SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
DİNLER TARİHİ BİLİM DALI
YAHUDİLİKTE NÜBÜVVET
Emine TAŞDELEN
Yüksek Lisans Tezi
Danışman
Prof. Dr. Mehmet AYDIN
Konya–2010
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER ...1
ÖNSÖZ ...4
KISALTMALAR ...6
GİRİŞ ...9
TEZLE İLGİLİ TEKNİK BİLGİLER ...9
A) Konunun Seçilmesi ... 9
B) Konunun Sınırları... 9
C) Kullanılan Kaynaklar... 10
D) Kullanılan Metod... 11
I.BÖLÜM ...12
YAHUDİLİKTE NÜBÜVVET VE VAHİY İLİŞKİSİ ...12
A) Nübüvvet... 16
1) İman Esası Olması Bakımından Nübüvvet... 16
2) Gönderiliş Açısından Nübüvvet... 18
3) Nübüvvetin Verilişi... 20 a) Peygamberin Seçilmesi... 21 b) İlk Hitap... 25 c) Görevlendirme ... 26 4) Nübüvvetin Özellikleri... 30 a) Peygamberlerin Mesajları ... 30
b) Gaybı Bilmek (Kehanet)... 36
c) Peygamber-Günah İlişkisi... 38
d) Bilgelik ... 40
e) Mucize ... 42
f) Nübüvvette Sosyal Hayat ve Sembolik Eylemler ... 47
5) Nübüvvette Derecelendirme... 54
B) Vahiy... 58
1) Yahudilikte Vahiy Anlayışı ... 58
2) Vahiy Şekilleri... 60
a) Teofani... 60
b) Rüya - Rü’yet... 62
c) Tanrı Kelamı ... 64
d) Tanrı’nın Meleği – İlahi Ruh ... 65
II. BÖLÜM ...67
YAHUDİLİKTE PEYGAMBERLER VE NEBİLER...67
1) Nebi ... 67
2) Roeh ve Hozeh ... 69
3) İsh ha-Elohim/ Tanrı Adamı... 70
4) Obedah ha-Elohim/ Tanrı’nın Kulu ... 70
5) Obednu Nebiim/ Kullarım Peygamberler... 71
6) Mal’ak/ Haberci- Elçi ... 71
B) Peygamberler... 73
1) Musa Öncesi Dönem... 73
1.a. Hanok... 73
1.b. Nuh (Noah) ... 75
2) Ata Peygamberler ... 76
2.a. İbrahim (Avraam) ... 77
2.b. İshak (Yitzhak) ... 81
2.c. Yakup (Yaakov)... 85
3) Musa Dönemi ... 89
3.a. Musa (Moşe)... 90
4) Peygamberlikle İlişkilendirilen Gruplar ... 99
4.a. Rahip (Kohen)... 99
1.a. Harun (Aaron) ... 101
2) Hikmetli Kişi ... 103
2.a. Yusuf (Yosef) ... 103
2.b. Eyüp (İyov) ... 105
3) Kral ... 105
3.a. Davut (David)... 106
3.b. Süleyman (Şelomo) ... 108
4) Sahte Peygamberler ... 109
4.a. Yehova’dan Başka Bir Tanrı’yı Rab Edinme ... 111
4.b. Verdikleri Haberin Gerçekleşmemesi ... 112
4.c. Ahlaksız Olmaları ... 113
4.d. Aşırı İyimser Olmaları ... 114
C) Nebiler ... 116
1) İlk Nebiler (Nebiim Rişonim)... 119
1.a. Yeşu (Yeoşua - Yeşu b. Nun) ... 120
1.b. Gidyon (Gideon)... 123 1.c. Samuel (Şimoel) ... 124 1.d. Gad ... 126 1.e. Natan... 127 1.f. Şemaya (Schemai’ah)... 129 1.g. İddo... 129 1.h. Azarya ve Odet ... 129 1.ı. Ahiya (Ahi’jah) ... 130
1.i. Yehu (Jehu)... 130
1.j. Mikaya ... 130
1.k. Gezgin Nebi ve Beytelli Yaşlı Nebi... 131
1.l. İlyas (Elia-Elijah-İlya -Eliya) ... 132
1.m. Elişa (Elisa-Elisha Eliyasa) ... 136
2) Son Nebiler (Nebiim Ahoronim) ... 139
2.a. Yeşaya (Yeşeyahu- İşaya) ... 142
2.b. Devteroişa ... 144
2.c. Yeremya (Yirmeyau) ... 145
2.d. Hezekiel (Yehezkel) ... 148
2.e. Daniel... 150
2.f. Küçük Nebiler (Onikinin Kitabı)... 151
3) Kadın Nebiler ... 161
3.a. Miryam... 162
3.b.Debora (Dvora)... 163
3.c. Hulda... 164
3.e. Yeşaya’nın Karısı ... 165
III. BÖLÜM ...166
YAHUDİLİKTE PEYGAMBERLİK VE KUTSAL KİTAPLAR ...166
A)Yazılı Geleneğin Yahudi Vahyindeki Yeri/Tanah ... 166
1) Tora... 172
2) Nebiim ... 177
3) Ketubim ... 178
B) Şifahi Geleneğin Yahudi Vahyindeki Yeri/Talmud ... 181
SONUÇ ...186
BİBLİYOGRAFYA...188
İnsanoğlu, yaratıldığı ilk dönemden günümüze kadar geçen süre zarfında her zaman aşkın bir varlığın varlığını kabul etmiş ve o varlığa ihtiyaç duymuştur. İnsan, aşkın varlıkla irtibata geçmek istediğinde yahut aşkın varlık, insanla irtibat kurmak istediğinde aralarındaki ontolojik anlamındaki indirgenemezlikten dolayı söz konusu olan diyalog doğrudan gerçekleşememiştir. Tanrı, kullarının bu ihtiyacını bildiği için kendisi ile insanlar arasında iletişimi sağlayacak kişiler seçmiştir. İnsanoğlu bu iletişim için bazen şaman, büyücü ve mistikten medet ummuştur. İlahi kaynaklı dinlerde ise bu ihtiyacı peygamberler gerçekleştirmiştir. Kökü insanlık tarihine kadar giden nübüvvet müessesesi, yine köklü bir geçmişe sahip olan Yahudilikte nasıl bir yankı bulmuştur. Elbette, ilahi kaynaklı bir din olan Yahudilikte bu konu ile ilgili söylenecek çok söz vardır.
Yahudiliği anlamanın en iyi yolu, onların nübüvvet anlayışını anlamaktan geçmektedir. İbn Meymun’un dediği gibi “İnsanların peygamberliğe bakışı, birçok dinsel
konudaki görüşlerini yansıtmıştır.” Bu sebeple, tezimizin konusunu “Yahudilikte
Nübüvvet” olarak seçtik.
Yahudi peygamberleri, Yahudi tarihi kadar sancılı, zor dönemler geçirmiştir. Bütün bu zorluklara rağmen Yahudi peygamberleri kendi toplumlarında her zaman lider konumunda olmuştur. Tezimizde nübüvvetin Yahudilikteki yerini işlerken, aynı zamanda onların tarihinden de bahsetmiş olacağız. Çünkü Yahudi tarihi ve kültürü, peygamberleri ile ortaya çıkmış ve gelişmiştir. Göçebe bir topluluktan uygarlığa uzanan yol, peygamberler sayesinde ilerlemiştir. Peki, ama Yahudilikte bu kadar önemli bir yere sahip olan peygamberlerin diğer insanlardan farkı nedir, peygamber olan kişinin hangi özelliklere sahip olması gerekir, bu soruların cevabını tezimizin içinde vermeye çalışacağız.
Tezimizin giriş bölümünde, tezimizle alakalı birtakım teknik bilgiler sunacağız. Birinci bölümde; Yahudilikte nübüvvet ve vahiy konusunu işleyeceğiz. Yahudilikte nübüvvet bahsini; iman esası olarak durumunu, Yahudilere neden peygamberler gönderildiğini, peygamberlere nübüvvetin nasıl verildiğini, nübüvvetin özelliklerini ve nihayetinde peygamberler arasında derece farkının olup olmadığını işleyeceğiz. Yahudilikte vahiy başlığı altında ise; Yahudilerin vahiy anlayışı ile vahiy şekillerini inceleyeceğiz. Tezimizin birinci bölümde geçen “peygamber” kelimesi “Tanrı’nın kullarına haber getirmek, dinini bildirmekle vazifelendirdiği kimseler” anlamı ile kullanılmıştır. Bu kullanımda, bütün kavramlar (peygamber, nebi, roeh, hozeh vs.) kast edilmiştir.
İkinci bölümde; Yahudi peygamber ve nebiler için kullanılan kavramları, Tanah’ta ismi geçen peygamber ve nebileri anlatacağız. Ayrıca peygamberlikle ilişkilendirilen
kohen, hikmetli kişi, kral ve yalancı peygamberlerden bahsedeceğiz.
Üçüncü bölümde ise Yahudilerin, peygamberleri kadar önem verdikleri kutsal kitaplarını anlatacağız.
Son olarak bu konuyu seçmemde ve tezi hazırlamamda bana yardımcı olan Danışman Hocam Prof. Dr. Mehmet AYDIN ’a ve kaynak temini gibi birtakım konularda bana yardımcı olan Dr. Hakan UĞUR’a teşekkürü borç bilirim.
