• Sonuç bulunamadı

1989-1998 yılları arasındaki dönemde İlahiyat ve dil konulu çalışmalara rastlanmakla birlikte Mehmet Özdemir’in doktora tezinden başka Endülüs tarihi konulu tez tespit edilememiştir.

1. Mehmet Özdemir-Endülüs’te Muvelledûn Hareketleri: 180-320/796-932

Türkiye’de Endülüs tarihini konu alan ilk doktora çalışması Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Mustafa Fayda’nın danışmanlığında yürütülmüştür470. Burada

M. Fayda’nın Endülüs konulu bir doktora tezi hazırlatması, Türkiye’deki Endülüs tarihi çalışmalarının başlamasına vesile olmuştur. Hocanın bu alandaki büyük eksikliği fark

466 Ekinci, a.g.t., s. 33-74.

467 Ekinci, a.g.t., s. 43-52. 468 Ekinci, a.g.t., s. 64-65. 469 Ekinci, a.g.t., s. 73-74.

470 Mehmet Özdemir, Endülüs’te Muvelledun Hareketleri: 180-320/796-932, Yayımlanmamış Doktora Tezi,

ederek, öğrecilerini bu alana yönlendirmesi Türkiye’de Endülüs tarihçiliğinin başlamasına neden olmuştur. Bu manada M. Fayda’nın alana katkısı oldukça büyüktür.

M. Özdemir tarafından tezin önsözünde akademik camiada Endülüs’ün değişik coğrafyalarda hemen her yönüyle araştırmacıların ilgisini çektiğini ancak, Türkiye’de Endülüs tarihini konu alan araştırmaların olmadığını ve bu sebeple Endülüs ile ilgili bir çalışma hazırladığını dile getirmektedir. Bu bağlamda Endülüs tarihi içinden daha önce çalışılmamış bir konu olan “Müvelledûn Hareketini” tez konusu olarak seçmiş olduğunu belirtmektedir. Bu araştırma hiç şüphesiz ki Türkiye’de ilk kez Endülüs’ü konu alan doktora tezi olmasıyla başta Türkiye olmak üzere ilgili akademik camiada önemli bir boşluğu doldurmuştur. İslâm fetihleri sonrasında bölgede yerli halk arasından Müslüman olan nüfusun siyasi ve sosyal hayattaki yerinin ortaya konması bakımından tez, oldukça önemli bir konuya değinmektedir.

Endülüs tarihinin ana kaynaklarından faydalanılarak471 kaleme alınan doktora tezi giriş

ve dört bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde çalışmada faydalanılan kaynaklar tanıtılmış ardından Endülüs’te Emirlik devrinin sonuna kadarki siyasi yapı hakkında bilgiler verilmiştir472.

Birinci bölümde tarih boyunca anlamı hakkında çeşitli görüşler ortaya atılan “Müvelledûn” kavramının kökenleri ve manasının açıklamasına yer verilmiştir. Yazar burada, Müvelledûn ile Arap ve Berberîlerin etnik bir alakalarının var olup olmadığını, eğer yoksa Müvelledûn’un etnik kökeninin ne olduğu sorularının cevabını aramaktadır. Son olarak ise neden bu zümreye “Müvelledûn” denildiğini ortaya koymuştur473. M. Özdemir,

Müvelledûnların kesinlikle Arap ve Berberîler’den başka bir etnik unsur olduğuna dikkat çekip kaynaklardan yola çıkarak ilk İslâm fetihlerinden sonra ortaya çıkan “melez nesil”474

için Müvelledûn denilmediğine dikkat çekmektedir. Yazar burada, Arap ve Berberî değilse ancak yerli halk içerisinden sonradan İslâmiyeti kabul edenler için Müvelledûn isminin verilmiş olduğunu düşünmenin yanlış olmayacağını söylemiştir. Bu iddiasına dayanak

471 Tezde kullanılan kaynaklardan bazıları; İbn Hayyan “El-Muktebes”, İbnu’l Kûtiyye, “Tarihu iftihani’l-

Endelus”, müellifi meçhul olan “Ahbar Mecmû’a”, İbn Hazm “Cemheretu Ensâbi’l Arab”, İbn İzarî “el- Beyanu’l-Mugrib”, İbnu’l-Hâtîb “A’mâlu’l-A’lâm” ve “el-ihâta fî Ahbari Gırnâta”, İbn Haldun, “el-İber”, Makkarî, “Nefhu’t-tîb min gusnil-Endelüsi’r-Ratîb” detaylı bilgi için bk. Özdemir, Müvelledûn, s. 1-18.

