• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM

2.4. SOSYAL SORUMLULUĞUN KAPSAMI VE SINIRLARI

2.4.5. Ekolojik Yapıya Duyarlılık ve Çevre Kirliliğinin Önlenmesi

2.4.5.1. Ekolojik Yapı ve Çevre Kirliliği

Webster sözlüğünde tanımlandığı gibi ekoloji; “Organizmaların birbirleriyle olan ilişkileriyle ilgilenen bir bilim dalı olup, kendi çevresi, özellikle doğal ritim ve dönüşüm, toplumsal gelişim ve yapı. farklı türdeki canlı varlıklar arasındaki ilişki, coğrafi yayılım ve nüfus değişimleri olarak ifade edilmektedir”417.

Ekoloji bilim dalı, temelde, canlılarla doğa arasındaki ilişkileri incelemektedir. Doğanın canlılar ve özellikle insanlar tarafından sınır tanımayan, insafsız bir biçimde kullanılması, doğa ile yaşam arasında eskiden beri devam edip gelen dengenin süratle bozulmasına neden olmaktadır418.

İnsan, ekolojik sistemin dönüşümü ve etkilerinin dışında kalabilen tek canlıdır denebilir. Kimi bakteriler ve hayvanlar yalnızca belirli bir çevrede ve belirli koşullar içersinde yaşayabilmelerine karşın, insan belirli ölçülerde çevresini kontrol ederek ona aktif ya da pasif uyum sağlamayı öğrenmiştir419. Ancak ve ne yazık ki, insanın doğaya egemen olma boyutlarının genişlemesiyle beraber, birçok ekonomik, sosyal, politik ve çevresel sorunlar gündeme gelmeye başlamıştır. Bunların hepsine birden de “insanlı- ğın ekolojik sorunları” adı verilmiştir420.

Ekolojik sorunlar; çevrenin korunması, yeniden dönüşüm ve kirliliğin kontrolü gibi konularda ortaya çıkmaktadır421.

Korunma kavramıyla zarar, kayıp ve savurganlığa karşı kaynakların korunması ifade edilir. Yeniden dönüşüm ise yeniden kullanılması için kullanılmış olan materyal- lerin tekrar işlenmesidir. Böylelikle yeryüzündeki kirliliğinin azaltılmasına yardımcı olunabilir. Yeniden dönüşümlü kağıtlar, plastikler ve alüminyumlar kirliliğin azaltıl- masında yararlı olan ürün örnekleridir.

Kirlilik ise yaşamımızı ve sağlığımızı tehlikeye atan zararlı materyallerin giri- şiyle doğal çevrenin bozulmasıdır. Böcek zehirleri, petrol, sanayi ve kimyasal ilaç atıkları, katı çöpler, zararlı ve zehirli gazlar ile radyoaktif atıklar içinde bulunduğumuz

417 R.M. Hodgetts; a.g.e., s. 405.

418 M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik; a.g.e., s. 386. 419 O. Alpugan, M.H. Demir, M. Oktav, N. Üner; a.g.e., s. 426

420 Necmettin Çepel; Doğa, Çevre, Ekoloji ve İnsanlığın Ekolojik Sorunları, Altın Kitaplar Yayınevi,

İstanbul 1992, ss. 141-142’den aktaran; M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik; a.g.e., s. 386.

dünyayı, suları ve havayı kirletir. Dolayısıyla bunlar, ozon tabakasının yok olması, ormanların azalması, sulu alanların yok olması, toprak erozyonu, çölleşme ile bitki ve hayvan türlerinin neslinin tükenmesi gibi çevresel endişeleri ortaya çıkarır.

Bugün dünyamızın ve insanoğlunun yüzyüze bulunduğu sorunların başında doğanın ve çevrenin kirlenmesi gelmektedir. Sanayileşme ile birlikte çevre sorunları- nın da artmaya başlaması son yıllarda tüm toplum kesimlerini “sürdürülebilir kalkın- ma”nın yollarını aramaya sevketmiştir. Sürdürülebilir ekonomik kalkınma, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını tehlikeye düşürmeden bugünkü neslin ihtiyaçlarını karşılamak anlamına gelmektedir. Dolayısıyla ekonomik büyüme ve kalkınma gerçekleştirilirken doğanın ve çevrenin korunmasına azami çaba gösterilmesi gerekir422.

