• Sonuç bulunamadı

Türkiye'de Endülüs tarihi çalışmalarının gelişimi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkiye'de Endülüs tarihi çalışmalarının gelişimi"

Copied!
261
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANA BİLİM DALI ORTA ÇAĞ BİLİM DALI

TÜRKİYE’DE ENDÜLÜS TARİHİ ÇALIŞMALARININ GELİŞİMİ

Kerime Nur EFLATUN KILINÇ

Yüksek Lisans Tezi

DANIŞMAN

Prof. Dr. Mustafa DEMİRCİ

(2)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Bilimsel Etik Sayfası

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı Kerime Nur EFLATUN KILINÇ Numarası 154202021003

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/Ortaçağ Tarihi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tezin Adı Türkiye’de Endülüs Tarihi Çalışmalarının Gelişimi

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(3)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı Kerime Nur EFLATUN KILINÇ Numarası 154202021003

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/Ortaçağ Tarihi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Mustafa Demirci

Tezin Adı Türkiye’de Endülüs Tarihi Çalışmalarının Gelişimi

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan “Türkiye’de Endülüs Tarihi Çalışmalarının Gelişimi” başlıklı bu çalışma 28./06/2019 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

(4)

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER ... iv

ÖZET ... xv

GİRİŞ ... 1

I. KONUNUN AMACI, ÖNEMİ VE SINIRLANDIRILMASI... 1

II. ARAŞTIRMADA TAKİP EDİLEN TEKNİK VE METOTLAR ... 2

III. OSMANLI KLASİK DÖNEMİNDE ENDÜLÜS ... 3

A. Endülüs ve Anadolu’nun İlk Temasları ... 3

B. Osmanlı Klasik Döneminde Endülüs İle İlişkiler ... 4

C. Osmanlı Duraklama Döneminde Endülüs İle İlişkiler ... 28

BİRİNCİ BÖLÜM TANZİMAT VE CUMHURİYET DÖNEMİNDE ENDÜLÜS ... 33

I. TANZİMAT DÖNEMİNDE ENDÜLÜS ... 33

A. Ziya Paşa ... 36 1. Harâbât ... 36 2. Endülüs Tarihi ... 37 3. Engizisyon Mahkemeleri ... 40 B. Şemseddin Sami ... 41 1. Seydî Yahyâ ... 42 2. Medeniyyet-i İslâmiyye ... 43 3. Vicdan ... 44

C. Abdülhak Hâmid Tarhan ... 45

1. Nazife ... 46

2. Tarık yahut Endülüs’ün Fethi ... 47

3. İbn Musa yahut Zat’ül-Cemal ... 48

4. Tezer yahut Melik Abdurrahmanü’s-Sâlis ... 49

5. Abdullahü’s-Sağîr ... 50

D. Muallim Nâci ... 51

(5)

2. Esâmî ... 53

E. Tepedelenlizâde Hüseyin Kamil ... 53

1. Maşuka yahut Muhafaza-i Aşk ... 53

II. BALKAN SAVAŞLARINDAN 1960’LI YILLARA KADAR ENDÜLÜS İMAJI ... 54

A. Filibezâde Mehmet Nizameddin ... 55

B. Ahmet Cevat Emre ... 57

C. Faruk Nafız Çamlıbel ... 57

D. Mustafa Kemal Atatürk’ün Endülüs Düşünceleri ... 58

1. Türkiye’nin Geleceği Üzerine Konuşmalar ... 61

E. Mehmet Akif Ersoy’un Endülüs Düşünceleri ... 62

1. Balkan ve Kurtuluş Savaşlarında ... 62

2. Endülüs’e Seyahat ... 65

F. Sâmi Paşazâde Sezâi’nin Endülüs Yazıları ... 65

1. El-Mescidü’l-Câmia: Elhamra ... 66

2. Gırnata ... 67

G. Yahya Kemal Beyatlı’nın Endülüs Düşünceleri ... 69

1. Osmanlının Son Dönemleri ve Endülüs ... 69

2. Yahya Kemal’in Madrid Elçiliği ve İspanya Hatıralarında Endülüs Mirası ... 72

a. İspanya Hatıralarında Endülüs ... 72

3. Endülüs’te Raks ... 75

4. Madrid’de Kahvehane ... 77

H. Nazım Hikmet Ran’ın Endülüs Düşünceleri ... 77

III. ENDÜLÜS TARİHİ İLE İLGİLİ AKADEMİK ÇALIŞMALARIN BAŞLANGICINA KADAR GEÇEN SÜREDE ENDÜLÜS ... 79

A. Zuhuri Danışman ... 80

1. Endülüs’te İslâm Cengaverleri ... 81

2. Grenata’nın Son Günleri ... 82

B. Asım Bezirci-Abdülhak Hâmit ve Târık yahut Endülüs Fethi (Eleştiri) ... 83

(6)

D. Makaleler ve İlk Yayınlanan Tez ... 85

İKİNCİ BÖLÜM ENDÜLÜS TARİHİ İLE İLGİLİ AKADEMİK ÇALIŞMALARIN BAŞLAMASI ... 87

I. 1989-1999 YILLARI ARASINDAKİ DÖNEMDE ENDÜLÜS TARİHİ ÇALIŞMALARAI ... 89

A. Yüksek Lisans Tezleri ... 90

1. Benafri Chakib-Endülüs’te Son Müslüman Kalıntısı Moriskoların Cezayir’e Göçü ve Osmanlı Yardımı (1492-1614) ... 90

2. Muharrem Kılıç-Endülüs Emevi Devletinde Yargı ve İşleyişi (755-1031) ... 91

3. Birsel Küçüksiphaioğlu-3. Abdurrahman Dönemi Endülüs Tarihi 300- 350/ 912-961 ... 93

4. Müşerref Ekinci-Yusuf Bin Tafşin ve Murabıtlar Devleti ... 95

B. Doktora Tezleri ... 96

1. Mehmet Özdemir-Endülüs’te Muvelledûn Hareketleri: 180-320/796-932 ... 96

C. Akademik Kitap Yayınları ... 100

1. Mehmet Özdemir-Endülüs Müslümanları ... 100

2. İsmail Yiğit-İslâm Târihi-Endülüs (Gırnata) Benî Ahmer Devleti ve Kuzey Afrika İslâm Devletleri ... 101

D. Kitap Çevirileri ... 102

1.S. Muhammed İmamüddin-Endülüs Siyasi Tarihi ... 102

E. Makale ve Sempozyum ... 104

II. 1999-2008 YILLARI ARASINDAKİ DÖNEMDE ENDÜLÜS TARİHİ ÇALIŞMALARI ... 106

A. Yüksek Lisans Tezleri ... 107

1. Salih Kaymakçı-Târık b. Ziyâd Hayatı ve Şahsiyeti ... 107

2. Feridun Bilgin-Gırnata Beni Ahmer Devleti’nin Kuruluşu ve I. Muhammed Dönemi (629-671/1231-1273) ... 109

3. Ahmet Nasır Yaylalı-Endülüs Emevi Emirî Hakem B. Hişam B. Abdurrahman (Sîyasî ve Askerî Faaliyetleri) ... 109

(7)

5. Faruk Bal-Endülüs Emevi Devleti Sosyo-Ekonomik Yapısı (756-1031) ... 112

6. Cumhur Ersin Adıgüzel-İşbîliye’nin Endülüs’ün Siyasî ve Kültürel Tarihindeki Yeri ve Önemi (756-1081) ... 114

B. Doktora Tezleri ... 115

1. Mustafa Hizmetli-Endülüs’te Hisbe Teşkilatı ... 115

2. Lütfi Şeyban-Endülüs’te Murabıtlar ve Muvahhidler Dönemlerinde Müslüman-Hıristiyan İlişkileri (Endülüs’ün Geri Alınışı=Reconquista 1085-1238) ... 117

3. Nizamettin Parlak-Lisânüddîn İbnü’l-Hatîb’in Siyâsî kişiliği ve Tarihçiliği ... 119

4. Sinan İlhan-Fetihten Murâbıtlar Dönemine Kadar Endülüs’te Yahudiler (711-1091) ... 122

5. Qiyas Şükürov-Benî Ahmer Devleti (1232-1492) ... 122

6. Şevket Yıldız-Kurtuba VII-XIII. Yüzyıllar... 122

C. Akademik Kitap Yayınları ... 122

1. İsmail Hakkı Atçeken-Endülüs’ün Fethi ve Mûsâ b. Nusayr ... 122

2. Lütfi Şeyban-Reconquista: Endülüs’te Müslüman-Hristiyan İlişkileri... 124

3. Lütfi Şeyban-Mudejares & Sefarades: Endülüslü Müslüman ve Yahudilerin Osmanlı’ya Göçleri ... 124

D. Kitap Çevirileri ... 126

1. İbn Cübeyr-Endülüs’ten Kutsal Topraklara ... 126

2. Ziya Paşa-Endülüs Tarihi ... 127

3. Henry Charles Lea-İspanya Müslümanları Hristiyanlaştırılmaları ve Sürülmeleri . 127 4. Robert Irwin-Elhamra ... 129

E. Makale ve Sempozyum ... 131

III. 2009-2018 YILLARI ARASINDAKİ DÖNEMDE ENDÜLÜS TARİHİ ÇALIŞMALARI ... 131

A. Yüksek Lisans Tezleri ... 132

1. Melek Şahin-Endülüs Emevî Devleti’nde Müşavirler Meclisi’nin Ortaya Çıkışı ve Meclis Üyelerinin Hayatı ve Görüşleri ... 132

(8)

3. Sena Kaplan-Valilik ve Emirlik Dönemlerinde Endülüs Emeviler’inde İktidar

Mücadelesi ... 135

4. Ayşe Kılıç-Endülüs Müslümanları ve Osmanlı İmparatorluğu: 1492-1614 ... 137

5. Seher Arslan-El-Gırnâtî’ nin El-Mu’rib Adlı Eserinin Çevirisi ... 138

6. Tevabil Alkaç-Gırnata Benî Ahmer Devleti, I. Yusuf Dönemi; 1333-1354 ... 139

7. Esra Tartut-Geçmişten Günümüze Musikîşinas Ali b. Nafi (Ziryab)’nin Endülüs Kültür Hayatına ve Avrupa’ya Etkileri ... 141

