• Sonuç bulunamadı

Siyasî ve kültürel açıdan Kazak Hanlığı (1456-1731)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Siyasî ve kültürel açıdan Kazak Hanlığı (1456-1731)"

Copied!
144
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İ

SLÂM TARİHİ VE SANATLARI ANA BİLİM DALI

İ

SLÂM TARİHİ BİLİM DALI

SİYASÎ VE KÜLTÜREL AÇIDAN KAZAK HANLIĞI

(1456-1731)

Yerkinay MAUKHARA

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Prof. Dr. İsmail Hakkı ATÇEKEN

(2)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Adı Soyadı Yerkinay MAUKHARA

Numarası 084246011020

Ana Bilim / Bilim

Dalı İSLAM TARİHİ VE SANATLARI, İSLAM TARİHİ

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Ö ğ re nc in in

Tezin Adı SİYASİ VE KÜLTÜREL AÇIDAN KAZAK

HANLIĞI (1456-1731)

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(3)
(4)

II

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Yerkinay MAUKHARA

Numarası 084246011020

Ana Bilim / Bilim

Dalı İSLAM TARİHİ VE SANATLARI, İSLAM TARİHİ

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Prof. Dr. İSMAİL HAKKI ATÇEKEN

Ö ğ re nc in in

Tezin Adı SİYASİ VE KÜLTÜREL AÇIDAN KAZAK

HANLIĞI (1456-1731)

ÖZET

Kıpçak koluna dâhil olan Kazaklar, Cengiz Han İmparatorluğu döneminde Cuci Han’ın idaresinde kalmışlardır. Daha sonra XV. yüzyılda Ak Orda’nın devamı olarak yeni adla Kazak Hanlığı tarih sahnesinde ortaya çıktı.

1480'de Canibek Han'dan sonra sırasıyla tahta çıkan halefleri Burunduk Han (1480-1511) ve Kasım Han (1511-1523) zamanlarında Kazak Hanlığı’nın gücü artarak, Orta Asya bozkırlarının kuvvetli devlet haline geldi. XVII. yüzyılda ise Hanlık gücünü kaybetmeye başladı. Rus ve Çinli'lerin destekleriyle Cunğarlar Kazaklara saldırmaya başladılar. Bunun yanında, bir taraftan Kokan Beyleri de sıkıntı yaratıyorlardı. Buhara ve Hive Hanları Kazak'ları köleleştirmeye çalışmışlar, Çinliler ise Cungarlara yardım etmişlerdir. Neticesinde Kazak Hanlığı bir bütün olarak 1731 yılına kadar, parça parça hanlık olarak XIX. yüzyılın sonuna kadar varlığını sürdürmüştü. Daha sonra Kazaklar 1991 yılında Kazakistan Cumhuriyetini kurdu.

Yaklaşık 300 yıllık tarihi olan Kazak Hanlığı’nın kendisine has göçebe medeniyete dayalı örf-adetleri ile gelenek ve görenekleri oluştu. Hayat, yaşam tarzı, inançları düşünceleri kısacası hayatlarının her sahası göçebe medeniyetine dayalı olarak kurulmuştur. Kazaklar göçebe medeniyetinin en yüksek tepesine çıkmıştır.

“Siyasî ve Kültürel Açıdan Kazak Hanlığı” olarak ele aldığımız tezin amacı ve önemi genel olarak Kazak Hanlığının kuruluş, yükseliş süreçlerini göze alarak onun siyasal, kültürel ve dini hayatları hakkında bilgileri toplayarak yaklaşık 300 yıllık bir tarihe sahip olan Kazak Hanlığı hakkında bilgileri ortaya koymaktır.

(5)

III

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Yerkinay MAUKHARA

Numarası 084246011020

Ana Bilim / Bilim

Dalı İSLAM TARİHİ VE SANATLARI, İSLAM TARİHİ

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Prof. Dr. İSMAİL HAKKI ATÇEKEN

Ö ğ re nc in in

Tezin İngilizce Adı Kazakh Khanate for in Terms of Political and Cultural (1456-1731)

SUMMARY

Kazakhs,who included stolon of Kipchak, stayed in the administration of Cuci Khan during the Empire of Genghis Khan. After then, Kazakh Khanate emerged on the stage of history with new name as a continuation of Ak Orda in the XV. century.

Kazakh Khanate was became of strong state in the steppes of Central Asia during the Burunduk Khan (1480-1511) and Kasım Khan (1511-1523) that ascended the throne respectively after Canibek Khan in 1480. Khanate had began to lose thier strength in XVII. century. Cungars have began to attack to Kazakh’s with the supports of the Russian and Chinese. As well as Kokan Lords was making a fuss. Buhara and Hive Khans have worked for the enslaving the Kazakhs. And Chinese have helped Cungars. Finally, Kazakh Khanate has subsisted up to 1731 as a whole and until the end of the XIX. century as piece by piece. After then Republic of Kazakhstan established by Kazakhs in 1991.

Traditions and customs of Kazakh Khanate, which is almost 300 years old, were consisted with customs and habits of its own based on the nomad civilization. Their lives which style of life,belives, ideas and so on established according to nomadic civilization. Kazakh's civilization is the most popular of the nomadic civilization of around the world.

Our main purpose and emphasis of the thesis which ‘’Kazakh Khanate for in terms of political and cultural’’ that to declare of information about Kazakh Khanate. The information includes that establishment and rise of Kazakh Khanate and lifes of political, cultural and religious.

(6)

I İçindekiler KISALTMALAR...IV ÖNSÖZ...V GİRİŞ 1. Araştırmanın Konusu...1 1. Amaç ve Önem...2 2. Yöntem...3 3. Araştırmanın Kaynakları...4

4. Kazak Hanlığı’nın Temelini Hazırlayan Devletler (XIV-XVI. Y.Y.)...8

I. BÖLÜM KAZAK HANLIĞI’NIN SİYASİ TARİHİ...17

1.1.Kazak Adı ve Menşei ...17

1.2. Kazak Halkının Oluşumu ...19

1.3. Kazak Coğrafyası ve Fizikî özellikleri...21

1.4. Kazak Hanlığının Kuruluşu ...22

1.5. Kazak Hanlığının Hanları...29

1.5.1. Kerey (1456-1473) ve Canibek Han (1473-1480) Devri ...29

1.5.2. Burunduk Han Devri(1480-1511)...30

1.5.3. Kasım Han Devri (1511-1523) ...31

1.5.3.1. Kasım Han’ın Dış Siyaseti. ...33

1.5.4. Tahir Han Devri (1523-1533)...34

1.5.5. Haknazar Han Devri (1538-1580) ...35

1.5.6. Şığay Han Devri (1580-1582) ...38

1.5.7. Tevekkel Han Devri (1582-1598)...38

1.5.8. Esim Han Devri (1598-1645) ...41

1.5.9. Cangir Han Devri (1645-1652)...43

1.5.10. Bahadur Han Devri (1652-1680) ...44

1.5.11. Tavke Han Devri (1680-1715)...44

(7)

II

1.5.13. Bolat Han Devri (1718-1730)...46

1.6. Kazak Hanlığı’nın Dış Devletlerle İlişkileri...46

1. 6. 1. Kazak-Özbek Münasebetleri ...46

1.6.2. Kazak-Kırgız Münasebetleri ...49

1.6.3. Kazak-Cungar İlişkileri...51

1.6.4. Kazak-Rus Münasebetleri ...52

1.6.5. Kazak-Nogay Münasebetleri ...54

1.7. Kazakların Cungarlar’a Karşı Kurtuluş Savaşı (200 yıllık savaş) ...55

1.8. Kazak Hanlığı’nın Parçalanması ve Rus Çarlığı’nın Himayesine Girmesi...62

II. BÖLÜM KAZAK HANLIĞI’NIN KÜLTÜR VE MEDENİYETİ...69

2.1. Devlet Sistemi...69

2.1.1. Ordu ...70

2.1.2. Yargı...74

2.1.2.1. Kasım Han’ın Kaska Yolu...76

2.1.2.2. Esim Han’ın Eski Yolu ...77

2.1.2.3. Yedi Yarğı ...78

2.2.2.4. Beyler, Beyler Mahkemesi ve Kazak Sosyal Hayatındaki Rolü ...79

2.2.3. Devletin İdarî Yapısı...83

3.2.3.1. Köy Yönetimi ...84 2.2.3.2. Ata-Aymak ...84 2.2.3.3. Ru (kabile) İdaresi...84 2.2.3.4. Ulus İdaresi...85 2.2.3.5. Cüz (kol) İdaresi) ...85 2.2.3.6. Hanlık İdaresi...85

2.2.3.7. Kurultay (veya Maslihat)...86

2.2. Kazak Boy Teşkilatı ...88

2.3. Kazak Toplumunun Sosyal Yapısı...92

2.4. Ekonomik ve Sosyal Hayatı...98

2.4.1. Göçebe Hayatı ...100

(8)

III

2.4.3. Tarımcılık ...106

2.5. Dinî Hayatı...107

2.5.1. Yerel Dinî İnançları ...109

2.5.1.1 Gök Tanrı (Tengri) İnancı ...110

2.5.1.2. Tabiat Kuvvetlerine İnanma ...112

2.5. 1. 3. Güneş ve Ay Kültü...113 2.5. 1. 4. Ateş Kültü...114 2.5.1.5. Yer Su Kültü ...115 2.5.1.6. Atalar Kültü ...116 2.5.1. 7. Şamanizm ...117 2.5.1.8. Baksılar...118

2.5.1.9. Şamanizm’in Kazak Kültürüne Etkileri ...119

2.5.1.10. Budizm’in Kazak Kabileleri Arasında Yayılışı ...120

2. 5.1.11. Nesturiliğin Türkistan’daki Durumu...120

2.5.2. Kazakların İslamlaşmasında Tasavvufun Rolü ...122

SONUÇ...126

(9)

IV

KISALTMALAR

a. g. e. : Adı geçen eser Akt. : Aktaran

b. : Bin, ibn

bkz. : Bakınız

c. : Cilt

çev. : Çeviren

DİA. : Diyanet İslâm Ansiklopedisi

H. : Hicrî

MEB. İA : Milli Eğitim Bakanlığı İslam Ansiklopedisi

M. : Milâdi

M.Ö. : Milattan Önce

s. : Sayfa

sy. : Sayı

SSR. : Sovyet Sosyalistik Respublika (Cumhuriyeti) vv. : Beka (yüzyıl)

Yay. : Yayınları

(10)

V

ÖNSÖZ

“Siyasî ve Kültürel Açıdan Kazak Hanlığı” ismiyle Yüksek Lisans tez konusu olarak araştırdığımız Kazak Hanlığı kendi döneminde Orta Asya’daki en kuvvetli devletlerden biri olmuştur. Kazak Hanlığı 1456 yılında kuruldu. Her devlette olduğu gibi Kazak Hanlığı’nın da olgunlaşma, gelişme, bütünleşme, kuvvetlenme, zayıflama ve parçalanma dönemleri vardır. Kazak Hanlığı’nın huzurlu dönemi yaklaşık bir buçuk asır sürmüştür. Son dönemleri ise her taraftan saldıran düşmanlarıyla savaşmakla geçmiştir. Çünkü Kazak Hanlığı’nın coğrafî konumu itibariyle bu bölgeye göz dikmiş düşman devletlerle çevriliydi. Bundan dolayı Kazakistan’ı işgal etmek isteyen devletler çok olmuştur. Yaklaşık 300 yıllık tarihi olan Kazak Hanlığı bir bütün olarak 1731 yılına kadar, parça parça hanlık olarak XIX. yüzyılın sonuna kadar varlığını sürdürmüştü. Daha sonra Kazaklar 1991 yılında Kazakistan Cumhuriyetini kurdu.

