• Sonuç bulunamadı

3. MURAT GÜLSOY’UN HAYATI ve ESERLERİ:

4.6. Yazıyla İşaretlenmiş:

Yazıyla İşaretlenmiş adlı öykü, kitabın genel çizgisinde devam eden bir yapıya

sahiptir. Hikâyede ismi belirtilmeyen kahraman kendisini modern dünyaya teslim etmiş birisidir. Öykü, kahramanın okuduğu romandan bir bölümle açılır. İlerleyen dakikalarda aniden bir elektrik kesintisi olur. Bu kesinti öykünün kronotopudur. Kesinti, karakteri kendisiyle baş başa kalmaya iter. Yaşadığı beklenmedik durumdan dolayı yapacak hiçbir şeyi olamayan adam uyuyabilmek için rüyalarına sarılır. Tercih ettiği bu yol, onu kendi geçmişiyle alakalı uzun bir yolculuğa çıkarır.

Kendisini uygarlığa tam anlamıyla teslim etmiş olan kahraman, elektrik kesintisine hazırlıksız yakalanmıştır. ‘’El yordamı ile mutfağa doğru giderken evde hiç mum bulunmadığını hatırladım. Ne bakkallarda satılan beyaz mumlardan, ne de artık her evde bolca bulunan süslü mumlardan vardı.’’(s.86) Evde yalnızca elektrikle çalışan cihazlara sahiptir. Bu tür durumlar için evde bulundurduğu lambanın pili bitmiştir. Elektrikli ocak kullandığı için evinde çakmak bile yoktur.

Öykünün kurgusu, modern dünyanın imkânlarının kesintiye uğraması sonucu mevbur kalınan bir iç yolculuktur. Yazar karakterlerini modern dünyadan kopararak, onları kendi tarihleri, rüyaları, ve fantastik bilinçaltına seyahat ettirerek kendi kurgu dünyasını yaratır. Hikâye kahramanı, şehrin sukuneti içerisinde kendini dinlerken etrafın fazla sessiz olması ve arabaların olmayışı dikkatini çeker. Kendi iç sıkıntısı

durumun vahametinin artmasına sebep olur. ‘’Yıllar önce görmüş olduğum bir kabus bilinçdışının zamansız uzayında aniden canlanıverdi.’’(s.88)

Postmodern edebiyat, rüya kavramı üzerine dikkatle eğilir. Rüyalardaki zamansızlık ve çoğulculuk, postmodern düşüncenin ayaklarını bastığı zemini oluşturur. Bu nedenle kahramanların rüyaları önemlidir ve yazarlar sıklıkla bu rüyaları okurun karşısına çıkarırlar. Kahramanın hatırladığı ilk rüya ise huzurdan kâbusa doğru gider. ‘’Evimin bulunduğu sokaklarda yürüyordum. Hemen hemen her şey gerçek hayattaki gibiydi. Bir ayrıntı dışında: Sokaklar asfalt ya da taş değildi. Nereden geldiği bilinmeyen çöl kumuyla kaplıydı tüm yollar. Ben de sıcak kumların üzerinde bir yandan yürüyor, bir yandan da hayretle her yeri kaplayan kuma bakıyordum. Deniz kenarında görmeye alışkın olduğum istiridye kabukları gibi kumula gelişigüzel takma dişleri fark ettiğimde bu sıra dışı rüya hızla korkunç bir kâbusa dönüşmeye başlamıştı.’’(s.88) Kahramanın nlattığı bu rüya, gerçek ve gerçek-üstü bir dünyanın birbiriyle içi içe geçmiş hâlidir. Rüyanın geçtiği mekân olabildiğince normal tasarlanmışken, detaylar da bir o kadar fantastik öğeler barındırır. Sokaklar çöl kumları ile kaplıdır. Yerlerde ise, gotik sahneleri hatırlatan bir manzara ile karşılaşılır. Kumların üzerinde istiridye kabukları gibi takma dişler vardır. Bu gerçek dünya ve fantastik dünyanın birleştiği bir evrendir. Postmodern anlatıların uğrak mekânlarından olan bu yarı hayali yarı gerçek dünya, karakterin bilinçaltının gezindiği bir yerdir.

