• Sonuç bulunamadı

A. Hâmid’in tiyatro eserlerine bakışına göre tiyatro eserinin milli olabilmesi için İslâm tarihinden önemli bir olayı veya şahsiyeti konu alması gerekmektedir210. Bu yüzden olsa

206 Şemseddin Sami, Vicdan, s. 29-30. 207 Şemseddin Sami, Vicdan, s. 37, 40. 208 Şemseddin Sami, Vicdan, s. 71. 209 Şemseddin Sami, Vicdan, s. 25.

210 Tarihçilik A. Hâmid’in aile geleneğinde olan bir alandır. Baba tarafı tarihçi olduğu için Hamid’in tarihle

ilgilenmesi tabiidir. Ancak İ. Enginün, Hamid’in tarih ile efsaneyi ayrıt edemediğini dile getirmektedir. Baba tarafından tarih alanıyla etkilenen Hâmid, efsane kısmını ise annesi tarafından almaktadır. Bk, Enginün, “Edebiyatımızda Endülüs”, s. 34.

gerek Hâmid’in tiyatro eserlerinde Endülüs tarihi önemli bir yer tutmaktadır. Hâmid’in Endülüs’ü konu alan beş tiyatro eseri kaleme alabilmesinde Ziya Paşa’nın Endülüs Tarihi çok etkili olmuştur211. Onun Endülüs’e bu kadar ilgi duymasında benimsemiş olduğu

romantik akım ile dinî ve tarihi olaylara ilgi duymasına Cemâleddîn-î Efganî ile olan dostluğu sebep olmuştur212.

Eserleri kaleme almasında diğer Tanzimat aydınlarında da görülen Avrupa’ya karşı İslâm medeniyetini koruma çabası etkili olmuştur. Hâmid’in eserlerinden yola çıkarak onun gözünde Endülüs’ü, İslâm’ın Avrupa’ya karşı bir kazandığı en büyük zaferlerden birisi olarak gördüğünü söylemek yanlış olmayacaktır. Bu bakış açısının etkisinden kaynaklanmış olacak ki eserlerinde Müslümanların kötü yanlarını ortaya koymaktan çekinmiş onları mükemmel insanlar olarak tasvir etmeye çalışmıştır213.

1. Nazife

A. Hâmid’in Endülüs’ü konu alan ilk eseri olma niteliği taşıyan “Nazife”214, 1876

yılında yayınlandı215. Tek perdelik manzum bir eser olan oyunda İspanya kralı

Ferdinando’nun Arap kızı Nazife ’ye olan aşkı konu edilmiştir. Gırnata’yı ele geçiren Ferdinando’ya kin ve nefret duyan Nazife Müslüman bir mücahit olarak onun aşkına hiçbir zaman karşılık vermemiştir216. Millî duyguları güçlü bir karakter olan Nazife üzerinden A.

Hâmid, vatan sevgisine217 vurgu yapmaktadır. Eserin içinde Gırnata’nın düşüşüne sebep

olan son hükümdar Abdullahü’s-Sagîr üzerinden olumsuzlukları ve Endülüs’ün çöküş sebeplerini dile getirmiştir218.

Nazife’ye göre Ferdinando Gırnata’yı asekerî gücüyle ele geçirmemiş, Abdullahüs’- Sagîr’in zayıflığı sayesinde elde edebilmiştir219. Aşkını kabul etmeyen Nazife’yi hür bir

Müslüman ülkesine göndermeye karar veren Ferdinando, Nazife’nin İspanyolları yeren sözleri220 ardından bu kararından vazgeçmektedir. Hür bir Müslüman ülkede

211 Asım Bezirci, Abdülhak Hâmit ve Târık Yahut Endülüs Fethi (Eleştiri), İstanbul 1967, s. 28-29.

212 Abdulsattar Elhajhamed, Türk ve Arap Edebiyatında Endülüs Karşılaştırmalı İnceleme (1875-1940)

Yayınlanmamış Doktora Tezi, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa 2018, s. 29.

213 Enginün, Hâmid, s. 82-83.

214 Eseri Paris’te ikin iki gün içinde yazmıştır. Detaylı bilgi için bk. Abdülhak Hâmid Tarhan, “Nazife”,

Abdülhak Hâmid Tarhan’ın Bütün Tiyatroları 5, haz. İnci Enginün, İstanbul 2002, s. 10.

