• Sonuç bulunamadı

Yeterli Şüphe

Belgede Ceza muhakemesi hukukunda şüphe (sayfa 126-146)

5271 sayılı CMK'nın 160. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlayacaktır. Aynı maddenin ikinci fıkrası gereğince ise, Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.

Buna göre, Cumhuriyet savcısı suç izlenimini veren bir hal ile karşılaştığında derhal gerekli araştırmaları yapacak ve maddi gerçeğe ulaşmak için tüm delilleri toplayacaktır. İşte TCK'nın 2/1-e maddesindeki hüküm uyarınca “Kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre” olarak tanımlanan soruşturma, bir sonraki evre olan kovuşturma evresine geçilip geçilmeyeceğini belirlemektedir. Zira TCK'nin 175/1 maddesinde de: “İddianamenin kabulüyle, kamu davası açılmış olur ve kovuşturma evresi başlar.” şeklinde belirtildiği üzere Cumhuriyet savcısı, tanzim edeceği iddianame ile soruşturma safhasından kovuşturma safhasına geçilmesi gerektiği yönünde iradesini mahkemeye iletmiş olacaktır. İşte bu nedenle iddianamenin ceza muhakemesinde çok önemli olduğunu görmekteyiz. Zira 5271 sayılı CMK'nın 175/1 maddesi uyarınca, mahkemenin iddianameyi kabul etmesiyle kamu davası açılmış olacak ve kovuşturma evresi başlayacaktır.

TCK'nın 170. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca: “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa, Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.” Aksi halde ise yani Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde

edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hallerinde, TCK'nın 172/1. maddesindeki hüküm uyarınca kovuşturmaya yer olmadığına karar vermek yükümlülüğü altındadır.318 Yani soruşturmanın başlaması için yeterli olan şüphe

derecesi “basit şüphe” iken, kamu davasının açılması için bu kuvvet derecesi yeterli görülmemiştir. Kamu davasının açılması için daha fazla derecede bir şüpheye gerek görülmüştür. 5271 sayılı CMK'nın 170'inci maddesinin 2'nci fıkrasında, kamu davasının açılabilmesi için "yeterli şüphe "'nin varlığı aranmıştır. Burada kamu davası açılması için aranan ve maddi soruna ilişkin yenilmesi gereken şüphenin derecesi kanunumuzda “yeterli şüphe” olarak belirlenmiştir. Daha önce de belirttiğimiz gibi buradaki şüphe de fiille bağlıdır ve şüphenin mevcudiyeti maddi sorunun değerlendirilmesi ile ilgilidir.

Soruşturma evresi sonucunda soruşturma konusu eylemle ilgili iddianame düzenlemek şeklinde olumlu ya da kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermek şeklinde olumsuz bir sonuç çıkarma görevi bulunan Cumhuriyet savcısı, bu hususta değerlendirme yaparak takdir yetkisini kullanmak suretiyle kendisinin kanaatini ortaya koyacak ve bu kanaate göre soruşturma evresini sonuçlandıracaktır. İşte burada Cumhuriyet savcısının yapacağı değerlendirme hukuki soruna ilişkin değil maddi soruna ilişkindir ve maddi sorunun mevcudiyeti yönünden “yeterli şüpheye” ulaşmışsa iddianame düzenlemesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle kamu davası açılması için aranan şüphe hukuki sorunun tespiti ve çözümüne ilişkin bir şüphe değildir, fiile ilişkin ve maddi sorunla ilgilidir.

318 Konuyla ilgili olarak Yargıtay 11. Ceza Dairesi, E:2009/18144 K:2010/4318 ve 09.04.2010 tarihli

kararında: “TCK'nın 170. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca da soruşturma evresi sonucunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa iddianame düzenlemek, aksi halde de 172. madde gereğince kovuşturmaya yer olmadığına karar vermek yükümlülüğü altındadır.” şeklinde açıklama getirilmiştir. Bkz.: http://www.savasbaytok.av.tr/index.asp?sayfa=2020, (E.T.16.05.2019).; İddianamenin düzenlenmesi için “suçun işlendiği hususunda” yeterli şüphe oluşturan delilden söz edilmesine karşılık, kovuşturmaya yer olmadığı kararı yönünden “kamu davasının açılması için”yeterli şüphe oluşturan delilden söz edilmesinin yerinde olmadığını belirten görüş; delillerin suçun işlendiği konusunda yeterli şüphe uyandırıp uyandırmadığı ve suçluluk konusunda tahminde bulunmayı gerektirdiğinden, kovuşturmaya yer olmadığı kararı için de suçun işlendiği konusunda yeterli şüphe aranması şeklinde değişiklik yapılmasının yerinde olacağını belirtmiştir. Bkz.:Centel/Zafer, Muhakeme, s. 537.

