• Sonuç bulunamadı

J. Ong, ses-dil-konuĢma iliĢkisi üzerine, ―insanların yaĢadığı her yerde dil vardır;

1.1.3. Yazın (Edebiyat) dil

Yazı dili, kuĢkusuz konuĢma dili gibi, kendisine bağlı / kendisinin türevi sayılabilecek çok sayıda dilsel etkinlik alanlarına sahiptir. Bunlar arasında çalıĢmamızı ilgilendiren en temel yazı türü, yazın (edebiyat) dilidir. Bu dil, adından da anlaĢılacağı üzere terbiye edilmiĢ, düzenlenmiĢ, etkili ve estetik bir kıvama ulaĢtırılmıĢ dilsel bir biçimdir. Yazın dilinin dil ile iliĢkisi diğer dilsel pratiklerin dille iliĢkisine benzemez. Onda dil, bir yönüyle araç değil amaçtır. Dili iĢler, değiĢtirir, dönüĢtürür, biçimlendirir ve ona büyü kazandırır. ġarkı söyleyen birinin sesinin „yüceliği‟ni dinletmeyi amaçladığı gibi, yazarın da dilin „yüceliği‟ni paylaĢma gibi öncel bir amacı vardır. Bununla birlikte, konuĢma dilinde sözcükler çoğunlukla tek bir kavramı karĢılarken, yazın dili sözcüklere yeni anlam katmanları, anlam çağrıĢımları, anlam geniĢlemeleri kazandırıp, mecaz ve eğretilemeler, yeni ve farklı söz kalıpları, farklı söz dizimleri, tamlamalar, tümcecik ve farklı tümce dizgeleri de kullanarak yeni ve farklı değerler toplamı oluĢturur. Bununla da yazın dili, hem konuĢma diline, hem de yazı diline müdahale, hatta muhalefette bulunur.

Dil sanatsal etkinliğe, gerçek anlamda yazınsal olan ile ulaĢmıĢtır. En önemli özelliği olan özgünlüğün yanı sıra, anlam yoğunluğu, doku zenginliği ve yapı sıkıĢıklığı119

dikkat çeken diğer özellikleridir. Örneğin José Ortega y Gasset‟ın özelde Ģiir, genelde yazınsalı açımlayan, ―günümüzde Ģiir eğretilemelerin yüksek cebiridir‖120

sözü ile Nermi Uygur‟un, ―edebiyat yapıtlarının anlamı değil, anlamları var. Çünkü; tek tek yorumların baĢarısı bu anlamları görünür kılmak‖ 121

biçimindeki açıklaması, çok anlamlılık ve çoğul anlam üretiminin yazın dilinin doğasında olduğunu vurgular. Roland Barthes da, baĢka bir amaçla da olsa, ―Yazı(n) çift anlamlı bir gerçekliktir: bir yandan tartıĢma götürmez bir biçimde yazarla toplumun karĢı karĢıya gelmesinden doğar; öbür yandan, acılı bir aktarımla, yazarı yaratımının araçsal kaynaklarına gösterir‖122

iĢaretinde bulunur. Yazın dilinin ayrıcalıklı yanlarından bir diğeri ise, her Ģeyi açıklayıcı olarak söylemeyip, boĢluklar bırakmasıdır. ―…metinlerin anlamlarını düzenleyen ve kuramcılar

119 Bkz., http://www.edebistan.com/index.php/ismailkarakurt/bir-dil-vardir-dilde-dilden-iceri-siir-

dili/2009/06/

120

Jose Ortega y Gasset, Tarihsel Bunalım ve İnsan, Çev.:Neyire Gül IĢık, Metis Yay., Ġstanbul, 1992, s.57. (Aktaran: Mehmet Aydın, http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/169/aydin.doc)

121 Nermi Uygur, İnsan Açısından Edebiyat, YKY., Ġstanbul, 1999, s.54. (Aktaran: Mehmet Aydın,

http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/169/aydin.doc)

tarafından henüz saptanmamıĢ pek çok Ģifre vardır; okurlar bunları sezgisel olarak yakalarlar‖123. Buradaki amaç ise yazarın değil, alımlayıcının bu boĢlukları

doldurması, çözümlemesi gerekliliğidir. Bu özellikle alımlayıcının dilsel aktarımdan estetik haz almasını sağlayan önemli etkenlerin baĢında gelmektedir.

Toparlayacak olursak, farklı bir yapıyı, bir kurguyu, özel bir duyarlılığı, bir duygu halini güzel ve etkili anlatabilmek için her düzeydeki dil öğelerine yeni anlam değerleri yükleyen124

yazın dili, İsmail Çeşitli‟nin de üzerinde durduğu Ģu özellikleri de kapsayan dilsel bir etkinliktir.

