• Sonuç bulunamadı

Örgütsel etik ve sosyal sorumluluk Konya sanayi bölgesinde bir uygulama

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Örgütsel etik ve sosyal sorumluluk Konya sanayi bölgesinde bir uygulama"

Copied!
164
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÖNSÖZ

İnsanlık tarihi kadar eski olan etik ve sorumluluk kavramları, kapsadığı alan iti-bariyle genişleyerek günümüzde daha da önemli bir hale gelmiştir. Değişen ve gelişen bilimin yanı sıra insanlığın kültür seviyesinin yükselmesi, toplumun daha duyarlı hale gelmesi; üreten ve tüketen kesim arasındaki ilişkilerin etik ve sosyal sorumluluk sınır-ları içerisinde gelişmesini zorunlu hale getirmiştir.

Özellikle günümüz işletmelerinin, örgütsel etik ve sosyal sorumluluk bilinciyle hareket etmeleri, hem işletmelerin devamı açısından hem de toplumsal refah açısından son derece önemlidir.

Bu çalışmada, örgütsel etik ve sosyal sorumluluk kavramları irdelendikten son-ra; Konya sanayisinde lider işletmelerin, örgütsel etik ve sosyal sorumluluk kavramla-rına bakış açıları ve duyarlılıkları incelenmiştir.

Tez çalışmam boyunca bana her konuda destek olan ve yardımlarını esirgeme-yen sayın hocam Prof. Dr. M. Şerif ŞİMŞEK’e; Yrd. Doç. Dr. Serdar ÖGE’ye ve ma-nevi desteklerini ve moral güçlerini her zaman yanımda hissettiğim aileme ve bu güne kadar emeği geçen tüm hocamalarıma teşekkürü bir borç bilirim.

Ali ÜNLÜ Konya 2005

(2)

İÇİNDEKİLER

Sayfa No: ÖNSÖZ ... i GİRİŞ ... 1 I. BÖLÜM ÖRGÜTSEL ETİK 1.1. ETİK KAVRAMI VE KAPSAMI ... 4

1.2. ETİK VE AHLAKİ DAVRANIŞ FARKI ... 5

1.3. TOPLUMSAL ETİK-BİREYSEL ETİK AYRIMI... 7

1.3.1. Toplumsal Etik ... 7

1.3.2. Bireysel Etik ... 8

1.4. ETİĞİN DİĞER SOSYAL BİLİMLERLE ETKİLEŞİMİ... 12

1.4.1. Etik ve Psikoloji... 12 1.4.2. Etik ve Sosyoloji... 13 1.4.3. Etik ve Mantık ... 14 1.4.4. Etik ve Hukuk... 15 1.4.5. Etik ve Din... 19 1.4.6. Etik ve Ekonomi ... 21 1.5. ÖRGÜTSEL ETİK... 23

1.5.1. İş ve Örgütsel Etik Kavramları ... 24

1.5.2. Örgütsel Etiğin Önemi... 28

1.6. ÖRGÜT BİREYİ VE ETİK DAVRANIŞLARI ... 30

1.7. ÖRGÜTSEL ETİĞİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER... 31

1.7.1. Çıkar Çatışmaları... 31

1.7.1.1. Kisisel-Örgütsel Düzeyde Yaşanan Çıkar Çatışmaları ... 32

1.7.1.2. Kişisel-Toplumsal Düzeyde Yaşanan Çıkar Çatışmasından Kaynaklanan Etik Sorunlar ... 35

1.7.1.3. Örgütsel-Toplumsal Düzeyde Yaşanan Çıkar Çatışmasından Kaynaklanan Etik Sorunlar ... 36

1.7.2. Mevcut Eğilimler... 38

(3)

1.8. ÖRGÜTSEL ETİĞİN UYGULAMA ALANI OLARAK

YÖNETSEL ETİK TİPLERİ ... 39

1.8.1. Etik Dışı Yönetim... 40

1.8.2. Etiğe Önem Vermeyen ve İlgisiz Kalan Yönetim ... 41

1.8.3. Etiğe Uygun Yönetim... 42

1.9. YÖNETİCİLERİN ÇALIŞANLARA KARŞI ETİK SORUMLULUKLARI VE BU SORUMLULUKLARLA İLGİLİ TARTIŞMALAR ... 43

1.9.1. Çalışma Hakkına Saygı Gösterme ... 44

1.9.2. Adil Ücret Ödeme... 45

1.9.3. Çalışanlara Özgür Konuşma Hakkı Sağlama ... 47

1.9.4. Çalışanların Dernek (Sendika) Kurma ve Grev Yapma Hakkına Engel Olmama... 49

1.9.5. Özel Yaşamın Gizliliği Hakkına Saygılı Olma... 51

1.9.6. Güvenli ve Sağlıklı Koşullar Yaratma ve Çalışma Hayatının Kalitesini Yükseltme ... 52

1.9.7. Çalışanlar Arasında Ayırımcılık Yapmama ve Cinsel Tacizden Sakınma ... 54

1.9.8. Çalışanlara Kararlara Katılma Hakkı Sağlama... 56

II. BÖLÜM SOSYAL SORUMLULUK 2.1. SOSYAL SORUMLULUK KAVRAMI ... 58

2.2. SOSYAL SORUMLULUĞUN AMACI VE ÖNEMİ ... 62

2.3. SOSYAL SORUMLULUĞUN TARİHSEL GELİŞİMİ ... 66

2.4. SOSYAL SORUMLULUĞUN KAPSAMI VE SINIRLARI... 74

2.4.1. Sermayedar ve Hissedarlara Karşı Yükümlülükler ... 78

2.4.2. Tüketicinin Korunması ... 80

2.4.3. İstihdam Olanakları ve Çalışma Koşullarının İyileştirilmesi ... 86

2.4.4. İş Etiği ... 91

2.4.5. Ekolojik Yapıya Duyarlılık ve Çevre Kirliliğinin Önlenmesi ... 93

2.4.5.1. Ekolojik Yapı ve Çevre Kirliliği... 95

2.4.5.2. Gelecek Yönetim Uygulamaları ve İşletme Çevre Yönetimi ... 102

2.4.6. Toplum ve Bütün İnsanlık ... 107

2.4.6.1. Uluslar arası Sorumluluk ... 108

2.4.6.2. Ulusal Sorumluluk ... 109

(4)

2.5. SOSYAL SORUMLULUK YAKLAŞIMLARI ... 111

2.5.1. Klasik Sosyal Sorumluluk Yaklaşımı... 111

2.5.2. Modern Sosyal Sorumluluk Yaklaşımı... 115

2.6. SOSYAL SORUMLULUKLARIN YERİNE GETİRİLMESİNDE YÖNETİCİNİN ROLÜ... 117

2.7. SOSYAL SORUMLULUĞUN FONKSİYONLARI ... 119

2.8. SOSYAL SORUMLULUĞUN İŞLETMELERE SAĞLADIĞI AVANTAJ VE DEZAVANTAJLAR... 120

III. BÖLÜM KONU İLE İLGİLİ AMPİRİK BİR ÇALIŞMA 3.1. ÇALIŞMANIN AMACI ... 124

3.2. ÇALIŞMANIN KAPSAMI VE ÖNEMİ ... 124

3.3. ÇALIŞMANIN YÖNTEMİ ... 125

3.4. ÇALIŞMANIN SINIRLILIKLARI ... 125

3.5. HİPOTEZLER ... 126

3.6. ARAŞTIRMANIN ANALİZİ VE BULGULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ... 127

3.6.1. Araştırmaya Katılan İşletmeler Hakkında Genel Bilgiler... 127

3.6.2. Araştırmaya Katılan Yöneticiler Hakkında Genel Bilgiler... 128

3.6.3. Araştırma Konusu ile İlgili Soruların Analizi... 129

SONUÇ VE ÖNERİLER... 142

KAYNAKLAR ... 145

EK:KONYA SANAYİ BÖLGESİNDE ÖRGÜTSEL ETİK VE SOSYAL SORUMLULUK ARAŞTIRMASI ANKET FORMU ... 154

(5)

GİRİŞ

Ekonomik hayat, hangi yüzyılda ve nerede olursa olsun sadece dış faktörlerin biraraya gelmesinden oluşan bir madde dünyası olarak görülemez. Bütün olay ve ol-gularda olduğu gibi, ekonomik olay ve olguların arkasında kendine has bir değerler kümesi vardır. Başka bir deyişle, her çağ ve toplumda iktisadi ve sosyal hayat, sadece dış kalıplar ve maddi unsurlarla değil, etik değerlerle de varlık bulmuştur. Ancak, 20. yüzyılın son çeyreği bu bağlılık ve derinliğin görmezlikten gelindiği etik yozlaşma ve kirliliğin zemin bulduğu zamanlar olarak ifade edilmiştir. 1970’li yıllardan bugüne kadar ortaya çıkan yolsuzluk olayları, rüşvet, aldatıcı reklam, tüketici koruma ihlalleri etik bir yöntem ve sürecin kaçınılmazlığına işaret etmiştir. Sonuçta yaşanılan çok yön-lü kirlilik örnekleri, etiğe geri dönüş sürecini başlatırken, ekonomik hayatın etiği dışa-rıda bırakan bir faaliyet alanı olmayacağını göstermiştir1.

Bir işletmenin temel amacı kâr elde etmektir. Bu hedefin gerçekleşmesi için ilk şart; ekonominin değişik ihtiyaçlarını karşılayabilme, ikinci şart; bu ihtiyaçların ucuz olarak karşılanabilmesi ve son olarak da işletme faaliyetini geliştirmektir.

İşletmelerin, kâr elde etme amacı yanında bazı sosyal kalıplara uyması, hatta topluma karşı sorumluluklar üstlenmesi de, bugün kaçınılmaz bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmış bulunmaktadır.

İşletmeler, yönetsel kararlarını yasal çevre, uluslararası çevre, ekonomik çevre v.b. çok geniş ve karmaşık bir alan içerisinde almaktadırlar. Bu karmaşık alan içeri-sinde, işletmeleri içinde bulundukları toplumdan bağımsız olarak düşünemeyiz. İşlet-meler kendi beklentilerini yasal, ekonomik, teknolojik v.b. çevresel etmenleri dikkate alarak gerçekleştirmeye çalışırken, toplumsal beklentileri de göz önünde bulundurmak zorunda olduklarının farkındadırlar.

Günümüz işletmeleri, bir yandan ekonomik amaçlarını gerçekleştirmeye çalı-şırken, bir yandan da alınan kararların insani, sosyal, etik ve yasal boyutlarını düşünmeden hareket edemez hale gelmişlerdir.

