• Sonuç bulunamadı

Şüphe Sebepleri ve Delil Kavramı

Belgede Ceza muhakemesi hukukunda şüphe (sayfa 182-185)

B. Delil Kavramı

4. Şüphe Sebepleri ve Delil Kavramı

Şüphe sebepleri ve delil kavramları birbirine karıştırılmaktadır. İlk olarak kavramın ayrımına ilişkin yasal düzenlemelere bakacak olursak, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda şüphe sebepleri ve delil şeklinde ayrıma yer verilirken, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanununda ise böyle bir ayrıma yer verilmediği görülmektedir. 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunun yürürlükte olduğu tarihte soruşturma evresinde delilin olmadığını, yapılan araştırma sonucu elde edilen bilgi ve belgelerin şüphe sebebi olduğu ve şüphe sebebi oluşturan iz, emare, bilgi ve belge vb. şeylerin mahkeme tarafından değerlendirilmesi ile delil olabileceği görüşü bulunmaktaydı. Bu görüşü savunanlara göre, hükümde sübut konusunda vasıta olan deliller, daha önce sadece "şüphe sebepleri"dir.453 Soruşturmada elde edilen ve

dosyada yer alan bilgilerin, birer hazır delil olmayıp duruşma açısından birer şüphe sebebi olduğunu savunan diğer bir yazar, "delil" teriminin asıl olarak mahkeme açısından geçerli bir terim olduğunu, duruşmaya kadar ki araştırmaların bir özeti ve gerek hakimin gerekse tarafların duruşmaya hazırlanabilmeleri için bir ön bilgi kaynağı olduğunu belirtmektedir.454

451 Şahin/Göktürk, s. 32.

452 Olayı doğrudan ispat etmemesinden hareketle belirti delilinin ispat gücünün zayıflığından söz edilemezken, aksine kriminalistik verilere göre değerlendirilecek olan belirti delillerinin (Örneğin: olay yerinden elde edilen parmak izi) ispat gücü çok yüksektir. Bkz.:Şahin/Göktürk, s. 61.

453 Kunter/Yenisey/Nuhoğlu, s. 4.

454 Şahin, İspat, s. 33; Şüphe sebebi ile delil kavramının ayrımına ilişkin olarak benzer görüşte olan

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda ise yasa koyucu tarafından "Şüphe sebepleri kavramı" birçok koruma tedbirinde kullanılmıştır. CMK'nın 100/3. maddesinde tutuklama nedeni var sayılabilecek suçların belirlenmesinde, CMK'nın 128. maddesinde ise şüpheli veya sanığa ait taşınmaz, hak ve alacaklara elkoymada, CMK'nın 133 ve 134. maddesinde şirket yönetimi için kayyım tayini ve bilgisayar ve kütüklerde elkoymada, CMK'nın 135. maddesinde iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasında, CMK'nın 139. maddesinde gizli soruşturmacı görevlendirilmesinde ve CMK'nın 140. maddesinde ise teknik araçlarla izlemede karşımıza çıkmaktadır.

Yasada "şüphe sebebi” kavramına yer verilmiş ise de, şüphe sebebinin soruşturma evresinde olduğu ve bunların mahkeme önünde değerlendirilmesi ile delil niteliği kazanacağı görüşü bizce yerinde değildir.455 Zira CMK'nın 170/2.

maddesinde "soruşturma evresinin sonunda toplanan deliller" denilmek suretiyle bu görüşün yerinde olmadığı yasanın net lafzı ile açıkça ortaya konulmuştur. Kanun koyucunun soruşturma evresine ilişkin düzenlemelerinde bazen “delil” kavramına (CMK m.138,170/3), bazen şüphe sebebi kavramına (CMK m.100,128) ve bazen de her iki kavrama (CMK m.170/2,172) birden yer verdiği görülmektedir. Soruşturma evresindeki ilgili hükümlerin bir bütün olarak değerlendirilmesi ve soruşturma evresinin muhakeme sürecindeki işlevi göz önüne alınması halinde, soruşturma evresinin şüphe ve şüpheli ile ilgisi dolayısı ile delil yerine daha ziyade şüphe sebebi kavramının tercih edildiği anlaşılacaktır.456 Diğer bir deyişle bu görüşe göre

soruşturmayı başlatmak için delile ihtiyaç olduğu gibi, kovuşturma evresini de sonlandırmak için delile ihtiyaç olduğu, delillerin genelde soruşturma evresinde toplanıp koruma altına alınırken, kovuşturma evresinde ise tartışılıp değerlendirildiği açıktır. İddianameye giren tanık beyanı ne kadar delil olarak nitelenmeyi hak

değerlendirmeye alınması halinde yani maddi gerçeğin bir parçası olduğuna kanaat getirilmesi halinde “delil” kabiliyetini kazanacağını savunmaktadır. Bkz.:Birtek, s. 31.

