• Sonuç bulunamadı

Kisisel-Örgütsel Düzeyde Yaşanan Çıkar Çatışmaları

1.7. ÖRGÜTSEL ETİĞİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

1.7.1. Çıkar Çatışmaları

1.7.1.1. Kisisel-Örgütsel Düzeyde Yaşanan Çıkar Çatışmaları

Kişisel-örgütsel düzeyde yaşanan çıkar çatışmaları, bireysel etik değerler ile örgüt ve örgüt içindeki diğer kişilerin etik değerleri arasındaki farklılıktan ortaya çı- kar149. Bu çatışmanın olmaması için çalışanlar kendi kişisel çıkarlarıyla işletme çıkar- larını birbirinden ayırabilmelidirler150. Örneğin; bir kişi, firmasının ürettiği bir ürünün reklamının Playboy ve Penthouse dergilerinde yayınlanmasına kendi etik değerleri açısından karşı çıkabilir. Fakat işletme politikası bunu gerektirebilir. Bu örnekte, ör- gütsel değerler doğrudan, bireyin kişisel değerleriyle çatışmaktadır151.

Bu durumdaki bir birey (veya yönetici) bireysel etik değerleriyle, örgütsel etik değerler arasında bir ikilem yaşamaktadır. Kişiler genellikle, örgüt içerisinde tamamen bir sosyalleşme sürecinden geçmeden önce böyle sorunlarla daha sık karşı karşıya kalabilmektedirler. Sonuçta, kişisel değerlerin evrensel olmadığını ve herkesin etik değerlerinin farklı olmasının doğal olduğunu söylemek mümkündür. Bu nedenle, bir örgütte oluşturulan örgütsel etik değerlere uyum, büyük ölçüde bir tercih sorununu ortaya çıkarmaktadır152.

Bireylerin tutum, değer ve beklentileriyle; işletmelerin tutum, değer ve beklen- tileri farklılık göstermektedir. Bunlar arasındaki uyumsuzluk arttığında çıkar çatışma- ları ortaya çıkar. Özellikle işletmeler iş sözleşmelerine dayanarak çalışanların bağım- sız yargılarını kendi lehine kullanma hakkına sahiptirler. Ancak bireylerin bağımsız yargıları tehlikeye düştüğü ve beklentileri karşılanmadığı zaman, çıkar çatışmaları ortaya çıkmaktadır153.

Çoğu ülkede, çalışanların bir kararı etkileyeceği varsayılan hediye, rüşvet, ki- şisel ayrıcalık, özel prim gibi ayrıcalıkları kabul etmemeleri istenir. Ancak, birçok

148 B. Şimşek (1998), a.g.m., http://www.isguc.org/arc_view.php?ex=98

149 Gülsün İşseveroğlu; “Meslek Ahlakı”, http://www.isguc.org/arc_view.php?ex=106 (İnsan Kaynak-

ları Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 1).

150 R. Karalar ve diğ., a.g.e., s. 81.

151 O. C. Ferrell, J. Fraedrich and L. Ferrell, a.g.e., s. 157.

152 B. Şimşek (1998), a.g.m., http://www.isguc.org/arc_view.php?ex=98

ülkede iş yaptırmanın yaygın yolarından birisinin rüşvet vermek olduğu da kabul edilmektedir154.

Hediye verme, doğruluk, ayrım yapma, fiyat hileleri ve uygulamaları, sözleş- meler ve anlaşmaların yönetilmesinde dürüstlük gibi faktörler örgüt çıkarları ile kişisel çıkarlar arasındaki çatışmaların temel sebepleri olabilir155. Ancak, hiçbir şey çıkar çatışmasına açıktan rüşvet ve komisyon almak kadar zemin hazırlayamaz. Rüşvet, bir kişinin iş sözleşmelerine ve çalışmanın doğasına uymayan bir tarzda sergilediği dav- ranışı sonucu elde ettiği karşılıktır. Rüşvete her zaman kötü gözle bakılmıştır. Bu kar- şılığın para olması şart değildir. Yine, gizli komisyonlar ve bireylerin diğer önemli kişilerle olan ilişkileri bizzat çıkar çatışmalarına yol açabilir156.