Emine TAŞDELEN Konya 2010
KISALTMALAR
a.g.m. : Adı geçen makale
a.g.md. : Adı geçen madde
a.g.t. : Adı geçen tez
AÜİFD : Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi
Ata.ÜİFD : Atatürk Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi
bkz. : Bakınız
c. : Cilt
d. : Doğum tarihi
DİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi
EJ : Encyclopaedia Judaica
İA : Milli Eğitim Bakanlığı İslâm Ansiklopedisi
JE :The Jewish Encyclopedia
M.Ö. : Milâttan Önce M.S. : Milâttan Sonra ö. : Ölüm tarihi S. : Sayı s. : Sayfa S. Ü. : Selçuk Üniversitesi ss. : Sayfalar arası tsz. : Tarihsiz vd. : Ve devamı
GİRİŞ
TEZLE İLGİLİ TEKNİK BİLGİLER
A) Konunun Seçilmesi
Daha önceki çalışmalarımda da dikkatimi çekmiş olan Yahudilikte nübüvvet
konusunu yüksek lisans çerçevesinde incelemeyi danışman hocam ile yapmış olduğumuz
müzakereler sonucunda uygun bulduk. Ülkemizde bu alanda fazla bir çalışma olmaması da
“Yahudilikte Nübüvvet” konusunu seçmemizde etkili oldu. Yahudiliği ve Yahudileri
tanıyabilmenin ve anlayabilmenin en iyi yolu da onların hayatlarına şekil veren peygamber
ve nebilerini bilmekten geçmektedir. Yahudilikte bu kadar önemli bir yere sahip olmasına
rağmen nübüvvet sisteminin geç dönemde oluşması, nübüvvet sisteminin oluşmasında
İslam dininin de etkili olması bu konuya daha çok dikkat çekmemize neden olmuştur. Bir
Müslüman olarak Kur’an-ı Kerim’de çokça geçen Yahudilik’i ve Yahudilerin ulu
peygamberi Musa’yı Yahudilerin kendi bakış açıları ile öğrenmeye çalışmamız, dinimiz
İslam’ı daha iyi şekilde anlamamızı da sağlayacaktır. Keza Müslümanlar, Medine
döneminden; Müslüman Türkler ise Osmanlı’dan beri Yahudiler ile sürekli iletişim içinde
olmuştur. Bize bu kadar yakın olan Yahudiliğin ve İslam’ın en önemli paydası olan
nübüvveti anlamaya çalışmak iki kültür ve din arasında yakılaşmayı sağlayacak etken
olacaktır. Böylece İslam dinine sızmaya çalışan yanlış inanış, israilliyat ve halk arasında
yaygın olan hikâyelerin tahlili ve tespiti mümkün olacaktır.
B) Konunun Sınırları
Yahudilikte Nübüvvet konusu oldukça geniş bir alanı kapsadığı için konuyu sadece
Tanah ve Tanah’ın yorumu sınırları içerisinde tutmayı uygun bulduk. Bu açıdan temel
kaynak olarak, Tanah’taki bilgiler ile onların yorumları konumuzun sınırlarını
ve kalabalık bir hal alacağından konumuzu bu şekilde sınırlandırdık. Zaten bir dini
anlamanın en etkili yolu o dinin kutsal kitabını ve yorumlarını okumaktan geçmektedir.
Çalışmamızı, Yahudi ilahiyatına uygun şekilde yapmaya gayret gösterdik. Çünkü bir dini
en iyi şekilde anlayabilmemizin yolu o dinin ilahiyatına uygun şekilde çalışma
yapmamızdan geçebilir. Dinler Tarihi bütün dinleri bilimsel ve tarafsız olarak
incelemektedir. Tez konumuz, başlı başına derin ve büyük bir başlık içerdiği için İslam
veya Hıristiyanlıkla mukayese yapılması konumuzun çok fazla dağılmasına neden
olacağından çalışmamızı sadece Yahudilik üzerine oluşturmuş; başka dinlerle mukayeseye
girilmemiştir. O yüzden sınırlı sayıda karşılaştırmalarda bulunduk. Çalışmamızı daha iyi
anlamamıza yardımcı olacak konuları işledik. Peygamberlerle ilişkilendirilen gruplarda
grubu oluşturan bütün isimleri vermedik. Örnek olarak verdiğimiz şahsiyetler ise, İslam’da
peygamber olarak kabul edilen fakat Yahudilikte kral, rahip veya hikmetli kişi olarak bahsi
geçen kişiler olmuştur. O şahsiyetleri İslam dini anlayışına göre peygamber ve nebi
grupları içine almadık. Yahudilikte nasıl sınıflandırılıyorlarsa o sınıflandırılmanın içinde
işledik.
C) Kullanılan Kaynaklar
Konumuz ile ilgili doğrudan atıf yapılabilecek temel kaynaklar azdı. Yahudilikle
ilgili yapılan çalışmalarda dolaylı olarak nübüvvet meselesine değinilmiş, nübüvvet
konusuna detaylı olarak girilmediği görülmüştür. Nübüvvet konusu işlenen çalışmalarda
genellikle aynı kaynaklar kullanılıp temel alınmıştır. Bunun için Yahudilikte Nübüvvet
konusunu işlerken Tanah’ı ve Tanah tefsirlerini temel aldık. Konumuzla ilgili İngilizce ve
Türkçe ansiklopedik maddelerden faydalandık. Daha sonraki aşamada tezleri, makaleleri
ve kitapları taradık. İlgili pasajları daha iyi anlayabilmek için Kutsal Kitap Dizini’nine sık
D) Kullanılan Metod
Tez çalışmamızda kullanacağımız metotlar ise şunlardır: Dinler tarihinde sıkça
kullanılan fenomenolojik ve deskriptif metot. Bununla birlikte zaman zaman mukayeseli
yöntemi kullanacağız. İhtiyaç duyulan yerlerde ise konumuza yardımcı olacak şekilde
başka ilim dallardan faydalanacağız. Bu ilim dallarından bazıları ise şunlardır:
Çalışmamızda peygamber ve nebilerden bahsederken yer yer tarih ilminden
faydalanacağız. Bunun dışında nübüvvetin direk olarak toplumla alakalı olmasından dolayı
sosyoloji ile peygamber ve nebilerin nübüvvetle görevlendirildiklerinde psikolojik
durumlarının üzerinde durulması gerektiğinden dolayı, sosyoloji ve psikoloji ilimlerini de
I.BÖLÜM
YAHUDİLİKTE NÜBÜVVET ve VAHİY İLİŞKİSİ
Yahudilikte peygamberlik; “Tanrı’nın insanlara yönelik iradesini onlara
ulaştırmak, onları gelecek hususunda uyarmak, gerektiğinde gelecekte vuku bulacak olayları önceden haber vermek, kendisine bir konuda danışıldığında o konuda bilgi vermek” görevlerini kapsamıştır. Bu görevleri yerine getiren kimseye ise peygamber
denmiştir.1 Peygamberler, İsrail milletinin bu dinine Tanrı’nın istek ve emirlerini bildirerek özel bir şekil vermiştir.2
Yahudi peygamberliğinin ortaya çıkmasında Yahudi kökenli ro’ehim “peygamberlik” müessesi ile Filistin kökenli “nebiim” müessesesinin kaynaşmasının rol oynadığını söyleyenler olmuştur.3
Yahudi filozofu Musa bin Meymun Yahudilerin iman esaslarını, İslam’daki “amentü”ye benzeterek on üç madde ile formüle etmiştir. Bu formülün peygamberlerle alakalı maddesi ise şu şekildedir: “Peygamberlerin bütün sözlerinin doğru olduğuna tam
bir imanla inanıyorum.”4 Bu cümleden de anlaşılacağı gibi, Yahudiler, peygamberlerinin ağzından çıkan sözlere ihtimam göstermişlerdir. Çünkü peygamber, Tanrı’nın ağzı ile konuşmuştur.5 Yahudilikteki nübüvvet anlayışının esasını “tebliğ” oluşturmuştur.
İbn Meymun, Tora’da peygamber ile melek kelimelerinin aynı anlamda kullanıldığından bahsetmiştir. “Önünüzden bir melek gönderiyorum” sözünü “bir
peygamber ortaya çıkaracağım” şeklinde anlamıştır. Bunun sebebi olarak da meleğin
kalabalıklara kendini göstermediğini, meleğin insanlara Tanrı’nın emir ve yasaklarını
1
Aydın, Fuat, Yahudilik, İnsan Yayınevi, İstanbul, 2004, s. 87.
2
Schimmel, Annamarie, Dinler Tarihine Giriş, Kırkambar Yayınevi, İstanbul, 1999, s. 135.
Bu bölgeye Yunan- Makedonya hâkimiyetinden sonra “Filistin= Palestina” denmiştir. Bu ismin kullanmasının sebebi, daha önce bu topraklarda Filisti’lerin yaşamış olmasındandır. Tanyu, Hikmet, Tarih
Boyunca Yahudiler ve Türkler, Bilge Yayınevi, İstanbul, 1979, I/15.
3
Eliade, Mircea- Couliano, Ioan P., Dinler Tarihi Sözlüğü, Çeviren: Ali Erbaş, İnsan Yayınevi, İstanbul, 1997, s. 292.
4
Sarıkçıoğlu, Ekrem, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Fakülte Kitabevi, Isparta, 2002, s. 271; Blech, Rabi Benjamin, Nedenleri ve Niçinleriyle Yahudilik, Çeviren: Estreya Seval Vali, Gözlem Yayınevi, 2003, s. 151.
5
Kitab-ı Mukaddes, Tevrat, Zebur ve İncil, Yeni Yaşam Yayınevi, İstanbul, 2009, Çıkış, 4/15; Tesniye, 18/18.
veremeyeceği göstermiştir. Bununla melek vasıtası ile insanlara yollanan bir peygamber kastedilmiştir demiştir.6
Talmud’da peygamberliğin sona ermesi ile ilgili gösterilen nedenler; Mabedin yıkılması ile artık peygamber olabilecek özellikte, o konuma layık kimsenin kalmamış olması olarak gösterilmiştir. Peygamberlik müessesesinin son bulması ile “Tanrı adamı” figürü yerine dini yorumlayan “Din adamı- rabbi” figürü öne çıkmıştır. Artık peygambere ihtiyaç kalmamasını düşündüren bir başka neden de mesihi beklenti olmuştur. Mesih geldiğinde hiçbirine ihtiyaç olmayacaktır.7 Peygamberliğin neden sonra erdiğini rabbilerden bazıları şu şekliyle de yorumlamıştır; Tanrı, erkek ve kadının erdemine ve büyüklüğüne bir iltifat için peygamberlik sistemine son vermiştir.8
İbn Meymun, nübüvvet tarihini üçe ayırmıştır. İlk dönem puta tapınılan dönemdir. Bu dönemdeki insanlar Tanrı ile kendileri arasında birtakım aracı varlıkların olduğuna inanmışlar, bir süre sonra da bu varlıklara tapınmaya başlamışlardır. İkinci dönem, İbrahim peygamberin içinde yaşadığı putperest topluma karşı çıktığı dönemdir. İbrahim ile başlayan bu dönem, bir önceki dönemin sorgulanması ve akli kanıtlar ile zayıflatılması dönemidir. İbrahim, Tanrı’nın varlığını delillerle ispatlamaya çalışmış ve putlara tapınılmasına karşı çıkmıştır. Sadece Tanrı’ya tapınılması gerektiğini akli deliller ile halka izahatta bulunmuştur. İbrahim’in soyu Mısır’a yerleştikten sonra yerli halkın dininden etkilenmiş, yeniden şirke düşmüştür. Bu noktada Tanrı Musa’yı göndermiştir. Üçüncü dönem ise Musa’ya Tora’nın verildiği dönem olmuştur. Musa, halkına kendisinin bir peygamber olduğunu ilan etmiştir. Musa; dini, hayat tarzına dönüştürmüştür. Tanrı inancını koruyan kanunlar koymuştur.9 Musa, hem Tanrı’nın kendisine ulaştığı vahiy bakımından hem de getirdiği şeriat açısından kendisinden önce ve sonra gelen peygamberler ve nebilerden farklı olmuştur.