472 Özdemir, Müvelledûn, s. 1-56. 473 Özdemir, Müvelledûn, s. 61.

474 İlk İslâm fetihlerinde gelen askerlerin İspanyol kadınlarla evlenmeleri sonucu doğan çocukların Müvelledûn

olarak adlandırılamayacağına dikkat çeken M. Özdemir, Arapların ve Berberilerin geleneğinde çocukların nesebinin babadan sürdüğünü söyleyerek yeni doğan bu çocukların kaynaklarda Arap ya da Berberi olarak geçtiklerini belirtmektedir. Özdemir, Müvelledûn, s. 60-65.

olarak kaynaklarda geçen Müvelledûn hareketinin liderlerinin soy ağaçlarını göstermektedir475. Müvelledûn hangi kesim için kullanıldığını ortaya koyduktan sonra

burada neden “Müvelledûn” kavramının kullanıldığına değinen M. Özdemir476, “Araplarla

yerli Müslümanlar arasındaki etnik menşe farklılığına delalet etmek üzere kullanılmış bir terim” olarak, yani “Araplaşanları gerçek Araplardan ayırmak için” kullandığı dile

getirmektedir477.

Birinci bölümde İslâm’ın İspanyollar arasında yayılma serüvenine değinilmiştir. Bölgeye gelen fatihlerin İslâm’ı Endülüs’te zorla yayma gibi bir faaliyet içine girmedikleri478

ancak bunun bazı batılı araştırmacılarca ortaya atılan Müslümanların İslâm’ı yayma konusunda kayıtsız kaldıkları gibi iddialarında doğru olmadığının altı çizilmiştir479. Bunun

yanında Endülüs’te İslâmlaşmanın içtimaî, iktisadî, dinî ve hukukî birden fazla faktöre bağlı olarak yaşandığı vurgulanmıştır480. Bu bölümde değinilen bir başka önemli mevzu ise

Endülüs toplumundaki Müvelledûnun sosyal hayat’daki yerinin incelenmesi olmuştur. Bu grubun yaşamış oldukları bölgelerde Araplar ve Berberîler ile kaynaşamayıp, bu kesimler tarafından “köle çocukları” olarak adlandırmış oldukları görülmüştür. Yine idarî hayatta Müvelledûnların iştiraklerinin sınırlı olduğu tespit edilmiştir481.

M. Özdemir, Müvelledûnların isyanını incelerken iç yüzü farklı olduğu için ayaklanmalarını iki farklı bölümde ele almıştır. İsyanın bastırılmasını ayrı bir bölümde incelemesinin nedeni pek çok Emevi Emirinin bastırmayı başaramadığı isyanı III. Abdurrahman’ın hangi faaliyetlerle ve nasıl bastırdığının daha rahat tespit edilip görülmesini sağlamak amacıyla yaptığını belirtmektedir.

İkinci bölüm Müvelledûnların I. Hakem’in tahta çıkışı ile başlayıp II. Abdurrahman döneminin sonuna kadar olan 796-852 yılları arasındaki hareketlerini konu almaktadır. İlk ayaklanmaların I. Hakem döneminde patlak vermesinin sebebi olarak, valilik döneminde daha rahat bir ortama sahip olan Müvelledûnların, emirlik döneminde daha sıkı bir siyasi

475 Özdemir, Müvelledûn, s. 67-69.

476 Müslümanlığı kabul eden ilk nesle Mesâlime denilirken bunlarının çocuklarının din değiştirme tecrübesi

yaşamamalarından ve İslam inancına göre yetiştirilmelerinden dolayı Müvelledûn kavramıyla anılmaları açıklamasını kabul etmez. Çünkü Levi Provençal’ın bu iddiası Arap kaynaklarında geçen bilgilerle örtüşmemektedir. Kaynaklarda fetih üzerinden iki asır geçtikten sonra bile mesâlime kavramı Müslüman topluluğu için kullanılmaktadır. Bu yüzden ilk Müslümanlar mesâlimelerin çocuklarına Müvelledûn demek çok doğru olmayacaktır. bk Özdemir, Müvelledûn, s. 69-70.

