• Sonuç bulunamadı

Mehmet Akif Ersoy’un Endülüs Düşünceleri

M. A. Ersoy, 63 yıllık ömrü boyunca çalışmaları ve karakteri ile Türk tarihinin en dikkat çeken aydınlarından biri olmuştur. Onun fikir dünyasında Endülüs, hazin sonu ile ders çıkartılması gereken bir tecrübedir. İslâm dünyasının yirminci yüzyılda içinde bulunduğu durumu Endülüs tecrübesi ile özdeşleştirerek mevcut sorunlar için çözüm arayışında olmuştur.

1. Balkan ve Kurtuluş Savaşlarında

M. A. Ersoy’un 15 Ramazan 1330 / 15 Ağustos 1328 (28 Ağustos 1912) tarihinde yazdığı ve toplamda bin iki mısradan meydana gelen “Süleymaniye Kürsüsünde”307 adlı şiiri,

XX. yüzyıldaki İslâm dünyasının çerçevesini çizmektedir. Hiçte hoşnut olmadığı İslâm dünyasının halini Abdürreşid İbrahim’in ağzından aktarmaktadır. Bu şiirinde Endülüs’ün çöküşünü şu dizelerle dile getirmiştir:

“Bu sizin ağlamanız benzedi bir diğerine: Endülüs tâcı elinden alınan bahtı kara, Savuşurken, o güzel mülkü verip ağyâra, Başlar ağlatmaya biçareyi hüngür hüngür!

Karşıdan vâlide sultan bunu pek haklı görür, Der ki: ‘Çarpışmadın erkek gibi düşmanlarla; Şimdi, hiç yoksa kadınlar gibi olsun ağla!’ ”308

Endülüs’ün son sultanı Abdullah Sağir’in ağlayarak Elhamra’yı terk etmesi Akif tarafından yirminci yüzyılda Osmanlı topraklarında yaşayan Müslümanlara uyarı niteliğinde sunulmuştur. Akif “Bu sizin ağlamanız benzedi bir diğerine” diyerek 1912 yılında Osmanlı topraklarında yaşanan karışık dönemin ağlayarak, kaçarak sona ermeyeceğini, basiretsiz davrananlarının sonunun Endülüs’teki son hükümdar Abdullah Sağir’in ki gibi olacağına dikkat çekmektedir. Akif için bu dönem ağlama zamanı değil, toparlanıp ayağa kalma zamanıdır.

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde devletin içine düştüğü durumdan kurtulması için çalışan Akif’in üzerine eğildiği en önemli husus millî birlik ve beraberliktir. Millî mücadeleye katılmak için Anadolu’ya geçen Akif, Anadolu’nun birçok yerinde cami hutbelerinden halka seslenerek millî davaya destek istemiştir. Özellikle Kastamonu’daki Nasrullah Paşa Camii’nde verdiği vaaz Kurtuluş Savaşı sırasında hem toplumun bilincini artırmak hem de birlik beraberliği sağlamak açısından oldukça önem taşımaktadır. Bahsi geçen vaaz;

“Ey cemaat-i Müslimin! Milletler topla, tüfekle, zırhlı ordularla, tayyareler ile yıkılmıyor; yıkılmaz, milletler ancak aralarındaki rabıtalar (bağlar) çözülerek herkes kendi başının derdine, kendi havasına, kendi menfaatini temin etmek sevdasına düştüğü zaman yıkılır. ... İslâm tarihini şöyle bir gözümüzden geçirecek olursak cenupta, şarkta, şimalde, garpte yetişen ne kadar Müslüman hükümetleri varsa hepsinin tefrika yüzünden, aralarındaki fitneler, fesatlar, nifaklar, şikaklar yüzünden istiklallerine veda ettiklerini, başka milletlerin esareti altına girdiklerini görürüz. Emeviler, Abbasiler, Fâtimîler, Endülüslüler. ... Ağyar eline düşen Müslüman yurtlarının hali bizim için en müessir bir levha-i ibrettir. Endülüs diyarını gözünüzün önüne getirin. O cihanın en mamur, en medeni, en mütefennin iklimi vaktiyle sinesinde on beş milyon Müslüman barındırırken bugün baştan başa dolaşsanız, tek bir dindaşımıza rast gelemezsiniz. Allah’ın vahdaniyetini garbın afakına ikrar ettiren o binlerce minarenin yerlerindeki çan kulelerinden bugün etrafa teslis velveleleri aksediyor. Şevketin, medeniyetin, irfanın, ümranın müntehasına varmışken

birbirlerine düşerek vatanlarını üç buçuk İspanyol’a karşı müdafaadan aciz kalan bu zavallı dindaşlarımızdan olsun ibret alalım da İslâm’ın son mültecası olan bu güzel toprakları düşman istilası altında bırakmayalım. Ye’si, meskeneti, ihtirası, tefrikayı büsbütün atarak azme, mücadeleye, vahdete sarılalım...Müslüman yurdunu her yerde felaket vurdu; Bir bu toprak kalıyor dinimizin son yurdu. O da çiğnendi mi, çiğnendi demek dini mübin. Haksar eyleme yarab onu olsun! AMİN! ”309.