215 Hâmid, “Nazife”, s. 505-526.

216 “Zalim değil, amma ecnebisin, /Nezdimde yine adû gibisin!/ Kanlar dökerek bu şehre girdin,/Canlar

yakarak hevaya verdin,/Mollamıza bin hakaret ettin,/Tagrîbine de cesaret ettin!.../Binlerce yiğit civanlar öldü/Dağlar gibi pehlivanlar öldü!” bk Hâmid, “Nazife”, s. 512-513.

217 Hâmid, “Nazife”, s. 516. 218 Hâmid, “Nazife”, s. 517. 219 Elhajhamed, a.g.e., s. 296. 220 Hâmid, “Nazife”, s. 524.

yaşamayacağını öğrenen Nazife’de Ferdinando’nun hakimiyetinde yaşamaktansa ölmeyi yeğler. Kralın huzurunda olduğu sırada intihar edip cesedinde ona ganimet kıldığını söyler221.

A. Hâmid, Nazife’de iki milliyetçi insanı karşı karşıya getirmiştir. Güçlü bir kadın portresi çizen Nazife ülkesini işgal etmiş olan kralın sevgisine hiçbir zaman karşılık vermemiştir. Hristiyan Kral Ferdinando ise Nazife’ye olan aşkından ve şefkatinden onun İspanyollar hakkında söylediklerinden sonra vazgeçer. Eserlerinde aşka önem veren Hâmid, savaş alanında kazanan Ferdinado’yu aşkta kaybettirerek Endülüs Müslüman hakimiyetine son veren kraldan intikamını almıştır222.

2. Tarık yahut Endülüs’ün Fethi

A. Hâmid’in Paris’te yazdığı223 ve Madrid sefirliğine224 engel olan “Tarık yahut

Endülüs’ün Fethi”, piyesi 1879 yılında yazıldı ve 1880 yılında yayınlandı. A. Hâmid’in eseri

yazarken Ziya Paşa’nın “Endülüs Tarihi” ‘den faydalandığı göze çarpmaktadır. Tarık B. Ziyâd’ın askerlerine yaptığı konuşmayı ve Tuleytula’nın Hristiyanlardan teslim alınırken ki teslim şartnamesi gibi tarihi kayıtları Ziya Paşa’dan alarak piyesinde aynen kullanmıştır225.

“Tarık” konusu ve biçimiyle tam bir Tanzimat dönemi eseri olup yazıldığı dönemi yansıtmaktadır226. Ayrıca Hâmid’in “ittihad-ı İslâm”227 fikrini açıkça yansıttığı bir eser

olma özelliğine sahiptir228. Tiyatro eserinin hemen her bölümünde vatan, millet sevgisi ve

İslâm dinin güzelliği işlenmiştir. Piyeste birlik olmak İspanya’yı fethedebilmenin en önemli etkeni olarak gösterilmiştir. Tarihi şahısların yanında kurgu karakterleri de barından eser, Musa b. Nusyar’ın kendisinden önce gerçekleştirilen İslâm fetihlerini konu alan uzun konuşmasıyla başlamaktadır229. Eserde Müslümanlar iyi başarılı ve alçak gönüllü iken,

221 Hâmid, “Nazife”, s. 525.

222 Enginün, “Edebiyatımızda Endülüs”, s. 53.

223 Hâmid eseri Paris’te yazdığını söylerken “Gazi Osman Paşa Plevne’de, Gazi Ahmet Muhtar Paşa

Gedikler’de bulunuyor ve önemli ve büyük gazâlar ve galibiyetlerle Osmanlı Tarihine şan ve şeref sayfaları ilave ediyorlardı.” diyerek o dönemde ki önemli olaylara değinmiştir. Bk. Hâmid, “Tarık”, s. 33.

224 Siyasi nezakete uygun düşmeyeceği için Hamid tayin edildiği Madrid sefaretine gönderilmemiştir. Enginün,

Hâmid, s. 82.

225 Endülüs Tarihinde bulunan bilgilerin piyeste hangi sayfalarda aynen geçtiği hakkında detaylı bilgi için bk.

Elhajhamed, a.g.t., s. 75.

226 Yazıldığı dönem itibariyle Osmanlı’nın ıslahatlar yaptığı bir geçiş döneminde kaleme alınmıştır. Siyasal ve

ekonomik sıkıntıların hat safhada olduğu, azınlık ayaklanmalarının yaşandığı, bir devirde batılıların çizdiği olumsuz Müslüman portresine karşı Müslümanları ve kurdukları medeniyeti müdafaa etme çabası göze çarpmaktadır. Ayrıca çağın toplumsal bozuklukları, zulüm, baskı ve zorbalık gibi dönemin kötü unsurlarını tarihsel bir konu üzerinden vermektedir.

