• Sonuç bulunamadı

Yerel basınının günümüzde en büyük sıkıntısı ekonomiye dayalı sıkıntılardır. Dünyanın hiçbir yerinde gazeteler satıştan kazandığı parayla kâr edemez. Konya’da 16 sayfa, 4 sayfası renkli ve tirajı 3 bin olan bir gazetenin satış noktasına ulaşıncaya kadarki masrafı

ortalama günlük 2005 yılı rakamları ile ortalama 9 milyar TLdir. Bu rakam da göstermektedir ki satış rakamları kar için yeterli olmamaktadır. Bu nedenle gazeteler kar için ilan ve reklama önem verirler. Basının aldığı reklam ve ilan gelirleri bile çoğu zaman masrafları karşılamamaktadır. Yerel gazetelerin umudu Basın İlam Kurumu’ndan gelecek olan ilanlara adeta endekslidir.

Bilindiği üzere sermaye gücünden yoksun olan bu gazeteler, Basın İlan Kurumu tarafından kendilerine verilen ilanların geliriyle ancak yaşayabilmektedir. Devlet İhale Kanunu’nun yarattığı ilan gelirinden Anadolu basınının aldığı pay azdır. Ancak bir ya da iki gazeteyi yaşatabilecek olan ilan gelirinin bulunduğu il ya da ilçelerde pek çok gazete yayınlanmaya başlamıştır. Bu durum mevcut gazetelerin gelişme imkanlarını ortadan kaldırmakla kalmamış, gittikçe zarar eden duruma düşen gazeteler kapanma tehlikesi ile karşı karşıya getirmiştir. Bugün açıkça görülen odur ki, teknolojik gelişmenin ve sermaye basınının olumsuz etkilerine karşı Anadolu gazetelerinin hiç değilse dayanıklılık göstermesini sağlamanın tek çaresi mevcut kaynağın bölünmesini asgariye indirmek zorunluluğudur. Daha açık bir ifadeyle il ya da ilçe merkezlerindeki gazete sayılarının süratle azaltılması kaçınılmaz bir zaruret olarak ortaya çıkmıştır.111

Resmi ilan dağıtımında yaşanan adaletsizlik üzerinde duran Şeker, “Toplam resmi ilanların yarısı Kurum şubesi bulunan 8 ildeki 113 gazeteye gitmekte, 73 ilde yayınlanan 700’ü aşkın gazeteye ise diğer yarısı dağıtılmaktadır. Kurum şubesi bulunan iller içinde resmi ilanların yüzde 80’inin İstanbul gazetelerine verildiği görülmektedir. Oysa resmi ilan desteği ulusal gazetelerden çok, yaşama savaşı veren yerel gazeteler için önemlidir. Dağılımdaki bu adaletsizlik resmi ilanla ilgili yasa ve yönetmeliklerdeki düzenlemelerle ve Basın İlan Kurumu Genel Kurulu’nun alacağı kararlarla bir ölçüde düzeltilebilir” 112 demektedir.

Yaşanılan ekonomik sorunlar gazeteleri, paralı haber yapmaya kadar götürmektedir. Para kazanma arzusu o kadar artmıştır ki seçim dönemlerinde adayların reklamları birinci sayfadan ve manşet metninin ortasından veya hemen altından verecek boyutlara ulaşmıştır. Kimi durumlarda ise şehrin ekonomik güç odaklarına açık destek verme oluna gidilmektedir.