1 Sabahat Bayrak, “Türk İmalat İşletmelerinin İş Ahlakı ve Sosyal Sorumluluğa Yönelik Tutumları”, Afyon Kocatepe Üniversitesi 11. Ulusal Yönetim ve Organizasyon Kongresi, 22-24 Mayıs

(6)

Bir işletmenin ekonomik olmayan amaçları ve sosyal sorumlulukları, işlet-menin çevresi ile ilgilidir. İşletişlet-menin çevresi denince, aklımıza çıkar grupları gelmek-tedir. İşletmeden yarar bekleyen başlıca çıkar grupları ise, işçi kuruluşları (sendikalar), müşteriler, kamu teşekkülleri (devlet ve yerel yönetimler) ve halktır. Aslında bu kuru-luşların yararlarını maksimize edebilmeleri için işletme nezdinde girişmiş oldukları faaliyetler kendileri için ekonomik bir amaçtır. Ancak, işletme açısından bu durum, birtakım ödünler vermeyi gerektirdiği için, bazı hallerde ekonomik amaçlara ters dü-şen ekonomik olmayan amaçlarını oluşturur. Çünkü, işletme birtakım ödünler verirken maddi yönden bazı özverilerde bulunmak zorundadır2.

Farklı etnik, dinsel, kültürel ve siyasal kimliklere sahip örgütlenmelerin kendi-lerini ifade olanağı bulup, sosyal talepkendi-lerini dile getirmeye ve bu doğrultuda baskı yapmaya başlamalarıyla birlikte, sosyal sorumluluk kavramı anlam genişlemesine uğramış, süreç içerisinde de radikalleşmiştir. Çünkü sosyal sorumluluk, sosyal taleple-re bağlı olarak ortaya çıkan ve kapsamı değişebilen bir anlayıştır. Düne kadar sadece işletmelerin sosyal sorumluluklarından söz edilirken; bu gün artık amacı, boyutu ne olursa olsun her türlü örgütün sosyal sorumluluk anlayışı çerçevesinde hareket etmesi beklenmektedir3.

İşletmenin sosyal sorumluluğu anlayışı; uzun vadeli, tüketici ve toplum refahı-nı temel alır. Uzun dönemde, firmalar dahil tüm ilgililerin çıkarına olan bu anlayışta firmalar, bir yandan tüketicileri bir yandan da toplumsal öncelikleri tatmin etmek du-rumundadırlar.

Çalışmamızın birinci bölümünde; etik kavramı ve kapsamı açıklanarak top-lumsal ve bireysel etik üzerinde durulmuş; etiğin diğer sosyal bilimlerle etkileşimi incelenmiştir. Daha sonra tezimizin ana konusunu teşkil eden örgütsel etik, örgütsel etik tipleri ve yöneticilerin etik sorumlulukları üzerinde durularak çalışmanın birinci bölümü tamamlanmıştır.

2 Erol Eren, Stratejik Yönetim, 7. Baskı, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir 2001, s. 82. 3 Ayhan Biber; “Bir Halkla İlişkiler Politikası Olarak Sosyal Sorumluluk Anlayışı”, Başkent

(7)

Çalışmamızın ikinci bölümünde; sosyal sorumluluk kavramına açıklık getiril-dikten sonra, sosyal sorumluluğun amacı ve önemi üzerinde durulmuştur. Daha sonra, sosyal sorumluğun kapsamında yer alan; sermayedar ve hissedarlara karşı yükümlü-lükler, tüketicinin korunması, istihdam olanakları ve çalışma koşullarının iyileştiril-mesi, iş etiği, ekolojik yapıya duyarlılık ve çevre kirliliğininin önleniyileştiril-mesi, toplum ve bütün insanlık konuları üzerinde durulmuştur.

Sosyal sorumluluğun tarihsel gelişimi incelendikten sonra, klasik ve modern sosyal sosyal sorumluluk yaklaşımları açıklanmış, iki yaklaşım arasındaki farkları ve önemleri üzerinde durulmuştur.

Sosyal sorumluluk yönetimi ve halkla ilişkiler, sosyal sorumlulukların yerine getirilmesinde yöneticilerin rolü, sosyal sorumluluğun fonksiyonları ve sosyal sorum-luluğun işletmelere sağladığı avantaj ve dezavantajlara değinilerek çalışma tamam-lanmıştır.

Çalışmamızın üçüncü ve son bölümünde ise Konya sanayi bölgesinde yapılan bir uygulamaya yer verilmiştir.

(8)

I. BÖLÜM

ÖRGÜTSEL ETİK

1.1. ETİK KAVRAMI VE KAPSAMI

Tarih boyunca düşünürler tarafından farklı yaklaşımlarla açıklık getirilmeye çalışılan etik kavramı, bireysel ve sosyal yaşamın çok büyük bir hızla akıp değiştiği günümüzde tanımlanması herhalde en zor olan terimlerin başında gelmektedir.

Felsefenin bir disiplini olan etik kavramı, Yunanca “karakter” anlamına gelen “ethos” sözcüğünden türetilmiştir4. Bu sözcüğün kökeni, var olmanın temel niteliğini belirleyen bireysel ahlak ve davranışsal alışkanlıklar anlamına gelen “swedhethos” olarak belirlenmektedir5.

Etik, insanın bireysel ve toplumsal ilişkilerini nasıl yönlendirmesi gerektiğini, iyi ve kötüyü belirleyecek olan ölçütlerin neler olabileceğini incelemektedir6. Bu bağ-lamda etik; insanlar için neyin iyi, neyin kötü olduğu, insan refahını etkileyen doğru ve yanlış davranış türlerine neyin sebep olduğu, yaşamaya değer bir hayat sürmek ve insan refahını yükseltmek için kişinin ne yapıp ne yapması gerektiği konuları üzerine yapılan felsefi bir araştırmadır7.

Bu disiplin, yalnızca doğru veya yanlışın ne olduğuyla değil, aynı zamanda ah-lâki ödev ve yükümlülüğün ne olduğuyla da ilgilenmektedir8.

Etik, bütün etkinlik ve amaçların yerli yerine konulması; neyin yapılacağı ya da yapılmayacağının; neyin isteneceği ya da istenmeyeceğinin; neye sahip olunacağı ya da olunamayacağının bilinmesidir9.

4 M. Şerif Şimşek, Tahir Akgemci, Adnan Çelik, Davranış Bilimlerine Giriş ve Örgütlerde Davra-nış 3. Baskı, Adım Matbaacılık, Konya 2003, s. 395.

5 Rıdvan Karalar ve diğ., Genel İşletme, Anadolu Üniv. Yayınları, Eskişehir, 2001, s. 74.

6 Annemarie Pieper, Etiğe Giriş, (Çev. Veysel Atayman-Gönül Sezer), Ayrıntı Yayınları, İstanbul

1999, s. 22.

7 Rogene A. Buchholz, Sandra B. Rosenthal, Business Ethics, Prentice Hall, Upper Saddle River,

1998, s. 2.

8 Şevki Özgener; İş Ahlâkının Temelleri, Nobel Yayın-Dağıtım, İstanbul 2004, s. 5. 9 M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik, a.g.e., s. 395.

(9)

Genel anlamda etik, bireysel ve sosyal görgüleri anlamalarını sağlayan siste-matik bir çabadır. İnsan davranışlarını yöneten ve hayatta takip edilmeye değer erdem-leri gösterir10. Etik, bir bireyin veya gurubun davranışına rehberlik etmek suretiyle doğru yada yanlış iş veya kötü standartlarını ayarlayan ahlak kuralları olarak tanımla-nır11.

Ahlak ilmi veya törebilimi kapsamında kabul gören etik kavramı, felsefi ma-nada; “ahlaki değerlerin özünü ve temellerini araştıran bilim, insanın kişisel ve top-lumsal yaşamındaki ahlaksal davranışları ile ilgili sorunları ele alıp inceleyen felsefe dalı” şeklinde tanımlanmaktadır12.

Geniş anlamda etik, herhangi bir eylemin kabul edilebilir biçimde gerçekleşti-rilmesini sağlayan temel kurallar ya da değişkenlerdir.13.

Etiğin amacı insanların alternatif hareket biçimleri arasında seçim yapmalarına yardım edecek davranış kularları koymaktır. Pratik olarak etik davranış, kötü ve yanlı-şa karşılık kabul edilen iyi ve doğru olan davranışlardır14.

Etik, mantığa, yoruma, senteze, düşünceye dayalı olan ahlaki yargıya sistema-tik bir yaklaşımdır. Etiğin ilgilendiği önemli konular, insanların sağlık ve mutluluğu, özerklik ve özgürlüktür. Etik, hükümet bildirilerinden ve diğer otorite kişilerden ba-ğımsız olan ahlaki standartlara dayalıdır. Ahlaki standartlar tarafsızdır, egoizmi kont-rol altına alır ve herkes uymak zorundadır; yani evrensel olmalıdır. Böylece etik, ahla-ki standartlara ve oradan yola çıkarak mantıklı düşünmeye dayalı yargılarla ilgilenen disiplindir15.

1.2. ETİK VE AHLAKİ DAVRANIŞ FARKI

Günlük dilde etik ve ahlak sözcüklerinin çoğunlukla anlamdaş kabul edilerek birbirinin yerine kullanıldığı görülmektedir. Gerçekte kapsamları farklı olan bu söz-cüklerin arasındaki kavramsal ayrım net olarak belirtilmelidir.

10 R. A. Buchholz, S. B. Rosenthal, a.g.e., s. 2.

11 John R. Schermerhorn, Management, John Wiley & Sons, Inc., New York, 1999, s. 116. 12 M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik, a.g.e., s. 395.

13 R. Karalar ve diğ., a.g.e., s. 74. 14 J. R. Schermerhorn, a.g.e., s. 116.

15 David P. Baron, Business and Its Environment, Third Edition, Prentice Hall, New Jersey, 2000, s.

(10)

Ahlâkın, toplum ve insanın vicdanı ile ilgili bir olgu olması; etiğin ise ahlak ile ilgili felsefeyi temsil etmesi, bu iki kavramın özdeş olmamasının nedenidir.

Ahlâk, kültürel değerler ve ideallerle ilgili doğru ve yanlışlar ile bunlara uygun olarak nasıl davranılması gerektiğini belirler. Etik ise, hem daha soyut kavramlara dayalıdır hem de bu soyut kavramlardan ne anlaşılması gerektiğini tanımlamaya ça-lışır16.