Rüşvet ve hediye alma hem kamu kurumlarında hem de özel işletmelerde ge- çerlidir. Kamu kurumlarında bir işin kolay yapılması, yasa ve yönetmeliklerin dışına taşacak biçimde yapılması karşılığında rüşvet ve hediye verilmektedir. Özel işletme- lerde de alım satımlarda, ihalelerde, iş yaptırmada rüşvetin yaygın olduğu görülmek- tedir. Rüşvet yalnızca para biçiminde olmamaktadır. Araba, ev, uyuşturucu, kadın, giysi büyük paraların yanında rüşvet olarak kullanılabilmektedir157.

Bireysel-örgütsel düzeydeki çatışmanın diğer bir nedeni, özellikle son yıllarda değişen teknoloji sayesinde çalışanların çevreyle daha fazla ilgilenmeleridir. Artık çalışanların yöneticilerden beklentileri farklılaşmaktadır. Çalışanlar iş güvenliği sağ- layan bir çalışma ortamına olan taleplerini daha açık dile getirmektedirler. Buna ek olarak, işyerinde özgür konuşma, özel hayatın gizliliği gibi hakları konusunda da daha hassastırlar ve örgütleriyle (dolayısıyla yöneticileriyle) çatışma içine girebilmektedir- ler. Pek çok kişi, çalışma saatleri dışındaki davranışlarının yöneticileri ilgilendirmedi- ğine, içki ve alkol kullanımını ölçen testlerin ise kişisel gizliliği kısıtladığına inanmak- tadırlar. Oysa yöneticiler açısından özgür konusşma, çalışanların işletme içi bilgileri dışarı sızdırması demektir. Ayrıca yasadışı ya da etik-dışı davranışlarından dolayı yö- neticilerin örgüt-dışı gruplara, hükümete rapor edilmesi demektir. Daha açık bir anla- tımla çalışanların özgür konuşma hakkı, yöneticilere göre bir ihbar veya gammazlama

154 R. Karalar ve diğ., a.g.e., s. 81.

155 O. C. Ferrell, J. Fraedrich and L. Ferrell, a.g.e., s. 26-27. 156 Ş. Özgener, a.g.e., s. 96.

demektir158. Nitekim, yapılan çalışmalardan anlaşıldığına göre, en çok çatışma da bu alanda yaşanmaktadır. Böylece, işletmelerde gerginliklere tanık olunmaktadır159.

Sonuç olarak, çatışmanın genellikle işletme ilişkileri ve uygulamalarından or- taya çıktığı görülmektedir. Çıkar çatışmasının ortaya çıkmaması için, kişilerin bireysel özel çıkarları ile işletme çıkarlarının birbirinden ayrılması gerekmektedir. Genel ola- rak bu nedenle, yöneticiler ve çalışanların rüşvet alıp vermesi, kişisel ödemeleri kabul etmesi, hediye alması etik dışı birer davranış olarak kabul edilmektedir. İşletmelerde bireysel-örgütsel düzeyde yaşanan çatışma sonucu ortaya çıkan etik sorunlara; rüşvet, adam kayırma, işletme fonlarını zimmetine geçirme gibi davranışlar örnek olarak veri- lebilir. Tüm bu davranışlara genel olarak yolsuzluk (corruption) da denildigi görül- mektedir. Yolsuzluk kavramı son derece aşağılayıcı ve küçük düşürücü çağrışımlar yapmaktadır. Bu kavramla ilgilenenlerin çoğunun üzerinde ortak olarak uzlaştıkları nokta, yolsuzluğun toplumun ileriye dönük değişimini ve ekonomik gelişmesini en- gellediği varsayımıdır.