Yeterli şüphe, eldeki delillere nazaran, yapılacak duruşmada sanığın mahkum olması ihtimali beraat etmesi ihtimalinden daha kuvvetli olması319 veya benzer bir

şekilde, mevcut delillerle bir mahkumiyet kararının çıkmasının muhtemel olmasıdır.320 Yeterli şüphenin belli ölçüde yoğunlaşmış şüphe olarak tanımlayan

görüşe göre de, şüphelinin söz konusu suçu işlemiş olma ihtimalinin işlememiş olma ihtimalinden daha fazla ve güçlü olmasıdır.321 Farklı bir görüşte olan yazar ise,

soruşturma aşamasında maddi gerçeği tespit etmek gibi bir gayesi olmayan Cumhuriyet savcısının elde edilen delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe uyandıracak bir yoğunluğa ulaşıp ulaşmadığını değerlendirmek ve şüphenin olduğu durumlarda kamu davası açmak mecburiyetinde olduğunu belirterek, dikkat edilmesi gerekenin şüphelinin fail olması ihtimalinin yüksekliğini ortaya koymaktan ziyade, dava açıldığı taktirde mahkeme önünde, soruşturma aşamasında elde edilen deliller aracılığıyla şüphelinin o suçu işlediğinin ne ölçüde tartışılabileceği ve şüpheli hakkında mahkumiyetin ne derece mümkün olacağı olduğuna değinmiştir.322

Bizce de yeterli şüphe, soruşturma evresinde yapılan araştırmalar sonucu elde edilen delillerle, mahkemece yapılacak yargılama neticesinde mahkumiyet kararı verilme ihtimalinin daha ağır gelmesi olarak tanımlanabilir. Diğer bir deyişle suç işlendiği yönünde edenilen izlenim üzerine yapılan araştırma ile kamu davasının açılabilmesi, elde edilen delillerle suçun işlendiği yönünde yeterli yoğunlukta şüpheye ulaşılması halidir.

Ceza muhakemesi kanunumuz, kamu davasının açılması için gerekli olan kuvvet derecesini CMK’nın 170/2. maddesinde ”Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa, Cumhuriyet savcısı bir iddianame düzenler.” şeklinde ifade etmiştir. Bu maddeden de anlaşılacağı üzere kamu davası açılması için gereken şüphe düzeyi yeterli şüphedir ve yeterli delille ortaya konacak olan yeterli şüpheden anlaşılması gereken şey ise neredeyse

319 Öztürk/Tezcan/Erdem/Gezer/Kırıt/Alan Akcan/Özaydın/Tütüncü/Vıllemın Altınok/Tok, s. 43.; Öztürk/Eker Kazancı/Soyer Güleç, s. 29; Centel/Zafer, Muhakeme, s. 94;Çolak/Taşkın, s. 113; Öztürk, Koğuşturma Mecburiyeti, s. 144.

320 Gültekin, İddianame, s. 125; Yayla, s.124. 321 Şahin, İlyas, Makale, s. 117.

şüphelinin suçu işlediği konusunda hiç kuşku kalmayacak şekilde araştırma yapılmış olması değildir.323 Zira yeterli şüphe halinde ise şüphelinin isnat edilen suçu işlemiş

olma ve yapılacak yargılama neticesinde mahkum olma ihtimalinin daha yüksek olmasından ibarettir. Yeterli şüphenin mevcut olduğu düşünülerek kamu davasının açıldığı halde dahi şüphelinin iddia edilen suçu işleyip işlemediği ile ilgili kuşku mevcuttur.