İşletmeler, sosyal sorumluluğun bir gereği olarak, bir taraftan çevreyi kirlet- memeye özen gösterirken, diğer taraftan kirlenmiş bir çevreyle mücadele ederek onu güzelleştirecek tedbirleri desteklemeli ve teşvik etmelidir423.

Tüm dünya ülkelerine bakıldığında tespit edilen başlıca çevre sorunları şunlardır424:

• Endüstriyel ülkeler karbondioksit yaparak çevreyi önemli ölçüde kirletmek- tedirler.

• Çevre kirliliği, bilinçsizce ve plansızca avlanma vs. nedenler dolayısıyla bi- yolojik türlerin giderek azaldığı görülmektedir.

• Dünyada her yıl ormanların azaldığı gözlemlenmektedir. • Endüstriyel atıklar sonucu denizler, nehirler kirlenmektedir.

• Özellikle büyük şehirlerde motorlu taşıtlardan çıkan zehirli gazlar çevreyi ve insan sağlığını tehdit edecek boyutlara ulaşmıştır.

• Bazı ülkelerde ısınma amacıyla kullanılan kömür vs. yakıtlar hava kirliliği sorununu ortaya çıkarmaktadır.

• Plansız şehirleşme, yapılaşma ve göç gibi sorunlar dolayısıyla çevre kirliliği her geçen gün daha da artmaktadır.

422 Coşkun Can Aktan; “Sosyal Sorumluluk ve Çevre Koruma Ahlakı”, http://www.canaktan.org/din-

ahlak/ahlak/meslek-ahlaki/sosyal-sorumluluk.htm

423 Ö. Dinçer; (1995), a.g.e., s. 161.

424 C. C. Aktan; “Sosyal Sorumluluk ve Çevre Koruma Ahlakı”, http://www.canaktan.org/din-

• Sahil yerlerinin plansız - programsız yapılaşmaya açılması ve kaçak yapıla- ra göz yumulması doğanın katledilmesi anlamına gelmektedir.

• Topraklarını “milli koruma” altına alan ülke sayısının çok fazla olmaması da doğa ve çevrenin tahrip edilmesine neden olmaktadır. Öte yandan, topraklarının bir kısmını “milli koruma” alanı içine almış olan ülkelerde ise bakımsızlık ve ilgisizlik, bu alanlardan arzu edilen şekilde yararlanılmasını engellemektedir.

• Sanayileşme ile enerji kullanımı doğru orantılıdır. Enerji tüketiminin artma- sı da ister istemez doğa ve çevre sorunlarını gündeme getirmektedir.

• Sanayileşme ve şehirleşme sonucunda sera gazlarının artması neticesinde atmosfer ısınmakta, bu da iklimlerde önemli değişikliklere neden olmaktadır. Aşırı sıcaklık, aşırı soğuk, buzulların erimesi, seller vs. gelişmeler, iklimbilimcilere göre sera gazlarının artması neticesinde ortaya çıkmaktadır.

• Yeryüzündeki aşırı ultraviole ışınlar dolayısıyla ozon tabakasının her geçen gün giderek inceldiği görüşü bilim adamlarınca öne sürülmektedir. Sanayileşme ile birlikte kullanılan çeşitli gazlar ozon tabakası üzerinde olumsuz etkiler ortaya çıkar- maktadır.

İşletmelerin ekolojik çevreye olan sorumlulukları Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı Stockholm Deklarasyonunda şu şekilde belirtilmiştir; “hürriyet, eşitlik ve yeterli yaşam koşulları sağlayan onurlu ve refah içinde bir çevrede yaşamak her insanın temel hakkıdır. Bugünkü ve gelecek nesiller için çevreyi korumak ve ge- liştirmek herkesin ortak sorumluluğudur”425.

Günümüzde işletmelerin ekolojik çevreye vermiş oldukları zararları; hava kir- liliği, su kirliliği, ses (gürültü) kirliliği, iklim değişikliği ve bazı bitki ve hayvan türle- rinin yok olması şeklinde sıralayabiliriz.

a. Hava Kirliliği

Hava, içinde yaşadığımız gaz ortamı oluşturmanın yanında yaşam için temel bir gaz olan oksijeni tutar. Oksijen yanma olaylarını da sağlayan temel bir madde- dir426. Bilindiği üzere işletmeler ürün ve hizmet üretimi sonucunda havaya zehirli

425 M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik; a.g.e., s. 386. 426 http://www.geocities.com/isitir/cevrekoruma.htm

maddeler ile boğucu gazlar vermekte oksijen oranını bozmaktadırlar427. Hava kirliliği, fabrika bacalarından çıkan zehirli gazların havaya karışmasından428, otomobil egzost gazından ve sigara dumanından meydana gelmektedir429.