8. Abdulkadir Demirel-II. Abdurrahman Dönemi Endülüs Siyasi Tarihi Kültür ve Medeniyeti ... 142

9. Seda Nur Çelenk-İslamî Dönemde Tuleyula Tarihi-Fethinden Mülûkü’t-Tavâif Dönemine Kadar (93-422/712-1031) ... 142

10. Jawad R A Dwaima- (H. 300-392/M. 912-1002) Yıllar Arası Endülüs’ün Karşılaştığı İç ve Dış Zorluklar ... 142

11. Furkan Erbaş-Endülüs Emevi Halifesi Hakem b. Abdurrahman Dönemi (350-366/961-976) ... 144

12. Yakup Karaduman-Endülüs Emevi Emiri Abdurrâhman b. Hakem (el-Evsat) ve Dönemi ... 145

13. Enes Şenal, Convivencia: Endülüs’te bir Arada Yaşama Kültürü ... 145

14. Pedro Pablo Rodriguez De Vera Rios-Moriskolar: Bir Arada Yaşama Başarısızlığı ... 147

15. Şükran Bektaş Konuk-Batılı Kaynaklara Göre Endülüs’te Moriskolara Yönelik Engizisyon Uygulamaları (1492-1614) ... 149

B. Doktora Tezleri ... 151

1. Feridun Bilgin-Nasrîler (Benî Ahmer) Devleti Sonrasında Endülüs’teki Müslümanlar (Moriskolar) ... 151

2.Fatih Açık-İslam Medeniyetinin Oluşum Sürecinde Göç ve Toplumsal Değişme İlişkisi Bağlamında İncelenmesi (Hicret ve Endülüs Medeniyeti Tecrübesi) ... 151

3. Cumhur Ersin Adıgüzel-XI. Asırda Endülüs’te İlmi Hayat ... 152

4.Abdulsattar Elhajhamed-Türk ve Arap Edebiyatında Endülüs Karşılaştırmalı İnceleme (1875-1940) ... 155

(9)

C. Akademik Kitap Yayınları ... 160

1. Mustafa Hizmetli-Endülüs’te Hisbe Teşkilatı ... 160

2. Nizamettin Parlak-Lîsânüddîn İbnü’l-Hatîb’in Siyâsî Kişiliği ve Tarihçiliği... 161

3. Mehmet Özdemir-Endülüs Müslümanları Siyasi Tarih/Kültür ve Medeniyet ... 161

4. Nizamettin Parlak-Benî Ahmer’de Darbeler ve İsyanlar ... 161

5. Mehmet Özdemir-Endülüs ... 163

6. Lütfi Şeyban-Endülüs... 163

7. Fuat Boyacıoğlu-Fransız Roland Destanı’nda Endülüs Müslümanları ... 163

8. Ayşe Kılıç-Endülüs Müslümanlarının Sürgünü ... 165

9. Mustafa Yıldız-Endülüs’te Felsefe, Din ve Siyaset İlişkisi ... 165

10.Alp Hamuroğlu-Hristiyanlık, İslamlık ve Avrupa Doğu’dan Batı’ya Uygarlık Kapıları (Endülüs, Sicilya Haçlı Seferleri) ... 166

11.Komisyon-İslâm Tarihi ve Medeniyeti, Endülüs C.4 ... 167

D. Kitap Çevirileri ... 168

1. Nureddin Âl-i Ali-Endülüs Tarihi ... 168

2. Ebû Hâmîd Muhammed El-Gırnâtî-Gırnâtî Seyahatnamesi ... 169

3. W. Montgomery Watt & Pierre Cachia-Endülüs Tarihi ... 170

4. Roger Garaudy-Endülüs’te İslâm: Düşüncenin Başkenti Kurtuba ... 173

5. Abdurrahman Ali Haccî-İslamî Fetihten Gırnata’nın Düşüşüne Kadar Endülüs Tarihi (711-1492) ... 174

E. Makale ve Sempozyum ... 177

III. BÖLÜM ENDÜLÜS TARİHİNİ KONU ALAN EDEBÎ ESERLER ve POPÜLER YAYINLAR... 179

I. 1989-1998 Yılları Arasında Yayımlanmış Edebî ve Popüler Eserler ... 180

1. Nazif Ersin Gürdoğan Hicaz’dan Endülüs’e Gezi Notları ... 180

2. Ahmet Yılmaz Boyunağa-Endülüs Şahini ... 182

3. Yavuz Bahadıroğlu-Endülüs’e Veda... 183

A. 1989-1998 Yılları Arasında Edebi ve Popüler Kitaplarda Çeviri Çalışmaları ... 183

(10)

2. Ahmet Raif-Endülüs Bir Yok Edilişin Öyküsü ... 184

3. Amin Maalouf-Afrikalı Leo ... 186

4. Homero Aridjis-Son Günlerin Efendisi ... 187

II. 1999-2008 Yılları Arasında Yayımlanmış Edebî ve Popüler Eserler ... 187

1. Nuri Yücel Mutlu, Endülüs Gerçeği ve Türkiye’nin Geleceği ... 187

2. Nedim Gürsel-Güneşte Ölüm İspanya İzlenimleri ... 188

3. İzzet Tanju-Endülüs’te Raks ... 189

4. Ahmet Gürsel Tırışkan-Altaylardan Endülüs’e Müzik Yolculuğu ... 191

5. İlker Özünlü-Endülüs ... 191

6. Ahmet Yılmaz Boyunağa-Efsane Komutan Tarık b. Ziyad ... 193

A. 1999-2008 Yılları Arasında Edebiyat ve Popüler Kitaplarda Çeviri ... 193

1. Tarık Ali-Nar Ağacının Gölgesi... 193

2. Antonio Muñoz Molina-Emevilerin Kordobası ... 193

3. Maria Rosa Menocal-Dünyanın İncisi Endülüs ... 194

III. 2009-2018 Yılları Arasında Yayımlanmış Edebî ve Popüler Eserler... 194

1. Mehmet Sılay-Endülüs Çağırıyor ... 194

2. Metin Önal Mengüşoğlu-Endülüs (Espana Muslumana) ... 195

3. İhsan Süreyya Sırma, Ah Endülüs ... 196

4. Mehmet Sılay, Halil Yıldırım-Kurtuba Uzaklardaki Cennet Kurtuba’dan Endülüs’e, ... 197

5. Mine Sultan Ünver-Osmanlı Endülüs’te Hilalin İki Ucu ... 198

6. Ali Abdullah-İki Kaya Arasında Endülüs ... 199

7. Zeki Tez-İslâm’ın Batı Cephesi Mağrip, Endülüs, Sicilya ve Mısır ... 200

8. Mesut Doğan-Endülüs Düşlerin Son Sığınağı ... 201

9. Adil Akkoyunlu-Tarık b. Ziyad ve Endülüs ... 203

10. İsmail Toraman-Endülüs’te Hazan ... 203

11. Ahmet Dağ-Kitâb-ı Endülüs ... 203

12. Hakan Metin-Endülüs’te Altın Çağ ... 204

(11)

14. Vural Türkmenoğlu-100 Soruda Endülüs Tarihi ... 205

15. Mahmut Kaplan-Endülüs’ten Özbekistan’a [seyâhat-nâme-i zâir] ... 205

16. Muhsin Kadıoğlu-Nar Ülkesi Endülüs’ün Son Yılları ... 206

17. Muhammed Leylek-Endülüs’te Aşk Özgürlük Yolunda Bir Köle ... 206

18. Muhammed Yenigün-Tarık Bin Ziyad’la Endülüs’ün Fethi ... 207

A. 2009-2018 Yılları Arasında Yayımlanmış Edebî ve Popüler Kitap çevirisi ... 208

1. Ildefonso Falcones-Fatıma’nın Eli ... 208

2. Matthew Carr, Kan ve İman İslami İspanya’nın Tasviyesi 1492-1614 ... 208

SONUÇ ... 210

KAYNAKÇA ... 212

(12)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1: 1989-2018 Yılları Arasında Endülüs Tarihi Çalışmaları ... 88 Tablo 2: 1989-2018 Yılları Arasında Endülüs Tarihi Hakkında Yapılan Yüksek Lisans ve Doktora Tezlerinin Bilim Dallarına Göre Dağılımı ... 88 Tablo 3: Üniversitelere Göre Endülüs Tarihi Hakkında Tez Dağılımı ... 89 Tablo 4: 1989-1998 Yılları Arası Endülüs Tarihi Hakkında Yapılan Çalışmaların Sayısal Dağılımı ... 90 Tablo 5: 1989-1998 Yılları Arasında Endülüs Tarihi Hakkında Yayınlanmış Makale Sayıları ... 105 Tablo 6: 1999-2008 Yılları Arası Endülüs Tarihi Hakkında Yapılan Çalışmaların Sayısal Dağılımı ... 107 Tablo 7: 1999-2008 Yılları Arasında Endülüs Tarihi Hakkında Yayınlanmış Makale Sayıları ... 131 Tablo 8: 2009-2018 Yılları Arası Endülüs Tarihi Hakkında Yapılan Çalışmaların Sayısal Dağılımı ... 132 Tablo 9: 2009-2018 Yılları Arasında Endülüs Tarihi Hakkında Yayınlanmış Makale Sayıları ... 177 Tablo10: 1989-2018 Yılları Arasında Yayımlanan Popüler ve Edebî Eser Sayıları ... 179 Tablo 11: 1989-2018 Yıllara Arasında Yayımlanan Kitapların Yıllara Göre Dağılımı ... 180

(13)

ÖN SÖZ

Endülüs hem İslam medeniyeti hem de batı medeniyeti açısından oldukça önemli bir mevkie haizdir. İslam medeniyetinin en ileri düzeyde temsilcilerinden birisi olmasıyla birlikte Endülüs, aynı zamanda batı medeniyetinin kurulmasında da doğrudan etkili olmuştur. Bu sözünü ettiğimiz hususları anlayabilmek için Endülüs tarihini araştırmak ve iyi analiz etmek gerekmektedir.

