılında yayınlanan raporda, aboneliğe dayalı müzik hizmeti sunan firmaların, abonelik fiyatlarını aylık ortalama 10 euro seviyelerine düşürmesi ile Hollanda’da %4, İsveç’te ise %5 oranında müzik korsanlığında düşüş meydana gelmiştir.

Müzik kalitesi, dijital şarkı dağıtımı için yeni sistemlerin kurulması (Itune, Hulu v.b.) müzik piyasasında dijital ortamın daha da önem kazanmasına yol açmıştır (Danaher vd., 2010: 1140). Oberolzer Geeand Strumpf (2010)’a göre, dijital korsanlık ürün tutundurmasında talepte olumlu etki oluşturmaktadır Diğer yandan, dijital ortamda hızla yayılan ve popüler olan eğlence unsurları; orijinallerin alınması için bir sebep teşkil edebilmektedir.

Son olarak, diğer korsanlık türlerinde olduğu gibi müzik korsanlığının etkili olmasını sağlayan sebepler olarak eylemin suç olarak kabul edilmemesi, cezalarının tam olarak bilinmemesi, kişilerdeki etiksel ve ahlaksal problemler ya da dış çevresel faktörler gösterilmektedir.

1.4.8. Film Korsanlığı

Amerikan sinema filmleri derneği (MPAA); 1922 yılından bu yana faaliyet gösteren, kâr amacı gütmeyen, sertifika ve derecelendirme kuruluşudur. Bu kuruluşun

(32)

verdiği bilgilere göre; 2015 yılında dijital film korsanlığı yüzünden sektörde gerçekleşen kayıp 6.1 milyar dolara ulaşmış ve her 10 filmden 6’sı yine korsanlık yüzünden yatırımlarını karşılayamamaktadırlar.

Diğer korsanlık türlerinde olduğu gibi, film korsanlığında da internet ağlarının yaygınlaşması ve hızının artması önemli rol oynamaktadır. Bai ve Waldfogel (2009) Çin’de üniversite öğrencileri üzerine yaptıkları araştırmada; piyasaya yeni çıkan filmlerin % 75’lik kısmının korsan kanallar vasıtası ile izlendiğini belirlemiştir. İnternet hızının fazla olması, evde izleme imkanı sağlaması, maliyetin düşük olması ve konfor gibi özelliklerle kullanıcılar tarafından film korsanlığının sık tercih edildiği sonucuna ulaşmıştır. Hennig ve Sattler (2007) yaptıkları çalışmada; dijital film korsanlığının orijinal DVD satışları, kiralanması ve bilet satışlarına negatif etkisini tespit etmiştir. Ekonomik etkileri daha da somutlaştıran çalışmalar yapan Devany ve Walls (2007) filmlerin illegal şekilde online olarak paylaşılmasının, boxoffice listeleri hazırlayan bir film stüdyosu için yılda yaklaşık olarak 40 milyon dolarlık bir zarar olarak karşılarına çıktığını belirtmiştir. Smith ve Telang (2012) ise; toplam 17 ülkede 2003 Haziran ayından 2006 Haziran ayına kadar, sinemalarda en fazla gösterilen 10 filmi incelemiştir. Bunun sonucunda haftalık satışların ortalama % 1,3 düştüğü ve film başına gişe sayısının ise % 7 olarak düşüş gösterdiğini belirlemiştir.

Toorent, bittorent, megaupload gibi paylaşım sitelerinin ortaya çıkması, günümüzde de film korsanlığı ivme kazanarak devam etmektedir. Alt yazı çeviri programlarının ortaya çıkması da filmlerle ilgili korsanlık sorununa bir anlamda çözüm sunmuş durumdadır (Peukert vd., 2013: 1).

