• Sonuç bulunamadı

2. DENEYSEL EDEBİYAT

2.3. TÜRK EDEBİYATINDA DENEYSEL EDEBİYAT:

Türk edebiyatı modern anlamda henüz çok yeni olması sebebiyle pek çok süreci adeta konsantre bir biçimde yaşamış ve tecrübe etmiştir. Daha, modern metinler ortaya koymadan postmodern edebiyat çizgisine adım atmış olan Türk edebiyatı yazarı, deneysel edebiyat için de aynı sancıları çekmiştir. Türk edebiyatında, deneysellik yine gerçek manada Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ı ile başlar. Çünkü Türk edebiyatı ancak 1970’lerde geçirdiği ani değişimlerle deneyselliği tecrübe edebilecek duruma gelmiştir. Türk edebiyatına bu imkânları sağlayanlar, tıpkı postmodern edebiyatın da öncülüğünü yapan Oğuz Atay ve Yusuf Atılgan olmuştur. Modernizm ve postmodernizmi bir arada barındıran Atay’ın Tutunamayanlar romanı, içerisinde bulundurduğu tekniklerle deneysel edebiyatın adeta ilk nefesidir. Romanın ortalama doksan sayfalık bir bölümünde hiçbir noktalama işaretini kullanmaması bu tekniklerden en belirginidir ve bu yapısıyla beraber eser, rahatlıkla deneysel edebiyat başlığı altında kabul edilebilir.

Bu noktada özellikle belirtmek gerekir ki, deneysel kavramının ilk olmayı şart koşması sebebiyle Türk edebiyatının modern anlamdaki ilk filizlenmelerinin ürünleri olan metinler de deneysellik bağlamında okunabilir. Şaban Sağlık, bu ilk olmak şartından hareketle deneyselliğin Türk edebiyatındaki başlangıcını Tanzimat sonrası Türk edebiyatıyla yapmanın yanlış olmayacağı görüşündedir:

‘’İlk Türk romanı Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adını taşımaktadır. Yazarı Şemseddin Sami’dir. Batılı tekniğe uygun olarak yazılan ilk Türk romanı Halit Ziya’nın Aşk-ı Memnu’sudur. İlk köy romanı Karabibik’tir; yazarı Nabizade Nazım’dır. İlk Realist Türk romancısı Recaizade Mahmut Ekrem’dir. İlk realist roman da Ekrem’in yazdığı Araba Sevdası adlı romanıdır. Edebi estetik değeri önceleyen ilk Türk romanı ise Namık Kemal’in İntibah’ıdır. İlk psikolojik romanımız Mehmet Rauf’un yazdığı Eylül’dür. İlk tarihi romanımız Cezmi adını taşır ve bu roman Namık Kemal tarafından yazılmıştır. İlk natüralist Türk romanı Nabizade Nazım’ın yazdığı Zehra’dır.’’111

110

Yıldız Ecevit, a.g.e. s. 36

111

Sağlık’ın, Türk edebiyatında deneyselliği Tanzimat döneminde ‘’ilk’’ olma yönüyle ele almasının yanında Dursun Ali Tökel, deneysellik kavramının Divan edebiyatında da oldukça kullanılan bir kavram olduğu üzerinde durur:

‘’Eğer böylesi bir ilgi varsa bu ne anlama gelir? Bir anlama geleceğinden şüphe yok: Buradaki anlam bizi şu söze gönderir: şu gök kubbe altında söylenmedik söz kalmamıştır. Burada bu sözü şu şekilde de değiştirebiliriz: Söz, yazı, şiir vs. adına her çağın ustaları daha farklı ne olabilir, nasıl olabiliri denemeden edememişlerdir. Bugün bizim modern edebiyat süreci içinde takip ettiğimiz ve genellikle Fransız şair/yazarlarının birer fantezisi olan ve edebiyata da değişik bir yol çizen deneysel edebiyat serüveninin çok daha eskilerde olduğunu görmek insana heyecan ve aynı zamanda da güven duygusu vermektedir. Güvene sebep olan şey şu: komplekse kapılmanın anlamı yok! Sen bilmiyorsun diye, o şeyin yokluğu anlamı çıkmıyor, bizden birileri daha evvel denemişti. Bunun kötü olduğunu kim söyleyebilir?’’112

Divan edebiyatı şiirlerinden örneklerle deneysel edebiyatı incelediği Deneysel

Edebiyat Yönüyle Divan Şiiri çalışmasında Tökel, ‘’bazı alanlarda divan şairlerinin

deneyleri bugünkü deneyselcilerin bile aklının alamayacağı uçlarda gezinmektedir.” diyerek dikkatleri çekmektedir. Aynı zamanda deneysel edebiyat çizgisinde metinler üreten OULİPO grubunun kullandığı Anagram, Liponomi, Lipogram, Palindrom, Pangram vb. teknikleri, Divan edebiyatı ürünlerinden hareketle örneklendirir. Bunlardan farklı olarak daha pek çok tekniğin de Divan edebiyatı şairleri tarafından kullanıldığını örnekleriyle ortaya koyar.

