• Sonuç bulunamadı

DRAM SANATINDA DRAMATİK DİL VE KULLANIM

2.1. Neden „Dramatik Dil?‟

Dil insan anlığının açık kılındığı; insanı, yaĢamı ve evreni söze dönüĢtüren kodlar sistematiği iken, onu dramatik yapan Ģey nedir? Dilin dramatikliği, kuĢkusuz diyalektik bir sürece gönderimde bulunmaktır. KarĢılıklı ve karĢıtlık oluĢturacak biçimdeki „söz etmeler‟in belli bir anlam üretiminde bulunma iĢlemi de diyelebileceğimiz bu süreç, dramatik kavramının tanım ve iĢleviyle doğrudan iliĢkilidir. Etimolojik olarak „dromenon‟ sözcüğünden türemiĢ olan dramatik, „insanla ilgili, canlandırılabilen ve izleyenler için anlamı olan bir eylem‟ biçiminde kök bir tanıma sahiptir. Dramatikte temel olan, a-insanla ilgili, b- canlandırılabilen, c- anlamı olan, ç- eylem gibi özelliklerdir251

ve yine içinde gerilim, karĢıtlık ve çatıĢmalar bulunan, dram‟a, yani oyun türüne özgü olan bir boyutu vardır252

. Dramatik kavramının bu yapısal özellikleri, aynı zamanda dram sanatındaki dilin / sözlü yapının da temel dinamikleridir. Ki bu dil, insanın hikayeleĢtirilmeye değer bir yaĢamsal anını canlandırılmaya uygun kodlarla aktaran, eylem içeren, eylemi hareketlendirip ilerleten, anlam üreten ve anlamı yansıtan bir tasarımdır. Böyleyken bu yapılanmaya terminolojik olarak en uygun kavram da „dramatik‟tir.

Dilin dramatikliği veya dramatik dilin kavram olarak çalıĢmamızda kullanılmasının temel gerekçelerinden bir diğeri de, konuĢma kavramı ile dramatik olanın eylem odaklı ortak bir paydaya sahip olmalarıdır. Dram sanatındaki dil, doğası gereği konuĢmaya dayalı bir yapı içerir. Daha önce de dile getirdiğimiz gibi

251 Bkz., Murat Tuncay, Dramatik Olan, DEÜ.GSF. Yayınları, Ġzmir, 1992, s.5

konuĢma, canlı, eylem içeren / eyleme zorunlayan ve belli anlam üretimlerinde bulunan, aynı anda etkili iki uyarıma, yani hakkında konuĢulan konuya ve kendisiyle konuĢulan kiĢiye karĢı dilsel tepkidir. Her konuĢma genel olarak, karĢıdaki kiĢinin koĢullarında, inancında, tutum ve davranıĢlarında değiĢiklik yaratmayı hedefleyen bir eylem türüdür. Dram sanatı ise bu eylem türünü, dramatiğin koĢulları dahilinde kullanır. Yani konuĢma gündelik kullanımından ayrıĢarak, dramatik olanın tanım ve iĢlevlerini karĢılayabilecek bir yapısallığa bürünür. O yüzden de, -Cevat Çapan‟ın da dediği gibi-, dram sanatında „konuĢma‟ yerine, “dramatik konuĢma sözünü kullanmak daha yerinde olur‖ 253

.

KonuĢmanın dramatik olduğu dram sanatında, kuĢkusuz her türlü söylem birimini inĢa eden dil de dramatik olacaktır. Dili dramatiğe dönüĢtüren dram sanatı, canlandırma / oynanma koĢuluna göre biçimlendirilmiĢ, yaĢamsal bir anı eylemle kaynaĢık olarak yansılayan özel bir dil sistematiği kullanır. Bu özellik, dramatik dil kavramını gerekçelendirebilecek bir baĢka alana daha kapı aralamaya olanak tanımaktadır. Bu alan kiĢilerin, kendi özelliklerine göre karĢıdakiyle söyleĢtiği dramatik Ģiir kavramıdır.

