• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 4: “MUTLULUK” ROMANINDAN HAREKETLE KÜLTÜREL

4.2. Mutluluk Romanında Dilsel Öğelerin Kaynak Metine, Erek Metine ve Sinemaya

4.2.1. Kalıplaşmış İfadeler

4.2.1.1. İkilemeler

Mutluluk romanında ikilemelerin fazlasıyla kullanılmasından ötürü bu başlığın açılması uygun görülmüştür. Kaynak dilin zenginliğini ve dillerarası farklılığı göstermek açısından iyi bir örnek olan ikilemeler, erek dile aktarılırken bazı değişiklikler, uyarlamalar yapılmıştır.

Mehmet Hakkı Suçin, “Öteki Dilde Var Olmak” adlı kitabında kalıplaşmış ifadeleri eş dizimler başlığı altında incelemeyi tercih etmiş ve Lyons’un eş dizim tanımından hareketle, eş dizimlerin dizimsel ilişkilerine dikkat çekmektedir ve eş dizimi, sözcüklerin dilbilgisel bağlamda birbirine bağlı olarak birliktelik oluşturması diye tanımlamaktadır. Bu kitapta vurgulandığı gibi Lyons’un düşüncesine göre, tüm dillerdeki birçok sözcük birlikte kullanıldıkları başka sözcüklerle anlamsal değer kazanmakta ve kullanıldıkları sözcükler olmadan bir anlam ifade etmeyeceklerine vurgu yapılmaktadır (Suçin,2007: 116).

Bağımlı eş dizimler başlığı altında incelenen ikilemeler, anlamı vurgulamak, güçlendirmek için aynı ya da farklı iki sözcüğün bir araya gelmesiyle oluşmaktadır.

İkilemelerin, Türkçede çok fazla kullanılması, dilimize ayrı bir renk ve ahenk

katmaktadır. İkilemeler bakımından zengin dilimizden, Hengirmen’in ikilemelerin az olduğunu belirttiği İngilizce, Almanca, Fransızca, Arapça ve Farsça gibi dillere çeviri yapılması ikilemelerin çevirisini güçleştirmekle beraber tam aktırılmasını da engellemektedir.

Roman olma özelliğinden ötürü hacminin geniş ve içeriğinin zengin olmasından dolayı

Mutluluk romanında ikilemelere çok fazla rastlamak oldukça mümkündür. Burada

örnekler doğrultusunda ikilemelerin kaynak ve erek dilde nasıl kullanıldığı incelenmeye çalışılacaktır.

4.2.1.1.1.Aynı İki Sözcüğün Yan Yana Gelmesiyle Oluşan İkileme Örnekleri

“Anka kuşu da kendi ince bedeni gibi bembeyazdı ve onu hiç sarsmadan, incitmeden bir tüy gibi uçuruyor, köpük köpük bulutların arasından geçiriyordu (s.7).”

“… Er trug sie in ruhigem Flug dahin und brachte sie sicher durch die Wolkenschleier (s.5).”

171

Kaynak dilde iki aynı sözcüğün yan yana getirilmesiyle oluşturulan ikileme kalıbı, erek dilin kendi dilsel özelliklerinden kaynaklanan ve yan yana kullanıldığı takdirde kendi dilinde herhangi bir anlam ifade etmeyeceğinden ötürü ‘bulut yumağı, bulut dumanı’ anlamına gelebilcek olan bir ifadeyle karşılanmak istenmiştir.

“… örme iplere, kangal kangal öbeklenmiş halatlara içi ürpererek baktı (s.14).”

“…schaute Meryem mit Schaudern auf die gedrehten Seile, auf die Stapel aufgerollter Stricke (s.13).”

Kaynak dildeki ikileme, erek dilde çok daha fazla sözcüğün bir araya gelmesiyle verilmeye çalışılmıştır. Bu da göstermektedir ki bir dilde tek kelime ile ifade edilen bir başka dilde birkaç kelimenin birleşmesiyle ifade edilebilmektedir.

“İp hışır hışırdı; eski ve çok kullanılmış bir halat olduğu için örmeleri yer yer sökülmüş, aralarından başıboş ip uçları fışkırmıştı (s.14).”

“Der Strick war ganz rau; er war alt und abgenutzt, und an manchen Stellen waren die Fasern gerissen (s.14).”