Tezimiz plan itibariyle giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. Giriş’te araştırmanın konusu, amacı, önemi, yöntemi ve araştırmaya ilgili kaynaklara yer verilmiştir. Ayrıca araştırmanın konusu başlığı altında Kazak Hanlığı tarihine genel bir bakış yapılmıştır. Aynı zamanda Kazak Hanlığı’nın temelini hazırlayan ortaçağ devletler tarihinden kısaca bahsedilmiştir.

Birinci Bölümde Kazakların menşei hakkında genel bilgi, tarih sahnesine çıkışları, etnik kökenleriyle oluşumu, Kazak yurdunun coğrafi özellikleri, Kazak Hanlığı’nın kuruluşu ve Kazak Hanlığı’nda yönetimi üstlenen Hanların dönemleri siyasî yönden ayrı ayrı ele alınmıştır. Daha sonra Kazak Hanlığı’nın dış devletlerle olan ilişkileri ile Kazak Hanlığı’nın Cungarlarla olan 200 yıllık savaşından bahsedilmiştir. Birinci bölümde sonu olarak Kazak Hanlığı’nın parçalanması ve Rus himayesine girmesi anlatılmıştır.

İkinci Bölümde ise Kazak Hanlığı’nın kültür ve medeniyeti incelenmiştir. Bu bölümde devlet sistemi, idarî ve sosyal durumu, daha sonra Kazakların göçebe

(11)

VI

medeniyetine has ekonomik ve sosyal hayatları, kültür ve medeniyet yönleri ele alınmış, Kazakların kabul ettikleri dinler tek tek incelenmiştir.

Sonuçta ise Kazak Hanlığı’nın tarihinin kısaca değerlendirilmesi ve araştırmayla ilgili ulaşılan netice ve tekliflerden bahsedilmiştir.

Alanında yapılan ilk tezlerden birisi olan bu tezle Türk-İslam Tarihine ve Türk-Kazak kültür ilişkilerine katkıda bulunduysak kendimizi bahtiyar sayacağız. Hatalarımızın affı samimi temennimizdir.

Bu konuda beni çalışmaya teşvik eden ve tez çalışmasının ciddiyeti konusunda her zaman uyararak ilgi gösteren danışman Hocam Prof. Dr. İsmail Hakkı ATÇEKEN’e ve Kazakistan kütüphanelerinde araştırmamla ilgili konularda yardımcı olan Kazakistan’daki arkadaşlarıma ve aynı zamanda bizim Türkiye’deki Lisanüstü eğitimimize destek sağlayan Türkiye Diyanet Vakfı’na teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim.

Yerkinay Maukhara Ağustos 2011

(12)

1

GİRİŞ

1.

Araştırmanın Konusu

Bu araştırmada 1456 yılında kurulan Kazak Hanlığı’nın kuruluş temelini hazırlayan Orta Asya’daki Ortaçağ devletlerinden bahsedeceğiz. Daha sonra Kazak Hanlığı’nın kuruluşu, Kazak Hanlarının dönemleri ve Kazak Hanlığı’nın sosyal, ekonomik, kültürel ve dinî yapısından söz edeceğiz.

Kazaklar eski devirlerden beri Orta Asya'nın geniş bozkırlarında yaşamakta olan çeşitli Türk boylarının birleşmesi ve gelişmesi neticesinde ortaya çıkmıştır. X. ve XVI. yüzyıllar arasında isimlerini muhafaza etmekte olan Sak, Üysün, Alan, Kıpçak, Kanglı, Dulat, Argın, Nayman ve Kerey gibi kadim Türk boyları zaman içerisinde Kazakları oluşturmuşlardır.

Kıpçak koluna dâhil olan Kazaklar, Cengiz Han İmparatorluğu döneminde Cuci Han’ın idaresinde kalmışlardır. Daha sonra Orda Ecen bağımsız Ak Orda Hanlığı’nı kurdu. Ama çok geçmeden Ak Ordaü, Şeybanî neslinden gelen Ebu’l-Hayr Han’ın eline geçti.

Daha sonra XV. yüzyılda Ak Orda’nın devamı olan yeni adla Kazak Hanlığı tarih sahnesinde ortaya çıktı.

Ak Orda'nın son hanı Barak'ın oğulları Canibek ve Kerey Sultanlar 1456'da Ebu’l-Hayr'ın yönetiminden kendilerine tabi uruğ ve boyları yanlarına alarak Dest-i Kıpçak'ın doğusundan Moğolistan'a göç etmesi, Kazak Hanlığı’nın kurulması yolundaki ilk adım oldu. 1480'de Canibek Han'ın ölümünden sonra sırayla tahta çıkan halefleri Burunduk Han (1480-1511) ve Kasım Han (1511-1523) zamanlarında Kazak Hanlığının gücü artarak, Orta Asya bozkırlarının kuvvetli devlet haline geldi.

XVII. yüzyılda Hanlık gücünü kaybetmeye başladı. Rus ve Çinli'lerin destekleriyle Cunğar'lar Kazak'lara saldırmaya başladılar. 1698, 1711, 1712, 1714, 1718, 1723, 1725, 1729 yıllarında Cungar-Kazak savaşları olmuştur. Bunun yanında,

(13)

2

bir taraftan Kokan Beyleri de sıkıntı yaratıyorlardı. Buhara ve Hive Hanları Kazak'ları köleleştirmeye çalışmışlar, Çinliler ise Cungarlara yardım etmişlerdir.

Sonuçta Kazak Hanlığı 1731 yılından itibaren ayrı ayrı üç hanlığa bölündü. Bunu 1740'ta Orta Cüz'ün, 1742'da Büyük Cüz'ün Rusya'nın himayesine girmeyi kabul etmesi takip etti. Sonuçta Kazak Hanlığı ayrı ayrı kendi varlığını XIX. yüzyıla kadar sürdürdü.1

Kazak Hanlığı ortaçağlarda kurulan Türk Devletlerinin içerisinde her açıdan baktığımızda kendi toprağını koruyabilen ve o zamandaki ağır şartlardan kurtulabilen kuvvetli bir devlettir. Çünkü o zamanlarda Rus imparatorluğu ile Çin İmparatorluğunun Orta Asya’daki birçok devletleri tarih sahnesinden silip kendi topraklarına katmış olmaları ve sürekli iki tarafın saldırılarından koruyup, bir milleti günümüze kadar ulaştırabilmesi için o milletin medenî, sosyal, kültürel altyapısının sağlam olması gerekir. İşte bu sebepten Yüksek Lisans tez konusu olarak Kazak Hanlığının tarihini siyasî ve kültürel açıdan incelemeyi uygun gördük.

1.

Amaç ve Önem

Çarlık Rusya ve Sovyet hâkimiyeti altında ezilen Kazaklar, Kazak Hanlığının tarihi ve kültürü konusunda birkaç kişi dışında yeterli ve geniş alanda çalışma yapmamışlardır. Kazak Hanlığı hakkındaki çalışmalar o kadar yetersiz kalmıştır ki, en az 300 yıllık bir tarihe sahip olan Kazak Hanlığı genelde dikkatlerden uzak kalmıştır. Mesela, en güçlü Türk Devletleri’nden en küçük Türk Beyliklerine kadar tarihte kurulan yüz kadar Türk Devletinin isimleri sayılırken Kazak Hanlığı hep unutulmuştur. Tarihteki Türk Devletleriyle ilgili yayınlanan el kitapları, makaleler ve ansiklopedilerde de Kazak Hanlığına özel olarak yer verilmemiştir. Elbette bunlar Kazak Hanlığını devlet saymamaktan değil, ancak yeterli çalışmaların olmayışı sebebiyle gözden kaçırılmış olmasından kaynaklanmaktadır. Türkçe yazılmış eserlerde de Kazak Hanlığı ile ilgili bilgilere genel Kazakistan tarihî ya da Kazaklar olarak adlandırılmış olan eserlerle, çeşitli ansiklopedi maddelerinde yer verilmiştir.

1

Geniş bilgi için bkz: Magavin, M, Kazak Tarihinin Alippesi, Almatı, 1995, s. 208; Sultanov, T,

(14)

3

1991’de Sovyetler Birliğinin çökmesi ve Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini bağımsızlıklarını kazanmasından sonra ise durum tersine dönmüştür. Kazakistan Türk araştırmacılarının üzerinde en çok çalıştığı Türk Devletlerinin biri olmuştur. Bu sebeple Kazak Hanlığı üzerine son yıllarda yapılan araştırmalar, makaleler ve yayınlanan kitaplarda bir artış olduğu bilinmektedir. Yine de bu sahada daha çok çalışmaya ihtiyaç duyulduğu bir gerçektir.

“Siyasî ve Kültürel Açıdan Kazak Hanlığı” olarak ele aldığımız tezin amacı ve önemi genel olarak Kazak Hanlığının kuruluş, yükseliş süreçlerini göze alarak onun siyasal, kültürel ve dini hayatları hakkında bilgileri toplayarak yaklaşık 300 yıllık bir tarihe sahip olan Kazak Hanlığı hakkında bilgileri ortaya koymaktır. Çünkü yukarda bahsettiğimiz gibi bu hanlık hakkında bir arada derli toplu bir geniş bir kaynağa ulaşamadık. Kazak Hanlığı hakkında Türkiye’de de tarihi araştırma ve kaynakların yetersiz bulunması bizim bu çalışmayı yapmamızda teşvik edici rol oynamıştır. Araştırmamızda konuyla ilgili Türkiye’de yapılan çalışmaların yanı sıra Kazakistan ve Rusya’da yazılmış Kazakça ve Rusça bazı kitaplara başvurulmuştur.