CMK’daki düzenleme ile şüphelinin isnat edilen suçu işlemiş olma ve yapılacak yargılama neticesinde mahkum olma ihtimalinin daha yüksek olması yani yeterli şüphe düzeyi yeterli görülmüştür. Kanun koyucu, suçun kesin olarak oluştuğunu ortaya koyacak delillerle dava açılmasını isteseydi, düzenlemeyi buna göre yapar ve CMK'nın 170/2. maddesini " soruşturma evresi evresinde toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda kesin kanaat oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı bir iddianame düzenler" şeklinde düzenleme yapardı. Mehaz Kanun ise, kamu davasının açılması için kuvvetli şüphe bulunmasını aramıştır. Mehaz Kanunun ifade etmek istediği şüphe derecesi, yapılan araştırmaların duruşma sonunda mahkumiyet kararı verilebileceği ihtimalini kuvvetli bir şekilde göstereceği bir derecededir.324

Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu'nun (21/5/1985 - 3206/38 değişik) 163/1. maddesinde: “Yapılan hazırlık tahkikatı sonunda, toplanan deliller kamu davasının açılmasına yeterli ise Cumhuriyet savcısı mahkemeye bir iddianame vermek suretiyle kamu davasını açar.” hükmü bulunmakta iken; CMUK m.163’ün ilk şeklinde haklılık ibaresine yer verilmiştir. Ancak buradaki haklı sözünü, haklılığın takdirini mecburilik sistemi ilkeleri ışığında değerlendirmek gerekir. Yani elde edilen deliller yeterli görülür ve ceza muhakemesi şartları da mevcut ise, Cumhuriyet savcısı dava açmak zorundadır.325 Görüldüğü üzere gerek CMUK 163/1 maddesi gerekse CMK 170/2

323 Gültekin, İddianame, s. 124. 324 Yenisey, Soruşturma ve Polis, s. 46.

325 Gökpınar, Mahmut, “Ceza Muhakemesinde Savcılık”, CHD, Y.5 S.12, Nisan 2010, s. 209; Birçok Yargıtay kararında da belirtildiği gibi, 5271 sayılı CMK'nın 160. maddesinin birinci fıkrası uyarınca; ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenen Cumhuriyet Savcısı, kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlamak, aynı maddenin ikinci fıkrası gereğince de maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almak ve şüphelinin haklarını korumak ile CMK'nın

maddesi ile getirilen düzenlemede Cumhuriyet savcısı, suçun işlendiğine dair yeterli delil/ yeterli şüphe bulunması halinde kamu davasını açmak mecburiyetindedir.326-327

5271 sayılı CMK'nın 170'inci maddesinin 2'nci fıkrasındaki düzenleme ile mülga 1412 sayılı CMUK'un 163'üncü maddesinin l'inci fıkrasındaki hükümlerini karşılaştıracak olursak, şüphenin suçun işlendiği konusunda duyulabilir olması ve soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının sadece dava açmak için yeterli şüphe nedeninin (delilin) bulunup bulunmadığını araştırması nedeniyle, CMK'nın 170/2. maddesindeki hükmü daha yerindedir.328

170. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca da soruşturma evresi sonucunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa iddianame düzenlemek, aksi halde de 172. madde gereğince kovuşturmaya yer olmadığına karar vermek yükümlülüğü altındadır.

326 Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 17.05.2011 tarih ve 2011/9-93 esas 2011/95 karar sayılı kararında:

“5271 sayılı CMK'nin 170. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısı; soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa iddianame düzenlemekle yükümlüdür. Bu hüküm uyarınca iddianame düzenlenebilmesi yeterli delil elde edilmiş olmasına bağlıdır. Bu nedenle soruşturmanın amacı, işlendiği iddia olunan eylem ve bu eylemi gerçekleştirdiği ileri sürülen fail hakkında delil araştırmaktır.” şeklinde bu hususu belirtmiştir. Bkz.: https://karararama.yargitay.gov.tr/YargitayBilgiBankasiIstemciWeb/ ,(E.T. 01.05.2019).

