• Sonuç bulunamadı

Cumhur Ersin Adıgüzel-XI Asırda Endülüs’te İlmi Hayat

E. Makale ve Sempozyum

III. 2009-2018 YILLARI ARASINDAKİ DÖNEMDE ENDÜLÜS TARİHİ

3. Cumhur Ersin Adıgüzel-XI Asırda Endülüs’te İlmi Hayat

C. E. Adıgüzel tarafından hazırlanan vedanışmanlığını Abdülkerim Özaydın’ın yaptığı “XI. Asırda Endülüs’te İlmi Hayat”794 isimli doktora tezi, Endülüs Emevi devletinin

yıkılışının ardından altmış yıl süren “Mülûkü’t-tavâif” olarak bilinen bağımsız emirlikler dönemindeki ilmi hayatı konu almaktadır. Tezde aynı zamanda bu dönemdeki siyasi idarenin ilmi hayat üzerindeki etkisi ve ortaya konulan ilmi eserlerin İslam ve batı dünyasındaki etkileri incelenmiştir.

Giriş ve beş bölümden oluşan çalışmanın giriş bölümünde yararlanılan kaynaklara ve “Mülûkü’t-tavâif” döneminin siyasi şartlarına yer verilmiştir. Adıgüzel, doktora tezini kaleme alırken tabakat, fehrese ve bernâmec795 türündeki ana kaynaklardan faydalandığını

belirtmiştir796.

Birinci bölüm, 11. yüzyılda Endülüs’te eğitim ve öğretim hayatını konu almaktadır. Burada yazar Endülüslü bir öğrencinin eğitim ve öğretim hayatının sürecini genel hatlarıyla ele alıp incelmiştir. Hangi alanda uzmanlaşacak olursa olsun Endülüs’te bir öğrencinin eğitim hayatına dinî ilimleri öğrenerek başlamasının esas olduğu belirtildikten sonra797,

792 Açık, a.g.t., s. 152-163.

793 Açık, a.g.t., s. 177-185.

794 Cumhur Ersin Adıgüzel, XI. Asırda Endülüs’te İlmi Hayat, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2016.

795 Tanınmış bir âlimin hocaları ile onlardan okuduğu kitapların adlarını yazdığı eser. 796 Adıgüzel, İlmi Hayat, s. 1-45.

Endülüs’te ilmi hayatının geçmiş olduğu mekanları798 ve ders usulleri799 incelenmiştir.

Bölümde üzerinde en çok durulan konu öğrencilerin tahsil için Endülüs içine ve dışına yapmış oldukları seyahatler hakkında olmuştur800. İlim öğrenmek için dönemin ilim

merkezlerine yapılan rihleler’in doğu ile Endülüs arasındaki İslâm dünyanın ilmi birikiminin iki bölge arasında aktarımını sağlamadığı ortaya konulmuştur. Endülüs’te 10. Yüzyılın sonlarından itibaren doğuya yapılan rihlelere olan ihtiyaçta azalma gözlemlenmiştir801.

Endülüs’te yaygın olan Malikî mezhebinden dolayı öğrencilerin Mısır, Irak ve Hicazda ki Malikî hocalardan ders almak için bu bölgelere gittiklerine değinen yazar, Şafii hocalardan ders almak isteyenlerin ise Dımaşk’a ve civarı bölgelerine gittiklerine yer vermiştir802. Endülüs’e gelen öğrencilerinde çoğunlukla Malikî olduğu az sayıda da Şafiî öğrencinin olduğu kaydedilmiştir803. Ayrıca doğuya yapılan rihleler ile Endülüs’te gelişen Malikî

mezhebi eksenli anlayışta bir dönüşüm yaşanmaya başlandığı iddia edilmiştir. Endülüs içinde de ilim seyahatleri yapılmakta olduğu tezde ortaya konulmuştur. Kurtuba’nın804 ilmi

olarak bir cazibe merkezi olduğuna ve Tuleytula’nın da805 öğrencilerin ilgisini

çektiğinevurgu yapılmıştır. Bu seyahatler sayesinde öğrencilerin Endülüs şehirleri arasında bilgi taşımacılığı yaptığı müşahede edilmiştir806.