2.

Yöntem

Çalışmamızın konusuyla ilgili bilgilerin çoğunluğu Rus ve Kazak kaynaklarına dayalıdır. Bununla birlikte Türkçe kaynaklar da incelenerek bu üç dildeki kaynaklardaki bilgilerden konumuzla ilgili verileri toplanacaktır. Daha sonra bunlar birbiriyle karşılaştırılarak güvenilir bilgiler elde edilmeye ve değerlendirmeler yapılmaya çalışılarak bir sonuca ulaşılacaktır. Yukarıda belirttiğimiz gibi Kazak Hanlığı’na ilgili çalışmalar Kazakistan bağımsızlığını aldıktan sonra yeniden canlanmaya başlamıştır. Kazak tarihçileri Kazak Hanlığı’yla ilgili gerek akademik çalışmalar olsun gerekse makaleler olsun çalışmalarını sürdürmektedir. Öte yandan Kazak Hanlığı’na dair eserler karmaşık bir yol izlediğinden dolayı her yazar Kazak Hanlığı’na ilgili kendi şahsi yorumları ile değerlendirmelerini öne getirmiştir. Bundan dolayıdır ki günümüzde Kazak tarihçiler arasında Kazak Hanlığı’yla ilgili yorumlar ile değerlendirmelerde tartışmalara yol açmıştır. Bu da tezimizin bazı konularında zorluklara neden olmuştur. Diyebiliriz ki günümüzde Kazak Hanlığı’nın

(15)

4

tarihi yerine oturmamıştır. Böyle hususlardaki zorluklardan çıkabilmemiz için tarihçilerin ortak noktaların bulmaya gayret ettik. Bazı tarih kaynaklarında Kazak Hanlığı’nın dönemlerin, mekânları, yılları ve isimleri ile ilgili bazı farklılıklar ve çelişkiler vardır. Bunların ortak noktalarını bulmaya gayret ettik. Öte yandan çalışmamıza ilgili bilgilerin çoğunluğu Kazak ve Rus kaynaklarına dayalı olduğundan dolayı bu dillerdeki bazı tarihî, siyasî ekonomik ve kültürel terminolojisinin Türkçe karşılıklarını bulmaya çalıştık ve bazılarının Türkçe anlamını vermeye çalıştık.

3.

Araştırmanın Kaynakları

Kazak Hanlığı genel olarak Orta Asya’daki Doğu halkları içerisinde ele alınmıştır. Ortaçağ yazarlarının böyle bir yöntem kullanma nedenleri ise o dönem, Altın Orda İmparatorluğunun dağıldığı ve onun hâkimiyetindeki halkların kendi devletlerini kurma çabaları içerisinde olmasıdır. Kısaca özetleyecek olursak O dönemin devletleri sürekli el değiştirme, kısa süreli devlet kurma gibi karmaşık bir süreç içerisinde idiler. Bu nedenle Kazak Hanlığı’yla ilgili eserlerde genel Orta Asya halklarıyla ilgili bilgiler yer almıştır. Bu çağlara ait ne kadar bilgi olsa da yeterli değildir. Kazak Hanlığı tarihinin bugün hala çözülememiş problemleri, Kazak halkının oluşması, siyasî bir oluşumun adı olan Kazak adının ortaya çıkması ve Hanlığın kurulması gibi Kazak tarihinin ilk dönemlerine ait bilgiler, kaynaklar yetersiz olduğundan daha önce belirttiğimiz gibi aydınlatılamamıştır. Rus kaynaklarına gelecek olursak, Kazak tarihiyle ilgili eserler Rusların bu coğrafyaya yönelik çalışmalarıyla çoğaldı. Bu da Kazak Hanlığı’nı ele geçirdikleri dönemlerde Kazaklara ilgili görev yapan veya araştırma gezilerine katılmış valiler, valiliklerde görev yapan memurlar, uzmanlar, tarihçiler, ajanlar, elçiler ve diğerlerinin yazdıkları rapor, hatırat, mektup gibi belgelerde yer almaktadır.

Ortaçağ tarihçileri içerisinde Kazak Hanlığı hakkında önemli bilgi veren tarihçi Kazak Hanlığı döneminde dünyaya gelen Mırza Muhammed Haydar Dulgati’dir (1500-1551). Dulgati’in eseri 1542-1546 yılları arasında Keşmir’de Orta Asya Fars (Acem) dilinde yazılmıştır. Eserin adı “Tarihî Raşidî” olarak

(16)

5

adlandırılmıştır. Eser iki bölümden oluşmaktadır. Eser Orta Asya halkları, Türkistan bölgesindeki idareciler, Yedisu, Doğu Deşti-Kıpçak civarlarında yaşayan kabileler, Moğollar, Özbekler, Oyratlar ve Kırgızlar hakkında bilgiler vardır. Bu eserde Kerey ile Canibek Hanların Kazak Hanlığını kurma çabaları ile Şeybanî sülalesi arasındaki ilişkilerden bahsetmiştir. Bu hususta bize yardımcı olmuştur.

Çalışmamızda istifade edilen kaynaklardan bir diğeri Muhtar Magauin, tarafından yazılan “Kazak Tarihının Alippesi” kitabıdır. İlmî ve akademik bir çalışma olan Magauin’in bu eseri Kazak Hanlığı’nı konu edinmiştir. Eser Kazak Hanlığı’nın kurulması, Altın Orda, Ak Orda ve Gök Orda dönemlerine bağlantılı olarak 400 yıllık Kazak Hanlığı’nın Kuruluşundan yıkılışına kadar siyasî, sosyal, ekonomik ve kültür tarihini inceleyen müellif Kazak tarihini taraflı yorumlamıştır. Bu bize kaynaklarla ilgili fikir edinmemize ve çalışmamızın ikinci bölümüne yardımcı olmuştur. Bu eserin en önemli özelliği müellif Kazak Hanlığıyla ilgili olayları tek taraflı olarak yorumlamasıdır.

T, Sultanov tarafından hazırlanan, “Kazak Hanlığının Tarihi” adlı eser 2008 yılında Almatı’da yayımlanmıştır. Müellif ortaçağın süper gücü olan Altın Orda İmparatorluğundan başlayarak Kazak Hanlığı’nın kuruluşu ve sonraki dönemlerle birlikte Kazaklar ile Ruslar arasındaki ilişkilerin siyasî tarafını kaleme almıştır. Daha sonra Kazak toplumunun yaşam biçimini, sosyal gruplar ve bunların kategorilerini incelemiştir. Bu da sosyal gruplar hakkındaki bilgilere ulaşmamıza yardımcı olmuştur.

S. G. Klaştornıy, Sultanov T, tarafından kaleme alınan “3003 yıllık Kazakistan” (Kazakstan, Letopis Trekh Tısyaçletiy) adlı 384 sayfalık Rusça yazılan eser 1992 yılında Almatı’da Ravan Basımevinde yayımlanıştır. M.Ö. binli yıllardan başlayıp 1718 yılına kadar Kazakistan coğrafyasında kurulmuş olan devlet ve halkların tarihlerinin incelendiği eserin beş, altı ve yedinci bölümleri Kazak Hanlığına ayrılmıştır. Bu bölümlerde Kazak Hanlığı’nın XVIII yy.’a kadar olan tarihi üzerinde durulmuştur. Eserin beşinci bölümünde Kazak Hanlığı’nın kurulması, ilk Kazak hanlarıyla Muhammed Şeybanî Han arasındaki ilişkilerde Kazak adının ortaya çıkışı; altıncı bölümde XVI. yy’ın başında Kazak hanlarının Çağatay ve Şeybanîlerle, XVI. yy’ın 30 ve 50’li yıllarında Moğol ve Cungarlarla olan ilişkileri;

(17)

6

yedinci bölümde ise Kazak toplumunun yaşam biçimi, Tavke Han’ın kanunları, sosyal grupları ele alınmıştır. Bu eser Kazakların sosyal grupları ve kavimleri hakkında malumat elde etmemiz bakımından yardımcı olmuştur. Bu eserin Türkçe çevrilmiş nüshası da mevcuttur. (Türkün Üç Bin Yılı, İstanbul, 2003).

Çin Halk Cumhuriyetinde yaşayan Kazak tarihçisi Nığmet Mincan tarafından Arap alfabesiyle yazılan “ Kazaktın Kıskaşa Tarihi” ilk defa 1987 yılında Ürimçi’de (Doğu Türkistan’ın başkenti) basılmıştır. Bu eser Kazakistan tarihinde değerli bir eserdir. Daha sonra Kazak alfabesine aktarılarak 1994 yılında Almatı’da Calın Basımevinde yayımlanmıştır. Eser, Kazak adı, manası ve ortaya çıkışı, Kazak halkını oluşturan boylar, uruğlar ve sancakları ile ilgili Kazak’ın antropolojik tipini ele alarak Kazak Hanlığı kurulana kadar Kazakistan’da kurulmuş devletler ve hanlıkların siyasî ve sosyal tarihlerini incelemiştir. Kazaklarla ilgili bilgiler altıncı bölümden sonra başlar. Eserin adı Kazak tarihi olsa da eser Kazak Tarihi değil Kazakistan Tarihi’dir ve bu yüzden de Kazakistan’da kurulan bütün devletlere yer verilmiştir. Kazak Hanlığı hakkında Ak Orday’la başlayarak Kazak Hanlığı’nın Rusların hâkimiyeti altına giriş yılına kadarki tarihi olayları ele almıştır. Eserin içersine genel olarak baktığımızda Kazak Hanlığı’nın kuruluşu, gelişmesi ve çöküşü hakkında bilgi vermektedir. Bu aralıkta Orta Asya devletleriyle olan ilişkileri Kazak-Cungar savaşı, Rus-Kazak ilişkileri ve Orta Asya’daki siyasî gelişmelerden bahseder. Eserin son bölümlerinde ise Kazakların düşünce yapısı, hukuk sistemi ve sosyo ekonomik durumları, edebiyatları, dünya görüşleri, sanatları, tıp bilgileri, örf-adetleri, bayramları, aile yapıları ve yaşam biçimleri gibi konuları ele almıştır. Eserde Çin arşivleri, Arap, Fars, Türk ve Rus kaynakları kullanılmıştır. Bu eser çalışmamızın her aşamasında ve her bölümünde konuya hâkim olmamıza ve kaynaklarla ilgili fikir edinmemize yardımcı olmuştur.