Adı belirtilmeyen kahraman uyuyabilmek için daha önce hafızasında olan bir rüyayı gözünün önünde yeniden canlandırmaya çalışırken içerisinde bulunduğu an ile rüyasının benzerlik göstermesi onda ürpertici bir etkiye sebep olur. Rüyasında da tıpkı şu an olduğu gibi ışıklar aniden sönmüş, karanlık aniden bastırmıştır. Bu yaşanan durumun bir rastlantı olmadığı kanaatine varır. Yaşadığı tedirginlikten kendisini kurtarabilmek için bu yaşananların bir rüya olduğunu düşünmek ister. Kendisini ve etrafını yoklar, her şey olduğunca gerçektir. Yastıklar, kendi teni, üzerindeki yorgan, havadaki koku ve his, her şey gerçektir. Her ne kadar iliklerine kadar gerçekliği hissetse de zihni bu duruma kesin bir tanı koyamaz.

‘’İşte, yatağa, yorgana, kendime dokunuyorum ve her şey somut bir karanlıkta. Yorgun aklım ve mantığım umursamaz bir hava içinde beni dinledikten sonra

soruyorlar: Rüyada olmadığını kanıtlayabilir misin? Elbette ki

kanıtlayamazdım.’’(s.91)

Karakter gerçekle rüyayı ayırt edemez bir noktadadır. Chuang Tzu, rüyasında bir kelebek olduğunu görür. Uyandığında ise, kendisini rüyasında kelebek olduğunu gören Chuang Tzu mu, yoksa rüyasında Chuang Tzu olduğunu gören bir kelebek mi olduğuna karar veremez.125

Metinlerarasılık bağlamında baktığımızda adamın yaşadığı da tıpkı böyle bir durumdur. Öykü boyunca okur, karakter vasıtasıyla gerçek ve hayalin ne olduğunu sorgular durumdadır. Rüya, görülebildiği kadar hayatın içinde olsa da diğer bir kısmıyla son derece ulaşılamaz bir tecrübedir. Yaşadığı bu gergin dakikaların bitmesini istese de bu hâl bir türlü sona ermez. Normal hayatına devam edebilmeyi arzular. Bir ışık, bir paket sigara ve biraz müzik bu dar zamandan onu kurtarmaya yetecek, yalnızca kurtarmakla kalmayıp gecesini güzel bir hâle getirmek için yeterli olacaktır.

‘’Ama hiçbiri yoktu. Yok, muydu gerçekten? Yoksa her şey algıladığımdan başka türlü müydü? Dile dökmekten bile çekindiğim kötücül bir şeylerin varlığını hissediyordum.’’(s.91) Yaşadığı bu kötü gece henüz bitmemiştir. Kabusların tetiklediği bilinçaltı, geçmişe dönerek onun uzun zamandır ortaya çıkmayan korkularını hatırlamasına sebep olur. Geçmişe dönülen tarih ilkokul birinci sınıf dönemleridir. Kurgulanan bu geri dönüş, postmodern edebiyatın geleneksel metne dönüşü olarak okunabilir. Postmodern edebiyat, geçmişin yeniden yazımıdır. Kendisine kaynak olarak geçmişi ve geleneği belirlemiştir.

Zamanda ani bir kırılma ile öyküde karakterin çocukluğuna dönüş gerçekleştirilir. İlkokul dönemlerine geri dönen kahraman, çocukluğundaki en travmatik olayı hatırlar. Çocukluktan çıkıp, çizgi filmlerden hevesi geçmeye başladığı dönemlerde dayısı ile gittiği bir sinema filmi onda büyük sorunlara yol açmıştır. Film vampir temalıdır ve filmden çok korkar. Filmin ortasında iyice korkan çocuk gözlerini kapatsa da duyduğu sesler yine korkmasına sebep olur. O günden sonra büyük uyku problemleri çeker. Babasıyla yatarak korkularını atlatmaya çalışsa da onları bir türlü

125

yenemez. Sonunda babası bir gün dayanamaz ve her şeyin müsebbibi olan dayısını arar. Ona bu işi sen çözeceksin, diyerek çocuğu dayısına teslim eder.

