• Sonuç bulunamadı

3.6. ETİK KARAR VERME MODELLERİ

4.1.4. Araştırmanın Modeli ve Hipotezleri

Araştırma, ilişkisel uygulamalı araştırma modeli şeklinde olup deontolojik ve teleolojik alt boyutlarından oluşan genel etik kuramı modeli ve Planlı Davranış Teorisi modelinden yararlanılarak oluşturulmuştur. Temel iki ayrı modelin bütünleştirilmesiyle oluşturulan model, tüketicilerin dijital korsanlık ile ilgili yaklaşımlarının sebep-sonuç ilişkisi kurularak ortaya konulması ve eylemlerinin önceden tahmin edilmesi amacını gütmektedir. Tutum, niyet, kişisel norm, algılanan davranışsal kontrol ve davranış unsurlarından oluşturulan Planlı Davranış Teorisi, Ajzen tarafından 1991 yılında geliştirilmiştir. Modele, alışkanlık değişkeni eklenerek otomatik hale gelen ya da bireylerin geçmiş anıları ve deneyimlerinden de yola çıkarak sergileyecekleri tutum ve

buna bağlı davranış biçimi de ortaya konulmaya çalışılmıştır. Teleolojik ve deontolojik etik unsurlarından oluşan model ise, Hunt-Vitel (1986) tarafından geliştirilmiştir. Araştırma modeli, Yoon (2012) tarafından ortaya konulan bütünleşik modelden uyarlanmıştır. Yoon modeline davranış faktörü eklenerek, bireylerin korsanlık eylemleri ile ilgili sergileyebilecekleri ya da sergiledikleri bilişsel davranışlar daha net ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.

Araştırmada kullanılacak olan model içerisinde yer alan değişkenler ve bu değişkenler arasındaki ilişkiler, literatür incelemelerine bağlı kalınarak oluşturulmuştur ve aşağıda yer alan Şekil 4.1’de şematize edilmiştir.

Şekil 4.1: Araştırma Modeli

Araştırmanın hipotezleri aşağıda belirtilmiştir:

İlk üç, onbirinci ve onikinci hipotezler Ajzen’in 1991 yılında geliştirdiği planlı Davranış Teorisine uygun olarak kurgulanmıştır. Bu teoriye göre, bireyin niyetini belirlemede subjektif normlar, tutum ve algılanan davranışsal kontrol faktörleri etki ederken; niyet faktörü de bireyin davranışında etkili olmaktadır.

H1=Dijital korsanlığa karşı subjektif normlar; bireyin dijital korsanlığı gerçekleştirme niyetini etkilemektedir.

H2=Dijital korsanlığa karşı tutum, bireyin dijital korsanlığı gerçekleştirme niyetini etkilemektedir.

H3=Algılanan davranış kontrolü, bireyin dijital korsanlığı gerçekleştirme niyetini etkilemektedir.

H11=Dijital korsanlığa karşı niyet, bireyin dijital korsanlığı gerçekleştirme davranışını etkilemektedir.

H12=Algılanan davranış kontrolü, bireyin dijital korsanlığı gerçekleştirme davranışını etkilemektedir.

Araştırmanın dördüncü ve altıncı hipotezleri ahlaki yükümlülük kavramı ile ilgilidir. Deontolojik etik kavramının bir unsuru olarak kabul edilen ahlaki yükümlülük kavramı, bireyin davranışı gerçekleştirme ya da gerçekleştirmeme kararını verdiği noktada üzerinde hissettiği şüphe ya da baskı duygusunu ifade etmektedir. Kavram, dijital korsanlık gibi etik dışı davranışların araştırılmasında bireyin niyetine etki eden önemli bir faktör olarak kabul edilmiştir (Cronan ve Al-Rafae, 2008). Çeşitli araştırmacılar, ahlaki yükümlülük faktörünün enformasyon teknolojileri ile ilgili konularda normatif standartları belirlediği, bu normatif standartların da bireyin çevresinden etkilenmesine ve davranışı gerçekleştirme niyetine etki ettiklerini belirtmişlerdir (Haines ve Leonard, 2007; Ajzen, 1991).

Etik teoriler ve niyet arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalara bakıldığında, sürdürülebilir gıda tüketimi-tüketici etiği (Vermeir ve Verbeke, 2005), yeşil pazarlama- tüketici ve iş etiği (Chan vd., 2008) gibi farklı konularda da araştırmalar yapıldığı görülmektedir. Aynı şekilde; literatürde, etik teoriler ve subjektif norm ilişkisini inceleyen sağlık çalışanlarının hastaları ile ilgili etik karar alma durumları ve niyet (Randall ve Gibson, 1991), bireylerin gönüllük esası ile yaptığı yardımlar ve faal çalışma niyetleri (Warburton ve Terry, 2000) gibi çalışmalar mevcuttur. Bu bilgiler doğrultusunda, araştırmamızın dördüncü ve altıncı hipotezleri aşağıda belirtilmiştir.

