• Sonuç bulunamadı

Neslişah Ve Hatice Sultan(sulukule) Mahalleleri Kentsel Dönüşüm Projesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Neslişah Ve Hatice Sultan(sulukule) Mahalleleri Kentsel Dönüşüm Projesi"

Copied!
87
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ĐSTABUL TEKĐK ÜĐVERSĐTESĐ  FE BĐLĐMLERĐ ESTĐTÜSÜ 

YÜKSEK LĐSAS TEZĐ Fatih ERTÜRK

Anabilim Dalı : Gayrimenkul Geliştirme Programı : Gayrimenkul Geliştirme

HAZĐRA 2009

ESLĐŞAH VE HATĐCE SULTA(SULUKULE) MAHALLELERĐ KETSEL DÖÜŞÜM PROJESĐ

(2)
(3)

HAZĐRA 2009

ĐSTABUL TEKĐK ÜĐVERSĐTESĐ  FE BĐLĐMLERĐ ESTĐTÜSÜ 

YÜKSEK LĐSAS TEZĐ Fatih ERTÜRK

516051006

Tezin Enstitüye Verildiği Tarih : 04 Mayıs 2009 Tezin Savunulduğu Tarih : 05 Haziran 2009

Tez Danışmanı : Doç. Dr. Reha Metin ALKA (ĐTÜ) Diğer Jüri Üyeleri : Doç. Dr. Murat ÇIRACI (ĐTÜ)

Doç. Dr. Mustafa YAALAK (ĐTÜ)

ESLĐŞAH VE HATĐCE SULTA(SULUKULE) MAHALLELERĐ KETSEL DÖÜŞÜM PROJESĐ

(4)
(5)

ÖSÖZ

Bu tezi yöneten ve çalışmalarım sırasında değerli bilgi ve yardımlarını esirgemeyen Sayın Doç.Dr. Reha Metin ALKAN’a,

Çalışmalarım esnasında proje hakkında bilgi ve belgeleri sağlayan Sayın Fatih Belediye Başkan Yardımcısı Talip TEMĐZER ve Sayın Etüd Proje Müdürü Mehmet USTAOĞLU’na, bana bilgi ve tecrübeleri ile yardımını esirgemeyen sevgili arkadaşlarım ve meslektaşlarım olan; Evren AYNEL ve Đsmail ÖZÜDOĞRU’ya sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Ayrıca, tüm eğitim dönemim boyunca, desteklerini maddi ve manevi olarak sürdüren aileme teşekkürü bir borç bilirim.

Mayıs 2009 Fatih ERTÜRK

(6)
(7)

ĐÇĐDEKĐLER

Sayfa

ÖSÖZ ... iii

ĐÇĐDEKĐLER...v

KISALTMALAR...vii

ÇĐZELGE LĐSTESĐ ...ix

ŞEKĐL LĐSTESĐ ...xi

ÖZET ... xiii

SUMMARY...xv

1. GĐRĐŞ...1

2. KETSEL DÖÜŞÜM ...3

2.1 Kentsel Dönüşüm Kavramı ...3

2.2 Kentsel Dönüşümün Tarihsel Gelişim Süreci ...9

2.2.1 Kentsel dönüşümün dünyadaki tarihsel süreci ...9

2.2.2 Kentsel dönüşümün Türkiye’deki tarihsel süreci ...11

2.3 Yasalarımızda Kentsel Dönüşüm ...15

3. KETSEL DÖÜŞÜM ÖREKLERĐ ...20

3.1 Kentsel Dönüşümde Dünya Örnekleri...20

3.1.1 Đskoçya Whitfield örneği ...20

3.1.2 Đngiltere Elephant & Castle dönüşüm projesi...23

3.2 Kentsel Dönüşümde Türkiye Örnekleri...25

3.2.1 Tarlabaşı kentsel dönüşüm projesi ...25

3.2.2 Ankara portakal vadisi kentsel dönüşüm projesi...27

4. ESLĐŞAH VE HATĐCE SULTA(SULUKULE) MAHALLELERĐ KETSEL DÖÜŞÜM PROJESĐ...29

4.1 Proje Alanının Coğrafi Konumu...29

4.2 Neslişah ve Hatice Sultan(Sulukule) Mahalllerinin Tarihçesi ...31

4.2.1 Sulukule’nin Osmanlı döneminde kent içindeki yeri ...33

4.2.2 Sulukule’nin Cumhuriyet dönemi kent içindeki yeri ...34

4.3 Proje Kapsamı...36

4.3.1 Proje amacı ...36

4.3.2 Proje süreci ...37

4.4 Projenin Etkileri...44

4.4.1 Projenin bölge üzerindeki etkileri ...44

4.4.2 Projenin bölgede yaşayan insanlar üzerindeki sosyal etkileri ...50

5. SOUÇ VE ÖERĐLER ...55

KAYAKLAR...59

(8)
(9)

KISALTMALAR

ABD : Amerika Birleşik Devletleri GĐA : Genel Đyileştirme Alanları ĐBB : Đstanbul Büyükşehir Belediyesi ĐTO : Đstanbul Ticaret Odası

MSGÜ : Mimarsinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ODTÜ : Ortodoğu Teknik Üniversitesi

STK : Sivil Toplum Kuruluşu

TMMOB : Türkiye Mühendis Mimarlar Odası Birliği TOKĐ : Toplu Konut Đdaresi

: Uludağ Üniversitesi

(10)
(11)

ÇĐZELGE LĐSTESĐ

Sayfa Çizelge 4.1 : Fatih 2 Nolu Kentsel Dönüşüm projesine ilişkin protokol uyarınca

………..hazırlanan kıymet takdir icmal tablosu...42

Çizelge 4.2 : Hatice Sultan ve Neslişah mahallesi donatı alanları çizelgesi...45

Çizelge 4.3 : Hatice Sultan ve Neslişah mahallesi mevcut yapı fonksiyon çizelgesi.45 Çizelge 4.4 : Hatice Sultan ve Neslişah mahallesi mevcut alan kullanımı. ...46

Çizelge 4.5 : Proje alanı avan proje nüfus ve yoğunluk hesapları çizelgesi. ...46

Çizelge 4.6 : Avan projesine göre alan büyüklükleri tablosu. ...49

(12)
(13)

ŞEKĐL LĐSTESĐ

Sayfa

Şekil 3.1: Tarlabaşı kentsel dönüşüm alanı……….………...….…...25

Şekil 4.1: Proje alanının konumu………….………….………..…….…...29

Şekil 4.2: Proje alanı çevresindeki kavşaklar..……….………..….…....30

Şekil 4.3: Proje alanının metro güzergahına yakınlığı………...…....31

Şekil 4.4: 1192 yılı Đstanbul’da yaşayan Roman Ailesi....……….…....32

Şekil 4.5: 1897 yılında Đstanbul’da yaşayan bir Roman Topluluğu.………...…....33

Şekil 4.6: Proje alanına ait 1946 yılı hava fotoğrafı………..………...34

Şekil 4.7: Proje alanına ait 1966 yılı hava fotoğrafı .………...35

Şekil 4.8: Proje alanına ait 1982 yılı hava fotoğrafı .………...36

Şekil 4.9: Proje alanı mülkiyet dağılımı…….………...……….………...39

Şekil 4.10: Fatih 2 nolu kentsel dönüşüm projesine ilişkin protokol uyarınca..… ………hazırlanan kıymet takdir raporu………..…………...41

Şekil 4.11: Kayabaşı, Taşoluk ve proje alanı…..…...………....…..……....43

Şekil 4.12: Düzenleme alanında tasarlanmış konut silüetleri……….….…………...47

Şekil 4.13: Sulukule Konaklama Tesisi ve Sulukule Ticaret, Kültür Ve Eğlence..… ………Tesisi ve yakın çevresi………...……….……...48

Şekil 4.14: 7 m. en kesitli yol tasarımı ....………..…………...48

Şekil A.1: Fatih ilçesi yenileme alanları....……….……...….…………...62

Şekil A.2: Proje bölgesine ait fotoğraflar .………….…….…...……….……….……63

Şekil A.3: Proje alanı avan projesi ... ...…...…...……….…………..………...65

(14)
(15)

ESLĐŞAH VE HATĐCE SULTA(SULUKULE) MAHALLELERĐ KETSEL DÖÜŞÜM PROJESĐ

ÖZET

Kentsel dönüşüm, özellikle son yıllarda kentsel mekanların herhangi bir kontrol mekanizması olmadan hızla büyümesi ve değişmesine bağlı olarak ortaya çıkan fiziksel, ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlarının çözülmesi için ülkemizde de üzerinde sıkça durulmaya başlanan ve birçok proje ile hayata geçirilen bir süreçtir. Kentsel dönüşüm sürecinde asıl amaç; sosyal, kültürel ve fiziksel yönden çöküntü içine girmiş kentsel bölgelerin kent ile bağlantısını tekrar kurarak canlı mekanlar haline getirmek ve bu bölgeleri kente tekrar kazandırmaktır. Bunu yaparken de dönüşüm bölgesinde ikamet eden insanları başka bölgelere gitmeye mecbur etmeden sürecin tamamlanması gerekmektedir.

Kentsel dönüşümün gerçekleştirilmesi amaçlanan alanlarının çöküntü içinde bulunan fiziksel ve ekonomik yapılarının düzeltilmesi temel hedef olarak belirirken, dünyadaki genel akıma uygun olarak ilgili alanların sosyal ve kültürel problemleri ile de ilgilenilmesi önem kazanmaktadır.

Bu çalışmada, Đstanbul’un en eski yerleşim bölgelerinden biri olan ve Sulukule olarakta bilinen Neslişah ve Hatice Sultan mahallelerini kapsayan kentsel dönüşüm projesi, kentsel dönüşümün temel esasları bağlamında irdelenmiştir.