Yolsuzluğun bir türü olan rüşvet, kişisel çıkar için görev ve yetkinin kötüye kullanılmasıdır. Rüşvet birkaç değişik şekilde olabilir. Birincisi, yasal olan işlemlerin daha hızlı ve süratle yerine getirilmesi için görev ve yetkiyi kötüye kullanmaktadır. Diğer şeklinde ise yasal olmayan işlemlerin yerine getirilmesi için bir çıkar karşılığın- da görev ve yetkinin kötüye kullanılması şeklinde olur160. Yolsuzluk olgusunun bir takım karakteristikleri vardır. Bunlar kısaca şöyle sıralanabilir: Yolsuzluk olayına da- ima birden fazla insan karışır. Hırsızlık veya işletme fonlarından zimmete para geçir- me tek kişiyle olabilir. Ama yolsuzluk olgusunun kahramanının tek kişi olması hemen hemen imkansızdır. Örneğin, bir kişi görevli olarak yaptığı bir yolculuğa ait masrafla- rını fazla göstererek bunu tek başına gerçeklestirmiş gibi görünebilir. Oysa bu kişiye, şişirilmiş faturaları temin eden kimseler ve bu faturaları çoğu kez bile bile kabullenen üstleri de bu yolsuzluk olayının içinde yer almış olurlar. Yolsuzluk, genellikle gizliliği gerektirir. Yolsuzluk olgusu, karşılıklı sorumlulukları ve karşılıklı çıkarları içerir. So- rumluluk ve çıkarların parasal olması zorunluluğu yoktur. Yolsuzluk olgusunun içinde bulunan kişiler, yasalarla açıkça çatışmaktan kaçınarak, bu girişimlerini kapatacak bir

158 O. C. Ferrell, J. Fraedrich and L. Ferrell, a.g.e., s. 151.

159 Vitell Scott, Troy A. Festervand, “Business Ethics: Conflicts, Practies and Beliefs of Industrial

Executives”, Journal of Business Ethics, S. 6, Netherland, 1987, s. 114.

160 Coşkun Can Aktan, “Yolsuzluk Türleri, Siyasallaşma, Siyasal Patronaj, Rant Kollama, Rüşvet,

takım yasal işlemlere sığınırlar. Yolsuzluk olgusu, kişisel çıkarların, kesinlikle örgüt- sel ve toplumsal çıkarlara üstün tutulması esasına dayanır161 .

Bu liste uzatılabilse de, belli başlı karakteristikleri bunlardır. Her ne kadar yol- suzluk olayları hem etik dışı, hem de yasa dışı olarak kabul edilmişse de, bazı yöneti- cilerin bunları savunduğunu görmek mümkündür. Özellikle çok uluslu şirketlerde rüşvet olgusuna farklı yaklaşıldığı görülmektedir. Bir ülkede rüşvet olayı hiç yaşanmazken, baş- ka bir ülkede rüşvet vermeksizin işlerin yürütülemediğine tanık olunmaktadır162.

Yöneticiler, rüşvet vermek suretiyle istediklerini kısa sürede elde edebilecekle- rini, bunun ise rüşvet vermeyip kırtasiyecilik içinde boğulmaktan daha iyi olduğunu ifade etmektedirler. Rüşvet verme olayını iki açıdan ele almak mümkündür. Birincisi, hakkını elde edebilmek için verilen rüşvettir. Bu durumda, rüşvetin verilmesi adeta zorunlu bir hal almıştır. Rüşvet verilmemesi durumunda ise o iş yapılmayacaktır. Ta- bii ki, diğer kişilerin haklarını kısıtlamamak temel koşuldur. Eğer böyle bir durum söz konusu olursa bu tür rüşvet verme de kesinlikle etik dışı olarak kabul edilecektir. Ör- neğin, büyük miktarda rüşvet ödemek suretiyle başkasının kazanacağı bir ihaleyi ken- di lehine çevirmek, başkasının haklarına tecavüz olduğu için kesinlikle etiğe uygun bir davranış olmayacaktır. Bu da rüşvet olayının diğer boyutudur163.

1.7.1.2. Kişisel-Toplumsal Düzeyde Yaşanan Çıkar Çatışmasından