• Sonuç bulunamadı

3.6. ETİK KARAR VERME MODELLERİ

3.6.5. Hunt-Vitell Modeli

Hunt ve Vitel’in geliştirdikleri bu model, bireylerin etik karar almasını gerektirdiği anlarda karar alma sürecini ve faktörlerini açıklayabilmek için ortaya

konulmuştur. Modelle birlikte, bireylerin ahlaki inançlarını, anlayışlarını ve buna bağlı olarak gelişen yargılarını etik kararlara çevrilme durumunu irdelemeye gayret göstermiştir. Bireylerin ahlaki problemlerle ile ilgili belirli durumlarla karşılaştıklarında bu problemi çözmesi için takip edilmesi gerekli görülen alternatif eylemleri nasıl değerlendirmeye aldığı açıklanmaya çalışılmıştır (Vermillion vd., 2002: 274).

1986 yılında ortaya atılan modele göre, bireylerin etik karar alma süreçlerindeki değerlendirmeleri temel etik yaklaşımları olan deontolojik ve teleolojik ölçümlere bakılarak yapılmaktadır. Bireyler teleolojik etiksel yaklaşım ile herhangi bir eylemin etik olup olmadığını eylemin sonuçlarına bakarak; söz konusu eyleme neden olan niyet faktörünü dikkate alarak da deontolojik yaklaşım sergilemiş olurlar (Ekvall vd., 2005: 1226). Model dikkatli şekilde incelendiğinde, deontolojik açıdan yaklaşılan bütün seçeneklerin doğru veya yanlış birer davranış olup olmadıkları ortaya konulmaya çalışılırken, teleolojik yaklaşımda ise; birçok faktör daha fazla önem kazanmaktadır. Bu yüzden de birey, süreç içerisinde ilk olarak karşılaşılan durumu etik boyutuyla değerlendirmeli ve daha sonra da sonuca yönelik alternatiflerini oluşturmalıdır.

Oluşturulan modele süreç olarak bakıldığında; bireyin karar verme eylemine geçmeden önce etik bir sorunla yüz yüze geldiğini düşünmesi sürecin ilk aşaması olarak adlandırılır. Dolayısıyla etik problemlerin algılanması olarak adlandırılan ilk aşama gerçekleşmez ise, modelin diğer aşamalarına geçilemez (Hunt ve Vitell, 1986: 2006).

Algılamanın başlangıç noktasını oluşturan ve birey açısından etik bir ikilem olarak karşılaşılan durumda sürecin takip eden aşaması, etik ikilemi çözmek için bireylerin algılanan alternatifleri keşfetmeleridir. Bu, bir bireyin göz önüne alabileceği seçenekler kümesini kapsar ve kişiden kişiye farklılık gösterecektir. Her bir kişi durumu farklı olarak algıladığından, verecekleri karar da birbirinden farklı olacaktır (Vitell, vd., 2015: 18). Örneğin; çevrimiçi dosya paylaşım ikilemi ile karşı karşıya kalan bir kişi için, uygulamaya katılan birini rapor etmek geçerli bir alternatif olabilirken; başka birisi için o kişinin eylemlerini görmezden gelmek daha doğru ve geçerli bir yol olabilir.

Deontolojik normlar, modelde yer alan bireylerin algılanan alternatiflerin her birini değerlendirmek için kullanılır. Deontolojik normlar, kişisel değerler veya davranış kurallarını temsil eder. Hunt ve Vitell, bu normların gelişimini açıklayabilecek çevresel ve kişisel özellik değişkenlerini önermekle birlikte, diğer çalışmalar kilise üyeliği,

vatandaşlık, ırk, Machiavellianizm, kontrol odağı ve cinsiyet gibi çeşitli faktörleri test etmişlerdir (Singhapakdi ve Vitell, 1991: 39). Hunt ve Vitell, çalışmalarında deontolojik normların açık bir tanımını vermemekle beraber; Reidenbach ve Robin’in oluşturdukları modelden esinlenerek, sonradan kavramı açıklamaya çalışmışlardır. Deontolojik normlar, eylemlerin kabul edilebilir veya edilemez; ahlaki veya ahlaki olup olmadıklarına bakılmaksızın bir eylemin niteliği ile içselleştirilen genel veya bireye has inançlar olarak tanımlanmaktadır (Ndubisi vd., 2014: 3).