Doktora tezinin ikinci bölümünde, ilmî ihtisas alanları ve temsilcilerine yer verilmiştir Dinî ilimlerde: fıkıh, hadis, kıraat, tefsir, kelâm, tasavvuf,807, beşeri ilimlerde: tarih,

798 Küttaplar, evler, camiler, mescitler ve saraylar 11. Yüzyılın Endülüs’ünde eğitim ve öğrenim mekânları

olarak kullanılan mekanlardandır. O dönemki İslam dünyasına medreseler girmiş olsa da Endülüs’te medrese de eğitime geçiş yapılmamıştır Bk. Adıgüzel, İlmi Hayat, s. 52-58, 271.

799 Semâ, kıraat, münâzara, imlâ, münâvele ve arz bk. Adıgüzel, İlmi Hayat, s. 61-68. 800 Adıgüzel, İlmi Hayat, s. 68-115.

801 Adıgüzel, İlmi Hayat, s. 68-69.

802 Endülüslü öğrencilerin ilim öğrenmek için ülke dışında gitmiş oldukları şehirler: Kayrevan Mısır, Mekke,

Bağdat, Basra, Musul, Kûfe, Vâsıt, Dımaşk, Kudüs, Harrân, Mehdiye, Sûse, Trablus, Tanca, Tilimsân , yemen, İfrîkiye, İskenderiye, Merv, Semrkand, Askalan, Horasan bk. Adıgüzel, İlmi Hayat, s. 71-72.

803 Adıgüzel, İlmi Hayat, s. 114. 804 Adıgüzel, İlmi Hayat, s. 88-101. 805 Adıgüzel, İlmi Hayat, s. 102-104.

806 Endülüs içi rihle seyahatleri yapılan şehirler Kurtuba, Tuleytula, Sarakusta, Talamenke, Dâniye, Belensiye,

Şatıbe, Meriyye, Mürsiye, Mayurka. Bu şehirlerdeki önemli alimler şehrin alimleri olarak öne çıkmışlar vefatlarından sonra öğrencileri geleneklerini devam ettirmişlerdir. Adıgüzel, İlmi Hayat, s. 89-110, 271-272.

807 Fıkıh ilminin Endülüslü alimlerin en çok ilgilendiği alanlardan biri olduğu gözlemlenmiştir. İbn hazm, İbn

Rüşd, Ebu Bekir İbnü’l Arabi. Yine bu dönemde hadis işleminin Endülüs’te gelişmesini sağlayan Bakî b. Mahled olduğu tespit edilmiş. Diğer hadis alimleri arasında Muhammed b. Vaddâh, Muhammed b. Yahyâ sayılmaktadır. Endülüs’teki Kütüb-i Sitte’de doğudakinden farklı olarak İmam Malik’in el-Muvatta isimli eseri ve İbn Mâce’nin Sünen eseri yer almaktadır. Detaylı bilgi için bk. Adıgüzel, İlmi Hayat, s. 120-161.

coğrafya, felsefe mantık808 ile dil çalışmaları809 ve tecrübi ilimlerde tıp, eczacılık, ziraat gibi

ilimlere 810 ve matematik geometri ve astronominin,811 incelenmesine yer verilmiştir. Tezin üçüncü bölümünde ise, konun önemini ortaya koyan bir konuya değinilmiş, 11. Yy da gelişen Endülüs’teki ilmi hayatı etkileyen sosyal ve siyasi etkenlere ayrılmıştır. Beylikler döneminde ilim adamlarının değişen idareye uyumlu bir tavır sergiledikleri görülmüş, muhalif tavır sergileyenlerde yönetim tarafından mallarına el konularak ve görevlerinden azledilerek cezalandırıldığı tespit edilmiştir812. Murabıtların bölgeye hakim

olmasıyla ise ilim adamları destekleniş ve mağrip ile Endülüs arasındaki ilim faaliyetlerinde gelişme gözlemlenerek iki bölge arasındaki öğrenci göçün de artış tespit edilmiştir. Burada mülûkü’t-tavâif dönemi ile bir kıyaslamalar yapılmış ve Murabıtlar döneminde kadıların siyasi istikrardan olsa gerek daha çok görevde kaldıkları tespit edilmiştir813. Bu bölümde