Yaklaşık dokuz asırlık bir tarihi kapsayan Endülüs, XX. yüzyılın sonlarına doğru dünya literatüründe kendine yer bulmuş ancak Türk akademisinde hak ettiği ilgiyi görememiştir. Türkiye’de Endülüs tarihi, tahmin edilenin aksine bakir bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’de yaklaşık 900 yılı kapsayan bir tarih alanında uzmanlaşan akademisyen sayısının çok az olduğu görülüyorsa da son yıllarda Endülüs tarihine olan ilginin zamanla arttığı tespit edilmiştir. Ancak bu ilgi artışının nedenlerini iyi analiz etmek gerekmektedir. Romantik tavırla ele alınan eserler, yanlı yaklaşımlar ve sadece övgü dolu sözlerle yâd edilen şanlı tarih anlayışının; Endülüs tarihi çalışmalarına katkı sağlayıp gerçekleri gözler önüne sermekten ziyade yanlış algılara yaraması kuvvetle muhtemeldir.

Endülüs büyük bir medeniyet olmasına, kültür köklerimizi oluşturmasına rağmen, Türkiye’de Endülüs literatürü ile ilgili geniş kapsamlı bir akademik çalışma yapılmamıştır. Türkiye’de Endülüs algısını ve tarihini incelemeyi amaçlayan bu çalışma ile Endülüs tarihi konulu çalışmalar incelenip, içeriklerini ortaya koymaya gayret sarf edilmiştir. Bu mütevazi çalışmanın Endülüs tarihi ile ilgili araştırma yapmak isteyenlere yol gösterici olması ve bu alana küçükte olsa bir katkı sağlaması ümit edilmektedir. Araştırma bir literatür çalışması olduğu için mevcut kaynakların hemen hepsi tespit edilmeye çalışılmıştır. Ancak gözümüzden kaçmış olan çalışmalarında olabileceği unutulmamalıdır. Özellikle tezi kaleme almaya başladıktan sonraki dönemde yeni yayınlar çıkmaya devam etmesine rağmen 2018 yılından sonra çıkan çalışmalar tezde yer almamıştır. Bunun yanında çeşitli sebeplerden ulaşamadığımız çalışmaların eser künyeleri verilmiş ancak muhteva incelemesi yapılamamıştır.

Bu çalışma giriş ve üç bölümden meydana gelmektedir. Giriş bölümünde konumuza bir temel oluşturması için Osmanlı Devleti ile Endülüs arasındaki siyasi ve sosyal bağlantılar genel muhtevasıyla ele alınmıştır. Bu bağlamda Osmanlıların, Akdeniz siyasetinde ve kültür hayatında Endülüs’ün kendine ne kadar yer bulduğu tespit edilmeye çalışılmıştır.

Birinci bölümde Tanzimat döneminde yükselişe geçen Endülüs ilgisinin sebepleri tartışılırken, aynı zamanda Cumhuriyet’in ilk yıllarında Anadolu’da Endülüs’ün zihin dünyasındaki yeri tespit edilmeye çalışılmıştır. Çünkü Cumhuriyet dönemindeki çalışmalarını

(14)

muhtevasını anlamak için, Osmanlıdaki özellikle Tanzimat dönemini iyi anlamak gerekmektedir. Nitekim burada bu dönemlerin önemli kişilerinin zihin dünyalarındaki Endülüs imajının ortaya konulması amaçlanmıştır. Dolayısıyla Türk tarihindeki önemli simaların, Endülüs’e dair söyledikleri ve yaptıkları çalışmalar bu bağlamda yorumlanmıştır.

İkinci bölümde Türkiye’deki Endülüs tarihi çalışmaları ilk doktora ve yüksek lisans tezlerinin yayınlandığı 1989 yılından başlatıp onar yıllık dönemler içeresinde incelenmiştir. Ayrıca on yıllık dönemlerde yayınlanmış ve tespit edebilen makalelerin sayı listesine ve genel olarak muhtevalarına da yer verilmiştir. Bu bölümde kullanılan grafikler ile Endülüs tarihi çalışmalarının hangi yıllarda artış gösterdiği görsel olarak sunulmaya çalışılmıştır.

Üçüncü bölümde ise Endülüs tarihi konulu edebi eserlere, gezi yazılarına ve popüler kitaplara yer verilmiştir. Bu bölümde ayrıca akademik yayınların artışının edebiyata nasıl yansıdığı tespit edilmeye çalışılmıştır.

Çalışmanın sürdürülmesinde her daim katkıda bulunan değerli hocam ve danışmanım Prof. Dr. Mustafa DEMİRCİ’ye teşekkür ederim. Onun bu yolda göstermiş olduğu destek benim Endülüs tarihine dair bir çalışma yapabilmemi mümkün kılmıştır. Çalışma konusunun belirlenmesi ve ortaya çıkmasında Endülüs tarihinin Türkiye’deki en önemli temsilcilerinden olan Prof. Dr. Mehmet ÖZDEMİR’in önerisi etkili olmuştur. Konumuzun tespitinde sunmuş olduğu katkılardan dolayı kendisine teşekkürü ederim. Ayrıca bu çalışma sırasında yardımlarını gördüğüm Tarih bölümü hocalarımızdan Prof. Dr. Mehmet Ali HACIGÖKMEN’e müteşekkirim. Bunun yanında desteğini hiçbir zaman esirgemeyen ve bu çalışmanın ortaya çıkmasında katkıları olan değerli hocam Dr. Öğr. Üyesi Sefer SOLMAZ’a. ve Tarih bölümü hocalarımızdan Dr. Öğr. Üyesi Zehra ODABAŞI’na da desteğinden dolayı teşekkürü bir borç bilirim. Araştırmama düşünceleri ve görüşleriyle her zaman katkıda bulunan değerli arkadaşlarım Neslihan TOSUN’a ve Hatice Şule ÖZER’e teşekkür ederim.

Son olarak maddi manevi her zaman yanımda olan ve desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen babam Celalettin EFLATUN, annem Kadriye EFLATUN ve ailemin diğer üyelerine minnettar olduğumu ifade etmek isterim. Ayrıca çalışmanın ortaya çıkmasında göstermiş olduğu büyük fedakârlıktan dolayı değerli eşim Arş. Gör. Mustafa Enes Kaan KILINÇ’a şükranlarımı sunarım.

(15)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ renci ni n

Adı Soyadı Kerime Nur EFLATUN KILINÇ Numarası 154202021003

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/Ortaçağ Tarihi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Mustafa DEMİRCİ

Tezin Adı Türkiye’de Endülüs Tarihi Çalışmalarının Gelişimi

ÖZET

İslam tarihi ve Batı uygarlığı içinde Endülüs’ün sahip olduğu yer son derece önemlidir. İslam dünyasının batı sınırında olan bu önemli coğrafya, Türkiye’de Osmanlı devrinden günümüze kadar çeşitli eserlere ve çalışmalara konu olmuş, aydınların ve düşünürlerin fikir dünyasında kendine daima yer bulmuştur. Tanzimat devrinde İslam Medeniyetinin en parlak temsilcisi olarak görülen Endülüs, Kurtuluş Savaşı zamanında ise ibretlik sonuyla Anadolu mücadelesinde ders çıkartılması gereken bir tecrübe olarak ele alınmıştır.

Yaklaşık dokuz asırlık bir dönemi içeren Endülüs, Avrupa, Kuzey Afrika ve Akdeniz coğrafyasına etkisinin tarihsel önemi dolayısıyla Avrupa ve Amerika’da bulunan akademilerde hemen her yönüyle ele alınarak incelenmeye çalışılmıştır. Türkiye’de ise bu ilgi ancak 1989 yılında yayınlanan ilk yüksek lisans ve doktora tezleri ile başlamış ve yayınlanan çalışmalar sayesinde zamanla katlanarak artmıştır. Bu ilgi artışı ne kadar ümit vaat ediyor olsa da dokuz asırlık bir tarihi ele almak için yeterli seviyede olmadığı görülmektedir. Türkiye’de hazırlanan çalışmalarda Endülüs siyasi tarihi en çok tercih edilen konu olmuştur. Endülüs’teki sosyal ve kültürel hayata dair araştırmalar ilerleyen dönemde kendine yer bulmuştur.

Türkiye’de yapılan akademik çalışmaların yanı sıra Endülüs tarihine yönelik edebi eserler ve popüler yayınlarda da zamanla artış yaşandığı görülmüştür. Türkiye’deki Endülüs’e dair romantik bakış açısı bu alanda verilen eserlerin temel motivasyon kaynağı olmuştur. Özellikle İspanya gezilerini konu alan eserlerinde Endülüs’e yer veren yazarların Endülüs’ü “ah Endülüs!

vah Endülüs!” nidalarıyla yad edildiği müşahede olunmaktadır. Ayrıca yeni çıkan popüler

yayınlarda Endülüs çocuk edebiyatının da bir parçası haline geldiği görülmektedir.

(16)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ renci ni n

Adı Soyadı Kerime Nur EFLATUN KILINÇ Numarası 154202021003

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/Ortaçağ Tarihi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Mustafa DEMİRCİ

Tezin İngilizce Adı The İmprovement of Andalusia Historical Studies in Turkey

SUMMARY

The place of the Andalusia in Islamic history and western civilization of İslam is extremely important. It lies at the North-Western tip of the Islamic geographic border of its time. This very significant geography became an interesting collection of works of history and literature. It has always found a place in the world of ideas of intellectuals, thinkers, and academics from Ottoman Empire to Turkey. During the Tanzimat period, Andalusia was seen as the most brilliant representative of Islamic civilization. On the contrary, in the time of the Turkish War of İndependence War, it was considered as an experience that should be learned’ with their “exemplary end”.

Andalusia, which has a period of approximately nine centuries; due to the historical significance of its impact in Europe, North Africa and the Mediterranean geography has been studied in almost every aspect at the academies in Europe and America. In the mean time in Turkey, this interest began only with the first graduate theses and dissertations published in 1989 and with the help of these works and studies published have increased the interests exponentially over time. No matter how promising this increase in interest seems to be insufficient to address a nine-century history. The studies prepared in Turkey about the Andalusian political history have been the most preferred topics. Somehow, research on social and cultural life has found its place later in the future.

As well as academic studies in Turkey, there were increasing numbers of literary works about Andalusian History in the popular publications. These works and publications have been the main motivation source of the romantic perspective on the Andalusia in Turkey. In particular it has been observed that the authors of the Spain travel novels gives space and cry for helplessly about Andalusia. In addition, the new issues of the popular publications of the Andalusia are seen as a part of children’s literature.