H4= Ahlaki yükümlülük, bireyin dijital korsanlığa karşı davranışsal niyetini etkilemektedir.

H6= Ahlaki yükümlülük, bireyin dijital korsanlığa karşı subjektif normlarını etkilemektedir.

Hunt ve Vitell (1986)’e göre, teleolojik değerlendirme bireyin niyetini bağımsız bir unsur olarak etkilemektedir. Çünkü birey içinde bulunduğu duruma göre, gerçekleştirmek niyetinde bulunduğu davranışı etik dışı bulmasına rağmen, davranışın sonuçlarını gözleyerek o davranışı yine de gerçekleştirebilmektedir. Aynı zamanda, TAM (Technology acceptance model) olarak adlandırılan teknoloji kabul modeli ile ilgili yapılan araştırmalarda da algılanan yarar faktörü bireyin niyetini etki eden faktörler olarak araştırmalarda ele alınmıştır. Bu kapsamda, test edilecek hipotez aşağıdak şekilde araştırmamızda yer almaktadır.

H5= Algılanan yarar, bireyin dijital korsanlığa karşı davranışsal niyetini etkilemektedir.

Fishbein ve Ajzen (1975) PDT’nin temelini oluşturan Nedensel Eylem Teorisi’ni geliştirirlerken, tutumun bireyin belirli bir davranışı gerçekleştirme anındaki değerlendirmelerine bağlı olarak belirgin bir inanç haline geldiğini belirtmiştir. Hunt ve Vitell (1986), Genel Etik Teori olarak adlandırılan teoriyi oluştururken benzer şekilde bireyin tutumunun bireyin olası sonuçlarına bağlı olduğunu ifade etmişlerdir. Literatürdeki bu bilgilere bağlı olarak araştırmanın algılanan yarar kavramı ilgili sekizinci hipotezi oluşturulmuştur.

H8= Algılanan yarar, bireyin dijital korsanlığa karşı tutumunu etkilemektedir. Deontolojik etik yaklaşımının bir unsuru olarak adalet kavramı, dürüstlük ve eşitlik kavramlarını da kapsamaktadır. Kohlberg (1969)’a göre, ahlaki düşüncenin gelişmesinde en önemli kavram olarak adalet kavramı yer almaktadır. Kant’ın etik teorisi üzerine çalışmaları ile bilinen Rawls, adalet kavramının bireylerde olduğu gibi sosyal kurumlar ve sosyal çevrede de temel hak ve sorumlulukların belirlenmesinde ve paylaşılmasında en önemli erdem olduğunu belirtmiştir. Görüldüğü üzere, adalet kavramı etik anlayış içerisinde evrensel bir norm olarak kabul edilmekte ve bireylerin dijital korsanlığa karşı subjektif normlarını etkileyebilmektedir. Böylelikle, araştırmanın yedinci hipotezi belirlenmiştir.

H7= Adalet, bireyin dijital korsanlığa karşı subjektif normlarını etkilemektedir. Algılanan risk, genellikle olumsuz sonuçlarla ilgili durumu ifade etmektedir. Chiou (2005), bireylerin digital korsanlık karar sürecinde algıladıkları riskin dijital korsanlık davranışına karşı tutumu etkilediğini ifade etmiştir. Peace (2003), bireylerin yazılım korsanlığına karşı tutumlarında cezanın kesinliğinin ve şiddetinin risk faktörü olarak etkide bulunduğunu belirtmiştir. Araştırmanın dokuzuncu hipotezi algılanan risk- tutum arasındaki ilişkinin varlığını sorgulamaktadır.

H9= Algılanan risk, bireyin dijital korsanlığa karşı tutumunu etkilemektedir. Alışkanlık, bireyin otomatik hale getirdiği ve düşünmeden gerçekleştirdiği durum-davranış dizileri için kullanılırken; bireyin geçmiş deneyimlerine bağlı olarak sadece tutumlarını değil, davranışlarını da etki edeceği belirtilmektedir (Triandis, 1979; Limayem, 2004). Ajzen (1991) de, diğer araştırmalara benzer şekilde PDT’de alışkanlık faktörünün bireyin tutum ve davranışına etkisinden bahsederek, keşfedici faktör olarak eklenebileceğinden bahsetmiştir. Literatürde yer alan bu bilgiler ışığında, alışkanlık kavramı ile ilgili araştırmanın onuncu ve son hipotezi olan onüçüncü hipotez oluşturulmuştur.

H10=Alışkanlık bireyin dijital korsanlığa karşı tutumunu etkilemektedir. H13=Alışkanlık bireyin dijital korsanlığa karşı davranışını etkilemektedir.