Kurtubada’ki ilmi faaliyetlerin olumsuz etkilediği, bölgenin fitne den dolayı çok fazla göç verdiği ve eski ihtişamlı günlerini kaybettiği ortaya konmuştur814. Yine bu dönemdeki

buhranlar sonucunda Endülüs’ten dışarıya göç yaşanmış alimler Endülüs’ten ayrılarak başka bölgelere göç ettikleri belirtilmiştir. Ancak yazar burada Endülüs dışına göçün yerleşik ailelerde çok görülmediğine dikkat çekerek, göçenlerin genellikle başka bir ülkeden buraya yerleşmiş olanların tarafından gerçekleştirdiği ortaya konulmuştur815. Devlet adamları ve

alimler arasındaki ilişkide üçüncü bölümde gündeme getirilmiştir. Beylikler devrindeki Endülüslü alimlerin emirler tarafından korunarak saraylarda himaye edilmiş olduğu bu durumun hükümdarın itibarını artmasını sağladığı diğer hükümdarlara karşı üstünlük sağlamak için kullanıldığı belirtilmiştir816. Ancak ilim adamları tarafından idarecilerin

yanında yer almak ve siyasetin içinde olmak istenilen bir durum olmadığı için siyasî otoriteden uzak durma çabası alimler arasında yaygın görülen bir davranış biçimi olduğu iddia edilmiştir. Ulemanın bu tutumu sergilemesinde siyasî şartlarında ki değişkenlik etkili olmuştur817.

808 Adıgüzel, İlmi Hayat, s. 161-171. 809 Adıgüzel, İlmi Hayat s. 172-177. 810 Adıgüzel, İlmi Hayat, s. 177-187 811 Adıgüzel, İlmi Hayat, s.188-194. 812 Adıgüzel, İlmi Hayat, s. 119-200 813 Adıgüzel, İlmi Hayat, s.202-203. 814 Adıgüzel, İlmi Hayat, s. 206-207. 815 Adıgüzel, İlmi Hayat, s. 210. 816 Adıgüzel, İlmi Hayat, s. 223 817 Adıgüzel, İlmi Hayat, s. 228, 231.

Tezin dördüncü bölümünde ise ilim ehlinin sosyal statüleri ve toplum içindeki etkinlikleri incelenmiştir. Ulemaların görev aldıkları alanlar ile toplumdaki statüleri ve sosyal ve siyasî hayattaki rolleri konu edinilmiştir. Alimlerin etkinlik sahalarının sadece Endülüs ile sınırlı kalmadığını Kuzey Afrika’da bile etkinlik alanına sahip olabildikleri tespit edilmiştir818.

Son bölümde ise, Endülüs’teki ilmî faaliyetlerin diğer bölgelere olan etkilerine yer verilmiştir. Etkileri inceleyen Adıgüzel, ilmi faaliyetlerin doğudaki islâm devletlerinden çok avrupa’yı etkilediğini kaydetmiştir819. Tezin sonunda ise alimlerin isimlerinin bulunduğu bir

listeye yer almaktadır.

Tezin ulaştığı sonuca göre; 11. yüzyıl Endülüs siyasî tarihi açısından çalkantılarla dolu geçmiş olsada Tevaif-i Mülük dönemindeki sultanların alimleri koruması ve benimsemesi ilmî faaliyetlerin bu dönemde devam edip gelişmesine olanak sağladığı ortaya konulmuştur. İlim adamlarını daima yanlarında tutmak isteyen idarecilerin varlığının yanında onlara yakın olmak istemeyen ilim adamları olduğu görülmüştür. Bunun sebepleri arasında siyaseti desteklemenin ahlaka uymadığı, can ve mal kaybına sebebiyet verebileceği, idarecilerin politik savaşların sonunda alimin sahip olduğu her şeyini kaybetme korkusun olduğu gibi yer aldığı belirtilmiştir.

4.Abdulsattar Elhajhamed-Türk ve Arap Edebiyatında Endülüs Karşılaştırmalı İnceleme (1875-1940)

Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalında, Abdussatar Elhajhamed hazırladığı “Türk

ve Arab Edebiyatında Endülüs Karşılaştırmalı İnceleme (1875-1940)”820 isimli doktora

tezinin danışmanlığını Alev Sınar Uğurlu yapmıştır. Tez tarih konulu olmasada, Tanzimat döneminde kaleme alının Endülüs konulu eserleri incelemesi ve Türkiye’deki Endülüs algısının anlaşılmasına katkı sağlaması bakımından burada içeriğine yer verilmiştir.