Proje sonucunda, Neslişah ve Hatice Sultan(Sulukule) kentsel dönüşümü projesinin fiziksel açıdan bölgeye olumlu yönde bazı katkıları olduğu sölenebilmektedir. Ancak, sosyal açıdan projenin yöre halkının hayat şartlarını etkilediği ve halkın yıllarca yaşadıkları bölgeden ayrılmalarına neden olacağı düşünülmüştür. Proje hedefleri arasında belirtilen bölge halkının katılımın sağlanması ve bölgede proje öncesi ikamet eden halkın proje sonrasında da korunması gibi hedeflere tam olarak ulaşılmadığı anlaşılmaktadır.

(16)
(17)

ESLISAH AD HATICE SULTA(SULUKULE) DISTRICTS URBA TRASFORMATIO PROJECT

SUMMARY

Urban transformation is a process that, which is accentuated and implement with most project in our country, so as to solve pyhsical, economical, social and cultural issues connected with faster growing and changing of urban area without any control mechanism in recent years.

The fundamental aim in urban transformation process is, making urban regions which got into ruin of social, cultural and physical aspects into live area by connecting with urbans and gaining these regions to the urban. Meanwhile; the process must be completed without obligating people to emigrate who lives in the transformation area.

While expressing the adjustment of physical and economical structures which are in ruin replacing in the sites intending to make urban transformation as a fundemantal aim, concerning with social and cultural issues of these areas in conformity with the general trend in the world becoming important.

In this labour, the urban transformation project enclosing Neslişah and Hatice Sultan districts one of the oldest setting area of Đstanbul, known Sulukule, considered with the elements of urban transformation.

In conclusion of the project, it can be said that the project of Neslişah and Hatice Sultan urban transformation making a contribution for the area in physical aspect. However, it is deliberated that in social aspect, the project effected the life conditions of street and cause to left the region. It is understood that; the aims that is expressed in the project aims as dataning participation of street and protecting the street after the project which was inhabiting before the project, hadn’t reached.

(18)
(19)

1. GĐRĐŞ

Kentsel dönüşüm; ekonomik, sosyal ve fiziksel yönlerden bölge halkının ihtiyaçlarını karşılamamaya başlayan, sağlık açısından kötü bir durumda olan bölgelerin yeniden yapılanmasının sağlanıp kente tekrardan kazandırılması olarak karşımıza çıkan bir süreçtir. Kentsel dönüşümün amacı; fiziksel, sosyal ve kültürel açıdan çöküntüye uğramış kentsel bölgelerin kent ile bağlantısını kurarak buraların tekrardan canlı mekanlar haline getirilmesini sağlamaktır.

Ülkemizde son yıllarda uygulanmaya başlayan kentsel dönüşüm projeleri dünyada uzun bir yol katetmiştir. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrası yıkılan ve tarihi zenginlikleri nedeniyle büyük önem taşıyan kentlerde yaşanan kentsel çöküntü, konuyla ilgili çevrelerin çözüm arayışları içine girmelerini sağlamıştır. Bu sebepler ile Amerika Birleşik Devletlerinde(ABD) ve Avrupa ülkelerinde kentsel dönüşüm 1950’li yıllarda önem kazanmaya başlamış ve ileriki yıllarda hak ettiği yeri bulmuştur. 1970’li yıllar, kentsel dönüşüm ile ilgili çalışmaların ve arayışların devam ettirildiği dönem olarak tanımlanmıştır. 1980’li yıllara gelindiğinde ise, kentsel dönüşüm uygulamaları ilkesel olarak yerleşmiş, sindirilmiş ve bu yönde uygulamalar ile kendini ispatlamıştır (Kara, 2007).

Gelişmekte olan kentlerin en önemli sorunlarından biri, dönüşüm projeleri uygulama alanları olarak; işlevini kaybetmiş olan kent merkezleri ve sanayi alanları, gecekondu alanları, afet riski bulunan yerleşim alanları ve kent merkezinde bulunan tarihi yerleşim bölgeleri olarak karşımıza çıkmaktadır. “Sulukule” olarakta bilinen Neslişah ve Hatice Sultan mahalleleri, Đstanbul’un en eski yerleşim yerlerinden biri olması, uzun yıllardır yerleşik olan bir Roman kültürüne sahip olması ve UNESCO Dünya Miras Listesinde yer alan sur koruma bandı içinde yer alması nedeniyle yurt içi ve yurt dışından ilgili çevrelerce çok yakından takip edilmektedir. Merkezi ve yerel yönetimler, Đstanbul’un dünya şehirleri arasındaki rekabet gücünü artırmak için bölgenin geçmişten gelen tarihi güzelliklerini ön plana çıkararak bir dönemin yaşam biçimini yansıtan bölgeyi, yaşam kalitesi yüksek sağlıklı bir çevre haline getirmeyi

(20)

amaçlayan dönüşüm sürecini başlatmıştır. Bu süreç, kentsel dönüşüm ile ilgili kurumların ve o bölge halkının katılımını gerektiren bir süreçtir.

Günümüz şehircilik anlayışında, tarihi mekanların tekrardan kazandırılması, o bölgedeki sosyal ve kültürel dokunun zedelenmemesi ve kentsel dönüşüm projelerinin başarıya ulaşması için dünyanın her yerinde olduğu gibi “katılım” kavramı esas alınmalıdır. Katılım kavramı; öncelikle dönüşümün planlandığı bölge halkının sürece aktif katılımının sağlanması ile birlikte merkezi hükümetin, yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve bilim adamlarının katılımının sağlanması gerektiğini savunan bir süreçtir. Dünyada son dönemlerde, her dönüşüm uygulama projelerinde katılım kavramı fiziki planlamadan önce ele alınan bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak, ülkemizdeki kentsel dönüşüm uygulamalarına baktığımızda dönüşümün en önemli esasını teşkil eden bu kavramın eksikliği görülmektedir.

Neslişah ve Hatice Sultan(Sulukule) mahallelerini kapsayan kentsel dönüşüm projesinde de bu katılım kavramın eksikliğinin etkileri incelenmiştir. Bununla birlikte; Tarihi Yarımadanın sınırları içinde hazırlanan kentsel dönüşüm projesinin, kentsel dönüşümün temel esasları olan fiziksel, sosyal, kültürel açıdan proje bölgesine ne derece uygun olduğunun irdelenmesi ve bölgeye olan etkilerinin belirlenmesi hedeflenmiştir.

Bu çalışmada, ilk olarak kentsel dönüşüm kavramı üzerinde durulmuş, dünya ve ülkemizdeki süreçleri incelenmiştir. Bununla beraber kentsel dönüşüm, ülkemizdeki yasalar çerçevesinde irdelenmiştir. Đkinci olarak dünya ve Türkiyede uygulanmış ve uygulamakta olan projeler incelenmiştir. Bir sonraki bölümde ise projenin amacı, yapılan çalışmalar ve etkileri üzerinde durulmuştur. Son bölümde, projenin eksikleri ve bazı somut öneriler sunulmuştur.

(21)

2. KETSEL DÖÜŞÜM

2.1 Kentsel Dönüşüm Kavramı

Kentsel alanlarda zaman içerisinde meydana gelen ekonomik bozulmalar, çevre ve yaşam koşullarındaki çöküşler yapılaşmış bölgelere planlı bir müdahalenin gerekliliğini ortaya koymuştur. Kentsel dönüşüm sadece kentsel sorunların düzeltilmesinde değil, ekonomik büyüme ve sosyal iyileşmelere yönelik oluşturulan politikaların sonucu ortaya çıkan yeni talep ve beklentilerin karşılanmasında da başvurulan bir yöntemdir (Eren, 2006).

Kentsel dönüşüm; Đngilizce “Regeneration” kavramının Türkçe karşılığı; “varolan birşeyin olduğundan başka bir biçime girmesi ya da başka bir durum alması”dır. Dönüşüm, ekonomik, sosyal ve fiziksel açıdan kullanıcıların ihtiyaçlarına cevap verememeye başlayan, sağlıksız bölgelerin yeniden yapılanmasının sağlanıp kente yeniden kazandırılması olarak uygulanan bir kavramdır (Öztaş, 2005). Daha geniş bir ifade ile tanımlanacak olursa; kent merkezlerinin, günümüz modern yaşamına entegre olabilecek niteliğe ulaştırmayı amaçlayan; bunu yaparken, halk ve kamu/özel sektör katılımını destekleyen, çöküntü bölgelerinin ıslahına ve yapı-çevre-donatı üçlüsünün iyileştirilmesine çalışan, kişilerin yaşam mekanlarının yanında ticaret ve sanayi sayesinde ekonominin de ilerlemesini hedefleyen geliştirilmiş bir planlama çalışması olarak tanımlanabilmektedir ( Öner, 2007).

Kentsel dönüşüm, çok disiplinli ve karmaşık bir süreç içermesinden dolayı, sosyal ve ekonomik etkenleri içinde barındıran çeşitli politikaları ve yaklaşımları gerektirmektedir. Bir kentin içinde çok farklı dönüşüm alanları vardır. Bunların her biri için farklı politikalar üretilmesi gerekmektedir. Kentsel dönüşüm, her uygulama bölgesini kendi şartları içinde ele alır. Herhangi bir ülkedeki uygulanan model, Türkiye’deki projeler için yetersiz kalabilir. Çünkü Türkiye’deki dönüşüm kapsamındaki yerlerin kendine özgü yerel özellikleri, şartları ve potansiyelleri vardır. Bu sebeple her alan için ayrı bir modelin oluşturulması gerekebilmektedir. Özellikle ifade edilecek olursa, dönüşüm politikaları için üst ölçekte genel politikalar

(22)

belirlenebilir ancak, alt uygulamalara inildikçe her projeye özgü yöntemlerin ve hedeflerin belirlenmesi gerekmektedir.