Kazaklar ile Cungarlar arasında geçen savaşlar hakkında bilgi edinmek için başvurduğumuz kaynakların biride V. A. Moiseyev tarafından hazırlanan “Djungarskoye Khanstvo i Kazakhi. XVII-XVIII vv”, adlı bu eser 1991 yılında Almatı’da Rusça olarak yayımlanmıştır. Eserinde XVII-XVIII. yy’daki Kazak-Cungar ilişkileri incelemiştir. Kazakistan topraklarına Kazak-Cungar Ordularının sevk

(18)

7

edilmesinin nedenleri üzerinde durulur. Cungarlar baskınlarının Kazakların sosyal ve ekonomik hayatlarına yaptığı olumsuz tesirden ve Kazakların Cungarlar’la yaptığı savaşlardaki başarılarından önemli bilgiler veren bu eser konuyla ilgili ender çalışmalardan olup ilmî nitelik taşımaktadır.

Kazakistan Tarihi (Köne Zamannan Bügünde Deyin), II, III, eser, bizim en çok başvurduğumuz kaynakların biridir. Bu eserin en önemli özelliği geniş bir kadro tarafından hazırlanmasıdır. “Eski Devirden Günümüze Kadar Kazakistan Tarihi” (beş ciltlik) adlı bu eser 1998 yılında Almatı’da Kazakça yayımlanmıştır. Taş devrinden günümüze kadar Kazakistan tarihinin incelendiği eserde Kazak Hanlığı tarihiyle ilgili bilgiler II-cildin son bölümlerinde ve III-cildin ilk bölümlerinde mevcuttur. Kazak Hanlığı tarihiyle ilgili bölümler O.İ. İsmagulov; K.A. Pişulina; K.M. Baypakov; J.K. Kasımbaeb; İ.V. Yerofeyova; N.Y. Bekmahanov; V.Z. Galiyev; Y.J. Valihanov; H.M. Abjanob; D.İ. Dulatova; K.İ. Koblandin ve K.N. Nurpeyisov tarafından yazılmıştır. Eserde önce Kazak halkının oluşması ve bunun antropolojik meseleleri üzerinde durulmuş, daha sonra XV-XVII. yy’daki Kazak Hanlığı’nın siyasî, ekonomik ve kültür tarihi incelenmiştir. Kazakistan’ın Rusya tarafından işgal edilmesi ve bu dönemde halkın ekonomik ve sosyal durumu ele alınarak işgal yıllarını anlatmaya çalışmıştır. Bu eser tezimizin açıklığa kavuşması bakımından önemli ölçüde faydalı olmuştur.

Türkçe kaynaklar açısından Kazak Hanlığı hakkında yeterli bilgiye ulaşamadık. Türkçe kaynakların çoğunluğu genel olarak Kazakistan ve Kazaklar konu altında Kazak Hanlığı hususunda az çok değinmiştir. Bundan dolayı Türkçe kaynakları sadece Kazakların kültürel, sosyal ve dini yönlerinden yararlı olmuştur. Bu konulara ilgili Türkçe kaynakların bazıları şunlardır: Alpargu Mehmet,

“Türkistan Hanlıkları” Genel Türk Tarihi, V, 229-312, Ankara, 2002; Kafalı Mustafa, “Altın Orda Hanlığı” Genel Türk Tarihi, II, 75-96, Ankara, 2002; Günay, Ünver Harun, Güngör, Başlangıçtan Günümüze Türklerin Dini Tarihi, Ankara, 1997; Orhan Doğan, “Kazak-Kalmuk (Jungar) Savaşları”, Türkler, VIII, 670-685, Ankara, 2002; Mustafina R, “Kazakistanda İslamiyet’in Rolü”, Kazakistan Tarihi Makaleler,

(19)

8

Kazak Hanlığı hakkında Türkçe bazı kitaplara da başvurduk. Türkçe en çok başvurduğumuz kaynaklar içerisinde Ferhat Tamir’in “Kazak Hanlığı” Türkler, VIII, 649-656, adlı makalesidir. Makale içeriği genel olarak Kazak Hanlığı hakkında kısaca bahsettikten sonra Kazak hanları hakkında siyasi yönlerini ayrı ayrı kısaca incelemiştir. Bu makale çalışmamızda Kazak Tarihi anlayışı yönünden bize yardımcı olmuştur. Aynı zamanda Kazak Hanlarının isimleri hususunda yardımcı olmuştur.

4.

Kazak Hanlığı’nın Temelini Hazırlayan Devletler (XIV-XVI.

Y.Y.)

XIV. yüzyılın ortaları ile XVI. yüzyılın başları arasında Güneydoğu Kazakistan, Çağatay Devleti’nin yıkılması sebebiyle Orta Asya’nın kuzeydoğusu, Yedisu ve Doğu Türkistan’da kurulan Moğolistan Devleti’ne dâhil oldu. Moğolistan Devleti’nin kurulmasına zemin hazırlayan sebepler, Cengiz Oğulları’nın Moğol hâkimiyetlerini kaybetme sürecinde Orta Asya, Deşt-i Kıpçak’ın doğusu ve Doğu Türkistan’da ortaya çıkan diğer devletlerin sebepleriyle aynıdır. Ekonomik, sosyal, siyasi, kültürel ve tarihi gelişimleri farklı çeşitli etnik toplumların yaşadığı bölgelerin birleştirilmesinden meydana gelen Moğol Ulusları (devletleri), zamanla eskisine göre daha belirgin tarihi koşullara sahip, ekonomik ve etnik temelleri olan feodal idari birimlere parçalandı. Buna, üretim güçlerinin, düzensiz de olsa, yeniden oluşması ve Moğollara karşı mücadele esnasında daha da belirginleşen etnik grupların birleşme eğilimi sebep olmuş; devlet içindeki otoritelerini güçlendirmeye çalışan yerli asilzade sınıfı daha fazla rol oynamaya başlamıştır.2

Bu parçalanma süreçlerinden birini, 1270’li yıllarda Ögedey ve Çağatay Ulusları’ndan koparak Altay’dan Sirderya ve Amuderya’ya kadar olan bölgeyi kapsayan Kaydu Devleti de yaşadı. XIV. Yüzyılın ortalarında, yukarıda ifade edilen sebepler, bu devletin de çökmesine yol açtı. Mâverâünnehir’in batı kısmında, 1360-1370’li yıllarında dağılma süreci tedricen durdu ve bölgede Emir Timur’un kurduğu devlet ortaya çıktı. Onun batı kısmı Moğolistan’da ise, güçlü Dulat kabilesine

2 Abdakimov, A, İstoriya Kazahstana (S Drevneyşih Vremen Do Naşih Dney), Almatı, 1994, s.

(20)

9

mensup Emir Bolatşa’nın liderliğindeki asilzadeleri 1347-1348 yıllarında yeni devletin tahtına Çağatay neslinden Tuğluk Timur’u geçirdiler. Tuğluk Timur, Moğolistan hanlarının ve daha sonra XIV. yüzyılda Kaşgar’daki Moğol hâkimlerinin mensup olduğu hanedanı kurdu.3 Henüz Çağatay Ulusu döneminde dahi Güneydoğu Kazakistan, Kırgızistan ve Doğu Türkistan’ın kuzey kesimi Mâverâünnehir’in yerleşik çiftçi kesimine nazaran genellikle göçebe geleneklerini daha fazla muhafaza ettiği ve buralarda yaşayan Moğolların nüfusu nispeten fazla olduğu için Moğolistan diye adlandırılırdı.

Moğolistan’ın sınırları batıda Taşkent ve Türkistan vilayetlerinden doğuda Barköl ve Hami şehrine kadar, kuzeyde Balkaş, Tarbagatay ve Kara İrtiş’den güneyde Fergana ve Kaşgarya’nın tarım bölgelerine kadar “7-8 aylık bir mesafeyi” kapsamaktaydı. Manglay Suyah bölgesi, Kaşgarya ve Kaşgar, Hotan, Kaşan, Aksu, Aksiket, Atbaşı vb. şehirleriyle birlikte Kırgızistan’ın güney kesimini içine alıyordu. Moğulistan halkı Dulatlar, Kanglılar (Bekçikler), Kereyler, Üysünler, Arkenutlar, Baarinler, Arlatlar, Barlaslar vb. gibi Türk ve Türkleşmiş Moğol kabilelerinden oluşmaktaydı. Bunlara Mogul (Moğol) deniliyordu. Bu kabilelerin Yedisu’da yaşayan büyük bir bölümü, daha sonra Kazak halkının arasına karıştı. Onların Tanrı Dağı ve Doğu Türkistan’da yaşayan diğer kesimi Kırgızlar ve Uygurlar’a karıştılar.4

Moğolistan’ın siyasi tarihi feodal savaşlar, iç çekişmeler ve komşu devletlerden gelen saldırılara karşı koyma mücadeleleriyle doludur. Özellikle Timur’un Tanrı Dağı eteklerine düzenlediği periyodik saldırılar halkı canından bezdiriyordu. Moğolistan’ın ilk hanlarından Tuğluk Temir (1347-1362) ve İlyas Hoca, feodal dağılma sürecine giren Mâverâünnehir’de Çağatay hanedanının otoritesini güçlendirmek için çabaladılar. Fakat 1370-1380’li yıllarda bile Moğolistan’ın hâkimleri Hızır Hoca (1388-1389), Emir Kamarüddin Duğlat, Enge Töre ve diğerleri, yukarıda zikredildiği gibi, Timur’un saldırılarına karşı uzun süreli ve inatçı bir mücadele vermek zorunda kaldılar. Bu mücadele sırasında, Timur’un ordusunun istilalarından dağılmış olan Ak Orda güçlerini birleştirmeye gayret

3 Rıspayev, K, İstoriya Respubliki Kazahstan, Almatı, 2002, s. 66. 4

Tolbasıyeva S, “Altın Ordanın Idırauı jane Kazak Handığının Kurıluı”, Kazak Tarihi Dergisi, Almatı, 2003, sy: 6, s. 18-19.