(17)

KISALTMALAR

a.g.e. adı geçen eser

a.g.m. adı geçen makale

a.g.mad. adı geçen madde

a.g.t. adı geçen tez

A.Ü. Ankara Üniversitesi

bk. bakınız

C. Cilt

C.Ü. Cumhuriyet Üniversitesi

çev. çeviren

D.E.Ü. Dokuz Eylül Üniversitesi

DİA Diyanet İslâm Ansiklopedisi

DTCF Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi

F.Ü. Fırat Üniversitesi H. Hicri İ.Ü. İstanbul Üniversitesi İA İSTEM İslâm Ansiklopedisi

İslâm San’at, Tarih, Edebiyat ve Mûsikîsi Dergisi

M. Miladi

nr. numara

s. sayfa

S. Sayı

S.Ü. Selçuk Üniversitesi

terc. tercüme eden

(18)

GİRİŞ

I. KONUNUN AMACI, ÖNEMİ VE SINIRLANDIRILMASI

Müslümanların İspanya’da kurmuş oldukları siyasi hâkimiyetin genel adı olan Endülüs Tarihi, hem İslam tarihi hem de Dünya tarihi açısından oldukça önemli bir noktada yer almaktadır. Endülüs’ün siyasi tarihindeki hareketlilik ve kültür ile medeniyet tarihinin çeşitliliği bu alana ilgi duyulmasına sebep olmuştur. Böylece Endülüs, araştırmacılar tarafından her yönüyle incelenmeye başlamış ve dünya genelinde bir Endülüs literatürü doğmuştur. Bu literatür oluşurken İslâm Dünyası, Endülüs’ü kayıp coğrafya olarak görmekle yetinmiş ve onun mazisi ile kendini avutmuştur.

Batıda gelişen literatürde Endülüs biliminin Avrupa’ya katkıları incelenmiş, Endülüs’ün doğu ile batı arasındaki yerine dair incelemeler ve tespitler yapılmıştır. Bunun yanında oryantalistler kendi bakış açılarına göre Endülüs’ü yorumlayıp yanlış çıkarımlarda bulunmuşlardır. İlerleyen süreçte Endülüs, Arap dünyasının da dikkatini çekmiş ve hakkında İslam dünyasında çokça çalışma yapılmıştır.

Dünya akademilerinde kendine geniş çapta yer bulan Endülüs tarihinin Osmanlı döneminden günümüz Türkiye’sine değin kendine ne kadar yer bulduğunu incelemek amacı ile bu çalışmayı hazırladık. Araştırmamızın ileride Endülüs tarihi çalışacak olan araştırmacılara yön göstermesi ve literatür taramasında kolaylık sağlaması umulmaktadır. Endülüs’ün Osmanlı serüvenini ve Tanzimat aydınlarının Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde kendine yer bulduğu alanları tespit etmeye çalıştık. Ardından ilk çalışmanın yayınlanmış olduğu 1989 yılından yaklaşık otuz yıllık sürede Türkiye’de Endülüs Tarihi’nin hangi yönleriyle ele alınmış ve incelenmiş olduğunu belirledik. Bu sayede bu alana yeni giren araştırmacıların kaynakların tespitini kolayca yapabilmesini ve gelecekte tercih edilecek bakir alanların hangileri olduğunu görmesinin kolaylaşmasını sağlamayı hedefledik. Endülüs tarihi üzerine araştırma yapmak isteyenlerin bu tezden yararlanarak Türkiye’deki Endülüs ilgisini ve gelişim gösterdiği alanları tespit edebilmesi umulmaktadır.

Endülüs tarihi üzerinde yapılan çalışmaları ilk doktora ve yüksek lisans tezinin yayınlandığı yıl olan 1989 yılından itibaren 2019 yılına kadar onar yıllık dönemlere ayırarak inceledik. Çalışmada ayrıca Endülüs tarihi konulu edebi eserleri de incelemeyi uygun bulduk. Edebî eserlerin akademik çalışmaları nasıl etkilediği ya da Türkiye’deki akademik çalışmaların artışıyla ne oranda geliştiği sorularına cevap aradık. Endülüs Tarihi ile ilgili çalışmaları hakkında grafikler hazırladık. Bu grafiklerden yardım alarak analizler sunduk

(19)

Bir yüksek lisans tezinde Türkiye’de Endülüs’ü konu alan her çalışmayı incelememiz mümkün olmayacağından konuyu sınırlandırma yoluna gittik. Sınırlandırmasını yaparken ilahiyat, dil ve sanat alanındaki Endülüs’ü konu alan çalışmaların muhteva incelemesine yer vermedik. Sınırlandırmaya gittiğimiz bir başka alan ise Endülüs Tarihini konu alan makaleler oldu. Makalelere tezimizin sonunda ekte “Endülüs Tarihi Konulu Makaleler

Bibliyografyası” başlığı altında müstakil olarak yer verdik.

II. ARAŞTIRMADA TAKİP EDİLEN TEKNİK VE METOTLAR

Çalışmaya öncelikle konu tespiti ve sınırlandırmasını yaparak başlanmıştır. Bu aşamada çalışmamızda kullanılması gereken eserlerin tespitine ve teminine devam edilmiştir. Kaynaklardan edilen bilgiler ışığında çıkarımlar ve problemlerin tahlili safhasına geçilmiştir. Burada çalışmamızın geçici bir planı oluşturulup eserlerden notlar çıkartılmıştır. Ardından biriken bilgiler doğrultusunda esas planımız oluşmaya başlamış yazma safhasına geçilmiştir. Bunun ardında okuma ve düzenleme kısmında çalışmamız son halini almıştır.

Yapılan bu çalışmada yazım kurallarında Türk Dil Kurumu’nun kılavuzundan istifade edilmiştir. Ayrıca F. Köprülü’nün öncülüğünde başlayan akademik metot ve tekniklerden istifade edilmiştir. Çalışmamız bir literatür taraması mahiyetinde olduğu için konumuzla ilgili ulaşabildiğimiz kaynakların hemen hepsine yer verilmiş, dipnot ve kaynakçada gösterilmiştir. Şahıs, yer adları ve özel kavramlar için Diyanet İslâm Ansiklopedisi’nden (DİA) yararlanılmıştır. Osmanlı Dönemi eserlerinde edebiyat metinlerinde geçen yer adları ve şahıs isimlerini kaynakta geçtiği şekilde verilmiştir. Bazı bölümlerde söz konusu olan yer adlarının günümüz İspanyolcasındaki karşılığına da yer verilmiştir.

(20)

III. OSMANLI KLASİK DÖNEMİNDE ENDÜLÜS

Müslümanların 711’de İber Yarımadası’na ayak basması ile başlayan Endülüs macerası, İslâm tarihi araştırmalarında önemli bir yer tutmaktadır. Yaklaşık dokuz asır bölgeye hâkim olan Müslümanların, Hristiyan ve diğer Müslüman devletler ile olan ilişkileri bu araştırmalar içerisinde mühim bir konumdadır. Endülüs yıkılış döneminde iken Anadolu’da yükselişe geçen Osmanlı Devleti ile Endülüslülerin arasındaki ilişkiler modern tarih araştırmacıları tarafından incelenmesi gereken bir alandır. Özellikle Endülüs-Osmanlı münasebetlerinin tam olarak ne zaman başladığı kesin olarak tespit edilememiştir. Bunda başlıca iki durum etkili olmuştur. Öncelikle o dönemde Endülüs ile Osmanlı coğrafyasının deniz yolu dışında herhangi bir bağlantısının bulunmasıdır. Yani coğrafi faktör iki devlet arasındaki ilişkileri incelemeyi zorlaştıran önemli bir etkendir. Modern araştırmaların yapılmasına zorluk teşkil eden ikinci faktör ise, Osmanlı ve İspanyol arşivlerinin tam manası ile açılmamış ve çalışılmamış olmasıdır1. Burada Osmanlı arşivlerinin özellikle klasik

dönemi kapsayan devirlerindeki belge azlığı da göz önünde bulundurulmalıdır. İlerleyen süreçte arşivlerin tam manasıyla incelenebilmesinin ardından kanaatimizce iki devlet arasındaki ilişkilerin ne zaman başladığı hakkında daha sağlıklı tespitler yapılabilecektir.

A. Endülüs ve Anadolu’nun İlk Temasları

Anadolu coğrafyasının “Endülüs” ile ilk temasının tarihi Selçuklu dönemine kadar inmektedir. Endülüs’ten çok sayıda alimmutasavvıf, seyyah ve tacir bu dönemde Anadolu topraklarına gelmiştir. Bu seyyahlardan en meşhuru Doğu Anadolu bölgesini gezmiş olan İbn Cübeyr’dir2. Tacirler ise özellikle I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in bir liman kenti olan

Antalya’yı fethetmesinin ardından Anadolu’da güvenle ticaret yapabildikleri için bölgeye gelmişlerdir. İşbiliyeli İbn al-Baytar al-Malaki, 1220 yılından sonra deniz yoluyla Anadolu topraklarına gelerek, botanik konusundaki bilgi ve birikimini bölgedeki insanlara aktarmıştır3.

Türkiye Selçuklu Devleti’nin Antalya ve Alanya liman kentlerine Mağrib ve Endülüs’ten sıkça mal sevkiyatı yapılmasından ötürü bu bölgelerde Endülüslüler koloniler oluşturmuştur. Bunun yanında Anadolu topraklarına gelen Endülüslüler, devletin merkezi Konya’da ve dönemin önemli ilim merkezlerinden biri olan Malatya’da sıkça faaliyet

1 Lütfi Şeyban, Mudejares & Sefarades: Endülüslü Müslüman ve Yahudilerin Osmanlı’ya Göçleri, İstanbul

2007.

2 İbn Cübeyr, Endülüs’ten Kutsal Topraklara, çev. İsmail Güler, İstanbul 2003, s. 155-159.

3 Ekmelettin İhsanoğlu, “Endülüs Menşeli Bazı Bilim Adamlarının Osmanlı Bilimine Katkıları”, Belleten, C.

(21)

göstermişleridir4. Bu etkinin en somut örneğini bugün Konya’da halen daha mevcut olan ve

Mağribliler Mescidi olarak bilinen Mescidü’l-Mağâribe oluşturmaktadır. Aynı şekilde Konya’da Mağriblilerin oluşturduğu Mağribliler Mahallesi adıyla bilinen bir mahalle de mevcuttur5.

