• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: YAZIN ve YAZINSAL ÇEVİRİ

1.3. Yazar ve Yazın Çevirmeni

1.3.3. Yazın Çevirisinde Yazın Çevirmeninin Karşılaştığı Sorunlar

En zor çeviri türleri arasında yazın çevirisinin bulunduğu önceki kısımlarda özellikle vurgulandı. Çünkü her çevirmenin kolayca yapabileceği bir tür değildir yazın çevirisi. Bu da yazın çevirisinin zor olduğunu göstermekle beraber yazın çevirmeninin diğer çevirmenlerin sahip olduğu dilsel ve kültürel yetilerin yanı sıra çok daha farklı yetilere sahip olması gerektiğini de göstermektedir. Yazın çevirmeni, entelektüel ve sezgisel yetileri sayesinde hayal dünyasını, yaratıcılığını, kullanmayı başarabilmektedir. Fakat yazın çevirisi sırasında yazın çevirmeni bazı sorunlarla karşılaşmaktadır. Bu sorunlar

şöyle sınıflandırılarak bazı çözüm önerileri sunulabilir;

1) Sanatsal dil kullanımı ile ilgili sorunlar 2) Dilbilgisel sorunlar

3) Kültürel sözcükler ve kavramlar 4) Zamansal farklılıklarla ilgili sorunlar

59

1) Sanatsal Dil Kullanımı ile İlgili Sorunlar: Yazın çevirisi esnasında çevirmenin çözmekte zorlanacağı en önemli sorunlardan biridir. Yaklaşık iki yüz elli çeşit söz sanatı olduğu düşünülürse bu durumu çözmenin çevirmen için ne kadar zor ve karmaşık olduğu anlaşılabilir (Aksoy,2002: 83).

Muhakkak ki deyimler, atasözleri, ikilemeler gibi söz sanatları, çeviri esnasında çevirmenin zor anlar yaşamasına neden olacaktır. Fakat önemli olan, çevirmenin bu sözcüklerin, ifadelerin metnin içindeki yerini tespit edebilmesi ve verilmek istenen mesajı çözebilmesidir. Bu durumda yine düğüm noktasında çevirmen bulunmaktadır. Bunları anlaması ve çözümleyebilmesi, çevirmenin çeviri sürecini kolaylaştırır. Çevirmen, çeviri yöntemini de böyle belirlemesi mümkündür.

Eşdeğer sanatsal yaratımlar, hedef dilde olmadığı ya da aynı anlamı ve etkiyi vermediği durumlarda çevirmen, çeşitli yöntemlere başvurabilir. Bunlar eşdeğer dil kullanımı bulma, anlamını çevirme, başka bir söz sanatıyla değiştirme, atlama ya da açımlama olabilir (Aksoy,2002: 86). Fakat bunları yaparken çevirmen, bir hayli dikkatli olmalı, metnin estetiğini bozmamaya özen göstermelidir.

2) Dilbilgisel Sorunlar: Kaynak dil ve erek dil olmak üzere iki ayrı dil söz konusu olduğu için dilbilgisel farklılıkların olması kaçınılmazdır. Farklı cümle yapıları, özne-yüklem kullanımları ve bunların tespiti çevirmeni oldukça zorlayacaktır.

Bu esnada birkaç soru ortaya çıkmaktadır. Bunlar, çevirmenin dilbilgisel yapıyı aynen koruyarak çeviri yapıp yapamayacağı; çeviriyi yapabilirse aynı anlam ve izlenimleri ne ölçüde yaratabileceğine dair sorulardır (Aksoy,2002:86). Fakat bu soruların cevabı aslında açıktır. Yukarıda da belirtildiği gibi iki ayrı dilin ve iki ayrı dilbilgisel özelliklerin olması buna engel oluşturabilmektedir. Bundan ötürü çevirmen, tamamen erek dilin kullanımını, dilbilgisi kurallarını baz alarak çeviri eylemine yoğunlaşmalıdır. Kaynak metnin vermek istediği iletiyi ve mesajı değiştirmeksizin, kendi dilbilgisi kurallarına göre erek dilde uyarlayabilmelidir.

3) Kültürel Özellikler: Bir ulusun dilsel özelliklerini belirleyen, o toplumu oluşturan kültürel yapıdır. Bu kültürel yapı da, o ülkeye ait olan dil, din, gelenek kavramlarıyla

şekillenir. Bu yüzden de dilsel oluşumdaki en büyük etken bu öğelerdir. Örneğin

sanatsal dil kullanımının temelini oluşturan da aslında kültürel öğelerdir. Çünkü deyimler, atasözleri, metaforlar o ülkenin toplumunun, geçmişinin dile yansıması ve

60

dilde şekillenmesidir. Bunun için verilebilecek en bariz örnek atasözleridir. Çünkü bunlar bir toplumun üyeleri tarafından söylenmiş, anonim niteliktedir ve toplum tarafından kabul gördükleri için de dil içerisinde yerlerini almışlardır.