327 Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 30.03.2011 tarih ve 2010/15028 esas 2011/4207 karar sayılı kararında:

“ Suç tarihinde, A... 43. Noterligi'nde başkatip olarak görevli Asef hakkında A... Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedavi gördükleri ileri sürülen hastaların tedavide kullanılan tıbbi malzeme ve gereçlerin bedelinin alınması hususunda şirket yetkilisi Abdurrahman'ı yetkili kıldıklarına ilişkin 50 adet sahte vekaletnameyi hastaneye gitmeden ve hasta olduğu belirtilen kişiler ile nüfus cüzdanlarının asıllarını da görmeden noterlik dairesinde nüfus cüzdanı fotokopilerine dayanarak düzenlediği ve şüpheli noterin imzaya yetkili başkatibi üzerindeki gözetim ve denetim görevini gereği gibi yerine getirmediği iddiasıyla açılan, başkatip tarafından düzenlenen vekaletnameler, 07.04.2008 tarihli bilirkişi kurulu raporu ve şüphelinin suç tarihi itibariyle A... 43. Noteri olarak görevli olduğuna ilişkin 23.07.2008 tarihli savcılık yazısının, CMK'nin 170/2. maddesi uyarınca soruşturmanın açılması kararı verilebilmesi (iddianame düzenlenebilmesi) için suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu” kanaatine varılmıştır. Bkz.: https://karararama.yargitay.gov.tr/YargitayBilgiBankasiIstemciWeb/, (E.T. 16.05.2019). ; Aynı şekilde Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 29.03.2010 tarih ve 2010/3200 esas 2010/5533 karar sayılı kararında:” Dosyada, yakınan Levent E.'in, sanık İbrahim B.’la aralarında yapmış oldukları kira kontratından başka bir sözleşme düzenleyerek özel hususların yazılı olduğu bölümde 4000 yerine 40 000 DM. paranın depozit olarak verildiğinin sahte olarak yakınan tarafından bu sözleşmeye yazıldığı ve tahliye sonrasında hukuk mahkemesinde bu paraya ilişkin alacak davası açıldığı iddia olunmuş, sahtecilik suçundan C. Savcılığına suç duyurusunda bulunulmuş, yapılan incelemelerde kira kontratları üzerindeki yazı ve imzaların sanık İbrahim B.'a ait olduğu belirlenmiş, sanık hakkında yakınan Levent E.'e iftirada bulunmak suçundan kamu davası açılmak üzere iddianame düzenlenmiş, ancak bu iddianame yukarıda belirttiğimiz gerekçeyle iade edilmiştir. Anılan yasa maddesinde öngörülen iade nedenleri arasında kuvvetli şüphe nedenlerinin bulunması koşulu yer almamakla birlikte, kontratlardaki yazı ve imzaların sanık İbrahim B.'a ait olduğu bilirkişi raporları ile belirlenmiş olduğundan bu kişi hakkında dava açmaya yeterli şüphenin bulunduğundan da söz edilebilmektedir.”görüşünü savunmuştur. Bkz.: https://www.kararara.com/forum/ viewtopic.php?f=254&t=577972, (E.T.16.05.2019).

CMK'nın 170/1. maddesi uyarınca kamu adına ceza davasını açma yetki ve görevi Cumhuriyet Savcısının tekelindedir. CMK'nın 170/2. maddesi uyarınca soruşturma evresinin sonunda toplanan kanıtlardan suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşuyorsa Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyecektir. Kovuşturma mecburiyeti ilkesi uyarınca (ilkenin istisnaları dışındaki hallerde)329 iddianame

düzenlenmek zorunda olan Cumhuriyet savcısı, soruşturma aşamasında bütün delilleri toplayıp değerlendirdikten sonra, yeterli şüphe sebebi oluşturan delil olup olmadığına bakılacaktır.330 Cumhuriyet Savcısının bakış açısına göre kovuşturulması

gereken bir suçun varlığı halinde iddianame düzenleme yükümlülüğü doğmaktadır. Suçun her bir unsuruna ilişkin deliller yeterli dereceye ulaştığında, dolayısıyla somut olaya ilişkin yeterli şüphe oluştuğunda, iddianame düzenleme mecburiyeti söz konusu olacaktır. Örneğin hukuka uygunluk nedenleri bulunduğunda suçtan söz edilemeyeceğinden, bu halde Cumhuriyet savcısının iddianame düzenleme yükümlülüğü doğmayacaktır.331 Aynı şekilde örneğin dava konusu fiilin zaman

aşımına uğramamış veya sanığın dava ehliyetini sürekli kaybetmemiş olması gerekir. Cumhuriyet savcısı tüm bunları göz önüne alarak değerlendirme yapmalıdır.