(21)

10

gösterildi. Bu saldırılara karşı ortak hareket ederek cesurca karşı koyma, Doğu Deşt-i Kıpçak ve Yedisu halkları arasındaki ekonomik, askeri ve diğer alanlardaki ilişkilerin kurulmasına büyük katkı sağlayabilirdi. Timur’a karşı yürütülen yıpratıcı mücadelelerin sonunda Moğolistan parçalandı. Hızır Hoca mecburen Timur’a tâbi oldu.

Esenbuga döneminde, 1450’li yılların sonlarında, Kazak Canibek ile Kerey’in öncülüğündeki kalabalık bir grup Doğu Deşt-i Kıpçak’dan Yedisu’ya göç ederek geldi. Yedisu’nun Türk ve Türkleşmiş kabilelerinin Kazakların Ulu Cüz’üne ve bununla birlikte Kazak halkına, Tanrı Dağları bölgesindeki kabilelerin de Kırgız halkına dönüşme süreci Güneydoğu Kazakistan ve Kırgızistan’daki yönetimlerin zamanla parçalanması ve Moğolistan’ın çökmesinin önemli faktörüdür. Kendi gelişmesinin belirli bir döneminde bu devlet, büyük etnik grupların kendilerini koruyup gelişmelerinde ve böylece geniş bir bölgede etnik açıdan homojen devletlerin temellerini atarak daha da büyümeleri için gerekli zeminlerin oluşmasında önemli rol oynadı.5 Yedisu’daki Kazak kabile ve boyları 1560’dan itibaren Kazak Hanlığı’na tâbi oldular.6

1420’li yıllarda Kazakistan’ın geniş bozkırlarında, Ak Orda’nın dağılması ve Cuçi Hanedanı’nın kendi içindeki iktidar mücadelesi sonucunda, hanedanın güçlü üyelerinden Şeybani neslinden Ebu’l-Hayr’ın Han’ın devleti ortaya çıktı. Tarihi eserlerde bu devlet, göçebe Özbek Devleti veya Özbek Hanlığı olarak da adlandırılmaktadır.

Hanlığın etnik yapısı, Ak Orda Hanlığı’nda olduğu gibi karışıktı. Ahali, genel olarak Ak Orda’daki kabilelerden oluşuyordu. XIV. yüzyılın sonu ile XV. yüzyılın ilk yarısında bu kabileler siyasî yönden ortak “Özbek” adıyla tanınmaktaydı. Kaynaklar bunların arasında Kıpçaklar, Naymanlar, Mangıtlar, Karluklar, Konuratlar, Kanglılar, Üysünler, Uygurlar, Kırlavıtlar, Dürmenler, Kenegesler, Otarşılar, Bürkitler, Kuşçular, Kıyatlar, Kıtaylar ve Çatlar gibi etnik grupları (o dönemdeki yazılı kaynakların terminolojisiyle il, ulus, aymak, kavim vb.)

5 İbrahimov, D, XV-XVII. Gasırlarda Kazak Handığına Katisti Materaldar, Almatı, 1962, s.

229-230.

(22)

11

saymaktadır. Bunlar, genel olarak kökü Kıpçaklar ile Karluklara dayanan Türk kabileleri, erken Ortaçağlardaki Deşt-i Kıpçak ve Güney-Doğu Kazakistan’ın Kanglı, Üysün ve Karluk gibi halklarının ve çok önceleri Türkleşmiş olan Moğol kabilelerinin torunlarıydı. Daha sonraları bu etnik grupların çoğu, Kazak Orta Cüz kabileleri olarak ortaya çıktılar. Bahsi geçen kabileler ile kabile birlikleri, ekonomik gelişim seviyeleri, sosyal ilişkileri ve kültürleri açısından birbirlerine çok yakındılar.7

Ebu’l-Hayr’ın kurduğu hanlık, bir merkeze bağlı değildi. Hanlık, her birinin başında Cengiz hanedanının değişik kollarından kişilerin ve göçebe kabile beylerinin bulunduğu birçok mahalli etnik ve siyasi gruplara, idari birimlere (uluslara) bölünmüştü. Halk, Ebu’l-Hayr Han döneminde iç çekişme ve savaşlardan iyice bıkmıştı. 1430’lı yıllarda Ebu’l-Hayr Han Tobol boyunda Şeybani soyundan gelen Mahmut Hoca Han’ı ağır bir yenilgiye uğrattı. Sirderya bölgesindeki bozkırlarda Cuci soyundan Mahmut Han’la Ahmet Han’ı (Toka Temir neslinden) yenilgiye uğratıp Orda Bazar’ı zapt etti. 1446’da Ebu’l-Hayr Han, Mustafa Han’ı itaat altına aldı. Kaynaklara göre Cuçi’nin torunları olan İban Han, Böreke Sultan ve Ak Orda hanının torunları Orus, Canibek ve Kerey, Ebu’l-Hayr’ın Han’a şiddetle direnen düşmanlarıydı.

Ebu’l-Hayr’ın Han, kendisine destek veren göçebe kabile beylerini memnun etmek için hanlığın sınırları dışındaki bölgelere, Orta Asya ve Kazakistan’ın güney ve güneydoğusuna seferler düzenledi. 1430’da kısa süreliğine de olsa, Harezm’i ele geçirerek Ürgenç’i yağmaladı. Ebu’l Hayr Han, 1446’da da Timur’un torunları ve Ak Orda hanlarının varislerinin elinden Sirderya boylarıyla Karatav’ın eteklerindeki Sığnak, Sozak, Akkorgan, Özgent ve Aruk gibi bir takım şehirleri zapt etti. Bu şehirleri, kendisine destek olan kabile liderlerine, örneğin Mangıtlara ganimet olarak verdi. Bu durum zadegân sınıfının bir kısmı arasında Ebul Hayr’ın’ın otoritesini arttırırken, ikinci bir kesimiyle ilişkilerinin bozulmasına yol açtı.8

Sığnak şehri hanlığın merkezi haline geldi (o zamana kadar hanlık merkezi Taraz ile Orda Bazar’da bulunmaktaydı). 1450’li yıllarda Ebu’l-Hayr Han Mâverâünnehir’deki Timur oğullarının taht mücadelelerine müdahale ederek

7 Muhammed, Haydar, Duglati, Tarihi Raşidi, s. 237-328. 8

(23)

12

Semerkant ve Buhara’ya yağma seferleri tertipledi; fakat 1457’de Sığnak açıklarında Güneydoğu ve Güney Kazakistan topraklarına saldıran Oyratlar karşısında büyük bir yenilgiye uğrayınca otoritesi sarsıldı. 1450’li yılların sonu ile 1460’ı yılların baş-larında Ebu’l-Hayr’ın’a tabi kabilelerin önemli bir kısmı Canibek ile Kerey Sultanların öncülüğünde kitleler halinde göç ederek Moğolistan’m batı tarafına yerleştiler. Ebu’l-Hayr Han, 1468’de bunlara karşı büyük bir sefere çıktıysa da yolda öldü ve hanlık onun ölümüyle birlikte dağıldı.

Hanlığın çeşitli idari birimleri arasındaki ilişkilerin zayıflığı, hanedan üyelerinin sürekli birbirleriyle toprak kavgasına tutuşmaları, sıradan göçebe halka salınan vergilerin ağırlığı, bu yüzden çıkan isyanlar sebebiyle halkın kitleler halinde başka bölgelere muhacereti gibi sebepler Ebul-Hayr Han’ın devletinin zayıflayarak yıkılmasına yol açtı. Esasen bir zamanlar Moğolistan’ın dağılmasına sebep olan faktörler, bu devletin de sonunu hazırlamıştı. Moğolistan’da olduğu gibi, burada da ayrı bir bağımsız etnik siyasi yapıya sahip olma yolunda mücadele eden kabilelerin birleşerek güçlenme süreci yaşanmaktaydı.

Kazak Hanlığı kurulduktan sonra, Ebul-Hayr’ın’ın soyundan gelen Şeybaniler’in vasıtasıyla Doğu Deşt-i Kıpçak’da sağladığı hâkimiyet sona erdi. Onların liderlik ettiği Özbeklerin bir kısmı (Kıpçak, Karluk, Uygur, Konırat vb gibi kabile grupları) XVI. yüzyılın başında Mâverâünnehir’e göç ederek yerleşirken, Kazakistan topraklarında kalan kabileler Kazak Hanları’na tâbi oldular. Timur hanedanının zayıflamasından istifade eden Şeybaniler, Orta Asya’da yönetimi ellerine geçirdiler.9

Altın Orda’nın dağılmasından sonra ortaya çıkan büyük devletlerden biri de Nogay Ordası’dır. Bu devlet, XIV-XV yüzyıllarda Batı Kazakistan topraklarının bir kısmını kontrol ediyordu. XIV. Yüzyılın sonlarından itibaren Yayık ile idil arasındaki kabileler birliği, ilk önceleri federasyon içindeki en kalabalık grubu teşkil etmesi sebebiyle “Mangıt Yurdu” olarak adlandırılmıştır. Nogay Ordası’nın yarı bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkması, daha öncelere, Edige’nin dönemine kadar gider. Ediğe, Altın Orda’nın yönetimini, fiiliyatta 15 sene (1396-1411) elinde tutan

9

(24)

13

önemli bir tarihi şahsiyetti. Toktamış’la uzun süre savaşan ve Altın Orda hanlarından istediğini tahta çıkaran Ediğe, bu taht mücadeleleri esnasında, Nogay Ulusu’nu güçlendirmeye çalıştı. Ediğe 1419’da öldü. Mangıt liderleri daha sonra doğudaki komşularının desteğiyle Ebu’l-Hayr ile ittifak yaptılar. Nogay Ordası Edige’nin oğlu Nureddin döneminde (1426-1440) güçlendi ve XV yüzyılın ortasında bağımsız bir devlet olarak ortaya çıktı.10

Diğer göçebe devletler gibi Nogay Ordası’nın sınırları da, dış siyasi şartlara bağlı olarak sürekli değişti. XV. yüzyılın ikinci yarısında Nogaylar Yayık’ın sol tarafına geçerek Özbeklerin otlaklarını ele geçirmeye başladılar. Böylece doğu ve güneye doğru ilerlediler. Var gücüyle Sirderya şehirlerini işgal etmek ve Orta Asya’ya saldırılar düzenlemekle yoğun bir biçimde meşgul olan Ebu’l-Hayr’ın, Nogaylara karşılık vermedi. Bunun sebebi, muhtemelen Ebu’l-Hayr, Nogayları göçebe tebaasının nüfusunu arttıran unsurlar olarak görmesiydi. Nogayların ku-zeydoğudaki toprakları Sibirya’ya kadar uzandı. (Tümen’in güneydoğu kısımlarındaki topraklar Nogay bozkırları olarak adlandırıldı.) Nogaylar, güneydoğuda da geçici olarak Sirderya boylarını ve Aral sahillerini ellerinde tuttular. Nogay liderlerinden Vakkas Bey Mangıt, Musa Mirza, Canbırşı ve diğerleri Ebu’l Hayr’ın Sirderya boyundaki şehirlerini işgal etmelerine destek verdiler. Nogaylar bilâhare Kazak hanlarıyla bazen savaşıp, bazen barıştıkları için XVI. yüzyıl ortalarındaki kaynaklarda Hak-nazar Han “Kazakların ve Nogayların hanı” olarak geçmektedir.11

Komşu halklar arasında “Nogay” adıyla bilinen bu halk, XV. yüzyılın ikinci yarısında bu şekilde ortaya çıkmış oldu. Bölgede yer alan diğer göçebe hanlıklar gibi, Nogay halkı da XIV-XV. yüzyıllarda ataerkil kabile hayatının birçok özelliklerini muhafaza eden feodal bir yapıya sahipti.