Doktora tezinde 1875-1940 yılları arasında ki Türk ve Arap edebiyatında Endülüs konulu edebi eserler karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Dört bölümden oluşan tezin giriş bölümünde, tezin amacı, konun sınırlandırılması ve izlenilen yöntem anlatılmıştır.

818 Adıgüzel, İlmi Hayat, s. 234-260.

819 Özellikle Tuleytıulanın düşüşünün ardından İslami birikimin Kasitilay’a ele geçirmiş oldu sadece şehri

alamakla kalmadı pek çok eser Arapçadan Latinceye tercüme edildi. Adıgüzel, İlmi Hayat, s. 263, 265-266.

820 Abdulsattar Elhajhamed, Türk ve Arap Edebiyatında Endülüs Karşılaştırmalı İnceleme (1875-1940),

Tezin birinci bölümü, Endülüs siyasî ve sosyo-kültürel tarihine ayrılmıştır821. İkinci bölümde ise, 1875-1940 yılları arasında Endülüs konulu eserler veren Arap ve Türk yazarların hayatı hakkında bilgiler verilmiştir. Türk yazarlardan Abdülhak Hâmid Tarhan, Ahmet Cevat Emre, İsmail Gaspıralı, Muallim Nâci, Şemseddin Sami, Tepedenlizâde Hüseyin Kamil ele alınmıştır. Arap yazarlardan Abbâs ‘Allâm, Ahmed Sevkî, Ali et-Tantâvî, Corcî b. Habîb Zeydân, Fuad el-Hatîb, İbrahim b. Ali el-Ahdeb, Maruf el-Arnavut, Mustafa Kâmil Paşa ve Habibe Şaban Yeken’in hayatları ve eserleri hakkında bilgiler verilmiştir822.

Üçüncü bölümde, 1875 yılına kadar Endülüs’e dair Türk ve Arap edebiyatındaki yazılanlar incelenmiştir823. İbn Haldun’un, Osmanlı son dönemki aydınlarının dikkatini

çektiğini belirten yazar, “Kerb Gazi Destanı”, İspanya’ya elçi olarak gönderilen Vasıf Efendi’nin “İspanya Sefaretnamesi” ve Ziya Paşa’nın “Endülüs Tarihi”824 hakkında bilgiler

verilmiştir.

Dördüncü bölümde, 1875-1940 yılları arasında Türk ve Arap edebiyatında Endülüs’ü konu alan Türk Edebiyatından on, Arap Edebiyatından on üç olmak üzere toplamda yirmi üç edebi eser hakkında bilgiler verilip karşılaştırmalı olarak ele alarak tematik inceleme yapılmıştır. Burada fetih dönemi, valilik dönemi, Müslümanların Endülüs’teki egemenlik dönemi ve Endülüs’ün yıkılış dönemi temaları altında Türk ve Arap edebiyatında sınırlandırılan süre zarfında verilen eserler karşılaştırmalı olarak incelenmiştir.

Fetih dönemi ile ilgili Türk Edebiyatında A. Hâmid’in “Târık yahut Endülüs Fethi” isimli eseri, Arap edebiyatında Mustafa Kamil’in “Fethü’l-Endelüs”, Corci Zeydân’ın “Fethü’l-Endelüs ev Târık b. Ziyad”, Fuad el-Hatîb’in “Fethü’l-Endelüs” ve Mısırlı Ahmed Abdülmun’im el-Hulvânî’nin “Yulyan fi’l-Endelüs” isimli eserleri incelenmiştir825. Eserlerin

incelenmesinin ardından karşılaştırma yapılmıştır. İncelenen eserlerin vaka zamanlarının Lekke Savaşından önce başlamış olsa da farklı tarihlerde bittiği görülmüştür. Yazarların olayların büyük çoğunluğunun olayları Müslümanların cephesinden anlatmış olduğu görülmüş, sadece Corci Zeydân ve Mısırlı Ahmed Abdülmun’in İspanyolların cephesinden fethe baktığı tespit edilmiştir. Eserlerdeki karakterlerde ise Arapların hep iyi karakterler iken, Araplara karşı savaşan vatanperver İspanyollar, Müslümanlara ülkeyi teslim eden İspanyollar ve Rodrik’i destekleyen İspanyollar olmak üzere üç farklı İspanyol tipi tespit 821 Elhajhamed, a.g.t., s. 6-27. 822 Elhajhamed, a.g.t., s. 28-44. 823 Elhajhamed, a.g.t., s. 45-56. 824 Elhajhamed, a.g.t., s. 46-56. 825 Elhajhamed, a.g.t., s. 68-141.

edilmişidir. Yazarlar Endülüs’ün fethine olumlu bakmış ve fethe karşı olumsuz bir tutum sergilememiş oldukları görülmüştür826.