6
Doğan, Hatice, “İbn Meymun’un Hayatı, Eserleri ve Delaletü’l Hairin Adlı Eseri Üzerinde Bir İnceleme”, S.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, Konya, 2009, s. 151.
7
Gürkan, Salime Leyla, Yahudilik, İSAM Yayınevi, İstanbul, 2008, ss. 100- 101.
Rabbi (Rabay): “Üstadım” anlamına gelmektedir. Rabbi, kanun bilgini, yorumcu ve ilahiyatçıdır. M.S. 70 yılında Kudüs Mabedi’nin yıkılması sonrası rabilerin görevi daha çok ehemmiyet kazanmıştır. Rabbiler, hukuk ve dini konularda otoritedirler. Rabbiler, cumartesi ibadetlerini yönetirler, vaaz ederler, gençleri eğitirler, evlilik yapanları takdis ederler. Aydın, Mehmet, “Rabbi”, Ansiklopedik Dinler Sözlüğü, Din Bilimleri Yayınevi, Konya, 2005, s. 630.
8
Blech, Nedenleri ve Niçinleriyle Yahudilik, s. 114.
9
Özgenç, Semahat, “Musa B. Meymun’un Nübüvvet (Vahiy) Anlayışı”, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Adapazarı, 2006, ss. 83- 84; ilgili kısım: Aydın, Mehmet, “Fârâbî İbn Sînâ Sistemi Isıgında İbn Meymun’un Din Felsefesi”, D.E.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamıs Doktora Tezi, İzmir, 2003, ss. 21- 25.
En büyük peygamberleri Musa’dır. Musa’dan sonra gelen peygamberler onun şeraitini devam ettirmişlerdir. Nübüvvet görevi kadınlara da verilmiştir. İsrail peygamberler içinde 48 erkek peygamberle 7 kadın peygamberden bahsedilmiştir.10
Tanah’a göre ferdi olarak yapılan peygamberliğin yanı sıra kollektif şekilde de peygamberlikte bulunulduğu bildirilmiştir. Bunlara “nebi grupları” denmiştir. Bu tür gruplar Kenan kültüründe de mevcut olmuş, İsrailoğulları Filistin’e girdikten sonra da var olmaya devam etmiştir.
M. Ö. XI. yy.ın başlarında ortaya çıkmış, IX. yy.ın sonuna kadar varlığını sürdürmüştür. Bu grupların özelliklerinden bir de kendinden geçme (extase) hali olmuştur. Vecd ve coşku kendilerinden geçmelerine sebep olmuştur. Zümreler halinde yaşamışlar, şarkı söyleyip dans etmişler, musiki aletleri kullanmışlardır.11 Tanah’ta zikredilen nebi grupları ile ilgili hikâyelerden bazıları şu şekilde anlatılmıştır:
İsrailoğullarını maddi- manevi muhafaza etmekle uğraşan Musa, çölde birçok sıkıntılarla karşılaşmıştır. Musa, görevinin ağırlığından dolayı Yahova’ya şikâyette bulunmuş ve yükünün hafifletilmesini istemiştir. Rabb, Musa’ya kavminden yetmiş ihtiyarı bir çadırda toplamasını emretmiştir. Tanrı “buluttan inerek” Musa’nın üzerindeki ruhtan almış ve çadırda bekleyen yetmiş ihtiyarın üzerine koymuştur.12 O anda kampta öylesine bulunan iki adam da peygamberlik yapmaya başlamıştır. Yeşu, seçilmemiş bu iki kimsenin peygamberlik yapmasını Musa’nın mucizesinin önderliğine tehdit olduğunu düşünerek onları engellemeye çalışmıştır. Bunun üzerine Musa, Yeşu’ya ruhunun genişliğini gösteren soylu bir cevapla13 “Sen benim adıma mı kıskanıyorsun?”, “Keşke Rabbin bütün halkı
peygamber olsa da Rabb üzerlerine Ruhu’nu gönderse!” demiştir.14 Onlar da bir defaya has olmak üzere Musa’ya yardımcı olmak için nebevi faaliyetlerde bulunmuşlardır.15
10
Hirsch, Emil G. - McCurdy, J. Frederic- Jacobs, Joseph; “Prophets and Prophecy”, The Jewish
Encyclopedia JE, CD Edition.
11
Harman, Ömer Faruk, “Yahudilikte Peygamberlik ve Peygamberler”, İslam Tetkikleri Dergisi, 1995, IX/156.
12
Sayılar, 11/25- 27.
13
MacDonald, William, Kutsal Kitap Yorumu Eski Antlaşma Serisi, Yeni Yaşam Yayınevi, İstanbul, 2004, I/202.
14
Sayılar, 11/29.
15
Sinanoğlu, Mustafa, “Kitab-ı Mukaddes ve Kur’an-ı Kerim’de Nübüvvet”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul, 1995, s. 116.
Kutsal Ruh, yetmiş ihtiyar ile Eldad ve Medad isimli iki kişinin üzerine inmiş ve o kimseler peygamberlikte bulunmuşlardır. Peygamberlikte bulunan bu kimselerle ilgili Tanah’ta fazla bir bilgi yoktur. 16
Din yorumcuları, bu şekilde nübüvvette bulunmanın, İsrailoğulları’nda ihtiyarların sivil yönetime katkılarına açık bir işaret olduğunu söylemişlerdir.17
I. Samuel kitabında da bir grubun, toplu halde santur, tef ve zurna eşliğinde musiki yaparak peygamberlikte bulunduğundan bahsedilmiştir.18 Yahova’nın ruhu onların üzerine gelmiş, yüzleri ve görünümleri değişmiş, tümüyle başka bir adam haline dönüşmüşlerdi. Elişa zamanında bir grup peygamber faaliyette bulunmuştur. Hatta peygamber grubunun “babası” olarak nitelendirilmiştir. Diğer grup peygamberlerine de “oğulları” denmiştir. Vecd halinde nübüvvetlerine devam etmişlerdir.19
Samuel, kaybolan merkeplerin yerini sormaya gelen Saul’e merkeplerinin bulunduğu müjdesini verdikten sonra Saul’e ilerde İsrail halkına kral olacağını söylemiştir. Samuel, Saul’in kral olduktan sonra yolda bir nebiim grubu ile karşılaşacağını ve o gruba Saul’ün dâhil olarak nebilikte bulunacağını haber vermiştir.20 Nebi gruplarına başkanlık yapan ise Samuel olmuştur.21
Saul, Davut’u öldürmek için peşine düştüğünde Nayota’ya gelmiş ve orada bir grup peygamberin içinde Tanrı’nın Ruhu onun üzerine de inmiştir. Ve peygamberlikte bulunmuştur.22
Kutsal Kitap’ın rivayet ettiği başka hikâyelerden Şimal mıntıkasında (İlyas’nın çıktığı şehir) özel nebi cemiyetlerinin mevcut olduklarını öğrenmekteyiz. Bunlar raks ve muayyen temrinlerle vecde gelmeye çalışmışlardır. Yazıları günümüze kadar kalmış olan büyük İbrani peygamberlerin bu muhitlerle münasebetleri olmamıştır.23 Bu şekilde ferdi ve grup nebilerini ayırmışlardır.
16
Sayılar, 11/11- 25; Sinanoğlu, a.g.t., s. 23
17 Sinanoğlu, a.g.t., s. 116. 18 I. Samuel, 10/5- 13; 19/21- 24. 19 Sinanoğlu, a.g.t., s. 123, 128. 20 I. Samuel, 9; 10/1- 8. 21 I. Samuel, 19/20. 22 I. Samuel, 19/18- 24. 23 Schimmel, a.g.e., s. 144.
A) Nübüvvet
1) İman Esası Olması Bakımından Nübüvvet
Yahudi geleneğine göre tam anlamı ile bağlayıcı ve değişmez Yahudi iman esasları bütününden bahsetmek oldukça güçtür. Bir Yahudi’nin dini hayatını yaşayabilmesi için başvurabileceği bir inanç sistemi “emunot” (credo) yoktur. Bir Yahudi, Tanah ile kendisini bulmuş ve Talmud ile geliştirmiştir.24 Yahudi din bilginlerine göre bir Yahudi’nin credoya ihtiyacı olmamıştır. Yahudiler zaten üzerlerinde yükümlülükleri ile dünyaya gelmiştir. Tanrı’nın İbrahim ile anlaşmasından doğan bağlılıkları vardır.25
Yahudiler böylesine bir credoya İslam dünyası ile karşılaştıktan sonra ihtiyaç duymuştur. Teolojik anlamda sistem kurmaya çalışan ilk kişi de İskenderiyeli Yahudi filozof Philo olmuştur (d. M.Ö. 20- ö. M. S. 50 veya 60).26 Tora ve tamamlayıcısı Nebiim ile Ketubim metinlerinde nelerin iman esasları olduğu net ve açık bir şekilde belirtilmemiştir. Ortaçağa kadar dini esaslarının özünü oluşturacak bütün ortaya konmamıştır. 27
İspanya’da Müslüman egemenliğinde yaşayan Yahudi din bilginleri Müslümanların ilim dallarından olan “kelam ve din usulü”nden etkilenerek XII. yy. da ünlü Yahudi din bilgini Hananel Hursiel dört maddelik iman prensibini oluşturmuştur:
Tanrı’ya iman
Peygamberlere iman.