Ahlak felsefesi olan etik; yararlı, iyi, kötü gibi kavramları inceleyen, bireysel ve grupsal davranışların, ilişkilerin hangisinin doğru, hangisinin yanlış olduğunu belir-leyen ahlaki ilkeler, değerler ve standartlar sistemidir. Ahlak ise bir toplumda, belirli zaman kesitinde, bireylerin ya da birey gruplarının uymaları beklenen davranış biçim-leri ve kurallarıdır17. Başka bir deyişle etik değerleri hayata geçirme tarzıdır18.

Ahlak, olgusal ve tarihsel olarak yaşanırken, etik bu alanı sistematik olarak in-celemektedir19. Etik, ahlaki davranışların eleştiri sürecini geliştirmek ve davranışlara yön vermek amacını içermektedir20.

Pieper, etiği bir pusulaya benzetmektedir. Nasıl ki, pusula gidilecek yeri tarif etmez ancak gidilecek yerin yönünü belirtir ise etik de kişiye belirli bir eylem ya da davranışı değil doğru olduğu kabul edilen davranışı gösterir ve izlenmesini ister. Bire-yi bu davranışa zorlamaz ancak birey kendi özgür iradesiyle bu davranışı uygular21.

Etik, geçmiş ve bu güne ilişkin doğru ve yanlış ölçülerinin anlatımı; ahlak ise bir toplumun değerleri, normları ve ilkeleri ile ilgili davranış biçiminin bütünüdür22.

Etik, doğru veya yanlış davranışın teorisi olurken; ahlak onun pratiği olmakta-dır. Ahlaki değil de etik ilkelerden; etik değil de ahlaki davranış biçiminden söz edile-bilir. Yani, etik, bir kişinin belli bir durumda ifade etmek istediği değerler ile ilgili iken; ahlak, bunu yaşama geçirme biçimi olarak kabul görebilmektedir23.

16 Hayri Ülgen, S. Kadri Mirze, İşletmelerde Stratejik Yönetim, Literatür Yayınları, İstanbul 2004, s. 442. 17 A. Biber, a.g.m., s. 145.

18 M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik, a.g.e., s. 398.

19 Nergis Schulze, “İşletme Etiği Sorununa Kavramsal Bir Yaklaşım”, Amme İdaresi Dergisi, C. 30,

s. 4’ten aktaran, A. Biber, a.g.m., s. 145.

20 İ. Türkmen; Toplam Kalite Yönetiminde Etik, s. 37. 21 A. Pieper, a.g.e., s. 98.

22 İ. Pehlivan, Yönetsel, Mesleki ve Örgütsel Etik, Pegem A Yayınevi, Ankara 2001, s. 3. 23 M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik, a.g.e., s. 395.

(11)

Bir insan, toplum düzeni içinde ahlâkî hayatı şahsen yaşar, içinde bulunduğu toplumun ahlâkî ilke ve değerlerini eylemleriyle cisimleştirir. Fakat o bununla da kal-mayıp, taşıyıcısı olmaya veya hayata geçirmeye çalıştığı değerlerin anlamı üzerinde düşünmeye başladığı, kullandığı ahlâkî kavramların gerçekte ne olduklarını ve ne an-lam ifade ettiklerini araştırmaya; ahlâklılığın unsurlarını tartışmaya ve bu ve benzeri konularda düşündüğü ve hissettiği şeyleri dile getirmeye, başkalarına aktarmaya baş-ladığında, normal ahlâklılık düzeyini aşıp, etik yoluna girmiş olur24.

1.3. TOPLUMSAL ETİK-BİREYSEL ETİK AYRIMI

1.3.1. Toplumsal Etik

Etik, toplum tarafından kabul edilmiş olan iyi davranışlarla ilgili bir kavram-dır. Yalnızca bireyi değil, toplumu da ilgilendirir25. Bireyin toplumsal ilişkilerden do-ğan töre ve ahlak sorunları ile ahlak görevlerini inceleyen öğretiler, toplumu ahlaklılı-ğın taşıyıcısı olarak gören ahlak felsefesine “Toplumsal Ahlak Felsefesi (Toplumsal Etik)” adını vermektedirler. Toplumsal etiğe “etik ilişki değerleri” de denebilmektedir26.

Her toplum kendi ahlâk anlayışını şekillendirir 27. Toplumsal etik; bir sosyo-kültürel varlık olarak insanın içinde bulunduğu toplumun değer yargılarıdır28. Toplum içinde nelerin doğru ve nelerin yanlış olduğunu yargılamada yardım eden standartları kapsar 29.

Bireylerin davranışlarının ahlâki ve etik kurallara uygunluğu, büyük ölçüde, i-çinde yaşadıkları toplumun kültürüne, sahip olduğu değerlere, ilke ve normlarına da bağımlıdır. Kültür, bir toplumun yaşam biçimi, o toplumu oluşturan bireylerin duygu, düşünce ve hareketlerinden oluşur. Bu anlamda kültür, toplumu oluşturan bireylerin bilmesi gereken değerleri, inançları, sembolleri ve davranışları nitelemektedir30.

Değerlerin ve ahlâki yargıların hem toplumsal hem de bireysel dayanakları o-labilir. Bir toplumun tarihi geçmişi, sosyal ve ekonomik özellikleri, din ve diğer et-kenler, o toplumdaki değerleri ve ahlâk yargılarını biçimlendirir. Bu özellik onların

24 Ahmet Cevizci; Etiğe Giriş, Paradigma Yayınları, İstanbul 2002, s. 4. 25 R.L. Daft, Management, Third Edition, The Dryden Press, USA 1994, s. 151. 26 M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik, a.g.e., s. 395.

27 Ross Poole, Ahlâk ve Modernlik, (Çev. Mehmet Küçük), Ayrıntı Yayınları, İstanbul 1983, s. 9. 28 H. Ülgen, S. K. Mirze, a.g.e., s. 450.

29 R. L. Daft, a.g.e., s. 151.

(12)

toplumsal yönünü oluşturur. Ancak hiçbir değer ve ahlâk yargısı toplumdan bütünüyle bağımsız değildir. Birey onları içinde doğduğu toplumda hazır bulur, dolayısıyla bu bağlamda toplumsal kültür bireylere bağlı veya bağımlı değildir31.

İnsanlar, ilkel yaşamdan uygar yaşama geçmeleri ile birlikte birbirlerine ba-ğımlı olmak ve toplumun bir parçası olarak yalnız iç güdüleri ile değil, toplumun ge-nel kurallarına uygun olarak davranmak zorunda kalmışlardır32.

Ahlâk, tüm toplumu ayakta tutan temel değerler sistemidir. Bu bakımdan top-lumun diğer bütün sistemleri ahlâkla uyumlu bir işlev göstermek durumundadır. Bir takım kişilerin kendi çıkarları doğrultusunda ahlâki değerleri hiçe saymaları her şey-den önce sosyal birlikteliği olumsuz etkiler ki, bu olmayınca da zaten hiçbir değer sisteminin ayakta durması söz konusu olamaz. Herkesin kendi çıkarları veya kendi önem verdiği şeyler uğrunda başkalarını düşünmediği bir toplumsal yapıda ne sanat hayatından ne de ekonomik veya sosyal hayattan söz edilebilir. Bu bağlamda, ahlâk toplumdaki dayanışma ve istikrarın ifadesidir33.

Toplumun ahlak ve etik kuralları yanısıra hukuki yasaları da vardır. Birey, bir toplumun üyesi olabilmek için belirli ölçüde özgürlüklerinden olurken, toplumun ya-sal koruması ve desteği ile de önemli özgürlükler kazanır. Toplumu oluşturan bireyler, toplumun ayrılmaz bir parçası olarak kendi seçtikleri genel otoritenin kontrolü altın-dadır.

Toplumdaki her bireyin seçme, seçilme hakkı yanısıra yasalardan da eşit ola-rak yararlanma hakkı vardır. Öte yandan, yasal davranış standartları yanısıra, bireyin içinde yaşadığı toplumun yazılı olmayan örf ve adetleri, gelenekleri, kültürü, dini ina-nışlarından kaynaklanan değer yargıları ve ahlak anlayışı toplumsal etiğin temelini oluşturur. Ayrıca, toplumun tarihi geçmişi, sosyal ve ekonomik özellikleri de toplum-sal etiğin biçimlendirilmesinde önemli rol oynar34.

1.3.2. Bireysel Etik

Etik, insanlar arasındaki iyi ilişkilerin yürümesini ve gelişmesini sağlayan bir değer sistemidir. Bu açıdan bakıldığında, tek taraflı etik veya tek başına etik olamaz.

31 H. Ülgen, S. K. Mirze, a.g.e., s. 446. 32 H. Ülgen, S. K. Mirze, a.g.e., s. 450. 33 Ş. Özgener, a.g.e., s. 9.

(13)

Ancak, insanlar arasında karşılıklı etkileşimin olduğu durumlarda hak sahibi insanlar vardır ve onların birbirlerinin haklarına saygı göstermesi etik davranış şeklinde ifade edilmektedir35.

Bireysel anlamda etik; “insanın bütün hareket ve faaliyetlerinin temelini, yani onun tartışmalarında, konuşmalarında, tavır takınmalarında, bir şeyi savunmasında veya reddetmesinde, bir şeyi sevmesinde veya nefret etmesinde, bir şeyi beğenmesin-de veya beğenmemesinbeğenmesin-de, bir şeye saygı göstermesinbeğenmesin-de veya göstermemesinbeğenmesin-deki te-meli tetkik eden” kavramdır36.

Bireysel etik; insanoğlunun öncelikle kendi vicdanında oluşturduğu etik stan-dartlardır37. Bireysel etik olgusunda, insanın hareket ve eylemleri özel bir sorun sahası olarak araştırılmaktadır. Burada bu sahanın ve onun temelini oluşturan ilkelerin varlık karakteri ile insanın hareket ve eylemlerinin bağımlı veya bağımsız oldukları incelen-mektedir. Bu anlamda insanın, hareket ve eylemlerinin tümü “kıymet” olarak adlandı-rılan bir temelden hareketle ortaya çıkabilmektedir38.

Bireyin giriştiği her eylemde, yaptığı her işte ve aldığı her kararda doğru ve yanlışı ayırıp, kendine göre doğru kararı vermesini sağlayan ahlâki değerleri, içinden gelen ses olan “vicdanı”dır. Birey yakın çevresinin, ailesinin, iş arkadaşlarının bir ta-kım değer yargılarını ve içinde bulunduğu yasal koşulları bilmekle birlikte, davranış-larını vicdanının sesini dinleyerek yönlendirir. Kişisel değerleri ve vicdanı, bireyin nasıl davranması gerektiğine ilişkin kararları vermesine yardımcı olur39.

