• Sonuç bulunamadı

2.3. TÜKETİCİ DAVRANIŞLARI

2.3.2. Tüketici Davranışlarında Teorik Yaklaşımlar

2.3.2.4. Bilişsel Yaklaşım

2.3.2.4.1. Nedensel Eylem Teorisi

Sosyal etkenlerin davranışları etkileme durumunu merkeze alan ve birçok disiplinin de yararlandığı sosyal psikoloji alanında çalışmalar yapan araştırmacılar, tutum ve davranış arasındaki ilişkiyi açıklayabilecek bir model üzerinde durmuşlardır. Bu alanda bilinen önemli modellerden birisi de Fishbein ve Ajzen (1975)’in geliştirdiği; nedensel eylem teorisidir (Gallant, 2014: 17). Bu teori ile tutum ve davranış ölçeklerinin birbirleriyle uyumlu olması durumunda; bu iki faktör arasında güçlü bir ilişki bulunabileceği belirtilmiştir. Modelde; tutum, davranışın doğrudan ve tek açıklayıcısı değil, niyet de aracı rolünde bir başka değişken olarak davranışı açıklamaya yardımcı olmaktadır. Modelde tutum, subjektif norm ile birlikte kişilerin davranışa yönelik niyetlerini açıklamakta, niyet de davranışın doğrudan tahmin edici faktörü olarak ifade edilmektedir (Lee vd., 2013: 2).

Nedensel eylem teorisi, davranış eylemini sonuç olarak ele alırken inançlara kadar giden bir süreçte davranışa sebep olan değişkenleri kademeler halinde takip etmektedir. Modelin içerisinde yer alan davranış eyleminden, inançlara kadar uzanan ve birbirini izleyen her aşaması, davranışı açıklayan faktörleri geniş ve açıklayıcı biçimde ele almayı sağlamaktadır. Böylece niyet, davranışın direkt olarak açıklayıcısı konumuna geçmektedir (Ajzen vd.,1992: 3). Özetle, oluşturulan teoriye göre, eğer kişi ilgili davranışı olumlu olarak değerlendiriyorsa ve hayatında önemli rol oynayan sosyal etkileyicilerin de kendisinin bu davranışı ortaya koyması hususunda desteklediklerini hissederse, söz konusu davranışı gerçekleştirmeye niyetlenecek ve davranışların açıklanmasını sağlayacaktır.

Teoride, niyet ile davranış arasındaki ilişkinin sağlıklı şekilde açıklanabilmesi üç koşula bağlıdır (Sheppard vd., 1988: 325): Bunlardan birincisi, niyet ölçeğinin büyük oranda davranışsal kritere uyumlu olmasıdır. Yani, kişinin kendine has bir davranışa yönelik niyetini ölçmede kullanılan değişkenler, o davranışla doğrudan doğruya bağlantılı olmalıdır. İkinci olarak, niyetin tespit edildiği zaman aralığıyla davranışın gözlemlenebildiği zaman aralığı çok geniş olmamalıdır. Bu durumda, niyet ve davranış arasındaki ilişki doğru tespit edilemeyebilir. Çünkü zaman aralığı arttıkça, zaman aralığında umulmadık olayların ortaya çıkması olasılığı niyetin değişmesine neden olabilir. Dolayısıyla, ölçümün doğruluğu, niyetin ölçülmesi ve davranışın gözlenmesi arasındaki zaman aralığıyla ters orantılıdır. Bazı durumlarda kişinin niyetini davranışın gerçekleşeceği zamana çok yakın bir dilimde ölçmek de yanıltıcı sonuçlar doğurabilir. Üçüncü koşul ise, araştırmaya konu olan davranışın, kişinin iradi kontrolü altında olması gerekliliğidir (Hackman ve Knowlden, 2014: 102).