Dünyadaki yaşama iman.
Maşiah’ın geleceğine iman.28
Yahudi geleneğinde ikrar edilmesi gereken iman esaslarıdır. Bir diğer adı Credo’dur. Gündüz, Şinasi, “Emunot”, Din ve İnanç Sözlüğü, Vadi Yayınevi, Ankara, 1998, s. 114.
24
Taplamacıoğlu, Mehmet, Karşılaştırmalı Dinler Tarihi, Güneş Matbaacılık, Ankara, 1966, s. 178.
25
Alalu, Suzan- Arditi, Klara- Asayas, Eda- Basmacı Teri- Ender, Fani- Haleva, Beki- Maya, Dalya- Pardo, Ninet- Yanarocak, Sara, Yahudilikte Kavram ve Değerler, Gözlem Yayınevi, İstanbul, 1996, s.108.
Yahudiler, İslam ve Hz. Muhammed ile tanışmalarından sonra hoşgörüyü, kültürü, öğrenim aşkını ve entelektüel coşkuyu keşfettiklerini; hatta Yahudiliğin Altın Çağını yaşadığını ifade etmişlerdir. Blech, Rabi Benjamin, Geçmişten Günümüze Yahudi Tarihi ve Kültürü, Çeviren: Estreya Seval Vali, Gözlem Yayınevi, İstanbul, 2004, s. 165, 167.
26
Kutluay, Yaşar, İslam ve Yahudi Mezhepleri, Anka Yayınevi, İstanbul, 2001, s. 173.
27
Kutluay, a.g.e., s. 183.
28
Yahuda Hadasi’nin on maddelik amentüsünün sadece iki maddesi peygamberler ile ilgili olmuştur:
Tanrı Musa’ya ve Kutsal Kitap’ta ismi geçen diğer İsrail peygamberlerine vahiyde bulunmuştur.
Sadece Musa’nın öğretisi doğrudur.29
Musa b. Meymun, “Rambam” adı verilen iman esaslarında peygamberler için şunları bildirmiştir:
Peygamberlerin bütün sözleri doğrudur.
Musa bütün peygamberlerin en büyüğüdür.
Elimizde olan Tora Allah tarafından Musa’ya verilmiş olan Tora’nın aynısıdır, değişmemiştir.30
Böylece, Yahudi dininden sayılabilmek için peygamberlere imanın olması gerektiğini anlamaktayız. İbn Meymun, iman esaslarından herhangi birinin kabul edilmemesi durumunda o kişinin kâfir olacağını ve Yahudi cemaatinden çıkmış sayılacağını bildirmiştir.31 Peygamberlere iman da bu esasların içindedir.
Yahudiler, Kutsal Kitap’ta adı geçen her peygambere iman etmiştir. Peygamberler Nuh ile başlamış, Malaki ile son bulmuştur. Yahudi inancına göre peygamberlerin sonuncusu Malaki’dir. Malaki, kendisinden sonra İlyas adlı bir peygamberin geleceğini bildirmiş, ancak geleceği söylenen peygamber gelmemiştir.32 Yahudiler Hz. İsa ve Hz. Muhammed’in peygamberliğini kabul etmemişlerdir.
Yahudiliğin peygamber esaslarında İslam dinindeki gibi peygamberlere özel sıfatlar (ismet, emanet, fetanet, sıdk, tebliğ) yüklenmemiştir. Yahudilikte yalnızca İsrail
29
Adoni, Leon, Yahudilikte Kavram ve Değerler, Çeviren: Yusuf Altıntaş, Gözlem Yayınevi, İstanbul, 2001, s. 62.
30
Cilacı, Osman, Dinler ve İnsanlar, Damla Matbaası, Konya, 1990, s. 183.
31
Kutluay, a.g.e., s. 182.
32
peygamberlerine iman söz konusu olmuştur.33 Peygamberlere iman dışında herhangi bir keyfiyetten bahsedilmemiştir.
2) Gönderiliş Açısından Nübüvvet
Tanrı kendisini, kullarına ancak yaratmış olduğu şeyler ve peygamberlerine vahyettiği sözler ile anlatmıştır. Tanrı ile insan arasında başka bir aracı da düşünülmemiştir.34
Yehova, Yahudilerin “milli ilah”ı olarak kabul edilmiştir. Böylelikle Tanrı, peygamberlerini Yahudi ırkına göndermiştir. Yehova’nın sözleri yalnızca Ben-i İsrail için olduğundan zafer, kurtuluş vs. gibi şeyler de yine Yahudi halkının olmuştur. “Yehova’nın
günü” (dünyanın sonu ve yeni bir başlangıç) kesin surette Yahudilere inhisar ettirilmiştir.
Başka milletlerin de selamete çıkacağı, Ben-i İsrailli olmayanların da Yehova’nın itaatine girecekleri fikri yalnız son dönem peygamberlerinde (VI. yy. ortaları) görülmüştür.35 Tanrı, halkının durumuna göre peygamberlerini göndermiştir. Yehova, yeryüzündeki hükümranlığının temsilcisi olarak da İbrani peygamberlerini seçmiştir.36
Yahudilikte peygamberliğin temel mesajı ahlaki olmuştur. Kenanlılara ait olan fahişelik, kanlı kurban gibi kültürel uygulamalara karşı koymuşlardır. Peygamberler toplumu hatalarına karşı uyarmış ve vaaz etmişlerdir. Tanrı’nın sözü dinlenilmediği durumda ise Tanrı’nın o kullarını cezalandıracağını hatırlatmış ve onları korkutmuşlardır.37
Dini oluşturan bütün hükümler sadece vahiy yolu ile bilinebilecek öğeler olmamıştır. Kişinin kendi aklı ile vahye gerek duymadan kavrayabileceği hususlar da vardır; fakat akıl açısından nötr durumların olmasından dolayı mutlaka peygambere ve vahye ihtiyaç duyulmuştur.38
Peygamberler için ayinler ve merasimler fazla bir ehemmiyete sahip olmamıştır. Onlardan daha önemli olan ahlaki emirler olmuştur.39 Genelde nebiler dini merasimlerden uzak yaşamışlardır. Şekilci geleneklere pek bağlılık göstermemişlerdir. En çok üzerinde
33
Yaka, Eyüp, “Kur’an’da Ehl-i Kitabın Kendi Dinlerine Karşı Tutumu”, S. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya, 1994, s. 42.
34 Sarıkçıoğlu, a.g.e., s. 270. 35 Yeşaya, 2/3. 36 Kutluay, a.g.e., s. 287. 37
Eliade- Couliano, a.g.e., s. 292.
38
Gürkan, a.g.e., s. 101.
39
durdukları mesele ise yanlış yolda olanlara yanlışlıklarını söylemek ve doğru yola teşvik etmek olmuştur. Nebiler mabet ve kurban işleri ile ilgilenmemişler, bu konuları genelde kâhinlere bırakmışlardır. Peygamberlerin belirli bir eğitimleri de olmamıştır. Ahlaki ve vicdani kurallara sıkı sıkıya bağlı kalmışlardır.40 Kâhinleri kendilerini toplumun imtiyazlı sınıfı olarak gördükleri için tenkit etmişlerdir.41
Musa ve diğer büyük peygamberler zamanında ahirete ait olaylardan (kıyamet, amellerin muhasebesi vs.) bahsedilmemiştir. Yehova dirilerin Tanrısı olmuştur, ölülerin değil. İnsan amellerinin mükâfatını bu dünyada görmüştür. Hayata mana veren şey yalnız Rabbe inanmak olmuştur.42
Tanrı, bütün insanlığı uyarmak, aydınlatmak, mutlu kılmak için Ben-i- İsrail’i seçmiştir.43 Bütün Yahudi peygamberleri de bu sebeple ortaya çıkmış ve seçilmiştir.44
Bütün dinlerde olduğu gibi Yahudilikte de oluşturucu öğe, “insanın kurtuluşu” fikri olmuştur. Peygamberler bu düşünceyi halklarına yaymak için uğraşmışlardır.45
Toplumda yaşarken düzeni sağlamanın şartlarından birisi olarak ortaya çıkan şey, bir liderin seçilmiş olmasıdır. Lideri dinde karşılayan kelime ise peygamber olmuştur. Peygamberler Tanrı’dan aldığı sözleri halklarına ulaştırırken bir yandan da toplum düzenini sağlamış oluyorlardı. Krallar döneminde bile krallara yol gösterici olmuşlardır. Ahlaki düzenlemeler yapmışlar, sosyal ilişkileri düzenlemişlerdir.
İsrail peygamberleri, dönemlerindeki sosyal sapıklık içinde yaşayan, maneviyatı kalmamış sadece dini şekilcilikle ilgilenen halk ile mücadelede bulunmuştur.46
40
Sarıkçıoğlu, a.g.e., s. 274.
41
Sarıkaya, Mustafa, “Yahudilik’te ve İslamiyet’te Peygamberlik”, A. Ü. İlahiyat Fakültesi, Lisans Tezi, Ankara, 1984, s. 5.
42
Schimmel, a.g.e., s. 142.
43
Tora’da Yahudiliğin yalnızca Yahudilere has bir din olduğu kesin bir dille belirtmemişse de diğer halkları Yahudiliğe davet de Tora da emredilmemiştir. Daha çok milli bir din halinde seyreden Yahudilik M. S. II. yy.a kadar dinlerini yayma faaliyetinde bulunmuşlardır. Bu tarihe kadar sürmesinin sebebi ise başka dinden dönen insanların problem çıkarmaya başlamasından kaynaklanmıştır. Bundan dolayı ihtida meselesine olumsuz yaklaşmışlardır. Mirza, Şihabüddin - Mirza, Burhanüddin, Dinleri Tartışmak, Çeviren: Ulvi Murat Kılavuz, İz Yayıncılık, İstanbul, 2005, s. 9.
44
Tümer, Günay- Küçük, Abdurrahman, Dinler Tarihi, Ocak Yayınevi, Ankara, 2002, s. 248.