1.5. DİJİTAL KORSANLIKLA İLGİLİ ULUSLARARASI HUKUKİ

DÜZENLEMELER

İnternet üzerinde çevrim içi alanlarda, filmler, bilgisayar oyunları, kitaplar, şarkılar gibi dijital ürünleri üreten ve dağıtan taraflar hakkında uygulanabilecek servis sağlayıcılara ait sorumluluklar ile ilgili çalışmaların esas ve dikkat çekici olanlarına hem WIPO, hem de Avrupa Birliği çalışmalarında sıklıkla rastlamak mümkündür. Dijital ürünlerin lisans hakkına sahip olanların telif hakları ve ilgili haklar kapsamında WIPO tarafından ortaya konan dikkat çekici çalışmaların başında, 1996 yılında imzalanan WIPO

(33)

Eser Sahibinin Hakları Sözleşmesi (WCT– WIPO Copyright Treaty) ile WIPO İcralar ve Fonogramlar Sözleşmesi (WPPT – WIPO Performances and Phonograms Treaty) gelmektedir (http://www.wipo.int, 2017).

Tarafların uzun süren tartışmalarının ardından taraflar arasında imzalanan ve hukuki olarak bağlayıcılığı da olan bu sözleşmeler, uluslararası düzeydeki gelişmelerin de adeta lokomotifi haline gelmiştir. Daha sonra, Amerika Birleşik Devletleri’nde Dijital Milenyum Telif Hakkı Yasası (Digital Millennium Copyright Act), Avrupa Birliği’nde kabul edilen sözleşmelere göre yeni düzenlemeler ve elektronik yasalarla ilgili direktifler ortaya konmuştur (Umeh, 2007: 3).

1.5.1. Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO)

WIPO olarak bilinen Dünya fikri mülkiyet örgütü, Birleşmiş Milletlerin çatısı altında olan örgütlerden birisidir. Örgüt; 1967 yılında örgüt, üreticilerin ve eser sahiplerinin haklarının korunması, korsanlığın engellenmesi ve ilgili alanlarda üretim etkinliğini teşvik etmek maksadıyla oluşturulmuştur. Çevrimiçi ortamlarda gerçekleşen dijital ürünlerle ilgili fikri mülkiyet hakları ise; 1996 yılında örgüt tarafından WIPO Eser Sahibinin Hakları Sözleşmesi (WCT – WIPO Copyright Treaty) ile aynı tarihli WIPO İcralar ve Fonogramlar Sözleşmesi (WPPT – WIPO Performances and Phonograms Treaty) düzenlemesi yapılmıştır. Ancak 30 ülkenin karşılıklı anlaşması ve karara bağlanması süreciyle bu düzenlemeler 2002 senesinde hayata geçmiştir (Yu, 2007: 4).

Belirtilen sözleşmeler, dijital ortamda çevrimiçi uygulamalar, telif haklarının ifadesi ve ayrıntılı içeriği hususlarına netlik kazandırmaktadır. Sözleşmelerdeki dijital ürünlerin çoğaltılması hakkı, dijital ortam göz önünde bulundurularak son derece kapsamlı olarak belirtilmiştir. Aynı zamanda, eserlerin elektronik ortamda dijital formda bulundurulmasının çoğaltma olarak kabul edileceği ifade edilmiştir. İfade edilen her iki sözleşmede de dijital eserlerin çevrimiçi ortamda bulundurulması özel bir hak sınıflandırmasına tabi tutularak düzenlemeler gerçekleştirilmiştir (Turan, 2016: 59). WIPO kapsamındaki yasal düzenlemelerle eser sahiplerinin, eserlerini çevrimiçi ortamlarda sadece kendileri tarafından belirlenen yer, zaman ve hallerde; kullanıcılara ulaştırılmasına izin verilebilmektedir. Sözleşmelerde detaylandırılan bu hak ile tartışma götürmeyecek nitelikte, eser sahipleri eserlerinin dijital formda dağıtılması, iletilmesi v.b.

(34)

eylemler için yasaklama yetkisine sahiptir. Bu sözleşme ile birlikte, anlaşmaya taraf olan ülkeler kendi hukuki altyapılarını oluşturmak, dijital ürün korsanlığını engelleyecek şekilde gerekli görülen düzenlemeleri yapmak ve suçla ilgili cezai şartları belirlemek durumundadır (Dinwoodie, 2006: 206).