Nedensel eylem teorisinde, davranışın bütünüyle bireyin kendi sorumluluğu ve yetkisinde olduğu belirtilerek, bireyin davranış üzerindeki kontrolünün görece olarak önemsiz olduğu düşünülmektedir (Armitage ve Christian, 2003: 191). Özetle, teori kişinin tam anlamıyla iradesi ve kontrolü altında olduğu davranışlar için geliştirilmiştir. Davranışın kişinin iradi kontrolü altında olması, davranışı gerçekleştirmek ya da gerçekleştirmemek özelinde kişinin diğer etkenlerden ve durumlardan etkilenmeden sadece iradesiyle ve isteğiyle karar verebilmesi anlamına gelmektedir. Ajzen ve Fishbein, (2005: 191)’e göre bir davranışı gerçekleştirebilmek; koşulların uygunluğuna veya kaynakların ulaşılabilirliğine ne kadar fazla bağlı olursa, incelenen davranış üzerinde kişinin o kadar az iradi kontrolü vardır.

Nedensel eylem teorisi, şimdiye kadar birçok disiplin tarafından çeşitli alanlarda başarılı bir şekilde uygulanmıştır. Teori, sosyal psikoloji alanında araştırma yapan pazarlama, yönetim organizasyon, felsefe, psikoloji ve sağlık gibi farklı alanlara uygulanmıştır (Glanz vd., 2008: 71). Modelin yapısal olarak; davranış ve davranışsal niyetleri tahmin etme becerisi açısından çok iyi performans gösterdiği sonucu araştırmacılar arasında yaygındır (Kim vd., 2013: 181). Nedensel eylem teorisi, tutum ile davranış arasındaki ilişkiyi en iyi şekilde ölçen, açıklayan ve bu konuda sıklıkla

başvurulan, ampirik olarak en çok test edilen sosyal psikoloji teorisidir (Armitage ve Christian, 2003: 189).

Nedensel eylem teorisi, sosyal psikoloji alanında olduğu gibi, özellikle tüketici davranışları alanında da önemli ve son derece yaygın bir düzeyde yer almaktadır. Bunun sebebi, modelin tüketicilerin niyet ve davranışını, hedef kitlenin davranış değişikliğini, tüketicilerin tutumlarını, subjektif normlarını ve bunların altında yatan davranışsal ve normatif inançlarını ortaya koyabilmesidir (Belleau vd., 2007: 246).

Nedensel eylem teorisi, bir takım eleştirilere de maruz kalmıştır. Taylor (2007: 7)’e göre, teorinin tümüyle kişinin iradesi ve kontrolü altında gerçekleştirdiği davranışlarla sınırlı kalması ve davranışı etkileyebilecek çevresel faktörlerin (beceri, kaynak ve başkalarıyla işbirliği v.b.) etkili olduğu davranışların model dışında bırakılması sebebiyle modele eleştirilerde bulunmuştur. Hale (2002: 270) ise, belirtilen davranışları gerçekleştirmenin iradeye bağlı olmaması ve kişinin bu tür davranışları gerçekleştirme hususunda her zaman bilinçli bir karar verememesi ile teoriyi savunmuştur.

Diğer bir husus da, teorinin alışkanlık halini almış davranışların tahmin edilmesi, kişilerin davranışı olumlu ve olumsuz halleriyle, alternatif yönleriyle değerlendirmelerini gerektiren kararları anlamada ve davranışı tahmin etme noktasında daha ideal olduğudur (Bamberg, vd., 2003: 177). Geçmişte gerçekleşen davranışların sonraki davranışlar üzerine etki edebileceği ve değinilmeye çalışılan diğer davranışlardan dolayı, modelin açıklayıcı gücüne dair öne sürülen eleştiriler sonrasında modele yeni bir değişkenin eklenebilmesini zorunlu kılmıştır. Ajzen, eleştirileri ve gündeme getirilen faktörleri göz önünde bulundurarak; modele “algılanan davranışsal kontrol” değişkenini ekleyerek açıklayıcı kısım olarak adlandırılan kısmı genişletmiş ve bir nevi eleştirileri de cevaplamıştır (Kocagöz ve Dursun, 2010: 140).