• Sonuç bulunamadı

3.6. ETİK KARAR VERME MODELLERİ

3.6.6. Trevino Modeli

Linda Klebe Trevino, 1986 yılında Academy of Management Review adlı kaynakta sunduğu kişi-durum etkileşimci modeli ile bireylerin durumsal etkenlere bağlı kalarak ve bireysel faktörlerle, organizasyon içerisinde etik karar alma şekillerini açıkladığı bir model geliştirmiştir. Trevino’nun etik karar alma ile ilgili literatüre kazandırdığı en önemli nokta, bir bireyin ahlaki gelişimini örgütlerde etik karar alma modeline dahil etmesidir (Heyler, vd., 2016: 789). Trevino’ya göre Kohlberg’in literatüre kazandırdığı model, bireylerin etiksel ikilemler karşısında nasıl hareket ettiklerini ve

eyleme geçtiklerini anlamak açısından önemli bir rol oynamaktadır (Trevino, vd., 2006: 955).

Bu modele göre, bireyin ahlaki gelişime bağlı olan bilişsel durumu, etiksel bir ikilem durumu algılamasını ve göstereceği tepkiyi de doğrudan etkilemektedir. Trevino, bireylerin etik karar alma süreci içerisinde Kohlberg’in bilişsel etkileri ve diğer gözlemlediği etkileri kullanarak modeli geliştirmiştir. Etik karar almada gözlemlediği etkiler; ego gücü, çevre bağımlılığı ve denetim yeridir (Lehnert vd., 2014: 196).

Ego gücü olarak adlandırılan kavram; bireylerin etik olmayan davranışlara karşı koyma kabiliyeti ve kendi davranışlarını düzenlemeyi sağlayan dürtüleridir. Alan bağımlılığı olarak adlandırılan kavram ise; bireylerin belirsiz durumlarda dış sosyal yönlendirmelere ne kadar bağımlı olduğudur. Örneğin; karar verecek olan kişi, belirli bir eyleme girip girmeyeceğini veya kendi etik kararlarını uygulayıp uygulamayacağı noktasında dışsal yönlendirmelere açık birisi midir? Eğer, kişi karar verme durumunda olayların kendi kontrolü dışında gelişeceğine ve sonuçlara etki edemeyeceğine inanıyor ise; dışsal kontrol odağına sahiptir denir (Trevino vd., 2006: 965). Trevino Modeli, bireylerin ahlaki bilişin aşamalarının tek başına tüm etik karar alma sürecini nasıl hesaba katamadığını görmesine izin vermektedir. Yani, daha yüksek bir ahlak bilincine inanılan bir bireyde dahi, düşük ego gücüne sahip ya da dışsal etkilere oldukça bağımlı olan bir birey, ahlak bilinciyle tutarlı olamayabilecek etik kararlar verebilmektedir. Model, gruplar veya organizasyonlar için de ahlaki karar verme durumunu açıklamaya çalışırken, çoğunlukla bireylerin karar verme süreçlerinde nasıl etkilendikleri açıklamaya çalışmaktadır (Heyler vd., 2016: 792).

Belirli organizasyon için çalışan bireyler için çalıştıkları yakın iş çevresi, içinde bulundukları örgüt kültürü Trevino’nun etik karar alma süreci içerisinde yer alan diğer unsurlardır. Bireylerin iş çevresinden gelen yönlendirmeler, eleştiriler veya destekler yine örgüt kültürüne bağlı olarak farklılık gösteren normatif yapı ve referans grupları gibi unsurlar da karar alma noktasında etkili olan unsurlardır. Trevino modeli, çeşitli bireysel ve durum değişkenleri arasındaki etkileşimin büyük oranda, bireylerin örgütsel bağlamda etik kararlar verme biçimlerini belirlediğini önermekle literatüre önemli katkı sağlamıştır. (Subaşı ve Erol Fidan, 2015: 36).