Cümledeki “hışır hışır” ikilemesi Almancada“ganz rau” “oldukça sert, kaba” ifadesiyle, “yer yer” ifadesi ise “bazı yerler” anlamına gelebilecek şekilde karşılanmak istenmiştir. “… yorumcu olarak sık sık çıktığı televizyon programlarında sunucular, “Hocam, hocam!” diyerek ona duydukları derin saygıyı açığa vuruyorlardı (s.22).”

“Im Fernsehen, wo er häufig als Kommentator auftrat, sprachen ihn die Moderatoren voller Ehrfurcht mit “Herr Professor” an (s.25).”

İlk ikilemede ‘sık sık’ kelimesi, kelime manasıyla erek dilde karşılığını bulmuştur. İkinci cümledeki ‘hocam, hocam’ ifadesi ise kültürel farklılığın bir örneği olarak ortaya

çıkmakta, erek dil ve kültürde bizim anlayışımızdan farklı olarak çevrilmektedir. “… bir yandan da fısıl fısıl sohbet ediyor …(s.44).”

“… wenn sie sich dabei flüsternd unterhielten…(s.49)”

172

“…Cemal musste, am ganzen Körper zitternd, an den ihm bekannten Mann denken, zu dem diese Stimme gehört (s.50).”

“Köy cayır cayır yanarken kadınların feryadı gökyüzünü tuttu (s.67).”

“Als das Dorf lodernd brannte, begannen die Frauen laut schreind ihr Los zu beklagen (s.79).”

Yukarıdaki cümlelerde yazar ikilemeler kullanarak metne hareketlilik ve heyecan katmıştır. Çevirmen de kendi diline çevirirken bu ikilemeleri gözetmiş ve kendi dilinde kelime manasıyla var olmadığı için ikilemenin ya fiil halini alarak ya da birlikte kullanıldığı fiili alarak eylemden türetilerek elde edilen sıfat, belirteç ya da ad olarak kullanılan Partizip I kullanımlar yapmıştır. Yukarıdaki alıntıda da anlaşıldığı gibi ‘fısıl fısıl’ için ‘flüsternd’ diyerek fısıldayarak ifadesini kullanmıştır. ‘İçin için’ ifadesinin ise eyleme dönüştürülmüş hali olmadığı için çevirmen bu ikilemeyi ‘bütün vücudu titreyerek’ anlamına gelecek şekilde aktarmıştır.

“…harlı soba ateşinde kuruyor, buharlaşıyor ve koğuşu sası sası kokutuyordu (s.37).” “…dampfend am prasselnden Ofen und verbreitete einen muffigen Geruch im Schlafsaal (s.41).”

Küf ya da çürük gibi kokmak anlamlarına gelen ‘sası sası’ ikilemesi çevirmenin ikilmenin anlamına hâkim olması sayesinde kaynak dilde kullanılan anlamına çok yakın bir şekilde ‘çürük bir koku’ olarak aktarılmıştır.

4.2.1.1.2.Üç Kelimenin Yanyana Gelmesiyle Oluşan İkileme Örnekleri

Genelde iki kelimenin yan yana gelmesiyle oluşan ikilemeler nadiren de olsa üç kelimenin yan yana gelmesiyle de oluşturulur.

“… O zamanda insanların yaşadığı yere kadar düş Allah düş, düş Allah düş! (s.7).” “… Die würden dann fallen -bei Gott- sie würden fallen und fallen bis hinunter zu den Menschen (s.5).”

Kaynak dilde daha çok vurguyu artırmak için üç kelimeden oluşan bir ikileme kullanılmışken erek dilde de bu durum yansıtılmaya çalışılmış ve düşmek fiilinden üretilmiş olan bu ikileme ‘fallen und fallen’ ifadesi kulanılarak verilmiştir. Ayrıca

173

‘Allah’ ifadesi de bu iki fiilin arasında değil önceki cümlede ‘bei Gott’şeklinde verilerek aktarılmıştır.

4.2.1.1.3. Anlamsız İki Kelimenin Yanyana Gelmesiyle Oluşturulan İkileme Örnekler

“Çömeldiği yerde ıkınıyor sıkınıyor, çişini tutmaya, kaçırmamaya çalışıyor ama bir türlü başaramıyordu bunu (s.17).”

“Sie wand sich in der Hocke, stöhnte und versuchte, es zurückzuhalten (s.17).”

Kaynak dilde tek başlarına kullanıldıklarında herhangi bir anlam ifade etmeyen ‘ıkınıyor sıkınıyor’ ikilemesi, erek dilde her zaman bir anlamı olan ‘stöhnen’ yani ‘inlemek, içini çekmek’ gibi anlamlara gelebilecek olan bir fiil ile verilmeye çalışılmıştır.