45
Wach, Joachim, Dinler Tarihi, Bilimsel Bir Disiplin Olarak Kuruluşuna Teorik Bir Giriş, Çeviren: Fuat Aydın, Ataç Yayınevi, İstanbul, 2004, s. 288.
46
Peygamberler ilahi mesajı yorumlamışlar, halkın anlayacağı şekilde açıklamışlardır. Kalabalıklara vaaz ve nasihatte bulunmuşlardır.47
Yahudi halkı Kenan’a geldiği zaman oradaki dinler ile bir süre çatışmıştır. Zaman geçtikçe yerli dinlerden birçok âdet, görünüşünü değiştirerek Yahudi dinine sızmıştır. Kurban merasimleri, insanın kurban edilmesi, sihrin yasaklanması, büyücülerin idamı gibi yerli dine ait olan merasimler artık Yehova dininin bir parçası haline gelmiştir.48 İsrail dininden olan ile olmayanı ayrıştırıp Musa’nın bildirdiği dini aslına döndürmeye çalışmak, yabancı etkilerden temizlemek yine Yahudi peygamberlerinin görevi olmuştur. Sekizinci asrın ortalarında başlayan bu mücadele ise oldukça uzun sürmüş ve hiç kolay olmamıştır.
3) Nübüvvetin Verilişi
Peygamber, Tanrı’nın kutsal sözü ile karşılaşmadan önce ve bu görevi gerçekleştirmek üzere iken bir dizi evrelerden geçmiştir. Tanrı, seçtiği kişinin peygamberlik yapabilmesi için ortamını, psikolojisini önceden hazırlamıştır. Aşkın bir varlık ile karşılaşmak normal bir insanın kaldırabileceği bir şey olmadığından Tanrı’nın müstakbel peygamberlerine aşamalı olarak bu göreve hazırlaması gayet normaldir. Sadece Tanrı ile karşılaşmanın dışında verilen görevin ehemmiyeti ve ciddiyeti de adayı korkutabilmektedir. Rabb, kulunu rahatlatmış ve yardımcı olmuştur. Bu bölüm, nübüvvetin peygambere nasıl verildiğini açıklamaya çalışacaktır.
Tanah’ta Nebiim bölümünde veya peygamberleri anlatan bölümlerde peygamberlerin nübüvveti nasıl aldıklarına dair şahsi tecrübeleri yer almıştır.49 Bu, Tanah’ı okuyanlar için çok önemli bir bilgidir. Böylece peygamberlerin bu görevi nasıl aldıklarını, neler hissettiklerini, yaşadıkları zorluklar anlaşılmış olacaktır. Tanah’ta peygamber ve nebilerin yaşamış olduğu sıkıntılara yer verilmesinin sebebi, sanırım Tanrı’nın kendi aracılarının neler yaşadığını bilmemizi istemesinden kaynaklanmıştır.
47
İnci, Salih, “Eski Ahid’de Peygamberlere İsnat Edilen Ahlaki Zaaflar/ Günahlar ve Kur’an’ın Peygamberlik Anlayışı”, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya, 2001, s. 10.
48
Schimmel, a.g.e, s. 143.
49
Çıkış, 3- 4. bablar; Hâkimler, 6/13- 18; Yeremya, 1. bab; Amos 7/10- 17; Hezekiel, 2. bab; Zekeriya, 1, 6. bablar.
a) Peygamberin Seçilmesi
Kadın olsun erkek olsun Tanrı Yehova, nebilerini insan olarak seçmiştir. Bütün ümmetlerde akla hemen şu soru gelmiştir; “neden melek değil de insan?” Yahudi bilginlerinden Saadya şöyle demiştir: “Tanrı’nın elçilerini meleklerden değil de insanlar
arasından seçmesi ise peygamber gösterdikleri mucizelerin ve dolayısı ile mesajların inandırıcılığını temin sebebine dayanmaktadır.”50 Bir insanın insana itaat etmesi meleğe göre daha kolay, göstereceği mucize de daha inandırıcı olmuştur.
“İyi peygamberler seçen ve onların doğrulukla söylenen sözlerinden memnuniyet
duyan Evrenin Kralı, Sen, Tanrımız; Mübareksin; Tora’yı, Kulu Moşe’yi, Halkı İsrail’i ve
gerçek ve dürüst peygamberleri seçen Evrenin Kralı, Sen, Tanrımız; Mübareksin.”51
Aftara okunmadan önce söylenen bu sözler peygamberleri Tanrı’nın görevlendirdiğinin Yahudilerce kabulü ve ikrarı olmuştur.
İbn Meymun, peygamberin seçilmesi ile ilgili üç görüşte bulunmuştur. Bu görüşlerden ikisi uç nokta kabul edilmiştir. Üçüncü görüş bu iki görüşün sentezi şeklinde olup en makul olanı olmuştur.
İlk yaklaşım doğaüstü yaklaşımıdır. Doğaüstü peygamberlik anlayışı daha çok pagan dinlerinde ve bazı Yahudiler arasında görülmüştür. Doğaüstü peygamberlik anlayışı peygamberlik mucizenin ta kendisi olmuştur. Peygamber olan kişinin nitelikleri hiçbir şekilde önemli olmamıştır. Peygamberlik bahşedilen kişi yaşlı veya genç, cahil veya akıllı, zengin veya fakir olabilmektedir. Tanrı istediği kişiyi peygamber olarak seçmiştir. Ve kimin peygamber olacağını sadece Tanrı bilmektedir. Peygamber bazen bir prens olabilirken bazen de çoban yahut rahip olabilmektedir. Bu yaklaşımın çıkmazları, peygamberin bu şekilde nasıl seçileceği ve bu görev için ne gibi bir metodun gerekli olduğudur. Bu görüşün ana fikri, Tanrı’nın istediği herhangi bir kuluna peygamberlik görevini vermesi ve ondan da kendi mesajını iletmesini istemesidir.
İkinci uç yaklaşım ise naturalist filozofların görüşü olmuştur. Bu anlayışa göre peygamberlik statüsünü alabilmek için kişinin bilgi bakımından donanımlı olması gerekmiştir. Bunun için de kişi; fizik, matematik gibi akli ilimleri öğrenmek zorundadır.
50
Gürkan, a.g.e., s. 101.
51
Farsi, Moşe, Tora Türkçe Çeviri ve Açıklamalarıyla Tora ve Aftara 1.Kitap Bereşit, Çeviren: Diana Yani- Selin Saylağ- Baruh Beni Danon, Gözlem Yayınevi, İstanbul, 2002, s. 444.
Peygamber olacak kişinin sadece bu ilimleri öğrenmesi de yeterli görülmemiştir. Keskin zekâ, kişinin özel alışkanlıkları veya zihinsel disiplinle geliştirilmiş dinamik akıl da peygamber olacak kişide aranan özelliklerden olmuştur. Peygamber olmak için kişi zor bir süreçten geçecektir ve hiçbir şekilde olağanüstü bir durum, gizemli özellik içermemiştir. Herhangi bir insanın peygamber olamaması Tanrı’nın iradesinden değil, kişinin gerekli niteliklere sahip olmamasından kaynaklanmıştır.52
Üçüncü görüş İbn Meymun’un görüşü olmuştur. Filozofların Tanrı cahil birinden peygamber seçmez fikrine karşı çıkmıştır. Ona göre Tanrı, entelektüel bir kişiden peygamberlik statüsünü de çekebilmektedir. Talmud’a göre peygamber “hikmetli, güçlü ve zengin bir adam” olmalıdır. Doğaüstü yaklaşımda peygamberlik için hiçbir şey gerekmezken sadece Tanrı iradesi vurgulanırken, naturalist yaklaşımda peygamberliğin tam bir akıl işi olduğu savunulmuştur. İbn Meymun bu noktada uzlaştırıcı olmuş ve iki görüşten makul olanları sentezlemiştir. Peygamber kadın veya erkek olsun kendi entelektüel kapasitesini geliştirdiğini ve başka bir seçenekle adım atmayacağını ileri sürmüştür. Nübüvvet her insanın elde edemeyeceği ama kişinin ahlaki meziyetlerini geliştirerek mükemmel hale gelmesi ile peygamberliğe seçilebileceğini bildirmiştir.53
İbn Meymun; Tanrı’nın peygamberini seçtiğini fakat peygamberin de fıtratı ve ahlaki hayat tarzı ile peygamberliğe tamamen tabii yollarla sahip olabildiğini vurgulamıştır. Dolayısı ile Tanrı, peygamberlik için ancak mükemmel bir kişiyi seçmiştir. Tanrı bilgi ve ahlak bakımından alçak konumda olan bir kişiyi peygamber olarak seçmemiştir.54
Talmud’da kişinin taşımış olduğu bilgi, güç, zenginlik, tevazu ve hatta uzun boy gibi sahip olunabilecek zihni, ahlaki ve fiziki özellikleri Tanrı’nın iradesini belirlemede etkili olan unsurlar olarak bahsedilmiştir. Maddi- manevi bu kapasitenin peygamberliğin arkasındaki temel unsur olduğunu düşünen Yahudi filozoflar da olmuştur.55
52 Doğan, a.g.t., s. 149. 53 Doğan, a.g.t., s. 150, 153. 54
Besalel, Yusuf, “Peygamberler ve Peygamberlik”, Yahudilik Ansiklopedisi (I-III), Gözlem Yayınevi, İstanbul, 2001, III/695.
II/504.
55
İbn Meymun, Yahudilerin temel Yahudi prensibine uygun eğitim almalarının ve mükemmel bir konumda bulunmalarının gerekliliğini özellikle vurgulamıştır. Çünkü Tanrı ancak böyle bir durumda kudretini bildirmiştir ve peygamberini seçmiştir. 56
Yahudi peygamber anlayışına göre, bir insana peygamberlik verilmesi; onun yaratılıştan getirdiği ya da sonradan elde ettiği birtakım niteliklerin bir sonucu olmamıştır. Peygamber olmak tamamen ilahi seçilmişliktir.57 Peygamberliğe seçilmiş olan kişinin bu görevi kabul edip etmemesi gibi bir seçeneği olmamıştır.58 Tanrı’nın sözünü iletme emrini aldıktan sonra bunu yapmak zorunda kalmıştır.59 Peygamberlik görevini istemeseler de, insanlar onları dinlemeseler ve saygısızlık da yapsalar bu görevi yerine getirmek zorundadırlar.60 İbrani peygamberlerinin otoritesi de bizzat Tanrı Yehova tarafından görevlendirilmesinden gelmiştir. Bu sebeptendir ki Tanrı’nın üstün gücünü sürekli kendilerinde hissetmişlerdir.