Bireysel etik, toplumsal değerlerin taklit, eğitim, vb. yollarla yaşanmasının ile-risinde, bu değerlerin, bireylerin kişilik oluşumunda temellenmesi ve bireylerin davra-nışlarında bilinçli hareket noktaları haline gelmesi ile yakın bir ilişki içindedir. O hal-de bireysel etik; “kişinin davranışlarını temellendiren kıymet hükümleri hakkında sa-hip olduğu bilinçtir” saptaması yapılabilir40.

Bireysel etikte, toplumsal değerlerin kişiye yansıması, bireyin toplumun değer-lerini kendi iç dünyasına mal etmesi ve içselleştirmesi söz konusu olmaktadır41.

35 Ş. Özgener, a.g.e., s. 7.

36 M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik, a.g.e., s. 396. 37 H. Ülgen, S. K. Mirze, a.g.e., s. 448.

38 Takiyettin Mengüşoğlu, Değişmez Değerler ve Değişen Davranışlar, İstanbul Matbaası, İstanbul

1965, s. 15’ten aktaran M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik, a.g.e., s. 396.

39 H. Ülgen, S. K. Mirze, a.g.e., s. 448.

40 M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik, a.g.e., s. 396. 41 Ş. Özgener, a.g.e., s. 7.

(14)

Bireyin toplumla olan ilişkileri ve kendi içsel duygularında temel aldığı kıymet hükümlerinden hareketle davranış geliştirmesi ve bu davranışların da toplum hayatın-da değerlendirilmesi, etiğin alana yansıması olarak algılanıp,”ahlak” kavramı ile açık-lanabilir. Etik, çeşitli ahlaklardan bağımsız olarak kişilerin eylemlerine ilişkin felsefî bilgisidir. Her eylemde bir arka plan, içinde yapıldığı tekliği olan bir durum ve eyle-min yöneldiği ya başka belirli bir kişi ya da bir insan durumu vardır. Bu nedenle ey-lemde bulunan her kişi, başka bir kişi veya insan durumu ile ilişki içindedir. Buradan hareketle etiğin, kişilerce kurulan bir tür ilişkinin ve bu ilişkideki eylemin bilgisi ol-duğu söylenebilir. Dolayısıyla bireysel etik kapsamında, herhangi bir eylem ve bu eylemle ilgili tüm unsurlar değerlendirilir. Kişiyi eyleme götüren etkenler kadar, “ey-lemin içinde yapıldığı koşullar, ey“ey-lemin yöneldiği şey, ey“ey-lemin sonuçları, ey“ey-lemin doğruluğu veya yanlışlığı ve gerektiğinde eylemin doğruluğunun temellendirilmesi” etiğin alanını oluşturmaktadır42.

Bireyin dürüstlük, alçak gönüllülük, bağlılık, cesaret, adalet, sabır, çalışkanlık gibi özellikleri yanında43, ailevi etkiler, akranların etkileri, yaşam deneyimleri, kişisel değerler ve ekonomik faktörler kişisel etiğin oluşmasında önemli rol oynar. Söz konusu faktörleri aşağıdaki gibi açıklayabiliriz44:

Ailenin Etkisi: Bireyler, kendi ailelerinin yaşam tarzı, davranış şekilleri ve çocuk yetiştirme biçimi ile ilişkili olarak çocuk yaştan itibaren ahlâki standartlar oluş-turmaya başlamaktadırlar45.

Birey, çocukluk döneminde aile çevresinin otoritesine bağımlıdır, bu evrede çıkara dayalı davranışlarda da bulunur46. Birey, öteki aile üyelerinin yüksek ahlâki standartlara bağlılığını veya onlara aykırı davrandıklarında cezalandırıldığını görürse, muhtemelen yüksek ahlâki standartları benimseyecektir. Tersi durumda, aile üyeleri ahlâki olmayan davranışlarla ilgilenir ve çocuklarının da aynı şeyleri yapmalarına göz yumarlarsa, bireyin düşük ahlâki standartları geliştirme olasılığı daha fazladır47.

42 Harun Tepe, Etik ve Metaetik: 20. Yüzyıl Eşiğinde Normatiflik Tartışması, Türkiye Felsefe

Kurumu, Türk Felsefesi: 2, Meteksan A.Ş., Ankara 1992, s. 6.

43 H. Ülgen, S. K. Mirze, a.g.e., s. 448.

44 Ricky W. Griffin; Management, 6th Edition, Houghton Mifflin Company, New York 1999, s. 104. 45 Ş. Özgener, a.g.e., s. 8.

46 H. Ülgen, S. K. Mirze, a.g.e., s. 446. 47 Ş. Özgener, a.g.e., s. 8.

(15)

Ergenlik döneminde, karşılıklı kişiler arası beklentiler, bağlılık ve uyum söz konusudur. Birey başkaları ve onların duyguları ile ilgilenmeye başlar, hatta vicdanı toplumu ve birlikte yaşadığı dostlarının refahını artırma doğrultusunda davranır. Ye-tişkinlik döneminde, eğer kendisini geliştirdi ise topluma yararlı olmaya çalışır, insan haklarını, evrensel ahlâki ilkeleri ve etik davranışı savunur48.

Emsallerin Etkisi: Birey büyüyüp yetişkin çağına geldiğinde, her gün etkile-şimde bulunduğu akranlarının etkisi altında kalmaktadır. Örneğin, bir çocuğun arka-daşları, mağaza hırsızlığı, dolandırıcılık ve uyuşturucuyla ilgileniyorsa, çocuğun ken-disi de bu faaliyetlere ilgi duyabilir. Şayet, çocuğun akranları yüksek ahlâki standart-lara sahipse ve söz konusu ahlâki olmayan davranışları reddediyorsa, aynı şekilde ço-cuğun da yüksek ahlâki standartları benimsemesi veya ahlâki olmayan davranışları reddetmesi olasılığı daha yüksek olabilir.

Yaşam Deneyimleri: Bireyin tecrübe ettiği birçok önemli olay, kendi yaşamı-nı şekillendirmekte, ahlâki değer ve davrayaşamı-nışlarına katkıda bulunmaktadır. Bu olaylar, büyüme ve olgunlaşmanın normal ve rutin bir parçası olarak görülmektedir. Bir bire-yin ahlâkını hem olumlu hem de olumsuz olaylar şekillendirmektedir.

Kişisel Değerler: Kişisel değerler, bireyin ahlaki standartlarının şekillenme-sinde katkıda bulunduğu gibi, yönetimsel ve ahlâki karar oluşturmada da önemli bir rol oynar49. Örneğin; finansal kazanç ve kişisel gelişmeyi öncelikler listesinin başına yerleştiren bir birey, refah arayışını teşvik eden bir kişisel ahlâk anlayışını benimseye-cektir. Bu yüzden, öteki değerlere ilişkin maliyetleri dikkate alınmaksızın bu ödülleri elde etmeye yönelik çabalarında katı bir tutum takınabilecektir. Öte yandan, bir bire-yin ailesi onun en yüksek önceliği ise, o zaman birey daha farklı ahlâki değerler ve standartları benimseyecektir50.

Güven, saygı, sorumluluk, duyarlılık, birleşimcilik ve hoşgörü gibi bireysel düşünce ve hareket sistemine şekil veren bu değerler, soyut ideallerdir51.

Ekonomik Faktörler: Bireyin ahlâkını şekillendiren önemli unsurdan biri de ekonomik faktörlerdir. Bazen bireyler çok iyi muhakeme yapmalarına karşın, beklen-medik durumların içinde kendilerini bulduklarında farklı biçimde davranabilirler52.

48 H. Ülgen, S. K. Mirze, a.g.e., s. 446.

49 Robert Kreitner, Management, Eighth Edition, Houghton Mifflin Co. New York, 2001, s. 150. 50 Ş. Özgener, a.g.e., s. 7.

51 R. Kreitner, a.g.e., s. 150. 52 Ş. Özgener, a.g.e., s. 8.

(16)

Parasızlık nedeniyle yiyecek alamayan bir gencin yiyecek çalması, çocuğu hasta olan bir babanın eczacıyı tehdit ederek ilaç alması veya işleri kötü giden iş adamının kredi sağlamak için banka müdürüne rüşvet teklif etmesi ekonomik nedenlerle ahlâki davra-nışın bozulmasına örnektir53.

1.4. ETİĞİN DİĞER SOSYAL BİLİMLERLE ETKİLEŞİMİ

1.4.1. Etik ve Psikoloji

Psikoloji, bireysel davranışları inceleyen bunların süreçlerini (algılama, yargı-lama, düşünme, güdüleme, tutum oluşumu v.b.) ve nedenlerini saptamaya çalışan ve nihayet bireyler arasındaki farklılıkları ortaya koyan bir bilim dalıdır54. İşte bu olayla-rın veya süreçlerin araştırmasını yapan bugünkü modern psikolojiyi “bilinçli olaylaolayla-rın ve davranışların ilmi” diye de tarif edebiliriz55.

Davranışlar belirli çevresel koşullar içinde oluşan olaylar olduğuna göre, psi-koloji çevre, organizma ve davranışlar arasındaki etkileşimi incelemeye çalışır56.

Etiğin ilişki içinde olduğu disiplinlerden biri psikolojidir. Çünkü her iki disip-linin de konusu bireylerin ruh hali ve davranışlarıdır. Psikoloji, bireyin ne olduğunu anlamaya yardımcı olurken, etik ise bireyin nasıl olması gerektiğini araştırmaktadır. Özellikle eğitim alanında, psikolojinin verilerinden yararlanmayan ve sadece öğütler vermekle yetinen bir ahlâk disiplini yeterince başarılı olamaz57.

Psikoloji, bir taraftan, insanın kişiliğini, kişiliği ile ilgili faaliyetleri, bu faali-yetler arasındaki ilişkileri incelerken; diğer taraftan da kişinin içe dönük bilinç altına itilmiş gizli duygu, düşünce ve inançlarla da ilgilidir. İnsan davranışlarını neden sonuç ilişkileriyle açıklamaya çalışan psikoloji, aynı zamanda bulgularını araştırma ve de-neylerle doğrulamaya çalışır. Yapılan araştırma ve deneylerin gözlem ve ölçümleri, psikoloji biliminin genelleştirilebilen hipotez ve kuramlarını ortaya çıkarır58.

53 H. Ülgen, S. K. Mirze, a.g.e., s. 446.

54 Erol Eren, Örgütsel Davranış ve Yönetim Psikolojisi, 7. Baskı, Beta Basım Yayım Dağıtım,

İs-tanbul 2001. s. 3.

55 A. Can Baysal, Erdal Tekarslan, İşletmeciler İçin Davranış Bilimleri, 2. Baskı, Avcıol

Basım-Yayın, İstanbul 1996, s. 8.