Bu konuya ilişkin olarak Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 23/06/2015 tarih ve 2013/7-700 Esas- 2015-241 Karar sayılı kararında "Kamu davasını açma tekelini elinde bulunduran Cumhuriyet savcısı soruşturma evresinin sonunda toplanan delillere göre suçun işlendiği hususunda yeterli şüpheye ulaştığı takdirde iddianame düzenleyecek ve kamu davasını açacaktır. Buna karşın soruşturma işlemleri tamamlandıktan sonra, kamu davasının açılması için suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma imkanını ortadan kaldıran şüphelinin ölümü, af, zamanaşımı, şikayet süresinin geçmesi, ön ödemenin yerine getirilmesi ve uzlaşmanın sağlanmış olması gibi durumlarda kovuşturmaya yer olmadığına karar verecektir. İddianame toplanan delillere göre suçun işlendiğini gösteren yeterli şüphe oluştuğunda hazırlanacağına göre, elde edilen deliller doğrultusunda hukuka uygunluk sebeplerinin varlığı ya da failin kusursuzluğu açıkça

329 Daha önceki bölümlerde ilkenin istisnalarına ve Cumhuriyet savcısının iddianame düzenlemek zorunda olmadığı hallere değinildiğinden, tezimizin bu kısmında açıklama yapılmamıştır.

330 Balcı

ortada ise Cumhuriyet savcısı yine kovuşturmaya yer olmadığına karar verebilecektir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilecek, karar suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilecektir. " şeklinde detaylı şekilde açıklamıştır.332

Toplanan delillerin kamu davası açmaya yeterli olması halinde Cumhuriyet savcısının kamu davası açmak zorunda olup olmamasına göre “mecburilik sistemi” ile “takdirilik sistemi” ayrımı yapılmaktadır. Ceza muhakemesi sistemimizde de kabul edilen kovuşturma mecburiyeti ilkesini açıklayacak olursak, bir suçun işlendiği haberinin alınması üzerine yetkili makamlarca kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere soruşturmaya başlanması, yapılan soruşturma sonucunda fiil ve failin belli olması, suçun işlendiğine dair yeterli şüphe bulunması ve dava şartlarının gerçekleşmiş olması durumunda Cumhuriyet savcısı tarafından iddianame düzenlenmesi ve açılan kamu davasının yargılamanın sonuna kadar takip edilmesidir.333

Dikkat edilirse yeni yasada “yeterli delil” terimi kullanılmamıştır. Bu nedenle “yeterli şüphe” ile “yeterli delil” kavramlarından ne anlaşılması gerektiği önemlidir. Zira soruşturma evresinin sonunda Cumhuriyet savcısının sonuç çıkarma aşamasında nasıl hareket edeceğini belirleyecektir. Yani, soruşturma evresinin sonunda kamu davasının açılıp açılmayacağı, elde edilen delillerin suçun işlenip işlenmediği hususunda yeterli şüphe oluşturup oluşturmadığı ile ilgilidir. Ancak bundan anlaşılması gereken, şüphelinin kesin olarak (kuşkuya yer bırakmayacak şekilde) söz konusu suçu işlediği sonucuna varmak değildir. Zira yukarıda da açıklandığı üzere “şüphe” kelimesi içinde bir kuşku ve tereddütü içermektedir. Daha doğru bir anlatımla, soruşturma evresinde, şüphelinin suçu işlediği noktasında şüphe bulunmaktadır. Bu nedenle de kamu davasının açılması için “yeterli delil” değil “yeterli şüphe” aranmıştır.

332 https://karararama.yargitay.gov.tr/YargitayBilgiBankasiIstemciWeb/ ,(E.T. 01.05.2019).

333 Öztürk, Koğuşturma Mecburiyeti, s. 5 vd.; Kanunumuz temel prensip olarak kovuşturma mecburiyeti ilkesini kabul etmekle birlikte, istisnai olarak kamu davasının açılmasında takdirilik (maslahata uygunluk) ilkesine de yer vermiştir (CMK.m.171). Mülga CMUK da bulunmayan bu kuruma CMK'nın 171. maddesinde yer verilmiştir. Hükmün başlığından da anlaşılacağı üzere bu kurum Cumhuriyet savcısının takdirine bağlıdır. Yani şartların oluştuğu durumda bir şüpheli hakkında açılacak olan davanın açılmasının ertelenmesi hususunda takdir yetkisi Cumhuriyet savcısındadır.