Toplumun en üst tabakasında beyler, hanlar, mirzalar, sultanlar ve baylar (zenginler) bulunuyordu. En önemli zenginlik kaynağı olan at, deve, koyun ve büyük baş hayvanlardan oluşan çok sayıdaki sürüler bozkırdaki Nogay asilzadelerinin

10 Koşekov, B, A, Nogaysko-Ruskiye Otneşeniya B XV-XVIII bb. Almatı, 1988, s. 24; Alpargu

Mehmet, “Nogaylar” DİA, İstanbul, 2007, XXXIII, 202-203.

11 Baypakov, K; Komekov B; Puçulina, K, Orta Gasırlardağı Kazakistan Tarihi, Almatı, 2001, s.

(25)

14

elindeydi. Geleneklere göre, toprak toplumun ortak malı olarak görülmekteyse de, fiiliyatta verimli otlaklar ve bereketli av sahaları bunların kontrolündeydi.

Sultan (şehzade), askeri, diplomatik ve idari yönetimin mirasçısı konumundaydı. Orda, her biri aynı kabileye mensup grupları birleştiren birkaç ulustan oluşmuştu. Ulusların başında mirzalar bulunuyordu. Kendi idari bölgelerinde sınırsız yetkilere sahip olan mirzalar, ulusun en verimli ve elverişli meralarını kontrol altında tutuyorlardı. Ulusların sıradan göçebe çobanları, mirzalarla birlikte göç etmek, vergi ödemek ve seferlere silahlarıyla birlikte katılmakla yükümlüydüler. Bozkır asilzadeleri seferlerden ve komşularla yapılan savaşlardan büyük ganimetler elde ediyorlardı. Orda, bir sefer sırasında, 300 bin kadar asker çıkarabiliyordu.12

XVI. yüzyılda Rusya ile ekonomik, ticarî ve siyasî ilişkiler kuran Nogay Ordası’nın tarihi, idil boyu, Sibirya, Orta Asya ve Kazakistan’daki devletlerin, özellikle de göçebe Özbek ve Kazakların tarihiyle iç içedir. Embi ile Sirderya arasında göçebe hayat süren Nogaylar, Kazaklarla sürekli ilişki içindeydiler.

Rusya’nın Kazan ve Astrahan hanlıklarını iltihak etmesinden sonra, Nogayların yönetici kabilesinin iktidar mücadelesine düşmesi sebebiyle, Nogay Ordası birkaç bağımsız ordaya bölünerek yıkıldı. Onun Kazakistan topraklarında kalan kısmı Kazaklar’ın Küçük Cüz’üne tâbi oldu. Kazakistan topraklarının dışındaki Nogay Ordası XVI-XVIII. yüzyıllardaki düşüş döneminde Kırım Hanlığı ve Rusya ile belli ölçülerde temaslar kurdu. Kuzeydoğu Nogay boylarının bir bölümü Sibirya yöneticilerinin kontrolüne girerken, Orda’nın sağ taraftaki idari bölgelerinin sınırlan Irtiş’e kadar uzandı ve Sibirya Hanlığı’nın topraklarıyla kesişti.13

Sibir Hanlığı’nın kurucusu Hacı-Muhammed’tir. Bu hanlık Özbek Hanlığı’ndan ayrılarak yeni bir devlet olarak ortaya çıktı.14 Sibirya Hanlığı 1460’lardan XVI. yüzyılın sonuna kadar Batı Sibirya topraklarıyla birlikte Ob, Tobıl ve Esil boylarındaki topraklar, kuzeydoğu Kazakistan ve İrtiş’in sağ tarafındaki toprakların bir kısmını elinde tutuyordu. Bu bölgelerde, o zamana kadar, yani XIV

12 Sadıkov, T; Coldasbaev, S, Orta Gasırlardağı Kazakistan Tarihi, Almatı, 2 007, 136-137; Koşekov

B A, Hogaysko-Ruskiye Otneşeniya B XV-XVIII bb. Almatı, 1988, s. 25-26.

13 Koşekov, B A, a. g. e, s. 26

(26)

15

yüzyılda Kereylerin başrol oynadığı Türk kabilelerinin Taybugu adıyla bir siyasi birliği bulunmaktaydı. XIV. yüzyıl ile XV. yüzyılın başında onların güneyinde Ak Orda toprakları uzanıyordu. Moğolistan hanlarının hâkimiyet alanları ise İrtiş ve Altay’a kadar ulaşıyordu.

Sibirya Hanlığı’nın ana halkını umumi olarak “Sibirya Tatarları” denilen Türk ve Ugor kabileleri oluşturuyordu. Kaynaklarda, Sibirya Hanlığı idarecilerinin (Şeybani hanedanı) Tobıl, Esil ve İrtiş’in orta kesimindeki Yamışev Gölü’ne kadar uzanan toprakları kontrol ettiği konusunda bilgiler yer almaktadır. İrtiş’in güneydoğu tarafındaki toprakları, XVI. yüzyılın başından itibaren Oyratları (Cungarlar ve Kalmaklar) eline geçti. Oyrat kabilelerinin birleşme faaliyetleri, XVI. yüzyılın başında dağılan Moğolistan devletinin kuzeyinde, Tarbagatay’dan daha doğuya doğru uzanan, İrtiş ve lli’nin yukarı kesimindeki topraklarda gerçekleşti. XV-XVI. yüzyıllarda Sibirya hanları ile Oyrat tayşileri [hanları] Kazakistan’ın kuzey topraklarında Kazak hanları ile devamlı mücadele içinde oldular. Kazak halkı, ancak uzun mücadeleler sonunda topraklarındaki bu tehlikeyi savuşturabildi.15

Bir çatı altında çeşitli etno politik grupları, kabileleri ve halkları barındıran Moğol İmparatorluğu halkların bir biriyle kaynaşmasını sağlamıştır. Öte yandan çeşitli kökenli halkların kendi aralarında ekonomik ve kültürel kaynaşmaları neticesinde kendi kimliklerin daha çok belirgin bir etnik yapıda oluşumun sağlamlaştırdı. Cengiz Han öldükten sonra Moğol İmparatorluğunun birkaç bağımsız Hanlıklara bölünmesi Kazakların etnik kökenlerini daha belirgin bir hale getirdi. Çünkü Altın Orda, Ak Orda, Gök Orda gibi devletlerin kurulması halklar arasındaki ekonomik ve kültürel ilişkilerinin gelişmesi akraba etnik grupların kaynaşmasına yol açmıştır.

XIV-XV. yüzyıllar Kazak Hanlığı tarihinde önemli yere sahiptir. Çünkü Kazak halkının bu dönemde çeşitli Türk ve Moğol etnik gruplarından oluşum süreci sona erdi ve mahalli etnik unsurlara dayalı bir Kazak Hanlığı ortaya çıktı. Altın Orda XIV-XV. yüzyıllarda yerli halkların devletleşmesinin sağlanması, büyük kabilelerin birleşmesi ve her halkın kendi devletini kurma çabaları neticesinde bazı etnik

15

(27)

16

grupların dış saldırılardan korunarak hayatta kalabilmesi için siyasî yapıda birleşmeleri gerekti. İşte bu ihtiyaç, Kazak Hanlığı’nın kurulmasının zeminini hazırladı. Kısacası ortaçağ devletleri Kazak Hanlığı’nın ortaya atılmasında tetikleyici güç oldu.

(28)

17

I. BÖLÜM: KAZAK HANLIĞI’NIN SİYASİ TARİHİ

Tezin birinci bölümünde Kazakların adı ve menşei, Kazak halkının oluşumu, Kazak Hanlığı’nın kuruluşu ve iktidara gelen Hanlarla birlikte onların yaşadığı dönemler ile Kazak Hanlığı’nın parçalanması incelenecektir. Daha sonra Kazak Hanlığı’nın dış siyasetteki yeri ve münasebette bulunduğu devletler hakkındaki bilgilere yer verilecektir.

1.1.Kazak Adı ve Menşei

Türk halklarının bir boyu olan ve günümüzde Kazakistan’da yasayan halk için kullanılan “Kazak” teriminin ilmi bakımdan ele alınması çok eski dönemlere gitmemektedir.16

Bu konuda araştırma yapan tarihçiler “Kazak” terimini bir boy ismi olarak XV. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başladığını iddia etmektedirler.

Kazak adı, hür müstakil, mert, yiğit ve cesur mânâlarına gelmektedir. Bununla birlikte Asa, Kasa, Hasa, Haysak, Kosok, Gasag, Hasık, Kasok, Kazak, Kazsak v.s. çeşitli şeklerle yazılmıştır. Bu isim Kumuk lehçesinde “silahşör, kızan, asker” gibi anlamlara da gelmekle birlikte Orta Asya’daki iç karışıklıklarla birlikte “derbeder, haydut” gibi anlamları da içermiştir.17 V.V.Bartold, “Kendi devletinden ayrılana ve ona karşı savaş edene Kazak adını vermişlerdi” açıklamasında bulunmuştur.18 Çohan Velihanov’a göre ”Kazak” terimi, askeri bir terim olarak “yürekli, cesur” manaların veriyor.19 Bir diğer Kazak tarihçisi, Abdurahmanov’ın fikri ise, Kazak kelimesinin “kaz” ve “og” sözlerinden oluştuğu yönündedir “Ok” kelimesinin eski Türkçede uruğ, boy manasına geldiğini belirten araştırmacıya göre, “kazog” Kaz boyunu ifade etmektedir.20 Türkçe tarihi kayıtlarda ise “Kazak” sözüne

16 Kalkan, Mustafa, Kırgızlar ve Kazaklar, İstanbul, 2006, s. 49.

17 Sızdıkova, R; Koygeldiyev, M, Kadırğali Kosımulu jane Onıng “Cılnamalar Jınagı”, Almatı, 1991,

s. 159.