Evler, iş yerleri, sanayi kuruluşları ve otomobillerin çevreye verdikleri gaz a- tıklar havanın bileşimini değiştirir. Havaya karışan zararlı maddelerin başlıcaları kü- kürt dioksit (SO3), karbon monoksit (CO), karbon dioksit (CO2), kurşun bileşikleri, karbon partikülleri (duman), toz vb. kirleticilerdir. Ayrıca deodorant, saç spreyleri ve böcek öldürücülerde kullanılan azot oksitleri, freon gazları ile süpersonik uçaklardan çıkan atıklar da havayı kirletir.

Zararlı gazların (özellikle kükürt bileşikleri); yağmur, bulut, kar gibi ıslak ya da yarı ıslak maddelerle karışmaları sonucunda asit yağmurları oluşur. Asit yağmurları da bir yandan orman alanları vb. yeşil alanları yok etmekte bir yandan da suları kir- letmektedir430.

Hava kirliliği tüm canlıların yaşamını tehdit etmekte, insanlarda kanser, solu- num ve akciğer hastalıkları ve kemik hastalıkları gibi tehlikeli rahatsızlıkları arttır- maktadır. Ayrıca atmosferin kirlenmesi nedeniyle iklimlerin bozulmasına, hatta bitki- lerde fotosentez sürecinin tehlikeye girmesine neden olmaktadır. Dünya sıcaklığının artması, buzulların çözülmesi, jeolojik değişmeye neden olmaktadır. Havadaki oksijen oranının azalmasıyla zararlı birtakım gazların atmosfere yayılması ve ozon tabakasının incelmesi de ayrı bir sorun kaynağıdır431.

Hava kirliliği aşağıda verilen uygulamalarla önlenebilir432:

• Hava kirliliğinin en önemli nedenlerinden olan fosil yakıtlar olabildiğince az kullanılmalı. Bunun yerine doğalgaz, güneş enerjisi, jeotermal enerji vb. enerjilerin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.

• Karayolu taşımacılığı yerine demiryolu ve deniz taşımacılığına ağırlık ve- rilmelidir. Büyük kentlerde toplu taşıma hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır. Böylece, otomobil egzozlarının neden olduğu kirlilik azaltılabilir.

427 E. Eren (2001); a.g.e., s. 92.

428 Z. Sabuncuoğlu, T. Tokol; a.g.e., ss. 48-49. 429 R.M. Hodgetts; a.g.e., s. 405.

430 http://www.geocities.com/isitir/cevrekoruma.htm 431 M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik; a.g.e., s. 386. 432 http://www.geocities.com/isitir/cevrekoruma.htm

• Sanayi kuruluşlarının atıklarını havaya vermeleri önlenmelidir. • Yeşil alanlar artırılmalı, orman yangınları önlenmelidir. • Ozon tabakasına zarar veren maddeler kullanılmamalıdır. b. Su Kirliliği

Yeryüzündeki içme ve kullanma suyunun miktarı sınırlıdır. Zamanla su kay- naklarının azalması, insan nüfusunun artması ve daha önemlisi, suların kirlenmesi yaşamı giderek zorlaştırmaktadır433.

Bazı firmalar, sanayi artıklarını yakınlarındaki derelere veya göllere bırakmak- tadırlar. Büyük göller gibi bazı su havzaları sonuç olarak büyük ölçüde kirlenmekte- dir. Diğer durumlarda firmalar, sıvı atıklarını yer altına pompalamaktadırlar. Maalesef bu atıklar zaman zaman sızıntı yaparak yeraltı ve yerüstü sularım kirletmektedir434.

Zararlı sıvı maddelerin, dere, göl ve denizlere verilmesi sonucu sular, hiç kul- lanılamayacak hale gelmekte, su içerisinde yaşayan hayvanlar ve diğer yararlı canlılar yok olmaktadır435. Ormanlar ve bitki örtüsünün bir yandan insanlar tarafından diğer yan- dan da hava kirliliğinin etkisiyle azalması, yeryüzündeki su dengesini olumsuz etkileyerek kuraklık ve erozyona neden olmaktadır. Bu nedenle, kolektörlerde toplanan atık suların, atık su temizleme sistemleriyle yeniden kullanılabilir hale gelmesi gerekmektedir436.