1.5.2. Avrupa Birliği Düzenlemeleri

Avrupa Birliği’nin çevrimiçi ortamda eserlerin korunması, hak takiplerinin yapılması, elektronik ticaret ve dijital ortamlarla ilgili iki ayrı direktifi bulunmaktadır. Bu direktiflerden biri, 2001/29 sayılı ve 22 Mayıs 2001 tarihli “Enformasyon Toplumunda Eser Sahibinin Hakları ve Bağlantılı Hakların Uyumlaştırılması Hakkında Parlamento ve Konsey Direktifi”, WCT ve WPTT düzenlemelerinin Avrupa Birliği ile uyumlaştırılmasının sağlanması amacıyla hazırlamıştır. Hazırlanan bu direktif, özellikle WCT ve WPTT düzenlemelerinin altı sene süren tartışmalarının sonucuna yakın zamanda hazırlandığı için, çok daha kapsamlı olarak ele alınmış ve özellikle birçok detay derinlemesine bu direktif içerisinde tanımlanmıştır. Direktif hükümleri, detaylı bir şekilde teknolojik önlemleri açıklayıp, özel kullanıma yönelik çoğaltma gibi hak kullanımına ilişkin istisnalarla koruma arasında açık bir ayrımı da belirtmektedir (Taş, 2006: 89).

Avrupa Birliği hukuki düzenlemeleri içerisinde bulunan telif hakları ve dijital korsanlıkla ilgili diğer bir direktif ise, “Elektronik Ticaret Direktifi”dir. AB içerisinde e-ticaretin üye ülkeler arasında çok hızlı bir şekilde gelişme göstermiş ve önemli bir seviyeye ulaşmıştır. Bu nedenle, Avrupa Birliği içerisinde tüm üye ülkeler tarafından kabul edilecek müşterek bir anlayış ile pratik hayata geçirilmesi ve hukuki sınırları çizecek kurallarının ortaya konması gereği belirmiştir. Bu gereklilik sonucunda 1997 yılında hazırlanan direktifle oluşturulmaya başlanan ticari direktif 2000 yılında sonuçlanmış ve işlemeye başlamıştır (Poggi, 2000: 224). Bu çerçevede direktif eserler, hak sahipleri ve aracılar açısından önemli hale getirilmiştir. Direktifte, çevrimiçi dijital formata sahip tüm eserlerin kapsamları da ayrıntılı şekilde, hem hak sahipleri hem de aracı kuruluşlar için oldukça önemlidir (Bock, 1999: 238).

(35)

1.5.3. ABD Dijital Milenyum Fikri Hak Yasası

1998 yılında ABD senatosunda sunulan teklifler doğrultusunda, Bin Yıl Telif Hak Yasaları adıyla bilinen ve DMCA olarak kısaltılan yasalar; çevrimiçi ortamlarda kullanıcılar tarafından gerçekleştirilen eylemlerle ilgili gereken düzenlemeleri yapmak ve uluslararası düzeyde yasalar arası bütünleşmeyi sağlamak amacıyla kabul edilmiştir (https://kb.iu.edu, 2017).

Çevrimiçi ortamda yapılan eylemlerle ilgili olarak kullanılan araçlar, erişim hizmetleri ve kopyalama hizmetleri olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Erişim hizmetlerini sağlayan tüm yardımcı araçların kullanılması yasaklanırken, kopyalama araçlarının sadece yapımı ve satışı yasaklanmıştır. Adil kullanım kapsamında kullanılabilen kopyalama işlevi nedeniyle bu tür bir düzenleme yoluna gidilmiştir. DMCA ile birlikte servis sağlayıcılar, mahkeme kararı ve telif hak sahiplerinin başvurusu üzerine korsan eylemde bulunan kullanıcıların kişisel verilerini paylaşmak durumundadır. (http://www.copyright.gov, 2017). DMCA doğrultusunda, servis sağlayıcıların; yasalarda ihlal olarak geçen korsan faaliyetler kapsamındaki verileri, çevrimiçi ortamdan kaldırmaları için önce uyarı vermesi, ardından ise sistemin kaldırılması uygulamaları benimsenmiştir. Böylelikle servis sağlayıcılar telif hakkı sahiplerinin dijital korsanlıkla ilgili bildirimleri doğrultusunda verilerin çevrimiçi ortamdan tümüyle kaldırılmasını sağlayacaklardır (Lunney, 2001: 823).