477 Özdemir, Müvelledûn, s. 70-71. 478 Özdemir, Müvelledûn, s. 76. 479 Özdemir, Müvelledûn, s. 78. 480 Özdemir, Müvelledûn, s. 88-105. 481 Özdemir, Müvelledûn, s. 130-131.

idare altına girmiş olmaları gösterilmiştir482.Aynı zamanda I. Hakem’in dindar bir kişiliğinin

olmaması fakihlerin etkisi altında olan ve çok sayıda Müvelledûn içeren Kurtuba’daki Rabat mahallesinin ayaklanmasına neden olduğu belirtilmiştir483. Ayrıca Tuleytula’da I. Hakem’in

tahta gelmesiyle iki kez ayaklanma meydana gelmiş, bölgeye Müvelledûn valilerin yerine Arap valilerin atanması halkı bu isyanlara sürüklediği tespit edilmiştir484. M. Özdemir,

Tutelytula ayaklanmasını İspanyol milliyetçiliği altında yorumlayan araştırmacıları eleştirerek, orta çağ İspanyasının bu milliyetçi fikri taşıyormuş gibi göstermenin peşin hükümden başka bir şey olmadığını iddia etmektedir485. Ayrıca bu isyanın milliyetçilikten

ziyade Tuleytula halkının şehir idaresinde söz sahibi olmak isteklerinden ileri geldiğine de parantez açmaktadır486. Yukarı sınır bölgesindeki ayaklanmaları ve Tuleytula ayaklanmaları

I. Hakem tarafından Müvelledûnları birbirine düşürmek suretiyle durdurulmaya çalışılmıştır487. II. Abdurrahman döneminde başlayan Benû Kasi hareketinin temelinde ise

Tuleda şehrinin idaresinin Müvelledûnlarda iken Arapların eline geçmesinin yattığı görülmüştür488.

Üçüncü bölümde 852-912 yılları arasında Endülüs’teki Müelledûn ayaklanmaları ele alınmıştır. Bu dönemde Tuleytula’daki yeni ayaklanmalar489, yukarı sınır bölgesinde

yeniden başlayan Benû Kasi Ayaklanması490, aşağı sınır bölgesindeki Benû Mervan

ayaklanması491, Güney Endülüs’te İbn Hafsûn ayaklanması492, İlbire493 ve İşbiliyye’de494

meydana gelen Arap-Müvelledûn çatışmaları incelenmiştir. Bu isyanların devletin merkezine yönelik bağımsızlık mücadelesi olduğu tespit edilmiştir. Bunlardan belki de en şiddetlisi olan İbn Hafsûn ayaklanmasının bütün Endülüs’ü Arapların hâkimiyetinden alma gayesi gütmekte olduğu belirtilmiştir. Burada ilk Müvelledûn hareketlerinde yer almayan Musta’riblerin ve Kuzeydeki Hristiyan kontluklarının ikinci dalgada hareketin içinde yer aldıkları tespit edilmiştir495.

482 Özdemir, Müvelledûn, s. 135. 483 Özdemir, Müvelledûn, s. 139. 484 Özdemir, Müvelledûn, s. 147-150. 485 Özdemir, Müvelledûn, s. 152. 486 Özdemir, Müvelledûn, s. 159. 487 Özdemir, Müvelledûn, s. 163. 488 Özdemir, Müvelledûn, s. 164-171. 489 Özdemir, Müvelledûn, s. 195-206. 490 Özdemir, Müvelledûn, s. 206-218. 491 Özdemir, Müvelledûn, s. 218-235. 492 Özdemir, Müvelledûn, s. 236-258. 493 Özdemir, Müvelledûn, s. 259-269. 494 Özdemir, Müvelledûn, s. 279-286. 495 Özdemir, Müvelledûn, s. 287.

Dördüncü bölümde Endülüs’te merkezi otoritenin yeniden güçlenmeye başladığı bir dönem olan III. Abdurrahman devrin de Müvelledûn hareketine karşı alınan tedbirler ve Müvelledûnların isyanının sona ermesi incelenmiştir496.

Endülüs’te siyasi, sosyal, ekonomik ve askerî hayatı derinden etkileyen Müvelledûn hareketini ele alan bu tezde, IX. ve X. yüzyılda nüfus çoğunluğuna sahip olan Müvelledûnların İslâm’ı tam olarak benimseyemedikleri görülmüştür. M. Özdemir, Müvelledûnların isyanlarını tek bir nedene bağlamanın güç olduğuna dikkat çekmektedir. Bu bağlamda isyanın temelinde Arap düşmanlığı, vergi yükü, yöneticilerden hoşnutsuzluk ve Hristiyan kontlukların kışkırtmalarının bulunduğu tespit edilmiştir. İsyanın sonunda ise Endülüs’ün siyasi bütünlüğü büyük yara almış, ekonomi çöküntüye uğramıştır. Kuzeydeki Hristiyanların Endülüs üzerine daha kuvvetli akınlar yapabilmelerine olanak sağladığı belirtilmiştir.