Anadolu’nun çeşitli bölgelerine yerleşen tüccar ve alimler daha sonraları Türkiye Selçuklu Devleti’nin siyasi kademelerinde bulunarak Endülüs tasavvufunu ve siyasi etkisini Anadolu topraklarına taşımışlardır. Bu şahısların en bilinenlerinin başında gelen Şeyh Sadreddin Konevî’nin Selçuklu sultanlarına hocalık yapmış olan babası Mecdüddin İshak ve bir alim olan kardeşi İsmail b. Muhammed b. Yusuf b. Ali el-Endülüsî, Malatya’ya yerleşmişlerdir6. Daha sonra Mecdüddin İshak’ın vasıtası ile ünlü mutasavvıf Muhyiddin

İbnü’l Arabî Malatya’ya ardından Konya’ya geçmiştir. Anadolu’ya gelmesine bir başka sebep olarak Ka’be’de otururken “Anadolu’ya git!” şeklindeki manevi işaret etkili olduğu da belirtilmektedir7. İbnü’l Arabî Anadolu’ya geldikten sonra ise bu toprakları hem irfanî

hem de siyasi yönden etkilemiştir. Bu etki daha sonra İbn’ül Arabî düşüncesini temsil eden Ekberilik ekolü olarak üvey oğlu Sadreddin Konevî yoluyla Anadolu’da iyice yayılmış ve en etkili temsilcilerini bu topraklarından çıkarmıştır8. Ekberilik ekolünün etkisi öyle derin bir iz bırakmıştır ki Anadolu Vahdet-i Vücud felsefesiyle baştan aşağı yoğrulmuştur9. Bunun

neticesinde Osmanlı irfanının ve şairlerinin en önemli temsilcilerinden olan Niyâzî-i Mısrî, Nâbî, İsmâil Hakkı Bursevî Abdullah Salâhaddin Uşşâkî gibi Osmanlı şairleri İbn Arabi’nin şahsına ve eserlerine methiyeler yazmışlardır10.

B. Osmanlı Klasik Döneminde Endülüs ile İlişkiler

Osmanlı-Endülüs ilişkilerinin ne zaman başladığını tam tarihleriyle bilmemekle birlikte, Ziya Paşa, Endülüs’ün önemli alimlerinden Gırnatalı İbn Hayyan’ın11, Orhan Gazi

(1326-1359) döneminde, bir Türk hayranı olarak Türkçe öğrendiğinden bahsetmektedir.

4 Mikail Bayram, Türkiye Selçukluları Döneminde Anadolu’da Endülüslüler”, İstem, S.17, Konya 2011, s.

45-46.

5 Bayram, a.g.m., s. 47-48.

6 Mecdüddin İshak’ın kardeşinin ismi Sadreddin Konevî’nin bir kitabında “Ben bu kitabı amcam İsmail b.

Muhammed b. Yusuf b. Ali el-Endülüsî’den okudum” ibaresinden öğrenmekteyiz. “Endülüsî” ibaresi burada ailenin kökenlerinin Endülüs’ten geldiğini göstermektedir. Ayrıca Mecdüddin İshak’ında yakın çevresinde çokça Endülüslü bulunmaktadır. Bk. Bayram, a.g.m., s. 47.

7 M. Erol Kılıç, Sûfi ve Şiir (Osmanlı Tasavvuf Şiirinin Poetikası), İstanbul 2004, s. 50. 8 Bayram, a.g.m., s.47.

9 M. Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Anakara, s. 205.

10 Selami Şimşek, “Türk Edebiyatında İbnü’l-Arabî Methiyeleri Üzerine Bir İnceleme”, Tasavvuf, S. 21,

İstanbul 2008, s. 397-409.

(22)

Türkçe öğrenmekle yetinmeyen İbn Hayyan, Anadolu’dan tedarik etmiş olduğu kaynaklar ile Kitabu’l-İdrak el-Lisanü’l Eftal, Kitabu’l Eftal fi Lisanül, Zevkü’l-Mülk fi Nahitül12 isimli üç kitap yazmıştır.

Ziya Paşa’nın vermiş olduğu bu bilgi dışında klasik dönemde iki devletin ilişkisine dair kaynaklarda bilgilere rastlanmamıştır. Bunda elbetteki bu dökayıtlarının nem Osmanlı arşiv yetersiz olması da önemli bir etkendir. Ayrıca Osmanlı klasik eserlerinde Endülüs bireysel olarak ele alınmamış, “Mağrib” adı altında işlenmiştir13. Bu yüzden klasik dönemde

kültürel ve siyasal iletişimleri aydınlatmak zorlaşmıştır.

A. S. İlter, Osmanlı-Endülüs ilişkisinin II. Mehmed (1451-1481) döneminde başladığını14 yazmış olsa da ilişkilerin tam olarak bu dönemde başladığını iddia etmek doğru

olmaz. A. S. İlter, bu iddiayı, Kâtip Çelebi’nin eserine dayandırarak, 1477’de Endülüs’ten gelen bir elçi olduğunu ve iki devlet arasındaki ilişkilerin bu dönemde başladığını iddia etmektedir. Ancak Kâtip Çelebi’ye dayandırılan bu bilgi muhtemelen yanlış okunmuş bir

tarihin doğru yorumlanamamasından kaynaklanmaktadır15.

İstanbul’un 1453 yılında Müslüman Türkler tarafından fethedilmesi Avrupa’da büyük bir paniğe yol açmıştı. İstanbul’un fethi sadece Bizans’ın çöküşü ile alakalı değildir. Bu fetih Hristiyan batı dünyası ile Müslümanlar arasındaki güç dengesinin yeniden şekillenmesi manasına gelmektedir. İspanya’da Reconquista’nın16 hızını artırdığı bir dönemde

Hristiyanların baskısı altında olan Endülüs Müslümanları için İstanbul’un fethi büyük bir umut doğurmuş ve adadaki Müslümanlarda büyük bir coşku yaratmıştır. Ancak Fatih’in bu dönemde Gırnata’daki Müslümanlarla herhangi bir teması olmadığı görülmektedir. Öncelikle Fatih, Benî Ahmer Devleti’nin sultanı Sâd b. Ali (1453-1457)’ye herhangi bir fetihname göndermediği gibi, Endülüslü Müslümanların siyasi sıkıntıları için de herhangi bir girişimde bulunmamıştır17.

12 Ziya Paşa, Endülüs Tarihi, haz. Yasemin Çiçek, İstanbul 2012, s. 450-451.

13 Beşir Ayvazoğlu, “Edebiyatımız ’da Endülüs”, Endülüs’ten İspanya’ya, Ankara 1996, s. 80. 14 Mehmet Özdemir, Endülüs Müslümanları Siyasi Tarih, Ankara 2017, s. 303.

15 Özdemir, Siyasî Tarih, s. 303.

16 İspanyolca anlamı: İstirdat. İspanya’nın Hristiyanlarca yeniden fethi. Ayrıca Reconquista kavramının tarihi

önemi konusunda geniş bilgi için bk. Bernard Lewis, Çatışan Kültürler: Keşifler Çağında Hristiyanlar, Müslümanlar, Yahudiler, İstanbul, 1999, s. 3-17; Fernad Braudel, Akdeniz ve Akdeniz Dünyası I, İstanbul 1990, s. 66.

17 Fatih’in fetihname gönderdiği kişiler; 1. Mısır Hükümdarı İnal Şah, 2. Mekke Şerifi 3. İran Şahı Cihan-Şah

Mirza. Mektuplar ve cevapları için bk. Ahmet Ateş “İstanbul’un Fethine Dair Sultan Mehmet Tarafından Gönderilen Mektuplar ve Bunlara Gelen Cevaplar”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, İstanbul 1953, s.14-50.

(23)

Fatih Sultan Mehmed“Sultan-ı berr u bahr” (kara ve denizlerin sultanı)18 unvanını ile anılmış bir sultan olarak devletin sınırlarının genişletmiş ve Akdeniz’de ki en önemli fetihlerden olan Otranto’ya sefer düzenleyerek devletin gücünü bir kez daha ortaya koymuştur19. Bazı araştırmacılar 1480’de gerçekleşen Otranto Seferi’ni Fatih’in Endülüslü

Müslümanlara yardım etmesi için bir fırsat olabileceği yönünde görüş beyan etmişlerdir. Bu düşüncenin ortaya çıkmasındaki temel sebep Fatih’in Boşnaklara yardıma20 gitmesi gibi

gözükse21 de kanaatimizce böyle bir iddia sadece romantik bir bakış açısı ve temenninin

ürünüdür.

Fatih Sultan Mehmed döneminde Endülüs ile resmi bir temasın olmadığı ve temasın kültürel yoldan Endülüslü âlimler kanalıyla olmaya devam ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Burada Osmanlı âlimleri, Endülüs filozoflarından özelikle İbn Rüşd’ün eserleriyle ilgili birkaç şerh ve haşiye kaleme almışlardır22. Ayrıca, Osmanlı aydınları

medrese eğitimi sırasında Endülüslü şairler ve onların eserlerinden genel Arap Edebiyatı aracılığıyla haberdar olmuşlardır23.

Mevcut arşiv kaynaklarından hareketle Osmanlı-Endülüs siyasi ilişkisinin Sultan II. Bayezid (1481-1512) döneminde başladığını söyleyebiliriz. İlk resmî temas Endülüslülerin Gırnata düşmeden önce yardım istemek amacıyla II. Bayezid’e gönderdiği elçiyle gerçekleşmiştir. Elçi, İstanbul’a ulaştığı zaman Nasrîler taht kavgaları24 ve bunun getirdiği

18 İdris Bostan, Beylikten İmparatorluğa Osmanlı Denizciliği, İstanbul 2006, s. 18. 19 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi II, Ankara 2011, s. 136.

20 Fatih, Bosna’daki Müslümanları zulümden kurtarmaktan ziyade kendisine bağlı olup vergi vermekle

yükümlü olmalarına karşı bu vergiyi ödememeleri üzerine Bosna Krallığı’na sefer düzenlemiştir. Bosnalıların mezhebi olan Bogomillere tanımış olduğu özgürlük Osmanlının fetih politikasından ileri gelmektedir. Bosnalılar Fatih’in fethi gerçekleştirmesinin ardından Müslüman olmuşlardır. Murat Akgündüz, “Osmanlı İdaresi Döneminde Bosna-Hersek”, D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, S. XVIII, İzmir 2003, s. 112-125.

21 Mine Sultan Ünver, “Osmanlı’nın Endülüs’e Doğrudan Yardım Edememesinin Nedenleri”, Karatekin

Edebiyat Fakültesi Dergisi (KAREFAD), S.2, Çankırı 2013, s. 35.