Dramatik Ģiir, Ģiirin üç alt türünden birdir. Kuramcılar tarafından yapılan bu sınıflandırmada, Ģiir, epik Ģiir, lirik Ģiir ve dramatik Ģiir olarak üç ayrı türe ayrılırken, bunların özellikleri Ģöyle sıralanmıĢtır: ġiirde Ģair kendi kendine konuĢuyorsa lirik, Ģiirde yer alan karakterler Ģairin sesiyle konuĢuyorlarsa epik, bu karakterler yazardan bağımsız olarak kendi baĢlarına konuĢuyorlarsa Ģiir dramatiktir.

James Joyce‟dan yapılan bir aktarımda ise genel anlamda bir sanat yapıtını

dramatik, epik ya da lirik yapan özellikler belirtilmektedir: ―Buna göre sanatçı, imgesini kendisiyle dolaysız iliĢki içinde sunarsa lirik, kendisi ve baĢkalarıyla dolaylı bir iliĢki içinde sunarsa epik, baĢkalarıyla dolaysız iliĢki içinde sunarsa dramatik tarz ortaya çıkar‖254

. Yine Özdemir Nutku da, yazın tarihçilerine göre lirik ve epik yanında üçüncü bir yazın alanının dram olduğunu belirtmektedir255. Görüldüğü

üzere literatürde dramatik Ģiir türü ve dramatik sanat tanımları, sanatçıdan bağımsız olarak, yapıtta yer alan kiĢilerin karĢılıklı konuĢması üzerine oturtulmuĢtur ve burada

253 Cevat Çapan, Değişen Tiyatro, s.12

254 Bkz., AyĢe Ulusoy Tunçel, “Türk Edebiyatında „Manzum Tiyatro‟ Formunun DoğuĢu”, Tiyatro

Araştırmaları Dergisi, Sayı:24, Yıl: 2007, ss.45-47.

önemli olan kiĢilerin konuĢarak eylem ve anlam üretiminde bulunmalarıdır. ġayet bir Ģiirde kiĢiler kendi özelliklerine göre konuĢuyor ve bu Ģiir türüne dramatik deniliyorsa, dram sanatında kullanılan söz etkinliği neden dramatik kavramıyla açıklanmasın? ġiirin bir türü olarak belirlenen dramatik Ģiir ile dram sanatının yazılı ve sözlü yapısı arasındaki tek fark, onların kendilerini gerçekleĢtirdikleri uzamlardır. Biri Ģiirde, diğeri oyun metni ve sahnede var olmaktadır. Bunu söylerken, amacımız her dramatik Ģiirin aynı zamanda bir oyun metni olduğunu vurgulamak değildir kuĢkusuz. Sadece her iki türün de özlerinde, canlandırılması olanaklı olan ve kiĢilerin kendi özelliklerine göre konuĢmalarını gerektiren bir dil pratiğine sahip olduklarına dikkat çekmektir. Sonuç olarak dram sanatında kullanılan söz / dil etkinliğinin dramatik olarak adlandırılmasında -Ģiirde benzer özellikli dil pratiğinin dramatik olarak adlandırıldığı gibi- .hiç bir sakınca yoktur. Kaldı ki, böyle bir adlandırma dünya tiyatro literatüründe zaten kullanılmaktadır. Gerek yazın çevrelerinin, gerekse tiyatro dünyasının önemli beslenme kaynaklarından biri olan Pierre Larthomas‟ın LE LANGUAGE DRAMATIQUE adlı yapıtı ile DRAMATİC DISCOURSEDialogue as Interaction in Play adındaki Wimala Herman‟ın yapıtını örnek gösterilebilir. Yine, alanda önemli referanslar arasında yer alan birçok yapıt da dramatik dil kavramını bölüm baĢlığı olarak ele almaktadır. Bir kaçını örneklendirmek gerekirse: Keir Elam‟ın, The Semiotics of Theatre and Drama adlı yapıtındaki „Dramatic Discourse‟ bölümü, Hans-Thies Lehmann‟ın Postdramatic Theatre adlı çalıĢmasındaki yine „Dramatic Discourse‟ bölümü, Michael

Issacharoff‟un Discourse as Performance adlı yapıtındaki „Introduction to

Dramatic Discorse‟ bölümü ve Teun A. Van Dijk‟in, Discourse and Literature adlı çalıĢmasındaki „Dramatic Discourse‟ bölümü.