18 Bartold, V. V, Rabotı Po İstoriyi Filologiyi Türskih İ Mongolskih Narodov, Moskva, 2002, s. 189. 19 Canuzakov, T, “Kazak Degen Söz Kaydan Şıkkan”, Culdız, sayı 3, 1983, s. 193.

(29)

18

ilk olarak XI. yüzyıldan itibaren rastlanmaktadır. “Hür, yiğit, mert, cesur serbest” gibi anlamları ifade etmektedir.21

Sekerim Kudayberdiyev “Kazak” terimini kendi basına serbest olarak dolaşan halk olarak tarif etmiştir.22 “Kazak” teriminin yaygın anlamı hür, serbest, mert, derbeder, başıboş, cengaver, sert erkek sözleri ile ifade edilmektedir.

Kazaklığı, esas düzene boyun eğmeden, kendi basına buyruk, bağlı olduğu toplumu terk edenler olarak tarif etmektedir. Kazak Türklerinin tarih sahnesine ilk çıkışları da böyle bir olayla başladığına göre “Kazak” teriminin tarihi anlamı, bu kelimeye esas mânâsını vermektedir. Kırgız-Kazak tabiri ise Ruslar tarafından yanlış olarak Kazaklar için kullanılmıştır.23 Türkiye’de ise sınır boylarındaki yarı Ortodoks gruplar için de Kazak adı kullanılmaktadır. Bu Türk halklarından olan Kazaklarla, Rus Kazaklarının birbirine karıştırılmasına sebep olmaktadır. Halbuki bunlar (Rus Kazakları) Kazak değil Kozak veya Kossaklardır.24

Mesela İbn Ruzbihan XVI. yüzyılın başında söyle demektedir: “Cengiz

Han’ın idaresi altından çıkan asil üç kabile Özbeklerdendir. Simdi onların bir kolu

Şeybanilerdir ve onların yüce hanı birkaç atadan sonra onların hükümdarı oldu, İkinci kabile Kazaklardır, onlar bütün dünyada güçleri ve cesaretleriyle tanınmıştır.

Üçüncü kabile Mangıtlardır, onların hanları Astrahan’dandır.25

Görüldügü gibi XIV. yüzyılda Kazakistan toprağındaki Kerey ile Canibek hanların öncülüğünde Yedusu’ya göç eden halka “Özbek-Kazak” diye daha sonra Kerey ile Canibek hanların kurduğu Hanlığın yönetim altındaki halka “Kazak” isimi verildi.

21 Budak, Feyzullah, Kazakistan, Dünü, Bugünü, Yarını, Ankara, 1999, s. 16.

22Kudayberdiyev, Sekerim, “Kazaktın Kaydan Sıkkanı”, Kazak Tarihı, Nu. 1 (1993), 34-

35.

23

Mincan, N, a. g. e, s. 29.

24 Oraltay, Hasan, Hürriyet Uğrunda Doğu Türkistan Kazak Türkleri, 1. Baskı, İzmir, 1961, s. 17. 25 Fazlallakh, İbn Ruzbihan İsfahani, Mikhman-name-yi Buhara, Moskova, 1976, s. 62.

(30)

19

1.2. Kazak Halkının Oluşumu

Orta Asya’daki diğer milletlerin tarihi gibi, Kazakistan’ın da etnik tarihi çok karmaşıktır. Asırlar boyunca bu topraklarda çok sayıda kabile ve halkların kaderleri çakışmıştır. Bunlar hakkındaki kayıtlar, Batı ile Doğu’nun değişik tarihi kaynaklarında çeşitli dillerde yer almaktadırlar.26

XV-XVI. yüzyıllarda ortaya çıkan diğer Türk halkları gibi, Kazak halkının da etnik temelini, geçmiş devirlerde yaşayan değişik dillerde konuşan çok sayıdaki kabileler oluşturmuştur. Bunlar eski dönemlerdeki Sakalar, Üysünler, Kanglılar, Hunlar, Göktürkler, Türgişler, Karluklar, Oğuzlar, Kimekler ve Kıpçaklardan daha sonraki sonraki dönemde Naymanlar, Argınlar, Kereyler, Konuratlar, Calayırlar ve Dulatlara kadar çeşitli devirlerde Kazakistan topraklarında yaşayan birçok kabileyi de kapsamaktadır. Bunların bazılarının çeşitli dönemlerde kendi devletleri vardı. Birçok kabile ve boyun Türkçe adları daha sonra Kazaklar arasında da muhafaza edilmiştir. Kazak halkının oluşumuna sebep olan etno genetik süreçlerin başlangıcı çok eski zamanlara, ilk cemaat topluluklarının ayrışım devresine kadar uzanır.27 Kazakistan topraklarındaki etno genetik süreçlerin gelişmesinde birkaç aşama göze çarpmaktadır. M.S. binyılın ortalarından itibaren Türklerin batıya doğru kitleler halinde yerleşmeye başlamalarıyla ortaya çıkmıştır. Kazakistan ve ona komşu ülkelerin Bozkır kesimlerindeki etno-demografik durum eskisine göre daha belirginleşti ve mono etnik (tek halklı) yani Türk nüfusu oluştu, Kuzey Moğolistan’dan Amuderya’ya kadar uzanan geniş topraklara yavaş yavaş Türk kabileleri yayılarak yaşamaya başladı. Kazakistan Topraklarında Türkler ve onların kaynaklarında geçen Bugu, Bayurku, Bekli, Kıbır, Türgiş, Bulak ve Karluk gibi boylar, burasını eski sakinleri olan Saka, Sarmat, Üysün ve Kanglıların torunlarıyla karışarak kaynaştılar.28 O dönemde “Kazak” isimleri yukarıdaki boyların isimleriyle tarih sahnesinde yer alıyordu.

26 İstoriya Kazakhskoy SSR s Drevneyşikh Vremen do Naşikh Dney, Almatı, 1977, I 17. 27 Zeyneş, İsmail, Kazak Türkleri, Ankara, 2002, s. 45.

(31)

20

XIII. yüzyılın başında, Moğolistan ve Altaylardan Cengiz Han’ın ordusunun güçlü baskınından kaçan çeşitli toplumsal sınıflar, Türk kökenli Nayman ve Kerey kabileleri göç ederek Doğu ve Güneydoğu Kazakistan’a geldiler. Bunlar Moğol işgalinin etkisi ile sürüklenerek Gengiz Han İmparatorluğunun çeşitli bölgelerine dağıldılar ve birçok Türk halkının oluşumunda aktif rol oynadılar. Bir yandan da Türk halklarının ortaya çıkması için gerekli tarihi şartları oluşturmuş ise de, kabilelerin etnik kaynaşmanın tabii süreci Moğol saldırılarıyla kesintiye uğramıştır. Pek çok savaşlarda kırılmış, esir edilerek kendi topraklarından uzaklara, Moğolların yaşadıkları bölgelere götürülmüş, Kazakistan’da yerlerinde kalan Türk kabileleri ise, Cuci, Çağatay ve Ögedey Ulusları gibi yeni siyasi yapıların arasına dağıtılmışlardır. Kazakistan topraklarındaki Moğol işgali, yerli Türk halkının antropolojik tipinde Mongoloid unsurları güçlendirdi. Fakat Moğollar geniş topraklara saçılmaları ve azınlık olmaları neticesinde zamanla kalabalık Türk grupları içinde eriyerek Türkleşmelerine ve onların dil, örf-âdetlerini kabul etmelerine sebep oldu.29

Altın Orda döneminde idari birimlerin siyasi aşıdan birleşmesi, çeşitli bölgelerdeki kabilelerin ekonomisi ile kültürünün gelişmesi, barış ilişkileri nedenleri ile gelişen köklü ve etnik aşıdan daha temelli devlet oluşumları olarak ortaya çıkmalarını hızlandırdı.

XIV-XV. yüzyılların ilk yarısında, Ak Orda döneminde göçebe Özbek Hanlığına tâbi Kazakistan topraklarındaki kabilelerin etnik oluşumu tamamlanmış, birçok yerli ve göçmen Türk ve Moğol kabileleri arasındaki farklılıklar azalarak kaybolmuştur. Kazakistan halkı farklı devletlere bağlı olmuş olsa da XIV-XV. y.y. da aynı dili konuşuyorlardı.30 Bu durum, Kazak Hanlığı’nın da oluşum sürecinin tamamlanmasına yol açtı. Kazak Hanlığı’nın Ebu’l-Hayr’ın Hanlığı, Ak Orda ve Moğolistan’dan bir farkı onlardan daha geniş ve etnik temelde oluşan bir halka sahip olmasıydı. Moğol istilasından sonra ilk defa Doğu Deşt-i Kıpçak, Türkistan ve Yedisu’nun bütün Türk Kabile ve boylarının hemen tamamı bir devlet çatısı altında

29 Mukanov, M, S, Etniçeskiy Sostav i Rasselenye Kazakhov Srednogo Juza, Almatı, 1974, s. 12-17. 30 İsmagulov, O, Etniçeskaya Antropologiya Kazakistana, Almatı, 1982, s.12-25

(32)

21

bir araya geldi. Kazak Hanlığı’nın kurulmasıyla ve tüm tarihi süreç boyunca Kazak Hanlığı’nın güçlenmesi Moğolistan, Sibirya Hanlığı ve Nogay Ordasında bulunan etnik yakın kabilelerin Kazak cüzlerine karışarak Kazak halkına dâhil oldu. Böylece siyasi ve kültürel faaliyetlerin sonucu homojen Kazak halkının ortaya çıkmasıdır. Kazak halkının etnik topraklarının temel bölümümü oluşturan asıl kısımları, Kazakistan olarak adlandırılmaktadır ve etnik kökünün sağlam olduğuna dair halk destanları da bunu dile getirmektedir.31