227 “Ah keşki inyet kemalini bulduktan sonra doğsaydık!...Keşki dünyada , hattâ kutuplar gibi iki değil, hararet-

i merkeziyye gibi, bir merkez-i hükûmet teessüs edeceği zamanda doğsaydık!...” (Hâmid, “Tarık”, s. 80.

228 Enginün, “Edebiyatımızda Endülüs”, s. 34-35. 229 Hâmid, “Tarık”, s. 37-40.

Hristiyanlar kötü, sapkın ve başarısız karakterlerdir. Bu kurguda ilerleyen eserde İslâm bayrağını uzak topraklara götürmek isteyen Müslüman mücahitler ile İspanya’yı idare edemeyen Hristiyanlar arasındaki mücadele sürüp gitmektedir.230. Temelde savaş

İspanyollar ile Araplar arasında görünse de Hâmid için burada Batı Hristiyanları karşına güçlü bir İslâm medeniyeti algısı vardır.

Yayınlandığı dönemde büyük ilgi gören eser, basılmasının ardından 4 yıl sonra toplatıldı231. A. Bezirci piyesi konu alan eleştirisinde eserdeki hükümdarlara yönelik

eleştirilerin aslında II. Abdülhamid’e yapıldığını, eserinde bundan dolayı toplatıldığını dile getirmektedir232. Eserin toplatıldıktan sonra ikinci baskısını ancak 1916 yılında yapılabilmiştir. Ünü Anadolu topraklarını aşan “Tarık” Arapça, Farsça Almanca ve Sırpça’ya çevrilmiştir233.

3. İbn Musa yahut Zat’ül-Cemal

A. Hâmid, “İbn Musa yahut Zat’ül-Cemal” isimli eserini 1880 yılında Rize’de yazılmış ancak eser düzenlemelerinin tamamlanmasının ardından ancak 1917’de yayınlanabiliştir234. Eseri yazarken Endülüs’ü konu alan diğer tiyatrolarında olduğu gibi,

Ziya Paşa’nın “Endülüs Tarihi”’nden yararlanıp tarihi gerçekliklere uygun kalmaya çalışmıştır235.

Eser konu olarak “Tarık yahut Endülüs’ün Fethi” isimli piyesinin bir devamıdır. Tiyatro karmaşık bir olay örgüsüne ve oldukça süslü bir dile sahiptir. İbn Musa zaman olarak Endülüs’ün fethinden sonraki Valiler döneminde geçmektedir236. Kitabın ana karakteri olan

İbn Musa, Tarık’ın fetih hareketlerine bıraktığı yerden devam ederken, İspanyol soylular da Müslümanları bu topraklardan kovmak için ant içmişlerdir. Eserde Müslümanlar arasında fitne çıkaran Emevi halifesi Süleyman’dır. Araplara karşı mücadele veren İspanyolların

230 Sema Uğurcan, “Târık yahut Endülüs Fethi” DİA, C. 40, İstanbul 2011, s. 23-24.

231 “Tarık İbn Ziyad o zamanlarda hükümran bulunan evhamı arttırması sebebiyle, mevcut nüshaları

kitapçılardan toplatılarak imha edildiğinden, bir takım acemî tâbiler tarafından yeniden basılmasına kalkışılmış, gizlice ve baştan yanlışlar ve hatalı nüshaları birkaç defa basılmış ve yayılmış ve yakın zamanlara gelinceye kadar bu nüshalarda, galiba çalınmış mal olduğundan, pek ucuz fiyatla satılmakta bulunmuştu.” bk. Hâmid, “Tarık”, s. 33-34.

232 Bezirci, a.g.e., s. 59-61.

233 “Tarık b. Ziyad” Mısırda bazı parçaları çıkarılmış, bozulmuş olarak Arapçaya bu yıl (1916) da Hersek’te

Sırp diline tercüme edilmişse de tercüme edenlerin gerçek veya sahte bu iki nüshandan hangisini kaynak aldıklarını bilmiyorum.” bk. Hâmid, “Tarık”, s. 34; Bezirci, a.g.e., s. 60.