111 Ulus, a.g.m. s. 83. 112 Şeker, a.g.m., s. 114.

Nail Güreli, bu tür gazeteleri seçimlik gazeteler olarak değerlendirerek, şunları söylemektedir: “Sözünü ettiğim seçimlik gazetelere, seçim dönemlerinde adaylar bol bol ilan verirler. Bunun çeşidi, şekilleri var. Ben şematik hale getirdim. Sürekli ve gerçek gazetecilik yapan yerel basın var, ona da, adaylar ilan verirler. Bu çok doğal ve yerel basın için bir ekonomik kaynak. Ama bunu da üçe ayırmak mümkün. Para karşılığı haber ve röportaj yapanlar var, maalesef, ben yer yer tanık oluyorum. Yerel gazeteciler cemiyetleri de, bunlarla olanakları çerçevesinde mücadele ediyorlar. Profesyonel tarifeli ilan alanlar ki, bunlar da doğal ve meşru. Kendi tarifelerine göre alanlar var. Bir de zinhar kabul edilemeyecek, ama tabii kendileri de gazeteci sayılmayan kişilerin şantaj ve tehditle ilan almaları var. Seçim döneminde çıkıp, sonradan kapanan gazetelerin bir kısmı gazeteciler tarafından çıkarılıyor, çeşitli adaylardan ilanlar alınıyor, bunlar belki de pazarlığa tabii yer yer. Bunun yanı sıra, belli bir adayın doğrudan doğruya finanse ettiği gazeteler var. Bu iki son şekli meslek ilkeleriyle bağdaştırmak zor. Bu da yerel basının önemli bir sorunu.” 113.

Tokgöz, yerel basının içinde bulunduğu açmaz hakkında, “1980’li yılların ortalarından itibaren iyice açmaza düşen Anadolu basını, ya kapanmak ya da basın ahlak ilkelerinin asla kabul edemeyeceği yollara başvurmak durumunda kalmıştır. Kimi yerel gazeteler çeşitli siyasal partilerin ve adayların, kimileri ise Güneydoğu’da olduğu gibi zengin toprak ağalarının, Hizbullah gibi terör örgütlerinin destekleyicileri ile politikaya bulaşmış aşiretlerin denetimlerine girmişlerdir. Bu durumun genelde yerel medyada halen süregeldiği, İstanbul kaynaklı medyanın yayınlarında zaman zaman çeşitli şekillerde su yüzüne çıkabilmektedir”114 ifadelerini kullanmaktadır.

Yerel basında her yılın ilk ayında gazete fiyatlarına zam yapılmakta ve bu zam yıl sonuna kadar hiç değişmemektedir. Buna karşın yaygın basın yıl için birçok kez fiyatları aşağı çeker. Hatta fiyatlar yerel gazete fiyatlarına göre o kadar azdır ki bir yerel gazete fiyatına iki adet yaygın gazete alınabilmektedir. Bu ister istemez okuyucunun yerel yerine yaygın basını tercih etmesine neden olmaktadır.

Yerel basın, yaşanan bu sorunları aşmak için diğer matbaa işi alma yoluna da gitmektedir. Gazete basımından arta kalan zamanlarda baskı makineleri dergi ve katolog gibi işler için çalışmaya başlamaktadır.

113 Güreli, a.g.k., http://www.byegm.gov.tr/seminerler/kayseri-x/kayseri_10.htm 114 Tokgöz, a.g.m. s. 13.

1996 yılında Anadolu Basını ve Çalışanların Sorunları Komisyonu tarafından hazırlanan Çalışma Raporunda, “Küçük yerleşim alanlarında ‘gerçek anlamıyla gazetecilik’ diye bir mesleğin olduğunu söyleyebilmek çok zordur. gerçek anlamıyla derken, asıl geçim kaynağının böyle bir etkinlik olmasını kastediyoruz. Yerel düzeyde gazetecilik etkinliğinin genelde ikincil bir etkinlik olmasını olağan karşılamak gerekir. Çünkü söz konusu yerleşim alanlarında bu iş, gelir sağlayıcı bir etkinlik olmaktan çok, asıl etkinliklerden sağlanan gelirden tüketen bir iştir. Kısacası yerel basın profesyonel değil amatör bir nitelik taşımaktadır”115 denilmektedir.

Kısaca yerel basın yıllardır içinde bulunduğu ekonomik krizden kurtulamamıştır. Bu sorunun çözümü için kesin ve uzun süreli çözümler aramak yerine kolay olanı seçme yoluna gitmiştir. Bu yol ise her zaman objektif ve doğru haberciliğin önünde en büyük engel olarak durmuştur.