Kentsel dönüşüm aşağıdaki temel kriterleri sağlamayı hedeflemektedir (Erden, 2003):

1. Tarihi mekânlardaki ve kent merkezlerindeki çöküntü bölgelerinin yenileme çalışmalarıyla geliştirmek ve fiziksel dokunun rehabilitasyonu ile devamlılığını sağlamak,

2. Dönüşümü planlanan bölge sakinlerinin ekonomik durumdan rahatlamalarını hedefleyen ve ekonomik yaşamı yenileyen çalışmalar yapmak,

3. Ekonomik koşulların iyileşmesinden sonra, kentsel huzuru ve canlılığı sağlamak için yeni mekânlar oluşturmak.

Söz konusu bu kriterlerin dışında, yukarıdaki tanımda da belirtildiği gibi halkın, özel ve kamu sektörünün katılımının sağlanması da hedeflenmektedir. Kentsel dönüşüm konusunda yerel halkın katılımının sağlanmasının amacı, dönüşüm çalışmalarının yerel ihtiyaçların karşılanması ve çalışmalarının hedefe ulaşması olarak gösterilebilmektedir.

Kentsel dönüşümde esas olarak aşağıdaki ihtiyaçların karşılanıp karşılanmadığı konuları önem kazanmaktadır (Turok, 2004):

1. Kişilerin; sosyal ve ekonomik yönden rahat edebilecekleri ve daha rahat yaşayabilecekleri alanlara kavuşmalarını sağlamak ve bunlardan faydalanmalarına yardımcı olmak,

2. Daha fazla iş olanakları ve daha yüksek gelir elde edebilecek yeni istihdam olanakları yaratmak,

3. Yerleşecekleri yer konusunda seçme hakkı bulunan kişi ve firmaları çekmek ve korumak için alanın genel cazibesini artırmaktır.

Eğer bir alanın fizikî çevresi, orada yaşayanların talepleri ve iş gücü ortamlarının aksi yönünde geliştirilmeye başlanırsa, ortaya zararlı etkiler çıkabilmektedir. Dönüşümde asıl olan, mekân-insan-iş üçlüsünün arasında tutarlı bir plânlama çalışmasına gitmenin gerekliliğidir.

Geçmişten günümüze ülkelerin sosyal, ekonomik ve yönetsel yapılarının farklılıklarından ve sürekli gelişmesinden dolayı, kentsel dönüşüm uygulamada

(23)

çeşitlilik göstermektedir. Kentsel dönüşüm kavramını netleştirmek için dönüşümü yönlendiren eylem biçimlerini ve dolaylı olarak bağlantılı olan kavramları da tanımlamak gerekir. 1980’li yıllardan sonra ülkemizdeki kentsel dönüşüm uygulamaları yapılan müdahale şekline göre üç başlık altında incelenebilir: Kentsel yenileme (Urban renewal), Soylulaştırma (Gentrification) ve Koruma (Conservation).

Kentsel Yenileme

Endüstri devrimi ve 2. Dünya savaşı sonrasında, Avrupa kentlerinde mekansal yenileme, iyileştirme, sağlıklaştırma politikaları ve operasyonları ile kentsel çöküntü alanlarının veya sağlıksız yerleşmelerin, kentsel yaşama yeniden kazandırılmasını hedef almış, 50'li ve 60'lı yıllardan itibaren gündeme gelmeye başlamıştır.

Kentsel yenileme, eskiyi yıkıp yeniden inşa eden dönüşüm uygulamalarını içermektedir. Bu gibi dönüşüm türlerinde, kullanımı riskli hale gelmiş ve kentsel çöküntü haline dönüşmüş alana yeni imar hakları verilerek yaşam kalitesinin arttırılması hedeflenmektedir. Đstanbul’da ‘Haliç Çevre Nazım Đmar Planı’ kentsel yenileme projesine örnek sayılabilir (Ataöv ve Osmay, 2007).

Dilimize Đngilizce ‘Urban Renewal’ ya da ‘Urban Regeneration’ kavramının Türkçe karşılığı olan ‘Kentsel Yenileme’ adı ile geçen bu kavram daha geniş bir ifade ile; kamu girişimi ya da yardımıyla yoksul komşulukların yenilenmesi, yapıların iyileştirilmesi, daha iyi barınma koşulları, ticaret ve sanayi olanakları, kamu yapıları sağlanması amacıyla yerel plan ve programlar uyarınca kentlerin ve kent merkezlerinin tümünü ya da bir bölümünü günün değişen koşullarına daha iyi yanıt verebilecek bir duruma getirmek, ekonomik ve yapısal özellikleri iyileştirilmesine olanak vermeyecek ölçüde kötüleşmiş olan yoksul konutların yıkılması ve bunların oluşturduğu kent bölümlerinin yeni bir planlama düzeni içinde geliştirilmesi olarak tanımlanabilir.

Yenilenmesi planlanan bölgedeki mekânsal değişikler ile birlikte, o bölgede yaşayan insanların yaşamları da önemli derecede değişikliklere uğramaktadır. Bu sebeple kentsel yenileme projeleri oluşturulması aşamasında halkın azami ölçüde katılımının sağlanması büyük önem arz etmektedir. Kentsel yenilemenin hedeflerinden biri, yenilenme bölgesinde ikamet eden insanları başka bölgelere gitmeye mecbur etmek değil, aksine onları bu süreçte kazanmaktır.

(24)

Soylulaştırma

Bu kavram Đngilizce ‘gentirification’ sözcüğünden gelmektedir. Dilimizde seçkinleştirme, mutenalaştırma, burjuvalaştırma, kibarlaştırma vb. kullanımları olan soylulaştırma kavramı, genel anlamı itibariyle tarihi kent ve eski kent merkezleri içindeki eskimiş mekânların yenilenmesi veya gerektiği durumlarda yıkılıp yeniden yapılmasını içine alan bir süreç olarak tanımlanabilmektedir. Bu alanların mekânsal ve sınıfsal değişimini ifade etmektedir. Yenilenme süreci ile birlikte bölgenin mülkiyet değerlerinde artış meydana gelmektedir. Bu değer artışı da piyasadaki el değiştirmeyi dayatmakla beraber mülkiyetleri kullanan eski sosyal sınıfın yerine yeni bir sınıfın gelmesine meydan vermektedir (Şen, 2007). Yani, kentsel yenileme süreci, daha yüksek gelirli hane halklarının alana taşınması ve daha düşük gelirli grupların yerini almasını içermektedir.

Bununla birlikte, soylulaştırma kavramı, çöküntü alanı haline gelmiş kent merkezlerinde orta veya üst sınıftaki kişilerin yaşamayı tercih etmesi ve bu bölgede oturdukları konutları onarmak suretiyle yenilemeleri olarak da ifade edilebilmektedir (Öner, 2007).

Soylulaştırmanın gelişim evresinde beş farklı öneri ortaya atılmıştır (Öner, 2007): 1. Kent- semt- mülkiyet düzeyi, sorunlarını çözebilecek fizikî verilerin tespiti, 2. Çöküntünün önlenmesi ya da iyileştirilmesi yolunda izlenen politikaların

yenilenmesi,

3. Mülkiyet durumunun düzenlenmesi,

4. Coğrafî alanların ve yapıların, alanda kapladıkları kesimlerin tespiti, 5. Devletin çalışmalardaki rolü.

Soyululaştırma; kentler içindeki fiziki yenilemeye müsade ederken, sosyo-ekonomik ve kültürel yapıyı göz ardı etmesi nedeni ile yetersiz kalmaktadır. Fakat, soylulaştırma, gecekondulaşmanın akabinde yapılması planlanan yenileme sürecine bir başlangıç olması açısından yine de büyük önem içermektedir (Öner, 2007).

Ülkemizde soylulaştırma süreci 1995 yılından sonra hızlanarak yaşanmaya başlanmıştır. Đstanbul, ülkemizde soylulaştırma süreçlerinin en yoğun şekilde yaşandığı bir kent konumundadır. Bu süreçteki çalışmalara örnek olarak, Đstanbul

(25)

Cinagir, Kuzguncuk, Arnavutköy, Galata ve Fener-Balat semtlerindeki çalışmalar verilebilmektedir (Şen, 2007).

15. yüzyıldan beri yerleşime açık olan Cihangir 20. yüzyılın başlarına kadar genel olarak müslüman olmayan kişilerin yaşadığı bir mahalleydi. Fakat, II. Dünya Savaşı’ndan sonra, bu mahalleye Anadolu’dan gelen halk yerleşmiştir. Cinhangir ve çevresi ilk başlarda, yüksek gelirli kişiler tarafından tercih edilen bölge idi. 1980’li yıllarda gelişen Mecidiyeköy ve Beşiktaş ilçeleri yüksek gelirli kişiler tarafından daha yaşanılabilir mekân olarak görülmüş ve buralara yerleşmeye başlanılmıştır. Bu yıllardan sonra Cihangir ve çevresi çöküntü alanı halini almaya başlamıştır. 1990’lı yıllardan sonra Cihangir Mahallesi tarihi değeri olan mimari eserlerinin varlığı ve konumu dolayısıyla tekrar talep görmeye başlamıştır. Sanatçılar ve akadamesiyenlerden oluşan grupların bu bölgeye yerleşmeye başlamaları sonucu soylulaştırma çalışmalarına başlanılmıştır. Mahalle sakinleri, sanatçı ve akademisyenlerin katkılarıyla 1995 yılında kurulan “Cihangir Güzelleştirme Derneği” soylulaştırma çalışmaları için kurulmuş bir örgüttür (Öner, 2007).