Soruşturma evresindeki yeterli şüphenin, Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek iddianame ile açılacak olan kamu davasının alt yapısını oluşturduğu ve soruşturma evresinde şüpheye ilişkin yapılacak olan değerlendirmenin mevcut delil durumuna göre kamu davasının açılmasının gerekip gerekmediğinin tespitine ilişkin olduğu açıktır.334 Şüphelinin fail olması ihtimalinin yüksekliğinin önemli olmadığını

ve önemli olanın dava açıldığı takdirde, mahkeme önünde deliller aracılığı ile şüphelinin o suçu işlediğinin ne ölçüde tartışılabileceği ile şüpheli hakkında mahkûmiyetin ne derece mümkün olacağına değinen yazar, Cumhuriyet savcısından şüpheye kesinlik kazandırmasının da beklenemeyeceğini, şüphe kavramının içeriğinde kesinlik kavramını barındırmadığına ilişkin görüşünü ortaya koymuştur.335

Diğer bir deyişle bu görüşe göre kamu davası açıp açmama hususunda Cumhuriyet savcısının yapacağı değerlendirmede önemli rol oynayacak olan yeterli şüphe, eldeki mevcut delillerle bir mahkumiyet kararının çıkmasının muhtemel olması olarak tanımlanabilecek, iddianamedeki fiil isnadının yargılama safhasında ispatlanma yeteneğinin bulunması aranacaktır. Burada şüphelinin fail olması ihtimalinin yüksek olması aranmayacak, kamu davasını yürütecek olan mahkemenin mevcut deliller aracılığı ile sanığın o suçu işlediğini ne derece tartışabileceği ve yapacağı yargılama neticesinde mahkumiyet hükmünün verilebilmesinin ne derece mümkün olacağına bakmak gerekecektir.336 Oysa aksi görüşte olan diğer bir yazara göre, Cumhuriyet

savcısının şüpheli hakkında mahkumiyet kararı verilebilmesi için yeterli delil elde etmeden kamu davası açamayacağı için, dava açarken eldeki delillerin, Cumhuriyet savcısında şüphelinin mahkum edileceğine dair kesine yakın yani % 90'nın üzerinde % 100'e yakın olacak şekilde bir kanaat uyandırması gerekmelidir.337

Bizce de Cumhuriyet savcısının kamu davasını açılabilmesi ve mahkemenin iddianameyi kabul edebilmesinin, şüphelinin mevcut deliller ile mahkumiyetinin

334 Gültekin, İddianame, s. 125. 335 Gültekin, İddianame, s. 124 vd. 336 Centel/Zafer, Muhakeme, s. 525.

337 Yazara göre hakim ve mahkeme, iddia ve savunma ile bağlı olmayıp ileri sürülen delilleri kendisi takdir edecek ve duruşmada ileri sürülecek delillerle kesin kanaate ulaşacaksa da, Cumhuriyet savcısı sanığın beraat edeceğini ihtimal dâhilinde göre göre kamu davası açarak bir şahsın yargılanmasını istemeyeceği gibi aynı şekilde hakim ve mahkeme de sanığın beraat edeceğini ihtimal dahilinde göre göre bir iddianameyi kabul edemeyecektir. Bkz.: Eryılmaz, CMH, s. 57.

yüksek bir şekilde ihtimal dahilinde görülebilmesi gerekmelidir. Aksi görüşün kabulü durumunda yani şüphelinin fail olması ihtimalinin yüksekliğinin değil, önemli olanın dava açıldığı takdirde mahkeme önünde deliller aracılığı ile şüphelinin o suçu işlediğinin ne ölçüde tartışılabileceği ile şüpheli hakkında mahkumiyet kararı verilebilmesinin ne derece mümkün olacağının yeterli şüphenin mevcudiyetini belirlediğinin kabul edilmesi durumunda, birçok gereksiz dava ile hem kişiler mağdur edilecek hem de mahkemeler gereksiz işyükü altına girecektir. Ancak soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısının delil değerlendirmesiyle, kovuşturma aşamasında hakimin delilleri değerlendirmesi birbirinden farklı özelliklere sahip olduğundan, Cumhuriyet savcısının değerlendirmesiyle toplanan delillerin isnad edilen suçun işlenip işlenmediği hususunda mahkumiyete yeterli olup olmadığı veya tam bir vicdani kanaat oluşturup oluşturmadığı çerçevesinde olması da söz konusu

Belgede Ceza muhakemesi hukukunda şüphe (sayfa 126-146)