Bu arada dramatik dil kavramıyla açımlamaya çalıĢtığımız tiyatrodaki söz varlığının Türk Tiyatrosu literatüründe bazı yanlıĢ kullanımlarla karĢılık bulduğuna da iĢaret etmek gerekir. Hemen her dönemde ve / veya farklı kiĢiler tarafından değiĢik kavramlarla açımlanmaya çalıĢılan tiyatrodaki söz pratiği, kimilerince „oyun dili‟, kimilerince „sahne dili‟, kimilerince de „tiyatro dili‟, „yazılı sözlü dil‟, „konuĢma örgüsü‟ gibi yakıĢtırmalarla karĢılık bulmaktadır. Aslında kavram

Discorse sözcüğü, konuĢma, söyleĢi, hitap gibi anlamlara gelmekte olup, yapıtlarda dilin dramatik biçimi olarak aktarılmaktadır.

karmaĢası dram sanatının her alanında söz konusudur. Açımlanan bir Ģeyin karĢılık bulduğu kavram, zaman içinde veya bir baĢkası tarafından farklı bir adlandırmaya dönüĢtürülmekte; bu oyunculukta, rejide, yazarlık ve dramaturjide, hatta sahne tekniği alanında sağlıksız, oturmamıĢ ve uygun olmayan kavramlar yığınına neden olmaktadır. Literatürdeki bu yığının ayıklanıp temizlenmesi, bir anlamda

Aristoteles‟in, ―kavramlar üzerinde hemfikir olmayan tarafların yapacağı her

tartıĢma sonuçsuz kalacaktır‖ sözünün gereğini koĢullamaktadır. Uygun olmayan kavram kodlamalarını kısaca ele almak gerekirse:

Sıklıkla kullanılan kavramların baĢında „oyun dili‟ gelmektedir. Oyun dili, aslında salt sözlü dili değil, anlam üretimine ve onun yansıtımına hizmet eden her türlü kodlamanın ortak ve uyumlu biraradalığını içermektedir. Bir baĢka deyiĢle, açmazları, olay ve durumları, karĢıt değerleri, kiĢileri ve aralarındaki iliĢkileri, sonucu ve nihayetinde iletiyi, saptanan yorum ve estetik düzlem doğrultusunda alımlayıcıya aktarmak için kullanılan iletiĢim yöntemlerinin tümüdür256

. Burada aslolan, görsel, sesli ve hareketli iletiĢim yöntemlerinin, anlam üreticisi olarak hikayeleĢtirmeye değer bir yaĢam kesitini alımlayıcıya eksiksiz ve etkili bir biçimde yansıtabilmektir. Dolayısıyla, söze dayalı dilsel etkinliğin, yaĢamın yansılanmasında her türlü aktarım yöntemini kullanan oyun dilinin sadece bir parçası olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Zaten sözü edilen kavramın çağrıĢım alanı da böyle bir algıya kapı aralamakta; anlam üreticisi olarak tüm görsel, sesli ve hareketli iletiĢim yöntemlerine gönderimde bulunmaktadır.