Yeni yeni kurulmaya başlanan arıtma tesisleri, lağım ve sanayi atık sularını hem kimyasal hem de biyolojik olarak temizlemektedir. Böylece hem sulama suyu gibi yeniden kullanılabilir su kazanılmakta hem de denizlerin kirlenmesi önlenmekte- dir. Bu nedenle sanayileşme mutlaka iş yerleri planlanırken arıtma tesisleri ile birlikte düşünülmelidir437.

c. Toprak Kirliliği

Başka bir kirlenen ve bozulan çevre ise topraklardır438. Canlılığın kaynağı sa- yılabilecek toprağın yapısına katılan ve doğal olmayan maddeler toprak kirliliğine neden olur. Böyle topraklarda bitkiler yetişmez ve toprağı havalandırarak yarar sağla-

433 http://www.geocities.com/isitir/cevrekoruma.htm 434 R.M. Hodgetts; a.g.e., s. 407.

435 E. Eren (2001); a.g.e., s. 92.

436 M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik; a.g.e., s. 387. 437 http://www.geocities.com/isitir/cevrekoruma.htm 438 E. Eren (2001); a.g.e., s. 92.

yan solucan vb. hayvanlar yaşayamaz duruma gelir. Topraktan bitkilere geçen kirletici maddeler, besin zinciri yoluyla insana kadar ulaşır. Hastahane atıkları gibi mikroplu atıklar, hastalıkların yayılmasına neden olur439. Katı maddelerle kullanılan ürünlerin ambalajı veya artıklarıyla bozulan toprağın, üstelik kirlenmiş ve zehirli maddeler içe- ren sularla sulandığı takdirde, humus tabakası bozulmakta, verimliliği azalmakta ve hatta ortadan kalkmaktadır440.

Doğanın gerek insan ve gerekse hayvanlar için en vazgeçilmez nimeti, topra- ğın 10 ile 40 cm kalınlığında olan geniş bakteriyel faaliyetini kapsayan ve humus adı verilen örtüdür. Toprağın en üst kısmında olması sebebiyle en fazla zarar gören kı- sımda burasıdır. 2 cm kalınlığındaki humus örtüsü ancak 200-300 yıllık bir zamanda oluşabilmektedir. Özellikle değerli toprak alanlarına yapılan fabrikaların zararlı sıvı ve katı atıklarını bırakması doğal bitki örtüsünün ortadan kalkmasına, erozyon ve toprak kayıplarına neden olmaktadır441.

Toprak kirliliğine neden olan başlıca etmenler442:

• Ev, iş yeri, hastahane ve sanayi atıkları, • Radyoaktif atıklar,

• Hava kirliliği sonucu oluşan asit yağmurları,

• Gereksiz yere ve aşırı miktarda yapay gübre, tarım ilacı vb. kullanılması, • Tarımda gereksiz ya da aşırı hormon kullanımı,

• Suların kirlenmesi. Su kirliliği toprak kirliliğine neden olurken, toprak kirli- liği de özellikle yer altı sularının kirlenmesine neden olur.

Toprak kirliliğinin önlenmesi için aşağıdaki uygulamalar yapılmalıdır:

• Verimli tarım topraklarında yerleşim ve sanayi alanları kurulmamalı, yeşil alanlar artırılmalıdır.

• Ev ve sanayi atıkları, toprağa zarar vermeyecek şekilde toplanıp depolanmalı ve toplanmalıdır.

439 http://www.geocities.com/isitir/cevrekoruma.htm 440 E. Eren (2001); a.g.e., s. 92.

441 M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik; a.g.e., s. 387. 442 http://www.geocities.com/isitir/cevrekoruma.htm

• Yapay gübre ve tarım ilaçlarının kullanılmasında yanlış uygulamalar önlen- melidir.

• Nükleer enerji kullanımı bilinçli şekilde yapılmalıdır. d. Ses (Gürültü) Kirliliği

Sanayileşme ve modern teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan çevre sorunla- rından biri de ses kirliliğidir. Gürültü de denilen ses kirliliği, istenmeyen ve dinleyene bir anlam ifade etmeyen sesler ya da insanı rahatsız eden düzensiz ve yüksek seslerdir443.