Ülkemizde soylulaştırma çalışmaları pek fazla yapılmasa da, uygulanmaya çalışılan örnekler, kimi zaman, bölge sakinlerinin tüm sosyo-ekonomik ve kültürel değerlerini alt üst edebilmektedir.

Kentsel Koruma

II. Dünya Savaşı sonrası, harabeye dönen ve yok olan kentlerin tekrardan kazandırılması amacı ile bildirgelerin ve uluslararası çalışmaların başladığı dönem olmuş, kültür varlıklarının korunmasında önemli olan 1931 yılında Atina Bildirgesi ile belirlenen çerçevenin yetersiz kaldığı anlaşılmıştır. Atina Bildirgesi’ni temel alarak, 1964 yılında yayınlanan Venedik Tüzüğü, çoğunlukla anıtsal niteliği taşıyan yapıların oldukları yerde muhafaza edilmesi, işlev kazandırılması, yapıda ayırt edilemeyecek biçimde ve dengeli şekilde özgün malzeme ile onarım yapılması ve onarım sırasında varsayımlara dayanan müdahalelerden kaçınılması gerekliliği belirtilmiştir. Restorasyon uygulamalarına getirdiği genel ilkesel çerçeve açısından, Venedik Tüzüğü daha sonraki sözleşmelere ve anlaşmalara dayanak teşkil etmiştir. Avrupa Konseyi tarafından 1975 yılında Avrupa Mimari Miras Yılı sebebi ile tertip edilen kongre sonunda yayımlanan Amsterdam Deklarasyonu ile “Bütünleşmiş Koruma” (Integrated Conservation) terimi üzerinde durulmuştur (Özden, 2007).

(26)

Amstrerdam Deklarasyonunda;

1. Mimari mirasın sadece yapı olarak değil, doku, kent ve çevresi olarak düşünülmesi gerektiği,

2. Korumanın tek başına bir çalışma olarak değil de büyük ölçekli şehir ve bölge planlamanın bir parçası olarak düşünülmesi,

3. Yapıların onarımı ve korunması için gerekli finansal kaynaklarının oluşturulması gerekliliği,

4. Yeni ve genç neslin eğitilmesi amaçlı programların üzerinde durulması gerekliliği,

5. Kamu yararına dönük faaliyet gösteren uluslararası, ulusal ve yerel bağımsız kuruluşların desteklenmesi,

konularına vurgu yapılmıştır (Özden, 2007).

Yasal zemin açısından koruma kavramı, ülkemizde Osmanlı’dan devralınan 1874 tarihli ilke Asar-ı Atika Nizamnamesi ile ortaya çıktığı söylenebilir. Cumhuriyet’in kurulmasından sonra, koruma kavramı ilk olarak Milli Eğitim Bakanlığı kapsamında kabul edilmiştir. 1951 yılında Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun kuruluşu, daha sonraki yıllarda çıkarılan 1710 ve 2863 sayılı kanunlar ile bugünkü yapısına ulaşmıştır (Özden, 2007).

Kentsel koruma kavramı, dilimize Đngilizce ‘Conservation’ sözcüğü ile girmiştir. Kentsel koruma kavramını açıklayacak olursak; günümüzün değişen şartları içerisinde, toplumun geçmişteki kültürel değerlerini, sosyal ve ekonomik koşullarını yansıtan fiziksel yapısının yok olmasını önlemek ve modern toplumla, teknolojik gelişmeler ile bütünleştirerek yaşamasını sağlamak olarak ifade edilebilir (Özden, 2007).

Koruma kavramında iki türlü korumadan söz edilebilir. Özgün niteliği ile koruma 'Preservation', sınırlı değişimle koruma 'Conservation'. Bu iki kavram arasında aslında önemli bir farklılık yoktur. Her ikisi de, kültür varlığını hasar ve çöküntüden korumaktır. Ancak 'Preservation' yapıları veya yapı gruplarını ya da varlığı özgün niteliğinde tutarak, detayların, dekorasyonun, konumunun, strüktürünü eksiksiz bütünleştirilmesini sağlayarak, olduğu gibi hatırda tutulmasını amaçlar. Müze alanları olarak korunması ön görülen alanlarda uygulanır. Conservation ise, yapıların

(27)

veya yapı gruplarının ya da varlığın ekonomik kullanımında kalmasını sağlamak üzere karakterin ve ölçeğin korunarak günün koşullarına uyarlanması, eklentiler yapılması ve geliştirilmesi, çağdaşlaştırılması gibi değişmelere olanak verir. Ankara ve Antalya kale içinde lüks lokantaların ve geleneksel satış birimlerinin yer seçmesi böyle bir korumaya örnek olabilir (Ataöv ve Osmay, 2007).

2.2 Kentsel Dönüşümün Tarihsel Gelişim Süreci 2.2.1 Kentsel dönüşümün dünyadaki tarihsel süreci

19. yüzyılda Avrupa’da yaşanan kentsel büyüme hareketleri neticesinde, kentsel dönüşüm uygulamaları ilk olarak, bazı bölgelerin yıkılıp-yeniden yapılması biçiminde ortaya çıkmıştır. Bu dönemde kamu yönetimli liderlik modeli ile gerçekleştirilen kentsel dönüşüm süreçleri iki farklı temele dayanmaktadır. Bunlar; 1851-1873 yılları arasında Fransa’da, Paris kenti için gelişim müdahaleleri gerçekleştiren Haussmann’ın operasyonları ile Đngiltere’de 1851 yılında çıkarılmış olan ve kentsel politikalar üreten Konut Kanunudur ( Polat ve Dostoğlu, 2007). Kentsel dönüşüm projeleri, özellikle Avrupa ülkelerinde Đkinci Dünya Savaşı’nın sonrası büyük hasar gören ve yıkılan kentlerin tekrardan inşa edilmesi amacıyla başlamıştır. Bu gibi nedenler ile 1950’li yıllarda Amerika ve Avrupa ülkelerinde kentsel dönüşüm önem kazanmaya başlamış ve zaman içinde hak ettiği yeri bulmuştur (Kara, 2007). Gelişmiş ülkelerde kentsel dönüşüm ile ilgili çok ciddi yasalar ve teşvikler bulunmaktadır.

Đkinci Dünya Savaşı sonrası oluşturulan planlama çalışmaları genel olarak, savaş sonrası oluşan tahribatların düzeltilmeye çalışıldığı, merkezi yerlerin yıkıldığı ve bu alanların yerine yeni bir kent ortaya çıkarma, yeni bir vizyon sağlaması şeklinde ortaya çıkmıştır. 1950’li yıllar, tarihte Đkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük yıkımın yapılması nedeniyle ‘Buldozer Dönemi’ olarak adlandırılmaktadır (Öztaş, 2005). Bu dönemde Đngiltere’de yaklaşık 25.000-60.000 arasında konutun yerine yeni konutlar inşa edilmiştir (Öner, 2007).

Buldozer Dönemi olarak adlandırılan dönemde uygulanan projelerdeki eksikliklerin olumsuz etkileri olmuştur (Öner, 2007);

• Bölge halkı düşünülmeden uygulanan projeleri, yaşadıkları mekanlardan uzaklaştırılan insanların ruh sağlıkları üzerinde olumsuz etki bırakmıştır.

(28)

• Proje alanları içinde bulunan tarihi eserler koruma ve yenileme kapsamı dışında tutulmuştur.

• Yaşadıkları mekânlardan uzaklaştırılan gelir seviyesi düşük halkın yeni yapılan yapılara yerleştirilmesinden sonra bunların ihtiyaçlarına cevap verilmemesi de uygulanan projelerin bir diğer eksiklikleridir.

1960’lı yıllarda, Buldozer Döneminde uygulanan projelerin olumsuz etkileri ve bir kentin yıkılıp yeniden inşasının getirdiği sosyal maliyetlerin yüksek olduğu görülmüştür. Bu yıllarda, halkın katılımının sağlandığı ve bölge halkının tüm ihtiyaçlarına cevap verildiği projeler uygulanmaya başlanmıştır. Ayrıca, proje alanının boşaltılmasının ve yıkılıp yeniden yapılmasının ekonomik olarak çok masraflı olması nedeniyle konut ve merkezi iş alanlarında iyileştirme çalışmalarının yaygın olarak kullanıldığı dönem olmuştur (Öner, 2007).

1970’li yıllarda, özellikle konut alanlarında iyileştirme çalışmalarına büyük önem verilmiştir. Bu yıllarda yenileme çalışmaları bireysel ölçekten, mahalle ve konut ölçeğine inmiştir. 1969 yılında çıkarılan Konut Yasasında, Genel Đyileşme Alanları’nın(GĐA) nereler olması gerektiği belirtilmiştir. Bu yasa ile 1973 yılında Đngiltere ve Galler’de yaklaşık 223.000 konut yenilenmiştir (Öner, 2007). Ayrıca, bu dönemde konut alanlarındaki iyileştirme çalışmalarının yanı sıra uluslararası ölçekte kentlerin ve kültür varlıklarının korunması ile ilgili politikalar benimsenmiş ve kültür varlıklarının bir miras olduğu bilinci yerleşmeye başlamış ve bu bilincinin geliştirilip yaygınlaştırılmasının önemi ortaya çıkmıştır (Öztaş, 2005).

Kentsel dönüşümün en önemli özelliği, çöküntü bölgesi haline gelmiş alanların ekonomik ve sosyal yönden canlandırılması, geliştirilmesidir. 1980’li yıllar kentsel dönüşüm için sadece ekonomik ve mekan açısından ele alınmayıp sosyal boyutunun da içine katıldığı politikaların ortaya çıktığı dönem olmuştur.

