• Sonuç bulunamadı

Gelecek Yönetim Uygulamaları ve İşletme Çevre Yönetimi

II. BÖLÜM

2.4. SOSYAL SORUMLULUĞUN KAPSAMI VE SINIRLARI

2.4.5. Ekolojik Yapıya Duyarlılık ve Çevre Kirliliğinin Önlenmesi

2.4.5.2. Gelecek Yönetim Uygulamaları ve İşletme Çevre Yönetimi

Artan nüfus ve sanayileşmenin sonucu olarak; doğal kaynakların hızlı tüketi- mi, artan israf, kaynakların optimal kullanılmaması, ozon tabakasının yıpranması, ormanlık alanların bozulması, erozyon, yani çevresel bozulma ve kirlenme dünyamızı tehdit eder hale gelmiştir453. Endüstrileşme ve işletmeler doğa ile canlı yaşam arasında asırlardır sürüp giren ekolojik dengeyi bozarsa bu insanlığın ve dünya hayatının sonu

449 http://www.geocities.com/isitir/cevrekoruma.htm 450 M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik; a.g.e., s. 387. 451 http://www.geocities.com/isitir/cevrekoruma.htm 452 M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik; a.g.e., s. 387. 453 B. Baki, E. Cengiz; a.g.m., s. 158.

olacaktır. O halde, işletmeler çevresel bozulma ve kirlenmenin önüne geçecek her türlü tedbiri bir sosyal sorumluluk gereği olarak almalıdırlar454.

Çevre kirliliğinin önlenmesi ve çevrenin yaşanabilecek bir ortam olarak ko- runması önemlidir. Herkesin, “sağlıklı ve dengeli bir çevrede yasama hakkına sahip” olması Anayasal bir güvencedir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çev- re kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ortak ödevidir455. İşletmeler çevre- lerini korumalı ve elden geldiğince çevreyi geliştirip, sürekli kalkınmayı desteklemeli ve doğal kaynakların israfını önlemelidir456.

Çevre sorunları ile ilgili olarak kamuoyunun duyarlılığının giderek artması, çevre mevzuatının işletmelere artan yükümlülükler getirmesi, “kirleten öder” ilkesin- den hareket ederek “kirleten temizler” ilkesinin yaygınlaşmaya başlaması, çevre en- düstrisinin yeni bir sektör olarak gelişmesi, çevre koruma ve doğaya saygı duygusu konusunda duyarlı işletmelerin kamuoyu, yasa koyucu ve uygulayıcılar nezdinde say- gınlığının artması, çevre yönetiminin giderek önem kazanmasına neden olmuştur457.

Çevre yönetimi, insanlarla birlikte insan varlığının devamına olanak veren tüm ekonomik sistemlerin bozulmalarını önlemeyi ve geleceklerini teminat altına almayı amaçlayan planlama, örgütleme, eşgüdümleme, haberleşme ve denetleme işlevlerinin bütünü olarak tanımlanabilir458.

Çevre yönetiminin hedefi, ekonomik girişimlerin karar alma süreçlerinde çev- resel etkileri temel faktörlerden biri olarak görmesi, insan sağlığının korunmasına kat- kıda bulunması, doğal kaynakların akılcı kullanımının güvence altına alınması, çevre- sel zarar ve sorunların kaynağında önlenmesi, çevresel kaliteyi yükseltmesi, çevresel planlamaya ve çevre konusundaki çalışmaların eşgüdümüne öncelik verilmesi ve Çev- resel Etki Değerlemesi (ÇED) sistemi olarak bilinen yönetsel karar alma sürecinin ulusal ve yerel ölçekte kurumsallaşmasının sağlanmasıdır459.