Sanayileşme, plansız kentleşme, hızlı nüfus artışı, ekonomik yetersizlikler, in- sanlara gürültü ve gürültünün yaratacağı sonuçları konusunda yeterli ve etkili eğitimin verilmemiş olması, ses kirliliğini yaratan önemli etmenlerdir.

Gürültünün insan üzerinde olumsuz etkileri vardır444. İnsanlar için kabul edile- bilir gürültü kirlilik düzeyi 90 desibel olarak belirlenmiştir445. 85-90 desibel düzeyine kadar olan gürültüler sağlık yönünden önemli sakıncalar yaratmazken 90 desibel’in üstündeki gürültülü ortamlarda günde 8 saat veya daha fazla çalışanlarda işitme kayıp- ları doğmakta ve iş verimi düşmektedir446.

Otomobil kornaları, siren sesleri, uçak sesleri, gürültülü çalışan çeşitli aletler, ses sınırını aşan eğlence merkezleri v.s. gürültü kirliliğine neden olmaktadır. Araştır- malar gürültünün; dengesizlik, baş ağrısı, mide bulantısı, genel endişe ve cinsel ikti- darsızlığa neden olduğunu göstermektedir. Ayrıca aşırı gürültü işitme kaybına da ne- den olmaktadır447. Gürültünün işitme kaybı gibi fiziksel etkisi yanında psikolojik etkisi de vardır. Gürültü bir stres nedenidir. Dikkati azaltır, anlama derecesini etkiler, reaksiyon zamanını uzatır ve insanlarda bezginlik, yorgunluk ve sinirlilik gibi psikolojik durumlar ortaya çıkarır448.

Ülkemizde, insanları gürültünün zararlı etkilerinden korumak için gerekli ön- lemleri içeren ve çevre yasasına göre hazırlanmış olan “Gürültü Kontrol Yönetmeliği” uygulanmaktadır. Ancak yönetmeliğin hedeflerine ulaşabilmesi için insanların bu ko- nuda eğitilmeleri ve bilinçlendirilmeleri gerekir.

443 http://www.geocities.com/isitir/cevrekoruma.htm 444 Z. Sabuncuoğlu, T. Tokol; a.g.e., ss. 48-49. 445 M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik; a.g.e., s. 387. 446 Z. Sabuncuoğlu, T. Tokol; a.g.e., ss. 48-49. 447 M. Ş. Şimşek, T. Akgemci, A. Çelik; a.g.e., s. 387. 448 Z. Sabuncuoğlu, T. Tokol; a.g.e., s. 49.

Ses kirliliği aşağıdaki uygulamalarla önlenebilir449:

• Otomobil kullanımını azaltacak önlemler alınmalıdır.

• Ev ve iş yerlerinde ses geçirmeyen camlar (ısıcam gibi) kullanılmalıdır. • Eğlence yerleri vb. ortamlarda yüksek sesle müzik çalınması engellenmelidir. • Gürültü yapan kuruluşlar, şehirlerin dışında kurulmalıdır.

e. İklim Değişikliği

Sera gazlarının global iklim üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması ve at- mosferdeki karbondioksit gazı oranının azaltılması çabalarını içermektedir450.

Aşırı artan karbondioksit gazı, atmosferin üst katmanlarında birikerek ısının, atmosfer dışına çıkmasını engeller. Böylece yeryüzü giderek daha fazla ısınır. Bu da buzulların eriyerek denizlerin yükselmesine kıyıların sularla kaplanmasına neden ola- bilecektir. “Sera Etkisi” denilen bu olay sonucu denizlerin 16 metre kadar yükselebi- leceği tahmin edilmektedir451.

f. Bazı Bitki ve Hayvan Türlerinin Yok Olması

‘Termal elektrik santralleri ve sıcak su oluşturan elektrik santralleri atık sıcak sularını civardaki göl ya da nehire bıraktıklarında sıcak su nedeniyle çevresine uyum gösteremeyen canlılar ölmektedir. Ayrıca kürk hayvanlarının yoğun biçimde avlanıl- ması, bazı türlerin yok olmasını hızlandırmaktadır452. Bu konuda özellikle hayvanları koruma derneklerinin ciddi tepkileri vardır.