22 Fatih’in emriyle yazılan Tehâfüt’lerde Endülüs’te yetişen ünlü filozof İbn Rüşd’ün fikirleri ışığında

yazılmıştı. bk. Beşir Ayvazoğlu, “Edebiyatımız ’da Endülüs”, Endülüs’ten İspanya’ya, Ankara 1996, s. 79.

23 Ayvazoğlu, a.g.m., s. 80.

24 Benî Ahmer Devleti’nin sultanı Ebu’l Hasan döneminde iç karışıklıklar devletin birliğine büyük darbe

vurmuştu. Ebu’l Hasan’a karşı önce kardeşi Ebu Abdullah Muhammed Zeğal isyan etti. Bu isyanda ez-Zeğal’i İspanyollar desteklediler. İsyan müzakereler ile bastırıldı. Ancak Ebu’l Hasan’ın Rum bir kadın ile evlenip ondan olan oğlunu veliaht tayin etmesiyle Gırnata’da huzur yeniden bozuldu. Aynı zamanda amcasının kızı Ayşe ile evli olan sultanın halk nezdinde itibarı düştü. Ayşe’den olma oğlu Ebu Abdullah gerçekleştirdiği darbe sonucu tahtı kaybetti ve Ebu’l Hasan Mâleke’de ki kardeşine sığındı. Burada büyük başarılara imza atan amcasını kıskanan Ebu Abdullah, Hristiyanlara karşı askeri operasyonlara başladı. Luenca bölgesinde yapılan savaşta yenilen Ebu Abdullah esir düştü. Sultanın esir düştüğünü duyan Gırnatalılar Ebu’l Hasan’ı şehre davet etti. Yeniden sultan olduktan sonra hastalanan Ebu’l Hasan sultanlığı kardeşi Muhammed ez-Zeğal’e verdi. Bu dönemden itibaren taht kavgası İspanyollar tarafından desteklenen Ebu Abdullah ile Muhammed ez-Zeğal arasında gerçekleşti. Benî Ahmer Devletindeki isyanlar ve darbeler ile ilgili geniş bilgi için bk. Nizamettin Parlak, Endülüs’ün Çöküşü -Benî Ahmer’de Darbeler ve İsyanlar, İstanbul 2014.

(24)

problemlerden yani yönetimdeki ikilikten dolayı epey yıpranmış durumdaydı. Müslümanların içinde bulunduğu kargaşa halinden faydalanmak isteyen İspanyollar harekete geçerek251482’de Hâme’yi, 1485’te Ronda’yı işgal etmişlerdir, 1487’de ise

Mâleka’yı ele geçirmişlerdi26. Bu bölgelerde Hristiyan hakimiyeti altında kalan pek çok

Müslümanlar (Müdecceler 27/Mudéjares) için zor bir dönem başlamıştır.

Gırnata tahtını iç çekişmelerin ardından İspanyol Kral Ferdinand ve Kraliçe İzabella’nın hakimiyetini kabul edip ve onlarla anlaşma imzalayarak ele geçiren Ebû Abdullah, ilerleyen süreçte bu anlaşmanın Ferdinand ve İsabell için hiçbir değeri olmadığını anladı. Çünkü onlar çok geçmeden sultandan Gırnata’yı kendilerine teslim etmesini istediler. Tahtı ele geçirmek için İspanyolların yardımına sığınan ve Müslümanlar arasında iç çekişmelerin daha da derinleşmesine sebep olan Ebû Abdullah dost gördüğü Ferdinand ve İzabella’nın eline düşmüştü. Bu sıkıntılı dönem içinde Gırnata’dan çok sayıda Müslüman Kuzey Afrika’ya göç ederken, İber Yarımadası’nda müstakil yerlerdeki Müslümanlar’da son sığınak olarak gördükleri Gırnata’ya sığınıyorlardı28. Son Nasrî Emîri Ebû Abdullah, Kuzey

Afrika’ya, Memlûklere29 ve Osmanlı Devleti’ne elçi göndererek yardım talebinde

25 Benî Ahmer Devleti reconquista hareketinin son kurbanı idi. Özelikle Kastilya prensesi İzabella (1474-1504)

ve Aragon prensi Ferdinand’ın (1479-1516), 19 Ekim 1469 tarihinde evlenmeleri ile sekiz asır boyunca bölünmüş vaziyette olan İspanya’da siyasal birlikteliğe giden yolu açmıştı. 1474 yılında İzabella’nın ağabeyi IV. Enrique’nin (1454-1474) ölümü üzerine Kastilya kraliçesi I. İzabella olması, 1479 yılında da Ferdinad’ınn babası II. Juan’ın ölümü üzerine Aragon kralı seçilmesi ile iki krallığı birleştirmiş oldu. Birleşik bir imparatorluğun temellerinin atılmasının ardından siyasi ve askerî birliği sağlayan Hristiyanlar, Müslümanlara karşı daha kuvvetli hücumlara giriştiler. Bu hücumlara dayanamayan ve Malaga şehrinin kaybedilmesiyle çok ağır bir darbe alan Endülüs Müslümanları diğer Müslüman devletlerden yardım talebinde bulundular. Bu yardım taleplerinden ilki XII. Muhammed ez-Zağal tarafından Mısır Memlûklerine oldu. İstediği yardımı alamayan Muhammed, Kuzey Afrika’ya kaçarak ömrünün geri kalanını sefalet içinde burada geçirdi. Üzerinde “Bu kişi Endülüs’ün kabahatli hükümdarıdır.” yazan bir yafta ile dolaşmıştır. bk. P.K. Hitti, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi II, çev. Salih Tuğ, İstanbul 1980, s. 887.

26 Özdemir, Siyasi Tarih, s. 304.

27 Hristiyan hakimiyeti altında yaşayan Müslümanlara Müdeccen denilmeye başlanmıştır. Kelimenin hareket

anlamında “Deccal”den türetilerek üretilmiş olduğu iddia edilse de bu doğru bir tespit olarak kabul görmemiştir. Bazı Osmanlı arşiv kaynaklarında Müdeccenlerin “Müdeccel” olarak isimleri geçmektedir. Arapça kelime manası olarak “yerleşip kalmış, uyum sağlamış” manasında kullanılmıştır. Müdeccenler daha sonra vaftiz edilip zorla Hristiyanlaştırıldıkları zaman Morisko adını almışlardır. bk. Henry Charles Lea, İspanya Müslümanları Hristiyanlaştırılmaları ve Sürülmeleri, İstanbul 2011, s. 14; Mehmet Özdemir, “Müdeccenler”, DİA, C. 31, İstanbul 2006, s. 465-467.

28 Parlak, İsyanlar, s. 202.

29 Endülüs Müslümanlarının yardım talebine Memlûk Sultanı İspanyol kral ve kraliçeye gönderdiği mektup ile

karşılık vermeye çalışmıştır. Bu mektuba göre Gırnata halkına ve Müslümanların hakimiyetindeki bölgelere baskıların devem etmesi halinde, Filistin Hristiyanlarının Kamâme Kilisesi’nde öldürüleceği tehdidinde bulunulmuştur. Bunu yanında hiçbir Hristiyan Kudüs ve Suriye’ye giremeyecektir. Bu tehditler İspanyol kralı ve kraliçeyi etkilememiş olsa da Papa II. Julius’un endişeye düşmesine sebep olmuştur. Portekiz Kralı ile yaptığı görüşmede, güçlerinin Mekke’yi ele geçirip Hz. Muhammed’in mezarını tahrip edecek kadar büyük olduğunu söylemesi ile mektubun papalıktaki etkisi de ortadan kaybolmuştur. Bk. Uzunçarşılı, a.g.e., s. 200; Benafri Chakib, Endülüs’te Son Müslüman Kalıntısı Morisko’ların Cezayir’e Göçü ve Osmanlı Yardımı (1492-1614), Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 1989, s. 43.

(25)

bulunmuştur. İstanbul’a gönderilen elçi içinde bulundukları durumu anlatmak için Endülüslü şair Ebu’l Bekâ Salih b. Şerif er-Rundî30’nin XIII. yüzyılda Ceyyân, Belensiye, Kurtuba,

İşbîliye Dâniye ve Şenterin gibi arka arkaya kaybedilen şehirler için kaleme aldığı aynı zamanda “kaside-i garrâ” olarak bilinen şiirini de yanında getirmiştir31.

30 Berberi asıllı Endülüslü şair yazmış olduğu “Endülüs Mersiyesi” ile tanınmıştır. Kaynaklarda oldukça dindar

ve yardımsever olarak anılmıştır. Nasrî sultanlarına yakınlığı ile bilinen şair, eserlerinde özellikle Nasrîlerin kurucu I. Muhammed’e dair bilgiler vermektedir. bk. Abdülkerîm Halîfe, “Ebü’l-Bekâ er-Rundî”, DİA, C. 4, İstanbul 1994, s. 298-299.

31 “Çıkan iner, kalkan düşer, her yükselişin var bir sonu

Niçin bunca gurur maldan, mülkten, adtan sandan insanoğlu. Oluşta ne var ki olduğu gibi dursun, hiç değişmesin.

Sen de gök gibisin, bir gün masmavi güneşlik, bir gün bulutlu. Bu dünya kime kalmış, yaramış ki kalsın yarasın sana da.

Yok hiçbir çizgisinde bu yeryüzünün ölmezlik rengi ve ölmezlik kokusu Zaman değişmek bilmez kesin ölçülü ve hükümlüdür:

Geri döner, paralar sahibinin zırhını, kılıçlar ve kargılar ileri doğru işlemez oldu mu. Zaman bu, ona ne kılınç kını dayanır, ne meşhur kaleleri sultanların.

Kınlar eskir, kaleler çürür, o kaleler dünyanın en sarp yurdu Gımdan olsa da; Gımdan, şahin bakışlı ve kartal duruşlu. Nerede, de bana, o taçlı hükümdarları Yemen’in?

De bana, onların taçlar içinde bile taç olan taçları ne oldu? Şeddad’ın cennet diyerek kurduğu saraylar ülkesi İrem, Sâsaniler’in ebedî sanılan devleti ne oldu?

Altınları yığdı yığdı da bir dağ yaptı Kârun, hani o dağ?

Hani Âd, hani Adnan, hani Kahtan, dünya nimetlerinin köpüren yurdu? Reddi mümkün olmayan bir hâle uğradılar.