Tanah’ta, peygamber olacak kişinin henüz ana karnındayken Tanrı tarafından seçilmiş olduğuna dair pasajlar mevcuttur. Yeremya, kitabında, Rabbin kendisine şöyle seslendiğini söylemiştir: “Ana rahminde sana biçim vermeden önce tanıdım seni.
Doğmadan önce seni ayırdım, uluslara peygamber atadım.”61 Yeşaya da Tanrı’nın
kendisini ana rahmindeyken peygamberlik için çağırdığını halkına ilan etmiştir.62
Bununla birlikte bir kişi peygamber olmadan önce ileride kendisinin peygamber olacağından habersizdir. Tanrı’nın Samuel’e peygamberlik için seslenmesi bu duruma işaret olmuştur. Pasajda “Şimdi Samuel Rabbi tanımıyordu ve Rabbin sözü ona henüz vahyedilmemişti”63 denmiştir.64
Kaynağı Tanrı’ya dayanmamış peygamberlik geçersiz ve sahte sayılmıştır, Tora’da peygamberin otorite ve gücünü Tanrı’dan aldığı zikredilmiştir.65
56 Doğan, a.g.t., s. 150. 57 Mezmurlar, 105/26; Yeşaya, 4/9; 26/12. 58
Aydın, Fuat, a.g.e., s. 88.
59 Amos, 3/8. 60 Hezekiel, 2/7. 61 Yeremya, 1/5. 62 Yeşaya, 49/1- 3. 63 I. Samuel, 1/3- 8. 64 Doğan, a.g.t., s. 160. 65 Tesniye, 18/ 20.
Aşkın ile muhatap olmak elbette bir insan için kaldırılması kolay olan bir şey olmamıştır. Tanrı seçkin kuluna peygamberliğini vermeden önce onun ortamını, psikolojisini hatta ailesini ve çevresindeki insanları bile hazırlamıştır.
Musa, Tanrı ile karşılaşmadan önce kayınbabası olan rahip Yitro’nun yanında manevi bir eğitimden geçmiştir.66 Kendisi ile baş başa kalabileceği ve kendisini dinleyebileceği “çobanlık” yapmıştır. Zaten Tanrı ile ilk karşılaşması da sürüsünü güderken yalnız başınayken gerçekleşmiştir.67
Tanrı, verdiği mesajı insanlara aktarması için peygamberlerini ilahi bir yetenekle donatmıştır. Tanrı, peygamberlerinin sözlerini halk daha kolay kabullensin diye onları halka sevdirmiştir. Peygamberler genel itibarı ile halk arasında sevilen kişiler olmuşlardır.68
Peygamberliğe başlamadan yahut devamında Tanrı, seçtiği peygamberler yalnız kalmasın diye kendileri gibi insanların da desteğine ihtiyaç duyacağını bildiğinden peygamberler, yakınlarında bulunan, güvenilir kimseler tarafından desteklenmişlerdir. Musa, peygamberlik görevini yaparken zorlandığı zamanlarda kardeşi Harun69 ve kayınbabası Yitro’dan psikolojik destek almıştır. Yitro, Musa’yı görevini daha kolay yapabilmesi için kutsamıştır.70 Musa’nın çöldeki yaşamında onu ziyarete gelen Yitro, damadının taşıdığı ağır yükü görmüş ve yükünün hafiflemesi için ona fikir vermiştir. Yitro, iyice kalabalıklaşan İsraillilerin davaları için halkın içinden güvenilir, Tanrı’dan korkan, kıskançlıktan nefret eden, gerçeğe bağlı adamları seçmesini öğütlemiştir.71
Peygamber ilahi tecrübesi sayesinde Tanrı ile karşılaşmıştır. Onun kelamını işittikten sonra da halkına bildirmekle görevlendirilmiştir. Bu bildirim genellikle toplumda ortaya çıkan bir kriz ya da ilahi müdahaleyi gerektirecek bir durumda gerçekleşmiştir. Musa’nın Tanrı ile ilk karşılaşması Mısır’da halkının Firavun tarafından zulme uğradığı vakitte olmuştur.72 Gidyon, İsrailoğullarının Midyanlıların baskısı altında iken ilk defa
66
MacDonald, a.g.e., I/98.
67
Çıkış, 3/1.
68
Uğur, Hakan, “Kur’an’ın Tasdik Ettiği Tevrat’taki Konular”, S. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, Konya, 2008, s. 203.
69 Çıkış, 4/14- 16. 70 Çıkış, 4/18. 71 Çıkış, 18/13- 27. 72 Çıkış, 3. bab.
Tanrı’nın meleği ile karşılaşmıştır.73 Yeşaya, kral Uzziya’nın öldüğü kritik dönemde peygamberliğini almıştır.74 Hezekiel’in peygamberliği de İsrail’in dini ve politik sıkıntılar yaşadığı günlerdedir, Yahuda, kralı Yehoyaki’nin sürgünü döneminde ilk karşılaşmayı yaşamıştır.75
Peygamber, hayatını değiştireceği o ilk ilahi karşılaşma ile tanıştığında günlük, hayati işlerle meşguldür. Musa ve Amos sürüsünü otlatıyor, Gidyon da buğday dövüyordur.76 Sıradan bir günde sıra dışı bir karşılaşma peygamber için ani ve şaşırtıcı şekilde gerçekleşmiştir.77 Yehova, dilediğine dilediği zaman peygamberlik vermiştir.78
b) İlk Hitap
İlk hitapla Tanrı ile insan arasındaki ilk diyalog kurulmuştur. Görevlendirme evresinin böylece alt yapısı gerçekleşmiştir. Peygamber, psikolojik olarak görevlendirilmeye hazırlanmış olmaktadır. Tanrı veya vahyi ile ilk karşılaşma, yeni bir dünyaya dâhil olmazdan önce peygamber için açıklayıcı bir esas teşkil etmiştir.
Alışık olmadıkları durumun içine dâhil olan Ben-i İsrail peygamberleri ilk önce bu durumu yadırgamışlar, daha sonra karşılaşmış oldukları durumu idrak edip uyum sağlamışlardır.79
İlk hitabın içeriği, peygamberin o andaki durumuna, yaşadığı tarihe ve sosyal şartlara göre değişmiştir.80 Peygamberlik için ilk hitap gayet anlaşılır ve nettir. Tanrı Musa’yı yanan çalının arkasından çağırdığında O’na: “Şimdi gel, halkım İsrail`i Mısır`dan
çıkarmak için seni Firavun’a göndereyim”81 demiştir. Yeremya’ya “…seni doğmadan önce
takdis ettim. Seni milletlere peygamber ettim”82 der. Bu hitap, peygamber olacak kişinin üstlenecek olduğu görevin ciddiyetini anlamasını sağlamıştır. Böylece aday, görevinin ehemmiyetini bildiren bu ilk hitap sayesinde alışkın olmadığı yeni tecrübesini ve ne ile karşı karşıya olduğunu anlamasına yardımcı olmuştur.
73
Hâkimler, 6. bab.
74
Yeşaya, 6. bab; Tekvin, 18/1; Amos, 7/15.
75 Hezekiel, 5. bab. 76 Çıkış, 3/1; Amos, 7/15; Hâkimler, 6/11. 77 Sinanoğlu, a.g.t., s. 44. 78 Harman, a.g.m., s. 139. 79 Harman, a.g.m., s. 141. 80 Sinanoğlu, a.g.t., s. 45. 81 Çıkış, 3/4- 9. 82 Yeremya, 1/4- 5.
Musa’ya yanan bir çalıdan (ahududu) görünen Rabb, bu görevi istemeyecek olan Musa’nın dikkatini çekmek istemiştir. Garip bir şey görmüştür Musa, çalıdan ateş çıkıyor ama çalı yanıp kül olmuyordu. Çalının yanına iyice yaklaşmış, nasıl oluyor da ateş çalıyı bitirmiyordu. Din bilginleri; Musa’nın bu garip olayın Tanrısal bir kutsiyet olduğunu fark etmiş olsaydı oraya kesinlikle yaklaşmayacağını söylemişlerdir. Daha sonra ateşin içinde bir melek olduğunu görmüştür. Bu, Musa’nın ilk peygamberlik vizyonudur. Tanrı kendini Musa’ya “Musa’nın babası Amram’ın Tanrısı” olarak tanıtmıştır.83 Tanrı ilk muhataplıkta Musa’nın babasından ismi ile bahsederek bir çeşit yakınlık oluşturmuştur. Bu tıpkı yabancı birinin kendisinden emin olup korkmaması için kişinin bildiği birini referans göstererek kendini tanıtması gibidir.
Musa, peygamberlik görevini en başta istememiştir. Mısırlı birini öldürdükten sonra ceza almamak için kaçmış, üstelik halkı Mısır’da köle olarak yaşamaktaydı. Sayıca üstün olan bir millete tek başına nasıl karşı çıkabilecektir. Tüm bu endişeler yerinde olmakla beraber Tanrı, Musa ile birlikteliğini ilan etmiştir.
İlk hitap, vahyi bir tecrübe, rü’yet ile gerçekleşmiştir. Peygamber bir şeyler görür ve Tanrı’nın seslenişini işitir.84 Tanrı, peygamberine vahyini insanlara iletmesi için onu seçtiğini bildirir. Peygamber, Tanrı’nın bu kararına karşı şaşkınlıkla birlikte peygamberliği kabul etmek zorundadır. Çünkü bu öyle bir görevdir ki sadece seçilenler yapabilmiştir.
c) Görevlendirme
Gerçek peygamberin meşruiyeti ve tebliğinin otoritesi peygamberin göreve çağrılması ile başlar. Görevlendirmede her peygamberin işlevi aynı olmuştur. Yerine getirecek görevler peygamberin yaşadığı dönem ve şartlarına göre değişiklik göstermiştir. Musa ve Gidyon, tebliğle görevlendirilmekle birlikte Tanrı’nın isteği ile İsrailoğullarını zulmet altından kurtarmakla da uğraşmışlardır. Musa ve Gidyon, halklarını kurtarmakla emredilirken Yeşaya85 ve Yeremya da86 tam tersi halkı mahvetmek için gönderilmişlerdir. Hezekiel ise günah içinde yaşayan kavmini uyarmak için gönderilmiştir.87 Tanrı; Hoşea88, Amos89 ve Yunus90 peygamberleri ilk kez görevlendirilmesinde onlara “git” ifadesinde
83
Farsi, a.g.e., II/18.