455 Centel/Zafer, Muhakeme, s. 237-238; Eryılmaz'a göre de şüphe sebebi ve delil ayrımı suni olup, kolluk ve savcılıkta elde edilen ve iddianamede yer alan tanık beyanı ile mahkemece tartışılan ve hakimin hükme esas aldığı tanık beyanı arasında fark yoktur ve soruşturma evresinde toplanan iz, belirti veya emarelerin delil olmayıp birer şüphe sebebi oluşturup bunların delil olarak nitelendirilmesi için mahkemece tartışılması gerektiği görüşü yerinde değildir. Bkz.: Eryılmaz, CMH, s. 632.

ediyorsa mahkemede tartışılan ve hakimin hükmüne esas olan tanık beyanı da o kadar delil olarak nitelenmeyi hak etmektedir ve bu nedenle de şüphelenme sebebi- delil ayrımı suni bir ayrım olup; soruşturma evresinde toplanan iz, belirti ve emarelerin delil olmayıp birer şüphe sebebi oluşturduğu ve her bir şüphe sebebinin delil olabilmesi mahkemede görüşülüp tartışılması gerekir görüşüne katılmak mümkün değildir.457

Bizce de soruşturma evresinde toplanan iz, belirti ve emarelerin delil olmayıp birer şüphe sebebi oluşturduğu ve bu şüphe sebebinin delil olabilmesi mahkemece görüşülüp tartışılması gerektiği görüşüne katılmak mümkün değildir. Zira soruşturma evresinde toplanan iz, belirti veya emarelerin, tartışılıp değerlendirildiği yer kovuşturma evresi ise de, soruşturma evresinde de toplanan bu iz, belirti veya emarelerin delil olmadığını göstermez.

Bu konuya ikinci olarak şüphe sebepleri ve muhakeme evresindeki süreci belirterek değinmemiz gerekmektedir. Buna göre, soruşturmanın başlangıncındaki ilk şüphenin, biraz kuvvetlenip sanı (zan) halini almasına "isnat" denir. Görüldüğü üzüre şüphe sebeplerinin doğurduğu şüphenin muhakemenin daha ileri evre ve aşamalarına geçmek için kuvvetlenmesi, artması gerekmektedir. Her evre ve aşama için aranan kuvvet derecesi elde edilemeyince, daha ileri gidilemeyecektir. İşte başlangıçta şüphe kavramını içinde barındıran ve soruşturma evresinde elde edilen delillerin, soruşturma ve kovuşturma evrelerinin ilerlemesi ile belli bir yoğunluğa ulaşması ve birbirini tamamlayarak şüphenin ortadan kalkması halinde, şüphe ortadan kalkacak ve yerini kesinliğe bırakacaktır.458 Diğer bir deyişle, suç işlediği şüphesi ile hakkında

soruşturma işlemi yapılan şüpheli, şüphenin belirli bir yoğunluğa ulaşması ve hakkında düzenlenen iddianamenin mahkeme tarafından kabulü ile sanık sıfatını alacaktır. Daha sonra hakkında elde edilen delillerin suçu işlediği sonucuna ulaşılacak aşamaya gelmesi ile hakkındaki suç isnadı ispat edilmiş ve mahkeme tarafından suçu işlediği kanaatine varılmış olacaktır. Bu konuda aşağıdaki alt başlıkta detaylı bir açıklamaya yer verilmiştir.

457 Eryılmaz, CMH, s. 631-632; Birtek, s. 20. 458 Eryılmaz, CMH, s. 633.

5. Delil Serbestisi, Delillerin Elde Edilmesi, Ortaya Konulması,

Belgede Ceza muhakemesi hukukunda şüphe (sayfa 182-185)