Algılanan alternatifler ve deontolojik normların birleşimi, deontolojik bir değerlendirmeye neden olur. Bu süreç, her alternatifin deontolojik normlara göre düşünüldüğü ve alternatiflerin doğru veya yanlış şeklinde kodlandığı aşamadır. Modelin bu kısmı, ahlak felsefesinin deontolojik yönünü temsil etmektedir. Bireylerin deontolojik değerlendirmeleri, eylemlerin doğası gereği doğru ya da yanlış olarak nitelendirilmektedir. Olası sonuçlar bu değerlendirmeleri etkilemez (Hunt vd., 2006: 3).

H-V Modeli, deontolojik yapı dışında teleolojik yapı ve alt unsurlarından da oluşmaktadır. Algılanan sonuçlar olarak adlandırılan unsur bunlardan birisidir. Algılanan her alternatif için, algılanan sonuçlar dizisi mevcuttur. Sonuçlar, belirli bir alternatif üzerindeki eylem sonucunda ortaya çıkan faaliyetlerdir (Hunt ve Shelby, 2016: 19). Örneğin; bahse konu olan alternatif, çevrimiçi dosya paylaşımına katılan bir kişiyi bildirmek ise, olası sonuç, bireyin yasal kovuşturma ile karşı karşıya kalması olabilir. Olası bir başka sonuç da, bireyin kendisin, ihbar eden kişi ile artık ilişki kurmayı tercih etmemesi olabilir. Her alternatif için bir sonuç dizisi oluşmaktadır. Alternatiflerin algılanması aşamasında olduğu gibi, çoğu birey muhtemel sonuçların tümünü algılayamayacaktır; ancak kendisi için önemli bazı alt grupları belirginleştirerek, kendisiyle aynı durumda olan bireylerden farklılaşacaktır. Bireyin sonuçların farklı olasılıklarını düşünmesinde, çevresinin benzer durumda yaşadıklarından edindikleri tecrübeler ya da kendisinin daha önce yaşadıkları önemli rol oynamaktadır (Hunt ve Shelby, 2016: 21).

Bireylerin, modelin teleolojik yaklaşımdan yararlandığı yapı içerisinde dikkat ettikleri unsurlardan birisi de paydaşlardır. Bireyler, maruz kalınan durumla ilgili olarak her paydaşa hissettikleri ölçüde, olası sonuçlarla ilgili olarak önem atfetmektedirler (Hallinen ve Jokela, 2016: 5).

Teleolojik değerlendirme olarak adlandırılan unsur, model içerisinde birey tarafından verilen kararların amaca yönelik kısmını temsil etmektedir. Birey tarafından sergilenecek eylemin kestirilen sonuçları, eylemin niteliğinden daha da önemlidir. Belirli bir alternatifin neden olabileceği sonuçlar için her paydaşın varlığı ve önemini içeren bir zihinsel hesaplama aracılığıyla, alternatiflerin doğru ya da yanlış olarak değerlendirmesidir (Bregman vd., 2014: 4).

Hunt ve Vitell, modelde yer alan birey tarafından değerlendirme aşaması olan yargılama sürecini, modelin adeta kalbi şeklinde nitelendirmiştirler. Kullanılan her iki etik yaklaşım olan deontolojik ve teleolojik fonksiyonun etik yargılama olarak adlandırılması gerektiğini belirtmiştirler (Harris ve Sutton, 1995: 806).

Bireylerin sergileyecekleri eylemlerle ilgili olarak verecekleri etiksel yargı, niyet unsurunu da direkt olarak etkilemektedir. Bununla birlikte, muhtemelen daha fazla da teleolojik değerlendirmeyle etkilemektedir. H-V modeli, bireylerin herhangi bir konuda etiksel yargıda bulunurken, belirli bir alternatifi en ahlaki olarak seçebilirlerken; sonuçların paydaşların yararına değerlendirilmesi, belirli bir sonucun istenmesi uğruna en ahlaki olan kararın geçersiz kılınabileceğini belirtmektedir (Feng vd., 2016: 93). Örneğin, korsan olarak gerçekleştirilen dosya paylaşım örneğimizde yapmanız gereken en etik şey, arkadaşınızı bildirmek olabilir. Ancak, dostluğunuzu korumayı arzulamak, etik bir şey yapmak için verilen herhangi bir karara karşı ağır basabilir. Bu durumda, teleolojik değerlendirme doğrudan niyeti etkileyen ve dolayısıyla ahlaki yargıyı aşmamızı sağlayan bir sonuç ortaya çıkarabilmektedir. H-V modeli, her iki genel etik yaklaşımından da yararlanarak, diğer modellerden ayrılmaktadır (Thong ve Yap, 1998: 217).