Valilik dönemi konulu eserlerden A. Hâmid’in “İbn Musa yahut Zatü’l-Cemal” isimli eseri incelenirken Arap Edebiyatından Corci Zeydan’ın “Şarl ve Abdurrahman” romanı ele alınmıştır827. İki eser karşılaştırıldığında vaka zamanlarının farklı olduğu görülmüşüdür. A.

Hâmid’in eseri Valilik yıllarının ilk dönemini ele alırken, Corci Zeydan’ın romanı son yıllarını konu almaktadır. A. Hâmid’in tarihi olaylara sadık kaldığı görülmüş, C. Zeydân’ın ise yer yer tarihi gerçekliklere bağlı olduğu tespit edilmiştir. İki eserde yer alan karakterleri dört guruba ayıran A. Hajhamed, birinci grubu Müslüman fatihlerden, ikinci grubu bunlara yardım eden İspanyol ve Hristiyanlardan, üçüncü grubun ise yerli Hristiyan düşmanlardan, dördüncü grubu ise görünürde Müslüman olup içten içe fatihlerle mücadele edenlerden oluştuğunu söylemektedir. Tespit edilen iki çatışma vardır. Müslüman toplumu içindeki çatışma ile Müslümanların Hristiyanlarla yaptığı çatışma. İki yazarında valilik dönemi yönetimi olumlu bir şekilde baktığına dikkat çekildikten sonra eserlerde Müslümanlara karşı yapılan mücadeleye ve kötü muamelelere yer verildiğine değinilmiştir828.

Müslümanların Endülüs’teki egemenlik dönemini konu alan Türk edebiyatındaki ilk eser A. Hâmid’in “Tezer yahut Melik Abdurrahmanü’s-Sâlis” eseri, İsmail Gaspıralı’nın “Dârürrâhat Müslümanları” ile Ahmet Cevat’ın “Endülüs Masalı” incelenmiştir. Arap Edebiyatında ise İbrahim el-Ahdeb’in “Rivâyetü’l-Vezir Ebi’l-Velid İbn Zeydûn ma’Vellâde

Bintü’l-Müstekfî” eseri, Corci Zeydân’ın “Abdurrahman en-Nâsır” romanı, Abbâs Allâm’ın

“Abdurrahman en-Nâsır” isimli piyesi ve Ahmed Şevkî’nin “Emiretü’l-Endelüs” isimli eseri incelenmiştir829. Müslümanların hakimiyetini konu alan bu eserler farklı vaka zamanlarında

geçtiği tespit edilmiş ancak Endülüs’ün en parlak dönemi olarak kabul edilen III. Abdurrahman dönemi en çok tercih edilen zaman dilimi olduğu görülmüştür. Bu bağlamdan en çok tercih edilen mekanların başında Kurtuba ve Gırnata şehirleri geldiği, çatışmaların ise Müslümanlar-Hristiyanlar ve Müslümanların kendi aralarındaki mücadeleleri olmak üzere iki grupta gerçekleştiği tespit edilmiştir. Bu dönemi konu alan eserlerde yazarların çoğunun Endülüs Medeniyetine sürekli vurgu yapmış oldukları tespit edilmiştir830.

826 Fetih dönemi eserlerinin detaylı karşılaştırması için bk. Elhajhamed, a.g.t., s. 130-141. 827 Elhajhamed, a.g.t., s. 142-178.

828 Valilik dönemi konulu eserlerin detaylı karşılaştırması için bk. Elhajhamed, a.g.t., s. 173-180. 829 Elhajhamed, a.g.t., s. 181-273.