454 E. Eren (2001); a.g.e., s. 92.

455 M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik; a.g.e., s. 387. 456 R. Karalar ve diğ.; a.g.e., s. 89.

457 Esin Şahin; “İşletme-Çevre Etkileşimi ve İşletmelerin Sosyal Sorumluluğu”, S.Ü. Ssyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya 1996, ss. 15-16’dan aktaran; Ş. Özgener; a.g.t., s. 182.

458 Ş. Özgener; a.g.t., s. 182.

Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sistemi, bir yatırım yapılmadan önce o yatırımın çevreye etkilerinin etraflıca değerlendirilmesi demektir. ÇED sistemi “önce- den tahmin” ve “önceden önleme” mantığına dayalıdır460. Bu tekniğin amacı, öngörü- len gelişmenin yol açabileceği olumsuz çevre ve sağlık etkilerinin önceden tespit edi- lip, gerekli önlemlerin alınmasını sağlamaktır461.

Çevreci gruplar ve işletme örgütler arasında artan çevre birlikteliği uygulama- ları gelişmeler olumlu ise işbirliğine, olumsuz ise çatışmaya dönüşme eğilimindedirler. İşletmelerin örgütsel amaçları saptanırken çevreci örgütlerle işbirliğine gidilmesi başarılı bir iletişim ve halkla ilişkiler eylemi olarak algılanır hale gelmiştir. Bilinçli toplumlarda faaliyet gösteren işletmelerin çevreci örgütlerin etkinliğini artırma ve ekolojik yapıyı koruma yolunda gösterdikleri gayretleri gittikçe gelişme göstermektedir462.

Çevreyi dikkate alan stratejiler, teknolojiler, programlar birçok firma için ö- lümle kalım arasındaki fark gibidir, en azından pazardaki rekabet gücünü belirler. Çevre yaklaşımlı stratejik kararlar almak gerek durgun ve düzenli, gerekse dinamik ve rekabetçi pazar koşullarında firmanın gücünü artırır463. Bu nedenle, örgütsel amaçlar ile çevresel grupların amaçlarının çatışmamasına dikkat edilip, örgütsel planların eko- lojik sorumluluğa uygun bir yapıda hazırlanmasına çalışılmalıdır 464.

1980’lere kadar firmalar çevresel faaliyetleri kendilerine zorla dayattırılan yü- kümlülükler olarak görmekteydiler. 1990’lara doğru bu durum değişti. İşletmeler sa- vunma amaçlı çevresel faaliyetlere daha da bir önem vermeye başladılar465.

Gelişmiş Avrupa ülkelerinde faaliyet gösteren birçok işletme, halkla ilişkiler işlevlerinde-çevre dostu imajı oluşturmak yönünde faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Bu işletmelerin tüketicilere sundukları mallarını ekolojik yapıya uygun hale getirmeleri

460 C. C. Aktan; “Sosyal Sorumluluk ve Çevre Koruma Ahlakı”, http://www.canaktan.org/din-

ahlak/ahlak/meslek-ahlaki/sosyal-sorumluluk.htm

461 M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik; a.g.e., s. 388.

462 John Milliman, A. Clair Judith and Ian Mitroff; “Environmental Group and Business Organiza-

tions: Conflict or Cooperation” SAM Advanced Management Journal, Vol: 59, No: 2, Spring 1994, ss. 41-46’dan aktaran; M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik; a.g.e., s. 389.

463 Henrique, I., Sadorsky, P.; “The Determination of An Environmentally Responsive Firm; An Empi-

cal Approach”, Journal of Environmental Economics and Management, 20, s. 395’ten akta- ran;B. Baki, E. Cengiz; a.g.m., s. 158.

464 J. Milliman, A. C. Judith and I. Mitroff; a.g.m., ss. 41-46’dan aktaran; M. Ş. Şimşek, T. Akgemci,

A. Çelik; a.g.e., s. 390.

yanında çevresel standartlar oluşturma yolunda da bir takım çalışmalar içinde oldukla- rı gözlemlenmektedir466.