M. A. Ersoy’un bu vaazda Anadolu halkını İslâm tarihin en ibretlik örneği olan Endülüs’teki Müslümanların durumunu ile uyarmış olması konumuz açısından oldukça önemlidir. M. A. Ersoy, Endülüslülerin geçmişteki hatalarını göz önünde bulundurarak Anadolu’daki Müslümanlara birlik içerisinde olmazlarsa sonlarının aynı olacağı uyarısında bulunmaktadır. O, düşman işgalinde olan Anadolu’nun durumu ile Endülüs’ün akıbetini bir görmektedir. Onun bu vaazında en çok dikkat çektiği şeylerden ilki Müslümanların menfaat uğruna birlik ve beraberliklerini bozdukları zaman başlarına gelecek olanlardır. O yüzden İslâm tarihinden örneklerle ve tarihi delillerle halkın dinî duygularına hitap ederek, onların önüne geçmişte yapılmış hataları sunmaktadır. Şüphesiz ki bu vaaz, iç isyanların yaşandığı, aydınların manda isteklerinin olduğu bir dönemde halkın gaflete düşüp Millî Mücadele’yi baltalayacak bir şeye kalkışmamalarını engellemek için söylenmiştir. Eğer Endülüslülerin yaptıkları gibi din kardeşleri ile savaşırken İspanyollara güvenip onlardan destek alırlarsa başlarına gelen o hazin sonun da Anadolu için çok uzak olmayacağına ve bu ayrılıklar sonucunda kazandıklarından çok kaybettiklerinin büyük olacağına dikkat çekmektedir. M. A. Ersoy, burada Millî Mücadele döneminde küçük menfaatler için düşman ile iş birliği yapmayarak kurulacak birlik ve bütünlüğün önemine değinmiştir.

M. A. Ersoy’un bu vaazında Endülüs ile ilgili verdiği örnek oldukça kıymetlidir. Reconquista’nın, Müslümanları Avrupa’dan atamak için başlatıldığı gibi, Haçlı Seferleri de Müslümanları Anadolu’dan çıkartmak için başlatılmıştır. Ona göre Şark Meselesi hiçbir zaman sona ermemiştir. Akif’in de dikkat çektiği üzere bugün dahi yedi yüz yıl İspanya’da hüküm süren Müslümanların arkasından bir elin parmağını geçmeyecek iz ve eser kalmışken, Anadolu’nun kaybı halinde bu durumun aynısının yaşanmayacağının garantisi yoktur. Eğer Millî Mücadele en koyu şekilde ve gerektiği gibi desteklenmezse, Müslümanlığa dair Anadolu topraklarında ne varsa hepsinin silinip gidileceği bu yüzden bu

işgale karşı bir ayaklanma gösterilmesi gerektiğinin altını çizmektedir. Akif için bu ayaklanmaya katılmayan her vatan evladı atalarına ihanet etmektedir.

Akif’in bu vaazında Endülüs’ün ibretlik sonu Millî Mücadelede çok ciddi bir örnek olarak halka sunulmuş ve Millî Mücadeleyi desteklemeleri için kullanılmıştır. Bu vaazı Millî Mücadele için önemli kılan bir başka unsur ise hükümetin isteği üzerine vaazın bir kopyasının bütün yurda ulaştırılması olmuştur. Buradan yola çıkarak Mehmet Akif’in Ankara hükümetinin duygu ve düşüncelerini ortaya koyduğunu söyleyebiliriz. Bu yüzdendir ki bu vaazın yazılı olduğu kağıtlar cephelerde, şehir merkezlerinde, kasabalarda ve köylerde dağıtılmıştır310.

2. Endülüs’e Seyahat

Mehmet Akif’in hayatında seyahatler büyük yer tutmaktadır. Bu geziler ya baytar olarak görevli olduğu seyahatler ya da milli istihbarat teşkilatının özel görevleri dolaysıyla olmuştur. Bu gerekli seyahatlerin yanında Mehmet Akif en çok Endülüs’e gitmek istemiştir311. Birara Endülüs’e seyahat edecek olan Mehmet Akif bu heyecanını mektuplarla

yakın çevresine anlatmıştır. Seyahatin bütün programı yapılmış ve hazırlanmış olsa da çıkan bazı aksilikler sebebiyle seyahat iptal olmuştur. Bu Mehmet Akif’i derinden üzmüş olsa da bir hayır olduğunu düşünerek kendini teselli etmiştir312.