“Spor yaptığı, sürekli moda olan rejimleri izlediği, Pritikin, Scardale, tek gıda falan filan derken her yemekten önce aldığı Xenical haplarıyla yağ emdirmeye gerek duymadan yaşayabiliyordu henüz (s.25).”

“Da sie Sport trieb und jede Diät mitmachte, die gerade Mode war, und weil sie nur Trennkost ass und vor jedem Essen mit Tabletten ihren Appetit zügelte, hatte sie bisher keine Notwendigkeit für eine Fettabsaugung gesehen (s.27).”

Gıda ve hap ismini çevirmen burada sansürleme ihtiyacı duymuştur ve kısaltmaya gitmiştir. Oysa yazar bu ifadeleri çok daha açık bir şekilde dile getirmiştir. Kaynak okur kitlesine yönelik yazmış olan yazar belki de karşısındaki okur kitlesinin bu tarz açıklamalara gereksinim duyacağını düşünmüştür ya da okur kitlesinin eğitimli eğitimsiz her kesimden olduğunu düşündüğü için yiyecek ya da hap adlarını vererek daha açıklayıcı bir yöntem seçmiştir. Çevirmen ise tam tersi bir yol izlemiş bunları açıklama gereği duymamıştır. Yine bu durum erek alıcı kitlenin eğitim seviyesi ile de bağdaştırılabilir. Çevirmen ise gıda adları yerine ‘Trennkost’ ve hap adını vermek yerine ise iştah kapatıcı hap demesinin daha yeterli olcağını varsaymış olmalıdır.

174

4.2.1.1.4.Bir Anlamlı Bir Anlamsız Sözcüğün Yanyana Gelmesiyle Oluşan İkileme Örnekleri

“Geçen yıl arkadaşlarının, doğum günü partisini, ‘gırgır olsun’ diye böyle bir mekânda vermesi…(s.28)”

“Sie wollten eine ‘schrille Location’ für die Feier (s.31).”

Kaynak metinde sonraki cümlelerde bahsedilen mekânın zengin kesimin gitmediği, onların yaşam tarzlarına göre farklı ama eğlenceli bir mekân olduğu anlaşılmakta ve ‘eğlenmek, dalga geçmek’ anlamlarına gelebilecek olan ‘gırgır olsun’ deyiminin iki ‘gır gır’ kelimesinin birleşimiyle oluşturulan ikilemeden türetilmiş bir deyim olduğu söylenebilir. Almancaya bunun aktarımı ise daha çok mekâna vurgu yapılarak verilmiştir ve muhtemelen çevirmen, bu kelimenin anlamsal içeriğini tam olarak anlayamadığı için Almancada var olan “Aus Spass” kelimesini kullanmamıştır.

“Yaralı bereli kızı evine götürmek için tozlu sokaklarda sürüklemeleri (s.72).”

“Um das zerschundene Mädchen nach Hause zu schaffen, mussten sie es über stäubige Strassen und Wege…(s.87)”

Yaralanmak fiilinden gelen ve tek başına kullanıldığında da anlamı olan ‘yaralı’ sözcüğüne, tek başına bir yerde kullanılmayan ve hiçbir anlamı olmayan ‘bereli’ kelimesi ile vurgu yapılmaktadır. Erek dilde bu ikilemenin aktarımı fiilden türetilmiş olan ve Almanca’da “tecavüze uğramış” birisi için kullanılabilecek tam kelime manasıyla karşılığını bulmuş fakat kaynak metindeki “yaralı bereli” ifadesi Türkçede tecavüze uğramış olan birinin hırpalanmışlığını anlatmak açısından etkili bir kelime olmamıştır.

Mutluluk romanının Almanca çevirisi ile mukayesesi sonucunda incelenen ikilemelerin Türkçedeki gibi bire bir ya da iki ya da üç sözcüğün yanyana gelmesi gibi aynı mantıkla aktarılmasının mümkün olmadığı görülmektedir. Bunlar da diller arası kelime hazinesinin genişliği ya da farklılığı açısından iyi birer örnek oluşturmaktadır. Ayrıca çevirmenin iyi bir dil bilgisine ve kültür hâkimiyetine sahip olduğu gözlemlenebilir. Aktarılması zor guruplar içerisinde değerlendirilebilecek ikilemeler, çevirmenin bu yetileri sayesinde anlamlarından saptırılmadan erek okura sunulabilmiştir.

175