234 Abdülhak Hâmid’in Hatıraları, haz. İnci Enginün, İstanbul 1995, s. 416; Bezirci, a.g.e., s. 42.

235 Eserde yer alan tarihi olaylar Vali Abdülaziz İspanyol kraliçeyle evlenmesi, hakkında fitne çıkartılarak

suikast uğraması, Tarık b. Ziyad ile Musa b. Nusayr’ın sürgüne gönderilmesi vb. Abdülhak Hâmid Tarhan, “İbn Musa yahut Zâtü’l-Cemal”, Abdülhak Hamid Tarhan Tiyatroları 5 Tarık, İbn Musa, Tezer, Nazife, Abdullahü’s-Sagîr, haz. İnci Enginün, İstanbul 2002.

başında ise Adalina Merkado gelir. Eserdeki kahramanlar ya çok iyi ya da çok kötüdür. Tefrika ve fesad’ın bozuk idare altında nasıl kötü sonuçlar vereceği ve iyiliği tüketeceği fikri eseri baştan sona kadar sarmıştır237.

Hâmid bu eserinde Endülüs tarihinden bahsetmekle birlikte, eserin içinde yer alan adalet, eşitlik hak hukuk gibi konuların üzerinde durmaktadır. Buda Fransız İhtilalinin etkisinden kaynaklanmaktadır238.

4. Tezer yahut Melik Abdurrahmanü’s-Sâlis

1880 yılında basılan “Tezer”239 piyesi, İspanya’daki Müslümanların en güçlü

sultanlarından biri olan III. Abdurrahman dönemini konu alan manzum bir trajedidir240. Aruz

ölçüsü ile yazılan eserin üslubu sadedir.

III. Abdurrahman döneminde geçen eserde Tezer isimli İspanyol bir kız ile Sultan arasında geçen aşk anlatılmaktadır. Kurguda Tezer’in nişanlısı Rişarla evlenebilmesi için para gerekmektedir. Nişanlısına parayı Arap hükümdardan alabileceğini söyleyen Tezer saraya girer ve III. Abdurrahman’ın sevgisini kazanır241. İhtiyacı olan parayı da alıp nişanlısı

Rişar’a verdikten sonra saraya yeniden döner242. Nişanlısını kaybettiğini anlayan Rişar halk

arasında fitne çıkarmaya çalışır. Hristiyan kızların zorla sarayda tutulup Müslüman yapıldığını iddia eder. Müslümanlara ise hükümdarın bir Hristiyan kıza takılarak devlet işlerini aksattığını dedikodusunu yayar. Halkın ayaklanması sonucu III. Abdurrahman Tezer’i kendi elleriyle öldürür243.

Eserde Melik ile Tezer arasındaki aşk ön planda olsa da temelde vatan sevgisinin önemine vurgu vardır244. Burada A. Hâmid, III. Abdurrahman’ı sevdiği ile vatanı arasında

237 Enginün, Hâmid, s. 83.

238 Bezirci, a.g.e., s.43.

239 1945 yılında İsmail Hami Danışmend tarafından Latin harflerine çevrilmiştir. Abdülhak Hâmid Tarhan,

Abdülhak Hâmid Tarhan’ın Bütün Tiyatroları 5, haz. İnci Enginün, İstanbul 2002, s. 24-25.

240 Abdülhak Hâmid Tarhan, “Tezer yahut Melik Abdurrahmanü’s-Sâlis”, Abdülhak Hâmid Tarhan’ın Bütün

Tiyatroları 5, haz. İnci Enginün, İstanbul 2002, s. 375.

241 Hâmid, “Tezer”, s. 377-379. 242 Hâmid, “Tezer”, s. 401.

243 Tezer ‘in öldürülmesiyle ilgili Abdülhak Hâmid şunları söylemiştir: “Melik Abdurrahman-ı Sâlis’in elli beş

sene kadar süren saltanatında yalnız on beş gün mesut olduğunu söylediği rivayet ediliyor ve saadetin neye dayandırıldığı gösterilmiyordu. Ben yakışık alıp almayacağını düşünmeyerek, o onbeş günü hükümdarın sevdiği bir kızla geçmiş bir zaman olmak üzere hayal ettim. Ancak Abdurrahman-ı Sâlis’in büyük bir hükümdar olduğunu unutturmamak için o sevdiği kızı milleti uğruna feda etmek gibi ibret verici bir harekette bulunduğunu göstererek faciaya öyle nihayet vermek istedim. Fâcianın adını alan bir İspanyol kızını da bir fedai olarak takdim etmek lazım geldi.” Enginün, Hâmid, s. 79.