Yaşanan ekonomik sıkıntılar beraberinde teknolojinin takibini de zorlaştırmıştır. Günde ortalama 100-150 adet satan bir gazetenin tek renk baskı makinesinden iki renk baskı makinesine geçmesi artık imkansız hale gelmiştir. Bazı yerel gazetelerde halen DOS ortamında yazan bilgisayarlar bile bulunmaktadır. Teknoloji takibi konusunda gözle görülen değişim dijital fotoğraf makinelerine geçilmesi olmuştur ki bunun da nedeni teknolojiye sahip olmaktan çok, film ve banyoda kullanılan kimyasal karışım maliyetinden kurtulmak içindir.

Türkiye’de basın sektörünün uzun yıllardan beri ekonomik açıdan girdiği darboğazdan çıkamamasının en önemli nedenlerinden bir tanesi de gazete satışlarındaki tıkanıklıktır. Türk basının ortaya çıktığı dönemlerden beri önündeki en büyük sorun olan tiraj tıkanıklığı, ekonomik şartların ağırlaştığı son 10 yılda iyice kendini göstermiş, gazeteler yeni okuyucu yaratmak yerine büyük reklam kampanyalarıyla birbirlerinin okuyucularını çalma yarışına girmişlerdir. Türkiye şartlarında, popüler basının doğuşuna rastlayan 1950’li yıllar ve onu takip eden 1960’lı yıllar dışında basının ciddi bir satış patlaması gerçekleştirdiği dönem olmamıştır. Okuma-yazma ve okullaşma oranındaki artış göz önünde bulundurulduğunda, gazete satışları olması gereken düzeyin hala çok altında seyretmektedir. 1980’li yılların sonunda okuyucu sayısında artışa neden olabilecek ya da böyle bir artışın sinyallerini verecek hiçbir gelişme olmamıştır. Gazetelerin ağırlaşan mali

115 1. Anadolu Basın-Yayın Kurultayı Anadolu Basını ve Çalışanların Sorunları Komisyonu Çalışma Raporu, Ümit

sorunları, okuyucu çekme çabasında irrasyonel yollara sapmalarına neden olmakta, ancak uygulanan yöntemler gazetelerin içeriklerini önemli ölçüde boşaltmaktadır. Mevcut ve potansiyel gazete okuyucularının gazetelere karşı güveni, kullanılan yöntemler dolayısıyla önemli ölçüde kaybolmuştur. Bunun sonucunda, yeni okuyucu ortaya çıkmamakta, gazetelerde okuyucu çekmek için kullandıkları irrasyonel yöntemlerin dozunu artırmaktadırlar. Büyük basın kuruluşlarının yayınladıkları gazeteler, böyle bir kısır döngünün içinde hergün biraz daha batarken, ağırlaşan ekonomik koşullar, mevcut örneklerden daha farklı gazetecilik anlayışının filizlenmesini de engellemektedir∗.116

Personel istihdamı konusunda da sorunlar hızla büyümektedir. Yerel basında yapacağı işin eğitimini alarak işe başlayan personel sayısı yok denecek kadar azdır. Personel genellikle yetiştirilmek üzere alınmakta, bazı kurumlar, elamanın yetiştiğine inandığı ve sigorta isteği durumda işten çıkarma yoluna gitmektedir.

Anadolu’da gazetelerde çalışanların eğitim düzeyleri hakkında bilgi bulabilmek zordur. Kimlerin gerçek anlamda gazeteci olmak için uğraş verdiği, tartışılması gereken önemli bir konudur. Anadolu’da yukarıda anılanlar dışında, kimler gazetecilik yapmaktadır sorusu yanıt bekleyen önemli sorulardan bir tanesidir. Bu soruya ayrıca, “Gazetecilik yapanların eğitim düzeyleri nedir?” sorusunu da eklemek gerekmektedir. Hiç kuşkusuz, düşük eğitim düzeyi olanlarla yüksek okul mezunu olanlar arasında açık veya gizli rekabetin bulunabileceğini söylemek yanlış olmayacaktır117.