Günümüzde de çeviride kültürel aktarımın önemi bilinmekte ve çeviri üzerine yazılan yazılarda da bu konuya dikkat çekilmektedir (Aksoy,2002: 88). Çünkü kaynak dilden erek dile yapılan çeviri, sadece dilsel bir aktarım değil aynı zamanda kültürel aktarımdır da. Böylece erek dilde ilk dikkati çekecek olan şey, farklı kültürel değerleri olan bir toplumda üretilmiş olan çevirinin erek dile ve kültüre nasıl yansıdığı, nasıl aktarılmış olduğudur. Toplumları şekillendiren kültür, metinleri de şekillendiren görülmez ama hissedilir bir olgudur. Çünkü kaynak metni ilk okuyan kişi, o metinde kültürel öğeleri tespit etmek gibi bir amaç gütmeyebilir. Fakat bunun bilincinde olan çevirmen için durum farklıdır. O zaman çevirmen, kültürel farklılıkları nasıl ortadan kaldıracağına dair yöntemler üretmek zorunda kalabilir.

Çeviri sürecinde yazın çevirmeninin metnin özünü değiştirmeden fakat kendi işini de kolaylayacak yöntemler geliştirmesi ve kullanması gerekmektedir. Bu kullanacağı yöntemde çevirmenin doğru karar vermesi, çevrilecek metnin özünü ve niteliğini koruması bakımından önemli bir karar olacaktır. Çünkü çevirmen, verdiği bu karar doğrultusunda metni açımlayacak, yabancılaştıracak ya da yerelleştirecektir. Fakat önemli olan çevirmenin kültürel öğeleri, erek kültür bağlamında ele alması ve öyle çevirmesidir.

4) Tarihsel Uzaklık ile İlgili Sorunlar: Eserin bulunulan zamana uzak bir dönemde yazılmış olması, o zamanın okur kitlesine hitap etmeyebilir. Konusu, içerdikleri ya da dili bakımından beğenilmeyebilir; fakat eser kendi çağı ve zamanı göz önüne alınarak değerlendirilmeye tabi tutulmalıdır.

Çeviriden öte, herhangi bir yazın eserini oluşturan unsurlar kaynak kültürün içinde zaman geçtikçe değişikliklere uğrayarak bazen çağdaş bir okuyucu tarafından tamamen “yabancı” ve “modası geçmiş” olarak tanımlanır. Bu yüzden aynı dil ve ortam içinde çağdaşlaştırılması gerekebilir (Aksoy,2002: 93). Yani eser çağın ve toplumun taleplerine ve beklentilerine uyacak şekilde kullanılan çağdaş dile göre küçük değişikliklere tabi tutulabilir. Bu durumun belki eserin özüne aykırı olduğu

61

düşünülebilir ama toplumun beklentilerini karşılamıyor ve o toplum tarafından anlaşılmıyorsa zaten eserin bir şey ifade ettiği söylenemez.

James Holmes, çevirmenin çeviride zaman faktörünü aşabilmesi için iki yöntem önermektedir. Bunlar;

a) Tarihselleştiren Çeviri: Kaynak metnin belirli bir yönünün, güncel olmasa da korunarak aktarılmasıdır.

b) Güncelleştirilen Çeviri ya da Yeniden Yaratan Çeviri: Kaynak eserlerin çağdaş karşılanmasıdır. Yani eser, çağdaş kullanımlara uygun olarak çevrilir (Holmes,1988: 38; aktaran Aksoy,2002: 94).

5) Yazınsal Türler ve Teknikler ile İlgili Sorunlar: Bir toplumda yazınsal faaliyetlerin oluşumu ve gelişimi genelde çeviri sayesinde ve çeviri aracılığıyla gerçekleşmiştir (Aksoy,2002: 96). Çünkü kaynak metinde kaleme alınmış olan yazınsal bir metin çevrilmediği takdirde değişikliklere uğramak durumunda kalmaz. Ayrıca farklı milletlerden yapılan çeviriler de farklı toplumları ve kültürleri tanıma fırsatı vermekle beraber etkileşimi sağlar.

Çoğul dizge kuramı açısından kültürel ve yazınsal etkinlikler dikkate alınırsa, bir yazınsal dizge olan çevirinin bir amacı da, zayıf, yeni oluşmakta olan bir yazın içinde yeni türler ve teknikler yaratarak dilin yazınsal üretim için yeterliliğini kanıtlamak olduğu söylenebilir (Aksoy,2002:97). Kısacası edebiyatın gelişimi çeviriyle sağlanmaktadır. Çeviri esere zenginlik katmakta, başka medeniyetleri tanıma fırsatı vererek toplumların ve kişilerin ufkunu genişletmektedir.