244 “Kalbine girmemişse hiss-i vatan, Onu sen kale alma bari utan! Kız köpekler bile vatanperver! Vatanını

ikilem de bırakarak tasavvurundaki ideal hükümdarın nasıl olması gerektiğini göstermektedir. Melik Endülüs’ün bekası için en sevdiğinden gözünü kırpmadan vazgeçer. “Tezer” de dikkat çeken bir başka unsur ise A. Hâmid’in Müslümanların Endülüs’teki en güçlü dönemi konu alan eserinde bile Hristiyanların Müslümanları sevmediği vurgusunu yapmasıdır. Rişar245 karakteri üzerinden Hristiyanların bu bakış açısını okura

göstermektedir.

5. Abdullahü’s-Sağîr

1913 yılında yazılan ve 1917 yılında yayınlanan A. Hâmid’in Endülüs’ü konu alan son eseri “Abdullahü’s-Sağîr”246 “Nazife”’den sonra Endülüs’ün çöküşünü konu alan ikinci

tiyatrosudur. Eseri Bebek’te Lüsiyen Hanımın ısrarıyla kaleme almıştır247. İ. Enginü, bu eserin Byron’un “Sardanapalus”248 adlı eserinden çokça esinlenme olduğuna dikkat

çekmektedir249.

Sade bir dile ve basit bir olay örgüsü sahip olan eser aruz ölçüsü ile yazılmıştır. A. Hâmid’in eserlerinde görülen kargaşa ve dağınıklık bu eserde yoktur. A. Hâmid eserde sıkça devlette liyakatin olmadığını, devlet yönetiminin oyuncak haline geldiğini, içki içip sarhoş olan Abdullah’ın kötü yönetimi yüzünden devletin kaybedildiğine değinmektedir.250

Piyese konu olarak Gırnata’nın son hükümdarı Abdullahü’s-Sağir’in ülkeden ayrılırken yolda karşılaştığı fahişe Karolina’ya aşkını bahis alır. Karakterler arasındaki konuşmalarda Endülüs’ün çöküş nedenleri hakkında bilgiler verilmektedir. Abdullah dinî değerlere sahip değildir. Bunun yanında vatanperver olduğu da söylenemez. İçki içmeye ve kendi zevkine düşkün bencil bir sultandır. O yüzden İspanyollara karşı ülkesini kayıp etmiştir. Gerçekte İspanyol milliyetçisi olan Karolina Abdullah’ın bu halinden sürekli şikâyet eder251.

Tarihte Ebu Abdullah’ın Endülüs’ü terk ederken ağlamasını A. Hâmid tiyatrosunda başka türlü uyarlamıştır. Aşık olduğu kadın olan Karolina İspanyol Kralı Ferdinando’yu

245 “Bir büyük kalbe düşmanın keremi. Sû-i tesir eder mücerrebdir. Seni memnun ederse agrebdir! Borcumuz

şâha nefret olsun hep, Ki değildir bizimle hem-mezhep” Hâmid, “Tezer”, s. 394-395.

246 Hâmid, “Abdullahü’s-Sağîr”, s. 451. 247 Enginün, Tanzimat, s. 343.

248 Asur krallarından birisidir. Bk. İnci Enginün, “Byron ve Hamid’in Sardanapal Piyesleri Üzerinde

Mukayeseli Bir Araştırma”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat Dergisi, C. XV’den Ayrı Basım, İstanbul 1967, s. 16., s.13-44.

249 Enginün, Hâmid, s. 83.

250. Hâmid, “Abdullahü’s-Sağîr”, s. 458-461. 251 Hâmid, “Abdullahü’s-Sağîr”, s. 458-459.

övünce Abdullah ağlamaya başlar252. Ancak bu ağıt ülkesi için değil sevdiği kadın içindir.

Karolina’ya evlilik teklifi eder ve Fas’a doğru yola çıkarlar. Ancak Faslılar onu vatanını savaşmadan teslim ettiği için ülkeye kabul etmezler253. Birlikte İspanya’ya geri dönüp

Karolina’nın kulübesinde yaşarlar. Eski gözdesinin Abdullah ile birlikte olduğunu öğrenen Ferdinando Karolina’yı geri almak ister ancak Karolina Ferdinando’yu reddeder254 ve

Abdullah ile kalır. A. Hâmid böylece eserinde savaş meydanında kaybeden Abdullahü’s- Sağir’i aşk meydanında Ferdinando’ya karşı galip kılmıştır.255