İşe alınan personel, kendisinden önce orada çalışmaya başlamış iş arkadaşlarının anlattığı ve kendi gözlemleri kadar bir bilgiye sahiptir. Çünkü personelin kendini geliştirecek, yenilikleri öğrenecek ve kuruma yansıtacak bir ortamı bulunmamaktadır. Yerel basın işletmeleri söz konusu açığı kapatmada yardımcı olacak hizmet içi eğitim gibi gelişen dünyanın uygulamalarına da sıcak bakmamaktadır.

Çelik, tüm bu yaşananların yanının da yetişmiş eleman sıkıntısının da bulunduğunu şu şekilde ifade etmektedir: “Türkiye’nin bir gerçeği var, Türkiye’de muhabirlik yapan bir genç nesil var. İşte onlardan biri de benim, hasbelkader. Fakat şöyle bir gerçek var, bu

Eserin basım tarihi 1991 yılı olması nedeniyle yazar 80’li yılların sonuna dair bir değerlendirmede bulunmuştur. Bu

değerlendirme 2005 yılı itibariyle halen geçerlidir.

116 Güventürk Görgülü, Basında Ekonomik Bağımlılık, Gazeteciler Cemiyeti Tezler Dizisi 3, İstanbul 1991, s. 85. 117 Tokgöz, a.g.m. s. 16-17.

piyasada, bu sektörde, yetişmiş eleman sıkıntısı yaşanıyor. Aynı şey çok hızlı gelişen birkaç sektörde daha var Türkiye’de.”118.

Yerel basın, bir çok özel/resmi kurum ya da kişilerin günümüzde yaptığı gibi güçlü olanın yanında yer alma duygusuna sahiptir. Bu düşünce her sosyal ve siyasal olayda kendisini göstermektedir.

Bir zamanların iktidarda olan partilerine sütun sütun sayfalarını açan yerel basın şimdi bu partilerin önemli haberlerini bile yapmamakta ya da çok önemsiz bir yerde değerlendirmektedir. Yerel basının bu davranışında siyasi rant sağlamanın yattığı apaçık ortadadır.

Semra Atılgan, “Bu medyada, medyada yönetici konumunda bulunan kişiler de veya bu kesim içersinde yorumcu statüsüne yükselenler veya yönetici konumunda bulunanlar aynı ayrıcalıklı kesime aitler. Yani o büyük sermaye sahiplerinin sözcüsü durumundalar ve bu kesimin kendi çıkarlarını yansıtan, ayrıcalıklı elitin algılamalarını, özlemlerini, tutumlarını paylaşan haberler yayınlıyorlar, onlara karşı çıkamıyorlar, onların değerleri çerçevesinde hareket ediyorlar ve bu sistemin içine giren gazeteciler de genel olarak değerlerini yükselterek bu ideolojik baskılara uyum sağlayarak yaşıyorlar. Çünkü uyum sağlayamazlarsa başarılı olmaları imkansız ve zaten sistemin dışına itiliyorlar, o yüzden bu sistemin içine girerlerse böyle davranmak zorundalar kaçınılmaz olarak. Medyanın yapısı da yerleşik öğretiye uyum sağlayacak, uyum sağlamayı özendirecek bir biçimde düzenleniyor. Yani medya haberleri ve çözümlemelerin çatısını, yani daha doğrusu yorumların çatısını yerleşik ayrıcalıkları destekleyen bir çerçevede kurarak ve bu doğrultuda her türlü tartışmayı sınırlayarak ve siyasal erkin ve büyük sermaye guruplarının çıkarlarına açıkça hizmet ediyorlar”119 demektedir.