Bir masal oldu onlar, bir varmış bir yokmuş, bir toz toprak bulutu O taçlar, o devletler, o mülkler saltanatlar, bir rüyadır artık Her biri, hayalden geçen gölge gibi, zamandan geçip durdu.

Gün oldu, zaman denen yaman er, sağa döndü Dara’yı uçurdu bir vuruşta; Sola döndü Kisra’yı. Kisra’yı ne takı, ne sarayı kurtarabildi, korudu. Saltanatının yeller esti yerinde yellere hükmeden Süleyman’ın; Şiddetinden ötürü Sâb denen Münzirse, don vurmuş ağaçlayın kurudu Zamanın fâciaları çeşit çeşit türlü türlüdür: O ne zengin fâcia bezirgânı! İki burçlu bir kaleyse o, sevinç bir burcu, hüzün bir burcu.

Her fâciayı unutmak mümkün, olup biten bütün bunları unutmak olabilir

Ama İslâm’ın başına geleni avutacak ne bir neşe olabilir, ne unutturacak bir korku. Endülüs’e öyle bir felâket çöktü ki, yok bir eşi.

Dehşetinden Medine'de Uhud, Necid'deki Şehlan dağları yerinden oynadı, Bir deprem ki, yer yarıldı arz boyu.

Ah! Yarımadada İslâm’a göz değdi, yağdı belâ yağmur gibi. Şimdi o canım Endülüs şehirlerinde, İslâm’ın ne namı var ne nişanı; Sanki hiç olmamıştı, sanki baştanberi yoktu.

Belensiye’ye bir sor, Mürsiye’nin hali nicedir? Şâtibe’nin başına gelenler? Ceyyan ne oldu? Toprağı buram buram bilgi tüten Kurtuba. adı ta uzaklarda çınlayan Kurtuba’ya ne oldu?

Nerede Hıms’ın o ışıklı, o aydınlık bahçeleri, güneşi tazeleyen bahçeleri. Tükendi mi çılgın çılgın akan şeker gibi tatlı nehirlerinin suyu?

Endülüs binasının temelinde birer köşe taşıydı bunlar

Bu güzelim vatan köşeleri kül haline geldikten sonra yaşamak boşun boşu, İnsan yaşamaya ne borçlu?

Yüce İslam, yârinden ayrılmış bir genç gibi.

Güçlü bir genç gibi, sessiz fakat gözünde gözyaşı dolu. İslâm’dan boşalıp inkâr karanlığıyla dolan

(26)

Ağıt türünde yazılan bu şiirde Endülüs’te Müslüman şehirlerinin bir bir işgal edilmesinin ardında yapılan zulümler anlatılmıştır. Camilerin kiliseye çevrilişi, ezanların yerini alan çan sesleri, kadınların sürüklenerek esir alınması gibi Endülüs halkının yaşadığı sıkıntılardan örnekler verilmiştir. “Endülüs’ten, Endülüs’ün zavallı halkından var mı

haberiniz?” sözleri ile Müslümanları, Endülüs’te yaşananlara kayıtsız kalmamaları için çağrı

yapılmıştır. Ağıtın son beyitlerinde ise tüm Müslümanlar, Endülüs’e yardım için çağrılmaktadır.

Endülüs için, ulu İslam, karalar bağladı, gece gündüz yas tuttu. Cami kilisedir artık, hilâl yerine haç asılı

Nur yüzlü ezan yerine, bitmeyen bir çan sesi, bir baykuş uğultusu... Mihraplar ki taştandır, minberler ki ağaçtan,

Canlı cansız ne varsa bu hâle inledi durdu.

Ey ibret dolu geçmişten ibret alacak yerde, günübirlik işlere dedikodulara batmış kişi! Sen uyu bakalım; ama zaman için ne demek dinlenmek, ne demek uyku!

Ey göğsünü gererek ‘benim ülkem, saltanatım’ diyen, kurumundan geçilmeyenler!

Siz Hıms’ı gördünüz mü? Hıms’tan sonra hangi vatan verir insana vatan fikrini, duygusunu? Endülüs’ün başına gelen felâket tarihin bütün felâketlerini unutturdu;

Ama dünya durdukça unutulmayacak, yâd edilecek bir felâkettir bu! Ve siz ey yarış yerlerinde şahin gibi uçan,

Yay gibi gergin Arap atlarının üstüne kurulu Süvariler! Ve siz savaşın karanlığı toz dumanı içinde Pırıl pırıl kılıçlarını savuran kahramanlar ordusu! Ve hele siz denizaşırı ülkelerde, bin nimet içinde,

Saltanat içinde muhteşem bir hayat sürenler; bir hayat kesiksiz bir ömür boyu! Endülüs’ten, Endülüs’ün zavallı halkından var mı haberiniz?

Her yer, onların felâketini duydu, sizin kulağınız sağır, gözünüz kör, kalpleriniz mefluç mu? Ölen asker, esir kadın, ufuklara bakıp bizden

İmdat ummuş beklemişti, son ana dek. Hiç düşündünüz mü bunu? Onların sesi, insan olanın yüreğini eritirken,

Siz Müslümanlar, onların kardeşi, kayıtsız, halinden memnun ve haz maymunu!

Yürekli, utanan, alçalmaktan korkan, kardeş için can veren kimse kalmadı mı yeryüzünde? Hakkın yardımcısı, hak peşinden giden, kendini hakka adamış tek kişi yok mu?

Dünyanın efendisiydi bu millet, şimdi dünyanın kölesi.

Neler çekiyorlar? Yüzleri bile tanınmaz hâle geldi. Yarabbi ne kaderdir bu! Kendi yurtlarında bey idiler, şimdi küfr ülkesinde uşak.

Ululuğun doruğundan eziliş uçurumuna yuvarlanan bu halka acıyan yok mu? Alçalışın örtüsü kalın bir gece gibi sarmış dört yanlarını.

Başsız, şaşkın, olup bitene hayrette, gözleri büyümüş, bakışları korkulu. Sen de şahit olsaydın benim gibi onların

Yurtlarından koparılıp satılışlarına pazarda, ey Tanrı kulu. O hıçkırıklar senin de aklını komazdı yerinde benim gibi. Canı vücuttan çeker gibi ayırdılar anadan yavrusunu. Ya o kızlar ki, yakuttan ve mercandan dökülmüşlerdi sanki. Ve sabah bir dağ ucundan yeni çıkan bir güneşin masumluğu

İçindeki o Meryem yüzlü kızları da saçlarından sürükleyip götürdüler. Kirli yataklarına. Haykırışları yırttı gökleri.

Yürekleri parça parça, babalarsa kan kustu.

Daha ne anlatayım, yüreklerin erimesi için bir tanesi yeter anlattıklarımın:

Eğer o yüreklerde İslâm’dan ve imandan bir eser varsa elbet ey Tanrı dostu!” bk. Ayşe Kılıç, Endülüs Müslümanları ve Osmanlı İmparatorluğu (1492-1614), Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2012, s. 84-86.

(27)

Bu yardım talebine II. Bayezid somut bir karşılık verememiştir. Bunda Osmanlı donanmasının İspanya donamaması karşısında yetersiz olması, Kuzey Afrika’daki Memlûk tehlikesi32 ve Cem Sultan olayının iç ve dış ilişkilerde getirdiği sıkıntı etkili olmuştur. Ancak II. Bayezid, yaşananlara kayıtsız kalmadığını göstermek için Kral Ferdinad ve İzabella’ya Endülüs’te uygulamış oldukları Müslümanları zora sokan politikalardan vazgeçmeleri yönünde bir mektup göndermiştir33.

Kaynaklarda 1487 yılında II. Bayezid’in Kemal Reis34 komutasında ki bir donanmayı

Endülüs Müslümanlarına yardım için göndermiş olduğu geçse de iddia edilen senede Kemal Reis Osmanlı donanmasının hizmetinde değildi. Kemal Reis Gırnata 1492 yılında düştükten iki sene sonra Osmanlıların hizmetine girmiştir35.

Ferdinand ve İzabella’nın Gırnata kuşatması için Sata Fe şehrini kurup şehri muhasara altına almaları, Osmanlı ve Memlûk sultanlarından istediği yardımı alamayan Ebû Abdullah’ın üzerindeki Hristiyanların baskısı giderek artmıştır. Baskılar üzerine kurulan Gırnata şehir konseyinde bir kesim anlaşma karşılığında şehri teslim etmeyi önerirken komutan Musa b. Ebu Gassan ve beraberindekiler savaşa hazır olduklarını belirtmişlerdir36. Meclisinin uzlaşma kararının alınmasının neticesi ile 2 Ocak 1492 yılında Gırnata şehrinin

32 Bazı kaynaklar Tunus emiri Abdulmü’nin, Osmanlılar ve Memlûkler arasında arabuluculuk yaptığını iddia

etmektedir. İki devlet arasındaki çatışma haline son verilerek, Endülüs’e yardım için birlik olmaları amaçlanmıştır. Burada uzlaşma sağlandıktan sonra Osmanlılar Sicilya’ya sefere çıkacak İspanya kralı Ferdinand’ın dikkatlerini bu bölgeye çekeceklerdir. İspanyolların dikkatleri Sicilya’ya çevrilince Memlûkler de karadan Kuzey Afrika’yı geçerek İspanya’ya ulaşıp Müslümanlara yardım edeceklerdir. Ancak böyle bir uzlaşma girişiminin gerçek olup olmadığı bilinmemektedir. bk. Özdemir, Siyasî Tarih, s. 305.

33 1481-1495 yılları arasında II. Bayezid iç ve dış problem yaratan kardeşi Cem Sultan ile ilgilenmekteydi. Cem’in Papa’nın eline geçmesi ile bu durumun kendilerine karşı bir koz olarak kullanmasından korkan II. Bayezid, Papalık ile iyi ilişkiler kurmak zorunda kalmıştı. Aynı zamanda devletin güneyinde Memlukler ile savaşılmaktaydı. Bu nedenle sultan Papa’ya iki elçi göndererek Kastilya Krallığı’nın Gırnata kuşatmasında ısrarlı olması ve Müslümanlara zulmetmeye devam ederse o da kendi hakimiyeti altında bulunan Hristiyan tebaasına aynı muamelede bulunacağını belirtmiştir. bk. Feridun Bilgin, Nasrîler (Benî Ahmer) Devleti Sonrasında Endülüs’teki Müslümanlar (Moriskolar), Yayınlanmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İlâhiyat Anabilim Dalı İslâm Tarihi Bilim Dalı, İstanbul 2010, s. 195; Özdemir, Siyasî Tarih, s. 305.