Yazın dilinin kaynağı ulusal ve kültürel olandır: Gerçekten de hiçbir

yazı dili, yazın dili kadar ulusun toplumsal ve kültürel yapısından o denli beslenmez. Hatta yazın dili kadar, baĢka sanat dalları da o toplumun özellikleriyle iç içe girmiĢ değildir. Bu yapı, onun beslenme kaynağını, bire bir dilsel topluluğun dünyayı algılayıĢ biçimi ve kültürüyle koĢut kılmaktadır. Bununla birlikte diğer sanat dallarının kullandığı malzeme ile yazının malzemesini de karĢılaĢtırdığımızda bu sonuç ortaya çıkmaktadır. Örneğin mimar, heykeltıraĢ, ressam ve müzisyenin malzemeleri ulusal değil, evrenseldir. Oysa yazının malzemesi ulusal değerin göstergesi veya yapıtaĢı olan dildir.

Yazın dili, günlük dil değildir: Günlük dil, temelde insanlar arası

iletiĢimi sağlama amacı ekseninde biçimlenir. Ondan beklenen, konuĢanın muhatabına iletmek istediği iletiyi, açık, kesin, yalın ve sağlıklı olarak iletmesidir. Bu sebeple günlük dil, muhatabın dikkatini, iĢaret edilen üzerinde yoğunlaĢtırır. Bunun için de sözcükler, çok büyük ölçüde „temel anlam‟ çerçevesinde kullanılır. Açıklık, yalınlık ve anlaĢılırlık, günlük dilin en temel ve vazgeçilemez özellikleridir. Söz konusu özelliklerle birlikte, günlük dil, zaman zaman daha farklı etkinliklere sahip olabilir. KonuĢanın duygularını yansıtmanın yanında, dinleyeni etkileme iĢlevi bunların baĢında gelir. Burada sözcükler, temel anlamın dıĢına taĢan bir anlam yüklenebilir; yazın diline özgü birtakım ses ve anlam üretme – yansıtma iĢlevinde

123

Susana Onega – José Angel Garcia Landa, (2002). Anlatıbilimine Giriş, Çev.:Yurdanur Salman – Deniz Hakyemez, Adam Yay., Ġstanbul, 2002, s.19. (Aktaran: Mehmet Aydın, http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/169/aydin.doc)

124 Bkz., http://www.edebistan.com/index.php/ismailkarakurt/bir-dil-vardir-dilde-dilden-iceri-siir-

bulunabilirler. Söz konusu bu özellikleriyle de günlük dil, yazın diline yaklaĢabilir. Ancak, günlük dil, zaman zaman yazın diliyle birtakım girift iliĢkiler içine girmesine karĢın, hiçbir zaman yazın dilinin seviyesine yükselemez. Yani, yazın dili, günlük dilden beslenmek veya pek çok unsur taĢısa bile ondan oldukça farklıdır.

Yazın dili bilim dili değildir: Bilim dili, günlük dilin de ötesinde açık,

yalın; açıklayıcı ve didaktiktir. Amacı, iĢaret edenle edilen arasında tam bir uygunluk kurmaktır. Bu sebeple muhatabının dikkatini kendi üzerine çekmeden iĢaret ettiği Ģeye, açık ve kesin bir biçimde götürür. Sözcükler bütünüyle temel anlamda kullanılır. Ayrıca bilim dilinin kendine özgü terimleri de olduğundan ifade bu terimler ekseninde oluĢur. Oysa yazınsal olan bu gibi özelliklerden çok daha baĢka öğelerden oluĢur.

Yazın dili ortak yazı dilini temel alır: Yazın dili, genel görünümüyle,

ulusun ortak dil hazinesinin bir ürünü olan yazı dilini temel alır. Dolayısıyla yazarlar, yapıtlarını bütünüyle herhangi bir bölge, sınıf ve mesleğe ait konuĢma dili veya lehçe, Ģive veya ağız üzerine inĢa etmezler. Bu, hem konuĢma dilinin sözcük dağarcığının az ve ifade kalıplarının sınırlı olmasından, hem de daha genel bir alımlayan kitleye ulaĢma kaygısının getirisidir. Buna karĢın, yazın dili zaman zaman konuĢma dili, bölge, sınıf ve meslek ağızlarını da kullanabilir. Özellikle roman, öykü ve tiyatro oyunu türlerinde kiĢilerin gerçekçi bir anlayıĢla yansıtılabilmesi için buna gereksinim duyulur.