56 Hüsnü, Arıcı, Davranış Bilimlerine Giriş, Anadolu Üniv. Yayınları, Eskişehir 2002, s. 159. 57 Ş. Özgener, a.g.e., s. 12.

(17)

Etik ile psikolojinin bu yakınlığına rağmen aralarında önemli farklılıklar vardır ki, bunların belli başlıcaları şöyledir59:

• Etik, standartlar, kurallar ve değerler üzerinde dururken; psikoloji, gerçekleri incelemektedir. Etik, bireyin davranışlarını iyi-kötü veya doğru-yanlış açısından de-ğerlendirirken, psikoloji bireyin davranışlarını böyle bir değerlendirmeye tabi tutmaz. Etik ise daima iyinin ve doğrunun yanındadır. Psikoloji bu konuda tarafsızdır. Yani etik, olması gerekeni, psikoloji ise olanı ortaya koymaktadır.

• Etik daha çok iradeli davranışlarla ilgilenirken, psikoloji, bireyin bütün dav-ranışlarıyla ilgilenmektedir. Çünkü ahlâk bireyi yükümlü kılmakta ve sorumlu tutmak-ta; irade dışı davranışlar ise sorumluluk gerektirmemektedir.

1.4.2. Etik ve Sosyoloji

Sosyoloji, kişi ile daha az ilgilenirken, insanların amaçlı olarak meydana getir-dikleri insan topluluklarını (aileden devlete kadar resmi ve gayri resmi, yasal ve yasal olmayan örgüt ve gruplar), diğer bir deyimle sosyal grupları ve bu gruplarla ilgili sos-yal davranış süreçlerini inceler60. Etik ise, bireylerin ve toplumların mutluluğunu ve düzenini sağlayacak kurallar koymaktadır. Bu bakımdan etik, hem bireyci hem de sosyal yönleri olan bir kurumdur61. Daha da önemlisi kaynaklarında, yaptırımlarında ve işlevlerinde sosyal olan etik, bireylere ve küçük gruplara rehberlik etmesiyle de toplumsal bir araçtır. Sokrates’in işaret ettiği gibi etik, bireyi bir tür özerkliğe ve aklı kullanmaya teşvik etmektedir ve hatta bunu istemektedir. Bu nedenle etik, hayatın sosyal kurumlarından biridir62.

Etik sosyolojik köklere sahiptir. Sosyolojik anlamda etik, toplumda yapılması ve uyulması arzu edilen eylemlerden çok daha fazla yaptırım gücü olan, uyulmadığı takdirde toplumun şiddetle tepki göstermesine neden olan topluma mal olmuş yaygın davranışlar, kurallar ve normlar bütünüdür. İyiye ve doğruya yönelten her kural top-lum için bir sosyal değerdir63.

59 Mustafa Çağrıcı, İslam Ahlâkı, 2. Baskı, Ensar Neşriyat, İstanbul 1991, s. 26. 60 E. Eren (2001), a.g.e., s. 2.

61 Osman Pazarlı, İslâmda Ahlâk, Remzi Kitabevi, İstanbul 1972, s. 36’dan aktaran Ş. Özgener, a.g.e., s. 13.

62 H. Tepe, a.g.e., ss. 17-18.

63 Rushworth M. Kidder, How Good People Make Tough Choices, Random House Inc., New York

(18)

Etik değerler hem bireysel hem de toplumsaldır. Bu bağlamda, etik kuralları-nın doğasında hem bireyi yüksek bir insani karaktere ulaştırma, hem de toplumsal bir fayda tartışması vardır. Bu bakımdan etik bilinç, bireyin sosyal bir varlık olmasından dolayı ortaya çıkmaktadır.

Etik, sosyoloji ile yakın ilişki içinde olmakla birlikte, her iki disiplin arasındaki farklılıklar şu şekilde ifade edilebilir64:

Etik, bireyin değer yargılarını taşıyan ve yapılması gerekeni arayan bir varlık olmasının sonucudur. Sosyoloji ise, bir pozitif bilimdir ve diğer pozitif bilimler gibi tasviridir. Yani deneyim ve özellikle gözleme dayanarak sosyal olayları, kurumları ve ilişkileri açıklamakla yetinmektedir.

Etik için asıl önemli olan sosyal olaylar, ilişkiler ve kurumların arkasındaki bireylerdir. Dolayısıyla etik açıdan bu bireylerin yetenekleri, düşünceleri ve niyetleri önem arz etmektedir. Sosyoloji ise kendi yöntemleriyle sadece sosyal olayları, ilişkile-ri ve kurumları incelemektedir.

1.4.3. Etik ve Mantık

Mantık, doğru düşünmenin yollarını arayan, kurallarını koyan, düşünmenin i-çeriği ile değil, biçimiyle ilgilenen bir disiplindir. Mantık, düşünme ve akıl yürütme-den çıkarım yapmayı ifade eder. Gerçeklerin keşfedilmesi bütün bilimlerin amacıdır, fakat gerçeğin kanunlarını denetlemek mantığa düşmektedir. Mantık, geçerli çıkarım-ların biçimlerini ortaya koyan disiplindir. Geçerli çıkarım, doğru öncüllere dayalı ola-rak doğru bir sonuç çıkarmadır. Mantık, geçerli çıkarımları bulduktan sonra, onların denetlenmesini de çeşitli yöntemlerle yapmaktadır65.

Mantık ile etik arasında yakın bir ilişki vardır. Mantıkla zekanın birlikteliği na-sılsa, etik de duygu için aynı anlamı ifade etmektedir. Hatta, Raymond Baumhart’a göre birçok insan duygularıyla etiği eşdeğer tutmaktadır. İnsanlar, hayatın anlamını zekada değil, duyguda aramaktadırlar. Mantık akıldan doğan faaliyetler için bir disip-lin, etik de manevi bir alandır. Mantık zekanın, etik de duygunun en büyük kanunları olarak kabul edilmelidir66. Etik kuralları en az mantık kuralları kadar zorunludur.

64 M. Çağrıcı, a.g.e., s. 27. 65 Ş. Özgener, a.g.e., s. 14.

(19)

reyler etik kurallara uymadığında sosyal dayanışma çözülmektedir. Bireyin çaba gös-termemesinin bir sonucu olarak, sosyal hayattan kopması söz konusu olmaktadır67.

Etik kuralları, yalnızca felsefi veya dinsel bir doktrinden değil, gerçeğin göz-lemlenmesinden çıkarılmalıdır. Çünkü modern zihniyet, akla dayanmayan bir görüşü kabul etmemektedir. Bugün insanlar yeni bir sisteme ve anlayışa ihtiyaç duymaktadır. Yapılacak en doğru şey, yaşamın kanunlarına uyarak, hareket alanlarını genişletmek-tir68. Bu da etik ve mantığın birlikteliğini gerektirmektedir. Çünkü mantık kurallarına uymayan insanlar basit düşündüklerinden genelde etik kurallarına da uymazlar. İnsa-nın gelişimi esnasında fizyoloji, etik ve mantık ilkelerine uymak zorunlu olmaktadır69.

1.4.4. Etik ve Hukuk

Hukuk, toplum hayatında kişilerin birbirleriyle ve toplumla olan ilişkilerini düzenleyen ve uyulması kamu kudreti ile desteklenmiş bulunan sosyal kurallar bütü-nüdür70. Sosyal hayatı düzenleyen kuralların maddi bir müeyyideye (yaptırım) bağ-lanmış olması, hukukun bir özelliğidir. Hukuk ile sosyal hayatı düzenleyen diğer bir kural olan etik arasında yakın bir ilişki vardır.

Hukuk, devlet tarafından tanınmış ve kabul edilmiş normlardır. Çünkü, hem hukuk hem de etik normatif olup, iyi eylemleri emretmekte ve kötü eylemleri yasak-lamaktadır. Faaliyet alanlarının bu yakınlığı sebebiyledir ki, her iki disiplin birbirinin tamamlayıcısı durumundadır71.

Ancak, etik ve yasalar her zaman için örtüşmez. Bu iki kavram birbirini kesen iki daire biçiminde gösterilebilir (Şekil 1.1). İki dairenin kesişmesiyle ortaya çıkan alanı, her iki kavramın çakıştığı koşulları gösterir. Bu alanda hem etik olarak hem de yasal olarak tam bir uyum yaşanmaktadır. Ancak, bu alanın genelde her iki dairenin küçük bir bölümünü oluşturduğu görülmektedir. Bu çakışma alanının dışında kalan bölgeler etik ve yasalar arasındaki farkın büyüklüğünü gösterir72.

67 Ş. Özgener, a.g.e., s. 14. 68 A. Carrel, a.g.e., s. 135. 69 Ş. Özgener, a.g.e., s. 14.

70 Turgut Akıntürk, Hukuka Giriş, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir 2002, s. 3. 71 Ş. Özgener, a.g.e., s. 15.

(20)

Şekil 1.1.: Etik-Hukuk İlişkisi

Şöyle ki; etik olan her davranış, adil ve eşit bir toplumda yasal olarak da kabul edilmelidir. Tabiki bir davranış yasal olsa bile mutlaka etik davranış olduğu anlamına gelmez. Yine yasalara harfiyen uymak da kişinin davranışlarını tümünün mutlaka etik olduğunu düşünmemiz için yeterli sebep değildir. Örneğin bir işçinin işini gereken zamandan daha uzun sürede yapması, kişisel telefon görüşmelerini mesai saatinde yapması, izinli sayılabilmek için hasta olduğunu söylemesi, iş arkadaşının kuralları ihlal etmesini rapor etmemesi gerçekten etik midir? Bu hareketlerin hiç biri net bir şekilde yasa dışı değildir. Gerçekten insanlardan vicdanlarını rahatsız eden bir hareke-ti yaparken farzetmeleri istendiğinde ortaya bir sürü ehareke-tik sorun çıkmaktadır. Kimileri, eğer bir iş yalsalsa kendilerinden emin bir şekilde o işi yaparlar. Kimileri de o işi yapmanın etik olup olmadığını düşünür. Çünkü davranışın etik olması, tek başına ya-sal olmasından daha önemlidir73.

Hukuk bilimi insan eylemlerini konu alır, ama incelemelerini etiğe uygunluk açısından değil, yasalara uygunluk açısından yapmaktadır. Siyasal bir topluluğa ait insanların, “dışa” yansıyan eylemleri, hem hakları hem de ödevleri kapsayan hukuk normları sayesinde, çatışmayı azaltarak birlikte yaşamayı olanaklı kılacak biçimde eşitlik ilkesine göre düzenlenir. Hukuk normları, yasalar biçiminde, topluluğun her üyesinin haklarını güvence altına almakta ve tüm sosyal eylemleri bağlayıcı kılan dü-zeni temsil etmektedir. Hukuk normları, etik normlar değildir ama bağlayıcı olmayı etik normlarla sağlamaya çalışır74.