Gelişmiş ülkeler, doğal dengelerin bozulmasından dolayı çevredeki tehlikeli değişimleri durdurmak için her geçen gün yeni önlemler almakta ve bu önlemlere uy- maları yönünde diğer ülkeler de baskılar yapabilmektedirler 467. Avrupa Parlamentosu ve Konseyi’nin 20 Aralık 1994 tarih ve 94/62/EC sayılı kararname ile; “Ambalaj ve ambalaj atıklarının çevre üzerindeki olumsuz etkilerini önlemek, hiç olmazsa olabildi- ğince azaltmak, Avrupa Birliği içerisindeki ticareti engelleyici unsurlardan kaçınmak ve iç piyasanın işlevselliğini temin etmek” amacını gütmesi ve buna yönelik yaptırım- lara yönelmesi ülkemiz işletmelerini de bağlayıcı özelliktedir468.

Avrupa Birliği ülkelerinde çevreye duyarlılık gösterilmesi Türk işletmelerini de bu tür çalışmalara zorlamaktadır. Bugün bazı işletmelerimizde çevre için ayrılan fonlar bütçenin % 10’una kadar çıkmaktadır. Ortalama ise % 1-2 civarındadır469.

Ülkemizde önceleri kimi bölgelerdeki birinci derece tarım arazilerinin sanayi kuruluşları ve konut yapımı amacıyla elden çıkarılması biçiminde başlayan ekolojik sorunlar, son yıllarda sanayileşmenin hızlanması ve hızla artan nüfusun da etkisiyle önemli boyutlara ulaşmıştır. Bugün, Türkiye’nin en verimli tarım arazilerinin küçüm- senmeyecek bir bölümü tarımsal kullanım dışında kalmıştır. Özellikle, Marmara, Ege ve Çukurova bölgelerinde toplanan sanayi kuruluşları ve bu bölgelerdeki hızlı kent- leşme sonucunda yerel yönetimlerin alt yapı hizmetlerinde yetersiz kalması, çevredeki akarsuları olduğu kadar denizleri de önemli ölçüde kirletmiştir. İzmir ve İzmit körfez- lerinin hızla birer ölü deniz haline dönüşmeleri, doğa üzerindeki sürekli tahribatın en belirgin örneklerindendir. Öte yandan, birçok büyük sanayi kuruluşu bulundukları doğal çevreyi hızla kirletmektedirler. Örneğin; Yatağan Termik Santralının çevresin- deki ormanlarda yol açtığı zarar 600 bin çam ağacına ulaşmıştır. 1986 yılında tespit edilen bu zararın bugün daha da fazla olduğu bir gerçektir470.

466 Simon A. Booth; Crisis Management Strategy: Competition and Change in Modern Enterprises, Roudledge, London 1993, s. 234’ten aktaran; M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik; a.g.e., s. 388.

467 Uğur Dinçer; “Uluslararası İlişkilerde Çevre Boyutu”, Çevre Teknoloji Dergisi, Sayı: 3, Nisan

1995, s. 1’den aktaran, M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik; a.g.e., s. 389.

468 M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik; a.g.e., s. 389. 469 Z. Sabuncuoğlu, T. Tokol; a.g.e., s. 47.

Ülkemizde çevre kirliliğini azaltmak için mutlaka eğitime ve kamuoyu oluş- turmaya ağırlık vermek gerekir. Burada sivil toplum örgütlerine de önemli görevler düşmektedir471. Önemle belirtelim ki, çevrenin korunması ve çevre ahlakının toplum- da kurumsallaşması için gönüllü kuruluşların da aktif mücadelesi çok önem taşımakta- dır472. Ekonomik ve mesleki çıkar grubu olmayan sivil toplum örgütlerinin çevre koruma- da ağırlığı bulunmaktadır. Ayrıca çıkar grupları yönetimi etkilemede önemli role sahiptir. Sendikalar, çevreciler ve meslek kuruluşları kamuoyunda etkili olabilmektedir473.