1.6. DİJİTAL KORSANLIKLA İLGİLİ TEKNOLOJİK DÜZENLEMELER

Günümüz dünyasında korsanlık olarak ifade edilen eylemler, dijital yaşamın yok olmayan bir parçası konumundadır. Kullanıcıların, lisanslı uygulama satın alabilecekleri sitelerden belki de daha fazlası dijital korsan paylaşım siteleri olarak internet dünyasında yer almaktadır. Bu durum doğal olarak geliştiriciler ve telif hakları koruyucularının en büyük dertlerinden birisi haline gelmektedir. Tarihi neredeyse internet tarihi kadar eski olan korsanlık eylemleri ile mücadele için bugüne dek geliştirilen yöntemlerin başlıca olanı DRM aşağıda ayrıntılı şekilde açıklanmıştır.

(36)

1.6.1. Dijital Haklar Yönetimi

Teknolojik gelişmelere paralel olarak, dijital ürünlerin çok hızlı şekilde ve orijinallerine göre çok daha ucuz yollarla taşınıp, paylaşılabilmesi nedeniyle hak sahiplerinin çevrimiçi ortamda da korsanlık faaliyetlerine karşı korunması bir zorunluluk halini almıştır. Çevrimiçi ortamda bulunan bütün dijital ürünler çok daha kolay taşınabilir ve el değiştirir duruma gelmiştir. Geniş bantlı iletişim ağları “P2P” sistemler kolay ve etkili şekilde korsanlık faaliyetlerinin yapılmasını olanaklı hale getirmiştir. Aynı zamanda, teknolojik gelişmeler etkin bir takip ve yakalama sisteminin de var olmasına öncü olmaktadırlar. Bahsedilen bu yöntemlere genel olarak dijital hak yönetimi sistemleri adı verilmektedir (Aşçıoğlu vd., 2008: 102).

Genel ve standart anlamda bir tanımı olmayan DRM (Digital rights management), dijital ürünlerin kullanımını, iletilmesini takip ve kontrol edilmesine yönelik teknolojiler olarak tanımlanabilir. Başka bir tanımlamaya göre ise; kopyalamanın önüne geçilmesini sağlayan önlemleri bünyesinde barındıran çevrimiçi kullanıcıların içeriği hangi koşullarda kullanabileceğine dair kısıtlamalar getiren teknolojik yöntemler olarak tanımlanmıştır (Adelsbach, vd., 2005: 47).

Uluslararası alanda birbirlerinden farklı olsa da aynı çalışma mantığına sahip DRM sistemleri mevcuttur. DRM sistemlerinde, mevcut dosya kodlanıp bir "anahtar" ile koruma altına alınmaktadır. Belirtilen anahtarın yanı sıra, ilaveten sahip olunan şifreli bir lisans ile dosyanın sistem içerisinde depolanması sağlanmaktadır. Sistemin; kullanıcıya dijital içerikleri kullanma izni verdiği lisans onay merkezi, sistem dâhilinde “anahtar” yardımı ile dosyanın kilidini açarak içeriği ulaşılabilir kılmaktadır (Subramanya, vd., 2006: 32).

Kullanıcı, dijital ortam dosyasını açmak istediğinde, korsan faaliyette bulunmadığını kontrol etmek amacı ile lisans alma süreci kendiliğinden sistem tarafından otomatik olarak başlatılmaktadır. Kullanıcıya, gerekli bilgiyi talep eden ya da ödeme yapılmasını zorunlu kılan bir üyelik sayfası seçeneği sunar ya da lisans onay merkezinden gerekli lisansı alır (Subramanya vd., 2006: 33).

