• Sonuç bulunamadı

1.3. POSTMODERN EDEBİYAT TEKNİKLERİ

1.3.3. Postmodern Edebiyatta Rüya Kavramı:

Rüyalar, rüya anlatımı ve rüya tabiri insanlık tarihi kadar eskidir. Rüyalar ve tabirleri her dönemde her bölgede önemli olmuşlardır. Rüyanın gelecekte olacak olanlara ya da kişinin hâletiruhiyesine dair bilgiler barındırdığı düşünülür ve bu düşüncenin belli boyutlarda gerçekliği de bulunmaktadır. Her dine ait kutsal metinlerde de rüya önemli bir noktadadır. Kur’an-ı Kerim’de de rüyalardan bahsedilir. Rüyaları sahih tabir etmek, Hz. Yusuf’un mucizeleri arasındadır. Klasik ve modern dönemde olduğu gibi, postmodern süreçte de rüya, önemini korumuştur. Özellikle Freud’un ortaya koyduğu psikanaliz bilimi ile birlikte rüyanın yorumlanması, insan bilinci için tartışmasız bir noktaya gelmiştir.

Freud’un rüyayı konumlandırdığı nokta, daha önce hiç üzerinde düşünülmemiş bir yerdir. Psikanaliz kuramı öncesi rüya, geleceğe dair işaretleri barındırırken Freud ile birlikte geçmişin izlerini taşıyan bir durum hâle dönüşür. İnsanın bilinçaltındaki

64

Karadeniz, a.g.e., s.73

durumu her zaman verdiği kararlara etki etmektedir ve bu sebeple karar verici mekanizma psikanalizde bilinçaltıdır. Bir şeyi neden yaptığının ya da bir durumda neye karar verdiğinin belirleyicisi bilinçaltıdır. Rüya ise, bu bilinçaltının ortaya çıktığı bir düzlemdir. İnsan rüyalarında kendi arzularını ortaya çıkarır ve onlarla mücadele eder. Eksikliğini hissettiği şeyleri rüyasında tamamlayarak bilincini rahatlatır ve onu sağlamlaştırır.

Bu noktada modern dönem edebiyatında rüyalar önemli bir kaynaktır çünkü modern dönem yazarları bilinçaltını kendi metinlerinin kaynakları hâline getirmişlerdir. Freud, yazarın ortaya koyduğu metni, yazarın kendi günahlarından arınmak istediği, içinde eksikliklerini yaşamayacağı ikinci bir dünya olarak görür. Yani yazarın yaptığı adeta bir rüya âlemi yaratmaktır. Hem kurgu olması sebebiyle gerçeklikten uzak, hem de metinle muhatap olan herkesin az ya da çok kabul ettiği kadarıyla gerçeğe yakın bir dünya. Raskolnikov’un kurgusal bir karakter olduğunun farkında olunması; fakat onun varlığını da kabul etme hâli bu durumu gösterir mahiyettedir. Okur, Raskolnikov’un içinde bulunduğu psikolojiden haberdar, rüyalarını bilir; ya da onun içerisine düştüğü duruma düşmekten korkabilir. Çünkü istemese de günün birinde katil olmak herkesin yaşayabileceği bir durumdur. Tıpkı rüyalarda olduğu gibi, olabildiğince kabul edilebilir bir gerçekliğin ortaya konduğu bir kurgu yaratmaktır yazarın yaptığı. Vladimir Nabokov’un ‘’Emma Bovary denen kız hiç yaşamadı: Madame Bovary kitabı ise sonsuza dek yaşayacak.’’66 Sözleri edebiyatın gerçek ile kurgu arasındaki yerini çok net bir şekilde ortaya koyar.

Rüya, bilinçaltını ifadesi olması sebebiyle modern edebiyatın önemli kaynağıdır. Barındırdığı fantastik dünya ile birlikte postmodern edebiyatın da kaynak noktalarından birisidir. Rüyada zamana dair bir işaret çoğu zaman bulunmaz. Zamanda yaşanan kırılmalar son derece olağandır ve rüyayı gören kişi bu durumdan rahatsız olmaz. Dahası farkında bile değildir. Çünkü rüya içerisinde gerçek dünyanın

gerçeklik şartları dışarıda bırakılmıştır. Rüyada olmayacak şeyler bir araya gelerek

bir dünya oluşturulur. Rüya alemi çoğu zaman karmaşıktır ve karmaşadan beslenen bir yapıya sahiptir. Neden-sonuç zinciri genelde kopmuş bir durumda okuyucu karşı

66

çıkar. Postmodern edebiyatın kendisine merkez olarak seçtiği bu merkezsizlik, rüyalarda da bu şekilde kendini gösterir.