1980’lerde, Đkinci Dünya Savaşı sonrası oluşturulan büyük sosyal konut alanlarında bazı teknik sorunların ortaya çıkmış ve neticesinde oluşan toplumsal karışıklıklara kamu otoritesinin müdahale etmesine neden olmuştur. Bu dönemde, ülkelerin çoğu, kentsel dönüşüm uygulamalarının, sona ulaşan bir görev olarak algılama yerine, devamlılığı olan ve bölgeyi mekânsal ve sosyal sorunları ile ele alarak çözüme ulaştırmayı hedeflemiştir. 1982 yılında Avrupa Konseyi tarafından ‘Urban Renaissance’ adlı bir kampanya başlatılmıştır (Öztaş, 2005).

(29)

Kampanyanın hedefi;

• Kentlerdeki yaşam koşullarının iyileştirilmesi,

• Kentlerin mevcut ve ileride planlanan görevlerinin tam olarak saptanması, • Kentsel yaşamın iyileştirilmesi için mevcut yasaların uygulanması veya yeni

yasaların çıkarılması,

• Kentsel sorunlar ile ilgili idari ve teknik yöntemlerin belirlenmesi olmak üzere dört ana başlıkla tanımlanmıştır (Öztaş, 2005).

1990’lı yıllara gelindiğinde ise, ekonominin gelişimi ile başlayan büyüme amaçlı planlama çalışmalarında; uygulanabilirliği olan, halkın beklenti ve ihtiyaçlarını içeren projeler görülmeye başlanmıştır (Öztaş, 2005). Ayrıca, bu yıllarda stratejik planlama kavramı ortaya çıkmıştır. Stratejik planlama ulaşım, sağlık ve çevre gibi konuları bütüncül bir uygulama örneği oluşturmuştur (Öner, 2007).

Stratejik Planlamanın temel yaklaşımları olarak; • Alanlara yeni bakış açısı kazandırmak,

• Sorunlu bölgeler için uygulanabilir ve etkin projeler hazırlamak, • Bölgenin tarafsız olarak ele alınması,

• Đleriki yıllar için vizyon oluşturması,

• Eldeki kaynakların verimli bir şekilde kullanılmasının sağlanması,

• Geliştirilecek projelerde, kamu ve özel sektörün ortak çalışmasının sağlanması

gibi maddeler belirlenmiştir (Öner, 2007).

2.2.2 Kentsel dönüşümün Türkiye’deki tarihsel süreci

Ülkemiz gibi gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde ise kentsel dönüşüm olgusu farklı sebeplere dayalı olarak ortaya çıkmıştır. Türkiye’de, sanayileşmeyle beraber göç, hızlı ve plansız kentleşme, buna bağlı olarak gecekondulaşma ve yasa dışı yapılaşma, tarihi ve kültür varlıklarının korunamaması ve 1999 yılında meydan gelen büyük deprem kentsel dönüşümü gündeme getirmiştir.

(30)

Osmanlı döneminde ilk örnekleri yangın alanlarının tekrardan inşası ile görülen kentsel dönüşüm uygulamalarını kültür tabiat varlıklarını koruma anlayışı ile kentsel sit alanlarına yönelik çalışmalar izlemiştir. Günümüzde ise yaşam kalitesi düşük ve yasa dışı kentsel bölgelerin sağlıklaştırılması ve yasallaştırılması, yeni merkezi iş alanları, alışveriş-fuar-eğlence merkezleri gibi kentsel dönüşüm uygulamaları ile devam etmiştir (Genç, 2008).

Türkiye’de, Đkinci Dünya Savaşından sonra 1980’li yıllara kadar, ekonomide büyüme politikası izlenmiş ve kent nüfusu hızla artmıştır. Đlk on yılda, ekonomik büyüme beraberinde sanayileşmeyi, dış yardımları, liberal ekonomi modelini ve tarımsal modernleşmeyi beraberinde getirmiştir. Ayrıca, teknolojinin gelişmesi ile tarım sektöründe artan makineleşme ve buna bağlı olarak işgücü ihtiyacındaki azalma köylerden büyük kentlere göçü hızlandırmıştır. Köylerden göçen nüfus, konut ihtiyacını kentlerdeki altyapı yetersizliği sebebiyle hazine veya özel araziler üzerine gecekondu yaparak karşılamıştır. Bu dönemde büyük kentler doğal nüfus artışlarının üç katı oranında göç alarak büyümüşlerdir. 1950 ve 1960 yıllar arasındaki yıllarda şehirlerde yaşayan nüfus toplam ülke nüfusuna kıyasla %80 gibi büyük bir artış göstermiştir. 1965 ile 1970 yıllar arasında bu oran en yüksek değere ulaşmıştır. Mesela, şehir nüfus artışı 1950’lerde %19 iken, 1970’de %36’ya yükselmiştir (Ataöv ve Osmay, 2007).

1960’lı yıllarda ülkemizdeki siyasi partilerin, oy kaygısı ile belediyeler, hazine ve diğer kamu kuruluşlarına ait taşınmazlar üzerine yapılan Gecekondu Kanunu çıkarılmıştır. Bu kanun, 1976 yılında 1990 sayılı kanun ile bazı değişikliklere uğramış, fakat temelde bütünlüğü korunmuştur (Url-1).

1984 yılında 2981 sayılı “Đmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Olarak Yapılan Yapılara Uygulanacak Đşlemler ve 6785 sayılı Đmar Kanunu’nun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun” çıkarılmıştır. Bu kanun ile gecekondular muhafaza edilecek, ıslah edilerek muhafaza edilecek ve yıkılacaklar şeklinde üç kategoride sınıflandırılmıştır. Ayrıca, bir yandan ıslah imar planları ile tasfiye edilecek olan gecekondulara çözüm bulunurken, diğer yandan da illegal yollardan oluşmuş hisseli şahız arzilerinin yasallaştırılması öngörülmüştür. Bu yasa da imar affını içermesinden dolayı gecekondu yapımını teşvik etmiştir (Url-1).

(31)

1980 li yıllarda da kırsal kesimlerden şehir merkezlerine göçler devam etmiştir. Fakat, bu yıllardaki göçlerin nedeninde değişiklik olmuştur. Ülkemizin doğusunda bulunan illerde siyasi kargaşalar ortaya çıkmış ve bunun sonucunda güvenlik kaygısı sebebi ile bazı köyler boşaltılmak zorunda kalınmıştır. Bu köylerdeki vatandaşlar zorunlu göçe maruz kalmıştır. 1980’li yıllardan önceki dönemlerde çıkarılan yasalar ile gecekonduların meşrulaşmaya başlaması, bu dönem içinde gecekonduların seri bir şekilde üretilmesi altyapısını hazırlamış; gecekondu üretimlerinde kiracı ve mülk sahipliği artmıştır. Bununla birlikte, tek katlı gecekondular yerini dört ve beş katlı apartmanlara bırakmaya başlamıştır. Ayrıca, 1980’li yıllarda farklı toplu konut uygulamaları yaygınlaşmıştır (Ataöv ve Osmay, 2007).

Yerel yönetimler ve özel sektör tarafından, 1980’li döneme kadar ülkemizdeki planlama sorunları, şehre yeni göç edenlerin kurduğu yoksul mahaller üzerinde düşünülmekte iken, bu düşünce 1980 sonrasında şehir merkezlerindeki rantlardan sağlanan kazancın büyümesi ile değişmiştir. Merkezi iş alanlarının şehirde yer değiştirmesi, yeni sektörlerin şehirlerde yer edinmeye başlaması ile kentsel dönüşüm projeleri artmaya başlamıştır (Url-1).

Bu dönemde kentsel dönüşüm ile ilgili üç önemli yasal düzenleme yapılmıştır. Birinci olarak, 1984 tarihli ‘3030 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu’, ikincisi 1985 tarihinde yürürlüğe konan ‘3194 sayılı Đmar Kanunu’dur. Bu kanunlar ile bazı yetkiler yerel yönetimlere devredilmiş ve belediyelerin kaynakları arttırılmıştır. Üçüncü yasal düzenleme ise kamulaştırma uygulamaları ile ilgilidir. Fakat kentsel dönüşüm uygulamalarında idari ve mali kısıtlamalar bulunmaktadır. Bu üç yasal düzenlemenin yanında gecekondulara göz yuman ve hatta teşvik eden politikalar görülmeye başlanmıştır. 1963 yılında çıkarılan ve kullanma izni bulunmayan yapılara, bir kereye mahsus olmak üzere kent hizmetlerinin sağlanmasını öngören 327 sayılı yasa, gecekondu yapımını teşvik eden bir yasal düzenlemedir. Bu gelişmelere paralel olarak, 1966 yılında gecekonduların ekonomik, toplumsal ve diğer şehircilik sorunlarını çözmeyi hedefleyen 775 sayılı düzenleme ile birlikte 1984 tarihinde yürürlüğü giren ‘2985 sayılı Toplu Konut Kanunu’, kentin çevrelerinde yeni konut alanlarının ortaya çıkmasına ve kırsal alanların yapılanmasına olanak sağlanmıştır (Ataöv ve Osmay, 2007).

2000’li yıllardan sonraki dönemdeki en önemli gelişme kentsel dönüşümün yasalarda yer almaya başlamasıdır. 2000’li yıllarda sosyo-ekonomik yapıda da değişimler

(32)

yaşanmaktadır. Bu dönemde konut talebinin çok üstünde konut üretimi gerçekleşmiştir. Resmi olarak yapılan konut üretimi ile birlikte kayıt dışı üretilen konutlar birlikte bakıldığında %30-50 oranda fazla konut inşa edildiği anlaşılmıştır (Ataöv ve Osmay, 2007).