84 Sinanoğlu, a.g.t., s. 42. 85 Yeşaya, 6/8- 10. 86 Yeremya, 1/10. 87 Hezekiel, 2/3, 7. 88 Hoşea, 1/2. 89 Amos, 7/15.
bulunmuştur. Yaşadıkları dönemde durumun aciliyetini bildirmek için bir işaret olmuştur. Halk o kadar kötü durumdadır ki, peygamberlik verilir verilmez Rabb, vakit kaybetmeden tebliğde bulunmalarını istemiştir.
Tanah’ta peygamberlerin bazılarının vazifesini Tanrı’dan nasıl aldıklarına dair hikâyeler bulunmuştur. Yeşaya, Yeremya91 gibi peygamberler -kendi dönemlerinin hassasiyetleri de göz önünde bulundurulunca- peygamberliklerinin başlangıcını betimlemişlerdir. Amos ve Hoşea’nın kutsal göreve çağrılması diğer peygamberlere nispetle daha özel mahiyette olmuştur.92 Kutsal Kitap, bütün peygamberlerin nasıl görev aldığını anlatmamıştır. Anlatılan bölümlerde de tüm olanlar ahenkli bir şekilde detayları ile geçmemiştir. Peygamberlerin yaşadığı dönem, göreve çağrıldığı an, içinde bulunduğu ortam farklı olsa da yaşadıkları tecrübeyi aktardıklarında ortak özellikler görülmüştür.93
Tanrı bizzat sözleri ile onları yetkilendirmiştir.94 Peygamberler de vahiy ile yetkilendikleri bu sözlerle Tanrı adına konuşmuşlardır. Peygamberin görev ve mesuliyet sınırlarını da Yeremya’da olduğu gibi95 Tanrı belirlemiştir.
Yahudi dinindeki peygamberlik anlayışı, Tora’da zikredilen bir pasaj ile temellendirilmiştir. Bu pasaj peygamber anlayışının temel yasası olarak kabul edilmiştir.96
Tesniye 18/18 de Rabb şöyle demiştir: “Onlara kardeşleri arasından senin gibi bir
peygamber çıkaracağım. Sözlerimi onun ağzından işiteceksiniz. Kendisine
buyurduklarımın tümünü onlara bildirecek.” Tanrı tarafından görevlendirilen peygamber,
kendi halkından çıkmıştır. Asli görevi ise halkına Tanrı’nın buyruklarını bildirmek olmuştur.
Peygamberlerin, ilk hitapla birlikte verilen göreve karşı çekimser veya itirazda bulundukları olmuştur. İçinde bulunduğu ruh hali ile itirazlarını ifade etmişlerdir. Çekimserliğin ve itirazın sebebini peygamber adayının kendini göreve layık görmemesi, hazır hissetmemesi, alçakgönüllü olması olarak yorumlayanlar olmuşsa da; adayın
90
Yunus, 1/2; 3/2.
91
Yeşaya, 6; Yeremya, 1. Bab.
92
Sinanoğlu, a.g.t., s. 43.
93
Sinanoğlu, a.g.t., s. 43.
94
Yeremya, 1/9: “…Bugün sana yetki verdim.”
95
Yeremya, 1/10.
96
Tanrı’nın hem kulu, hem aracısı, hem de sözcüsü olarak görev yapmanın zorluğu yüzünden de itiraz ettiğini düşünenler olmuştur.97
Diğer bir itiraz sebebi olarak da peygamberin; akli, manevi, ruhsal, ahlaki hatta fiziksel yaşamı bakımdan mükemmel olan kişiler olarak betimlenmesinden kaynaklanmıştır.98 Kendisinde bu özelliklerin olmadığını düşünen peygamber adayı Tanrı’ya, itirazı bu göreve layık olmadığını düşünerek yapmıştır.
Tanrı, Musa’ya halkını -Firavun’un boyunduruğundan kurtararak- Vaat Edilmiş topraklara götürmesini söylediğinde Musa, bu görevi üstlenmekte çekimser davranmıştır. Musa’nın itirazına sebep olan nedenler ise; Güç eksikliği,99 bildiri eksikliği,100 yetki eksikliği,101 güzel konuşma- hitabet eksikliği,102 görev için uygun olmama,103 daha önceden uğramış olduğu başarısızlık,104 İsrail halkı tarafından onay görmeme105 şekilde sıralanabilir.106 Yahudilerin Tanrı’nın mucizevî yardımına henüz hazır olmaması, abisi Harun’un halkın lideri konumunda iken kendisinin Ben-i İsrail’in liderliğini yapacak olması Musa’yı endişelendiren sebeplerden olmuştur; çünkü bu durum Musa’ya göre uygun değildir.107 Bütün bu sebeplerden dolayı kendisinden beklenen başarıyı gösterememe endişesini taşımasına neden olmuştur. Alçakgönüllülük şeklinde görünen davranışları Tanrı’nın hoşuna gitmemiştir.108
Musa’nın kendisine verilen görevi istememe sebepleri diğer peygamberler için örnek teşkil etmiş. Bir nevi ‘ilk örneği’ olmuştur. Gidyon ise bu endişesine fakirliğini ve
97
Sinanoğlu, a.g.t., s. 47.
98
Besalel, a.g.md., Yahudilik Ansiklopedisi, II/504.
99
Mısır’dan Çıkış, 3/11: Musa, “Ben kimim ki firavuna gidip İsrailliler`i Mısır`dan çıkarayım?” diye karşılık
verdi.
100
Çıkış, 3/13: Musa şöyle karşılık verdi: “İsrailliler`e gidip, ‘Beni size atalarınızın Tanrısı gönderdi`
dersem, ‘Adı nedir?’ diye sorabilirler. O zaman ne diyeyim?”
101
Çıkış, 4/1: Musa, “Ya bana inanmazlarsa?” dedi, “Sözümü dinlemez, ‘RAB sana görünmedi’ derlerse, ne
olacak?”
102
Çıkış, 4/10: Musa RAB’be, “Aman, ya Rab!” dedi, “Ben kulun ne geçmişte, ne de benimle konuşmaya
başladığından bu yana iyi bir konuşmacı oldum. Çünkü dili ağır, tutuk biriyim.”
103
Musa, “Aman, ya Rab!” dedi, “Ne olur, benim yerime başkasını gönder.” Çıkış, 4/ 13.
104
Çıkış, 5/23: “Senin adına firavunla konuşmaya gittim gideli firavun bu halka kötü davranıyor. Sen de
kendi halkını kurtarmak için hiçbir şey yapmadın.”
105
Çıkış, 6/12: Ama Musa, “İsrailliler beni dinlemedikten sonra, firavun nasıl dinler?” diye karşılık verdi,
“Zaten iyi konuşan biri değilim.”
106
MacDonald, a.g.e., I/99.
107
Farsi, a.g.e., I/23.
108
yaşının küçüklüğünü de eklemiştir.109 Yeşaya110 ve Yeremya111 ilk anda tereddüt yaşayan peygamberlerdendir ve bu halleri Tanah’ta da belirtilmiştir.112
Tanrı, çekimser ve itiraz içinde bulunan peygamberlerine görevi kabul etmelerinin dışında başka çıkar yollarının bulunmadığını ifade etmiş ve onlara görevlerinde destek olacağını söylemiştir.113 Bununla birlikte her ne kadar Tanrı yardımı için vaat etmiş olsa da zaman zaman peygamberlerin Tanrı’nın emrini yerine getirmekte yenilenen tereddütleri olmuştur (Musa, Yeremya ve Yunus o peygamberlerdendir). Sonuçta Tanrı’nın sözcüsü gibi davranmışlar ve genellikle “Tanrı şöyle söyledi” diye söze başlamışlardır.114
Tanrı, kutsal görevi verdiği peygamberlerine yaşadıkları çekimserlik belirttikleri mazeret ve tereddütten dolayı ilahi teminatta bulunmuş, görevlerini yerine getirirken onlara yardımcı olacağına dair güvence vermiştir. Tanrı’nın peygamberlerine karşılaşacakları zorluklara karşı vaat ettiği ilahi yardım, peygamberlere görevlerini yerine getirmede cesaret ve güç vermiştir. Yani Yehova, gücünü ve kutsal sözlerini peygamberleri ile paylaşmış olup onlara bu zor görevlerinde teselli ve güç kaynağı olmuştur.115
Peygamberlerin Tanrı’dan aldıkları gücü insanlara aktarabilmek için, Tanah’ta “Yehova’nın Ruhu” ve “Yehova’nın Eli” betimlemelerinin kullanıldığını görürüz. “Yehova’nın Eli” Tanrı’nın gücüne dalalet etmektedir.116 Peygamberler ile birlikte kullanıldığında ise onların davetini ve nübüvvetlerini güçlendirmek anlamlarını taşımıştır. “Yehova’nın Ruhu” terkibi de yine kişilere yardımcı olan ilahi gücün temsilinde kullanılmıştır.117
Tanrı, Musa’ya onun hep yanında olacağını ve destekleyeceğini kesin bir dille Tora’da belirtmiştir.118 İlya’yı Ahab’ın arabasının önünde koşturan119, Yeşaya’yı120,
109
Hâkimler, 6/15: ”Ey Efendim, ben İsrail’i nasıl kurtarabilirim? Ait olduğum boy Manaşşe oymağının en
zayıf-fakir boyudur. Ben de ailemin en genç adamıyım.”
110
Yeşaya, 6/11: Yeşaya Tanrı’ya peygamberliğin süresini sorar “ne vakte kadar, Rab” Bu soru, bir şeyleri bilmeyi istemenin cesareti şeklinde yorumlanmıştır. Sinanoğlu, a.g.e., s. 49.