(37)

1.6.1.1. Dijital Hak Yönetimi Bileşenleri

Dijital Hak Yönetimi adı verilen sistemler birçok fonksiyonu bir arada ve koordineli şekilde gerçekleştirmek zorunda olduğundan birçok farklı bileşene sahiptir.

1.6.1.1.1. Güvenlik Birimleri

Dijital ürünleri kullanmak için yasal olarak erişim hakkı olmayan kullanıcıları engelleyen bileşendir. Güvenlik birimleri, algoritmik bir sistemle kullanıcıların onayı ve rızası olmadan sisteme girmeye çalışan korsanları engelleyen şifreleme işlemini gerçekleştirmektedirler ( Reid, vd., 2003: 129).

1.6.1.1.2. Erişim Hakkı Paneli

Güvenli birimleri sistemde yer alan dijital içeriğe kim ya da kimlerin erişim hakkına sahip olduğunu belirleyen bileşendir (Reid vd., 2003: 129).

1.6.1.1.3. İçerik Tanımlama

Dijital içeriği ayrıntılı şekilde (Eserin künyesi ve özellikleri) tanımlamaktadır. Uluslararası Standart Kayıt Kodları (International Standard Recording Codes -ISRC), Uluslararası Ses ve Görsel Numaralar (International Audio–Visual Numbers - ISAN) ve Dijital Obje Tanımlayıcıları (Digital Object Identifiers - DOI) gibi genel içerik tanımlayıcılar da bulunmaktadır (Becker, 2003: 26).

1.6.1.1.4. Kişilerin ve Organizasyonların Tanımlanması

İçeriğin kendisiyle etkileşim halinde olan kişileri ve organizasyonları tanımlaması dijital Hak Yönetimi sistemleri için çok önemlidir. Sadece içeriğin hakkına sahip kişileri değil, bu içeriğin alıcısı durumunda olan kullanıcıların da tekil olarak tanımlanması gerekmektedir. Çünkü herhangi bir içeriğe erişim hakkına sahip olan kullanıcıların haklarının da sistemde tanımlı olması, içeriğe hangi şart ve koşullar altında ulaşabileceğini sistemin bilmesi anlamına gelmektedir. Bir diğer önemli nokta ise bir kullanıcıyı sisteme tanıtırken, tekil bir kayıt altına almak, o kullanıcının kişisel haklarını da korumak ve saklamak anlamına gelmektedir. Bir Dijital Hak Yönetimi sistemi içerisinde yer alan kullanıcının tüm detaylarını sadece ona özel bir şekilde saklamak, bir

(38)

kullanıcının yaptığı tüm hareketleri bu kayıtlar altında işlemek ayrıca dağıtıcılar açısından da çok değerlidir (Bygrave, 2002: 54).

1.6.1.1.5. Kişiler ve Organizasyonların Yetkilendirilmesi

Yetkili kişilerin belirlenmesi, organizasyonların ve tüm süreçlerin kayıt sürecinde olduğu gibi algoritmik sistemler aracılığı ile tanımlama işlemlerinin yapılması DRM sisteminin işlevselliği açısından çok önemlidir. Yetkilendirmelerin başarılı şekilde yapılabilmesi ve izinsiz şekilde gerçekleştirilen sızmaların engellemesi için kodlama teknikleri ile birlikte elektronik pasaport ya da elektronik sertifika gibi DRM sistemi için değer zinciri oluşturan ve karşılıklı güven esasına göre çalışan sistem dışı bir organizasyona da gereksinim duyulabilmektedir. DRM sistemi içerisinde yer alan kişilerin ve organizasyonların yukarıda bahsedilen sistem dışı partiyi tümüyle kabul etmeleri ve güvenmeleri halinde, oluşturulan değer zinciri de eksiksiz olarak işleyebilecektir (Bygrave, 2001: 287). Süreci açıklamak için örnek vermek gerekirse: Herhangi bir cihaz; bu bir mp3 çalıcı da olabilir bir PC de olabilir, herhangi bir dağıtıcıdan veya servisten, çevrimiçi ortamda alışverişe geçecekse, geçmeden önce sisteme kendi donanım bilgilerini tanımlamak ve ilk bağlantıda bu kaydı yaptırmak zorunda kalabilir. Bu durumda yer alan güvenilir üçüncü parti, eğer daha önce bu cihaz ile ilgili aldığı olumsuz bir kayıt yoksa sistemde işlemesine izin verebilir veya olumsuz bir kayıt varsa o zaman değer zincirinde yer alan tüm unsurları bilgilendirip, bu cihazın sistemde çalışmasını ve içerikleri ulaşmasını engelleyebilir (Turnbull, 1999: 578).