Basında yaşanan bu yozlaşma aynı zamanda okurun gazeteye olan güvenini sarsmış ve gazeteler inanırlılığını yitirmiştir. Tayfun Talipoğlu bu durumu şu sözlerle açıklamaktadır: “Benim çocukluğumda, bir adam manşete çıktığı zaman, intihar filan ederdi, kahrolurdu. Şimdi aldırmıyor bile kimse. Çünkü herkesin kafasında, mesleğine saygısız insanlar yüzünden yalan haberler olduğu için, demin örneklerde olduğu gibi yalan haberler, bir

118 Çelik, a.g.k., http://www.byegm.gov.tr/seminerler/konusma4.htm 119 www.byegm.gov.tr/seminerler/BurKonusma1.htm

müddet sonra ortaya çıktığı için herkes onu inkar etme şansına sahipmiş gibi geliyor ve çokta güvenli olmuyor.”120.

TRT Yayın Denetleme Kurulu Üyesi Mustafa Gerçeker, yerel basına şu önerilerde bulunmaktadır: “Mesajlarınızın yerine ulaşabilmesi için kişisellikten, duygusallıktan, yanlılıktan uzaklaşmakta yarar vardır. Ne kadar çok kişiyi, toplumun ne kadar geniş bir kesimini ilgilendiren bir boyut bulursanız o kadar başarılı olur, mesajınızın dikkat çekmesini sağlarsınız. Ülke görüntüsünün bir parçasına ilişkin bir soru sorabiliyor musunuz? Ülkenin genelini de ilgilendirecek, öteki çevrelerde, illerde yaşayanlarda çağrışımlar yaratması kaçınılmaz anketler yapıyor ve yerel, bölgesel kamuoyunuzun eğilimini saptayabiliyor musunuz? Bunları yapabiliyorsanız elde ettiğiniz sonuçları gazetenize basın… Yerel basın kuruluşları sivil toplum örgütlerinin çabalarını gözden kaçırmadan hareket eder ve bu kuruluşlardan gelen mesajları öncelikle taşımaya çalışırlarsa etkilerini artırma şansı artacaktır.

Yerel basın kuruluşları, içinde çalıştıkları toplumun dikkatini kendi yakın çevrelerindeki konular üzerinde yoğunlaştırmalıdır. Aynı konuları paylaşan öteki topluluklara göndermeler yaparak ilgi alanını genişletmelidir. O konuların bulunduğu yerlerdeki iletişim araçlarıyla haber ve program değişimi yapmalıdır. Böylece ele alınan konuda daha geniş bir ‘ilgililer topluluğu’ oluşturma şansı ortaya çıkacaktır.

Belediyeleri belirleyen yerel toplumun seçimi değil midir? Belediye yönetimleri kendilerini seçen toplum için çalışmak zorunda değil midir? Buna ek olarak kamu örgütlenmesinin bütün yerel uzantıları da o yerel ve bölgesel çevre için çalışmak zorunda değil midir? Bu sistemi gözönünde tuttuğumuzda yapılması gereken şey, haber ve konu için Valiliği, Belediyeyi, kamu örgütlenmesinin yerel kuruluşlarını her gün ziyaret etmek değil, kendi çabalarınızla saptadıklarınızı, gördüklerinizi toplumun gündemine taşımak ve kamuoyu oluşturmak olmalıdır. Şimdi her gün ziyaret etmek zorunluluğunu duyduğunuz kişiler o zaman sizi ziyaret etmek zorunluluğunu duyacaklardır. Hatta belki de ziyaret dahi etmeden konuyla ilgilenecekler, sorunu çözmeye girişeceklerdir. Çünkü ülke siyasetinin oluşmasında temel alanlar yerel kamuoylarıdır. Bugün başarılı olmasanız bile umutlarınız kırılmamalıdır, çünkü demokrasi yerelsiz olamaz. Ulusal politika yerelde oluşacaktır. Yerel kamuoyunu dikkate alanlar kazanacak, almayanlar kaybedeceklerdir.”121

120 Talipoğlu, a.g.k., http://www.byegm.gov.tr/SEMINERLER/denizli_iv/denizli-12.htm 121 Gerçeker, a.g.k., http://www.byegm.gov.tr/seminerler/tunceli_ix/tunceli_19.htm

Yerel gazetelerin, hukuk işlerini sürekli olarak danışabileceği hukuk uzmanları da bulunmamaktadır. Daha doğrusu yerel basında her hangi bir konunun danışılabileceği hiçbir uzman bulunmamaktadır. Uzmanlardan sadece zorunluluk hallerinde yardım istenmekte ya da istifade edilmektedir.