Yazın dili işlenmiştir: KuĢkusuz sanat, onu var edecek olan malzemenin

iĢlenmesinden meydana gelir. Yazın, bir dil sanatı olduğuna göre, yazardan beklenen dil malzemesini iĢleyebilme; dili duygu, düĢünce, hayal, kanı ve gözlemlerinin en güzel ifadesi kılabilme, hünerini gösterebilmektir. Çünkü sözcükler, sadece zihnimizdeki anlamın taĢıyıcıları değildir; her birinin yüzyıllar içinde oluĢmuĢ duygu, ses ve çağrıĢım değerleri de vardır. Yazınsal yapıt, alımlayanı sarıveren derinliği, zenginliği, ahenkliliği ve güzelliği, söz konusu olanakların en üst derecede kullanılması ile elde edilir.

Yazın dili zengindir: Örneğin günlük yaĢamda insanların çoğu zaman

300-500 sözcüklük bir dağarcık ve birkaç yalın tümce kalıbı ile sınırlı kaldıkları bilenen bir gerçektir. Yazı ve bilim dili de, günlük dile göre daha zengindir; ama bunlarda da konunun çerçevesine paralel bir sınırlılık söz konusudur. Oysa yazın, dilin en zengin kullanım alanıdır. Üstelik bunların anlatımında genel, alıĢılmıĢ ve basit olanı değil, bireysel, özgün ve çarpıcı olanı seçmek durumundadır. Dolayısıyla bu, yazınsal yapıtın dilinin gerek sözcük sayısı, türleri ve nüansları, gerekse tümce ve ifade tarzları bakımından zengin olmasına zemin oluĢturmaktadır.

Yazın dili bireysel dildir: Bireysellikte önemli olan nokta, yazın dili ile

yazarının kimlik ve kiĢiliğini yansıtan bir ayna iĢlevliğidir. Yazınsal olandaki sözcükler, sadece dıĢ dünyaya özgü bir varlığın veya duygunun adı değil, aynı zamanda yazarın tavır ve psikolojisini sezdiren nesnel varlıklardır. Her türlü sanatın vazgeçilemez özellikleri bireysellik, özgünlük ve tekliktir. Bu özellikleri sağlayacak olan temel değer de, yazarın malzemeyi kullanım tarzıdır. Bunun için yazar, sözcük seçiminden tümce tarzlarına, söz kalıplarından metnin bütününe kadar olan dil kullanımlarında kendine özgü bir biçemle varolur125

.

Yazın dili, dramatik dil ile önemli ortak paydaya sahiptir. Bu ortak payda, bu dillerin sanatlı bir dil oluĢudur. Bu noktada dramatik dilin, daha doğrusu tiyatronun yazınsal iĢlevinden söz etmek yararlı olacaktır. Bunlar Ģöyledir:

Yorumlama İşlevi: Bir konuĢma ortamında niyet olarak belirtilen

nesnelliklerdir. Burada nesnellik gönderge ile eĢdeğerdir.

Anlatım işlevi: DeğiĢik deneyimlerin ve psiĢik durumların anlatımı için

kullanılan iĢlevdir. Örneğin, konuĢma sürecinde, odaklama, tonlama, jestler, mimiklerle ifade edilen durumlar anlatım iĢlevidir.

İletişimsel işlev: Ġki kiĢi arasında geçen konuĢmada dilin iletisi üzerine

odaklanır, yani ileti kendisine dönüktür. Bu da dilin iletiĢim iĢlevinde yoğunlaĢmak anlamına gelir.

Eylemsel işlev: Belli bir durumu betimlemek yerine, bir iĢi yaparken dilin

kullanımına ağırlık vermek, dilin eylemsel iĢlevini kullanmak; sözcüklerle eylemde

125

Bkz., ÇetiĢli, Ġsmail ÇetiĢli, “Edebiyat Dili / Edebî Dil”, Türk Yurdu, Sayı: 162-163 , ġubat-Mart 2001, ss.116-124.

bulunmaktır. Bu açıdan bakıldığında tiyatro „söz eylemleri‟ taklit eder. Bir baĢka deyiĢle dramatik dil söz eylemlerden oluĢur126

.

ġimdi, temel iki dil çeĢidi olan konuĢma dili ve yazı dilinin özelliklerini karĢılaĢtırmalı olarak irdeleyip, yer yer bu iki dilin dramatik dil ve yazın dili arasındaki fark ve benzer yönlerine de daha kompleks bir yapı içinde bakacağız.