Hukuk, insanların gerek birbirleriyle gerekse devletle olan ilişkilerinde uyul-ması gereken kuralları belirlemekte ve bunları yaptırıma bağlamaktadır. Hukukta “yaptırım gücü” toplumda yanlışları ve kötülükleri cezalandırmaktadır. Bu bakımdan

73 J. R. Schermerhorn, a.g.e., s. 117. 74 Ş. Özgener, a.g.e., s. 15.

(21)

hukuk kuralları ile etik değerler korunabilir. Ancak, sorun her zaman kanun ile çö-zümlenemeyebilir. Kanunun gücü bazen belirli kişi ve/veya gruplara karşı etkili olma-yabilir veya işletilemeyebilir. Bu nedenle etiğin kurumsallaşması, kanun dışında vic-dan ile de yakınvic-dan ilişkilidir. Vicvic-dan, ahlâki değerleri bir yaptırım gücü olmaksızın korumakta ve gözetmektedir75.

Etik ile hukuk arasındaki farklılıklar aşağıdaki gibi belirtilebilir76:

Hukuk kuralları, insanların davranış ve eylemlerini düzenlemekte ve bazı sı-nırlamalar getirmektedir. Hukuk kurallarının yaptırımı sözkonusudur. Etik kuralları da insan davranış ve eylemlerini sınırlandırır, ancak hukuk kurallarından farklı olarak etik kurallarının maddi yaptırımı yoktur.

• Hukuk kuralları yazılıdır (istisnaları olabilir). Oysa, etik kuralları çoğunlukla yazılı olmayan normlardır. Bu ayrım günümüzde giderek ortadan kalkmaktadır. Çün-kü, günümüzde çeşitli meslekler için etik kurallarının (code of ethics) yazılı hale geti-rildiği yaygın bir şekilde görülmektedir.

Hukuk kuralları “dışa yönelik”tir. Daha açık bir ifadeyle, hukuk kurallarının amacı insan eylem ve davranışları sonucunda başka insanların zarar görmesini engel-lemektir. Etik kuralları ise daha ziyade “içe yönelik”tir. Etik kurallarında kişilerin ya da organizasyonların kendi kendilerini kontrol etmeleri ve etik olmayan davranışlarını sınırlandırmaları geçerlidir.

Hukuk kuralları devlet tarafından oluşturulur. Etik kuralları ise devletin yanısıra diğer organizasyonlar tarafından da oluşturulabilir. Örneğin, siyasal etiğe ilişkin kurallar ve normlar devlet tarafından oluşturulur. Buna karşın, etik kuralları devlet tarafından oluşturulacağı gibi bağımsız sivil toplum kuruluşları ve özel organizasyonlar tarafından da oluşturulabilir.

Hukuk, resmi etik kurallarıdır. Etik ise hukuk kurallarından farklı olarak ge-nellikle gayri resmi kurallardır. Örneğin, vergi kanunları vergi kaçakçılığını etik dışı bir davranış olarak kabul etmekle kalmaz, aynı zamanda yaptırımlar (hapis cezası, vergi cezası vs.) öngörür. Etik ise vergi kaçakçılığının sadece yanlış bir davranış oldu-ğunu belirtir. Yani, hukuk resmi; etik ise gayri resmi kurallar bütünüdür.

75 Coşkun Can Aktan, Ahlâk ve Ahlâk Felsefesi¸ ARI Düşünce ve Toplumsal Gelişim Derneği

Yayı-nı, İstanbul 1999, www.canaktan.org

(22)

Yasalar, toplumsal standartlara uyumu ortaya koymasına karşın; etik, sorunla-rın çözümünü her zaman sağlamamaktadır77 Özellikle iş dünyasındaki bazı etik konu-ları düzenlemekte zorlanmaktadır78. Bu yüzden, işletmeler kimi zaman etik olan ama yasa dışı bir yapıya, kimi zaman da hem etik olmayan hem de yasal olmayan bir yapı-ya dönüşebilmektedir79. Örneğin, başka birisini yaptığı işten itibar kazanmak, alt rüt-bedeki insanlardan mantıksız taleplerde bulunmak ve haksız yere bir işçiyi azarlamak etik açıdan hoş karşılanmayan uygulamalardır, ancak yasaların dışında kalırlar80.

Kanunların gereksinimleri olumsuz olma eğiliminde iken, etik standartlar ge-nellikle olumlu olma eğilimindedir. Kanuni gereksinimler bir toplumun etik gereksi-nimlerinin çok gerisinde kalabilir81. Ayrıca yasalar, yeni işi alanları hakkında kurallar koymada yavaş kalmaktadır. Yasama ve yargı uygulamaları uzun zaman alır. Bu arada bir çok yasa dışı hareket yaşanır. Yeni yasalar çıkartılması gereği acil sorunlar için değil, uzun zamandır bilinen hükümetin göz ardı ettiği sorunlar için de geçerlidir82.

Hukuku, toplumda davranışların asgari düzeydeki norm ve standartlarının bir yansıması şeklinde düşünürsek, hukuki unsur ile etik unsur arasında büyük bir aşırma-nın var olduğunu görebiliriz. İnsanlar genellikle kanunlara uygun davranışın aynı za-manda etik davranış olduğuna inanmaktadır83. Bazı durumlarda etiğin alanı, hukukun alanını içine almaktadır. Ancak, hukukun temas edemediği etik standartlar ve sorunlar da olabilir. Etik olmadığına inanılan bir kanunla karşı karşıya kalabileceğimiz zamanlar vardır84. Örneğin; neredeyse iki yüz yıl Amerikan kanunları, Siyah Amerikalılara zulüm ve işkence yapılmasına izin verdiler. Kanunlar onların mülkiyet olarak sahiplenilmesine, kullanılmalarına ve tecavüze uğramalarına zemin hazırlamıştı. Bugün Siyah Amerikalılar özgür olmakla birlikte, ayrımcılıktan dolayı kanunlar yapılan haksızlıkların önüne geçe-memektedir. Yine Güney Afrika’daki ırkçılık sistemi de kanuni temeller üzerine otur-tulmuştu85. Bu yüzden, hukuki ve etik alanlar birbirini büyük ölçüde aşırmaktadır.

77 R. Karalar ve diğ., a.g.e., s. 77.

78 John R. Boatright, Ethics and The Conduct of Business, Third Edition, Prentice Hall, New Jersey,

2000, s. 16-17.

79 R. Karalar ve diğ., a.g.e., s. 77. 80 J. R. Boatright, a.g.e., s. 16-17. 81 Ş. Özgener, a.g.e., s. 17. 82 J. R. Boatright, a.g.e., s. 17. 83 Ş. Özgener, a.g.e., s. 17.

84 Linda K. Trevino, Katrine A. Nelson, Managing Business Ethicss: Straight Talk About How To Do It Right, John-Wiley & Sons, Inc., New York 1995, s. 15.

85 Thomas White, Right and Wrong: A Brief Guide to Understanding Ethics¸ Prentice-Hall Inc.,

(23)

Gerçekte, toplumun mevcut etik kurallarla yetinmeyip, hukuki bir düzenleme-ye gereksinim duyması, etiğin hukuka duyduğu gereksinimi açıkça göstermektedir. Buna karşılık, etik muhtevadan yoksun bir hukuk düşünülemeyeceği gibi, mevcut etik anlayışı ile çatışan bir hukuk da çatışmanın şiddeti ve boyutları nispetinde fonksiyonel olmaktan uzaklaşmaktadır86.

1.4.5. Etik ve Din

Din, genelde büyük ve üstün, insanın karşı koyamayacağı tabiat üstü ilahî bir varlık tarafından bazı şekiller altında emredildiği kabul olunan kural ve inançlardan oluşmuş bütün olarak ifade edilir. Belirli bir inanç ve eylemler sistemi olarak her din; inanç, duygu, tören ve değerler olmak üzere dört unsurdan meydana gelir. Bir sosyal kurum olarak insan davranışlarında önemli yere sahip olan dinin başlıca fonksiyonu, bir sosyal kontrol aracı olarak toplumun entegrasyonuna katkıda bulunmaktır87. Din, dünyanın her yerinde toplumsallaşmada önemli bir yere sahiptir ve dini kalıplar top-lumsal yaşamın birçok alanında insanları etkiler88.

İnsan ve toplum yaşamını, yüzyıllar boyu büyük ölçüde dinsel etik biçimlen-dirmiştir. Dinsel açıdan etik, bireyin inandığı değerler setinin davranış halidir. Dinsel etiğin en büyük yaptırımı kutsal âhiret inancıdır. Bu yaptırım, bir yandan gücü bir yandan da korkuyu ifade etmektedir. Şüphesiz, âhiret inancı, insanların ulaşacakları mutluluğu ve güzellikleri de önemsemektedir89. Din kurallarının bir kısmı Allah ile O’nun kulları olan insanlar arasındaki uhrevi ilişkileri düzenler. Gerçekten, insanların kutsal bir varlığa, yani Allah ve O’nun peygamberlerine inanmalarıyla ve ibadetlerle ilgili din kurallarında durum böyledir90.

Dünyada bütün dinlerin temeli ahlâk üzerine kurulmuş ve bütün dinler toplum yaşamını düzenleyici ve bireyi doğru davranışa yönlendirici etik kuralları getirmişler-dir. Erdemli bir insanın tanımını yapan bu kurallar artık tümüyle insanlığa mal olduğu gibi, tartışmasız doğrular olarak da kabul görmektedir. Hatta dine ve Tanrı’ya

86 Ş. Özgener, a.g.e., s. 18.

87 Feyzullah Eroğlu, Davranış Bilimleri, 2. Baskı, Beta Basım-Yayım A.Ş., İstanbul 1995, s. 96-98. 88 Enver Özkalp ve diğ.; Davranış Bilimlerine Giriş, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir 2002,

s. 86.

89 Adalet Bayramoğlu Alada, Yerel Yönetimde Ahlâk, Toplu Konut İdaresi Yayınları, İstanbul 1993,

s. 12’den aktaran Ş. Özgener, a.g.e., s. 19.