830 Müslümanların Endülüs’teki egemenlik dönemini konu alan eserlerin detaylı karşılaştırması için bk.

Endülüs yıkılış dönemini konu alan Türk Edebiyatında ki ilk eser Şemseddin Sami’nin “Seydî Yahya” isimli eseri, A. Hâmid’in “Nazife” ile Muallim Naci’nin “Musa Bin Ebi’l-

Gâzaân yahut Hamiyyet”, Tepedelenlizâde Hüseyin Kâmil ‘in “Maşuka yahut Muhafaza-i Aşk” isimli tek perdelik piyesi ile A. Hâmid’in “Abdullahü’s-Sagîr” tiyatro eseri ele

alınmıştır. Arap edebiyatında ise Arap Edebiyatında ise Maruf el-Arnavut’un “Ebû Abdullah

es-Sagîr” eseri, Habibe Şaban Yeken’in “el-Batale ev Sadhatun min Tarihi’l-Endelüsi’l- ahîr” romanı, Ali Tantavi’nin “Âhiru Abtâli Gırnata” isimli hikayesi ile “Muhammed es- Sagîr” hikayesi incelenmiştir831. Ele alınan eserlerde yazarların olayları hem Müslümanların

hem de İspanyolların cephesinden ele alındığı gözlemlenmiştir. Eserlerin vaka zamanı ise Gırnata’nın teslim tarihi olan 1492 yılında geçmektedir. Mekanlarda Endülüs’ün son kalesi olan gırnatada geçmektedir. Türk ve Arap yazarları Endülüs’ün yıkılış sürecinin sebepleri üzerinde durdukları görülmüştür832.

Tezin ulaştığı sonuç, Endülüs’ün on dokuzuncu yüzyıldan sonra Türk ve Arap edebiyatının başlıca konularından biri haline geldiği görülmüştür. Bu dönemde Türk ve Arapların aynı devlet çatısı altında oldukları için aynı tema içerisinde eserler vermişlerdir. Türk ve Arap yazarların Endülüs’e ilgi duymasına bir başka neden olarak batılıların İslam’ı kötüleyen yorumlarına karşı savunma refleksi geliştirmeleri, İttihad-ı İslam ideolojisi ile Mısır’ın işgali ve Rus savaşı gösterilmiştir. Burada Endülüs’ün tarihinden ibret almak ve Batıya karşı İslam Medeniyetini savunurken Endülüs’ün en önemli dayanak noktası olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca sıkıntılı dönemlerden geçen Müslümanlara şanlı tarih ile manevi i güç verme amacı da bulunduğuna dikkat çekilmektedir. Endülüs’le ilgili eser kaleme alan Türk ve Arap yazarların romantik akıma mensup olduğu tespit edilmiştir. Türk yazarların çoğunlukla yıkılış dönemini ele almaları Arapların ise fetih dönemini konu almaları, Osmanlı yıkılış döneminde Türk aydınların ibret almak için Arap yazarların ise ihtişamlı tarihlerine değinmiş olduklarına dikkat çekilmiştir. Endülüs’ün fethin konu alan eserlerde Müslümanlar kahramanlıkları yüceltilmiş, hakimiyet dönemlerinde, gelişmiş medeniyetlerine adil ve cesur yöneticilerin olduğuna vurgu yapılmıştır. Bunun yanında Arap yazarların eserlerinde Arap-Bedevî çatışmasına yer verdiği görülmüştür. Yıkılış dönemi eserlerinde de Endülüs’ün elden çıkış sebepleri üzerinde durulmuştur. Yazarların kimisi tarihi gerçeklere bağlı kalmaya çalışırken bazılarında bu tutum görülmemiştir. Türk yazarların özellikle tarihi gerçekliği Müslümanların lehine göre değiştirdiği tespit edilmiştir.

831 Elhajhamed, a.g.t., s. 274-374.

832 Endülüs’ün yıkılış sürecini konu alan eserlerin detaylı karıştırmalı incelmesi için bk. Elhajhamed, a.g.t., s.

İspanyollar kötü karakterler olarak tasvir edilirken zaman zaman saygı duyulan İspanyol karaktere yer verilmiştir. Son olarak Endülüs’ün Arap edebiyatında gerçek tarihe daha yakın olarak ele alındığı, Türk edebiyatında ise Endülüslün idealize edilerek işlendiği görülmüştür833.

5. Jemal Ghadour-Nefthu’t-Tîb Metin İncelemesi ve Tenkitli Neşri (İkinci