34 En ünlü Türk denizcilerinden biri olan Kemal Reis Kamanlı bir Türk aileye mensup olup muhtemelen

Gelibolu doğumludur. 1470 yılında Eğriboz seferinde donamada yer alan Kemal Reis ilerleyen süreçte donanmadan ayrılarak Venediklilere karşı korsan faaliyetlerine girişmişti. Kemal Reis hakkında detaylı bilgi yeğeni Piri Reis tarafından anlatılmıştır. bk. İsmet Parmaksızoğlu, “Kemal Reis” İA, C.6, İstanbul 1977, s. 566-569.

35 Ancak F. Kurtoğlu, Kemal Reis’in 1487’den itibaren Moriskoların Cezayir’e taşındığını Kitâb-ı Bahriye’den

hareketle söylemektedir. bk. Uzunçarşılı, a.g.e., s. 200; Chakib, a.g.t., s. 43; Özdemir, Siyasi Tarih, s. 305.

36 Musa b. Ebu Gassan ve beraberindekiler savaşa hazır olduklarını şu sözlerle belirtmişlerdir: “Kendinizi

aldatmayın! Hristiyanların anlaşmaya sadık kalacaklarını zannetmeyin. Onların Krallarının kararlılığı sizi korkutmasın. En az korkacağımız şey ölümdür. Önümüz deki günler şehirlerimizin yağmalandığı, evlerimizin yıkıldığı, mescitlerimizin kirletildiği, ırz ve namuslarımızın çiğnendiği günler olacaklardır. Önümüzde hapisler, yangınlar vardır. Gelecekte karşılaşacağımız musibetler bunlardır ya da en azından şimdi şereflice ölmekten korkan zayıf nefisler bunları göreceklerdir.” bk. Mehmet Özdemir, Endülüs, İstanbul 2014, s. 153.

(28)

anahtarı Don Gutierre de Cardenas’a teslim edilmiştir37. Böylece İslam hakimiyetinin

Endülüs’teki son kalesi de düşmüştür. Bu tarihten sonra bölgede kalan Müslümanlar için engizisyon ve sürgün dönemi başlamıştır.

Endülüs Müslümanları, 1492 yılında Gırnata’nın düşmesinin ardından38 1501-150239 yıllarında Endülüslüler bir elçi daha göndererek II. Bayezid’den bir kez daha yardım talep etmişlerdir. Bu elçi de yanında Endülüslülerin yaşadığı dramı betimleyen bir ağıt ve bir mektup getirmiştir40.

37 Özdemir, Endülüs, s. 154.

38 Gırnatlılar anlaşma hükümleri ile büyük tavizler almış odluklarını düşünseler de İspanyollar anlaşmadan 5

yıl sonra vazgeçtiler. Don Pedro Venegas isimli bir Yahudi dönmesinin adliye memuru olarak atanması ile imtiyazlar sekteye uğramaya başladı. İlk olarak Tenevin camii San Juan de los Reyes kilisesine dönüştürüldü. Hernando de Talavera başpiskoposluk görevine getirilerek Hristiyanlaştırma ve misyonerlik faaliyetlerine hız kesmeden devam edildi. Başpiskopos Talavera’nı yardımcılığına ise Tuteytula Başpiskoposu Fransisco Ximenez getirildi. Ximenez bir misyoner değildi. Onun uzmanlık alanı engizisyon uygulamaları idi. Onun önderliğinde Beyyazin Camii San Slavdor Kilisesine dönüştürüldü ve meydanlarda pek çok kitap yakıldı. Ximenez’in faaliyetleri sonucunda Müslümanlar 12 gün sürecek bir isyan başlattılar. İsyan Talavera’nın uğraşları ile kansız bir şekilde bastırıldı. Napoli’yi hakimiyeti altına almak isteyen Kral Ferdinad Müslüman isyanları ile uğraşmak istemediği için kimsenin zorla din değiştirtilemeyeceğine yönelik bir kraliyet fermanı yayınladı. Ancak Müslümanların ikinci kez Ximenez’in faaliyetlerine başkaldırmaları ile Kral Ferdinad Müslümanlara yönelik siyasetini değiştirerek isyanları kanlı bir şekilde bastırdı. Pek çocuk köle olarak ailelerin ellerinden alındı. Bk. Lea, a.g.e., s. 34, 36-38, 41-42, 47, 48-50.

39 Ximenez’in kışkırtmaları sonucunda Kraliçe İzabella 20 Temmuz 1501’de yayınladığı fermanla Mağribîlerin

Gırnata’ya girmesini yasakladı. 15 Şubat 1502 yılında ise Mağribîlerin Kastilya ve Leon’dan ayrılmalarını ve giderken de sadece Biscay Limanını kullanmalarını emretti. İlan edilen Ferman sonucu ülkeyi terk etmeyip Kastilya topraklarında kalanlar Hristiyan kabul edilmiştir. Bu süre zarfından sonra Müslümanlar devlet politikası ile zorla Hristiyanlaştırılmaya başlanmıştır. Vaftiz olmayı kabul etmeyenler sürgün edilmiştir. Fas Sultanına mektup gönderen Müslümanlar İspanyol ve Portekiz donanmalarının mağrip kıyılarındaki faaliyetlerinden dolayı bölgeye yardım taleplerini ulaştıramamışlardır. bk. Lea, a.g.e., s. 53; Bilgin, a.g.t., s. 74; Ercüment Kuran, “Cezayirli Türklerin Endülüs Müslümanlarını Kuzey Afrika’ya Nakli ve Neticeleri”, Endülüs’ten İspnaya’ya , Ankara 1996, s. 63.

40 “Başımıza gelen büyük felaket ve hâl-i perişânımızı efendimize arz ederiz !

Zulme ve nice çirkinliklere maruz bırakıldık, Hıristiyanlaştırıldık, dinimiz değiştirildi ! Nerde o Muhammed’in dini uğrunda haçlılara karşı cihad ettiğimiz günler !

Onca yıl ölüm, esaret, açlık ve kıtlıkla cihad ettik

Fakat Hıristiyanlar her gün taşan bir sel gibi üstümüze geldiler. Güçlü ordularıyla bir çekirge sürüsü gibi hırsla üstümüze abandılar. Uzun yıllar boyu onlara karşı koyduk, bölük bölük askerlerini yendik. Fakat onların süvarileri gitgide artıyor, bizimkiler ise azalıyordu.

Ne zaman ki biz zayıf duruma düştük, onlar da şehirlerimizi bir bir zaptettiler… Şehirlerimizin kalın surlarını yıkan ağır toplarıyla geldiler.

Günlerce ve aylarca bizi kuşatma altına aldılar.

Kardeşlerimizden yardım gelmeyince atlarımız ve adamlarımız yorgun düştü. Erzak ve cephane de tükendi, daha büyük felaketlerden korktuk, çaresiz teslim olduk ! Çocuklarımız, kızlarımız esir edilir, işkenceyle öldürülürler diye korktuk !

Şu şartla ki, düşen önceki Endülüs şehirlerinde Müdeccen kalan atalarımız gibi, Ezanımız ve namazımıza sahip oluruz ve şeriatın hiçbir emrini terk etmeyiz. İstediğimiz kadar malı da alarak denizden Mağrib’e göç edebilmeliyiz. Tam ellibeş şart ve daha nice vaatler…

Onların kralları ve önderleri bize dediler ki, ‘Her türlü şartınızı fazlasıyla kabul ediyoruz! Hiçbir baskı olmadan eskisi gibi mallarınıza ve beldelerinize sahip olacaksınız!’

Ancak, onların eline düştükten sonra, antlaşmanın bütün şartları unutuldu ve zulüm dönemi başladı! Verdikleri sözden döndüler ve bizi zorla Hristiyanlaştırdılar!

Şekil

Tablo 2: 1989-2018 Yılları Arasında Endülüs Tarihi Hakkında Yapılan Yüksek  Lisans ve Doktora Tezlerinin Bilim Dallarına Göre Dağılımı
Tablo  3:  1989-  2018  Yılalrı  Arasında  Üniversitelere  Göre  Endülüs  Tarihi  Hakkında Tez Dağılımı
Tablo 4: 1989-1998 Yılları Arası Endülüs Tarihi Hakkında Yapılan Çalışmaların  Sayısal Dağılımı
Tablo  5:  1989-1998  Yılları  Arasında  Endülüs  Tarihi  Hakkında  Yayınlanmış  Makale Sayıları
+6

Referanslar

Benzer Belgeler

Madde: Doğu Türkistan devleti, Cumhuriyet usulüyle kurulmuş olup, halkın refahı ve devletin asayiş içinde olması için halkı her türlü zahmet ve nizadan

Abdurrahman gibi halifeler istikrar ortamı sağlayamadılar.Hz.Ali taraftarı olarak bilinen Hammudiler 1016 yılında iktidarı ele geçirdilerse de onlar da otorite kuramadı ve

Dinar (ö.212) tarafından temsil edildiğini daha önce beyan etmiĢtik. 72 Kâdı Iyâd'ın beyan ettiği bu hususu nakleden ÇavuĢoğlu söz konusu yöntemin Hanefi

Akşam dileyen misafirlerimiz rehberimiz ve özel aracımız eşliğinde alternatif olarak düzenlenecek olan Flamenko Show turuna katılabilirler, otelden hareket Flamenko

Otelimizde alacağımız sabah kahvaltısının ardından dileyen misafirlerimiz alternatif olarak düzenlenecek olan Girona - Figueres & Salvador Dali Müzesi turuna

Kadın sağlığı anketi ile yaşam kalitesini değerlendirdiğimizde ise menopozal dönem kadınların yaşam kalitelerinde etkili olan faktörlerin yaş, eğitim, medeni hal, SED ve

Otelimizde alacağımız sabah kahvaltısının ardından dileyen misafirlerimiz alternatif olarak düzenlenecek olan Girona - Figueres & Salvador Dali Müzesi turuna

Panoramik şehir gezisinin ardından dileyen misafirlerimiz rehberimiz ve özel aracımız eşliğinde alternatif olarak düzenlenecek olan Valencia Şaheserleri turumuza