(24)

mayanların bile bu temel etik normlarını reddetmeleri söz konusu değildir. Bu yönüyle din ile çağdaş dünya arasında hiçbir uyumsuzluktan söz edilemez. Bu kurallar dinin ortaya çıktığı toplumun yaşam biçimi ve değerler sistemi ile oldukça ilişkilidir. Çünkü tüm dinler, ortaya çıktıkları toplumlardaki yanlış davranış ve değer yargılarına atıf yaparak ve bu konudaki değişimi vurgulayarak değer sistemlerini iyileştirmeyi amaç-lamışlardır 91. Dinsel etik, bütün ahlâki buyruklarıyla, birlikte yaşayan insanların istek-leri yararına, kendi istekistek-lerimizi baskı altına almaya dayanmaktadır. Bu etik, başkala-rını göz önüne almayı, başkalarına saygı göstermeyi istemekte ve başkası için kendine karşı durmaktadır92. Gerçekten, hemen hemen bütün dinlerde insanların hemcinsleriy-le iyi geçinmehemcinsleriy-leri, onlara karşı kötü hishemcinsleriy-ler beshemcinsleriy-lememehemcinsleriy-leri, onların canına, malına ve namusuna göz dikmemeleri, yoksulluk içinde bulunanlara yardım etmeleri, yalan söy-lememeleri ile ilgili pek çok emir ve yasaklar vardır ki; bunlar insanlar arasındaki sos-yal ilişkileri, yani dünyevi ilişkileri düzenlemeye çalışmaktadırlar93.

Din, etiğe kural koyucu bir tarzda yaklaşmaktadır. Çünkü burada nelerin iyi, nelerin kötü olduğu dini otorite tarafından bildirilir. Yapılması ve yapılmaması gere-ken hususlar belirtilmekte ve insanların bunlara uymaları istenmektedir. Bütün dinler, insanların nasıl olması gerektiğini öğretmeye çalışırlar. İnsanların birbirleriyle olan ilişkilerinin, insanla insanüstü bir varlık arasındaki ilişkilerin nasıl olması gerektiğini buyruklar şeklinde ortaya koyarlar 94. Din kurallarının koyduğu emir ve yasaklara ay-kırı davranışta bulunmada karşılaşılacak durum günahkar olma ve Ahirette Allah’ın öngördüğü cezaya çarrpılma şeklinde ortaya çıkar95.

Kuramsal açıdan etik, gönüllü insan eylemlerinin doğruluğunu ya da yanlışlı-ğını araştıran ve değerlendiren pratik, normatif ve felsefi bir bilimdir. Etik, daha çok aklın düzgün kullanılmasına dayanmaktadır. Din, iman gerektirirken; etik entellektüel dürüstlük ve rasyonellik talep etmektedir. Dinin gerçekleri bir anlamda nihai ve tam-dır. Etiğin gerçekleri ise her zaman kesin olarak tanımlanamamaktatam-dır. Ama farklı kaynak ve metodolojilere dayanarak her ikisi de insan davranışı için standartlar, ilke-ler ve direktifilke-ler ortaya koymaktadır96.

91 Nur Serter, Dinde Siyasal İslam Tekeli, Sarmal Yayınevi, İstanbul 1997, s. 128’den aktaran Ş.

Özgener, a.g.e., s. 18.

92 Bedia Akarsu, Mutluluk Ahlâkı, İnkılap Kitabevi, İstanbul 1998, s. 14. 93 T. Akıntürk, a.g.e., s. 6.

94 Ş. Özgener, a.g.e., s. 18. 95 T. Akıntürk, a.g.e., s. 6.

(25)

Dine dayalı etik, bireyin eylem ve davranışlarını kutsal kitaplar ve diğer dini hukuk kaynakları ile sınırlandırmaktadır. Dine dayalı etiğin belirgin bir özelliği yere ve zamana göre değişmeyen kalıcı kurallar koymasıdır. Dine dayalı etiğe göre, din kitaplarında yer alan kurallar, itaat edilmesi gereken buyruklardır. Dine dayalı etiğin savunucuları; insanı iyiye, doğruya ve güzele götüren şeyin iman olduğunu belirtirler. Onlara göre dini inançları olmayan bir kimse etik davranamaz ve iyiyi kötüden ayıramaz. Bu çerçevede dinin manevi disiplin sağlayacağı savunulur. Öte yandan, etik değerler, standartlar, kurallar dinden bağımsız şekilde kendiliğinden oluşabilir. Buna laik etik adı verilir. Laik etik, bireyin davranışlarını doğrudan doğruya dinsel kurallara tabi olmaksızın serbest bırakmaktadır. Laik etik savunucuları ise insanın dini inançları olmadan da etik değer yargılarını kabul edeceği ve bunlara uyacağını belirtmektedir-ler97. Laik etiği savunan düşünürler, etiğin kısmen dinsel kurallardan etkilendiğini kabul etmektedirler.

1.4.6. Etik ve Ekonomi

Ekonomi, insanların gereksinimlerini ve bunları tatmine yönelen çabaları ince-leyen bir sosyal bilim olarak tanımlanabilir98. Ekonomik alan, günlük yaşamda insan-ların etik kuralları ve ikilemleriyle en fazla karşılaştıkları alanlardan biri olmaktadır. Etik bilimi ile ekonomi biliminin çok az ortak özelliği bulunmaktadır. Etik bilimi, olması gereken ile ilgilenirken, ekonomi bilimi olan ile ilgilenmektedir. Ekonomi bi-limi; insanların ne şekilde davrandıklarını ve bu davranışların sonuçlarının neler oldu-ğunu açıklamaya çalışmaktadır. Dahası, açıklamalarını insanların mantıklı ve kendi çıkarlarına uygun hareket ettikleri, kendileri için en iyisinin ne olduğunun düşündük-leri şeklinde yaptıkları varsayımına dayandırmaktadır. Aksine, felsefeciler etik konu-larını tartıştıkları zaman, insanların nasıl davranması gerektiği sorusuna cevap ara-maktadırlar ve konunun etik yönüne bakıldığı zaman, insanların ne yapmaları gerekti-ği, sistematik olarak, onların etiğe uygun çıkarlarının, onları neler yapmaya götüreceği ile çatışabilmektedir. Bu davranış tarzında ifade edildiği gibi, sanki ekonomi bilimini, etik biliminden ayıran derin bir ayrılış varmış gibi gözükebilir; bu ayrılık olan ile ol-ması gereken arasındaki ayrılıktır99.

97 Coşkun Can Aktan, Ahlâk ve Ahlâk Felsefesi¸ ARI Düşünce ve Toplumsal Gelişim Derneği

Yayı-nı, İstanbul 1999, www.canaktan.org

98 Tevfik Pekin, Ekonomiye Giriş, Bilgehan Basımevi, İzmir 1987, s. 1’den aktaran Ş. Özgener, a.g.e., s. 19.

(26)

Hem ekonomi hem de yasalar bir işe karar vermede büyük önem arz eder. An-cak bu iki unsurun karar almada etkili faktörler olduğunu kabul edip, etiğin bu konuy-la ilgisi olmadığını savunan görüş tamamen yanlıştır. Futbol gibi dişe diş mücadele gerektiren oyunlar bile kuralların yanısıra sportmenlik erdemlerine sahiptir. İş de aynı şekilde resmi kurallardan başka şeylerle yönlendirilir. Buna ek olarak herkesin kendi menfaatini düşündüğü rekabetçi sistem, varlığını etik davranışa borçludur ve bu sis-tem etik tabanda değerlendirilir. Bununla birlikte iş etiğinin ekonomiyle ve yasayla ilişkisi çok karmaşıktır100.

Etik, ekonomiden baskın (dominant) olmamalı ve ekonomi de etiği geçersiz kılmamalıdır. Her iki disiplin birbirinden tamamıyla ayrı tutulamaz. Birçok etik soru-nun büyük ölçüde ekonomik olduğu düşünülmektedir. Ekonomi ile etik değerler ara-sındaki temel sorun, karmaşıklıktır. Bu sorun yalnızca kuramsal değil, pratikte de mevcuttur. Özellikle iş etiği; ekonomi ile etik arasında hoşlanılmayan bir evlilik gibi-dir. Dolayısıyla etik, ekonomik hedeflere ulaşmada önemsiz bir araç olarak görülme-melidir. Hukuk, etik ve vicdan kuralları çerçevesinde işlemeyen bir ekonomik sistem, toplumsal destekten ve güvenden yoksun kalacaktır. Ekonominin rolü, aynı zamanda etik amaçların gerçekleşmesine katkıda bulunmak olmalıdır. Çünkü etkin eşitlik için herbiri diğerinin varlığına gereksinim duymaktadır. Etik değerler diğer bütün gereksi-nimler gibi ekonomik gereksigereksi-nimlerle de ilişkili olmaktadır. İlgili etik değerlerin des-teği olmaksızın ekonomik değerler ayakta kalamaz. İnsan gereksinimlerini temel alan ahlâki değerler ile ekonomik değerler birbirleriyle işbirliği ve uyum içinde ve birbirle-rine temel teşkil etmektedirler101.

İşletmeler yasaların belirlediği çerçeve içerisinde hareket eden ekonomik or-ganizasyonlardır. İş imkanı sağlamalarının yanında öncelikle hizmet ve yarar sağlama-ları için kurulmuşlardır102. Herşeyden önce yapısı, amacı ve işleyişi açısından ekono-mik olmak zorundadır. Bu zorunluluk işletmecilik dalında izlenmesi gereken bilimsel nitelikli ilkelerin ötesinde, bir bakıma belirli bir çevrenin arzu ya da baskısından ileri gelir103. Kapitalist bir sistemde firmalar açık pazarda etkili bir şekilde rekabet etmeli

100 J. R. Boatright, a.g.e., s. 13.

101 Thomas White, Business Ethics, Macmillan Publication, New York 1993, s. 13’ten aktaran Ş.

Özgener, a.g.e., s. 19.

102 J. R. Boatright, a.g.e., s. 13.

(27)

ve kazanç sağlamalıdırlar. Amerika iş dünyası bir oyun gibi farz edildir. Bu oyunun hedefi genelde hükümetçe koyulan oyun kuralları içerisinde hareket ederek mümkün olduğunca çok kazanmaktır. Bu görüşte bazı etik standartlarını göz önünde bulundur-mak faydalı, hatta çok gerekli olabilir. Ancak bu, kazanç sağlamanın önünde bir engel teşkil eder104.

Etik alanındaki tartışma konularından birisi de etik ile ekonomik sistemler ara-sındaki ilişkidir. Ekonomik sistem, ekonomik olayların içerisinde cereyan ettiği huku-ki ve sosyal çerçeve şeklinde nitelenebilir. Etiği, içinde yaşanılan ekonomik sistemden soyutlamak mümkün değildir. Etik kurallarını gözardı eden bir ekonomik sistemde mekanizmalar etkin bir şekilde işlemeyecektir105.