Postmodern edebiyatta rüyanın önemli olmasının başka bir sebebi de psikanalizle beraber ortaya konan bu geçmişin izlerini taşıması durumudur. Freud, ortaya koyduğu psikanalizde rüyaların ne olduğuyla ilgilenilmez, onun için önemli olan rüyanın nasıl anlatıldığıdır. Çünkü rüya, içerisine girilemeyecek, tam manasıyla öğrenilemeyecek farklı bir düzlemde yaşanır. İnsan gördüğü bir rüyayı hatırlayıp hatırlamayacağına bile karar verir. Yani insan gördüğü her rüyayı hatırlamaz dolayısıyla da anlatamaz. Rüyanın geçmişteki bir durumun izleği olması, postmodern edebiyatta geçmişin yeniden yorumlanmasına denk düşer.

Ahmet Hamdi Tanpınar da rüyalara oldukça önem verir ve rüyalar hakkında “Sanat, insanın realitesidir, fakat sanat eserlerinin rüyalarımıza refakat eden ruh hâline ihtiyacı vardır. Benim rüya estetiğim nesrime tesir etti; Abdullah Efendi’nin Rüyaları’nda sürrealizm yapmaya çalıştım.’’67

Diyerek rüyanın edebiyat için önemli bir mesele olduğuna işaret eder. Bu sözlerin daha da ötesinde rüyanın önemli bir yer kapladığı, Saatleri

Ayarlama Enstitüsü adlı romanının kaleme almıştır. Kitapta Freud’u temsil eden

karakter Doktor Ramiz, Viyana’da eğitimini tamamlamış genç bir psikanalisttir ve ilk hastası da Hayri İrdal’dır. Tedavi süreci boyunca Doktor Ramiz’in, Hayri İrdal’a ilaç yerine sürekli olarak rüya görmesini tavsiye eder. Rüyalarından hareketle sorunlarını çözeceğini söyler ve hastasına zorla da olsa rüya gördürmeyi ve kendince tedaviyi başarır. ‘’Tanpınar uyanık hayat ile rüyanın iç içe iki oda gibi yan yana durduklarını ve dramın kahramanı maddeden ziyade ruh olduğu için de birinden diğerine çok çabuk geçildiğini söyler.’’68 Kurgudaki gerçek ve gerçeküstünün yan yana duruşu ve bu kolay geçişliliği okurun metne olan bağlılığını da kuvvetlendiren özelliklerden birisidir.

Rüya en temel noktada bir yanılsama dünyasıdır. Bilinç onun yanılsama olduğunu kabul eder fakat etkilenmekten de kurtulamaz. ‘’Bütün büyük romanlar zaten bildiğimiz

ama o konuda büyük bir roman yazılmadığı için kabul edemediğimiz gerçekleri göstermek

67

Turan Alptekin, Ahmet Hamdi Tanpınar, Bir Kültür Bir İnsan, İletişim Yayınları, İstanbul, 2001, s.41

68

Hülya Bayrak Akyıldız,Tanpınar’da Roman Tekniği Açısından Rüya ve Müzik, Milli Eğitim Dergisi, Yıl: 2009, Say:184, s.144

için yazılır.69Bu bizim okurlar ve yazarlar olarak hüsnükuruntumuz olabilir. Zaten Freud’a

göre edebiyat bundan başka nedir ki? (…) ancak nasıl ki okumaktan zevk almak için yanılsamaya teslim olmak zorundayız, yazmayı sürdürmek için de yanılsamalar denizine girmekten korkmamalıyız.’’70

Okur olarak da yazar olarak da olsa metinle karşı karşıya olmak demek, tıpkı bir rüyada olduğu gibi yanılsamalar dünyasının içine dalmak demektir. Bu sebeple dünyada yaşanan gelişmeler sonucunda rüya ve onun kurgulayıcısı olan bilinçaltı, modern ve postmodern dönemde önemli bir konumdadırlar.