Yaşanan hızlı nüfus artışına karşı gazete satışlarının bir türlü artmamasını değerlendiren Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç, “Şimdi satışlar, tiraj veya ortalama günlük satış niye artmıyor? Pek çok neden sayılabilir. Ne olabilir? “Gazete kamuoyunu mu yansıtmalı, kamuoyunu mu oluşturmalı?” sorusu Türkiye’de bence yanlış uygulanır hale geldi. Aslında cevap: “kamuoyunu yansıtmalı” olmalıydı, ama o ilkeden saptık. O zaman okurların bir bölümü, kendilerine empoze edilmek istenen fikirlerle bağdaşmayan görüşleri taşıdıkları için gazetelerinden kopmaya başladılar.

İkincisi, gazeteler, orijinal olma niyetiyle Türkiye’nin çok önemli sorunları, o gün patlak vermiş olsa bile kendileri açısından önemli gördükleri konuları manşetlerine veya birinci sayfalarına taşımaya başladılar”122 demektedir.

Hilmi Tutar, gazete tirajlarının düşme nedenleri arasında alım gücünün düşmesini saymaktadır.123 Fakat günümüzde en düşük fiyatlı gazeteler ile en yüksek fiyatlı gazeteler arasındaki satış farkları ortadadır. Bugün 40 sayfaya yakın hatta üzerinde sayfa çıkaran birçok gazete 350 YKr’ye satılmaktadır. Oysa bir paket sigaranın fiyatı 4,25 YTL’dir. Burada okuyucuların fiyatlardan çok okuma isteklerinin veya gazete alma isteklerinin olmamasının yattığı apaçık ortadadır.

Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Oktay Kurtböke ise, dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de gazetenin yerinin pahalı olduğuna, hammadde fiyatlarının çok yüksek olduğuna ve televizyonların kurulmasıyla birlikte reklam gelirlerinin azalmasına dikkat çekmektedir. Böyle bir durumun sonucu olarak gazete fiyatlarına zam yapılmasının kolay bir çözüm yolu olarak el altında bulunmadığını ifade eden Kurtböke, uzun vadede bu uygulamanın rasyonel olmadığının ortaya çıkacağını söylemektedir.124

Gazetelerin çıkarlarına dönük haber anlayışına sahip olmaları ve çalışanlarından buna dönük haber ve bilgi istemesi ve haberde tarafsızlık ve yansızlık gibi değerlerin ortadan kalkmasıyla ilgili olarak Erkan Yüksel, “Haberde tarafsızlık, yansızlık ya da nesnellik

122 Orhan Erinç, “Medyadaki Sorunlar”, http://www.byegm.gov.tr/seminerler/duzce_vii/duzce_7.htm 123 Hilmi Tutar, 21. Yüzyılda Türk Basını, Ankara, 1993, s. 39.

124 Oktay Kurtböke, Genç Gazeteciler Eğitim Semineri, Gazeteciler Cemiyeti Yayınları:19, Tepe Matbaası: Ankara, Mart

mesleğin en önemli profesyonel normlarıdır. Doğruluk ilkesi, yaşamsal önem taşımaktadır ve haberin doğru olması, gazetecilerin görevlerini sorumlu olarak yaptıklarının kanıtıdır. Çünkü gazetecinin görevi patronuna, gazetesine ya da herhangi bir görüşe değil, mesleğin getirdiği sorumluluk kavramına karşıdır” 125 demektedir.