1.3. Kazak Coğrafyası ve Fizikî özellikleri

Kazakistan’ın toprakları oldukça geniştir. Çok eski zamanlardan beri

Kazakistan toprakları, burada yaşayan insanların, kavimlerin kültürel gelişimlerinde silinmez izler bırakarak birçok tarihi olaya sahne olmuştur.32 XV. asrın ikinci yarısında Ebu’l-Hayr Hanlığının iç ve dış ilişkileri kötü bir durumda olduğundan, Onun Hanlığındaki Kerey ve Canibek Hanlar kendilerine bağlı halklar ile doğuya doğru göç ettiler. Daha sonra Moğolistan liderlerinin desteğiyle Çu nehri boyunda bağımsız Kazak Hanlığını kurdular. O dönemde Kazak kabilelerinin toprakları batıda Noğay Hanlığı ve doğuda Moğolistan ile sınırlı idi. XV. yüzyılın sonunda ve XVI. yüzyılın başında komşu Hanlıklarla savaşarak sınırlarını genişletti. Böylece Kazak Hanlığının toprakları XVI. yüzyılın ikinci çeyreğinde Sırderya bölgesi ile Yedisu bölgesi, Karatal Nehri ve İle nehri bölgesine kadar genişledi.33

XVI. yüzyıldan itibaren Kazak Hanlığının toprağı günümüzdeki Kazakistan’ı esas alırsak Kuzeyden Rusya Federasyonu, doğudan Çin Halk Cumhuriyeti, güneyden Özbekistan ve Kırgızistan cumhuriyetleri, batıdan Hazar denizi ve güneybatıdan Türkmenistan Cumhuriyeti ile çevrilmiştir. Günümüzdeki Kazakistan’ın yüzölçümü 2.724.900 km2 kadardır.34 Ülke topraklarının kuzeyden güneye genişliği 2000 km, batıdan doğuya ise yaklaşık 3000 km. uzunluğundadır. Kazakistan’ın güneydoğusunda bulunan Han Tengri tepesinin yüksekliği 7000 metre

31 Materialı po İstorii Kazakhskikh Khanstv XV-XVIIII Vekov, Almatı, 1969, s.180.

32Bokayeva Aygul, “Kazak Göçeve Kültürünün Karakteri”, çev: Çınarlı Özgür, Türkler, Ankara 2002,

XIX, 429.

33 Doğan, Orhan, “Kazak-Kalmuk (Jungar) Savaşları”, Türkler, Ankara, 2002, VIII, 670. 34 Saray, Mehmet, “Kazakistan”, DİA, Ankara, 2002, XXV, 121.

(33)

22

kadardır. Kazakistan’da irili-ufaklı yedi binden fazla dere ve nehir vardır. Bunların çoğunluğu Hazar Denizi, Aral, Balkaş ve Tengiz göllerine dökülürler. İrtiş, İşim ve Tobol gibi önemli nehirler Kazakistan sınırlarını aşarak Arktik denizine sularını boşaltırlar. Hazar denizine dökülen iki büyük nehir Cayık ve Cemdir. Aral gölünü besleyen nehir ise Sırderyadır. Balkaş gölüne Yedisu, İli, Karatal, Aksu, Lepsi, Ayagöz, Bakanas ve Tokurau nehirleri dökülür.35

Doğu ve güneydoğudaki dağlık alanlar bir tarafa bırakılacak olursa Kazakistan'ın büyük kısmı ovalar ve dalgalı platolardan meydana gelir. Ülkenin güneydoğu kesimine Tien Şan (Tianjin) dağlarının, doğu kesimine de Altay ve Tanrı dağlarının uçları sokulmuştur. Kazakistan'da bariz bir kara iklimi hüküm sürer; kış ve yaz mevsimleri arasındaki ısı farkı büyüktür. Yağışlar fazla değildir ve kuzeyden güneye doğru azalır. Ortalama yıllık yağış miktarı 200 ile 300 mm. arasında değişir; toprakların onda dokuzu 300 milimetrenin altında yağış alır. Kazakistan'da genellikle bozkırlar hâkimdir ve görünüm kuzeyden güneye doğru gittikçe yarı çöl manzarası alır. Akarsu boyları çok defa çalılıklarla kaplıdır; bunlar yer yer büyükçe adalar halinde ağaçlıklara, yüksek tepelerin yamaçlarında ise sık ormanlara dönüşür. Ülkenin güney tarafları Orta Asya'nın çöl sahasını teşkil eder. Sirderya gibi büyük nehirlerin vadilerinde bazen sık ağaçlık ve çalılıklara rastlanır. Genelde ormanlar azdır ve daha çok yüksek yerlerde çam ağaçlarından oluşur.36

1.4. Kazak Hanlığının Kuruluşu

Kazak Hanlığı XII. yüzyılların ortalarında kurulan eski Türk Halkının Kıpçak kökenli kabilelerin birleşme neticesinde kuruldu. Altay dağlarından Dunay’a kadar uzanan geniş bir yere kadar sahip olan Altın Orda’nın Avrupalık kısmı “Ong kanat” (sağ kanat), Asyalık kısmı “sol kanat” olarak adlandırılıyordu. Ong kanat Ak Orda, sol kanat Kök Orda ismiyle adlandırıldı.37 Altın Orda’nın Doğu bölgesi olan Kök Orda aslında Kazakistan toprakların kapsadı. Kazakistan bölgesinde Kazak

35 Kazak SSR Kıskaşa Ansiklopedisi Almatı, 1984, VI, 129. 36 Saray, M, “Kazakistan”, a. g. e, s. 122.

(34)

23

Hanlığının kurulup gelişmesi Kazak halkının ortaya çıkışı, kaynaşması ve bütünlüğünü koruması yolundaki gelişim sürecindeki en önemli hadisedir.38

Kazak Hanlığı’nın toprakları Sirderya’nın ortası ile onun 600 km kuzeyine doğru yani Sarısu, Ulıtav ve Sarıarka bölgelerinde bulunmaktadır.39

Kazak Hanlığının kuruluşunun ön şartlarını oluşturan nedenlerden Ak Orda, Ebu’l-Hayr’ın Hanlığı, Moğolistan ve Nogay Ordası, Kazak, Nogay, Kırgız, arada Özbek ve Uygır etnik toplumlarının daha çok kaynaşıp halk haline gelmeleri ve bölgedeki aynı etnik kökenden gelen devletlerin yaratılışı gerekli şartların hazırlanmış olmasıdır.40 Bölgenin tüm ekonomik faaliyetlerinin, konargöçer hayvancılık, yerleşik tarım, ticaret, el sanatları ağırlıklı şehir ekonomisinin birbiriyle karışması sonucunda XIV-XV. yüzyılda çeşitli ekonomiye sahip bir bölgenin ortaya çıkışı, bu bölgenin bütün topraklarının siyasi bir yapı altında birleşme şartlarını hazırlamıştır. Konargöçer ve yerleşik halkın ekonomik, siyasi, kültürel, sosyal ilişkilerinin güçlenmesi, gerçekte uzun süre halklaşma sürecini tamamlamakta olan kazak kabile ve boylarının etnik yönden birleşmelerini sağlamıştır ki, esasen bu şartlar Kazak Hanlığı’nın kurulmasının ön şartlarını hazırlamıştır. Kazak halkının bir kısmının siyasi yönden çeşitli hanlıkların bünyesine dağılarak parçalanmasını önlenmesi konusunda Canibek ile Kerey hanların adları dikkatleri çekmektedir. Bu ikisinin bozkırda diğer Cengiz Oğullarına karşı verdikleri iktidar mücadelesindeki hanedan çıkarları, boy beylerinden sıradan çoban ve çiftçilere kadar tüm sosyal grupların çıkarlarıyla örtüşüyordu.41 Canibek ile Kerey hanların bağımsız bir hanlık kurmaya yönelik faaliyetlerini, kazak toplumunun kabile ve boy ileri gelenleri destekledi. Bunlardan Kazakistan’ın güney bölgelerine düşen Karatau etekleri, Sirderya’nın aşağı kesimi ve Türkistan’ın kuzey kısmında yaşayan büyük bir bölümü, daha 1440-1450’li yıllarda, Kazak Hanlığı’nın kurucuları Canibek ile Kerey Hanların etrafına toplandı. Ebu’l-Hayr Han bozkırlardaki hâkimiyetin güçlendirmeye

38 Mağauin, Muhtar, Kazak Tarihinin Alppesi, Almatı, 1995, s. 9-10; Moldabaeva, Dana,”Kazak

Hanlığı’nın Kuruluşu”, Türkler, Ankara, VIII, 2002, 641.

39 Materialı po İstorii Kazakhskhikh Khanstv XV-XVIII Vekov, Almatı, 1969, s. 180; Karibaev, B, “Kazak Handığının Kurıluı”, Kazak Tarihi Dergisi,1995, sayı. 5, s. 16.

40 Budak, a. g. e, s. 22.

Referanslar

Benzer Belgeler

UMHURBAŞKANI Turgut Özal’ın Kıbrıs ve Erme­ ni tasarısının ön plana çıkmasıyla önemi artan ABD ziyaretine, katılan kadro tartışılıyor. Muhalefet par­ tileri,

1 Kasım- 3 Aralık 2001 tarihleri arasında Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniği’ne gebeliğin ilk 10 haftası içinde gebelik

Tablo 4’de araştırmaya katılan hastaların; hastane, doktorlar ile personelle ilgili değerlendirmeleri, genel olarak hastanede verilen sağlık hizmetleri dikkate

Bunun icin etrafi yere saplanmis siriklar sayesinde agla cevrilmis u seklindeki yere canli veya derisi doldurulmus tavsan veya tilki yem olarak konur3. Havadan bu yemi goren

Bildirimizde, Kazak Türkçesinde ünlemlerin hangi ad ve tanımlarla ele alındığı, tasnifi, söz dizimi içinde nasıl değerlendirildiği ve cümlenin ögesi olarak hangi terimle

Kazak Türkçesinde –mIs modal olarak değil ama bazı örneklerde zaman ifadesini az da olsa koruyan ek-fiil parçacığı olarak daha çok da enklitik (ek- edat) olarak

Şokan [ene Öner (Şokan ve Sanat) adlı eserde ise Manas kümbetinin resmi (191) ve altında kısa bilgi verilmektedir. Sebemkızı Agataev tarafından yazılan, Terennen Tartqan

Eski Türk toplulukları- mn hesaplarında Nevruz ayının ilk günü (eski hesap- lamaya göre 9 Mart, yeni hesaplamaya göre 22 Mart) yani gündüz ve gecenin eşit hale