1.6.1.1.6. Tanımlama Sistemleri

Damgalama (Water marking) ve Dijital parmak izi (Finger printing) adları ile bilinen teknolojik alt yapılar, tanımlama sisteminin önemli unsurlarındandır. Damgalama; dijital ürünlerin sahiplik ile ilgili bilgilerinin doğruluğunun sınanması amacıyla şifre gönderme işlemi olarak tanımlanmaktadır. Dijital parmak izi ise; dijital içeriklerin bütün niteliklerinin ayrıntıları ile birlikte kaydedilmesi işlemi olarak tanımlanmaktadır. Tanımlama sistemleri, dijital ürünlerin korsan yollarla elde edilmeye çalışıldığı durumlarda; ihlallerin ortaya çıkarılması ve diğer bileşenlerle birlikte bloklama işlemlerinin gerçekleştirilmesi noktasında önemli rol oynamaktadırlar. Çevrimiçi ortamlardaki videolar için İçerik Şifreleme Sistemi (Content Scrambling System - CSS)

Şekil

Şekil 4.1: Araştırma Modeli
Tablo  4.1:  PDT  ve  ETİK  Düzeltilmiş  Toplam  Madde  Korelasyonları  ve  Cronbach's  Alpha Değerleri
Tablo 4.2: Katılımcıların Demografik Özellikleri  Frekans  Yüzde  Cinsiyet  Kadın  280  56,0  Erkek  220  44,0  Eğitim Durumu  İlköğretim  26  5,2 Ortaöğretim 149  29,8  Lisans  245  49,0  Lisansüstü  80  16,0  Yaş Aralığı  18-24  130  26,0 25-34 172 34,4
Tablo 4.3: PDT Açımlayıcı Faktör Analizi Sonuçları
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

• Sürdürülen görevlerde, ilgili Etik Kurallar ve bu kuralları destekleyen tüm uygulama prensiplerine uygun olarak hareket etmek, iş ve özel yaşantılarında Yetişen

Buna engel olmak için dünyada faaliyet gösteren pek çok basın işletmesi QR kod teknolojisi ile geleneksel gazete okuyucu- larına daha ayrıntılı bilgi sunarak, genç okuyuculara

Bu bağlamda, üçüncü şahıslar tarafından, Şirket Grubu içerisinde üçüncü şahıslar tarafından, Şirket Grubu içerisinde gerçekleştirilen faaliyetlere karşılık

Çalışmada, KKTC yeni medya haber siteleri ile ilgili istatistiki bilgi oluşturmak ve adli, siyasi, ve diğer gruplar olmak üzere, kaç haber yayınladığı, ilgili

İçinde bulunulan durumla ilgili olarak verilen kararın İçinde bulunulan durumla ilgili olarak verilen kararın etik sorun oluşturup oluşturmadığını anlamak için şu etik

Etik ilke ihlâli iddiaları için en az genel müdür veya eşiti seviyedeki kamu görevlileri hakkında Etik Kurula, diğer kamu görevlileri hakkında ise kurumların yetkili

Tüm bu bilgiler ışığında, etik açıdan da kodlar taşıyan iletişim süreci, belirtildiği gibi bireyler arasında doğrudan, yeni medya veya konvansiyonel medya

Fresenius Medical Care, görevlerinizi yasalara uygun ve etik bir şekilde yerine getirmeniz için gereken bilgileri size sağlar. Bu, aşağıdaki