Bir diğer kavram da „sahne dili‟dir. Sahne dili, sahne tekniğinin ve plastik anlatım olanaklarının kullanım iĢlemine verilen bir addır. Bir yönüyle sahne düzeneğidir ve metin (hikaye) ile birlikte oyun dilinin temel sac ayağıdır. Oyun- seyirci arasındaki iletiĢimi sağlamada oyuncunun sözlü ve bedensel anlatım yetileri ile birlikte dekor, kostüm, aksesuar, ses, müzik ve ıĢık gibi etmenleri de kullanan sahne dili, rejinin / yönetmenin varlık alanıdır. Bu da onun, ancak bir uygulama / sahneleme iĢleminde baĢvurulabilecek bir kavram olduğunu göstermektedir. Oysa tiyatrodaki söz pratiği, salt sahnede değil, oyun metinlerinin içinde de varlık kazanır. „Tiyatro dili‟ ise gerçekte bir sanat dalının kullandığı kodlama yöntemlerinin tümüne verilen bir addır. Sinema dili, resim dili, fotoğraf dili gibi. Bu

kavram, yukarıda tanımını yaptığımız oyun dilini de, sahne dilini de içine alır ve hiçbir yapıtın aktarım yöntemine indirgenemez. Örneğin oyun dili veya sahne dili bir yapıta odaklı çıkarımlar için kullanılabilen bir kavramken, tiyatro dili tür, biçim, akım, eğilim, teknik ve tematik gibi her türlü kodlama yönteminin toplamına verilen bir adıdır.

„Yazılı sözlü dil‟ ve „konuĢma örgüsü‟ gibi kullanımlar da uygun ve doğru kavramlar değildir. Yazılı sözlü dil, kuĢkusuz sadece dram sanatında değil, hikaye, roman, söyleĢi, mektup, hatta deneme ve „chat‟ adı verilen internet üzeri yazıĢmaları da kapsamaktadır. Kaldı ki bu kavram, tiyatrodaki söz etkinliğinin özellik, iĢlev ve görevleriyle de uyuĢmamaktadır. Tiyatroda söz, yazılı veya sözlü dil değil, sadece kendine özgü kural ve özellikleri olan, temelde ise canlandırılmaya dönük kodlarla donatılan dilsel bir tasarımdır. „KonuĢma örgüsü‟ ise dram sanatında kullanılan söylem biçimlerinden sadece diyaloğa denk gelmektedir; ki, örgü sözcüğü doğrudan bunu ifade etmektedir. Oysa tiyatro, farklı metin düzlemlerine sahip olan monolog, apar, özdeyiĢ ve öyküleme gibi söylem biçimlerini de kullanır. Böyleyken konuĢma örgüsünün dram sanatındaki söze karĢılık olarak kullanılması kavram alanının kaydığını göstermektedir.

Dram sanatındaki sözlü yapının, bu gibi kavramlarla karĢılık bulmasının sebebi, aslında onun oynanabilir, canlandırılabilir bir dil olduğu vurgu içindir. Bu kavramları kullananların amaç ve niyetleri „oynanan bir dil‟ vurgusu yapabilmektir kuĢkusuz. Bununla birlikte kavramların yanlıĢ / farklı kullanılmasının Türk Tiyatrosu literatüründeki durumu çeĢitli sebeplerle de açıklanabilir. Bunların baĢında Batı kaynaklı bir sanat biçeminin ancak çeviriler aracılığıyla literatüre kazandırılabilirliği vardır. Bolca yapılan çeviri hataları veya Türkçe‟deki söz dağarcığının Batı kaynaklı terim ve kavramlardan yoksun oluĢu, alana iliĢkin yapılan adlandırmaların karmaĢasına yol açabilmektedir.

KuĢkusuz sebepler daha da çeĢitlendirilebilir. Ancak bu noktada Ģunun da altını çizmekte yarar var. Kavram karmaĢası, sadece Türkçe‟ye özgü bir sorun değildir. Bu, Platon ile Aristoteles‟ten kalma „mimesis‟ kaynaklı çeliĢmenin bir mirası mıdır, bilinmez ama, Ģurası kesindir ki, tiyatro terminolojisi hemen her dilde kaygan bir zemine sahiptir.