Çevrecilik (ENV-Environmentalism) anlayışı doğrultusunda mal ve hizmetler ile üretim süreçlerine yönelik çevresel ve toplumsal tehditlere ilişkin risklerin saptan- ması, toplum veya çevre yararına yönelik olarak üretim süreçleri ile mal ve hizmetlerin yeniden tasarımını kolaylaştırabilecektir474.

Porter ve Van Der Linde’ye göre bu durum, firmaları rekabeti geliştirici yeni çevresel buluşlar yapmaya itmiş ve sonuç olarak çevreyi daha az kirleten üretim süreç- leri gelişmiştir. Artık insanlar, ulusal ve uluslar arası düzeyde ekolojik dengenin ko- runmasına uzun vadeli katkıda bulunacak şekilde sorumluluk üstlenmekte ve bu so- rumluluklarını yaşam alışkanlıklarını değiştirerek kanıtlamak durumundadırlar475.

ABD, İngiltere ve Avrupa Topluluğu ülkelerinde uygulama görmeye başlayan “Yeşil Hisseler ve Ekoloji Fonları” yöntemi ile, “Çevre Dostu” olan işletmelerin hisse senetlerinden oluşan “Ekolojik Fonlara” (Eco Funds) finansal destek sağlanması da izlenmesi gereken yeni bir gelişme olarak karşımıza çıkmaktadır476.

Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği Başkanı Alber Bilen, “Türkiye’de faaliyet gösteren ve derneklerine üye olan dünyaca tanınmış ilaç ve kimya üreticilerinin çevre konusunda yılın 365 günü duyarlı olmayı hedefleyen bir taahhütnameyi gönüllü olarak

471 Z. Sabuncuoğlu, T. Tokol; a.g.e., s. 50.

472 C. C. Aktan; “Sosyal Sorumluluk ve Çevre Koruma Ahlakı”, http://www.canaktan.org/din-

ahlak/ahlak/meslek-ahlaki/sosyal-sorumluluk.htm

473 M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik; a.g.e., s. 388.

474 Ian Mitroff; “Crisis Management and Environmentalism: A Natural Fit”, California Management Reviev, Vol: 36, No: 2, 1994, s. 102’den aktaran; M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik; a.g.e., s. 389. 475 B. Baki, E. Cengiz; a.g.m., s. 158.

476 İhsan Ersun; “2000’li Yıllara Doğru Uluslararası Finansal Pazarlardaki Gelişmeler ve Türkiye”, Banka ve Ekonomik Yorumlar Dergisi, Yıl: 29, Sayı: 4-5, Nisan-Mayıs 1992, ss. 29-32’den akta-

imzalayarak; çevre, insan sağlığı ve güvenlikten oluşan üçlü sorumluk gereğini kabul ettiklerini” beyan etmiştir 477.

Başta TEMA Vakfı olmak üzere, çevreci örgüt veya grupların gittikçe kamuo- yu ve medya desteğini sağlayarak; Çevre ve Sağlı Bakanlıkları başta olmak üzere, ilgili diğer merkezi veya yerel kurumlar üzerindeki yaptırım güçlerini artırmaları, iş- letme yönetimleri açısından yadsınamayacak önemli gelişmelerdir478.

Dünyadaki çeşitli bölge ve ülkelerde yaygın olarak kullanılan birkaç tane çevre yönetim sistemi standardı bulunmaktadır. Bu standartların en yaygın ve en çok kulla- nılanı ISO 14000’dir 479. Yeni düzenlemeyle TSE EN ISO 14000 Çevre Yönetim Sis- temi Standardları kapsamında yer alan çevre konusunun, Kalite Derneği’nce standart- ların ötesinde bir Toplam Kalite konusu olarak görülmesi duyarlılık boyutunun daha da artacağının bir göstergesi şeklinde yorumlanabilir480.