111
Yeremya’da çekimserliğini yaşının küçük olmasıyla açıklar. Yeremya, 1/6, 18: “Ben henüz çocuğum, söz
söylemesini bilmiyorum.”
112
Harman, a.g.m., s. 143.
113
Yeremya, 1/7- 8; Yeşaya, 6/11- 13; Hezekiel, 2/6.
114
Besalel, a.g.md., Yahudilik Ansiklopedisi, II/502.
115
Sinanoğlu, a.g.t., s. 34.
116
Çıkış, 3/20; 13/3; Tesniye, 7/8; II. Samuel, 24/14; Yeşaya, 5/25; Hezekiel, 6/14; Mezmurlar, 8/6; 31/5; 73/23; 95/4; 109/27; Eyüp, 10/8; 12/9. 117 Çıkış, 35/10; Hâkimler, 6/34; 11/29; I. Samuel, 10/6; 16/13. 118 Çıkış, 3/4, 12. 119 I.Krallar, 18/46.
Yeremya’yı121 ve Hezekiel’i122 peygamberlik yapmaya cesur kılan bu güç olmuştur.123 Bu güç, Tanrı’nın sözleri ile şu şekilde hayat bulmuştur: Musa’ya “Gerçekten ben seninle
olacağım”124, Gidyon’a “Mutlaka seninle beraber olacağım ve Midyanileri bir adammış
gibi vuracaksın.”125, Yeremya’ya “Çocuğum deme, çünkü seni kime gönderirsem
gideceksin. Ve sana emrettiğim her şeyi söyleyeceksin. Onların yüzünden korkma; çünkü
seni kurtarmak için ben seninle beraberim.”126, Hezekiel’e “Ve sen… o adamlardan
korkma ve sözlerinden korkma… yüzlerinden yılma”127 denmiştir. Mika Tanrı’dan aldığı gücü şu şekilde halkına anlatmıştır: “Rabbin Ruhu ile kuvvet, hak ve cesaretle doluyum” 128
4) Nübüvvetin Özellikleri a) Peygamberlerin Mesajları
Tanrı ile insan arasında aracılık yapan peygamberlerin sorumlu oldukları en önemli hususlardan biri de Tanrı’nın hüküm ve emirlerini halklarına ulaştırmak olmuştur. Peygamberlerin bu vazifelerini anlatmak için “tebliğ, mesaj ve şeriat” terimleri kullanılmıştır.
Peygamberlerin Tanrı’dan aldığı buyrukları halklarına iletmesine “tebliğ” denmiştir. Peygamberliğin karşıtı olan “kitman” (gizlemek) peygamberler için düşünülemezdir.129 Tanrı’dan alınan bu görevin duyurulması da yine Tanrı’nın onaylaması ile başlamıştır. Peygamber, Tanrı onaylamadığı müddetçe sözlerini başkasına iletememiştir.130 Tanrı, peygamberlerini kavimlerine kendi adına sözcü, aracı konumunda gönderdiğini söylemiştir.131
Yehova, Musa’ya sözlerini ağzına koyacağını ve emredeceği her şeyi insanlara söyleyecek kişiler göndereceğini bildirmiştir.132 Bu ifadeden anlaşılacağı üzere, peygamber Tanrı’dan bazı emirler almıştır. Peygamber başka bir kaynaktan bilgi alamaz. Başka ilah ve
120 Yeşaya, 5/25; 9/12, 17, 21; 10/4. 121 Yeremya, 1/9. 122 Hezekiel, 2/9, 10. 123 Sinanoğlu, a.g.t., s. 35. 124 Çıkış, 3/12. 125 Hâkimler, 6/16. 126 Yeremya, 1/7- 8. 127 Hezekiel, 2/6- 7. 128 Mika, 3/8. 129 Uğur, a.g.t., s. 225. 130
Farsi, a.g.e., II/35.
131
Çıkış, 3/10; Yeşaya, 6/8- 9; Yeremya, 1/7.
132
kendi adına konuşan kişilere sahte peygamber sayılmasının göstergesidir. Peygamberin bunun kadar önemli bir diğer özelliği ise, Yehova’nın sözlerini ve emirlerini insanlara tebliğ etmesidir. Yani, peygamberlik için sadece Yehova’dan ilahi mesaj almak yeterli olmamakla, bunların insanlığa tebliğ edilmesi gerekmektedir.133 Tebliğindeki otoriteyi de yine bizzat Tanrı’dan almaktadır.134
İbn Meymun’a göre şeriat, Tanrı’nın sonsuz hikmetinden bir parçayı, idari kural olarak insanlara ait kılmasıdır. Bu insanlık için önemli bir ilahi nimet olmuştur. Şeriatın beşeri ve tabii menşe’li olmamasına rağmen doğal olanın alanına nüfuz edebilen bir olgu olduğunu açıklamıştır. İnsana has bir rejim olarak şeriat, peygamberlik yolu ile insanlara aktarılmıştır.135
Tanah’ta tebliğden “Yahova dedi”, “Yahova şöyle buyurdu”, “Yahova’nın sözü
falana geldi” sözleriyle bahsedilmiştir.136 Bu tür üsluba “sözcü üslubu” (Messenger formula) denmiştir. Bu üslup o dönemde İsrail kültürünün dışındaki kültürlerde de kullanılmıştır. İbranilerin bu ifadeleri komşularından aldığını söyleyenler de olmuştur. Peygamberler bu üslupları kullanarak halklarının kendilerini ilahi mesajı ileten aracılar olarak değerlendirilmelerini istemişlerdir.137
Tanrı’nın Ben-i İsrail’in uymasını istediği hükümler, peygamberlerin sözleri ile ulaştırma prensibi Yahudi nübüvvet sisteminin temelini oluşturmuştur.138 Peygamberlerin halkına ilettiği mesaj, zaman sınırlaması olmadan tüm İsrail halkını kapsamıştır. Tüm nesiller üzerinde ilahi bir otoriteye sahiptirler. Mesaj, gelecekten bir olayı haber verme (kehanet),139 peygamberlerin yaşadıkları dönemdeki durumu veya sonradan ortaya çıkan bir durumun ifade edilmesi şeklinde gerçekleşmiştir.140
Peygamberlerin ümmetlere ilk tebliğleri elbette Tanrı’nın varlığını kabul ettirmek olmuştur. Ondan sonra ise Tanrı’nın insanlardan istediği ve istemediği şeyleri halkına aktarmışlardır. Peygamberlerin en temel işlevi tebliğ olmuştur. Tanrı sözünü hakkı ile taşımak, onu halkına öğretmek, halkının yanlışlarını kınamak veya düzeltmek ve onları
133
Harman, a.g.m., s. 136.
134
Zekarya, 1/6; 7/12; Yeremya, 23/8; Hagay, 1/13.
135
Doğan, a.g.t., s. 157.
136
Yeremya, 1/2, 4, 11,13; Amos, 1/64; 5/2–3; Hezekiel, 3/16; Zekeriya, 4/8.
137 Sinanoğlu, a.g.t., s. 37. 138 Gürkan, a.g.e., s. 101. 139 Tesniye, 18/20. 140
eğitmek İbrani peygamberlerinin görevlerindendir.141 Bazen Yehova’dan aldıkları mesajı halklarını iletirken kendi varlıkları öylesine silinir ki sanki doğrudan kendileri konuşuyormuş gibi, birinci şahıs kipi kullanmışlardır.142 Peygamberlerin, tebliğ ettiği mesajlardan şunları çıkartabiliriz:
Peygamberler İsrail halkına, Tanrı ile yapılan ahde sadık kaldıkları takdirde zürriyetlerinin büyük bir millet olacağını143 ve öyle kalacağını; Kenan ülkesinin de kendilerine verileceğini144 vaat etmiştir. Peygamberler, Tanrı ile İsrailoğulları arasında gerçekleşen bu ahde sadık kalmışlardır. Halklarını yönlendirmede Musa’nın şeriatını esas almışlardır. Peygamberler, toplumun ahde ve şeraite uyması için dönem dönem kavimlerini uyarmak zorunda kalmışlardır.
Musa öncesi peygamber mesajlarında Kenan topraklarının Ben-i İsrail’in olacağı ve Tanrı’nın İsrail halkını büyük bir millet yapacağı vaadi yer almıştır.145 İbrahim, halkına Tanrı’nın bu sözlerini iletmiş ve kendisinden sonra gelen İshak ve Yakup da aynı mesajları halklarına iletmiştir.
Musa şeriatı, İsrail halkı için eşsiz bir konumda olmuştur. Ondan önceki peygamberler halkın karşısına çıkıp “Tanrı beni size gönderdi, bana size söyle söylememi
emretti, şunları size yasakladı” dememişlerdir. Bu tarz bir üslup Tora’nın özünü
oluşturmuştur. Patriarkların peygamberliği dar kalıplar içinde genişlemeyen bir peygamberlik anlayışı olmuştur. İbrahim peygamber, çevresine Tanrı’nın şeraitini iletirken genel bir üslupla onlara seslenmemiştir. Hatta Tanrı’nın emrettiği sünnet olayını da sadece kendisi ve ailesi içinde gerçekleştirmiştir. Patriarklar halklarını şeraitleri üzerine eğitirken eğitmen veya rehber gibi davranmışlar, “Rabb bana şunu emretti” dememişlerdir. 146
Musa’nın tebliğinin temelini “on emir” oluşturmuştur. On Emir, Tora’da iki ayrı yerde zikredilmiştir.147 İsrailoğulları’nın anayasası sayılan, Yahudilerce ölümsüz tabir edilen, Tanrısal, ahlaksal ve toplumsal düzen öğeleri içeren buyruklar şunlardır:
141
Uğur, a.g.t., s. 205.
142
Harman, a.g.m., s. 137; Yeşaya, 10/5; Yeremya, 2/26- 3; Hezekiel, 6-7. bab.
143 Tekvin, 12/2. 144 Tekvin, 12/7. 145 Tekvin, 12/1- 3. 146 Doğan, a.g.t., ss. 155- 156. 147 Çıkış, 20/1- 17; Tesniye, 5/6- 21.