Bu yıllarda belediyeler tarafından oluşturulan toplu konut kooperatiflerinde artış kendini göstermiştir. Ayrıca, şehirlere göre değişiklik göstermekle birlikte bütün konut türlerinde bir artış gözlemlenmiştir. Deprem riski olan bölgelerde, devlet tarafından verilen krediler ile afet konutları ve yeni konutlar inşa edilmiştir. Şehir merkezlerinde ise tarihi konut stoku yeni konut yada işyeri olarak kullanıma açılmıştır. Özel sektör tarafından şehir merkezlerinin dışında lüks konut sitelerinin üretiminde yaygınlaşmıştır (Ataöv ve Osmay, 2007).

Kent bütünüyle ilgili yasal düzenlemeler yanında kent parçalarının dönüşümüne ilişkin yasal düzenlemeler de üretilmiştir.

1 Mart 2005’de Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanun Tasarısı salt sit alanları ile sınırlı tutularak ‘5366 sayılı Yıpranan Kent Dokularının Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun’ olarak çıkartılmıştır. Genel gerekçesi ve amaç maddesi, “...şehrin yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurullarınca sit alanı olarak tescil ve ilan edilen kent bölgeleri ile bu bölgelere ait koruma alanlarının, kentin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulması, tabii afet risklerine karşı tedbirler alınması, kentin tarihi ve kültürel dokusunun yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılmasıdır” olarak belirlenmiştir.

27 Temmuz 2004 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 5226 sayılı Kanun, ‘2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’ ve korumayla ilgili diğer bazı yasalarda çok önemli değişiklikler getirmiştir. Yasa, kültür ve tabiat varlıkların sürdürülebilirlik ilkesi doğrultusunda korunması amacı ile korunacak alanın çok boyutlu araştırılmasını, stratejik ilkelerinin saptanmasını ve koruma kararlarının uygulanmasını ve katılımcı alan yönetim şekillerini dikkate almasını öngörür. Bu yasayla ilgili 2005 tarihli ‘26006 Sayılı Alan Yönetimi ile Anıt Eser Kurulunun Kuruluş ve Görevleri ile Yönetim Alanlarının Belirlenmesine Đlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’ katılım ve katılımcıları tanımlayan planlama ve

(33)

uygulama süreçleri için katılımcı bir yönetim planı çerçevesi kurmaktadır (Ataöv ve Osmay, 2007).

27 Temmuz 2004 Tarihinde 5226 sayılı “Kültür Ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu Đle Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun yürürlüğü girmiştir. Bu kanun ile ilgili yasalarda çok önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu kanun uyarınca belirlenen sit alanlarında, alanın etkileşim ve geçiş sahasını da göz önünde bulundurarak, kültür ve tabiat varlıklarının sürdürülebilirlik ilkesi doğrultusunda korunması amacıyla alanın arkeolojik, tarihi, kültürel, sosyo-ekonomik vb. çok boyutlu araştırılmasını, koruma kararlarının uygulanmasını, stratejik ilkelerinin belirlenmesini gerektirmektedir. Ayrıca bu yasa ile ilgili 2005 yılında çıkarılan 26006 sayılı Alan Yönetimi ile Anıt Eser Kurulunun Kuruluş ve Görevleri ile Yönetim Alanlarının Belirlenmesine Đlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik katılımcı bir yönetim planı oluşturmaktadır (Ataöv ve Osmay, 2007).

2.3 Yasalarımızda Kentsel Dönüşüm

2981 sayılı “Đmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı Đşlemler ve 6785 Sayılı Đmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun”

24.02.1984 tarihinde Türkiye’de kabul edilen 2981 sayılı ‘Đmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı Đşlemler ve 6785 Sayılı Đmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun’ gecekonduların tamamının yasallaştırılması açısından bir başlangıç olmuştur. Bu kanun ile birlikte gecekonduculara, kullandıkları alanı uygun koşullarda elde etme imkanı sağlanmıştır.

Ayrıca, 11.03.1988 tarihinde yürürlüğe giren 3414 sayılı kanunun 4. maddesi ile; 775 sayılı gecekondu yasasının 34. maddesine “27 nci maddedeki inşaat yapımına ait süreler saklı kalmak şartıyla, 20 yıllık süre içinde borçlanma bedellerinin tamamının ödenmesi halinde, takyitlerin tamamı kalkar. Bu şekilde yapılacak devir, temlik ve satışlarda 33 üncü maddedeki muafiyet uygulanmaz.” fıkrası, üçüncü fıkra olarak eklenmiştir. Böylece, 775 sayılı Gecekondu Kanununa göre tahsis edilmiş veya edilecek taşınmaz malların, gerek arsa bedeli için belediye veya Türkiye Emlak Bankası A.Ş.’ne ve gerekse konut kredisi veren kuruluşlara olan borçların tamamının

(34)

ödenmesi(ipotekler terkin edilmek) şartıyla takyit kalkmış olacağından, her türlü tasarrufa konu edilmesi mümkün hale gelmiştir. Bu durum, kentsel topraklardan karşılıksız mülkiyet edinmek için gecekondu inşa etme anlayışını getirmiştir.

2981 sayılı kanuna göre;

• Gecekonducuların işgal ettikleri arsa bedeli, tespit edilen sürüm değer üzerinden peşin veya 4 yıl içinde ve 12 eşit taksitte ödenecektir.

• Gecekondulara 400 m2’den fazla arsa tahsis edilmeyecektir. Ancak, ıslah imar planlarına göre değerlendirilmesi mümkün olmayan fazlalıklar, rayiç değer üzerinden tahsis yapılan gecekondu sahibine devir ve adına tescil edilebilmektedir.

• Arsa tahsis edilecek gecekondu sahibi ve aile bireyleri, o belediye sınırları içinde başka bir yapı veya arsaya sahip olmamalıdır.

Bu maddelere bakıldığında, kanun amacının, gecekonduların ıslah veya tasfiye etmekten ziyade, gecekonducuları taşınmaz sahibi yapmaya odaklandığı görülmektedir.

5104 sayılı “Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu”

04.03.2004 tarihinde kabul edilen Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanununun amacı; kuzey Ankara girişi ve çevresini kapsayan alanlarda kentsel dönüşüm projesi çerçevesinde fiziksel durumun ve çevre görüntüsünün geliştirilmesi, güzelleştirilmesi ve daha sağlıklı bir yerleşim düzeni sağlanması ile kentsel yaşam düzeyinin yükseltilmesidir.

Bu kanun bir kentsel dönüşüm projesi için çıkartılan ilk kanun olma özelliğini taşımaktadır.

Proje, Ankara Esenboğa Protokol yolu üzerinde çevre yolu ile Çubuk barajı girişi arasında kalan alanı kapsamaktadır. Oldukça geniş alanı kapsayan proje alanı, konumu gereği birçok belediyenin sınırları içinde kalmaktadır. Bu durum yetki karmaşasını beraberinde getirmiştir. Bu sebepten dolayı, proje bütünlüğünün sağlanması ve yapılacak çalışmaların hızlı gerçekleştirilebilmesi amacıyla bölgedeki dönüşümü sağlamak için tüm yetki 5104 sayılı kanun ile Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne verilmiştir.

(35)

Ankara Büyükşehir Belediyesi, Kuzey Ankara Girişi Protokol yolunu güzelleştirmek amacı doğrultusunda, bu kanunun 5. maddesine göre, proje alanı sınırları içerisinde ihtiyaç duyulan Hazine arsa ve arazilerinin mülkiyetini bedelsiz olarak devralabilmektedir.

5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun

16.05.2005 tarihinde kabul edilen 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunun amacı; “ Büyükşehir Belediyeleri, büyükşehir belediyeleri sınırları içindeki ilçe ve ilk kademe belediyeleri, il, ilçe belediyeleri ve nüfusu 50.000'in üzerindeki belediyelerce ve bu belediyelerin yetki alanı dışında il özel idarelerince, yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş; kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca sit alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma alanlarının, bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulması, tabiî afet risklerine karşı tedbirler alınması, tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması” olarak belirlenmiştir.

Bu Kanun, yukarıda belirtilen amaçlar doğrultusunda oluşturulacak olan yenileme alanlarının tespitine, teknik altyapı ve yapısal standartlarının belirlenmesine, projelerinin oluşturulmasına, uygulama, örgütlenme, yönetim, denetim, katılım ve kullanımına ilişkin usul ve esasları kapsar.

27.07.2008 tarihinde kabul edilen 5793 sayılı kanunun 45 inci maddesine göre; 5366

sayılı kanunun 4. maddesi ‘...Yenileme alanlarında uygulanacak projelerin

kamulaştırma, plân, proje ve yapım işlerinde kullanılmak üzere, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 12 nci maddesine göre oluşturulan Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Katkı Payı hesabından belediyelere aktarma yapılır.’ olarak değiştirilmiştir.

Yasa koyucu, kanundaki bu değişiklik ile belediyelere yeni bir kaynak oluşturmuş ve belediyelerin daha etkin çalışmasını hedeflemiştir.

(36)

5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 73. maddesi

03.07.2005 tarihte kabul edilen 5393 sayılı kanunun “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı” başlıklı 73. maddesinde Kentsel Dönüşüm ile ilgili ifadelere yer verilmiştir. Belediyelere, kentin gelişimine uygun olarak eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek; konut alanları, sanayi ve ticaret alanları, teknoloji parkları ve sosyal donatılar oluşturmak, deprem riskine karşı tedbirler almak veya kentin tarihî ve kültürel dokusunu korumak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilme yetkisi verilmiştir.

Ancak bu yetki sadece belediye alanları ile sınırlandırılmıştır. Kanuna göre;

• Bir yerin kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak ilan edilebilmesi için; o yerin belediye veya mücavir alan sınırları içerisinde bulunması ve en az ellibin metrekare olması şartı konulmuştur.

• Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında bulunan yapıların boşaltılması, yıkımı ve kamulaştırılmasında anlaşma yolu esas alınmıştır. Dönüşüm Alanları Hakkında Kanun Tasarısı

22.06.2006 tarihinde TBMM’ye sunulan, sit alanları dışında fiziksel ve sosyal açıdan çöküntü içine girmiş ve kentsel risk taşıyan yerleşim alanlarının dönüşümüne ilişkin bir düzenleme olan ‘Dönüşüm Alanları Hakkında Kanun Tasarısı’, Meclis gündeminde yasalaşmak üzere beklemektedir.

Söz konusu kanun tasarısında; kentsel veya kırsal alanlarda, imar planları kapsamında olsun ya da olmasın, kamu yararı ve sosyal adalet gözetilerek, kentsel standartlara, bilim, teknik, sanat ve sağlık kurallarına uygun; doğal, tarihi, kültürel çevre ve ekosistemleri koruyan, yaşatan ve geliştiren; afetlere duyarlı, sürdürülebilir gelişme ve ekonomik kalkınma hedeflerine uygun yaşam çevrelerinin oluşturulması için iyileştirme, tasfiye ve yenileme ilke ve esasların belirlenmesi amaçlanmaktadır. Bu kanunun çıkarılması için öne sürülen genel gerekçeler aşağıda verilmiştir;

• 1950’li yıllardan itibaren hızlı kentleşme eğilimi, yatırımların belli bölgelerde yoğunlaşması ve bundan dolayı yaşanan göçler neticesiyle oluşan sağlıksız ve güvensiz yerleşim yerlerinin ıslahı,

(37)

• Tarım alanları, orman alanları, su havzaları ve yapılaşmaya uygun olmayan yerlerdeki yapılaşmaların tasfiyesi,

• Geçmişte çıkarılan yasaların, kamu topraklarının bireylerin özel mülküne dönüşmesine engel olamadığı ve anlık barınma ihtiyacının karşılanması dışında fayda sağlamadığı,

• 5366 sayılı “Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıklarının Yenilerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkındaki kanunun, sadece sit alanları olarak tescil ve ilan edilen alanları kapsaması,

• 5393 sayılı Belediye Kanununun 73 üncü maddesi ile kentsel dönüşüm alanı belirleme ve uygulama yetkileri verilmiş olmakla birlikte, madde hükmünün sadece belediye alanlarını kapsaması,

• 2981 sayılı Kanun kapsamında ve bugüne kadar tamamlanmamış iş ve işlemlerin bu Kanun kapsamına alınarak vatandaşların mağduriyetine son verilmesidir.

(38)

3. KETSEL DÖÜŞÜM ÖREKLERĐ

3.1 Kentsel Dönüşümde Dünya Örnekleri 3.1.1 Đskoçya Whitfield örneği

Đskoçya’da yaklaşık 40 yıldır kentsel dönüşüm politikalarına başvurulmaktadır. Süreç içerisinde değişik uygulamalar görülmektedir. 1980’li yılların başlarında başlayan, kent merkezlerinde var olan fiziksel, ekonomik, sosyal ve kültürel problemlerin çözümü olarak algılanan ve yerel gönüllü birliklerin ve özel sektör kuruluşların katılımlarının sağlanmaması konusunda yapılan eleştiriler sonucunda 1988 yılında yeni bir kentsel dönüşüm politikası içeren “New Life for Urban Scotland” isimli belge kabul edilmiştir (Göz, 2007).

Belge ile kentsel dönüşüm uygulamalarının kent içi alanların yanı sıra kentin dışında bulunan alanları da kapsaması kabul edilmiş, ayrıca kentsel dönüşümün hükümet ve resmi kuruluşlar yanında yerel yönetimlerin, yerel gönüllü birliklerin ve özel sektör kuruluşlarının da dahil olduğu ortaklıklar kurularak gerçekleştirilmesine olanak verilmiştir (Göz, 2007).

“New Life for Urban Scotland” isimli belgenin kabul edilmesi sonrasında kent dışında dört farklı uygulama bölgesi belirlenmiştir. Bunlar;

• Wester Hailes-Glasgow • Castlemilk-Glasgow • Ferguslie Park-Paisley • Whitfield-Dundee ‘dir. Whitfield-Dundee

Bölge yaklaşık 12.000 kişinin barınması amacı ile yaklaşık 4.700 konut inşası sonucunda 1965 yılında kurulmuştur. 1970’li yıllara gelindiğinde; konutların fiziksel olarak çökmeye başladığı, konutların ihtiyaçları karşılamada yetersiz kaldığı, bölgede halkının yıllık ortalama gelirlerinin %70 oranlarında düştüğü, işsizlik

(39)

oranlarının %54 seviyelerine yükseldiği, suç ve ırkçılık oranlarında artışın olduğu görülmüştür. Ayrıca, bu gibi sorunlar neticesinde Whitfield nüfusu 1980’li yılların ortalarında altı bine kadar düşmüştür (Göz, 2007).

Yerel otoriteler ve bölge halkı, Whitfield’daki bu kötü gidişatı durdurmak için 1985 yılında “Whitfield Talks” adlı yerel bazlı çalışma başlatmışlardır. Bu çalışmada bölgede yapılması gereken üç önemli karar alınmıştır (Göz , 2007).

• Çevresel düzenlemeler ile ilgili ve günün modern şartlarına göre konutların yapılması konusunda ayrıntılı planlama çalışmalarının yapılması,

• Đşsizliği azaltmak için yerel kurulların oluşturulması, • Sosyal hizmet çalışmalarının arttırılarak devam edilmesi.

Toplumsal kesim ve yerel otoritelerin tarafından bu çalışmalar 1988 yılında merkezi hükümete sunulmuştur. Kentsel dönüşüm çalışmaları ile ilgili yeni açılımlar yapılması konusunda politikalar üretme aşamasında olan merkezi hükümet, sunulan bu çalışmayı olumlu bulmuş ve Whitfield’ı kentsel dönüşüm bölgesi olarak kabul etmiştir (Göz, 2007).

Bölgede merkezi hükümet ve resmi kuruluşların yanı sıra yerel yönetimleri, yerel gönüllü birlikleri ve özel sektör kuruluşlarını da içeren bir ortaklık olan “The Whitfield Partnership” kurulmuştur (Göz, 2007).

“The Whitfield Partnership”in yönetim kurulunda bölge halkını temsile 10 kişi bulunmaktadır. Yönetim kurulunda temsilciliğe sahip olan diğer kuruluşlar ise şunlardır;

The Scottish Office (Đskoçya Ofis), Dundee District Council (Dundee Bölge Konseyi), Tayside Regional Council ( Tayside Bölgesel Konsey), Scottish Homes (Đskoç Evleri), Scottish Enterprise Tayside (Tayside Đskoç Girişimi), Tayside Police (Tayside Polisi), Employment Service (Đş Bulma Servisi), Dundee and Tayside Chamber of Commerce (Dundee ve Tayside Ticaret Odası), Dundee Enterprise Trust (Dundee Girişim Güveni), Tayside Health Board (Tayside Sağlık Heyeti), Business Support Group (Đş Desteği Grubu)(Göz, 2007).

Yönetim kurulunun yanı sıra, ortaklığın amaçlarına ulaşmasında kullandığı dört alt komite bulunmaktadır.

(40)

Bunlar;

• Konut ve Çevre Komitesi • Eğitim ve Đstihdam Komitesi

• Sosyal Hizmetler, Đzleme ve Değerlendirme komitesidir (Göz, 2007).

“The Whitfield Partnership” adlı ortaklığın amaçları aşağıda sıralanmıştır Göz, 2007);

• Bölgenin alt yapı sorunlarını gidermek ve yeşil alan bölgeleri oluşturmak, • Kötü şartlarda bulunan binaların yerine modern şartlara uygun kaliteli binalar

yapmak,

• Bölgeye yatırım çekerek istihdamı arttırmak ve bölge halkına iş imkanı sağlamak,

• Sağlık hizmetlerinin niteliğini arttırmak,

• Artan suç oranlarını düşürmek ve sebeplerin araştırılarak çözüm yollarını bulmak.

Bu amaçların gerçekleştirilmesini sağlamak için alt komiteler 1989-1995 yılları arasında çeşitli projeler geliştirmiş ve uygulamıştır.

1989-1995 yılları arasında;

• Konut ve çevre projelerine 47 milyon 654 bin pound, • Sosyal hizmetler projelerine 4 milyon 297 bin pound,

• Đstihdam ve eğitim projelerine ise 2 milyon 496 bin pound harcanmıştır. Yapılan bu harcamalar sonucunda;

• Bölgede barınmaya elverişli olmayan 2200 ev yıkılmıştır, • Bölgede var olan 1500 evin fiziksel koşulları güçlendirilmiştir, • Bölgede 600 modern ev yapılmıştır,

• Bölgeye 7,3 milyon pound özel sektör yatırımı çekilmiştir,

• Bölgedeki işsiz sayısı 1500’den (% 54) 766’ya (% 29) düşürülmüştür, • Bölgede açılan kurslar vasıtasıyla 400 kişiye mesleki eğitim verilmiştir,

(41)

• Bölgede var olan sağlık kliniği, sağlık merkezine dönüştürülmüştür, • Bölgede anaokulları açılmıştır,

• Bölge sakinlerine çeşitli sosyal hizmetler sunan bir merkez yapılmıştır (Göz, 2007).

Sonuçta uygulanan doğru politikalar neticesinde beş buçuk yıl gibi bir sürede bölgenin fiziksel, ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlarının azaltılmasında önemli neticeler alınmıştır. Bu süreç içerisinde bölgeden ayrılmak isteyenlerin oranının % 65 azalması bunun en iyi göstergesidir (Göz, 2007).