1.5. ÖRGÜTSEL ETİK

İşletmeler insanların ihtiyaçlarını karşılamak üzere, yine insanlar tarafından belirli bir kâr sağlamak amacıyla kurulmuş ekonomik bir varlıktır. Ancak, ekonomik hayat sosyal veya toplumsal hayattan ayrı düşünülemez106. Her işletmenin kendine özgü bir çevresi vardır, işletme belirli bir çevrenin etkisi altında kalır ve yine her iş-letme belirli bir çevreyi etkiler. Bu çevre ekonomik, sosyal ve yasal nitelik ve içerik taşı-yan bir yapı sunar. Söz konusu çevreye karşı kuşkusuz işletmenin çok yönlü sorumluluk-ları da vardır. İşletmenin sosyal çevresi de en az ekonomik çevre kadar önem taşır107.

İşletmeler faaliyette bulundukları toplumun alışkanlıkları, gelenek ve görenek-leri ile ahlâkından etkilenirler. İşletmenin karar organları o toplumun içinde büyümüş, eğitim görmüş ve çalışmış bireylerden oluşur. İşadamı, girişimci ve yöneticiler karar ve-rirken içinde bulundukları koşulları ve toplumun değer yargılarını göz ardı edemezler108.

Kapsadığı alan itibariyle çok ilgi çekici olan iş etiğinin kapsam ve sınırlarını çizmek oldukça zordur. Ayrıca, bu konudaki sorunların çözümü için evrensel bir yak-laşım da söz konusu değildir. Bu nedenle, iş dünyasında büyük önem arz eden bu a-landaki sorunların çözümü için daha fazla yaratıcılığa gereksinim duyulmaktadır109.

104 J. R. Boatright, a.g.e., s. 13. 105 Ş. Özgener, a.g.e., s. 19.

106 H. Ülgen, S. K. Mirze, a.g.e., s. 449.

107 Zeyyat Sabuncuoğlu, Tuncer Tokol, İşletme, Ezgi Yayınları, Bursa 2001, s. 35. 108 H. Ülgen, S. K. Mirze, a.g.e., s. 449.

(28)

İş ve etik davranış konusunu tartışıp, yeniden düşünmek günümüzün karmaşık, rekabetçi ve küreselleşen yeni ekonomik düzeninde ayakta kalabilmek için gereklidir. Etik davranışların geliştirilmesi, “ahlaki standartlar konulması ve başarıyı engelleyen ya da tehdit eden bir konu olarak değil; iş yöntemlerinin iyileştirilmesinde önemli bir fırsat” olarak algılanmalıdır. İş yaşamında sergilenen kimi davranışlarda, çeşitli etkenlerin de etkisiyle örgütsel etik dışına çıkılabilir. Hiç de arzulanmayan bu tür olumsuzlukların giderilerek, etik davranış bütününe ulaşılması her yönetimin temel görevidir110.

Günümüz iş örgütlerinde, özellikle informel yapıların da desteklemesiyle, ge-rek bireysel ve gege-rekse örgütsel düzeyde stres, çatışma, vb. olgular gündeme gelebilir. Önemli olan bunları iş ve örgütsel etik içinde değerlendirerek, uyum yönünde hareket etmektir111.

1.5.1. İş ve Örgütsel Etik Kavramları

İnsan yaşamında etik her zaman önemli bir rol oynamıştır. Etik, insana neyin iyi, neyin kötü olduğu konusunda yol gösterici bir işleve sahiptir, iyi veya kötü olarak kabul ettiğimiz şeyler toplumsal törelerden ve davranış biçimlerinden etkilenmiş ola-bilir112. Eski çağlarda ekonomi denildiğinde, bundan sadece bir ya da sadece bir kaç meslekten ibaret olan iktisadi faaliyetler anlaşılırdı. Ticaret, bilindiği üzere en eski mesleklerin başında gelmektedir. Eski çağlarda yazılı kutsal din kitaplarına bakıldı-ğında ticaretin belirli ahlaki ilkeler ve kurallar içerisinde yapılması önemle vurgulanmşıtır. “Ticaret ahlakı”, bu anlamda meslek ahlakının bilinen en eski türü-dür113. 19. yüzyıldan bu yana Sanayi Devrimi’nin etkisiyle ticaretin yaygınlaşarak uluslararası sınırları zorlamasıyla birlikte etik, iş yaşamında en çok tartışılan konular-dan biri haline gelmiştir114.

Kapsam ve sınırları çok geniş olan iş etiği kavramını açıklamak için pek çok tanım yapılmıştır. İş etiğinin en iyi tek bir tanımı olmamasına rağmen işletmenin ken-di ekonomik çıkarları ile sosyal ve refah talepleri arasında dengeyi sağlayacak seçim-ler yapmak için hem ilkeseçim-lere hem de inançlara dayalı muhakeme ve hüküm gerektirdi-ği konusunda bir uzlaşma vardır115.

110 M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik, a.g.e., s. 398. 111 M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik, a.g.e., s. 398. 112 Ş. Özgener, a.g.e., s. 5.

113 Coşkun Can Aktan; “Meslek Ahlakının Boyutları”,

http://www.canaktan.org/din-ahlak/ahlak/meslek-ahlaki/is-ahlaki-kavram.htm

114 Ş. Özgener, a.g.e., s. 5. 115 Ş. Özgener, a.g.e., s. 51.

(29)

İş etiği, genel anlamda etiğin bir alt koludur. İş etiğini açıklamaya çalışan tüm tanımlar, belirli bir durumdaki “yanlış ve doğru”nun ne olduğu konusunda var olan kuralları, standartları ve etik ilkeleri kapsamaktadır116.

Basit olarak iş etiği, iş dünyasındaki davranışları yönlendiren, onlara rehberlik eden etik ilkeler ve standartların toplamıdır117. Bu ilkelere uygun olarak yapılan ey-lemler etiksel olarak kabul edilir118. Belli bir davranışın doğru mu yanlış mı etik veya etik dışı olduğu genelde yatırımcılar, müşteriler, çıkar grupları işçiler, yasal sistem ve toplum gibi sermayedar gruplarınca belirlenir119.

Genel olarak iş etiği; bütün ekonomik faaliyetlerde dürüstlük, güven, saygı ve hakça davranmayı ilke edinmek ve çevreyle temas halinde bulunurken aynı çevreyi paylaşan topluma destek olmaktır120.

İş etiği, etik kuralların iş etkinliklerine ve iş ilişkilerine uygulanmasıdır121. İş etiği, ahlaki standartların işletmelerdeki bireylerin davranışlarına uygulanmasıyla ilgi-lenir. İş etiğinde ahlak norm ve kurallarının bir analizi iş kurumlarında çalışan insanla-rı davranışlainsanla-rına uygulanır. Bu analiz, iş kararlainsanla-rı verecek yönetici ve işçilere ahlaki sorumluluk ve yükümlülüklerini bildiren bir uygulamalı etik tipidir122.

Velasquez’e göre iş etiği; ahlaki standartları rasyonel bir şekilde değerlendirme ve bu standartları iş ortamlarında uygulama sürecidir. Bir diğer tanıma göre iş etiği; iş ortamında karmaşık ahlaki ikilemleri incelemek ve çözmek için etik prensipleri uygu-lama disiplini ve sanatıdır. Bu disiplin ve sanat bir kurum veya kuruluşun tüm işlemle-rinde kendini gösterir123.

İş etiği genel etik kurallarının iş hayatına uyarlanmasıdır124. Başka bir ifadeyle, kişisel etik normların ticari yatırım, hedef ve aktivitelerde nasıl uygulanacağının

116 R. A. Buchholz, S. B. Rosenthal, a.g.e., s. 3. 117 M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik, a.g.e., s. 399. 118 Z. Sabuncuoğlu, T. Tokol, a.g.e., s. 51.

119 R. A. Buchholz, S. B. Rosenthal, a.g.e., s. 3. 120 Ş. Özgener, a.g.e., s. 51.

121 R. Wayne Mondy, Shane R. Premeaux, Management, Concepts, Practices, and Skills, Seventh

Edition, Prentice Hall, New Jersey, 1995, s. 92.

122 R. A. Buchholz, S. B. Rosenthal, a.g.e., s. 3. 123 Ş. Özgener, a.g.e., s. 52.

124 William C. Frederick, Keith Davis and James E. Post; Business and Society: Corporate Strategy, Publicity, Ethics, Sixth Edition, McGraw-Hill Pub., New York. 1998, s. 52.

Şekil

Şekil 1.1.: Etik-Hukuk İlişkisi
Şekil 2.1: İşletmenin Sosyal Sorumluluk Piramidi
Tablo 3.1’de görüldüğü gibi, ankete cevap veren işletmelerin % 40’ı gıda sek- sek-töründe, % 20’si inşaat seksek-töründe, % 20’si kağıt sektöründe ve % 20’si de  madenci-lik sektöründe faaliyet göstermektedir
Tablo 3.3.: Ankete Cevap Veren İşletmelerin Kuruluş Yılları  Kuruluş Yılı  Frekans  Yüzde  Geçerli Yüzde
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Ancak kurumsal sosyal sorumluluk ile ilgili yapılan çalışmalara bakıldığında, kurumsal sosyal sorumluluğun şirketler ve belirli paydaş grupları açısından ele

(Şekil 1) Hastaya operasyon kararı verildi ve genel anestezi altında sağ trans-servikalinsizyon ile Zenker divertikülü ortaya konuldu ve lineer stapler

satsız olarak köfte-ekmek satılamaz ken, milyonlar getiren eski eser ti­ careti bir çok yerlerde ruhsat alın-. Eski eser piyasasında en çok aranan Sfenks

 Kant ; bütün eylemlerde iyi istencin önemli olduğunu ve bir eylemin ahlaksal değerinin sonucuna göre değil, eylemin arkasındaki niyete bağlı olduğunu öne sürmüştür.

Öte yandan, çoğunluğu Ankara ve İstanbul gibi büyük kentlerde uygulanmakta olan bazı kentsel dönüşüm projeleri ile kentte bütünsellikten ziyade, parçacıl bir

K ı­ şın kendi evinde görmeğe fırsat bulamadığım bayan Fahrünnisa Zeydin resimleri ise, bende sade­ ce orijinal olarak bir tesir bırak­ tı.. Meselâ Bergama

Sesleri tan›ma ve görüntüyü izleme özelli¤i olan robot, rahatça yürüyor ve parmaklar›n›n her birini ayr› ayr› oynatabiliyor.. Hubo, 41 eklem

* Doğrudan KSS uygulamasını hayata geçirmek için kurulan ve çevreye duyarlı ürünler üreterek bu amacını kuruluş amacı olarak belirleyen Body Shop gibi firmalar (ama ? )..