‘’O zamanlar çocukları psikologlara götürmek pek yaygın bir davranış değildi sanıyorum. Bu çocuğun ayarını sen bozdun sen düzelt dedi babam. (…) Bir cumartesi sabahı sinemaya gitmek yerine başka bir semtin yolunu tuttuğumuzu hatırlıyorum.’’(s.94) Çocuğun bu sözleri ve yaşanan durum, dönemin havasını anlamak için önemli verilerdir. Son derece modern bir dünyanın insanı olan kahraman, kendi geçmişindeki geleneksel bir döneme gider. Yenilikler dünyasındaki ufak bir duraksama, kurtarıcı olarak geleneği çağırır. Öykü bu altmetinleri sayesinde rahatlıkla modern-postmodern çatışması bağlamında ele alınabilir bir durumdadır. Dayısı ile birlikte bilmediği bir semte doğru giderler. Gittikleri semt ise, Eyüp’tür. ‘’Gözümün önünde beliren görüntü yaklaşık şöyleydi: Büyük bir camii avlusu, ortada içinde girmemiş olsaydık kolaylıkla bir türbe diyebileceğim altıgen ya da sekizgen bir yapının çevresini tavaf eden, ellerinde muskalar, tespihler sarkan bir takım sakallı adamlar… Güneşli bir gündü.’’ (s.94)

Dayısı; hocaya, çocuk geceleri uyuyamıyor, der ve hoca çocuğa dualar okur. Hoca, bir muska yazılmasını tavsiye eder fakat çok fazla dolandırıcı olduğu için onları işin ehli birine yönlendirir. Adres sahaflar çarşısıdır. Beklenmediği tarzda bir adam karşısına gelir. Hoca takım elbiseli ve tıraşlıdır. Hatta bir ara içinden televizyonda gördüklerinden farklı olduğu fikrini geçirir. Durum anlatıldıktan sonra muska yazılır. Muskanın içerisinde yıldıznamenin son iki sayfası mevcuttur. Sonraki aşamada muska kıyafetlerin üzerine iğne ile tutturulur. Çocuk için muska, korkularına karşı artık bir kalkan görevi yapmaktadır.

Geçmişine dair muska hatırasını detaylandırmaya çalışırken birden elektrik gelir. Işıklar açılmış, aletler yeniden çalışmaya başlamıştır. Uzun sayılabilecek bir süre gerçek/modern dünyadan uzaklaşan kahraman, eski rahatlığına yavaş yavaş dönmeye başlar. Karanlıkta sebep olduğu kendi dağınıklığına bakarak gecenin dehşetini bir kez daha hatırlar. Daha rahat bir bilinçle bu korku dolu sürenin –belki de birkaç dakika- sebebinin ne olabileceğini düşünür ve tekrar muska taktığı günü hatırlar.

Ancak şimdilerde muskanın nerede olduğunu bilmemektedir. Çocukluğunda korkularından kurtulmasını sağlayan muska dayısının yorumuyla, görevini tamamlamış ve kaybolmuştur.

Öykünün geneline zamansal kırılmalar, geçmişe dönüşler, rüyalar hâkimdir. Metin, genel anlamıyla bir modern-postmodern ya da geleneksel olanla yenilikçi olan yorumlarına açıktır. Yazarın kurguladığı kahraman, rüya ile gerçek arasında gidiş gelişlerle, kurgusal olanla gerçeğin sorgulamasını yaparken; kendine ve çevresindeki insanlara dair çıkarımlarda da bulunur.