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

DİJİTAL KORSANLIKTA PLANLI DAVRANIŞ TEORİSİ VE ETİK KAVRAMININ ETKİSİNİ ORTAYA KOYMAYA YÖNELİK UYGULAMA

4.1. ARAŞTIRMANIN KAVRAMSAL ÇERÇEVESİ

Yazılım, dijital olarak hazırlanmış görsel unsurlar (Müzik, kitap, video vb.), internet üzerinden ulaşılabilen tüm bilgilerin sayısal hali, depolanabilir ve saklanabilir veriler gibi örnekleri çoğaltılabilen ve alt unsurlara ayrılabilen tüm ürünler, dijital ürünler olarak adlandırılmaktadır (Özpençe, 2014: 60). İnsanların eğlence, eğitim, iş, ticaret gibi amaçlar için kullandığı dijital ürünlerin elde edilme biçimi ise her zaman yasal yollarla gerçekleşmemektedir. “Dijital Korsanlık” olarak adlandırılan, telif hakkıyla korunan yazılımların, programların, ses ve görüntü dosyalarının yasadışı şekilde kopyalanması / indirilmesi olarak tanımlanan eylemler kavramsallaştırılmıştır (Al-Rafee ve Cronan, 2006: 237). İnternet kullanıcıları çok spesifik bir yazılım programı veya herhangi bir film / müzik albümü aramak durumunda kaldığında P2P siteleri aracılığıyla çevrimiçi ortamda istediklerine ulaşabilmektedirler. İnternet bant genişliği, depolama alanları, orijinal ürün ile korsanı arasındaki kalite farkı oldukça azalmıştır (Bhattacharjee vd., 2003; Wang, 2005). Dijital devrim olarak nitelendirilen kavram belki de, gerçeği ile korsanı arasındaki ürünlerin ayrılmasının imkânsız hale gelmesidir (Hasshi Sudler, 2013: 156).

Business Software Alliance, dünyanın dört bir yanındaki kişisel bilgisayarlara yüklenen yazılımın % 43'ünün lisanssız olduğunu ve 62,7 milyar ABD Doları (BSA, 2014) ticari değeri olduğunu tahmin etmektedir. Söz konusu rapor, bulut teknolojisinin bu oranın düşürülmesine yardımcı olabileceğini belirtmektedir. Ancak bu tür hizmetlerin hala gelişme aşamasında olduğu ve toplam 398 milyar ABD dolarlık küresel yazılım pazarının % 9,3'ünü oluşturduğu ifade edilmektedir. IPI (Institute for Policy Innovation) verilerine göre; geçen her bir yılda, filmlerden, ses kayıtlarından, eğlence yazılımlarından ve video oyunlarından kaynaklanan dijital korsanlığın ABD ekonomisine maliyeti 58 milyar dolar olarak hesaplanmıştır. Toplam maliyet içerisinde ortalama olarak 373.375 Amerikalı çalışan işini kaybetmekte, ayrıca federal eyalet ve yerel yönetimlerin vergi gelir kaybının da 2.6 milyar dolar olduğu belirtilmektedir (www.ipi.org, 2017).

Dijital korsanlık ile ilgili yapılan bazı çalışmalarda (Christensen ve Eining, 1991; Wang, 2005; Lysonski ve Durvasula, 2008; Jacobs vd., 2012), tüketicilerin hâlâ korsanlığı uygunsuz bir davranış olarak görmedikleri ve referans gruplarının davranışlarını onaylayacakları belirtilmiştir. Böylesi davranışların tüketiciler açısından

ahlaki olarak yanlış bulunmaması ve korsanlık eylemlerinin sonuçlarından endişe duyulmaması büyük bir problem olarak belirtilmektedir.

Tüketicilerin telif hakkıyla korunan materyalleri korsan yollarla elde etmesinin, ülke ekonomileri ve toplum üzerinde çok büyük bir etkiye neden olduğu açık şekilde görülmektedir. Böylesi etkiler, yalnızca dijital içerikleri yaratan ve arz edenler için değil bütün paydaşlara yansımaktadır. Korsanlığın azalması daha fazla gelir, daha fazla iş, daha fazla inovasyon ve kamu için daha fazla vergi anlamına gelebilecektir. Dolayısıyla, Türkiye’de kullanıcılar arasındaki dijital korsanlık kavramı algısı ve davranışa etki eden faktörler literatür araştırmasında elde edilen bilgiler doğrultusunda PDT ve etik teorilerden yararlanılıp model üzerinden ortaya çıkarılmaya çalışılmaktadır.