Zülfikar Damlapınar, Çebi’nin haber içeriğinin nesnelliğinin efsane olduğu görüşünden hareketle nesnel gerçeklik ve kitle iletişim araçlarının gerçekliğinin çeliştiğine dikkat çektiğini aktarmaktadır. Çebi’ye göre, haber üretiminde kullanılan yazım kalıpları, haber kotası, haberin seçimi, işlenmesi, eşik bekçiliği gibi meslek pratiklerinin yanı sıra kitle iletişim aracı kurumunun örgüt yapısı, siyasi ve ekonomik yönelimleri, genel yayın politikası gibi kitle iletişim aracının kurumsal özellikleri; kurumu çevreleyen siyasi, ekonomik, kültürel çevre, gazeteciyi kuşatan ideolojik şartlarının haberin içeriğine tesir ederek gerçekten uzaklaşmasını sağlamaktadır.126

Rigel, internetin basınla okuyucu arasında olan bağı kopardığını belirterek, “ Bu süreçte gözden ırak tutulmaması gereken, iletişim teknolojisinin gelişimi ile birlikte halkın sesini duyuracağı yeni bir alanın, İnternet’in devreye girmesi. Sohbet odaları, elektronik mektup sistemi ile halk kendini ilgilendiren konularda kısa sürede sesini duyurabiliyor. Dolayısıyla halktan boşanan basının dağıtım yapısına bağımlılık ortadan kalktı. Her aktif internet kullanıcısı kendi iş alanını oluşturabilme gücüne sahip. İnternet, halkla bağını koparan basının, tekrar halka dönmesini zorunlu kılıyor. Eğlenmenin bilgilenmenin önüne geçmesi ile kitleselleşmenin vazgeçilmez pazar koşulları içine giren basın temel kamusal görevi gazeteciliği, halkın yanında yer alarak değil, halka rağmen yapmaya başladığından bu yana içine düştüğü çıkmazdan yine halkın tarafına geçerek kurtulabilir. Halkı yanında isteyen yeni rakip internet ile nasıl başa çıkacağını bilmemek de basının yeni bir handikabıdır”127 şeklinde konuşmaktadır.

Girgin yerel basının sorunlarını şu başlıklar altında toplamıştır:  İlgi yetersizliği

 İstanbul gazetelerinin bölge sayfaları  Aksaklıklar

125 Yüksel, a.g.m., s. 95.

126 Zülfikar Damlapınar, “Basının Seçmen Davranışını Etkileme Süreci”, Selçuk İletişim, Cilt: 1, Sayı 2, Ocak 2000, s.

98.

 Naylon kadrolar  Yetersiz altyapı  Resmi ilan pastası  Eski makine parkı  Teknoloji yetersizliği

 Profesyonel kadro eksikliği128

Tokgöz ise, “… Yerel gazeteci, artık başkaları için çalışmaktadır, bu durumun ise halk pek farkında değildir. Halkın sorunlarının yansıtılması, kamuoyunun oluşturulması bakımından kökleri 1860’lı yıllara dayanan Anadolu basınının böylelikle yerel gazeteci bakımından sözde önemi artarken, yerel gazetecilik açısından konumu ise geri plana düşmüştür. Anadolu basını bütün anılan girişimler yanında, teknolojisini yenileyememesi, dağıtım olanaklarını düzene sokamaması nedeniyle sorunlar içinde yuvarlanmayı sürdüregelmiştir”129 demektedir.

Tüm yukarda sıralanan sorunlar aslında yerel basının içinden çıkılmaz bir sorunlar yumağıyla boğuştuğunu gözler önüne sermektedir. Yerel basın eğer ayakta kalmak istiyorsa önce özüne dönmeli, başta ekonomik olmak üzere her konuda tam anlamıyla bağımsızlık kararı almak ve ileriye dönük projeler geliştirmek zorundadır.

Yerel basın, bugünkü gibi yaygın basının çalışanı durumunda kaldıkça, örgütlenip