3.1.2 Đngiltere Elephant & Castle dönüşüm projesi

Londra kent merkezinin güneyinde konumlanan Elephant & Castle 19. yüzyılda tersane çevresinde, burada çalışan insanların yerleşmesi sonucu oluşan bir bölgedir. Yeterli yatırım yapılmaması nedeniyle bölge, işsizlik, adli vakalardaki artış, düşük gelir gibi sosyal sorunların görüldüğü, fiziksel olarak yıpranmış, köhne belediye konutları ile çevrelenmiş ve ticari yönden gerileme eğiliminde olan çöküntü bölgesine dönüşmüştür (Polat, 2008).

Elephant & Castle Londra merkezine yakınlığı ve kuzeyi güneye bağlayan ana yol ağında olması ve kamu ulaşımındaki temel bağlantı noktalarına sahip olmasına rağmen ekonomik açıdan barındırdığı düşük istihdam, düşük yatırım ve devam eden düşük oranlı küçük işletmelerle birlikte yerel girişim ve özel sektör yatırımları açısından ortalamanın oldukça altında bir konumda yer almaktadır. Bölge, Londra kent merkezinin gelişimine bağlı olarak ofis ve alışveriş merkezleri gereksiniminin karşılanması doğrultusunda, sahip olduğu potansiyel sebebi ile gayrimenkul sektörünün artan talebinden en çok etkilenen bölgelerden biridir (Polat, 2008). Elephant & Castle için oluşturulan dönüşüm projesi, sağlam ortaklık stratejisi ve kentsel yenileme hareketi doğrultusunda, düşük gelir grubunu yerinden etmeden, bölgeyi ticari bir merkez haline getirmeyi amaçlamıştır. Bölgede uygulanacak planın vizyonu, canlı bir kent merkezi ve insanların çalışmak, yaşamak, alışveriş yapmak ve boş zamanlarını geçirmek isteyecekleri, ulaşım imkanları iyileştirilmiş bir yer meydana getirmektir (Url-2).

(42)

Proje ile aşağıda ifade edilen hedeflere ulaşılması amaçlanmıştır (Polat, 2008); • Toplu taşımacılığı yaygınlaştırarak taşıt merkezli ulaşımdan toplu taşımacılık

merkezli ulaşıma geçmek,

• Ekonomik durgunluğun aşılması,

• Sosyal olarak dışlanmış insanları tekrardan kazanmak,

• Bölgenin insanlar tarafından kaçılan bir yer olmak yerine, yaşanmak istenen bir bölge haline getirmek.

Bu hedeflere ulaşılabilmek için Elephant & Castle projesinde 5 alt program alanı belirlenmiştir. Bunlar;

• Sürdürülebilir Kent Bağlantısı; Proje alanını, ticaret ve boş zamanları değerlendirmek için gidilecek yüksek kaliteli ve iyileştirilmiş konut alanları ile Londra merkezi dışında çekici yeni bir mahalle oluşturmak,

• Ulaşım Bağlantısı; Proje alanını kilit ulaşım alanı olarak öne çıkarmak,

• Girişim Bağlantısı; Sürdürülebilir yerel ekonomik aktiviteleri desteklemek ve yerel halk için istihdam olanakları sağlamak,

• Toplum Bağlantısı; Alanın yenileşmesine ortak olarak yardım edebilmelerine olanak verebilecek biçimde yerel grupları ve ağları güçlendirmek,

• Bireysel Bağlantı; Sosyal dışlanmışlıktan zarar gören insanların dönüşümden yararlanabilmesi için amaçları ve programları koordine etmek,

şeklinde tanımlanmıştır (Polat, 2008).

Projenin uygulanmasında Belediye, yeni evlerin yapılabilmesi için kar amacı gütmeyen kiracılara mevcut hakları ile benzer haklar sağlayan konut kurumlarıyla anlaşmıştır. Ayrıca girişimcilere geliştirilecek alanlarda %30 oranında sosyal konut yapılması şartı getirilmiştir. Proje tamamlanana kadar bölgede yaşayan insanların bakımını Belediye’nin yapacağı ve yapılacak tüm konutların yüksek standartlarda olacağı garanti edilmiştir (Polat, 2008).

Projede, halkın katılımı ile destekli güçlü bir ortaklık oluşturulması kentin sorunlarının çözülmesinde ve kaynakların daha etkin bir biçimde kullanılmasını sağlamıştır. Böylece, bölgede yaşayan düşük gelire sahip halkı yerinden etmeden bölge canlandırılmıştır (Polat, 2008).

(43)

3.2 Kentsel Dönüşümde Türkiye Örnekleri 3.2.1 Tarlabaşı kentsel dönüşüm projesi

Beyoğlu ilçesinde yer alan Tarlabaşı Mahallesi, Đstanbul’un tarihi değerler açısından önemli bölgelerinden birisidir. Đçişleri Bakanlığı’nın önerisi ile Bakanlar Kurulu’nun kentsel dönüşüm gündemine aldığı Tarlabaşı projesi, 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun kapsamında ele alınmaktadır.

ĐTÜ Şehircilik Uygulama Araştırma Merkezi öncülüğünde, Đstanbul Büyükşehir Belediyesi(ĐBB) Kentsel Dönüşüm ve Yeni Yerleşmeler Müdürlüğü tarafından hazırlanan Tarlabaşı projesi için Beyoğlu Belediye Başkanlığı tarafından ihale çıkılmış ve bu ihaleyi kazanan GAP Đnşaat adlı şirketi ile 04 Nisan 2007 tarihinde sözleşme imzalanmıştır. Proje bölgesinde, yaklaşık 2000 m2 alana oturmuş 210’nu tescilli sivil mimarlık örneği olan ve toplamda 278 adet bina bulunmaktadır (Url-3).

Şekil 3.1 : Tarlabaşı kentsel dönüşüm alanı.

Tarlabaşı bölgesi, gerekli bakım ve onarımların zaman içerisinde yapılmaması nedeni ile çöküntü bölgesi olmaya yüz tutmuştur. Đlgili yetkililer tarafından bölgede yapılması planlanan projenin oluşturulma nedenleri olarak (Url-3);

• Bölgenin küçük parsellerden oluşması ve bu dar parsellerde yer alan dar binalar,

• Sokakların dar olması ve otoparkların çok yetersiz olması,

• Bölge alanın kötü çevre şartlarına(suç oranının fazla olması) sahip olması ve bu nedenle mal sahipleri tarafından yatırım yapılmaması,

(44)

• Bölgedeki binaların çoğunluğunun tescilli bina olması, proje maliyetlerinin yüksek olması ve prosedürün uzun olması sebebi ile binalara onarım yapılamaması,

açıklanmıştır.

Yerel yönetim tarafından proje amacı olarak; bölgede mevcut çöküntünün durdurulması, bölgedeki sorunların çözülerek daha güvenli, sağlıklı, yaşanabilir ve bölgenin kent ile bütünleşmiş bir alana dönüştürülmesi olarak belirlenmiştir (Url-3). Proje ile ilgili bazı bilgiler aşağıda verilmiştir (Aras, 2008);

• Proje alanı 9 ada ve 278 parselden oluşmaktadır. • Projede, mevcut sokak dokusunun değiştirilmemiştir.

• Bölgede yaşayan vatandaşların %71’i kiracı ve %66’sı da hiçbir sosyal güvenceye sahip değildir.

• Proje alanının çoğu konut olarak ve bir kısmının da imalathane olarak kullanılmaktadır.

• Bölgede bulunan yapı stoğunun %40’ı boş durumdadır.

• Proje başlamasının üzerinden 3,5 yılın geçtiği ve avan proje üzerinden bölgedeki halk sahiplerine mülkleri gösterilerek anlaşma sağlanmaya çalışıldığı ifade edilmiştir.

• Bölgede bulunan kiracılar için, Toplu Konut Đdare(TOKĐ) tarafından yaptırılan konutlardan kura çekimine katılmadan öncelik tanınacağı belirtilmiştir.

Proje alanı dönüşüm projesi ile;

• Proje alanında bulunan eskime ve bakımsızlık nedeni ile sağlıksız durumdaki binaların onarılması ve alt yapının tamamen yenilenmesi,

• Alandaki mevcut otopark sorununun çözümü için bütün konutların altına yer altı otoparkı yapılması ve yaya alanlarının arttrılması,

• Turizm ve nitelikli hizmet sektörlerine yapılacak yatırımlar ile proje alanı ve çevresi için ekonomik canlanma oluşturulması,

Referanslar

Benzer Belgeler

Varyasyon 7’ de kış dönemi için sert zeminde 3 kat, 5 kat, 8 kat ve farklı kat yüksekliklerinin bir arada olduğu 4 farklı parametre sabit tutulmuş, ek olarak binaların

Söz konusu farklılıklara bağlı olarak, çöküntü bölgeleri için öngörülen dönüşüm senaryolarında da farklılıkların olacağı, tek bir kentsel dönüşüm

Biometric screenings take a step further in this classification by detecting nonconventional hazards such as health indicators and diseases, which not only can affect the

Nitekim CHP Yerel Yönetimler Program ı’nda “kentsel dönüşüm” projelerinin, katılımcı bir anlayışla, rantı değil oralarda oturan insanları esas olarak ve ilgili

Muhçu, şöyle devam etti: "Kentsel dönüşüm kararları bölgedeki plan dengelerini bozan, bölgeye yoğunluk getiren bölgenin özgün koşullarını gözardı eden kimi

The international council of nursing (ICN) has published the “competencies for the generalist nurse” in 2001. The purpose of this article introduced development process for ICN’s

Biz, kent yoksulları tarafından değil, kent yoksulları için oluşturulmuş sosyal konut alanlarında gerçekleştirilen saha araştırmalarına dayanan bu literatürden

Bu anlamda, söz konusu kentsel sorunları dikkate alacak, Ancak, özgün mimari ve kentsel dilden yoksunluk, ekonomik sıkıntı ya da özgün ve içkin ekonomik kaynak yaratamamak,