Deneysel edebiyatın Türkiye’deki en önemli temsilcilerinden birisi olan Sevim Burak, metinlerinde deneysel edebiyata yer vermesinin sebeplerini şu sözlerle ifade eder:

‘’Yazarken zaman geçiyor, boyuna değişiyordum –nesnelerle birlikte- bu değişmeye çevremdeki başkaları da katılıyordu; bütün varlık düzeni de diyebilirim. Daha yazarken değişen bu kavramların, hikâye bittiği zaman büsbütün değişeceğini; bu değişimin devam edeceğini, hikâyenin kendi kendine yabancılaşacağını, her hikâye bitiminde, bir dönemin kapanacağını, yeni döneme kendi kendimi yadsıyarak gireceğimi biliyordum.’’113

Eserlerinde biçime büyük önem veren yazar, metni oluşturma sürecinde anlatı için en uygun biçimi bulmaya çalışır. Aranan ve bulunan en uygun biçimi de hikâyenin arka planındaki öz arayışıyla ilgili olduğunu ifade eder. ‘’Öz’ü tam bir yalınçlıkla ortaya

112

Dursun Ali Tökel, Deneysel Edebiyat Yönüyle Divan Şiiri, Hece Yayınları, Ankara, 2010, s.20

113

koyabilmek için, bende biçimsel çabanın ileriye gitmesi gerekiyor. Bu yüzden biçimsel görünen yerler öz’ün en kuvvetle belirdiği yerlerdir.’’114

Yine deneysel edebiyat metinleri kaleme alan önemli yazarlardan birisi olan Hasan Ali Toptaş da biçimin (deneyselliğin), metnin özünü etkileyeceği görüşündedir. Dahası ona göre yazılan her yeni eser, edebiyata bir şeyler katmalı, onu olduğundan daha iyi daha derin hâle getirmelidir. Ona göre yazar, Sartre’ın önemle sorduğu ‘’Sen dünyayı hangi yönden açığa çıkartmak istiyorsun, onu açığa çıkararak dünyada neyi değiştirmek istiyorsun?’’115

sorusunu dikkate almalıdır. Deneysel edebiyatın içerdiği riski de göz önünde bulundurarak, yazarın bu riski alması gerektiğini ve deneysel bir metnin okurun damak tadından uzak düşebilme ihtimalinin her zaman olduğunu vurgular. Ona göre, yazar hiçbir zaman bu tür girişimlerden kendini geri durmamalı, korkak davranmamalı ve kendi sınırlarını belirlemekten kaçınmamalıdır. Çünkü metin yalnızca bugünün değildir. Okur, metni geleceğe taşır. ‘’Bu nedenle Toptaş’a göre romanlar kâğıda değil zamana yazılır.’’116

Nihayetinde deneysel edebiyat; yazar için kendi sınırlarını aşma ve edebi eser için de edebiyat dünyasına yeni bir soluk getirme fırsatı tanımaktadır. Türk edebiyatında 1960’ların sonunda kendini bulan deneysel edebiyat yazarları içerisinde, iç monolog ile kaleme aldığı Bir Düğün Gecesi romanıyla Adalet Ağaoğlu da bulunur; hikâyelerinde gerçekten Anadoluyu işlemesi sebebiyle Refik Halit Karay da. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur romanı; Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı adlı eseri; Hasan Ali Toptaş’ın Bin Hüzünlü Haz’ı; Yusuf Atılgan’ın Anayurt Oteli de deneysel edebiyat yönü ağır basan metinlerdir. Bilge Karasu, Hilmi Yavuz, Rasim Özdenören, İhsan Oktay Anar, Metin Kaçan, Leyla Erbil, Murat Gülsoy, Nedim Gürsel, Pınar Kür, Ayfer Tunç gibi daha pek çok yazar, Türk edebiyatında deneysel türde metinler ortaya koymuştur

114

Sağlık, a.g.e. s.178

115

Jean-Paul Sartre, Edebiyat Nedir, Can Yayınları, İstanbul, 2018, s.30

116

BÖLÜM - III